12 Haziran 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

12 Haziran 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— —— 12.6-938 pla Gündelik Gazete Meyda temiz, dürüm, samimi SAİM “epub, “para yepay karlin © gazetesi / olmıya — çalışmaktır. Lİ Fenebi 200 Ee, 1600 Kr, . SAY #00 Er, ç Ay 300 Kr, Milletlerarası posta İttihadına dahil ol- Miyan memleketler için 30, 16, 8, 3,5 lira dır. Abone bedeli peşindir: Adres değiş- tirmek 25 kuruştur. Cevap için mektup İara 10 kuruşluk pul ilâvesi lâzımdır. e ——— ipe ABONE BEDE » 1 Sene V BAY GÜNÜN MESELELERİ 15 Yaşında Çocuk Evlenebilir mi? Yazan: M. Zekeriya SERTEL Evlenme yaşının kızlarda 18 den 15 6, erkeklerde yirmiden on sekize İndirilmesi hakkında hazırlanan ka- Dun lâyihası üzerine doktorlarımızın ifazetemizde çıkan mütalealarını o- kumuşsunuzdur. Doktorlar, meseleyi sırf fiziyolo- İik bakımdan tetkik ettikleri için meselenin yalnız bir tarafını görü- yor, ve bir doktor gibi 15 yaşında bir kızın fiziyolojik inkişafının birleş- iye müsait olduğunu söylüyorlar. Halbuki mesele erkekle kızın bir- leşmesi meselesi değil, evlenip yü- va kurması meselesidir. Evlenmek, yalnır fizyolojik bir İhtiyacın izalesi demek değildir. Ev- Jenmenin bir de içtimaf, ve ekone- mik safhaları vardır ki, evlenme ya Şını 15 yaşına indirirken daha ziya de meselenin bu tarafını göz önüne almak lâzımdır. 15 yaşında bir kızın fiziyolojisi ana olmasına müsait olabilir, fakat 15 Yaşında hir kız ana olabilir mi? A- nalığın içtimai vazifelerini yapabi- Mir mi? Analık, yalnız çocuk doğurmak değil, bir de onu büyütüp terbiye stmektir. 15 yaşında bir kız, çocuk PTS Yaşında bir kız ev idare edebi: Tir mi? 15 yaşında bir kız kocasını idare edebilir mi? İçtimai tetkikler vo tutulan ista. tistikler göstermiştir ki, erken es. lenme, evin çabuk bozulmasına se- bep olur. Erken evlenen kız ve erkek kendilerini anlıyacak çağa geldikle- Tİ zaman artık kurdukları hayatı kâ- fi görmemiye, kendilerine yeni bir hayat aramıya başlarlar. Bu da ek. e evin yıkılmasına müncer o- ar, Çocuğunu büyütmesini bil- miyen, Evinin idaresini bilmiyen, Kocasını tutmasını bilmi- yen, Hulâsa ev kadınlığı ve ana-| İı sanatına vâkıf olmıyan bir çocuğun o evlenmesinden ne fayda beklenir? Bizim nüfusa ihtiyacımız. vardır. Erken evlenenler çok çocuk yapar. lar. Nüfusumuzun artmasına hizmet *derler, Erken evlenmeyi müdafaa edenler böyle düşünebilirler. Fakat bu da yanlış bir mantıktır. Çünkü biz nüfusa muhtacız. Fskat Socuk bakmasını ve büyütmesini bil- MiYen bir ananın elinde çocuk vefi- Yatı, diğerlerine nisbetle fazla olur, r. İnkişafını yapmamış bir çocu) Bun dünyaya getireceği yavrular ek- #eriya cılız ve hastalıklı olur, iki. Er evlenenlerin mutlaka çok çocuk Yapacaklarını iddia etmek mümkün değildir, üç. Şu halde niçin evlenme çağını kız- arda on beşe, erkeklerde on yediye indiriyoruz? Denecek ki bir çok aileler kızla Teni bir an evvel evlendirmek için Mahkemelere müracaat ederek ço- tuklarının e yaşlarını büyütüyorlar. “ylerde ekseriyetle 15 yaşında kız- ©vleniveriyorlar, Fakat bu ev- Rmeler kanuni olmadığı için, do- $ocukları gayrimeşru telâkki Mecburiyeti hâsıl oluyor. Bunun ö- ea © Eöcmek, ve kanunu bu ihtiya Uydurmak lâzimdir. çi nee bu mütalea da sakattır. Ünkli, istisna kalde teşkil etmez. TAN Bugünkü Amerika, yeryüzünde aşk meselesini milli bir dava haline koyan biricik memle- kettir. Paris - Soir ve Pari Midi gazatelerinin Amerika muhabiri tarafından yazılan bu yazı, Amerikada aşk telâkkisinin geçirdiği safhaları ve bugün üldiğı şekilleri hulâsa ediyor * merikayı Meşgul Eden Milli mesele AŞK YAZAN: R. Roussey de Sales merika, aşk meselesini, milli bir mesele yapan biricik memeleket sayılabilir. Başka hiçbir yerde insanlar, erkekle kadın arasındaki mü- nasebetlere bu derece dikkat göstermemekte ve bu münase- betin daima tam babtiyarlık- la neticelenmemesi ile bu de- rece yakından alâkadar olma- maktadırlar. Amerikada aşk mefhumu, de- | mokrasi mefhumundan farksızdır. Aşk ta, bir nazariye olmak bakt- mından mükemmeldir. Fakat bu mazariye, yürümüyor ve Ameril İ kılar onu yürütmek için tedbir al mak ihtiyacını hissediyorler. Bu yolda sarfolunan emekler, henüz netice vermiş değildir. Çün- kü demokrasi de, aşk ta, kalbin öz- leyişleri ve aklın icapları srasında bir sürü uzlaşmalara ihtiyaç gös- termektedir, Bunların ikisi de, faz- bir avuç kül gibi savrulup kaybo- luveriyorlar. Demokraside ve aşk- ta muvaffak olmanın bütün sırrı, insanların yanlışlarına geniş bir nz angır langır gidiyoruz. Uzunca bir yol, Trenin Iki tarafı gibi göze görünmiyen malümattan Güneş trenin yılankaviliğine uyarak bir at sineği gibi kâh burnuma, kâh alnı Ma ve kâh kulak tozuma geliyar. batıyor, Gözümün biri, dört kol de beykoz işareti verir gibi müte yen kapali, Greke « Rumen güreşçileri gibi ayaklarımın KAN biri alta öteki Ue- te ve kâh öteki alta beriki üste çıkıyor. Ne yapayım? Karşımda benim gibi boştuğuna ba » kar, gözü mânasız, hall Iştihasız sarsıntı ya uymuş ellilik bir yolcu var, Göğsünü bir boydam bir boya kesen kalın altin kordona bakarsanız Kalan » klarının bomba. leşmiş olmasından sefuluğu anlaşılıyor. Koyu, kara kıl diplerinden 45 inden son ra bıyıklarını traş ettiği zannı yeni evil tik alâmeti olabilir. Ağzında bir baştan bir n dis, sol cebinin sağ tarafta olu kurgun diğeri dolma, Iki kalem takılı, Ayağında keten iskar pin. Bir elinde altın bir nişan halkası, &- teki elinde beyaz bir basur halkası, Nerelidir? Doğrusu tam bir coğrafya tahmini yapmıya imkân yok amma pak şehle uşağına benzemiyor. ———— umumi bir ihtiyacın ifadesi diye al. mak doğru olmaz. Cemiyetin temeli ailedir. Sağlam aile ancak sağlam temele dayanırsa varlıklı olabilir. Aileyi zaafa sürük- lemek değil kuvvetlendirmek | ihti- yacındayız. Onun için evlenme yaşının indiril. R İrkaei kisi böyle yapıyorsa, bunu mesini mahzurlu buluyoruz. PAZARD marj bırakmaktadır. Amerikalılar, ber şeyin müketmeline tapınan bir millet oldukları için bundan hoş- nut olmuyorlar. Amerikaya yeni gelen bir in. $an, sinemalardaki gördüklerinden, aşkın burada daima zaferler ka» zandığına inanabilir. Gerçi bir ta kım mesut birleşmeler, talihsizlik yüzünden kazaya uğramaktadır. Fakat bunların kazazede olarak kalmalarına müsaade edilmiyor ve boşanmakla her şey bitmi « Çün- kü ayrılan çiftler ya tekrar birle- şiyorlar, yahut yeniden evleniyor. lar, Heivet, Amerika namına, her şey değildir. Fakat Holivu- dun bütün mahsulü gösteriyor ki, Amerika aşkın sıhhat verici, yük- seltici, gençleştirici bir şey oldu- ğuna inanıyor. Şayet bir ak!1, mu- vaflak olmazsa, başvurularak bir tek çare vardır: Yeniden başla- mak! Am va silen hir vahanenın oteldeki odasında radyo da varsa, onun Amerikayı ebedi gençlik, ve mükemmel aşk memleketi sayması na mâni kalmaz. Çünkü hiç bir Ne Mırıldanıyorsun Azizim, Hızlı Söyle! Gn en ce ER ab , BURHAN FELEK a Necidir? O da değil. Man: 81, enlep, Inşaat kalfası, fırıncı, faizel, kab Zımal, madrabaz, odun tüccarı, tuğla har enkaz alıp satıcısı ol , me doktor, ne res tura » Bunu tam kestirmiye yarıyan unsur- lar da eksik. Fakat Bülent, Kümi, Sürey ya, Adnan Erşet, Nabi, Sermet olmadığı muhakkak, Belki Süleyman, belki İbrahim, hattâ belki Zeynel. Muhakkak olan bir gey var sa cinsi lâtife menavp değil, Karnı tak mu? Orası muhakkak. Çünkü kibrit kutusu nun kenarından kopardığı bir parça kıy mik ile altın dişlerinin arasını tarı duruyor. Ara sıra tahliye ettiği mi tokluğunun ayrı bir dei, aldm de - ikin nasıl ve ne firsat gaz B İraz bekledim. Ben öyle her rast gelenle çabucak ahbap olanlar dan değilim, Hattâ bunu birnz da sulu luk sayarım. Lâkin bu kabil adamlar har yerde var. v Bundan dört sene evvel Lonoradan ge Ilyordum, İstanbula gelmek üzere K, den trene binen bir İngili oldu ve buraya ge- tmadı. İngitizlerde bilmiyordum, Bu İmgilizi mesleği ol duğunu söyledilerdi, E ben ne papazım, “e İngiliz! Nasi yapıp ta görüşeyim. AN PA Amerikada hüküm süren kanaate göre, aşkda heri GÖPÜŞLEP Cümhuriyet Marşı ekoriya Sertel tediklerini haber verdi Telefo- nü açtım, karşımdaki muhatabım sö- ze böyle başladı: — Ben sizin bir okuyucunutum. İsteğimi size mektupla da bildirebi. lirdim. Fakat çok mühim ve acele halledilmesi icap ettiğini düşündü. ğüm için telefonla bildiriyorum. On beşinci o Cümhuriyet yıldönümünü tesit için o hazırlanıyoruz. Fakat marş meselesi ne olacak. Cümhuri- yetin onuncu yılını tesit için bir marş yapmışlardı. Bu marşı doğru- “İsunu isterseniz halk, gençler hiç be- i şey gibi bol bol verilmeli ve satılmalıdır memleket, aşk nağmeleri ve şar. kıla ip bu kadar büyük masraf. lara katlanmamaktadır. Anlaşılan Amerikada hüküm sü- ren kanaat, aşkta, her iyi sey gi- bi, halka bol bol verilmeli ve sa- tılmalıdır. Aşkın hep anlatıldığını ve hep ilân olunduğu gibi görün- memesi, Amerikalıları ara sıra ra- hatsız ediyor. Bilhassa Amerika kadınları, anlaşamamazlıkların, ge cinememezliklerin. yalnız normal değil tahammül edilir şeyler oldu- una, pek iianmıyorlar, Bem. tetkikime göre, Frewd'ün ortaya çıkmasına ZARA| Acaba ayağına basayım dat — Affedersiniz mi? diyeyim. Böylelikle temas elur amma herif kı. ar. Canım, ilânı aşk eden bir genç kız ğilim yal Ne diye utanıyorum. Uluarta sorarım vesselâm. Bir iki öksürdüm, şöyle pensereden baktım. Bir manda yavrusu trenden kork mug, kaçıyordu: — Manda yavrusu trenden kaçıyor. Dedim ve gülümsedim. Karşımdaki hiç al değil yüzüme bile bakmadı, Olur a! Adam belki dalgındır, belki bir düşüncesi vardır. Biraz daha geçti. GU. meş adamakıllı ikimizi de yakmıya bap- tadi, — Perdeyl Indireyim mi? Diye sordum. madı, aldırmadı, u — Nereye yolculuk? Yolcu yine gülümsedi. Bu sefer kendimi takdim etmak icap atti, — Tan gazetesi muharrirlerinden Fa lek, dedim. Gülümsedi. Ben devası attim: — Uzağa mi gidiyorsunuz? ür ederim, demez mi? Neye teşekkür ediyor sonba yoksa bir şeye İçer ledi de ona mi serzeniş. — Tren de hayli msak. M dum: — Tren yolculuğundan hoplanır mis nız? Gevap verdi. — Sapançaya gidiyorum. Orada oğ- svavu genişletmiye çalıştım. Adam yine güldü. Den de güldüm. Ve ser ilah İâfı lâfımı tutmuyor. Bet. unu düşündüğü için böyledir he daha soralım: — Mahdum evli mi, ve dedi kk lanıyarsun azizim. Hızlıca söylesene? Benim kulağım biraz ağır Işi. tir. Anladım ve ondün sonra sesimi kas» #im. Çünkü tren yorgunluğuna bir de ba. Öırmak azabını ilâveye lüzum görmedim. Fakat şaştığım çu ki, Kadar tehmin etmiye ka lağının hassasiyetini Je gelmemişti, mek arlıma bi kadar, Amerika aşka karşı lâkayt yaşıyor, yan! aşkı kendi başına bi- rakıyor ve her insan bu yüzden ba- şına gelenlerle kendi kendine meş- gul oluyordu. Freud'ün ortaya çık- masından sonra, onun eserleri $a- yesinde aşkın ne için aksak ve ek- #ik kaldığı anlaşılmış, onun cinsi. yet sevkleri hakkındaki mafdi te- lâkkilefinden aşkı tekemmül etti- recek bir ilim doğmuştur. Ruhiyatçı ne göre her insan hakikati körk- madan karşılamalı, ve evli çiftler kıymetli vakitlerinin bir kısmımı, bahtiyarlıklarını aksatan sebepleri aramakla geçirmelidirler. Nazariye hiç te fena değil, Fakat onu tatbik etmek felâketli netice- ler vermiştir. Çünkü hakikat dedi- ğlmiz şey, infilâk eder bir madde- dir. Onu bilhassa evlilik hayatın- da, azami dikkat ve itina ile ida- re etmek lâzimdir. Hakikatleri el bombaları gibi kullanarak cesaret taslamak, hiç iyi bir netice vere- arın umumi tel& mez. Amerikadaki zevç ile zevceler, hayatta karşılaştıkları güclüklere karşı sabırlı davranmak istemez- ler. Çünkü halledilemiyecek bir me sele bulunmadığına inanırlar, O halde evlilik hayatının karşılaştı. ğı güçlükler talâk yoluyla halle dilemezse, “mütehassıslar, 4 racaat edilir, merikada izdivaç hayatının uğradığı güçlükleri bal ile meşgul olan mütehassısların yığın yığın eserleri vardır. aşkta muvaffak olmak yapılacağını, neler yapılmıyaca - ğını gösteren reçetelerle doludur. Son günlerde bu vadide dört eser çıktı, Bunları tenkit eden Times güzelesi diyor ki: “Bu dört cilt Amerikadaki aile hayatı hakkında karanlık bir fi- kir veriyor. Bunlara göre Ameri- kada, ya zevçler karılarını seviyor ve sevgi ile karşılanmıyor, yahut zevceler kocalarına bağlı huluhu- yor ve karşılık görmüyorlar. Yine bu eserlere göre, karı koca sın daki ihtilâflar, yatakta kitap oku- yup, okumamak, kahvaltıyı yatak- ta yiyip yememek gibi meseleler- den doğuyor. Hulâsa bu eserler A- merikayı, evliliği Obir mihnet Sayan, rahatsız ve huzursuz İnsan- lardan müteşekkil gösteriyor... Akat ayni muharrirler, A - merika yemekleri hâkkında yazılan dört eseri de tenkit etmiş olsalardı, ayni şekilde hoşnutsuz- luk göstereceklerdi. Çünkü aşk gi bi nefis bir sanatte, aşçılık gibi ne- fis bir sanatin otomatik formüllere bağlanmasından haz duymıyan im- kân yoktur. Halbuki Amerika mütehassısla- mü- Bu eserler, ğenmediler. Âdeta zoraki söylüye- ruz. Ediplerimiz, bestekârlarımız a- rasında bunun daba iyisi kimse yok mu? Bundan başka, marş bu savaştan on yılda kurtul. duk diye başlar. On beşinci yılda da, hâlâ on on yıl sakaratını mı söyli yeceğiz. Onuncu yılın değil, on be- beşinci yılın cümhuriyetini tesit ede ceğiz. Bilmem bu nokta kimsenin dikkatini çekmedi mi? — Cidden mühim bir nokta. İka- #mıza teşekkür ederim, Belki de salâhiyettarlar o bunu düşünmüyler- dir. Fakat her ihtimale karşı biz de İbir defa hatırlatırız. o Düşüncesini telefonla bildirmekte istical eden kariin hakkı var. On be- şinel yıldönümüne kadar yeni bir marş hazırlamak mümkündür. Yal nız marşlarda şu noktayı göz önün- İden kaçırmamak lâzım. Yeni nesil, eski Arapça kelimeleri, Arapça dü- üşleri, ağdalı, müphem ifade ve iikirleri yadırgayor. Onlar, sade, ko- İnuştukları gibi, duydukları gibi, dü- şündükle, bir marş, ruhlacına Cümhuriyetin realitesini, Cümhuri- yetin felsefesini kendi dillerile ve- ren bir marş istiyorlar. İstiklâl Mar- şı da bu itibarla gençlerin anlıyac. ân, duyacağı bir marş değildir. Türk- ler Kur'anı Ar; okudukları için, mânasını anlıyamadılar.. Cümhü- riyet ve İstiklâl de Kur'an gibi, ez- İ bere, bir akide, mânası müphem bir doğma gibi değil, yaşadığımiz haya- tm en kuvvetli bir realitesi olarak vermeliyiz. Onlar bunu a yazdıkları eserler, reçetelerinden farksızdır. Bu hususlar, insanların zevkine ve bir dereceye kadar da talihine her ne kadar bağlı iseler de. Amerikada aşk meselesi, biribi- rini tutmuyan, hattâ biribirine ay- kırı düşen tarzda ileri sürülmekte: dir.( Bir taraftan, yığın yığın şar- kılar, yığın yığın filmler, yığın yığın romans, ve diğer taraftan a- zami derecede ameli nasihatler. Hakikatte Amerikada ev me- seleleri, başka yerlerdeki mesele- lerden daha hâd değildir. Yalnız Amerikada bu kusurlara ve ak- saklıklara karşı hissolunan isyan daha kuvvetlidir. Bilhassa Avru. pulıların bu yolda daha fazla mu- Vaffak olmaları, Amerikalıların bu isyanını şiddetlendirmektedir. Avrupalıların bu yolda daha fazla muvaffak oldukları doğru ise, bunun sebebi onların meseleyi daha filozofane bir tavır. la karşılamalarıdır. Avrupada, iz- divaçta mesut olmıya dair nazari. yeler, aile güçlüklerini balletmeyi gösteren reçeteler yoktur. Avrupa» da erkek ve kadin biribirine yar. dım ederek mesut olmıya calışır. lar. Bunların tâ küçük yaştan öğ- rendikleri bir şey varsa, uzlaşma. nin yenilmek mânasına yelmedi- Bi ve aşkın bir rüya hayatı olma- dığıdır. Avrupalılar, Amerikalılar gibi, aşkı fevkalbeşer bir istiğrek, beraberce gök yüzüne yükselmek için bir yol tanımadıkları gibi onu mütehassıslar tarafından tedavi e- dilecek psikopatik bir vsziyot de saymazlar, Bununla beraber Amerikada da dava henüz kaybedilmemiştir. Çür- kü Amerikada da aşkın bir umü- mi mesele, mütehassısların avcılık ettikleri bir saha olmaktan çıkma $ı beklenir. Bunun için Holivudu ve profesörleri unutmak ve bu i- şin bin bir cephesi olduğunu ve şahsi bir mesele sayılacak derecede ferdin tecrübelerine bağlı bulun- duğunu anlamak gerektir,

Bu sayıdan diğer sayfalar: