14 Nisan 1940 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5

14 Nisan 1940 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

14.4.9040 # 14 NİSAN 940 TAN ABONE BEDELİ e Ecnebi 60 ka Na © 00 Kr. wo » se *» 30 * arası posta İttihadına dahil memleketler için abone * dır. Abone bedeli peşindir. değiştirmek 25 kuruştur. ip İçin mektuplara 10 kuruşluk Üiveni Lizemdır. stanbul ilkmekteplerinde bu. Ak lunan 78 bin talebe, maarif li, müfettişleri tarafından esaslı “ Müayeneye tâbi tutuldu. Bu mu. neticesinde, talebelerden ço. hastalıklı, cılız veya hastalığa bulundukları anlaşıldı. Ve bu teessiif verici hakikatin an. sı da, maarife, ciddi tedbirler lüzumunu duyurdu. Vent sanateryomların, prevan. “Yonlarm kifayesizliğini düşünen i için, “Açık hava mektep. yu düşünüyor. Samimi bir hiyetten doğan bu teşebbüs, takdire şayandır. Talebeleri- açık hava mekteplerinden Sörecekleri de şüphesizdir. Fa. “ bizce, meydana çıkan ac1 hakika- korunma yolunda iyice tedbir, “Açık hava mektep. İN ,,gsmaktan ibaret değildir: Çün. “aa belerimi sıhhatlerinin, ha. Rg liktan ziyade, gıdasızlıktan bo. “ğu muhakkaktır. Birçok mekteplerde, öğle yemeği kuru ekmek bile bulamadan gocuklarımız bulunduğu meç a değildir. Bunların miktarını öğ. 1& ve acıklı hallerini görmek lima öle paydosunda mektepleri tak kâfidir. Ve biz, hastalıklı, yk alebelerin ekseriyetini bunların üz ,, *ttiğinden eminiz. Bunun için. MAK kgk hava mektepleri açılma. 5 İM tedbir sayamıyoruz. Ya. kı iş Bay , çarelerini . Birkaç gün evvel de : Nüfusumuzun çoğalma. evvel, doğmuşların korun. Sı, * Ve yetiştirilmesine bağlıdır. Yenelerde alınan netice de, kikati bir defa daha isbat et temiz hava lâzım: he yok. Fakat onların ci- 2 olduğu gibi karınlarını da doyuramıyacağımıza göre, tedbiri o tamamlamamız ii - Sen aların Havalandırılması geleli yemizin, bu şehird ar a nar k yy, PU sütunda muhtelif vesileler. İl g İakdirle anmıştık. Doktor Lüt. a — husustaki hüsnü ni. emin bulunduğumuz için. Mila izem çok mühim bir nokta Ny bal temennimizi de, çaresi. az, macağından emin olarak or. #Yuyoruz; me malarda bahsetmek istiyo. Bu müesseseler, harıl harıl b ş işle. Mi maalesef, daima, hiç ho. ir, üyeli, Pazar günü, sabah sant on Nk bi X sinemaya gidiniz. Ve bü. Mhin yiedakârlık ederek, son mati. Müş, gç >ileceği zamana kadar oturu. . ag cekslniz ki, matinelerin bi. ti » #ihema salonunun yarısı #omalmamakta, ve salon derhal misir dolmaz, diğer matine hr çeşiktadır. Bu yüzden, salonun Müğiç tit kokuyla ağırlaşan ve hiç ia havası, âdeta zehir ha. va, her seyirciye baş ağrısı önüne geçmenin çok basit sinema sahiplerini, her ma. Sonra, salonu tamamen bo. Kvlayiç değilse on, on beş dakikn Mazi rmaya mecbur etmekten İS sin 5 Ve bu yapılmadığı takdi alar, bir taraftan halkı eğ- Xa yp fakat bir taraftan da, hal, Mind bozan birer müessese kalmaktan AN ÇOCUK BAYRAMI yaklaşıyor. Şimdiden yavru» anrlıklarını yaparsak çocuk- daha neşeli geçirirler! TAN Haftanın Musahabesi | re pi rasigelirdim: So- kaklarda, kapalı dük- kân veya boş duvar önlerine, dilleri dilimize uymıyan geçi- ci ressamlar, pelteden daha koyu şekerli, âdeta murabba kadar iç bayıltan. hem çok tatlı, hem çok renkli, hem de i fazla cilâlı yağlı boya tablolar dizerlerdi, durup bakardım: İri nilüferlerin kalıptan çıkma jelâtinli bir Amerikan sebze salatası gibi üzerlerinde kaskatı açıldığı masmavi göl- ler... Acı yeşil çayırlar ve bu çayırlarda, iki tarafından gür papatyalar fışkırmış, gittikçe daralıp ufukta kaybolan yı- lankavi yollar... Burun kanı bir gurup, mürdüm eriği bu- lutlar... Uzakta, bacası bem- beyaz tüten köşk yavrusu bir köy evi; kenarda, sırtına ba- lık oltasını vurmuş pipolu bir adam; beride, kucağına taze biçilmiş yonca demetini al- mış, çocuğunu kolundan çe- kip götüren. bir kadife ceb- kenli kadın... Bir sükün, bir huzur, bir emniyet manzara- sı ki değme gitsin! B” yer nerededir? Ya, şu çam ormanı, karlı yamaç. lar, köpüklü dere, dereye, yarı be. İline kadar dalmış yavrulu geyik, hangi memleketi gösteriyor? Coş. kun otlara: gömülmüş” me, i Yazan: Refik Halid | öyle geliyor ki, mese. lâ Danimarka, daha evvel. den şöyle düşünmeliydi: “— Tereyağının ea nefis, en halisi ve rayihalıı bende yetişi. yor. Hattâ bazı İngiliz lordlarına , Frijiderli tayyare postalarile gündelik ben gönderiyorum. Üç büçuk milyon nüfusum, fakat yir. mi milyon domuzum var; gül yap. rağı rengindeki toz pembesi etine berkebin ağrı sulandığı jambonla. rım dünyaya ün salmıştır. Sütle. rim bol vitaminli, bakklarım bin bir hassalıdır. Bolluk içindeyiz, TEZ Ts Cenupta halk biribirin! kırıyor, biz burada parâ kırıyoruz. Hele biz'm. sabah kahvaltısı tepsisine bir ba. kınız. Kakaolu süt kâsesi kaymak. Ik: ve dantelâ köpüklüdür, tereyağ sürülmüş fırancala dilimlerim al. tın kabuklu ve pamuk içlidir. Re. çel kavanozlarında siyah benli çi. lekler şurupla kabarıp şişmiş, grü. Yer peynirlerim göz göz olmuş, her gözü rayihalı yağlarla sürmelen- miştir. Kahve ibriğinde yorgunluk abp zihin açıklığı veren kokusile santos buğulanıyor, İzmir üzümlü İngiliz kekinden ık bir meyva ve yumurta rayihası yayılıyor. sesinde kesme şeker parçaları gü. neş zerrelerinden dökülmüş kadar işıklı ve yıldızlıdır: bol sabunla yıkanıp tiril tiril ütülenmiş keten örtülerim ay vurmuş bir buzlu göl kenarı gibi şıkırtılı, beyaz ve kayı- cıdır.. “Halbuki bü sofranm kurulduğu evin biraz aşağışında, hududun bir dolgun, tımarlı ve paftalı semiz i- kr Sare my mame RAN MAEİ temiz, gürbüz, sarışın, boylu poslu çiftlik kadınları mamur köyler, dertsiz hayat, saadetli dünya nere. | de bulunur? İşte, bahsettiğim bütün levha. Jar Danimarka ve Norveçten ilham almıştır, yüzlerce senedir harp yü. zü görmemiş talili şimaldedir. O şimal ki, Cihan Harbinde, kan göv. deyi götürürken yine öyle idi, o halde idi; zannedildi ki, bu sefer de yine öyle kalacak, sütünü ra. hatça sağacak, yayığını keyifli ke. yifli dövecek, ıslık çalarak otunu biçecek, sürüsünü ağıla çekip ka. pismi örtecek, ve dünyanın geçir. diği felâketle kendi arasına tül perdesini indirecek, kâbussuz uy. kusuna varacak! Halbuki şimdi istilâ ordularının ayakları altındadır. — Çayırda yayılan inekler, başla. rını çevirmişler, ürkek ve aş. kın, o güne kadar görmedikleri tank. kafilelerini o seyrediyorlar; durgun suların âyinesinde yaban kazları yerine bombardıman tay. yarelerinin gölgeleri istiham işa. retleri çiziyor ve yıldırımların bi. le uğramadığı sakin iklimli dağ başlarında zırhlılardan atılan top. ların gök gürültüleri yuvarlanıp barut şimşekleri çakıyor. Artık manzarayı yalnız gurubun kızıllığı cilâlamıyor, yangınların alevlerini de hesaba katmalıdır. Her sabah keçi kahkahaları ile uyanan halk, geçen gün düşman müzikasımın çel. dığı marşlar ve bu marşlara ayak uydurmuş nalçalı çizme patırtılari. le gözlerini açtı, bolluğa göz dik. Miş bir ordunun iştihası kabarmış, hersli gözlerile karşılaştı. Artık inekler keyfinden değil, korkusundan böğürüyor; geyikler şevkinden değil, ürktüğü için te. peden tepeye sıçrıyor; domuz sü. rüleri şefkatli çobanlar elinde a- ıllarda değil, yabancı kasaplar ö. nünde mezbahaya sürükleniyor. Yarın, orada da beş buçuk dirhem. lik tereyağı vesikası ve hastalara yirmi damlalık süt reçetesi verile. cektir; talaş terkibinden ekmek ve ağaç kökü fasilesinden sucuk satı. Jacaktır. İşte yirminci asrın aman vermez harp sefaleti oraları da kasıp ka. vurdu. kaç kilometre, hattâ metre ölesin. de bir komşu memleket masasına göz atalım: Üzerinde değil adam doyuracak, sinek konacak gıda nes. nesi yoktur. Ekmek bile devede ku. Tak mesabesinde, ayrıca katı, siyah bir kerpiç parçasıdır. Yağ, bal ne. Tede, kepekle tuzun suda karişmı. şı olan yal bile yoktur. O halde, mantık ve izan icap ettirir ki, bu bolluğa veda etmek zamanım pek uzak değildir. Ordumla, silâhımls, Majino hatlarım ve su bendlerim!e müdafaa edemiyeceğim bu üç bu. çuk milyona varamıyan tok adama seksen milyonu aşan bir aç ordu. su, ne olsa, elbette bir böhane bu. lup saldıracaktır. Ey renk renk, çeşit çeşit, yağlı ballı gıdalırla be- zenmiş sofra, ey sülü inekler, se. miz domüzlar, ey has ekmek çıka. ran fırınlar, ey jambon fabrikaları, ey tereyağ imalâthaneleri, ey ze. fah, ey tokluk, sizlere en acı şe. kilde vedaa hazır olalım!” Y alınız iyi komşuluk ıtilâfına ve kuru teminata güvene. rek sere serbest domuz bile besle- nilemiyeceğini ve Jambon bile iş lenemiyeceğini öğrenmiş oluyoruz Harp filosunun koruyamadığı bir ticaret filosunun, nihayet bir gün lmanlarına dönemeyip darmadağı. nık öteye beriye sığınacağını da Norveç bize gösterdi. Yine öğren. dik ki, demiri olan bir memleket, bu demiri başkasına satmadan ev. vel kendi etrafına bir sağlam par- maklık kurmalıdır. Sabah akşam biğaraflık duası okuyup üflemekle ÇOCUĞU NASIL KORUMALI? Verem hastalığı çocuğa ancak doğdukan sonra bulaştığına göre, ilk hatıra gelen şey evlerde, her yerde çocuklara verem hastalığını bulaştırabilecek kimseyi, kimsele. rin hepsini kaldırıp bir hastanede, tedavi etmektir. Fakat yeryüzünde bir sanatoryomda hem tecr't, hem verem hastalığını çocuklara bula. tırabilecek kimseler o kadar çok. tur ki, — Amerikalı bir hekimin dediği gibi — verem hastalığı hu- laştıramıyacak — olanları tecrit et- mek daha kolay olur... Verem has. talığını bulaştırabilecek £ kimsele- hepsi hastanelere, sanatoryor. lara kapatılır ve oralarda bedava yaşatılırsa, geri kalanların kapatı. lanları beslemeğe yetişebilecekleri pek şüpheli kalır... Onun için, çocukları verem has- talığından korumak için evinde bir veremli bulunan aile arasında do. Zan çocukları hemen doğar doğ. maz, hiç veremsiz bir muhite nak- etmek hatıra gelmiştir. Şüphesi parlak bir fikir. Bu fikrin tatbi de pek parlak neticeler vermiş, ve. remli ailelerin çocukları böyle do. ğar doğmaz hiç veremsiz bir mu- hite nakledince verem hastalığın. dan sâlim kalmışlardır, Fakat bu da pek çok masrafa ihtiyaç göste. ren bir fikir, Çocuğun ailesi, onu temiz bir muhitte yaşatmak için lü zumlu masrafa iştirak etse bile, ve remli ailelerin hepsinin çocukları. nı korumak için çocuk köşkleri yapmak haylice masrafa bağlı lacağını tahmin edersiniz, Şurada burada kurulan çocuk köşkleri, ancak birer tecrübe mahiyetinde, devede kulak kabilindendir... Za. ten veremli ailelerin çocuklarının hepsini — gidecek paraya bakma. dan — köşklere kaldırmak mün- kün olsa bile, verem hastalığından sülim kalacak o çocukların sonra, dan — aile terbiyesi üzerine ku- rulmuş insan cemiyetleri arasın- da — ne olacakları pek te kestir. lemez. Arasında bir veremli bulunan bir mile içinde doğan çocuğu ve. rem hastalığından korumak vazi- fesi gene ailenin kendisine düşer. Veremli bastayı, yahut veremsiz doğan çocuğu tecrit etmek par. lak, fakat tatbiki pek güç bir fi- kirdir. Daha kolay veremli kimse ile veremsiz çocuğu, aile içinde birbirinden . ayırmıya çalışmaktır. Aile arasında veremli olan kimse çocuğun annesi bile olsa, çocuğunu kendisine yaklaştırdığı zamanları asgari müddete indirmeğe dikkat edebilir. Çocuğa kendisi meme Yerse bile, çocuğa meme verirken öksürmemeğe, ağızı çocuğa yaklaş. tırmamağa gayret edebilir. Çocuğa meme verirken söz söylememesi, hattâ ağızmı sımsıkı okapıyarak, yalnız burnundan nefes olması pek kolay olduğu gibi, hava yut- mâmasına da sebep olacağından, kendi midesinin selâmet de hiz. met eder, Bu ihtiyatlar, tabii, em- zikli anne verem mikropları çıka. rıyorsa. Bunu da bir Jâboratuar muayenesile anlamak münkün ol- duğunu artık herkes bilir, Mikrop çıkarsa da, o ihtiyatlarla, mikrop. ları çocuğun nefes yollarına gön- dermek ihtimalini asgari dereceye indirmiş olur. Çocuğunu yatağın. da yatırmak, kucağına alıp öpmek tehlikeli bir şefkat alâmeti olnea- ğını söylemeğe hacet yoktur, Çocuk annesinin sütünden ve- rem mikroplarini alamıyacağın. dan, annesinin her vakit dikkat e. decek ihtiyatlarla memesini em- dikten sonra, başka bir odada ve. rem mikrobu çıkarmıyan başka bir kimsenin nezaretinde uyur, oy. nar... Aile srasinda veremli kimse annesinden başkaları, hattâ babası olsa çocuğu onların yakından te- masından korumak daha kolaydır. ibtiyatlarla çocuğun verem hastalığına bulaşmak © tehlikesi. den büsbütün kurtulacağı, şüphe. #iz, iddia edilemez... Fakat tehlike ihtimali haylice azaltılmış olur. Verem hastalığınm < sirayetinde hikropların miktarının büyük © hemmiyeti vardır. Temas ne kadar kısa ve ne kadar seyrek olursa, si. rayet ihtimali o kadar azalır. Bun. dan dolayı, verem hastalığının ço- cuklarda çok olmasına bir sebep te arasında veremli bulunan ailelerin dikkatsizliği olduğunu söylemek yanlış olmaz... Çocuğa (o verem mikroplarını mümkün olduğu kadar az verme. Ze dikkat ettikten sonra çocuğu iyi beslemek ve daima açık, temiz ha. vada büyütmek lüzumunu zaten bilirsiniz. 7 Tatsız Lâkırdılar ülkeler muhafaza edilemiyor ve harp ateşi sadece (Ya Hafız; lev. hasını dinlemiyor. İsveç kralı da şimdi sanırım, kendi kendine “Te. nis yerine şatranç şampiyonu olsa idim, memleketime faydam doku. nabilecekti!,, demektedir. Bir zamanlar Norveç fiyorların. İyoner yatlarile lüks trans. eri dolaşır, iki tarafı kes. kin dağlarla çevrilmiş, dar, dur- zün gemileri ali ışıklarına gun koylarda ti elvan elvan fecrişi bürünür ve seyyahlar tabiat güzel. likleri karşısında vecde gelirdi. O. ralara baş dinlemek, göz ve gönül oyalamak silâh sesinden uzaklaşıp sulh zevkini tatmak iç gidilirdi. Asırlardanberi top patıamamış, tü. fek atılmamış, iki kişi biribirinin üzerine saldırmamış olan bu yer. lerde, şimdi, karadan, gökten, ve denizden mermiler yağıyor. Ala. balık avlanan gümüş dereler ağ- zında torpitolar bekliyor, mayin. ler saklanıyor, Şehirlerde, yeni gi. ren her mahpus için çatısına ahlâk namına matem alâmeti olarak bir kara bayrak çekilen boş hapisha. neler kurşuna dizilmeği bekliyen vatan çocuklarile doludur, Bir cen- netin ortasından, birdenbire bir ce. hennem fışkırdı. B" besbelli âkıbeti, nasıl ©). du da İskandinavya seze- medi ve hâlâ da, nasıl oluyot Av. Tupada onu sezemiyen başka İs kandinavyalar mevcut? “Ümit de. diğimiz şey, fikrin sarahatle tayin ve tahmin ettiklerine karşı insanın kapıldığı bir kuruntudur. İşimize gelmişeh' hükümlerin bir fikir ha. tası olduğunu bize o ümit telkin e- “der; halbuki “vâkiniar “sarih © ; va methametsizdir.” diyen Paul Va- Jöry “Bitaraf kalırsak harp bize dokunmaz” diyen devletleri tediyormuş gibi konuşuyor. Dünyanın en sak'n, en mamur, en ahlâklı yerlerinde kıyâmet ko. parken ve hâlâ nice ülkeler ka. rarsızlık içinde en müthiş âk:bet- lerle karşılaşmıya malıkâm bulu. nurken insanda neşe istidadı kal mıyor, Fikrimi bu baftaki vukuat ortasında daldığı ciddi v> dertli mevzulardan çekip bir türlü baş. ka semte yürütemedim; dizginini ne kadar kassam, karnına mah. müz vurup sırtında ne kadar kam. çı şaklatsam yine düşünce atımı uçurumlu yollardan kurtarıp ıslık çalınarak gidilebilecek düz ovaya, Kafif ve eğlenceli mevzua bir türlü çıkaramadım. Onun içindir ki okuyucularım. dan özür diler ve tatsız, neşesiz dü. şen musahabem hakkında musama. ha beklerim. Maarif Vekilinin Dün Yaptığı Tetkikler Maarif Vekili Hasan Âli Yücel dün sabah şehrimize gelmiştir. Vekil bu akşam Ankaraya dönecektir. Hasan Âli Yücel, dün sabah vapurla İstan. kula geçtikten sonra doğru Asri me. zarlığa giderek Hâmidin yeni yapi. lan kabrini ziyaret etmiş, müteaki. ben Devlet Matbaasına giderek ora. da meşgul olmuştur. Yanlış Kitap Meselesi Maarif Vekâleti, mektop kitapla rındâki yanlışlar meselesi ile ehem- miyetli surette uğraşmaktadır. Yan. lışlar hakkında, mektep muallimle. rinden alınan raporlsrın hulâsaları, kitap müelliflerine gönderilerek ce. vapları alınınca yanlışlar düzeltile. cek ve yeni ders senesine kadar bu iş tamamlanmış olacaktır. Mazeretleri dolayısile şimdilik va. zMelerine gelemiyen Hariciye pro- fesörü Nissen He göz profesörü İ. gers Heimer'in yerlerine yeni profe. sör alınmamaktadır. Bu profesörler üniversiteden ayrılmış sayılmıyorlar. Yalnız eylüldenberi maaşları kesil miştir. # İiçin de, » ez GÖPÜŞLEDP JEğer Nüfus 'Meselesi İse?! İYazan: Sabiha Zekeriya Sertet Yezit mebusu Süleyman Sırrı, dahiliye encümeninde teklif lâyihasını müdafaa ederken, bekâr lık vergisi için koyduğu kaydın ga. yesi, nüfusu arttırmak olduğunu söy. lemiş... Muhterem mbus, bu temiz gayesine varmak istiyorsa, odolam- - baçlı yoldan, Arnavut kaldırımından çıkmaz sokağa girmekten ise, asfalt caddeden, fennin, ilmin bulduğu me. totlardan hakikate varmanın yolları. nı aramalıdır. Bugün ilmin, içtimai» yatm nüfusu arttırmak için bulduğu çareler, ve devletlerin bu çarelerin etrafında temerküz etmiş nüfus siya. setleri, içtimai hıfzıssıhha ve iktisadi tedbirlerle beraber yürür, Bir memi- lekette nüfusu arttıran dört âmil vardır: 1 — Fazla doğum, 2 — Çocuk ve kâhil vefiyatının ö. nine geçmek, 3 — Muhacir) 4 — Hayat seviyesini yükseltmek. Bu dört âmili tahakkuk ettirmek her ilim şubesinin yaptığı teşkilâtlar ve tatbik ettiği ilmi me. itotlar vardır. Doğumun artması bizde, Avrupa devletleri kadar iktisadi bir tazyik altında değildir. Avrupa memleketle. rinde iktısadi buhranlar, iktisadi s6. bepler tahtında izdivaç, ve ayni şe. kilde doğum azlığı vardır. Bizde ayni iktisadi sebepler hâkim olduğu hal- de, doğum ve izdivaç azlığı Avrupa devletleri mikyasında değildir, Fakat Avrupa cemiyetlerinde buna muka. bil doğanları yaşatmak için alınan tedbirler, nüfusun artmasında çok büyük âmil olmuştur. Bir kadınm altı çocuk, on çocuk doğurması, — bunların İe seksen fira ver. mesi şartile — nüfus siyasetinde hiç- bir mâna ifade etmez. Gaye, doğan. ları yaşatmak, vefiyatı asgari hadde indirmekti Bunun için de ilmin bulduğu çare, içtimai hıfzıssıhhada şafi tedbirler almak değil, vâki tedbirler almak- tır. Mütemadi surette hasta olanla. ra, mütemadi surette bakımsızlık i. çinde çürük ve bozuk * nesil yetiş- tirenlere, muvakkat maddi yardım, ilâç veya süt vermek fe il dir... T iz / l 4.4. fi değil, Eğer bü alınan Şafi tedbirler de, ihtiyacın ancak yüzde onuna vap verebilecek bir kabiliyette 6 sa, hayır müesseselerinin o yapacak. ları buçuk yardımlarla bunun önüne nasıl geçilebilir?.. Hattâ şafi yardı. i çıkarsanız, ce. haletin, sefaletin elinden nüfusu kur. taramazsınız. Nüfusu arttırmak için şafi tedbirlerle beraber, vâki tedbir. ler alan, iktisadi sevi i yükselten teşkilâtlara ihtiyaç vardır. Bu teşki- lâtların muhtelif nevileri olmakla beraber en esaşlıları şunlardır: 1 — Doğum evi, ırzahane, klinik teşkilâtı, 2 — Sıhhat istasyonları, içtimai yardım müesseseleri, 3 — Muhacirleri yaşatabilmek ve istihsale geçirtebilmek için, sıhhi, İç. timai iktisadi teşkilât, yükseltecek, Bu teşkilâtlardır ki, nüfus siyase. tinin belkemiğini teşkil ederler. Ço- cuk anasının rahmine düştüğü gün. den itibaren ai klinik doktorunun kontrolü altına girerse, fenni şekilde doğurabilecek doğum evine, ço- cuğunu sıhhi şekilde büyütecek bir irzahaneye sahip olursa, azrailin e lindeki terpan çok az kurban bulur. Her mıntakanın sıhhat istasyonu ev. lerde çocuk bakımını, içtimai yardım müessesesi, açlık, cehalet, sefaletle mücadeleyi üzerine alırsa, doğanı azami surette yaşatmak, cemiyetin kontrolüne geçmiş olur, Gelen muha. cirleri fenni şekilde iskân edecek, il mi metotlarla vereceği randımanı tanzim, iktisadi ve kültürel seviyesi. ni yükselterek teşkilâtlar faaliyete geçerse, muhacir getirme siyaseti ga. yesine erişmiş olur. İşsizlikle müca- mücadele edecek iktisadi teşkilâtler, iktisadi ve içtimai tekâmülle el ele vererek fertlere ve kütlelere yaşa- mak hakkını te mebusu gayesine Fakat bu muazzam davanın karşı. sında bekârlardan vergi almak, çok çocuklu ailelerin göğsüne madalya takmak, denizden balık çıkarmak i. çin kol'sıvamıya benzer... Oltasız, ağsız balık tutulur mu?.. Hele şimdi bir harp muvacehesin- de iken, bugün vergiye tâbi tutula. sak gençler, rm belki de askeri hizmetlerini ifaya çağrılması muhte. mel iken, bu verginin ameli faydası De olacaktır?.. Nüfusu çoğaltmak me. selesinin, nüfusları ejder gibi yutan (Lütfen sayfayı çeviriniz)

Bu sayıdan diğer sayfalar: