15 Mayıs 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

15 Mayıs 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

15-5-939 14 Mayıs 1939 TAN ABONE SEDELİ Türkiye Ecnebi | 1400 Kr. (fena (2800 Ke | mo ” say 10 “5 3Ay s0 * m " tay İyi Milletlerarası posta İttihadına dahil olmıyan o memleketler için abone bedeli müddet sirasiyla 30, 16, 3, 3,8 liradır. Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 28 kuruştur. Cevap için mektuplara 10 kuruşluk pul ilâvesi lâzımdır. : . Biz Kimseye Tecavüz * . we Niyetinde Değiliz erlin - Roma mihveri birdenbi. re gaşkma döndü. Onlar kuv- vete dayanarak harp etmeksizin bi- tün istediklerini elde edeceklerine ve dünya üzerinde büyük bir hegemon- ya kurabileceklerine inanmışlardı. Birkaç kolay muvaffakiyet onları sarhoş etmeğe kâfi gelmişti, Fakat o Çekoslovakyanın işgaline kadar İâkayt bir seyirci gibi duran demokrasiler, totaliter dev- letlerin dünyada kuvveti hükim kil- mak istediklerini tecrübe ile anla- yınca, harekete geçtiler. İstilinm ve taarruzun önüne geçmek için, derhal taarruza maruz komşu (devletlerin hudutlarını garanti alima aldılar ve bir taraftan da bir sulh cephesi kur- mağa teşebbüs ettiler. O vakit totaliter devletlerde telâş başladı. “Etrafımızda bir ihata zin- ciri çeviriyor, ve bizi imha etmek istiyor.” diye feryadı bastılar, Çün- kü demokrasilerin kımıldaması bile ilk anda taarruzu durdurmağa kâli gelmişti. Romauyayı istilâ plânları suya düştü, Danzig ve koridoru al itler tü İn Almaya silaha sarılarak dâvasımı kazanmağa da teşebbüs et- medi, Demokrasiler su'h cephesini dah- kimde devam ediyorlardı, Bu teşeb- büsün neticesi olarak nihayet Türki- ye ile İngiltere arasında Akdenizde- ki emniyeti korumak için bir ittifak aktedildi, Bu haber, Berlin ve Romayı bütün bütün telâsa düşürdü. Bu ittifakm sulhü muhafaza ve Akdeniz emniye- tini korumak maksadite yapıldığı i- Yün edlidiği halde, Totaliter devletler bu anlaşmanın tecavüz bir maksat takip ettiğini idüiaya kalktılar. Bu) iddia, demokrasilerin totaliter des-| letler etrafında bir çevirme hareketi | yaptıkları 'ddiası kadar, gülünçtür. Biz kimseye tecaviz niyetinde de- ğiliz. Biz »adec» hudutlarımızın em- Biyet altında bulunmasını istiyoruz. Ve biz Akdeniz emniyetini temin i- çin İngilizlerle unlaşırken, bunun Yalnız Akdenizde değil, Balkanlarda dahi bütün dünyada sulhe hizmet e- den bir âmil olduğuna kani bulunu- Yoruz. Totaliter devletlerin o iddiası, ça- bük hirsiz ev sahibini bastırır, mese- linin bir ifadesidir, Arnavutluğu biz mi işgal ettik? İtalyan sahilleri yanındaki Ada arda biz mi tahkimat yapıyoruz? Balkanlarda bir hegemonya kur- mak iddiasını güden Türkiye midir? İtalya her vaklt eski Roma impa- Patorluğunu kurmak istediğini ilân Stmekte devam etmemiş midir? Daha dün Mussolini irad ettiği hutuktaz “Bizim prensibimiz İlerle- mek, kurmak ve Sarbetmekti dememiş, ve Habeşistanls Arnayut- luğun işgalini de birer misal olarak zikretmemiş midir? Bu istilâ ve harp siysseli nereye adar ve ne vakte kadar devam ede- *ektir, bilmiyorur. Böyle bir vaziyet smda bir milletin Budutlarını ati menfaatlermi korumak ve t alina almak istemesi kadar tabil bir şoy olnmaz. ,, Hakikatler artık bütün çıplaklığı! İle anlaşılmıştır. Kimin harp, kimin sulh istediği, kimin mütecaviz, ki-| MİN salheği olduğu meydandadır. Sami üzerinde konuşmak bile zait- Akdeniz emniyetini kurmak için Türkiye ile İngiltere arasında aktedilen anlaşma, şümullü bir sahayı alâkadar etmesi bakımından çok ehem- miyetlidir. Yukarki haritada, Akdenizin sevkülceyşi ehemmiyeti haiz geçitleri toparlaklar içine alınmıştır. Ğİ İN Tarihte İngiltere - Türkiye Ittifakları ğrriltere büyük bir impa- ratorluk kurmak yolu- na girmek üzere bulunduğu yıllarda Osmanlı İmparator- ugu-da. —sağını solunu v6 belki yarı cihanı yıldıran 78- hiri bir haşmet içinde— in- hitat ve tereddi devrine gi- riyordu. O sırada İngilizle- rin hükümdarı büyük Eliza- betti, Osmanlıların hüküm- darı Üçüncü Sultan Murattı, Elizabet, kendi milletini asır- larca sürecek ilerleme, ge- nişleme ve zenginleme ham- lelerine hazırlıyordu. İspan- ya Kralı İkinci Filibin “ye- nilmez donanması, henüz Manşın dalgalarma mağlüp olmamış ve İspanyollar deniz hâkimiyetini İngilizlere he- nüz devretmemiş bulunma- sina rağmen o iki millet ve devlet arasında yaman bir rekabet hüküm sürüyordu. Bu rekabet, İngiliz devlet a- damlarını daima uyanık bulundu- ruyor ve İspanyanın Avrupada ta- kip etmek İstediği siyaseti —her devlet merkezinde— baltalamak için onları faaliyete sevkediyordu. İşte böyle bir sırada Londra, tica- ri menfaatler elde etmek ve ayni zamanda Türklerin dostluğunu ka- zanmak İçin Madrit hükümeti tara- fından teşebbüslere girişildiğini haber aldı. İkinci Filip namma Don Marten adlı biri Sad- razam Sokulllu Mehmet Paşaya müracaat ederek haşmet- meap İspanya Kralının elçisi ola- rak İstanbula göndermek istediği Milânlı Don Marigilyano için yol ruhsatnamesi talebinde bulündu. (Mar: 1977) smanlı İmparatorluğunu in- hitat çukuruna hızla düş. mekten korumak için azami kiya- set, azami feraset gösteren Sokul lu Mehmet Paşa bu talebi is'af et- mekle beraber Don Marigilyano- nun İstanbula geldikten sonra yap tığı teklifleri tetkike bile tenezzül etmedi, İkinci Filibin ümitlerini suya düşürdü. İşte Londra hükümeti bu vazi- yette harekete geçti, ticaret mak- sadiyle İstanbula gelmiş, daha doğrusu gönderilmiş olan Vüyam Harebona, Edvar Elbon, Rişar Sta- pey adlı üç İngiliz, Kraliçe Eliza- betin Türkiye ile dostluk tesisini arzu ettiğini ve kendisine padişah tarafından bir meklup gönderilir- se onun hemen cevap vereceğini Sadrazama söylemek vazifesini yükledi. Tacir durumundaki bu İngilizler o vazifeyi yaptılar, s0- kullu ile görüştüler, Kraliçeye 86- lâmlar, saygılar ihtiva eden bir mektup yazdırıp Londraya götür» düler. (Mart: 15799). O zamana kadar İstanbulla Lon- dra arasında siyasi bir temas vu- kua gelmemişti, Sokullu, Lehistan tacı ile —Osmanlıları kızdıracak şekilde— meşgul olan Fransaya verilmiş imtiyazlardan İngiltere- yi de müstefit etmek suretiyle ö- calmak ve Pöris hükümetine nü- mayiş yapmak istiyordu. Bu dü- şünce ile Kraliçe Elizabete o mek- tubu yollamıştı. İngilizlerin şanlı hükümdarı Osmanlıların sadraza- mına cevap vermekle beraber, ilk günlerde elçi yollamadı, hattâ İs- tanbulda —iacir Gabriyel Dezi- yens vasıtasiyle— ve cevaba cevap olarak gönderilen mektuba da 1581 yılında karşılık gönderdiği SULH İÇİN YAPILAN GAYRETLER KARŞISINDA : —— Yazan: M. Turhan TAN halde elçiyi ancak 1383 te yolluya- bildi. İllerin İstanbula yolla” dıkları ilk elçi olmak dola yısiyle tarihi bir kaysiyet alan bu elçi, dört yıl önce Sokullu ile gi şen üç tacirden biri, Vilyam Ha- rebone idi. 29 Mart 1583 taribin- de İstanbula geldi, Kraliçenin 15 Kânunusani 1583 tarihli meklu- bunu Padişaha takdim etti ve lardanberi Fransaya, Venediğe ve- rilmiş olup ileride kapitülâsyon namını alacak olan imtiyazların İngiliz tebeasına ve İngiliz hükü- metine de teşmil edildiğine'Anir bir ahitname almıya muvaffak ol- du. Bu suretle başlamış olan Türki- ye — İngiltere münasebeti on İe- kizinci asrın son yılına kadar yal- nız ticari mahiyette kalmış ve yal- nız bir, iki kere İngiliz sefirleri Osmanlı İmparatorluğunun harici siyaseti üzerinde —bir harbi önle- mek veya bir harbi sulhe bağle- mak yolunda tavassulta bulun- mak yoluyla— müessir olmuşlar- dir, Lâkin Napolyon (o Bonapartın Hindistan yolunu tehdit etmek fik- riyle Misıra baskın yapması üzeri- Chamberlain, tecavüze karşı bir sulh cephesi kurmak için azimle ilerliyor: Bütün İngiltere arkasındadır. « (The New York Times) den — ne (1798) Türkiye — İngiltere mü- “nasebeti birden kuvvetlendi ve Fransızları o Mssırdan çıkarmak için iki devlet arasında tedafüi ve tecavüzi bir ittifak mukavelesi imzalandı, Rusyada bu ittileka girdiği için o Akdenizde üç devlet donanması birlikte dolaşıyor, Mı. sır sahillerinde de Lord Nelson Fransız donanmasını ateşe veri- yordu. Mu tarihi bu ittifakın na- sıl yapıldığını anlatirken şöyle diyor: "Seferin (1213 H.) on dördüncü günlü Reis Efendi (Hari- ciye Vekili) İngiliz elçisi ile görü- şüp Misir meselesine dair müda- velel efkâr olunmuş ve bu tarihten sonra devleti aliye nazarında Fran saya bedel olarak ber hususta sal tanatı seniyenin mahremi esrarı ve müşliki vefaşları olmuştur... Fakat o devirde Avrupa siya- seti anarşi içindeydi, dün dost o- lanlar bugün düşman oluyorlardı. Bu sebeple Osmanlı — İngiliz itti- fakı da çok sürmedi. Napolyonun enirlkaları İle ve Eflâk — Buğdan Beylikleri işinde Rusyanın pek ha- şin davranması dolayısiyle araya soğukluk girdi, Ruslarla Osmanlar harbe tutuştu, İngilizler de Rusyı ya dost kalarak Osmanlılar ale hine harekete geçti ve bir İngil filosu İstanbul önüne gelip payi- tahtı tehdit etti. (1806) Npsiyonun yıkılmasından son ra Türkiye — İngiltere mü- nasebeti yine samimi bir şekil al. dı ve İngilizlerin her vesile ile Türkler lehinde vaziyet aldığı gö- ldü, (1854) tarihinde ise o sami- milik yine müttefiklik durumuna geçti, o yıl Ruslar, sudan bâhane- ler bularak Osmanlı İmparator luğunun başma çorap örmek te şebbüsünde © bulunuyorlardı ve Çar tarafından İstanbula gönderi- len Prens Mençikof: “Bir Türk Prensesini bizim Grandüklerimiz- den birine almıya geldim,, gibi ka- ba lâtifeler savura savura Babısili. Yİ —kendi notalarına— boyun eğ- dirmek için sikıştırıyordu. İngiliz Başvekili Sir Aberdeen işte bu vaziyette —Fransayı ar. dından yürüterek— Türklere el u- zattı, Babıâlinin mukavemetini kuvvetlendirdi ve Rusların Sinop- ta Türk donanmasına —harp ilân edilmeden— bâskın yapmaları ü- zerine de —yine Fransayla birlik- te— Türkiyenin ittifakını kabul et- ti, Kırım muharebesi namile meş- bur olan sefez İçki Mücadelesi Yazan: Sabiha Zekeriya Sertet ikir adamlarının üzerinde an» laşamadığı meselelerden biri de içkidir. Doktorların bir kıs göre, içki hangi neviden olursa ok sun, içinde alkol bulundukça un dir, Bunun fizyolojik sebeplerini, alkolik tiplerin gerek kendilerin gerek nesillerine yaptıkları zararl rı canlı nümüneleriyle ortaya rak gösterirler. Doktorların di; bir kısmına göre, bugünkü med hayat içinde lüzumundan fazla yorulan fertlere itidali muhafaza et- mek şartiyle içki faydalıdır. Zaten itidal hududunun çıkan herşey zarardır. Fakat içki İpe tilâ haline geldikten sonra, itidal» den bahsetmek mânasız olur. İçtimaiyatçıların bir kısmma re, içki ferdi zararlarından başka, içtimai bilnyede yaptığı zararlar iti bariyle mühimdir. Bir çok cini lerin, bir çok ahlâksızlıkların şei içki iptilâsıdır. Hapisaneleri dolu duran mücrimlerin, canilerin bir çı £u bu iptilânın kurbanlarıdırlar, Bir kısmına göre, sabahtan ma kadar ağır şartlar altında çalı şan, aile hayatlarmda bir çok felâs ketlerin ve yoksuzlukların acılarım çekenler, kendilerini unutmak alkolün uyuşturucu tesirine mefis- lerini terkederler. Bu önüne geçil İmiyen bir zarurettir. Bunları den menetmek, daha zararlı bir kilde bu ihtiyaçlarını tatmine keder ki, daha büyük zararlar Ahlâkçılara göre, içki insanı Şi rundan uzaklaştıran, tahteşşuuru öl yaşıyan bir hayvan haline getirir, Şuursuz bir insandan fazilet, ve ah» lâki kıymetler beklemek abestir, kiyi menetmekten başka çare tur. Terbiyeciler de, aşağı yukarı b tezlerde birleşirler, Nazariyecilerin bütün mantıki id- dinlarına roğmen bugün içki medes ni dünyanın önüne geçemediği üfets ilerden biridir. Bununla beraber memlekette yeni nesiller, eski siller kadar içkiye düşkün değiller dir, Mekteplerde, sinemalarda, m tep piyeslerinde, muhtelif vasıtalar. ln çocuklara verilen terbiye, yeni nesilleri nisbeten iptilâ halinde içki den kurtarmıştır. 4 Eski nesiller zaten eğri büyün ağaçlara benzer. Bunları do mak mümkün değildir. Yeni nesil ri tamamen içkiden men mim olmasa bile, gençlere bir m » sarhoşu olmıyacak kadar yüksek timai bir terbiye vermek, onları şu- urlariyle hareket edecek bir insan haline getirmek mümkündür, Gençleri içkiden kurtarmanın büyük çaresi yasak değil, kendi desi ve şuuriyle içkiden kaçacak bi İlerbiyeye sahip kılmaktır. Her kö başında bir meyhane yerine hir kü- İtüphane, gençlerin hir arada eğlen- melerini mümkün kılacak muhte şekillerde klüpler açmak, gençi kahvehane ve meyhaneden kurta racak masum eğlence yerleri kurs mak en kestirme yoldur. Kütüphaneye klübe, temiz bir eğ» lence salonuna sahip olmıyan gen- cin, bir gin fena saiklerle içkiye ve meyhaneye o düşmesi, sakınılmas mümkün olmıyan bir neticedir. 7. ve eğlence ihtiyacı, hiç bir devrin ve hiç bir neslin inkâr edemiyeceği bir. ihtiyaçtır. donanma ve or- — N du göndererek Türklerle ayni saf- ta İngilizlerin de harp etmelerini, kan dökmelerini mümkün kıldı Çi gün neşredilen be. yanname, Türkiye — İngil- tere arasında Yapılan ittifakların. üçüncüsünü temsil ediyor. Birinci ittifak, Fransanın haksız bir taari ruzunu, ikinci ittifak —Çarlı Rusyanın yine haksız bir hamlesi ni önlemek için yapılmıştı. Son tifak ta —Sulhü bozacak herha bir taarruza meydan vermemek gl küsiyle yapıldığına göre iki deve letin dalma haksızlığa mukab için birleştikleri tezahür etmel dir. Tarih, böyle ittifakları ancak dir ile . ' 7

Bu sayıdan diğer sayfalar: