27 Şubat 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9

27 Şubat 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

F R 2 Ti / 3 Yakın Tarihin En Esrarlı Çehresi:100 Geceyi Kümeste Geçirecektim Demir Hulüsi Bey Kadın Çarşafına Bürünmüş, | Hasbam Kırıta Kırıta Kadın Kafilesine Karışmıştı Baba, başımın üstünde yerin Ber tehlikeyi g da aç bırakmam. Yal- her türi eni bu ğini dolduran timlt- me sermişti. Bu »iyen tehlike haberi karşi- 02 sarayı terket- a İnmek kararını ver- ştlm. Ogece, filintamı koltuğu- 8 kepeneğime sarın - karanlıklara dalmiştım. çılan kader ve teliin kolları ars- sına stılmıştım. Yürüyerek değil, tabit.. Bayağı uzun hayvanlar gibi ünerek, icabında çöreklenip #i- nerek, sıyrılıp silkinerek ilerlemiş, âdi yürüyüşle on dakikada kestiri- , sa bir mesafeyi tam iki sa- te kaplumbağa yavaşlığı ile geçebilmiştim. Bu kurtulusumu, kendi tedbir ve ihtiyatlı hareketle- rimle beraber biraz da nöbetçilerin sarhoşluklarına ve bir çoğunun nö- bet mahallerini horul horul uyuya- rak beklemelerine borçluyum doğ- Tusu.. Ölüm tehlikesi saçan bu uğur- suz mıntakâyı geçtikten sonra, bir haftadanberi oturmaktan uyuşan &yaklarımı, yatmaktan ağırlaşan vücudümü bayağı kamçılıya kam- çılıya yürüttüm. Sabaha karşı Du- dullu köyünü geçmiş, Hekimbaşı çiftliğinin fundalıklarına girmiş tim, Etrafı görecek, gözliyecek bir Jere çekildim ve 0 gi gerç Gehennemi bir azap ve ıztırap He geçirdim. Ortalık kararınca yine Yola düzüldüm. Muhacir köyünün garbından, Bulgurlu ile Küçük- bakkal köyü arasından geçerek, Küçükçamlıcaya çıktım. Tam yat- M vaktinde Tevfik Hocanın köp künde dinlendikten sonra, Nişan- taşı tarlalarım, Valide Sarayının bağlarını geçtim ve bizim Yavuz Tehminin köşküne ulaştım. apıdan girince tuhaf bir man- zara ile karşılaştım. Yavuz minin validesi, hemşireleri bi- zim Demir Hulüsi beyi çarşaflı. Yorlardı. Lâtife değil, gerçekten Demir Hulüsinin koca vücudünü bir çarşafa sığdırmağa uğraşıyor- sardı. Şaşkınlığım çok sürmedi. Yavuz Fehmi bey, tehlike karşı- sında sarsılmak nedir bilmiyen İtidalile işi gülerek anlatmıştı. Me- Ber, benim gibi sığınacak delik a- yan Demir Hulüsi birkaç gün “vel buraya gelmiş, bunu da Soysuzun biri öğrenmiş ve haber Vereceği yere vermiş. O gece köş- kün basılıp aranması tehlikesi baş Böstermiş, Çünkü köşkün civarın- daki yollar karakollar tarafından kesilmiş, Yavuz, Demir Hulüsiyi kadın kıyafetine sokarak validesi- haniyede oturan bir dost “Vine göndermeği gerekli görmüş. i Verilen bu izahat karşısında şa- Pniş değil, bayağı apışmıştım. U- Pmasam, bürünmek için bir çar- dv ek ve Bürhaniye Joluna çıkan kafile arasına ilişe- pe doğrusu. O kadar sarsık pili “© sersemlemiştim. Artık ya- cak iş, oradan da savuşmak © Vakat yorgunluktan yürüye- eğ halim de kalmamıştı. O gece- Köşkün kümesinde, Yavuzun ta- mi ile başbaşa geçirmeği göze D r Hulüsi, ömründe gir- ye, Dediği ve bir daha giremi- HE çarşafına sokulmuş, gücen- vu ama, peçeli yüzü, upuzun eödile eski devrin boylu. boslu Gaz palayıklarımı andıran kıya itiyor leye katılmıştı. Haspa kı: du da, Yavuzun fener taşı: Se gideni önde, hemşireleri De Lu are “sinin çevresinde yola çık Diyene Ayrılık sırası Yavuz Feb Selmişti, O da köşkün geri Kamalı Osman sindeki tarlaların yolunu tutarken ben de kümesin kapısını açtım ve böyle vakitsiz, kıyadetsiz bir misa firin kümeslerine sokulmasından pek haklı olarak hırslanan, tüne- ğinde kabararak ; gukguklarile in- fialini gösteren horozun, kanat- larını açarak üzerime doğrü tısb- yan kazın taarruz ve tecavüzleri- ne göz yumarak, altıma serdiğim bir portatif çadır parçasının üzeri- ne uzandım. Uzandım ama bir tür- tulmak korkusile mi?. Hayır Yurtlarına giren bir yabancının küstahlığını bir türlü hazmedem” yen horozla kazın tâcizlerinden. Çünkü sabaha kadar biri gukguk- lamış diğeri de tıslamış durmuştu. Hele kaz ara sıra, gagasile eteğimi | sarsalamak (cesaretini bile göstermişti. Beni acı acıda gül dürmüştü. Mülkün ( padişahinda şu beyinsiz kazlar kadar bile yurt asirip «e yuva sevgisi olmadığını hatırlat- | yhış, uzun uzun da düşündürmüştü | beni... Sabah yaklaşmıştı. Altünizade camiinde ezan okuyan müezzine, kümeste ayaklanan horoz de uy- muştu. Sık sık kanat çırpıyor, tatlı sesi ile haykırıyor, haykiriyor, sa- bahı karşılıyordu. Usulcacık kü- mesten çıktım. Birefı dinledim, gözledim. Yolumu önliyecek bir en- gel sezinlemedim. Valdebağı, Sa- Tıkaya yoluyla Burhaniyeye indim ve bizim Rüştünün evne gizlendim. İşgalciler, bütün manasile gemi azıya almışlardı. Haydarpaşa, Acı- badem, Küçükçamlıca, Libada, Bul- gurlu, Fıstıklı, Eeylerkeyi ve Üs- küdar semtlerinin çerçevelediği ge niş muhiti üniformalı polislerle sarmışlar, dilenci, kö küfeci gibi göze çarpacak kıyafet- lere soktukurı b elerini de or- saçmışlardı. Bunlarla bizi ix- letiyor, gözletiyorlardı akıllarınca. Üsküdarın şöhretli soysuzlarından terzi Mehinetleri, Bitpazarlı Cemal hocaları, Kudusileri. sütü bozuk nankörlerinden Markarları, Artin- leri, Sofaklileri de takım tayfa çar- şılara yaymıslardı. Bun'ar da kah- welerde, meyhanelerde ve hattâ ca- mi ve tekkelerde rastladıtları hal- km ağızlarında Yavuz ve Demirle beni araştırıyorlardı. I şitivordum. Bizim tcin suç- suz İnsanları tütuyor, dö- vüvor. türlü türlü işkencelerle in- tetiyorlardı. Tanımadığımız birçok kimselerin evlerini basıyor. didik. liyerdü Tabii üzülüyordum bu hak lere. Pakat, bu suçsuzları bu zalim- safsız ellerinden kurtarmak için. ayağımla gidin tatlı canımı, kana suğamış katillerin ellerine el- bette teslim edemezdim Günlerimi Rüştünün evinde ka- fes ardında caddeyi gözlemek, ge- n Luis Santurce karısından ay rılalı dokuz sene olmuştu. Onu, ekseriya sokakta, göz ka - maştırıcı bir ışık gibi ipeklere ve tüllere sarılmış; lüks bir arabanın içinde geçerken, bazan Royal ti - yatrosunun bir locasında, etrafını saran kibar tabaka arasında gö - rürdü tesadüfler onun eski hid det ve heyecanını ateşlerdi. Karı « sından ıztırabını arttıran bir has- talıktan uzaklaşır gibi kaçmıştı; işte şimdi de; ihtişamı kadının şe- refsizliğine delil olan Castellana köşkünde onu ziyarete gidiyordu. Arabada; unutmak istediği eski ha yat hatırası canlandı ve gözlerinin önünden: geçti. Felâketler görmüş bir ailenin iyi yetişmiş güzel kızı ile evlenen mütevazı bir memu - run balayı. Aşkla tatlılaşmış fakir- lik, sonra, darlıktan bıkan, süne * pe elbiseler giydirilmesine küsen Enrigueta” gece yarı ları kopan münakaşalar, yavaş ya» vaş kocanın itimadını yıpratan şüp heler, sonra birdenbire, beklenme- dik e: Karı koca imtizacının önce bir rezaletten korkar gibi mahcubane evden sıvışması, son - ra hakikatin kör gözüne parmak kar gibi küstahca ortalığa yayı - En nihayet, Luis, bahtsızlığı- nın inkârı imkânsız delili ile kar- şılaşıncaya kadar. O alçak değildi yanları, rcd, eskici, | ANE HEK LER GUT İSTİRAHAT... VE. SIKI. PERHİZ Mide ülserinden sancılar gel - diği vakit mide üzerine iüstik- ten yahut hafif bir madenden ke- se veya kapalı kap içerisinde <1 - cak su koymak saneryı haylice a - zaltır, büsbütün geçirdiği de vâr- dır. Elektrikli termoplasma evde varsa onu koymak daha kolay © - lur. Fakat mide üzerine sıcak suya batırılmış bezler koyarak üserini havlu ile kapamak, hatta keten tohumu lâpası koymak daha iyi gelir... Kan gelirse sicak olmaz, © vakit buz kesesi... Bir taraftan da İstirahat elzem- dir. Sancılar geldiği vakit aksi söylenilse bile İstirahat zaruri 0- Iur, fakat yorgunluktan sancıların tekrar geldiği şüphesiz hulundu- undan, sancı olmadığı zamanlar- da da, yemekten sonra bir saat istirahat etmeği hiç ihmal etme- melidir... Sonra da fikir istirahati. Mide ülseri sadece fikir istirahati ile geçecek bir hastalık olmamakla beraber, heyecan keder ve korku onu şiddetlendirir, sancıları artti rır. İnsan bulunduğu muhitte fi- kirce İstirahat edemezse, başka bir yere giderek orada fikrini din- lendirmeyi göze almahdır. Midede yara bulunmasından ileri gelen bir hastalıkta perhizin de ne kadar lüzumlu olduğu ko - layea takdir edilebilir. Fakat bir taraftan da insan Yaşamak İçin beslenmeğe mecburdur, onun için perhizde de ifrata gitmemek, ve - tişecek kadar gıda almak lüzum * Yudur, Şiddetli sancı olduğu günlerde, hele kan da gelirse sade su icmek zaruri olur. Şekerin mide ağrıları- na karşı faydasını istiyebilirsiniz. Midede her hangi hir sebepten sancı olduğu vakit, iki parça kahve şekerini kıtır kıtır yemek saner hafifletir. Onun Için mide ülserin den şiddetli sancı geldiği vakit bi- de suya şeker katılabilir, Sur yun şeklini de biraz değiştirmek mümkündür. Meselâ, yirmi dört saat içinde yarım Titre s parça şeker, yarım litre de ıhlamur suyu, her fincana bir parca Yarım litre de sebze suya, Bu üç türlü şekilde su, tabiii, azar İçilir, çay fincanı İle. Kimisi kaşıkla içmeği tercih eder. Böyle sade su ile perhiz müm - kün olduğu kadar kısn sürmelidir. Sancı hafifleyince ilk günü sehze suyundan birfincan yerine bir fincan süt. Rahatsızlık artmazen ertesi günü iki fincan süt, Böylece nde iki litre süte kadar çıkılır. itten hoşlananlar için, günde iki litre süt de az gıda olmaz. Fakat süt içmeği sevmiyenler Için iş biraz güçleşir. yoğurt bulunursa bu, venler de yalnız uzun müddet kalamazlar. Sancılar ge - çince yavaş yavaş başka gıdalara da başlamak lâzımdır. Sütle yo - Zurttan başka pirinçli yahut unlu, tapyokalı meyva, yağsız çorba Bir gün pek taze ve çığ yumur Sonra süt içinde, daha sonra rafa dan. Rahatsızlık vermezse günde, iki, üç. - makarna ve püreler, iyice pişmiş olmak şartile - ve üzerine biraz çiğ tereyağı konularak, Böylece arttırılarak meselâ, şid» detli sancılar geldiğinden üç hafta sonra : Sabah sekizde 250 gram şe- kerli süt, 9 da bir kâse yoğurt, 10 da gene bir fincan süt; öğleyin bir kâse rınlu çorba, öğleden sonra ilç- te, dörtte, beşte birer fincan süt. Akşam yedide bir çorbaya kadar varılır. Dördüncü haftasında: Sekirde hem süt. hem corba, İh da süt, öğ- in patates püresi, hir tane ciğ yumurta, yoğurt. Iki kücük narca tereyağ. . Akssm dörtte bir fin- can süt icerisinde bir tane yumur- ta karıstırılarak - aksam yedide sütlü kahve ve tapvokalı corba, terevağlı makarna, bir de yağurt. Artık hu kadarı hüvük hir zivafet demektir... Fakat hunlarm hepsi tuzsuz, sütten haskasının tüzsuz gecmesi biraz da tatsrx olmakla beraber, Insan midesindeki vara- yı disününce zaruri olarak katla» nır. Bir taraftan yarayı ordrrma- mak, hir taraftan da vücudü bes- lemek lâzım, Zaten bu ikinci derece perhiz de hiç değişmeden devam edemez. Sancıların kesildiğine kanaat yel dikten sonra gene nerhiz vardır, ama, biraz genisler. İlkin yasak o- lan yemekleri söyliyeceğim:' Eile- rin ve balıkların hepsi, ekmek, sebzelerden lâhana, ispanak ve sa- Tatalar, hele kuzukulağı salatası. Katı peynirler, pastalar ve ekşi ve- mislerle cilek. Kahve, çay ve alkol her vakit. Su halde yenilebilecek yemek- ler: Yumurta, unlu püreler, taze ve kuru sebzeler, fakat hepsi plire halinde, Tereyağı bazıları zeytin. yağına tahammül ederler, meselâ tare sebzelerin ezmesi İçin, süt, yoğurt, sütlü tatlılar, ve olacağını da zannetmi fakât zayıftı, daha doğrusu Enrigu- etayı çok seviyordu. İşte bunun i- çin, ancak yüz kızartıcı bir ihbar- dan sonra, namusunun yıkıldığı « na kani oldu. Karısını gun bebek y ruğunu kaldırmaktan başka birşey yapamadı ve. Her şe buldu; arkasından terkedilmi gocuk gibi ağlamak için. arafı mutlak uzlet nu üzen haberlerle kesil: tecer- rüt oldu. Karı bir mi Derin himayesinde, bir prenses gibi bü - tün Avrupayı dolaşıyordu. Şimdi 0, tam cibilli hayatını bul Bütün bir kış Pari Yaptı yek - zaman zaman o - ler nefis İspai ük pl gaze ttiler. Sonra ne süren parlak gezintilerden son- ra Madride döndü; kozmopolit ha- yatın verdiği garip letafetle daha şmiş olarak.. İspanyanın en zengin tüccarı ile yaşıyor, bir te- bessümünü bir mükâfat gibi dil nen nazırların, bankerlerin, nü - fuzlu diplomatların köşkünde sal- tanat sürüyordu. Bir gün Luis, şimdi arabada ya- nında oturan, mahcup tavırlı ihti- yar papasın ziyaretini kabul etti, Bu karısının günahım © çıkaran rahipti, Kendisini karısımn yolladığını duyunca Luis bu küstahlığa kız - dı, ağır kelimeler söyledi: Fakat papas Allahtan, peygamberden, merhametten (bahsettikten son- ra sözü Enriguetaya getirdi Kadının ne kadar değiştiğini anlattı. O çok hasta idi, evinden pek az çıkabliiyordu. Barsak Okanseri | çekiyordu. Sancılardan, bağıra bağıra ken - dinden geçmekten ancak devamlı morfin şırıngaları ile kurtulabili - yordu. İztirabi onu Allaha doğru çevirmişti. Mazisinden tövbekâr - lik duyuyordu ve kocasını görmek istiyordu. Luis hikâyeyi dinlerken, eski zafının intikamı alınmış olmasın- dan mesut, titriyordu. Papas ne zaman İsterse eyine gelebilir ve ka rısına dalr havadis getirebilirdi. Fa kat o... Hayır, o karısını görmeğe gitmiyecekti. Hastahk süratle artıyordu. Enrigueta ölümünün yakın ol duğuna kanidi. Oyuncak İsteyen hasta ve nazlı bir kız çocuğu gibi kocasını görmek ve affını kazan- mak istiyordu. Öteki de, güzel ka- dının zengin hâmisi ve esiri de Erigueatnın kocasını getirmesi için papasa yalvarıyordu Bir öğle üzeri, papas, onunla her zamankinden daha tesirli ko- nüştu. Zavallı kadın son saatleri- ni yaşıyor; ve hıçkırarak Luiseyi çağırıyordu. Son nefesinde ona bu ulvi teselliyi reddetmek, bir e yet olurdu. Eğer kendi isteğiyle gitmezse, rahip onu zorla götüre - cekti. Luis ihtiyarın arzusuna ram oldu, bir arabaya bindiler. Zafına ni - elinde tabanca karısını öldü riyordu. Zengin! hiyordu. Küstah Hizmetçiler ona oda hizmetçisi, mua lüşle, - belki istih. bir tecessüsle: tişik odada saklanan gördüğü zannı ile korkuya düştü, açılan bir kapıdan gi pembe tenl dı? Onu tahkir et armışlardı? Bir zayı ses inle — Luls', Lulsf Bu ses ona maziyi, hayatinm güzel gü hatırlatıyordu. Gözleri bö; şt. Odanın nutantan bir yatak ve dalgalanan örtüler altında zah- metle doğrulan beyaz bir şekil be- lirdi. O vakit, Santurce, ilk gördü fidan boylu ve gözleri yaşla peçe- lenmiş kadına, dikkatle baktı. Bu, sanatkârane yapılmış bir manken- di, Enrigueta'ya benziyor ve bet - baht kadına, mütemadiyen Paris- ten getirilen son moda tuvaletleri seyrettirmek tesellisini veriyordu. Lüks ve zarafet temsillerinin tek artisti idi ki Enrigueta ona bakarak ıtıraplarım hafifi yordu. Sesi yeniden inledi; — Luis! Luis! Ss anturce yatağa naştı, ve İ kıskacına yakalandı. “ mırıldanan ateşin bir ağzın ke: ağzını aradığım, ve ilik göz yaşla rının nı duy - du. Karısı — Söyle Luis, beni affettiğini söyle! Diyordu. Belki ö dim! Koca, insiyaki olarak, kadını it- meyi denedi, likin yapamadı. Ken- dini onun kollarına bıraktı. Hiç bir şey düşünmeden ve bir zaman ki mesut devirlerin tatlı cümlele - rini tekrarlayarak Enrigu leri yaş dolu; gülümsiyordu: — Luis, benim Lu saadetimiz zamanındaki k; nüz benim çıldı ki Kadar güzel kına, söyle, sana nasıl rum? Kocası şaşkınlı Kadın © İnsana muhteşem ve capkın (Devamı 10 unceda) mek için mi ça- ses, çocuk tonlu bir meğe çalışı - elemle ya - âclı kol anağına damladı

Bu sayıdan diğer sayfalar: