18 Mayıs 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

18 Mayıs 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

18-5 -939 18 Mayıs 1939 TAN ABONE BEDELİ | Türkiye Ecnebi Mc0 Kr, me * ww” 10 » 7 Sene 8 Ay say vay Milletlerarası posta fitihadına dahil olmıyan “memleketler için abone | bedeli müddet sirasiyle 80, 1, 9, | 3,5 liradır. Abone bedeli peşindir. Adres değiştirmek 28 kuruştur. | Cevap Için mektuplara 10 kuruşluk pul Mövest Mzemdir. İ 2000 Kr. 180 * s0 * s0 * Sovyetler ve Anlaşmamız Yazan: F. R. ATAY ürk - İngiliz deklârasyonunun Moskova gazetelerinde ve yasi muhitlerinde bıraktığı akisler, şüphesiz her tarafta derin bir dikkat ve ehemmiyet bulacaktır. Tas ajan - sının bildirdiğine göre biyük dost ve komşumuzun resmi gazetesinde dek- lârasyona ait tefsirler | bilhassa iki nokta üsütinde toplanmaktadır; 1 — Potemkin Yoldaşla cüimhuri. yet hükümeti arasınd. Ankarada son defn yaptlmış olan fikir teatileri, bugünkü enternasyonal vaziyete dalr iki memleketin görüş birliğini ve Türk - Sovyet dostluğunun sulh men- İaatine olarak takviyesi lüzumunu tebarüz ettirmiştir. 2 — Sovyetler Birliği umumi ef- kârı, bütün samimi sulh traftarları #ibi, Türkiyenin — İngiltere ile bir karşılıklı yardım paktı aktetmesini, Sovyetler Birliği tarafından ( daima ve hiç değişmeksizin müdafaa edil » miş bulunan dünya harışınm takvi - Yesi eserine bir hizmet telâkki ede - cektir, Hatırlarda olsa gerektir ki, Türk- İngiliz deklârasyonu imza edildiği zaman, Büyük Britanya İle Sovyet - ler arasında devam eden münakaşa- Tar, Moskovanın tereddüdüne atfedil- miş ve bu hal, sulh blokunun bir zâf geti sil ilin edileni detenmistir. defa, Sovyetlerin umumi barış ve emniyet hakkındaki fikir ve görüş - lerinden, sonra da Ankara ile Mos « kovayı birleştiren sıkı dostluktan ve telâkki birliğinden bihaber © olmak lâzımdı. Gene Moskovadan gelen tel- graflar gösteriyor ki Sovyetlerle bü- yük garp demokrasilerini birbirin - den ayıran esaslı | İhtilâflar yoktur. Sovyetler, sulhün müdafaası davasın da Londra ve Parisle zaten mutabık- tırlar, Fakat dost ve komşumuzun va- ziyeli icapları, bu mutahakatın tam bir anlaşma haline gelmesi keyfiye- tini daha geniş müzakerelere mevzu kılmaktadır. Sovyet Rusya sulh cephesinin ta- bil mesnetlerinden biridir. o Onu bu €epheden gayri yerde arıyanlar, boş Yere yorulmuş olacaklar ve hayal #ukutuna uğramaktan kurtulmıya - taklardır. Herhalde bu fırsatla dahi tesbit edilmesinde fayda gö müz cihet, Moskova - Ankara müna- sebetlerinin, ve emniyet meselelerin- de onları fikir ve hareket iştitakine sevkeden âmillerin kati ve sarih ma- hiyetidir. Harici — siyasetimizin ana hatları tebellür etmeğe başladığı ilk &ündenberi, yeni Türkiye, Sovyetle - rin zâfında ve emniyelsizliğinde kendisi için herhanği bir o menfant değil, ancak zarar tasavvur etmiştir. Moskovanın da kanaati hiç bir za - man başka türlü olmamıştır, Avrupa kıtasında tecavüze kar. # teşkilâtlanma, mazariye ve ha- Yal olmaktan o çıkarak, ilk defa hakiki ve fili sahaya İntikal etti. Şi- Mal komşumuzun eskidenberi uğraş- tığı da, büylik garp demokrasilerine bu zarureti anlatmaktı.. o Vaziyet kendi emellerine en çok mutabık 0 İan şekle girdiği zaman, eserih yarım kalmasına müsamaha etmek şüphesiz Moskovadan beklenemez. Tek arzu - Müz varsa o da devam etmekte olan Müzakerelerin süratle netice bulma- sından mam Akşehir Sokakları Fena Akşehir (TAN) — Buranın sokak- İrt kışın çamurdan, yazın tozdan ge- Silemiyecek haldedir. Belediye, umu- Mi yolları her sabah ve akşam sulatı- Yorsa da, bunun pek az faydası görü- lüyor, Yegâne çare, kaldırımları dü- Zeltmektir. Yugoslavya, bugün nazik vaziyettedir. Mihverin bütün fazyikine rağmen Balkan Birliğinden ayrılmamak azmindedir. Bir taraftan da dahili ihtilâfları halletmekle meşguldür. Aşağıdaki yazı, Balkanlı dostlarımızın bugün içinde bulundukları bütün bu vaziyetleri hulâsa ediyor : © © o Yugoslavya Ne Yapacak? ihver devletleri Yugos- lavyayı, mihvere boyun eğinceye, Antikomintern pak ta girmeğe razı oluncaya ve İngiltere ile Fransaya karşı cephe alıncaya kadar sıkma- Za devam edecekler. Yugoslavların çoğu (İngiltere ve Fransa ile beraberdirler. Fakat Yugoslavya, çok çetin bir vaziyet- tedir ve onu İngiltere ile Fransa bu vaziyete sokmuşlardır. Bunu anlamak İçin haritaya bir göz gez- dirmek kâfidir, İtalya, Adriyatik denizinin bir sahilinden öteki sahili olan Arna- vutluğa siçramakla Yugoslavyanm bir yanına bir tabanca uzatmıştır, İtalya Adriyatiğin ağzını kapamak la, Yugoslavyaya deniz yolu ile yardım edilmesine de mani olmuş- tur. Yugoslavyanın şimal komşüst Almanyadır. Yugoslsvyanın şimal. deki Slovenia vilâyeti, bir zaman- lar Avusturyaya tâbiydi. Bu vilâ- yetin merkezi olan (o Maribon'un almancası, Marburgtur, Hitlerin çok sevdiği şehrinde bir Alman topçu alayı vardır ki adı “Marburg alayı” dır. Yugoslavyanın şimal şarkında Macaristan göze çarpar. Macaris - tan bir zamanlar Hırvatistana hâ- kımdı: Bugun de burasının keridi- sine verilmesini istemektedir. Yuğosluryanım şarktaki kom - şüsü Bulgaristandır. Bulgaristanm başmdaki hanedan, aslen Alman- dır ve Belgradın Sırplı krallarına karşı dalma şüphe besler, Çünkü bir çok Sırplı vatanper yerlerin Balkan slaylarını birleş - tirmek lehinde olduklarım bilir - ler. Bunun manasi ise, Bulgarista- nın Belgrattan idare olunmasıdır. Yugoslavların bu o Komşuları da, Makedonyayı istemektedirler. Bu yüzden Yugoslavya müş - Kül bir vaziyettedir. © santime pepe buna karşı ne yâ. pabilir? Büyük Harp sıra sında Sırplılar, kendi yurtların - dan, bir daha © döhmiyeceklerini gösteren bir şekilde kovulmuşlar, Sırp hükümeti Korfu adasında yer leşmiş ve senelerce orada kalmiş- *ı. Sırpblar bu hâdiseyi unutma - mış bulunuyorlar, Sırplıların bu « günkü vaziyeti daha çok müşkül dür. Ve her taraftan (o hasimleria kuşatılmış bulunuyorlar. Fakat Sırplılar dövüşmeyi bi- len insanlardır ve bu yüzden Sırp tarihi kanlı hâdiselerle (doludur. Bugünkü hanedanın müessisi olan Kara Yorgi, kendisine karşı gelen lerin hepsini öldürmüş, nihayet, kendisi de yatağında yatarken Mi Tas Abrenoviç tarafından öldürül müş ve kellesi padişaha gönderil - | mişti. " Daha sonra Sırplı zabitler 1902 de Karasl cemiyetine girmişler, sarayı zorlayarak rakip hanedanın mümessili olan Aleksander Abre- noviç ile metresi kraliçe Dragoyu öldürmüşler, bu suretle Kara Yor- giyeviçler tekrar tahta geçmişler, 1902 de yapılan katil hâdisesinin mürettibi miralay Apis Dimitriye- viç, bütün Avrupayı harbe sürük- leyen Saraybosna cinayetin! ter - tip etmişti. Çünkü Sırplı vatan - perverler, Sırbistanı o Avusturya tehlikesinden kurtarmak için bir büyük harbe sebep olmaktan baş ka bir çare göremiyorlardı. Avusturyanın Graz * Gazetesinden (cgi Kroniki HIR Meselesinin Bugünkü Yugoslavyayı, komşularını, Ilirvatların mütekâsif bulundukları sahayı gösterir harlta VAT Esası Nedir? wv 1 milyon Sırplı, 4.8 mliyon Hırvat “ve bir milyon Slovenden ir. Bu devlet, 1918 ilkkânununde ilân olunmuştur. Hırvatlar 1920 de Hırvat çifiçi partisini Radiç'in Pasiçin hükümetine girişle esnada !ki Hırvat mebusu pü vatlar, parlamenii etmiştir. Yu ın vaziyeti mentoda öldü r ve Kral Aleksandr Hirvavlerın deri Maçek'i riyaseti altında teşkil etmişler, ve muh- unu kabil de hükümetten ayrıl wüştür.. Bunun tehlikeye uğrayınca Sırplılarla Hırvatlar &rüsında müzakereler başlamıştır. Halihazırda bu müzakereler bir fasıla ge- girmektedir. Fakat 1917 de saltanat naibi olan prens © Aleksandr, miralay Dimitriyeviçi Selânikte © kurşuns dizdirmişti. Çünkü © Karselin son derece kuvvetlenmesinden ve ce - nup Slavlarını birleştirmek hare - ketini cümhuriyet esasları daire - sinde idare etmesinden korkulü- yordu. Diğer bir rivayete göre, © zaman Korfuya yerleşmiş olan Sırp hükümeti, merkezi devletlerin bar- bi kazanacaklarını sanmış ve onun Bu fıkraları, içinde yaşa- dığım hâdiseler, yahut - u- zak, yakın - tanıdığım İim- seler bana ilham etmiştir. Onun için dar ve geniş mâ- nasile muhitimin bana ak- seden hali, daha doğrusu onun bende devam eden ta- rihidirler. Bazan hayranlık hislerim kalemime hareket vermiş, bazan tenkit ruhum canlanıp beni söyletmiştir. İç ve dış ikizliği, benim içim ve benim dişim mâna- sına geldiği gibi, memleket içini ve dışını da an'atabilir. Sempati ve antipatilerim sa- dece yurt hudutlarına ka- panmamıştır. Her yerdeki oluş, doğuş ve boğuluşlar, bende, kendine göre şiddetli veya hafif, birtakım akisler yapmıştır. Nereden gelirse gelsin hiçbir sese kulağımı tıkamak istemedim. T11 için bu adamın öldürülmesine lü- zum görmüştü. K anlı vakalar bu şekilde de - vam etmiş, Büyük Harp bit miş ve küçük Sırbistandan Yugos lavya peyda olmuştu. Bu yüzden müteveffa kral Aleksandra birleş- tirici unvanı verilmişti. Bu birleş- me sirasında Hırvatlara muhtari - yet vaad olunmuş, fakat birleşme- ervişe sormuşlar: — Niçin böyle üstün başın perişan? Neden böyle pis geziyor- sun? Derviş cevap vermiş: — İçimi temizlemekten vakit bulup ta dışımı düzeltemiyorum!. B: hikmeti bize, daha Rüşti- yede iken ders diye okutur- lardı. O dervişi, ahlâk mümumesi olarak gösterirler, onun gibi ol- mamızı bize telkin ederlerdi. Ha. kikatte, gördüğümüz nümüneler de biraz öyle idi, Rindlik, kalen- derlik, lâübalilik, dışa ve şekle e- hemmiyet vermemek o devrin me- dası idi, O zamanki hocalarımın, yakası yağlı eaket ve paltolarını, Bin tahakkukundan sonra bu söz yerine getirilmemişti, Baş sene geçmedefi, Yugoslav. ya birliğine düşman olanlar bir - leşmişler ve kral Aleksandr Mar- silyada vurmuşlardı.. Yani Sırp vatanperverleri, artık kendi silâb- larına mukabele görüyorlardı, Bu müthiş cinayette kralı vuran adam, bir Bulgardı. Bu Bulgarı kulla - anlar, Hırvat tehişçilerdi. Kati - lin merkezi Avusturya idi, #on - ra Mecaristana, ve Macaristandan İtalyaya geçerek cinayeti işlemiş - ti. Katilin arkadaşlarını yakala - mak için vukubulan bütün teşeb - büsler boşa gitti. Fakat İtalyada ki en yüksek şahsiyetler, anlaşı- lan vukubulacak olsn hâdiseleri biliyorlardı ve bilmeleri lâzımdı. O zaman Yugoslavya hüküme- 4, İtalyayı Milletler Cemiyeti kar şısında itham etmek istedi. Fakat, İngiltere ile Fransü meseleyi ber- taraf etmek istemişler, bertaraf et- mişler, ve Milletler Cemiyeti kon- seyi de, pek tâli derecede alâkadar olan Macaristan muvaheze ile ik- tifa etmiş, Londra ile Paris, Yu - goslavyaya İtalya ile dost olmak tavsiyesinde bulunmuşlardı. Yugoslavya da bu tavsiye dai - resinde hâreket etti. Bu o yüzden bir kaç ay evvel, Könt Cinnonun, Belgratda, şerefli bir sıfatiyle izaz olunduğunu gördüm, Dört sene ev- vel, böyle bir hâdisenin vukuuna imkân yoktu. ügün Yugoslav ricali mih - ver ricaliyle temas etmek - tedirler. Mihvercilerin İstedikleri, Yugoslavyanın Balkan Antantın - dan ayrılmasıdır. Yugoslavya, bu- nu yaparsa, istiklâli emniyet içine alınacaktır. Bunu yapmadığı tak- dirde vaziyeti tehlikededir. Yugoslavya hükümeti, Hırvat meselesini hallederek dahili vazi - yetini kurtarmağa çalışmaktadır. Çünkü ancak cenup s#lavları birli- ği bir hakikat olacak ve dahili tehlike bertaraf olacaktır, Harici teblike ise daha büyük- tür. Yugoslavlar bunu tek başla rına izale edemezler. Fakat en mühim mesele Yugoslavyanm Çe, koslovakya, İspanya ve Arnavut- luğun yolunu tutmamasıdır. bugün, yıpranmış haliyle hafıza- mın kuytu bir köşesinde bulmak- tayım. Defterlerimizdeki hatâlart düzeltmek için yakınımızda kalem tutan sifirli parmakları ve kirli tırnakları ayni tiksinti ile şimdi de görüyorum. İç ve dış.. Bugün düşünüyorum da için dıştan başka olduğunu söy- lemekte bize mürebbilik edenle- rin ne kadar yanıldıklarını bütün açıklığı ve acılığı ile anlıyorum. İç dediğimiz yer neresidir? Onu te- mizlemek nasıl olur? Eğer bu, ah- lâk şuurumüz, yani o vledanımız demekse dışımızda hareket haline gelmiyen bir vicdanın ne kiymeti vardır? Dışarı vurmayan hiçbir şeyin içerde var olmasının ne faydası olabilir? Cüzzam illetine tutulmayan, miskinleşmeyen bir ahlâk, behemehal hariçte kendini hissettirecektir; ya hücum, ya mü- dalan ederek... Fikir de böyle, Ben iyi düşünü- rüm mü diyorsunuz? O halde mutlaka güzel söylemeli ve iyi yazmalısınız. Üslübun olmadığı yerde mimari resim olmadığı gibi edebiyat ta yoktur. Özü olanin, her halde kendine hâs bir izi olur. Harabede define devri çoktan geçmiştir. Şimdi altın külçelerini ve kıymetli kâğıtları, intizamın | 5 EDI Suriyede Aleyhimize Propaganda Yazan: Sabiha Zekeriya Sertel eresi olduğunu anlayamadığım bir radyo istasyonu dün öğ- leyin şu havadisi verdi: “Şark - Arap. matbuat ajansının muhabiri salâhiyettar. menbalar - dan aldığı haberlere göre, Irakta oturan Alman propaganda mü - messili Berlin propagarida vekâle- tinden şu emirleri almıştır: ““Faaliyetinizi bütün Arap mem- leketlerine teşmil ediniz, daha ge- niş bir şekilde, şimdi Fransa, İn - giltere, Türkiye sleyhine propa - gandaya devam ediniz. Bundan başka yakın şarkta efkârı umumi ye tarafından sevilen ehemmiyetli şahıslarla münasebet tesis ediniz, Filistin ve Suriye efkârı umumi- yesini lehimize kazanmak, ve İn- giltere, Fransa, Türkiye aleyhine çevirmek için fedakârlıktan ka - çınmayınız.” Ayni muhabir, uzun zamanlar Balkan memleketlerinde ve Mısırda çalışan bir Alman propaganda mite- hassısının ayni maksatla Irak'a gel - mekte olduğunu da ilâve ediyormuş. Spiker | İngilizce konuşuyordu, kendi mütaleası olarak şunu da ilâve etti: Alman propaganda Vekâletinin, Arnavutluğun istilâsı ile bütün İs - lâm âleminin mihver aleyhine dön - düğü bir zamanda bu propagandaya germi vermesi şaşılacak bir (şeydir. Arnavutluk istilâ edildikten“ sonra Şam ve Berutta halk İtalyanlar aley» hine büyük nümayişler yaptı. Müse lümanların mühim bir lideri olan Şeyh Kemal, Havas Ajansının muha: birine verdiği bir mülâkatta şu söz- leri söylemiştir: “Bu cinayete karşı bütün Arap â- lemi nefret duymuştur. Büyük bir garp devletinin, Avrupada | küçük, müstakil bir islâm devleti | üzerine saldırması hepimize mef- | ret hissi vermiştir. Kuvvet galebe galmıyacaktır, İtalya yakın bir za- manda bu haksız istilânn ceza- sını çekecektir.” Spiker Arnavutluk istilâsının is « lâm âlemindeki tesirlerini mufassa < Tan anlattı. Bizi alâkadar eden Suriyede aley- himize yapılan propagandadır. Suri yelilerin Türklere olan sempatisi hu- gün, belki de bizim idaremizde yaşa» dıkları devirden fazladır. biliyoruz. Bu propagandanın orada (o kendine | makes bulmıyacağına da eminiz, Fakat hayret ettiğimiz. şey, Al - manlar kendi lehlerine her memle - kelle propagandalarına devam eitik- İeri halde biz şikâyet ettiğimiz za » man sinirlenmeleridir. Haydi Al manların bu sinirlenmelerini de hoş görelim, ya biz (o şikâyetlerimize İkarşı bizim memlekette de hazı sa - hısların sinirlenmesine nasıl #tmiyelim? —— ma Eceabatta İlâç Yok Eceâbâd, (TAN) — Vurada ecza- ne yoktur. Hazır ilâç, eczalı pamuk gibi derhal kullanılatilecek sıhhi maddelerin dükkânlarda satılmasına da müsaade edilmem. Bunla Tm dispanserden teminine veya doks torların mürakabesi altında, müpa- sip bir dükkânda satılmasına müsa- ade edilecek oluzsa, halkın bir ihti yacı giderilmiş olacaktır. hayret ——— ve zekünin en güzel eserlerinden biri olan mahzenlerde ve kasalar» da saklıyorlar. Şekil, esastan ayri bir.şey telâkki edilemez. Şekil, e sasın oluşunu dışlaştırmaktan baş» ka bir şey değildir. Dış temizliği iç temizliğinden doğar. İç intizamr, dış sistemleri yaratır, Şekli bozukta düzgün öz nasil bulunabilir? Fakat unutma. malı ki, dışa, iç yönünden bakma- lyrz. Şekle ehemmiyet vermek, hiebir zaman Şekilperest : Forma» Mist olmak sayılmaz. Ne yalnız iç, ne sade dış. İeli, dışlı mükemmel. işte hakiki medeniyetin () Bu fıkraları Maarif Vekili Has san Âli Yücel'in İçten ve Dıştan adile geçen yıl çıkardığı eserden neklere ah | yoruz.

Bu sayıdan diğer sayfalar: