18 Haziran 1938 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

18 Haziran 1938 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

"TANın Çocuk İüvesi ÇOCUKLARA HİKÂYELER : Issız Adadaki Canavar imtihanlarımı muvatfakiyetle bi- tirmiş sınıf geçmiştim, Babam mülkâ- fat olmak üzere beni, Eye sahilinde bir şehirde oturan amcamın yanına göndermişti. Oraların pek. yabancısı değildim: Hattâ; evvelâ İstanbulda - en sonra oraya yerleşmiş biz ailenin çocuğu da arkadaşımdı: Neyse... İstasyonda hem amâam ve hem de arkadaşım Semih ben! bekli- yorlardı. Ertesi gün arkadaşım eve gelince sordum: — Bahk avina ne zaman çıkalım? — Ne vakit istersen çıkarız. Be nim oltalar, takımlarım hazir. Yal. nız sabahleyin sâat dörtte kalkmak lâzım. — Pekâlü. İçi de bile kalkar Tek balığa çıkalım dâz Hemen karar verdik Takımları alıp, sahilden pek uzak ta olmıyan “Kargalar,, adasına gide. cektik. Oradaki balıkların gözel ve lezzeti meşhurdu. “Akşam, bü fikrimizi amcama açtı um vaklt: — Seni öraya gitmeklen mü dedi Amcamın, beni oraya göndermeme sinde sebep varmış. Öğrendiğime gö- Te, o adada birkaç zamandır İri ve ahşi bir hayvan türemiş, Ne oldu. ğunu bilmedikleri bu iri, siyah tüylü hayvana balıkçılar pars diyorlardı Adaya giden birkaç balıkçı onu görmüş ve takımlarını bırakarak kor kudan kaçmışlardı. Fakat ne olursa olsun kararım ka rardı. Balığa gidecektim. Seni buluşmak üzere sözleş- tiğimiz yere gelince'önu orada bula- madım. Yarım saat bekledim. Hâl gelmiyordu. Av vakti geçeceğ meden adaya gitmiye karar w Bir kayıkçı çağırarak beni lar,, adasına götürmesini söyledim. Adaya çıktığım zaman yer yer 0- rada, burada gördüğüm av takımla rı dedikodunun boş olmadığın gör teriyordu. Burada her halde bir şey Birazcık cesaretimi kaybeder gibi oldum. Fakat hiraz sonra oltamı ata- rak ev keyfini tattığım zarı filân unutmuştum, Bir aralık uyaşan bacaklazımı ra- hat ettirmek üzere oltamı bırakarak ayağa kalktım. Fakat ansızın korku ile, heyecanla titremiye başiadım. daha ayrılman Yüz metre ilerdeki sık ve uzum ça- | lıliklar kamıldıyor gibiydi. Dikkatle bakınca #iyah ve parlak bir nın yavaş yavaş bana doğru ilerle diğini gördüm. Şüphesiz ki, bu ge- len muhakkak O meşhur pSrs ola: caktı, Ne yüpacaktım. Hücuma katşı gel iwierm imkânsızdı: Yanımda küçük bir çakıdan bâşka bir şey yoktu. Kaç- mak? Fakat nereye kaçacaktım! De- nize atlayıp yüze yüze gitmek vardı amma, yüzmek bilmiyordum. Muhak kak boğulurdum. Korkudan bağırmıya ve imdat ça: dırrmya koyuldum. O anda, amcamın İsözlerini dinlemediğim için kendime lânet ediyordum. Bu esnada gözüm yüksek ve dalla- ri sık bir ağaca ilişti. Ağaca term pırsam belki kurtulurdum. Acele, a cele tırmanarak tepesine çıktım. Bir dakika geçti. Bütün gösaretimi toplıyarak parsın geldiği tarafa ba kayım, dedim, Fakat ince olan dallar | ümün ağırlığına dayanamamış! yerde İkarılmıştı. Bir amda İçen buldum. Ölüm korkusunun verdiği canla kendimden geçmişim. Bir aralık elimin üzerinde nemli İbir ey duydum. Kendime gelince ya- nımda, kocaman parsı elimi yalıyor, gördüm. beye- yah, parlak tüylü bir kurt köpeği idi Gerilen sinirlerimden olacak bir göz yaşı sağnağı gözlerimden boşaldı. Köpek, iri gözlerini açmış, hayretle bakıyordu. imıya gelen kayıkçı sahilde iri bir köpekle onu beklediğim! gör- düğü zaman az daha küçük dilini yu acaktı bana Beni — İşte sizin meşhur canavarı İdedim: Görüyorsunuz ya korkı bir hayvan değil Eve; yeni arkadaşımla girdim Amesm köpekten pek “hoşlüldi 've ona pars adını koydu. l Kamabada berken bana” kalma hazarile bakiyordu şimdi. Köpeğin © 2dada bulunması basil bir şeydi: On- dun kurtulmak istiyen sahibi getirip onu oraya barakmıştı. Hayvan adi gelenlere koşmak istedikçe onu v $i bie şey sanarak kaçmışlardı. Fakat'ne olursa olsun çektiğim korku beni epey hırpalamıştr. O va-| kittenberi büyüklerin sözlerinden bir Herkesin korktuğu bu hayvan, si-İl K YAZICILAR MÜSABAKASI o Küğük okuyusularımaz TAN — ÇOCUK sizler işin bir küçük yarilar. müsabaksı aştı. © günden beri Birek yazı, ir elik, anlar, yarın için biye çek geyler müjdeliyer Şaka sz de Bilisinle kl ba yıların hepsini birden çıkarmamız imkân Yeki rüya keyduk Har sayımızda birer ikiyer inamenğır, Sonunda ea ara. larında meçmuamız yazl açma yapılacak Ve en güze ine hediyeler verletektr. Küçük yanoylarımızi TAN — ÇOCUK sinden da- yel yası ve gürler bekler Yalnız Yazıların urun olmamasına, Ve gö asklar yani tale allıkadar eder maavrular seçmiye dikkat edin ami? Ata Türküm Öksüzlere Atatürküm, Atatürküm, Ben de Türküm Sen de Türksün Ne büyüksün! Tek emelim Ellerini Üsküdar Paşalimanı Susta io Güzide Mazhar Mahruki * Atatürke Borçluyuz.. İstiklâl savaşında Atatürkün pesinde Bu raler güreşinde Atatürke borçluyuz > yoğun Aik, çA barlar. Çünkü kendi malımız Parlak istikbalimi Atatürke borçluyuz. * * Cümhuriyet özümüz Atatürktür babam Daim budur sözümüz Atatürke borçluyuz. * Okullar açtı bize O irfan saçtı bise Söylerim han size Atatürke borçluyuz. Penceremin önünde, semiz yağan kar- isra, Bakıyorum kalbimde yanıyor Gl Zavallı, küşük bip kuy, karların ara. Girpınyor, he yapsın kalmış k Asıklı nağmelerle sankl yardım v etm ki? O Küçük yn vu kn Bimer ve sonsuz bir uykuya salmış. Can veren zavallıya kar olmuştu Kim bilir bu soğukta kaç, ilriyen, Bien var, Ah yine busoğukta çek bahtiyar imani. öke Ulu Tanrim, sen ae Suat Bursa Kır öğretmen okulu 620 e TENKİT Nezahat Koçmar: Bu giriniz gür öne önü azla ty k 1 kiyetle “şliyebi Bihasen savan İçtimai yle ağır bile mev bu kadar halilenten taktire depar ğsbeyee bir hasihetimiz var. Dan küçüerün. gen sin, Bize gömderdiği de simdilik böyle mevzularla meşgul olu aran değil, Darılma Sundı Seni tanımıyoruz. Fakat gitrinin bine verdiği kanaat, senin genç olmadığı kül gide kafiye, vezin hat ÇOCUKLARA MASALLAR : ÇİÇEKLER Bir zamanlar Japonyada Tokyo civarında Kosu Kotumi isminide kü- gük bir kız yaşıyordu. 'Bu kız, ne bebeklerden, ne oyun- caklardan hoşlanıyordu. Sevdiği bir gey varsa, o da bahçesindeki çiçekler! idi. Kosu'nun bahçesi de görülecek seydi. Dünya yüzündeki bütün çiçek) İer vardı. O, bu çiçekleri sevdiği ka- dar çiçekler de mesut ve bahtiyar gö Tünüyordu. eme —— nen Güller, karanfiller, — yaseminler, manölyalar, zanbaklar hattâ o müte vazi papatyalar bile rüzgürin esmesi Ie kıvrılan boyunlarını indirir ve kü- gük Kosu'nun saadetine dua ederler- di Bir gün nasılsa Kosu Kotumi bah- Gesine çıkmadı. Bütün çiçekler me- Faka düştüler. Tam bu sırada elinde çantası, #ö- #ünde gözlüğü ile yaşlı bir adam bah çeden eve girdi. Bu yabancıyı büt giçekler merak ettiler ve yadırgadı- lar Çok geçmeden yabancı bay Kos Kotumi'nin snnesile birlikte evden çıktı. Küçük kızın annesi Söyleyiniz, doktor, diyordu. Kı-| amam hastalığı tehlikeli mi? İ Bu sözleri duyan çiçeklere büyük bir hüzün geldi. Hepsi terütaze yap- taklarını birdenbire solduran bu ha- berden müteessir oldular. Ertesi gün ve daha ertesi gün bahçe bakımsız. bir harabe manzarası almıştı. Ni layan vardı, ne de güzel çiçekleri ok- Şiyan,. Böylece birkaç gün geçtikten Sonra yaşlı Bay yine hastasını ziya- yet etmekten çıkıyordu. Çiçekler, dok torun şu sözleri söylediğini duydu- ari — Bütün tehlike atlatılmıştır. Ki sınız bahçede dolaşabilir artık., Çiçekler kızın annesi kadar sevin- z ağızdan bağırdı « görmek isteriz, biz bayanımızı görmek isteriz. Çiçeklerin sesi yok, diyeceksiniz amma, işte iyi kızın annesi bu arzayu gezdi ve bahçenin her tarafını dol Şarak şöbboyundan, manolyasına ka- ifTE BUNU BİLMİYORDUM / “Afrikada Papus denilen vahşi kabileler köylerini suyun üs tünde yaparlar. Bazıları da sahile çok yakın olarak köylerini kurarlar. Böyle likle daima sudan pek wakta bulunmazlar. Pantalonlu Eşekler 5. Dünyanın — En Uzun Caddesi Dünyanın en w- sun caddesi İngil. gilterededir. — Bu saddesi diyorlar, “Re,, adalarında merkeplere pan- talon giydiriyorlar. Resimde böyle pantalon giymiş bir merkep görü- yorsunuz. * Kamyonun Biliyorsunuz ki, gayet büyük dev Z e. dar her çiçekten kopardı. Her köşede |misillü kaplumbağaları vardır. Bu bir taze çiçek güzelliğini göstermiye |kaplumbağalardan Avrupalı seyyah iya karar verdim. anes olkun bir baştacı Çıkabileceki belli. Manmafih gül çok güzel | Güzide Mark Aterin kızım. Ne gözel, ne cs Şii Onda, yapmacık buluşlar, oca olacağın güplesirdir etmek baremmdur. mn be içli Bir yazşın Var en büyük üvattaiyeni bel samtmiyettedir 4 kelimeler yakı Deran et ker, PMvaftsi ik kendileri doğru çektiler ve hepi bir buket har line gelerek hastanın odasına gittiler. O zamandanberi hasta kızlara çi- çek götürmek âdettir ve her hasta ço- cuk kendini ziyarete gelen çiçeklere Kosu Kotumi kadar sevinir. lor istifade etmekten geri durmuyor lar, Böyle bir kaplumbağanın sarti na binen birisi, kaplumbağanın ağ. zana bir elma dayıyor. Bu suretle W- zun bir mesafeyi hayvanın sırtında rahatsız olmadan katetmek fırsatını buluyormuş. 1880 senesinde, Panama kanalın. da çalişan ameleler orada bir kam- İyon bırakmışlardır. Seneler geçmiş. Bugün bu kamyo pun bulunduğu yerde bir ağaç çık-| miş, büyümüş. Kamyon ağacın göv- desine karışmış. Resimde bunu pek İgüzel görüyorsunuz! Zan sen söyle be- kayım, barometre Can — Duvardaki çivinin sağlam çakılmamış olduğunu efendim! * Coğrafya Dersinde Coğrafya dersin gard men <İ> Ke yanın — vaziyetin. 'den bahsediyordu. Bir aralık dedi ki: — Bir gün dünyanın kaybolmak ihtimali vardır.. Bu söz üzerine Can ayağa kalka” rak: — Peki bay öğretmen o zaman ha: 'vadaki tayyareler nereye konacak? * Yanlışlar Görünmesin? Annesi — OR ham meden bu kan dar küçük yazıyor uşlar görünmesin diye, anne. Kabul Eler Öğretmen — Dİ yelim ki, ben tere ziyim, siz de müş- terimsiniz" Bir ek biseyi on beş Jira. | ya yapıyorum. Siz bana üç ane 18 İmarlıyorsunuz? Kaç lira vereceksi- niz? Yılmaz — Otuz beş lira bay öğret. İmen! Öğretmen — Nasıl olur, üç elbise- nin parası 35 lira mı eder? Yilmaz — Siz bilirsiniz bay öğ retmen, Ben bu kadar veriyorum. * Malümatlı Anne! maktan seni me Annesi (Yılma © nederim, Yilmaz — Neden anne? Bu keli- 7) —O kelime Yi bir daha kullan meyi Namık Kemal çok söylermişi “ Tahrir Dersinde Öğretmen tale- zi gil Bu otomobille yapı o “Ür Demir, bu vazifeyi şöyle yazar: “Babam bir fırsatını düşürüp bir Geride kalır 285 kelime. Bu 285 kelime de babamın otomobili garaja, Annesi — Öyleyse bir daha onunla belere, şu mevzuu lan ilk yoleuluğuüç yüz kelime ile otomobil satın aldı. Aldığı otomobil- götürmek için sarfettiği sözlerdir ki, oyun oynamanı istemem. verir: “Babanız bir anlatın le kıra gittik. Bu eder 15 kelime. burada tekrar etmekten utanırım.

Bu sayıdan diğer sayfalar: