25 Haziran 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

25 Haziran 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TEFRİKA No. 83 Sinan Paşa Kaçıyordu Azledildikten Sonra Tekrar Sadarete Getirilen Sinan Paşa, Padişahı Ordunun Başına Geçirmek İstiyordu Onun yeni bir hazine daha düz- mek için bulduğu vesile şuydu: Askerin elinde ganimet olarak bir çok araba, bir çok koyun, bir çok esir var. Kanuna göre bunların beşte biri, devlete aittir, Halbuki asker devlet hissesini henüz memiştir. o Köprüden geçilirke bu hissenin & alınması, borcunu vermiyenlerin öbür yakaya geçi. rilmemesi muvafık olur! Sinan Paşa böyle düşündü. Yer- gökü köprüsü başına müfettişler, kâtipler koydu, vergi tahsiline k: yuldu. Bu teşebbüs, ordunun ilk saflarını durdurdu, geçişi oyala dı. o Mişel de bu sırada yetişti, dümdar kuvvetlere hücum etti, bir hayli esir ve eşya aldı. Sadrazam, ancak bu taarruz ü zerine uklını başına slabildi, ver. gi tahsilinden vaz geçerek, ordu- yu yörütmeğe kalkıştı, kendisi de geceleyin öbür yakaya can at- tı. Akıncılar ötede sıra bekliyor. lardı, köprü başını dolduran top inin, ağırlıkların geçiril. vorlardı karışık vaziyette yetişti, köprüyü yıktı, akıncılarla ordu- nun büyük bir kısmı arasındaki rabıtayı kesti, sonra akıncılara hücum etti, o seçkin bahadırları top steşi altında eritti. İşte bu ta. rihten sonra Osmanlı tarihinde, akıncılık ölü bir hal almış ve ya- vaş yavaş ortadan kalkmıştır. Gir Paşa, dan İstanbula doğru kaçi- yordu. İbrail, Varna, Küya, I- sakçı, Silistire, Rusçuk kaleleri gibi mühim yerler de birer birer Mişelin eline geçiyordu. Avustur. ya sınırında da — başta Osurgun olmak üzere — bir kaç önemli kale, elden çıkmıştı. Safo, bu hâ- diselerin uyandıracağı hoşnutsuz. luklardan korkaruk sadrazamı az- lettirdi, Malkaradaki çiftliğine sürdürdü. Fakat oğlunun! alası 0. lup sadrazamlığa getirilen Meh. met Paşanın üç gün içinde ölüver. raesi üzerine, padişahın mühürü yine Sinana verildi. Çünkü Lela Mehmet paşanın ölümünü Safo, dina bakma. Sinanı himaye eden ilâhi kudre. tin ihtarı olarak kabul etmişti! Sinan bu sefer, akıllı “davran- mak istedi, bizza nun başına kibe koyuldu. O, efendis nuşurken, şu şekilde dil kullanı. yordu — Padişahım. : Sefere zahmet edip kendiniz çıkmalısınız. Cenet- mekân dedeleriniz gibi ordular nızı zaferden zafere götürmeli Artık açığa çıkmıştır ki, şında padişah olmadıkça, ordu İ- yi harp etmiyor. Zaten bu, biraz da tabiidir. Çünkü ordulara ya sadrazamlar, ya vezirlerden biri kumanda etmektedir. Eğer sadra- zam sefere çıkmış ise, İstanbulda biraktığı kaymakam paşa, ordu. nun ihtiyaçlarını temin etmekte gevşek davranıyor. Çünkü sadra- niz. den düşmesini ve yerine kendisi. nin getirilmesini istiyor. Eğer or- duya vezirlerden biri kumanda e» diyorsa, sadrezam İstanbulda gev- şeklik gösteriyor. orduya yardım etmiyor. Çünkü kumanda, vaffak olursa, kendi yerine geç. mesinden endişe ediyor. Şu hal- in ordularını bizzat & “Farzı ayn,, hükmü. mu. de elendi dare etmesi nü almıştır. Sinan Paşaya hoca Sadettin e. fendi de candan 'müzaheret e ğindön sultan Mehmet müşkül bir durumda Kalıştı. Sefer teklifimi reddetmek kendini küçük düşür. mek, lekelemek demekti, Halk ve hele ordu, onun harbe gitmek- ten çekindiğini, veziriyle hocası tarafından bu yolda yapılan tek. lifleri reddettiğini duyarsa, mut- laka aleyhine ayaklanırlardı, Fa. kat bu teklifleri kabul etmek te bir türlü elinden gelmiyordu, ge- lemiyordu. Çünkü korkak yaratıL. mış bir adamdı. Tenperverdi, yal. nız yeyip içmekten, kadınlar a- rasında dolaşmaktan hoşlarırdı. Top sesini donanmalarda, şenlik. lerde duymaktan zevk alırdı. O sesin ölüm işareti teşkil ettiği ve ölüm taşıdığı yerlerde bulun- maktan ödü kopardı. Onun için Sinan Paşanın da, hoca Sadettinin de telkinlerine, tekliflerine bir müddet karşı koy. du, anasının da (o yardımiyle işi Lâkin hu- m gelen haberlerin acı. iırlığı gün başına çoğalıyor. | , sınır mubafızlarının yardım istiyen sesleri gittikçe kuvvetle» şiyordu, sertleşiyordu. Ocaklılar arasında da heyecan ziyadeleş- mekte ve halkın dedikoduları ge- nişlemekteydi, Ayasofya şeyhinin — Sultan Mehmet camide bulu. nurken — büyük bir cüret göste rerek, bu vaziyeti teşrih, serhat Yelâketlerini tahlil etmesi, “Düş- man ellerine düşen mescitleri, ca. mileri kurtarmak, kâfir evlerinde re vurulan müslümanları bür- ete kavuşturmak © padişehim, vezirlerin, ordunun ve bütün mem. leketin vazifesidir. diye bağırması ve Ayasofyayı © sırada doldur- bulunan halkın yaşlı göz. lerini hünkâr mahfiline çevirete “Duyuyor musun ey sağır sultan!,, Der gibi davranması, vaziyeti son derece elddileştirdi, ağırlaştırdı. Bununla beraber padişah, ana- sının dizi dibinden ayrılmak, ka. dın kokusundan uzak kalmak fe. dakârlığını bir türlü kabul edemi- yordu, bir yolunu bulup, sefer zahmetini yine sadrazamın ömu » zuna yüklemek istiyordu. Fakat bir ulüfe tevzii sırasında yeniçe- rilerin saray mutfaklarından ve. Tilen çorbayı — Boşmutsuzluk”n1- şanesi olarak — içmemeleri ve başlarında padişah bulunmadıkça, selere © çıkmıyacaklarını açıkça söylemeleri üzerine (iş değişti, Sultan Mehmedin etekleri tutuş. ta. Y eniçerilerin o münakaşa ka. | bul eder, sözlerinden dö- ner bir tayfa olmadıkları malüm. du. Onların ağızlarına düşen bir sözün mutlaka yerine getirilmesi, yani ocaklının istediği şeyin ya- pılması icap ediyordu. Onlar, o gem almaz asker, Fatih Sultan Mehmede bile karşi durmuşlar ve ondan zorla bahşiş almışlardı. Yi. ne onlar, Yavuz gibi şaka bilmez Bu kadın nereden peydahlanmıştı? Bu halleri ney- di? Netice nereye varacaktı? Bütün bunların hiç birisine cevap bulamıyor, hiç bir şey: anlıyamıyordu. Biraz sonra, sarhoş kadının altındaki şiltelerden birini zorla çıkarıp tavan arasına taşıdı: Soğuk bir geceydi. tekler madı... Aşağıdan, meyhaneden, #işlerdi. Kapıyı içeriden Sakız Hasan, geç vakite kadar içtiler... Uzerine alabileceği bir ikinci yorganları yoktu, Şiltenin içine iyice büzüldü. Entarisinin &- ni ayaklarının alna sıkıştırdı: Fakat ısına. müşteriler çoktan git. kilitliyen Fitil Kadri ile Sonra, Sa. BULMACA Dünkü bulmacamizin halledilmiş şekli 123 4567 vgasoanuym lendi: leri giderir. | Muhammen bedeli SOLDAN SAĞA VE YUKARDAN AŞAĞI: s0 850 5 450 müz » Put £ » Bir sesli harf - Bir hayvan, Rüzgâr. £ - Heyvan değil, ne- b İ l ki bir İran şairi - Bağışlamak -| Bir 6 — Bir harf - Ve - Dinle, duy, lerin & 7 — Bir renk - Rir halk sanatkârâmiz - Bir harf. 8 — Bir çalgı - Denkleşmek, fitne - Bir işaret 2 9 — Meşhur bir hart - Bir yer, 10 — Bir vilâyelimiz » Bir hayvan. İngiiz siyasisi - Bir Vekilim olan Bay Mubittini vekâ- letten azlettiğim cihetle alacaklı var- sa ilân tarihinden itibaren on beş gün zarfında Aksarayda Yusufpaşa caddesi yedi numaralı haneye mü- racaatları ilân olunur. Meniye lunur. OSMANLI BANKASI ILAN Osmani Baner MS İYTAYT mi heyeti 1939 haziranının 20 ei sahı günü Londrada toplanmıştır. di Idare heyeti tarafından hissedar- ların tasdikine arzedilen kararlar müttefikan kabul olunmuştur. 26 Haziran 939 tarihinden İtiba- ren 70 numaralı kuponun İbrazı mi kabilinde temettü hissesi olerak his. İse başına 3 şilin tediye edilecektir. bir taçdarı, Şark seferinden zor- la geri çevirmişlerdi. o Üçüncü | ri Mehmet gibi gölgesinden korkan | miyecektir. bir adamın böyle sert bir zümre ile başa çıkmasına, onları emel lerinden vaz geçirmesine imkân mi vardı? (Devamı var) TEFRİKA No. 11 kız Hasan da çıkıp gitti, ve Fitil tavan arasına çıktı, Zehra, hâlâ titriyordu. Hattâ, yanına uzanan Fi- tile sukulmak bile, o gece onu ısıtamamıştı. İçinde garip bir korku vardı. Düşünmek istedi. Fakat dü- şünmeğe alışmamıştı: Düşünmesini bilmiyor, bece- remiyordu. Şafağa doğru, göz kapakları ağırlaştı. O arda, yı. kadığ: beyaz çamaşırlar, birer kefen gibi gözlerinin önünden geçiyordu. Bu beyaz hayaletlerin de kay- boluşundan sonra, yorgun başı, derin bir gâflet uy. kusunun buz gibi soğuk zindanına dalıp gitti! Kİ Artık, “Safa, meyhanesi, hakikaten © safasiyle meşhur bir yer olmuştu. Hele cumartesi geceleri “Safa,, meyhanesinde yer bulmak, memuriyet bul. maktsn zor bir iş halini almıştı Meyhanenin eğlenceleri arasına, iskambil kâğıdı da karışmıştı. Köfteci Hüseyin, Rastık Ali, Civa Mehmet, o hemen her akşam oraya düşen gönüllü müşteriler arasındaydı: Geliyorlar, bir taraftan içi- yorlar, bir taraftan da, ya üç kol altmış altı, yahut İn kapiği on parasına, prafa çeviriyorlardı: Oyun kızışınca, iskambil kâğıtları, mermer masa Üzerin- de, âdeta şamar gibi şaklıyordu. Fitil Kadri, Kapalıçarşıdan elden düşme bir de gramofon almıştı. Bu “Deka,, markalı, ve kocaman pembe mega. fonlu gramofon, artırmıştı. Benli Melâhat bu âlemlere iyice alışmıştı. Attığı kahkahaların kadrini daha iyi bilen bu basit fa. kir, kaba, fakat daha samimi görünen insanlar, ona yoğlunu aratmıyorlardı. Cumartesi geceleri, kapılar kapatıldıktan sonra, ieki cümbüş sabaha kadar sürüyordu: Bu yüz. den, pazar günleri, öğleye doğru oradan gelip ge. çenler, “Safa,, meyhanesini kapalı buluyorlardı, Sakız Hasanın meyhaneye geldiği geceler, müş- teriler, im Melâhate sarkıntılık oetmiyorlardı: Çünkü Benli Melâhatin, ona tufkun olduğunu an- İsmıyan kalmamıştı, Fakat diğer geceler, Melâhat, küçük meyhanenin müşterilerine, bol bol rakı ile birlikte, bol bol ümit te dağıtıyordu. Bu sahte ümitlere kapılanlar arasında Mehmet bile vardı. Vâkıâ: — Şirhdi zaman delikanlıların. Bizden geçti!,, Diyordu ama, her gece meyhaneye uğrayıp, Meli hati görebilmek için, kapı kapı dolaşıp, boyanacak kundura arıyordu. Moruk Mehmet, iskambile oturunca, Benli Melâ- hat te, yanına sokuluyor, ona takılıyordu. O zaman, Moruk Mehmet, Topkapı çeşmesinde dakikalarca yıkadığı, ve taşlara sürdüğü halde boyalarını tama. meyhanenin neşesini büsbütün Moruk men temizliyemediği ellerinin kirinden utanıyor, âdeta atacağı küğidi şaşirıyordu. Bu sesip sevda, biçare Moruğu büsbütün sars- mıştı: Panfalonunun paçalarından görünen ayak bilekleri, bire? değnek kadar inceleşmişti: Artık €s- kisinden fazla öksürüyordu. Kan tükürdüğünün gö- rülmemesi için, ağzı tükrükle doldukça, elindeki kadehi veya kâğıdı önündeki masaya bırakıp, mey- haneden dışarıya uğruyordu Benli Melâhat, bir gün, Beyâzıttaki odasından şikâyet etmişti: Orası, bem kendisine pahalı geli. yor, hem de meyhaneye uzak düşüyordu. Fitil Kadri, bunu duyunca, Melâhate kendi yat. tıkları odayı vermişti: Zehra ile Fitil de, bütün bü. tün tavan arasına yerleşmişlerdi. Benli Melâhat, artık, sabahları da içmeğe başla. mıştı: Her gün, ayılır ayılmaz, meyhaneye iniyor: “.- Çivi çiviyi söker!,, Diyerek iki kadeh yuvar- yordu. Ondan sonra, Çakır Zehraya yardım edi. yordu. Zehra da, içmekten, ve gülmekten başka bir emeli kalmamış gibi görünen bu kadını zararsız görmeğe, ona alışmağa başlamıştı! O neşeli Melâhaçin hüzünlendiği anlarda, yok değildi. Ne zaman, , meyhanenin önünden, sekiz on fukaranın Topkapı mezarlığına taşıdıkları tahta bir tabut görse, gözleri dolardı. buz veya mektuplarile 2490 Nolu kanun çevresinde isi kapah zarfların ihale tarihi olan kadar Daimi Encümene vermeleri. 940 gününe kadar 939 mali 3 — Evsafı ve miktarı gösterilen ekmeğin muvakkat lira 94 kuruştur. 4 — Teminat banka mektubu veya mal sandığına yatırılacak nakit veya tahvilâta ait nakit ve ayniyat makbuzudur. 5 — İhale 10 - 7 - 939 pazartesi günü sant 16 dadır — İhale Bursa C, Müddeiumumiliğinde yapılacaktır. 7 — Talipler teklif mektuplarını ve teminatlarını ayrı ayrı zarflara koyarak 10 - 7 - 939 da komisyona azami saat 16 ya kadar ibraz etmele- ımdır. Bu müddet geçtikten sonra yapılacak teklifler kabul edil SAÇ EKSİRİ KOMOJEN Saçları besler, köklerini kuvvete ; dökülmesini önler, kepek- INGILIZ KANZUK ECZAHANESI Beyoğlu — Istanbul İstanbul Daimi Encümeninden : Teminat Alınacak malzeme (339000) litre Benzin (90000) Motörin Muhammen bedellerile teminat ve mübayaa miktarları yukarıda ya- zılı benzin ve motörin kapalı zarf usulü ile ayrı ayrı eksiltmeye kon» muştur. İhale 8-7 #nameleri Z. 9 yılına ait Ticaret Odası vesikası ve muvakkat teminat mak- - 939 Çarşamba günü sant 15 de yapılacaktır. t ve Muamelât Müdürlüğünde görülebilir. İstekli- yacakları 5-7- 939 Çarsamba günü saat 14 e (4340) Bursa Cümhuriyet Müddeiumumiliğinden : 1 — Bursa ceza evinin 939 senesi haziran ayr iptidasından 1 Haziran enesi zarfında Bursa Ceza evinin ekmek ihtiyacı aşağıdaki şartlar dairesinde kapalı zarf usülile eksiltmeye çı karılmış ve ihale gününün 15 - 6 - 939 perşembe günü saat 16 da yapı lacağı ilân edilmiş ise de bazı noksanlı muâmele dolayısile kürda ihale yapılamadığından yeniden ilânat iktizasından bulunmakla keyfiyet aşağıda yazılı olduğu üzere ilân o- yevmi mez- rası komisyon kararı 1 — Sati büğday unundan yapılmak ve belediyenin piyasada ikinci nevi eddedeceği ekmekten olmak ve aynı şerait-dahilinde pişirilmek üzere beheri 960 gram itibarile her gün için cn az 300 en çok 900 ek. mek tesir “sdilesekti 2 — Ekmekler sabahları saat 9 da ceza evine ieslim edilmiş olacak- teminatı 1977 8 — Bu hususa alt masraflar ve ilânat ücretleri alıcıya ait olacaktır. 9 — Kanuni evsaf ve şersiti haiz blup ta münakas lerin fazla malümat almak ve şârtnameyi görmek üzere Bursa C. Müd- delumumiliğine veya ceza evi direktörlüğüne müracaat etmeleri lüzu- mu ilân olunur, va iştirak edecek- “4408, Fakat, bir arabacı kavgasını, bir çocuk kavgasını seyretmek, Melâhatin yeniden eski neşesine kavuş- masına, ve kahkaha maâkaralarını koyuvermesine kâfi gelirdi... Artık kazancı yoluna giren, meyhanenin Şehresi de değişmişti; Meyhanenin iç ve dış duvarları ba- danalanmış, ve iç duvarlardaki çıplak kadın tablo ları çoğaltılmıştı. Meyhanenin kapısındaki eski tabelâ da kaldırıl. mış, yerine yenisi asılmıştı. Çakır Zehra da, bahçeyle meşguldü: O di larını çoğaltnış, küçücük bir de kümes yapmıştı, Fakat kocası, kendisile hemen hemen hiç meşgul değildi. Onun varlığını bile unutmuş görünüyordu. Zchranın hatırını arasıra, kapının önünden. geçen Moruk Mehmetten başka soran yok gibiydi. Çakır, bu veremli boyacıya acır, ve srasıra ona, içinde şeker eritilmiş bir bardak su, biraz haşlan- uk, veya yenecek, içilecek başka bir şey ve- Her zaman, hatırını soran Moruk Mehmede, Ça- kırın verdiği cevap şuydu: Bir gün, yine ayni suale maruz kalınca, ilk defa olarak, hayatından şikâyet etmek ihtiyacını duydu: “— Iş çok. Dedi.. Çok yoruluyorum!..,, Fakat, biçere Zehranın bütün şikâyeti, bu keli. nelerden ibaret kaldı: Ve o, bu şikâyetinde, hiç te haksız değildi. Zira hakikaten, evin, ve meyhane. nin bütün işleri, onun sırtına yüklenmiş gibiydi, Sabahları, Fitil, onun tutulmuş dizlerini yumruk. lemadıkça, yatağından kalkamıyordu: Kiremit ve çürük tahta kokan tavan arasının havasızlığı ve ka.. ranlığı, yavaş yavaş ruhuna çökmeğe başlıyordu. Başında her sabah, müziç ve ağır bir ağrı duyuyor- du. Dizleri titrediği için, çalışırken, ikide birde, ya bir sandık kenarına, ya bir iskemleye ilişip din- lenmek mecburiyetinde kalıyordu. Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: