28 Temmuz 1939 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8

28 Temmuz 1939 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

TEFRİKA No. 114 Yemişçi Vezir Oğünüyor Sipahileri Yeniçerilere Kırdıran Sadrâzam, © Safodan Ve Padişahtan İltifat Görememişti — Kalan, deği, yorgun. İzin ver. © de, sarayına gitsin arslarım. Ve sultan Mehmedin “Hey hay, demesi üzerine, Yemişçi vezre Şu sözleri söyledi: — Yüz aklığı gösterdin, zorba- Yarı tepeledin. Dimağlarında fesat olanlar, öğrendiler ki, devleti a- liyyeye (padişah demektir) saygı- Sızlık gösterenlerin sonu husran. dır, Kul, kulluğunu bilmek gerek. Yoksa kellesi elden gider. Hiç bir teşekkür kalimesi kul lanmıyordu. Büyük bir fatih ça. ımı fle gerdanmı gerip duran ve. ziri enikonu tehdit ediyordu. Ye- mişçi de yavaş yavaş serscmieş. mekteydi. Padişahı somurtkan, va- Hide sultanı titiz görünce, bir sa. bun köpüğünden zaten farkı ol. mayan, o sun'i çalım erimeğs baş- Jamıştı. Bununla berabet, bir şey- © ler söylemek, gördüğü işin kasi- © desini kendi ağziyle okumak iste. di: — Efendim, dedi, dava henüz bitmemiştir. Çünkü zorbaların &- Yebaşıları elde edilmemiştir. Tem- silde hata olmaz ye. Onlar bir yı. ğın yılandı. Bizim elimizdeki ute- şi görüp kaçtılar, birer deliğe sı. Bindılar, Şimdi biz, o küme küme “yılana zehir veren akrepleri ya- “kalamak istiyoruz. Onlar, yalnız © ağu 'dağıtmakla suçlu değildirler. Şevketli elendimin yüzüne kar- şı küstahlık etmişlerdir." valide sultan hazretlerinin übürek ad. © larını dile almışlardır. Onun için, kândilerini mutlaka yoketmek Jâ- zım geliyor. Kulunuz bugün ol. duğu gibi, yarm da kuvvetliyim. © O küstah gidilerin hakkından ge. Jeceğim. Ve Solaya da cevap vermek- ten çekinmedi: © — Kul, kulluğunu bilmek gö. rek. Çok doğrudur sultanım, Fa- © kat elendisinin şanı, şerefi, selâ. © meti için ölümü göze alarak çalı. şan kulların da hakkı ödenmeli © Sdür, kıymeti bilinmelidir. Söz ge- © Olimi ben, şevketlü efendimden ve ismetlü sultanımdan iltilet gör- mezsem şalay alay eşkıya ile nice cidal ederim? N e Sultan Mehmet, nede a. pası tarafından öna gönül okşayıcı kelimeler o söylönmedi. Yalnız Safo, büyük bir mevzuu hatırladı, Yemişçi veziri, o mev. zua da hizmetkâr yapmak istedi: — Sahih, dedi, bir maslahat var, Arslanımd' evyalki gün yol- Jadığın telhislerde, sipahilerin a- fiza ahınmaz şeyler konuştukları. nı yazıyordün?... Nedir bu ağıza alınmıyan sözle, Yemi bir kaynana - gelin mücadelesi tevehhüm etti, Salo- (Mun kendisinden yardım istediği. ni sandı. Ayni zamanda padişahı korkutmak için uydurduğu yalan üzerinde osrar etmek ıztırarını duydu: — Eşkıya, dedi, yabana söy- lerler, hezeyan ederler. Safo, titiz titiz sordu: — Hezeyan mezeyan, nedir o sözlerin aslı? — Güya büyük şehzade efendi. mizi tahta çıkarmak isterlermiş. Mühür bende, bu can “a tendey- ken, buna imkân mı var? Herif, taht üzerinde değişikli. ğin vukua gelemiyeceğini sözde temin ederken, bunun kendi var- Tiğına bağlı olduğunu ilâveden çe. kinmiyordu. Sultan Mehmet, ili. ğine kadar titriyerek, bir şeyler gevelemek isterken Safo. ortaya attığı mevzuun daha fazla didik- lenmesine — ne olur, ne clmaz mülâhazasiyle — rıza göstermedi: — Anladık. anladık, dedi, boş. boğazlıktan ibâret bir şey. Bu gi- bi sözleri duymalı, duyar duymaz da unutmalı. Ibette anlaşılmıştır ki Safo, veliaht meselesini ancak bir vesvese, bir endişe vesilesi olarak arasıra dile alıyordu. Oğlunun, bu işten bahsedilir edilmez, veh. me kapılacağını, her şeyi unutup benliğini yalnız bu işe vereceğini biliyordu. Şimdi de oğlunu dev. let işlerinden" uzaklaştırıp. veli- ahbtın adımlarım saymıya sevke. mek ve kendi dalaverelerini en- gelsiz yürütmek için, ayni oyuna baş vuruyordu. Lâkin veliahtı hali, tavrı hakkında münakaşa a. çılmasını İstemiyordu. o Çünkü böyle bir münukaşa sonunda; gesç prensin masum olduğu kolayca meydana çıkabilirdi. Bu sebeple, bahsi hemen kapadı ve oğluna şu teklifte bulundu: — Demin de söyledim; Lalan& izim verirsen münasip olur. Zu- vallı çok yorgun!.. Yemişçi, gelişinâ hiç benzemi. yen bir gidiş kabal etti. Padişa- tın elini değil, eteğ ptü, Va. lide sultanın önünde yerlere ka- pandr. Çünkü takındığı çalıma bir » BULMACA Dünkü bulmacamızın halledilmiş şekli 1236456718910 BUGÜNKÜ BULMACA 1234946186809 10 SOLDAN SAĞA VE pul kadar da değer verilmediğini görmüş ve küçük bir işaretle kel. lesinin uçurulabileceğini de hatı- va getirmişti. Lâkin huzurdan çıkınca, yine gerdanımı dikti, yüzüne gerip ge- rip hatlar çizdi, suray erkânma yüksekten bakarak yürümeğe baş- ladı. Selâmları dudağınm ucu le İade ediyor ve eteğini öperlere dahi bakmıyordu. Atmeydanındaki saraya bu ed& ile vardı. Bütün yeniçeri ocağı © meydanda toplanmış gibiydi. Ve. zirin padişah yanından döndüğü görülür görülmez, tüfekler âtılrm- ya, fişekler yakılmıya başladı. O. cak halkı sipahilerin inhitamını güya bü şehr-âşin ile Kutluyordu. Payitahtm — kalbur üstüne ge- len bütün insanları da küme kü. me oraya koşuyorlardı. iki #skeri ümre arasına nifak soktuğundan ve bu harekette ısrarı karar ver- diğinden dolayı o Yemişçi veziri tebrikte yarış yapıyorlardı. | İşte bu sirada kalabalığı — yere düş. müş şimşek hiziyle ve kıvraklı. diyle — yararak gelen iki arlam görüldü. Bunlar, önlerine çıkanı devirip saraya girmişler, vezirin yanma yücelmişler ve şü müjde- yi vermişlerdi: — Poyraz Osmanla Öküz Meh- » | başlamıştar. mek tutuldu! Bu sevgi denilen şey, insanın erkekliğini öldü. fen bir ilâca benziyor: Kadını tulacağıma, sikeca- * gamâ, örselenir, bozulur diye, elimi sürmekten çe. kiniyorum. Halbuki, insan kadını dövmeli, ezmeli ki, bir keyif duysun. Ben, sevginin bu körolasi çe şidine nereden tutuldura?,. Diye düşünüyor, bayıf. lanıyor, fakat böyle düşündüğü halde, Melâhati el. leriyle değil, hattâ dudaklariyle bile örselemeğe kıyanı'yordu. Bir aralık Melâhat birdenbire sıçradı. İçi korku dolu bir ses * — Pi Fitil de şaşırmıştı: — Ne oldun? — Duyuyor musun? — Neyi?» — Kapıyı vuruyorlar! Finli ehemmiyet vermek istemedi; — Kapıyı vuran filân yok! Dedi, Bu saatle kim. gelir bize? — Ben duygum ama? — Rüzgirdik. — Ne rüzgürı canım? Bu havada rüzgâr olur mu? Fitil, yine ehemmiyet vermemek niyetindeydi. Fakat kulağına gelen bir ses, onu da Melâhatin te- © lâşıma ortak etti: Hakikaten, meybanenin kapısı vuruluyoraz. Bu sefer, Melâhât, korkuyla yataktan sıçradı. “— Yine duymadın mı? Dedi. © © Fitil de merak etmişti. Fakat Melihat! fazla he. © yesanlandırmamak için, tamamen İâkayıt görün- © meğe çabaladı: “- Duydum ama, ne çıkar? Dedi, gider: © Melâhat titriyordu: “ Bu sasite, kimi olabilir? Diye sordu. Ve ilâve etti: Çalar çalar 28.717.939 İzmirde Mektep Kampları a“ ">. YUKARDAN AŞAĞI ii 9 a e İzmirde kamp yapan talebelerden iki grup 4 — Bir uzvumuz - Benzin gibi kulla-| © İzmir (TAN) — Şehrimiz liseleri, kamplarını bu sene mekteplerinde malı, 5 — Nis - Bir 'sim. 4 — Ayar - Temiz 5 — Bir harf - Hikâye - Bir sorgu odalı. 6 — Ters okunursa bir mota olur - Dü“ zeltmek - Bir harf, T — Etin, mata - Dir, 8 — Endişe, iztırep - Bir isim. 9 — Mikâyer 10 — Yafa - İl Devle büyüğü - Büyük anne Bir Ana, Çocuklarını Kaçırdı Izmir, (TAN) — Bayraklarda bir çocuk kaçırma hâdisesi olmuş, . bir ana, aylardanberi ayrı yaşadığı ko-| casının evine girerek biri Kız, diğe.! ME a AZA Jarının Ankara, bilinde slabilirler. 3 — Eksiltme 8/8/979 tarihinde sal: günü sast 16 de D. D, Yolları yol dairesinde toplanacak mevkez birinci komisyonca yapılacaktır. 4 — Eksiltmeye girebilmek icin isteklilerin teklif mektupinrile bir- likte aşağıda yazılı teminat ve vesalki syni gün saat 15 e kadar ko. misyon r'yasetine tevdi etmiş almaları lâzımdır. yapmışlardır. Yirmi gün devam eden kamplar nihayete ermiştir. Genç. ler, kumandanlarının önünde bir g lan Kültür lisesi ve Ticaret mekteplerinin kampları da başlamıştır. sarmaya it resmi yapmışlardır. Sonraya Xa- Sıvas Cer atelyelerinde dahili şose ve beton yollarının inşaatı kapa. h zarf usulile ve vahidi fiat üzerinden eksiltmeye konmuştur 1 — Bu işin muhammen bedeli 73.000 “Yetmiş üç bin, liradır. 2 — İstekliler bu işe mt şertnsme vesair evrakı Devlet demir yol. Sirkeci ve Sıvas yeznelerinden 3.65 lira bedel muka- ir gekük (ki çocuğunu almiş ve'kaç.|, 4 © 7400 seyh Kanma eya 2900 Tiralık muvakkat teminat, mıştır; Çocuklürin ikisi de küçüktür. Babânın müracaatı üzerine zabıta, çocuklarını kaçıran anayı arumağa ——— 7 Sıcaklar Bastırdı Kâhta (TAN) — Sıcaklar şiddet.| lenmiştir. Bunun tesiriyle Bir çok | bayılma vakaları olmakta, doktorun müdahalesi icap etmektedir. Sivrisinekler de pek" çoğalmıştır. Geceleri uyuyabilmek 'bir mesele teşkil eylemektedir. *k Büridir (TAN) — Şiddetli s- caklar hüküm sürmektedir. Herkes banyo yapmak üzere göle koşmak. tadır. Gölde plâf ihtiyacının temini- ne çalışılmaktadır. pılacaktır. TEFRİKA No. 40 “.- Ne çikar? Biz kaçak eşyaları öyle bir yere sakladık ki, polis değil, şeytan gelse, yine bulamaz. Fakat Fill, böyle söylediği halde, Melâbatten daba az keyecanlı değildi. Yataktan, somyayı gi- cırdatmamağa çalışarak indi: “-- Dur ,dedi, şu pencereyi yavaşça açar baka. FA Karanlıkta, el yordamiyle ayağına çekti. Melâhat: “— Canim, dur, dedi, acele etme., Biraz bekliye. lim, Belki bir iki defa daha çalıp, çekilir gider. E- ğer fazla ısrar ederse, o zaman açarsın pencereyi!.. Fitik 5 “un Ne lüzum var? Dedi. Açar bakarım vesselâm. İki saat, onların kapıyı çalmasını mi bekliyeceğiz? Bir ar evvel, İşi anlayıverelim, gitsin! «Böyle söyliyerek, pencereye: sokuldu. o Yavaşça kapakları araladı. Kanatların yağsız ve küflü man. dalları gıcırdamıştı. Melâhat, bu sesten de ürkmüş, yatağı girmis, yorganı başına kadar çekmiş, tir tir titriyordu. Fitil kanatlardan birini ardına kadar açtı. Yarı beline kadar dışarıya sarktı: Fakat buna rağmen, bir şey göremedi. Zira gece çok karanlıktı. Hiç bir şey göremeyince, pencereyi tekrar kapat. tı. Ve bu sefer, yüksek sesle Melâhate: “— Kimsecikler yok. Dedi, Biz aldanmsış olaca diz. Yahut ta, çalan kimse, ümidi kesmis. gitmis. pantalonunü bulup tir. Boşu boşuna korkma... Pantalsnu çıkarıp bir köşeye savurdu. Ve tekrar yatağı girâl, Fakat onun yatağa girmesiyle, Kapı. nın üçüncü defa, ve bu sefer daha şiddetle vurul. ması bir olmuştu. Bu sefer, Melâhatin korkusu ve beyecanı, sn» haddini bulmuştu: “.“Yahı, dedi, yatmamn sırası mı? Kalk ta iyi anla şu işi... Kapı duk şiddetli vurulunca, Fitil, yataktan tekrar inmek mecburiyetinde kaldı. Pencereyi tok- rar araladı, Ve dışarı uzanmadan seslendi: “ Eimdir 0? Cevap olarak, meyhane kapısı bir daha yumruk- landı. Bu #efer, Fitil, adamakıllı hiddetlenmişti. Pencere kapaklarını şiddetle açtı. Kanatlar, duva- ra çarpmışlar, ve gecenin sakin sessizliği içinde büyüyen bir gürültü çıkarmışlardı. Fitil tekrar dı. şarıya uzandı. Fakat onun ne etrafa bakınmasına, ne de bir söz söylemesine vakit kalmadı: Korkunç bir tabanca sesi duyuldü. Bu ses, sessizlik içinde, yüz.tane bomba gibi patlamıştı: Fitil, içeriye doğru, ve sırtüstü yuvarlandı: Me. lihatin kalbi, göğsünü parçalıyacak gibi çarpiyor- du: “— Fitil . Diye seslendi. Ve yatağından kalka- rak, pencereye doğru yürüdü. Pencereye yaklaşı. © ca yere eğildi. Elleriyle, Fitilin vücudünü aradı B — Bu kanunun tayin etvğ! vesikalar, C — Münakalât Vekâletinden alınmış bu işe mafıtus ehliyet vesi. esim “Ehliyet vesika dei “Oeeler teribimder vey ww sekiz gün evvel “Bir bitida le Münakalât Vekilefime müracaat ölünmüs, (9199) 4 menekşe aptnelmmlyninmemği li e kLMMMİMRL Ee — TİYE TARİ Yİ TE İki 1 — Keşit şartnume' ve plân mucibince İderemizin Kaslamanudu yaptıracağı idare binası kepeli zarf usulile eksiltmeye konmuştur. IE — Keşif bedeli 23697 48 muvakkat teminatı 1776.93 liradır. YE — Eksilime: 7/V111/939 pazartesi günü saat 15 de İstanbulda Kaubataşta levazim ve mübaysst şubesindeki alım komisyonunda ya. IV — Keşif; şartrame ve vlânlar ber gün levazım şubesi veznesin. den ve İzmir Ankara, Kastamonu başmüdürlüklerinden 118 kuruş mu- kabilinde alınabilir. - V — Münakasaya girecekler mühürlü teklif mektübunu kanuni ve. salkle 96 7,5 güvenme Parssi mabuzu veya banka teminat mektubunu ve şartnamesinin P. fıkrasında bildirilen vesikayı ihtiva edecek olan kâpak zarflarını ihale saatindey bir saat evvel mezkür komisyon baş. kanlığına makbuz mukabilinde vermeleri ilân olunur. (5305) Nibayet, bir eli, Fitilin saçlarına değdi. Melâhat elleriyle Fitilin yüzünü buldu: Parmakları altında. ki sicak dudak. titriyor gibiydi. Melâhar: “— Fitil. Söylesene? Yaralandın mı? Neren. den vuruldun? Diye soruyordu. Dişleri de, korku- dan, heyecandan birbirlerini kırarcasına çatırdi- yorlu. Fitil kumandn veren bir insan edasiyle, fakat çok yavaş sesle cevap verdi: “-- Çabuk... Pencereyi kapat, ve hiç sesini çı. karma!.. Melâhat, Fitilin Hayatta olduğunu anlaymca, bi. raz ferahlamıştı. Hiç sesini çıkarmadı, onun söyle. diğini yaptı, Pencere kapanınca, Fitil yavaş yavaş ayağa kalk. tı ve Melühate: “— Merak etme... Dedi. Yara omuzumda, ve tehlikesiz. Çok hafif bir acı var... O kadar ki, ka- nm soğukuğunu da hissetmesem, yaralandığını anlamıyacağım! Fitil, Melâhate, lâmbayı yakmamasını söyledi. Melâhat, bu sefer Fitilin yarasını sarmak için te- miz bir bez oramıya başladı. Fakat korkudan, heye. candan, her şeyin yerini unutmuştu. Oteyi beriyi karıştırıyor, karanlıkta, her tuttuğunu deviriyor. du. Devrilenler arasında, lâmba da vardı: Şişesi kı- rilmş, gaziler yerlere dökülmüştü... Bu iş uzadıkça, Fitil sinirleniyor: , “— Yahu, bir saattir, bir paçavra parçacığı bu. lamadın mı” Olanca kanım gkacak tu, ondan sonra mü şeracaksın yaray1?,, Diye haykırıyordu. Onun hiddeti, Melâhati büsbütün şaşırtıyor, aranılan şe- yin bulunması geciktikçe gecikiyordu. Fitil kendisine bir defa daha çıkışında, Melâhat kendini tutamadı: “— Can dedi, ne bağırıp' duruyorsun? Tâm. 'bayı yakma diyorsun, sörra da, bezi çabuk bulma. . mâr İstiyorsun. Ben kedi değilim ki, karanırkıs da ortalığı görçbileyim?, a (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: