23 Şubat 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7

23 Şubat 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

İTarir rihten Y Hazır Ol apraklar| Bakalım Cenaze Namazına On oğulları içinde en çok kan dö dördüncü Mu- rattır. Bir Frenk tarihi bu aman bilmez yaman © hükümdarı tarif ve tavsif ediyor: “Sultan Murat, kelimenin en geniş mâna- $ile kana susamış bir müstebitti, Yüzü de özüne benzerdi. Orta boy» lu, fakat kuvetliydi. Saçları ka - Tâ, sakalı siyah ve gür, gözleri siyah ve parlaktı. İki kaşının ara- Sındaki derin çizgiler, (o çehresini bir kat daha müthiş gösteriyordu. Kâşları hareket eder etmez, bin- letce kollar yukarı* kalkardı. O korkunç kaşların sıkışmasile bi lerce baş toprağa düşerdi. E madir derecede kuvvetli ve çe olduğundan ok ve yay oyunların- da fevkalâdeydi. Demir bazularının yardımiyle en ağır okları tüfek kurşunların dan daha ileri götürürdü. Bir ci- rİt darbesiyle dört parmak kalın- lığında tahtaları ve kuvvetli to - Puzu ile fil derisinden yapılma, Sergodan derisiyle kaplı Hint miğ- ferlerini delerdi. Geyik, karaca, tavşan, yaban domuzu, dağ keçisi avlarını severdi. Fakat yirmi otuz bin kişi ile sürgün avma çıkmak- tan bilhassa hoşlanırdı. Onun her sözünden, her hare - ketinden korkulur ve her sözüne, her hareketine (o — ilâhi emirler gibi — saygı gösterilirdi. Fırtına yaklaştığı vakit kuşlar nasıl susar Ve yapraklar arasına gizlenirse “, yaklaşırken 'de herkes susar ve herkes kaçardı. e Sultan Muradın huzurunda yalnız işaretle konuş- mak ihtiyacı, dilsiz lisanını son derece genişletmişti. Göz kırpma- öyle ları, dudak kımı! E cırdatmaları söz yerini tutuyor - du. Kendisi at ile sokağa çıktıkça, yeniçeriler halkı, odeğnek ve taş darbeleriyle yolundan uzaklaştı - rırlardı, Has uşakları, saray erkâ- mi onun en hafif işaretine dikkat ederlerdi. Bir gün Sultan Murat, kenarına yaslandığı o pencereden Aşağı bir kâğıt düşürdü. Yanında- ki nedimler, musahipler, mabe - yinciler birbirini çiğniyerek mer- divene doğru koştular; Lâkin iç - lerinden biri o daha kısa bir yol buldu, başka bir pencereden bah - şeye atladı ve her ne kadar ba - cağı kırıldıysa da kâğıdı öbürle - rinden önce alıp getirmeğe mu - vaffak oldu! ördüncü Murst, hem altına, hem kana âşıktı. Vezirlerin- den Recep Paşanın idamında bir milyon altın — maktulün hazine- inden — kendi hazinesine in - tikal etmişti. Henüz küçük yaşta Ve anasının vesâyeti altında bu - lunurken sipabilerden (| Şi ü hakaretler de kan dökme hırsını Şoğaltmıştı. Bu iki yüzlü ihtirasla çok müthiş hamleler yapmış, de - reler gibi kan akıtmiştır. Onun vshşiliği ya isyana ve hü- kümet aleyhine yapılmak isteni- len cinayetlere karşı sükün ka - n .skaseeekeaeeaeaaaaaeeee Yazan: i M. Turhan ; TAN Mmeasamananananasaeeek ed bul etmez bir şiddetle, yahut kan kokusu almak gibi delice bir iş - tiyakla feveran ederdi. Bir çayır- da halkalanip rakseden kadınları, açık saçık bulundukları babanesi- le toptan suda boğdurmuştu. Bir takım kadınların da çarşıda — a- çııp saçılarak — pazarlıkla uğ - raştıklarını görünce, genç ve yaş- h bütün Havva çooüklarının 480 .« kağa çıkmalarını yasak etti, S. e ray duvarlarına yaklaşan bir pa şa oğlunu kendi eliyle, öldürdü. İçinde kadınlar bulunan bir ka - Yığı — saray duvarlarına pek ya- kın gelmiş olduğu için — batırttı. Fransız elçisi Marşvilin bir ter - cümanını — bir Fransız gemsi - nin haksız olarak haczedilmeşin - den ve sefirin oğlunun hapsedil - mesinden dolayı — fazla gürültü yaptığı bahanesiyle, kazığa vur İ durdu. Ayni elçinin ikinci bir ter- cümanıni — Kaptan Paşa aley - hinde bulunduğu - vesilesiyle — ipe çektirdi ve bizzat elçiyi de saraydan çıktığı sırada yakalata - Tak, evine gidip eşya almasına izin vermiyerek — bir gemiye at- tırıp İstanbuldan uzaklaştırdı. Bununla beraber şiiri severdi, kendisi de şiir söylerdi. Arab: ata 'da pek meraklıydı. Da'mâ ö- nünde çekilmesi: mutat olan altin ve murassa takımlı dokuz yedek- ten başka cirit atı namiyle — ana ve baba tarafından: şecereli — kırk 'atı vard: Uç, dört yüz de Yelkendist denilen © seçme atları bulunuyordu ki, cirit oynadıkları vakit onlardan birine : binerlerdi. En has atların yemlikleri gümü, tendi. O, atlarını o kadar sever- di ki, otağının o sayvanı önünde mutlaka gümüş zincirli yirmi-otuz hayvan bulundururdu. Bin iki yüz katar devesi vardı.., İ şte bu padişah halki ve yeniçe- ri ocağını korku içinde tut mak ve kılıç siyasetine cilâ ver - miş olmak İçin tütünle kühveyi yasak etmişti, nerede'tütün Ve kahve kokusu sezerse örüyi me - zara çevirirdi. Şairler: Zararsız bir dühan hakkında ney- ler bunca dikkatler mazlumanı men' ey- len, hüner oldur gibi sitemler terennüm ötmekle beraber söslerini Kehdi kulakla - rına bile duyurmaktan çekiniyor. lardı. Padişüh ise, durmadan kan döküyor, ocak söndürüyordu, Ta yik gitgide 6 hâle geldi "ki"Tilan bulda ve yakın köylerde kimsenin evinde bir yaprak tütün, bir tu - tam kahve bulundurmasına, Yablağ çubuk, cezve gibi şeyler taşıması- na imkân kalmadı. Bu hengümiede bir gece Sultan Murat — itiyat edindiği / veçhi- le — kılığımı değiştirdi, derviş kı- yafetine girdi, saray çıkarak sokakları. dolaşmağa ( koyuldu. Dört yanını koklıya koklıya yü yor ve sezişi çök kuvvetli olan burnunu kendine kılavuz yapı - yordu. Koca İstanbul, siyah bir kefene sarılmış gibi: kara bir ha - reketsizlik içindeydi. o Sokuklarda tek bir adam yoktu, evlerin hiç birinde ışık görülmüyordu. Her - kes, padişah korkus'yle karanlık- lara bürünüp uyumuştü. Sultan Murat bu umumi ve gâ- rip sükön içinde Divanyolunu, Beyiizıdı, * Köskayı, Aksarayı geç- ti, Şehreminini aştı, mezarlıklar arasına girdi. Mutlaka ve mutla- ka bir av “yakalamak Onun için boyuna yürüyor, dur - madan yürüyordu. Tesadüf, onun kana haris mizacını mahzuz et-- mek istemiş olacak ki, nihayet önüne kulübemsi bir yapı çıktı. Bu, mezarlıklar arasına kurul - muş bir kahvehanecik — olup her tarafı sımsıkı kapalı bulunduğu (Arkası 8 incide) Dühani âbı ESİML GÜNÜN istiyordu. | Japon tayyareleri Çin şehirlerini bombardımana devam etmekte ve Çinliler de elden geldiği kadar mukave- met göstermektedirler, Çinliler, tayyareye mukayemet için bilhassa makineli tüfek kullanıyorlar, Yüksekte uçinağa hazırlanan bu İn- giliz tayyarecisi, hava hakkında tet- kikler yapacağı her türlü âletlerie mücehhez bir haldedir. Kasırga, fir. tına, sis vesaire hergün yapılan bu uçuşlara mâni olamıyor. Tayyare dat topları çalıştıran maskeli askerler Ingiliz zırhlısı Ke üzerinde manevra yapıyorlar, Bu topları çalıştıranların hususiyetlerin- den biri meteorolojik techizat ile mücehhez olmalarıdır. Avarikenm yaptığı en büyük posta vapürunun inşaatı tamamlamaktadır. Adı “Amerika” otuz bin tonluktur. Vapır 1219 yolcu taşıyacaktır. ve 639 mürettebatı bulunacaktır. Tayyare karşı yapılan sığınaklara benziyen bu manzara geminin inşaatına yardım eden destekleri olan bu vapur hücumlarına teriyor. Cİktibas Hakkı Mahfuzdur ) Yapan: SALİM — Farzet ki, sandalla gezmeğe çıkmı- şız da Etrüsk bize çatpmış!.. — Canım Etrüsk'ün çarpacak bali mi var? P — Biz denize dökülmüşüz, hanğimizi daha evvel kurtarırsın? — Be de sorayım hangimizi daha çok seversin? — Sen de on beş senelik!... Ama İki- nizi de bir severmi... — Karıcığım, galiba sen yüzmek bir i y imizi — Hoca doğrusunu söyle hangimiz! lirdin değil mi?... daha çok seversin? — Sen kırk senelik ayalimsin...

Bu sayıdan diğer sayfalar: