26 Şubat 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

26 Şubat 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

26-2-939 Gündelik Gazete e TAN'ın hedefi: Maber- de, fikirde, | herşeyde temiz, dürüst, samimi olmak, kaplin gazetesi olmıya çalışmaktır ABONE BEDELİ Türkiye Ecnebi 1400 Kr o» 100 , 150 , 2800 Kr. 150 3 Ay 800 1 Aş 300 , etlerarası posta ittihadına dahil yan memleketler için sbone Wi müddet sirssiyle 30, 16 9. bone bedeli peşindir 1 Sene 6 Ay Almanya İle İngiltere Arasında Ticari Rekabet İ ngiltere Almanya arasında, bi xi de alâkadar eden ticari bir rekabet vardır. Almanya, şimdiye kadar ticaret âleminin bilmediği, tec- rübe etmediği yeni Avrupa, Yakınşark ve Cenubi Ame-| rika ticaretini inhisar altına almak üzeredir. Almanya harici ticaret İş- lerini bir elden idare eder. Hariçten| muhtaç olduğu malları zararına da olsa almaktan çekinmez, Harici ti -| careti hir devlet işi olarak ele almış tır. İeabeden yerde (fedakârlıktan! çekinmez. İ usullerle Orta Serbest ticarete ve açık rekabete alışmış olan İngiliz ticaret firmaları Almanlarla rekabet edemiyorlar. Al manların girdiği pazarlardan birer) mecbur oluyorlar. İngiltere hükü- Evvelâ birer çekilmeğe Bu ricat nihayet metinin de dikkatini çekti. Almanyayı ticarette dost olmağa da- vet ettiler. Almanya İngilizlerle an- laşmak üzere Şahtı Londraya gün - derdi Fakat müsbet bir netice almak | mümkün olmadı. Şimdi de İngiliz ti Berline gitmek üzeredir. Maksadı Alman İn- taret heyeti reisi Stanley giliz rekabetinin önüne geçmek, dün- | Ya ticaretini paylaşmak için bir ze min bulmaktır. Mister Stanley bu münasebetle irat ettiği bir nutukta diyor ki: “Biz hiç bir pazarı inhisar altna almak istemiyoruz. Hiç bir mem-| leketi istihsalâtını harice satmak- tan menetmeyi düşünmüyoruz. Fakat dünya ticaretinin hissemi- ze düşen kısmını yapmak isteriz ve yapmalıyız. aşka memleketler ihracat ya - pamazlarsa öleceklerini söylüyor- lar. Bu söz daha ziyade bizim için doğrudur, çünkü bizim bakamız beynelmilel ticarete bağlıdır. Bey- nelmilel piyasalarda İngiliz ta - cirleri, diğer memleket tüccarile, açık rekabete hazırdırlar. Fakat bugün münferit bir firma bütün bir millete karşı duramaz. Biz de böyle bir vaziyet karşısında lâ - kayt kalamayız. Hükümet yardı - mı İle yapilan kıyasıya rekabet istemiyoruz... Stanleye, Berline giderken, İngi- Viz sanayini temsil eden bir heyet| de refakat edecektir, İngiltere, ted - Titen bütün pazarları istilâya ve hat- r altına almağa başlayan ALİ manya rekabeti karşısında | telâşa| düşmüştür. Ya Alman ticaretine kar- N ayni silâhlarla mukaheleye mec - bur olacak veyahut Almanyayı meş- Yu ve müteamil ticaret yolunda yü - rümeğe ikna edecektir. Veyahut iki memleket dünya pa- avlarını aralarında yaplaşacaklar - ir, Hangi neticeye varırlarsa varsın- lar, yapacakları anlaşma bizi yakın- dan ve şiddetle alâkadar eder. Çünkü £ İngilterenin kaybettiği pazarlardan biri de Türkiyedir. Al Man rekabeti karşısında İngilterenin ürkiyeye açtığı krediyi bile ilerlet- Mek mümkün olamamıştır. İngilizlerin Almanlarla yapacak - Arı anlaşma, bizim için zengin yeni a açılmasına yardım ede- Müşteri berbere söylüyor — Ankara- dan her gün telefonla rica ediyorlar. Fakat ben ağır davranıyorum. ya TAN — NAMZETLİĞE NAMZETLİKLERİNİ KOYANLAR ARASINDA RESİMLİ ANKET : İki eski tip kadın — Dayımın kayını- nan baldızı, eltisinin görümcesinden işit- miş bizimki olacakmış. Karı koca arasında — Milli Mücade- lede etliye sütlüye karışmadım, yine ka. rışmıyacağım diye yaz. Müşteri Sıfatı İle Devlet B” devlet, bir memleke- tin iktisadi hayatındaki en büyük müşteridir. Daima bir çok şeyler satın alır. hazır- latır, yaptırır. Bütçesindeki paradan çoğunu, satın alma ve yaptırma faaliyetleri için sarfeder. Koösiyecilk, en sıkı kayıtla- rını bu sahalara ayırmıştır. Maksat her işte olduğu gibi temiz ve yüksektir: Her şeyi en ucuza al- , en mükemmelini elde etmek, en az zamanda ele geçirmek, bu yollardaki en küçük ve uzak bir ih- timali bile mutlaka yoklamak, he- le yolsuzluğun, hırsızlığın her şek- linin yüzde yüz derecede önüne goç mek... Kırtasiyeciliğin dilekleriyle ne- ticeleri arasında korkunç mesafe- yi, en açık olarak satın alma işle - dür. Kırtasiyeciliğin ilk işi, umumi mukavele ve şartname formülleri tır. Bu mukavele bir taraflıdır. Her şey hazine İehine yontulmuştur. Bir işte mücbir se - bepler olup olmadığını tayin et - mek, taahhüdün yapılıp yapılma - dığına karar vermek gibi sali ler, iki taraftan biri olan hü te ayrılmıştır. hazırlam üme- Hele ecnebiler arasında bir çok iş adamları, böyle bir taraflı şart- lardan korkarak hükümet taahhüt- lerine talip olmazlar. Tecrübeliler şunu takdir eder- İ ler ki Türkiye bükümeti herkesin hakkını mutlaka neticede © verir. Fakat hakka kavuşmak işi, bazan aylarca, bazan hattâ senelerce za - man tutabilir, Müteahhit hesapla- rını yaparken bunu hiç bir zaman gözden uzak bırakmaz. Kirtasiye mekinesinin insafsızca İsraf ettiği zamanların bedelini, geç tediyele- olacağı faiz farkını, son- suz muamelelerin takibi için sarfe- deceği emekleri tamamiyle mali « yet hesabına sokar. Kır yecilik; hazine menfa - atlerine uygun bir mukave- le formülü hazırladıktan sonra al danmamak, en ucuz fiyatla almak, ihtiyaca en uygun kaliteyi ele ge- çirmek, çabuk teslimi temin et - mek, yolsuzluğu önlemek gibi ga- yelerle kâğıtlar doldurur, imzalar toplar. Bu kâğıtlar dolunca İsteni- len imzalar tamam olunca içi rahat eder. Halbuki bütün bu muameleler kâğıt üstündedir. Kimsede kâğıt - ları yolunda doldurmaktan başka mesuliyet olmadığı ve vesayet sis- temi dolayısiyle mesuliyet iptida- dan hiçe indirildiği için fiyatın © dakikada temini mümkün en ucuz fiyat olmasına, istenilen menfaat- lerin ciddi bir surette korunması - na, maksada uygun kalite elde ©- dilmesine ait mesuliyetler sahipsiz kahr. Alınacak malzemenin fiystça “Ayık haddi,, hakkında kanunun salâhiyetli saydığı memurlar bir mazbata hazırlarlar. Azaltmada el- —— Yazan:——, Anmet Emin | Yalman Kırtasiyeciliğin, hiç kimseye emniyet edememek ve uzaktan uzağa kâğıt üzerindeki emirleri ile her türlü delikleri tıkamak hususundaki iddiası, kendi kendini aldatmaktan başka bir şey değildir. de edilen fiyat, bu mazbataya uy gun ise mesele yoktur. Kanunun icabı yerir iştir. Halbuki bile piyasadaki hakiki fi kında bir kanaate sahip olmak kim senin hatırına gelmemiştir. Hükümetin muayyen bir daki- ka da cari imkânların değil, azaltma da- kikasında talipler arasında hüküm süren vaziyetin icap ettirdiği suni bir fiyattır. Bunun neticesi olarak ayni yerdeki muhtelif dairelerin ayni malı ayni dakikada birbirin - den yüzde elli derecede bir farkla tedarik etmeleri ihtimali (o vardır. Bundan dolayı kimse mesul tutu- lamaz. Çünkü aranan nokta, muâ- melenin kitaba uygun bir şekilde cereyan edip etmemesinden ibaret tir, artasiyecilik kaliteye nazari olarak saygı gösterir. Haki- katte kaliteyi bir kıymet diye ka- bul etmemiştir. Hiç bir memura bunu hesaba katmak âhiyetini vermez, Halbuki meselâ bir maki- ne alınırken, yapılması lâzım ge leh hesap makine için verilen ilk fiyat değildir. Onu ucuz, devamlı, yedeğe en az ihtiyaç gösterir bir şekilde işlemesi sayesinde temin edilecek hizmet saatleridir. Ucuz- Tuk, makinenin amortisman, da el- bette dahil olmak şartiyle, ancak bu hizmet saatlerinin maliyeti, tiradı ve çokluğu ile ölçülebilir. Çürük bir makine yüzünden hiz- metin fasılaya uğraması, belli baş- lı bir risk kaynağıdır. Hele yapı taahhütlerinde hü - kümet mühendisi norma) (kalite bakımından hesabını yapar. “Bu İş şu kadar paraya çıkar,, diye bir ka rara varır. Bunun üzerine iş azalt” mıya konulur ve isteklilere soru - lur” “Teknik esaslara göre hesap edilen bu fiyatlardan ne kadar in direceksiniz?,, Eğer hükümet mühendisleri iş* lerini bilir adamlarsa, yaptıkları teknik hesaptan bir para indiril - mesini cinayet saymaları icap eder. Çünkü teknik esaslara göre yapı * lan dürüst bir hesaptan fi dirmek daveti şu demektir: — Ey talipler, hanginiz daha #- çık gözsünüz? Hanginiz teknik ka- Uteden çalmak, göz boyamak, işçi- lerin hakkını vermemek, bazan kü- çük bir memurla anlaşarak eksik iş yapıp tamam gösterm ceriklikleri kendinizde muz? Rekabet sevkiyle bazan hükü- metin fiyat tahminlerinden yüzde 35, yüzde 40 derecesinde azaltm. lar yapılır. Teknik b bunun mânasını bi kân yoktur: İşi alan adam, etmek niyetinde değildir. M ka bir taraftan calacak, hükümeti aldatacaktır.. Ö olduğu halde kimse ses çıkarmaz. Çünkü kırtasi £- caplar yerine getirilmiştir, mesu- liyet yoktur, kimseye fazla bir düşmez. Vicdanlı bir adam ağ açıp müteahhitlerin yapacağı kalitesini ve ciddiyetini ileri sür - mek istese derhal bir takım müte- ahhitlerle gizlice anlaştığı yolun - da bir damga yemek | tehlikesine maruzdur. En vicdanlı bir memurun »emesine İm- ziyan işin yur bile bunu kolay kolay göze almaz. Demek ki kırtasiyeciliğin, hiç kimseye emniyet edemen zaktan uzağa kâğıt üzerindeki e - mirlerile her türlü delikleri tka- mak hususundaki iddiası, (kendi kendini aldatmaktan başka birşey değildir. Satınalma işlerinde faal rol oy- nayan bir memurla bir müteahhi- din gizlice anlaştığını veya müte ahhitler arasında gizli anlaşmala- ra varıldığım farzedelim. Kirtasi muamelelere sadık kalmak şartiy- le şu yolda dolaplar çevrilmesi ih- timalleri vardır: Şartname himaye edilen adamın malına göre yapılır diğerleri açıkta kalırlar. Himaye edilen taraf, hazırlığına daha ev - vel başlar. Diğerleri syni te müddetini temin edemezler Teslim yeri ve şekli himaye görene uygun şekilde hazırlanır. Diğerleri ayak uyduramaz. Müteahhitler kendi aralarında anlaşırlar. . Yalancı fi - yatlar verirler. Kendi aralarından seçtikleri müteahhit, güya reka bette kazanır. Böyle bir anlaşma sayesinde devletten çalınan para Jar, gizlice anlaşanlar arasında tak sim edilir, Teslimde de sayısız dolap ihti - malleri vardır. Memur, yolsuzluk yapmayı göze almışsa şartname ay- kırılıklarına göz yumabilir. Eksik ve fena malı anbara yatırarak mak buz Verebilir. Teslim müddetinde- ki teahhürlerde müteahhide türlü türlü şekillerde yardım gösterebi- lite teminine çalışan, dürüst, na- muslu, elddi unsurların aleyhine çevirmiye, neticede açık gözler ve emniyete lâyık olmayanlar lehine müsavatsızlıklar yapmiya imkân hazırlar. 66 ütün devlet satın o almaları bu şekilde yapılıyor, gibi bir iddia çok haksız olur. Yukar - rindeki seti gelmediğini, devlet satın almala - da lüzümsuz yere teahhürlere ol aç i ve en siki kayıtlara rağmen yolsuzluk yollarının apa- çık olduğunu anlatmaktır. Hattâ doğrudan doğruya bir memura sa- tüne havsle edildiği takdirde a gelmiyecek bir çok yolsuz- Tuklar, sırf kırtasiyeciliğin icabet- | tirdiği sayısız kâğıtlar ve mesuli yet dağılmaları arasında iz kaybe dilmek suretiyle daha kolay yapı- labilir. Muhtelif devlet dairelerinin, milli bankalar gibi bir dereceye ka- dar kırtasi kayıtlar haricinde çalı- şan müesseselerin ve serbest ve hususi ticaret müesseselerinin ay- ni malları ayni sene içinde kaçar paraya tedarik ettiklerine dair e- aslı bir araştırma yapılacak olur sa satın almalardaki kayıtlar yü - zünden devletin hiçbir ucuzluk te min etmedikten başka ne kadar va kit kaybettiği, bir çok idare çarh- larım ne kadar boşu boşuna işlet- tiği, kaliteden ve maksattan ne ka- dar büyük fedakârlıklar yapmıya mecbur olduğu ve netice itibariy- le devlet satın almalarında mil yonlarca liranın sırf yanlış usuller, iddialar ve zihniyetler yüzünden nasil heder olduğu kolayca mey - dana çikar. Hava Taarruzlarına Karşı Korunma Ankara 25 'TAN muhabirinden) — IİHava taarruzlarına karşı korunma nununun 12 nci maddesine tevfikan (Genel Kurmay Başkanlığınca hazırla. İhan ve Devlet Şürasından geçirilen hava taarruzlarına karşı ışıkların İsöndürülmesi ve karartılması hakkın. Jdaki nizamnamenin meriyete konma- sı Vekiller Heyetince kararlaştırıl- hruştır. Nizamnamenin yarın tatbiki na geçilecektir. Nizamname hükümlerine göre ha- er zamanında muayyen muntakalar- fa ışıkların söndürülmesi ve karartgi- 'ması tecrübeleri tertip olunacaktır 'Bu tecrübelerin yapılmasını hava mü- dafba genel komutanlığı emredecek- İtir. Nizamnamede umumi tenvirat i ve binaların iç ve dışında, nakil vası- talarında alınması lâzım gelen ted. Yeryüzünde Cehennem Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel Bafa temada, İspanyol cümhuriye « tinin Katalonyada bozulan or- (dusu içinde geçirdiğim bu on gün içinde, gördüğüm insanlık faclasını, sefaleti, azap e ıztırabı, biltün bu 1z- tırabın içinde parlayan İnsan cesa » retini, sabrını, tahammülünü, tasav- vur etmeğe İnsanın kafası müktedir olamadığı gibi, tasvire yeltenecek bir kalem de yoktur. “Haftalarca en korkunç ve kendileri- ne faik harp makinelerinin karşısmda ümitsiz bir harp yaptıktan sonra Ebrodan, Pireneye, günde 10, 20 mil yürümek şartiyle dağlar aşan, karın- ları aç, ayakları çıplak, susuz ve w; kusuz, arkalarında yaralılarını taşı yan, yolda ikide bir tayyare hücu - muna uğrayan yüz binlerce kişi mürekkep bir insan kafilesini gözü- nüne getirebilir misi “Ekserisi 18 le yirmi beş arasın - da olan, kadınları, çocukları, ihtiyar- ları önüne katan bu şövalye ordu - nun, Fransız hududunda sulh ve ses lâmet bulmak için alınlarını (dest toprağına sürdükten sonra, bir sıcak çorba içebilmek ve istikbalde dövüş- mek İçin ümit toplamak üzere hu « duttan daha elli mil içeriye sevke - dildiklerini düşünebilir misiniz? He- le yüzlerinde gayelerine hıyanet et - miş adamlar gibi hu kaçışlarını af - fetmiyen, karınlarını bir defacık do- yurduktan, dizlerinde yürümek ta- katini bulduktan sonra vatanlarına dönüp düşmanlarına saldırmak his- sini taşıyan bir ordunun metanetini, ve gayesine bağlılığını hayal edebi - lir misiniz?,, Bu kaçan ordunun, yollarda kan- lar içinde bıraktığı, kadın, çocuk, asker yaralının adedini, bombalar, zehirli gazlerlâ verdikleri kurbanla- rı hiçe sayan, ölümü yaşamak kadar tabii gören, ölüm karşısında başın - dan Girnağına kadar cesaret kesilen bir millet gördünüz mü? Azabından dişleri birbirine çarpan, bir defacık İzik demeden, 40 derece o hararetin parlattığı gözlerinde doktordan evvel lümü bekleyen yaralıların, “İspan - ölmiyecek,, sözü İle gözlerini ha- yata kapadıklarım tahmin edebilir misiniz?,, Bütün bunlardan sonra size, kay- bettikleri topraklardan gelen dört yüz bin kişilik kafile arasında ü- mit ve meşenin, disiplinin, hâlâ hüküm sürdüğünü söylersem, bana inanır mısınız?,, Bu sözleri yazan Niuz Chroniki gazetesinin Fransadaki muhabiridir. Bozguna uğramış bir ordunun sefa - let ve faclalarını, hele İspanyada se- nelerce aç ve silâhsız harp eden bir ordunun perişanlığını, bütün renk - leri, bütün iç sızlatıcı acılığı ile de - gilse bile, yine tahayyül “ edebiliriz. Fakat bu yıkılıştan sonra dahi, hâlâ Madritte göğüs geren, Fransada kar- nını doyurduktan sonra hududa git - mek aşkını taşıyan milletin cesareti ni, metanetini, imanını anlamak için ya İspanyol olmak, yahut da İspan - yolu yakından tanımak lâzım. İspanyada harbin bitmediğini, bit- İmiyeceğini, bu yıkılıştan sonra har- İbin, harplerin başlayacağını bild miz içindir ki “İspanya ölmiyecek,, sözü ile gözlerini dünyaya kapayan askere hak veriyoruz. İspanya, mu- kaddemesinde © olduğumuz cihan in bir faslıydı, bu fasıl kapan- dı, fakat dram şimdi başlıyor... Ga - lip ve mağlüp, perde indikten sonra İbelli olacak... Bu zafere sevinenler, bu mağlâbiyete ağlayanlar, hâdisele- ri realist gözü ile ( görmiyenlerdir. Son gülen perdenin sonunda güle - cek, son ağlayan dramın bitiminde ağlayacak, fakat İnsanlık bundan ne kazanacak? Yer yük | bari i de bir tehennem. Çok Çocuklu Annelere Mükâfat Silifke, (TAN) — Altı çocuklu an- nelere verilmesi mutad olan nakdi | mükâfatı almak için buradan vuku- bulan müracsatlara henüz bir cevap gelmemiştir. Aradan hayli zaman geç İ tiği için bu çok çocuklu annelere hak- po hakkında geniş hükümler var-| larının yakında verilmesi beklenil- mektedir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: