5 Temmuz 1941 Tarihli Tan Gazetesi Sayfa 2

5 Temmuz 1941 tarihli Tan Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

7 on — TAN 1 i vAmerikada Yen Istanbulun sıcağına metelik vermiyen zenci yatandaş, artist Ali Rızayı şimdi tanımağa ve anlamıya başlıyo - Tum. O devam ediyor: İİ “Osi her gün bana kontratlar, vesaire gibi idare işlerini de kar eme kademe devrediyordu. Ar- İK Mtık iyice bu oyunun içindeydim. Bir gün Isviçrede bana: — Ali, dedi, ben artık yorul - 5 #dum, sahneden çekileceğim. Gel seni de Avusturya tebaası yapa- sm, burada yerleş kal! Yok iste- mezsek memleketine dön!,, “Bir an afalladiysam da ken- dimi çabuk topladım ve bugüne Kadar bana hâmilik yapan bu iyi kalbli kadına şu cevabı verdim: — Ben bem Türk tebaası kala Sağım, hem büyük bir artist ola Sağım, dedim. Bir Türk için yar- “an dönmek yoktur. Ben bir “Türk olduğum için bu işi bitire- ceğim.,, “Böylece hayatımın ikinci dev- Tosi başladı. Artık kendi haya - tımdan kendim mesuldüm. Ev - velki senede Berlinde, Norveçte, Brlçikada birçok yerlerde çalış- tım. Pariste Foli Berjerde Jose- pbin Baker'le birlikte oynarken bir gün Ingiliz rejisörü Millis'den bir mektup aldım. Amerikaya gönterilmek üzere “Siyah Kuş - lsr,, isminde zencilerden müte - şekkil bir revü hazırladığını söy- iyor ve benide çağırıyordu. Derhal kalktım gittim. “İngilterede fena halde canım sıkıldı. Insanlar » yabancılara kat'iyyen sokulmuyordu. Ben de günümü hep Jimnastikhanede Provalar yaparak iyordum. Avrupada Maitre Em rütbe. #ine yükselmiştim. Şimdi de re- vü hocalığı için çalışıyordum. Bir gün Milis kendisi jimnastikhane ye geldi ve beni uzun uzum sey Yetti sonra sordu: 5 — Herkes gezip Ma siz neye buradasınız? — Ne yapayım held tek başına sürtmektense burada ça - işmak, revü işleriyle uğraşmak | Üdaba hoşuma gidiyor... “Bir gün ansızın Maitre de re- yue hastalandı. Millis beni onun yerine koydu. Hazırlıyacağımız Yevü 125 kişilikti ve önümüzde İki hafta kalmıştı. Biz geceyi gün düze katarak çalışıyorduk. An - cak içtiğimiz kahve sayesinde syakta durabiliyorduk., , “En nihayet yola çıktık ve ilk durak yerimiz Bocnas Aires'e vardık. Sonra bütün cenubi A - imerikayı dolaştık: Nihayet Mek- sikaya geldik. Bu türnede muvaffak olmuştuk. Bir gün şi - mali Amerikanın Paramunt film Kumpanyasından bir telgraf al - X dık. New-York meşhur Radio Ci- ty müzik holünde üç revüyü bir- İeştirerek bir büyük revü hazır- İsyorlardı. Üç revüden biri olmak üzere de bizi angaje etmek İsti- yorlardı.,, “Millis teklifi derhal kabul et- ti. Ben şaşırmış kalmıştım, Artık son geyretimi serfediyordum. Maitre de Bale'nin bir Türk ol - duğunu duyanlar muvaffak ola- cağımıza inanamıyorlardı. Tür - kün şerefini kurtarmak Mizımdı. Ben de bir Türk azmiyle çalış - tm ve Sanma r* A bir zam bir emin dekoru hazır. Tadık. Bunun önüne fiskıyeli ha- vuzlar koyduk. Büyük bir altın araba yaptırttım, bunu İçin bin müşkülâtla tam 15 tane beyaz tazı buldurttum. Balelere 'danslarım öğrettik.,, “Daha Nevyorka gelmeden, vapurda sinirlenmiye Ya olmazsa. Bizi rıhtımda karşı - şark tablosu Zira provalara geç Fası bir arı müm gibiydi. yp - bizden evvel çalışmıya mz sorduğum bir adam güldü w mü scaba. Hümmalı bir faaliyet- İs tam iki hafta burada çalıştık. | üstünde yiyorduk... sn! Radio Cite deyip göçmeyin! ladılar eşyalarımızla beraber ya- kapaça doğru tiyatroya getirdiler kes çalışıyordu. Derhal biz de işe kayak Diğer ik rev heyet perişan bir » haldeydik. Nerede yatacağı - Yatmak mı? Dedi, Biz dört gündenberi yatak yüzü gördük Yemeklerimizi bile sahnede ayak ER ŞEHİRDEN REPORTAJLAR: “Amerikadan Gelen Bir Türk Artisi “ Hayatını Anlatıyor Şark Tablosu “ Yazan: SEVİM SERTEL İstanbulda Burası tam 3000 kişi alan mua; zam bir tiyatrodur. Allahtan üç tablo içinde bizim şark tablosu birinciliği aldı. Kontratımız bir aylık olduğu halde burada tam altı ay kaldık. Milis memnuniye- tini bana bir altın saat hediye et- mekle gösterdi. Fakat buna ihti- yaç yoktu.,, “Bir artist için en büyük hedi- ye eserinin muvaffak olduğunu görmektir, Amerikada kalmam i- çin çok ısrar ettiler, Fakat kork - tum.,, — Neden; muvaffak olamamak tan mı? — Hayır, fakat Amerika çok büyük yer. Arada Kaybolup git- mekten, bir daha memleketime) dönememekten korktum. Bence bir insan seyahatleri esnasında gördüğü cazibelere kapılmamalı, | geldiği yeri, memleketinin mal olduğunu kat'iyyen unutmama - — Peki Bay Ali Rıza! Bu ka- dar yer gezip gördükten, değişik muhitlerde — çalıştıktan (sonra memleketiniz sizde nasıl bir in- tiba bıraktı? — Onu çok değişmiş buldum. Adeta bir çocuk olarak bıraktım, olgunlaşmış bir genç kız buldüm diyebilirim. Her sahnede ilerle - miş kat'i adımlar atmışız! — Buna revü ve bale sahnesi de dahil mi? k* eğer zavallının yarasını 'dokunmuşum. Birdenbi re neşeli gözleri bulandı. Hasta - hğını anlatmıya uğraşan bir ço- cuk mâsumiyetiyle: — Ah, dedi orasını sormayın. Burada hangi müesseseye gittiy- sem bana iş vermek istemediler. Türklerle iş olmaz diye dirsek dayadılar, Ancak nümaralarımı görüükteli sonra beni Kubut öden müessese müdürleri Türk 'artist- lerinden şikâyet ettiler. © — Biraz da sizin hazırlamakta olduğunuz revüden bahsedelim. — Onu hiç sormayın beni çok yoruyor. Ne metodik surette ye- tiştirilmiş artist (1) ne kâfi dere- cede geniş bir sahne; ne de mun tazam bir caz bulabiliyorum. — Görüyorum ki, dertleriniz oldukça derin! — Eh, bunlar sadece bir artis- tin görüp hissedebileceği şeyler - dir, Memleketimin bu sahnede bu kadar geri kalmış olduğunu) 29v görmek beni üzüyor. Sonra di - ğer bir şey var. Burada henüz gok | artistin anlaşılmamış. Sonra büyük bir imanla bana büyük hayalini anlatıyor, — Türkiyede, diyor, ölmeden evvel şuurlu bir artist ve halk kütlesi görmek isterim... Birden gözü saate ilişen artist hemen kalkıyor ve provaya ait elbiselerle dolu bavulunu eline alıyor ve verdiği sözün ilk 'to - humlarını atmak için çevik ve seri adımlarla çıkıp gidiyor. (1) Bu yazıda kastedilen artist- ler bale ve revü artistleridir. Dün | Vefatmı teessürle haber verdi #imiz, Trakya-umumi müfetti General Kâzım Diri! evvelki gün şehrimize getirilen cenazesi dün merasimle İzmire götürül - müştür. Merasim dün sabah sa- at 8 de başlsmışlır. Cenaze bir Türk sancağına $a rı olduğu halde hastahaneden alınmış ve cenaze arabasına kon- muştur. Cenaz8 arabasının önün de motosikletle inzibat komuta- nı, bes motosikletten mürekkep bir polis müfrezesi fle bir atlı po lis raüfrezesi, askeri kıtalar, şe- hir bandösu mevki almiş bulu- nuyordu.. Cenaze arabasını vali ve belediye reisi doktor Lütfi Kırdar, Örgeneral Fahrettin Al- tay, İstanbul komutanı General İshak Avni ile diğer generaller ve askeri erkân ile, İstanbulda bulunmakta olan İzmir valisi Fu at Kunksal, Tekirdağ valisi Sa- lim Günday, vali muayini Raşit Demirtaş, emniyet müdür vekili | Selâhattin Aslan Korkut, mer- humun oğulları Turhan. ve Or- mes ekiigebi dardı. takip ediyor e il arkasında bir subay, sivah bir levha üze rinde, merhumun madalyalarını taşıyordu. Hazin ülay Giilhane - Alemdar caddesi - Sirkeci tramvay cadde- si - Eminönü yoliyle Galataya geçmiştir. Burada Denizyolları umüm müdürü İbrahim Kemal Baybura, Limanlar umum müdü rü Rauti Manyaslı, Gümrükler baş müdürü Medhi Akadon ve deniz mahaf'line mensup bir cok zevat cenazeyi karsılamıslardır. Saat 9,25 te, merhum Gene- ralin cenazesi Denizyolları idare- sinin Marakaz vanuruna o kon- muştur. Vapur 9,30 da Bandır- maya hareket etmiştir. General Dirik'in cenazesi” ne yüze yakın celenk gönde- rilmisti. Bu arada Basvekil dok- tor Refik Saydam, Dahiliye Ve kili Faik Öztrak, İstanbul vilâ- yeti, örfi idare komutanı Korge- meral Ali Rıza Artunkal ve sile- si, İstanbul kumandanlığının gön derdikleri büyük çelenkler bil - hassa nazarı dikkati eelbetmek- teydi. Merhumun tabutu, 5 vasiyeti ki arkadaş, cadde (Üzerindeki kahvelerden birinde oturmuş- lar, konuşuyorlardı. — Evet, dastiim, öyle tannediyo- rum ki, artık evlenmiye karar vere- geldi. Muaz -| << Celâl arkadaşının bu sözüne bıyık altından güldü: — Ne garip fikirlerin vâr. Buna rağmen kendisi 17 seneden- beri evliydi. Şezl arkadaşmdan teşvik edici bir çevap beklerken, bu şekli de mukabeleden doleyi biraz krıl- emaşte: — Sen evlilikten memnun değil misin? — Eminim ki, bu hayata tekrar başlamak kabil olsaydı, tere tarafın: dan bu “kadar önemli bir piyango bir daha bana vurmazdı, — Senin bundan sğzın yanmış ols-| odu! bilir. Fakat ben senin kadar talihsiz olmadığımı zannediyorum, Azizim ga- yet mütevazı ve müktesit bir genç Bizim tarafta mama bile değil, Nihayet yaşım, senin ya İsn gibi, karka yaklaşıyor. | Celâl, tashih etti: — Pardon, ben senden altı ay da- “Ey Allahım. Revünün oyns -İ ka gencim. pacağı gün beni bir titreme al - — Halbuki o, henüz yirmi dört ya- şunda, Azizim, dünyada bir kiz çocu- gunun yavaş yavaş inkişat etiğini, güzelleştiğini, nihayet « kadınlaştığın aörmekten daha büyük bir zevk var madı? İşte ben bu zevki tatten, Te- bu kızı alı senedenderi — Hayır, Asil benim hoşuma giden e ak e ai abay mabvsm EM Ati senet Evet, Mavi setenden yapılmış geyet karakteristik beyaz desenli bir sokakta rast geldiğim ila fakat bu sefer kollarına dantelâl kapak, bir de beyaz yaka ilâve et- miş olarak görüyordum. Fakat dalma ayni entari, — O halde tuvalet cihetinden hiç de seni kül etmiyecek bir kadm, — Azizim bu zamanda böylesini bulmük koley mı? Şimdiki Bayanla - HIKAYE MAVİ mucibinee Bandırmadan trenle İzmire götürülecek ve orada Yİ- pe merasimle ebedi istirahatgâ- hına tevdi edilecektir. Cenaze İzmire vardı İzmir, 4 (TAN) — Trakya u- mumi müfettişi ve eski İzmri va bsi General Kâzım Dirik'in ölü- ürüldü General Kâzım Diri k'in cenazesi Maraka: vapuruna irkâğ edilirken mü şehrimizde derin bir teessür uyandırmıştır. Cenaze bu ak- sam İzmire getirilmiş ve Basma- hane istasyonundan alınarak göz yaşları arasnda memleket hasta- hanesine götürülmüştür, Cenaze merasimi yarım yapılacak ve mer hum asri kabristanda hususi bir mahalle defnolunacaktır. Francalalık Un Arttırılıyor Yapılan Tetkikatta Uzun Ekmeklerin İyi Netice Vermediği Görüldü Şehrin ihtiyacı için toprak mahsulleri ofisi tarafından her gün 20 çuval francala unu ve- rilmektedir. Bu miktarın şeh- rin: ihtiyacına. kifayet etmediği görülmüştür. Bu sebeple iki gün) 'denberi istihkak sahiplerine dok torlar tarafından » tayin: “edilen; nisbetin dörtte üçü kadar fran- cala verilmektedir. Alâkadarlar, toprak mahsulle- ri ofisi nezdinde teşebbüste bu- lunmuşlar ve ihtiyaca yetecek nisbette un verilmesinin temini ni istemişlerdir. Francalalık un miktarı evvel ce şehrin ihtiyacı tahmini ola - rak tesbit edilerek tayin edil - miş bulunuyordu. Bugün ise ha- kiki ihtiyaç tesbit edimiş bulun” maktadır. Bugün elde edilmiş olan neticeye göre, 20 cuval ye rine 26 çuval un verilirse seh- rin ihtiyacı karşılanmış olacak- tır. Toprak mahsulleri ofisi nez - dinde bu bapta yapılan teseb- büs müsbet netice vermistir. O- fis dünden itibaren şehre 26 çu- val un vermeğe baslamıştır. Bu- günden itibaren istihkak sahiple rine kendilerine tavin edilen mik lar tamamen verilecektir. Ekmekler üzerinde telkikat Belediye müfettişleri muhte- lif mıntakalarda çıkarılan ek- meklerin çeşnisi hakkmda bele- diye riyasetine bir rapor ver- mistir. Bu rapora göre; Fatil .. rin vaziyeti malâm, Fakat sen zan - nediyor musun ki, ben daimi Ona synisşeyi giydirmekte devum-edeçe #im? Hayır, O da uzun zamandan - beri yeni bir şey giymekten mahrum olduğundan, ufacık bir şeyden fev- kalâde sevineck, — Doğrusu düşüncene diyecek yok. — Fakst bir kere bu genç Mai ihtimam, temizlik ve itinaya bek. — Evet, anlaşılan biç aşmdırmıyor. — Yalnız aşındırmıyor değil, ayni samanda muhafaza ediyor, Bence bu genç kız tam bir ev kadını sembo - — Onun biraz hasis olmasından korkmuyor musun? Şazi gülümsedi. — Bence bü, bir küden bilhassa bir genç kız için asla bir kusur de- Züdir. Hayır, bayır. Şüphesiz ona bu basitliği kabul ettiren babası olmuş- bir, Onun için “çok namuslu, fakat sıkı bir adam, diyorlar, Pâkat ne 0- tursa olsun bu onun me kadar İnti- tamlı ve mütevazı olduğunu gösterir. Asıl beni de alıkadar eden cihet budur. — Onunla tanıyor murun? — Sadece bir göz üşinalığı var. Hiç konuşmadım. o Yakat mademki Karagümrük, Şehremini, Samat- ya, Kasımpaşa fırınlarindaki un ların Hasköy, Kasımpaşa ve Ay- vansaray Sapanlar alın- masına rağmen bu mintakalar - daki ekmekleri birbi » Yine i#ektedir. “Buna se- bep olarak da, fırımcılarla hâ- murkârların san'atlerindeki ihti- ses ileri sürülmektedir. Müraca- at bu bakımdan tetkik edilince taze ekmeklerin bazan 680 gram veya 960 gram cekmesi, bayat ekmeklerin de bazan 940 grama düşmesi sebebi anlaşılmaktadır. Baston ekmeklerin iyi netice ver miyeceği de bu raporda zikre- dilmektedir. Tahsilâtta İhtilâs Yapan Bir Memur İzmir, 4 (TAN) — Toprak mah sulleri ofisi ir şubesi memur larından Necdet ofise ait tahsi- lât ilmühaberlerini tahrif etmek suretiyle zimmetine beş bin lira kadar bir para » Her Kece barlara devsm eden Necde- tin vaziyeti polisin nazan dik- katini çekmiş ve yapılan tah- kikut sonunda mesele meydana çıkmıştır. Hariciye Tayinleri Ankara, 4 (TAN) Atina müsteşarı Saip başkâtip İsmail, ikinci kâtip Necdet ve Belgrad başkâtibi Mustafa merkeze nak tedilmiştir. O sö........ simdi karar verdim, kaybedilmiş za-|* enatu telâfiye çalışacağım, Şazi konsomasyonların parasını ve- rerek urkadaşmdan müsaade is'edi. Celâl ona elini uzalarakı — Güle, güle, dostum, dedi; şansın açık olsun, Yalnız senden bir ricam veri Bu aşınmaz kumaştan bana bir parça tedarik etmiye çaliş Çünkü ben de karıma önden bir entarilik hediye etmek isterim. * ai kurduğu plânları tatbika başladı, Şimdiye kadar haya- tinda fotograf çektirmiye hiç de me- raklı olmadığı halde, müstakbel ka- yın pederinin dükkâna sık stk ui rumıya başladı, Vesikadan başlıya tak, boy, profi, bütün pozlardan resmini çektirtiyordu. Her ne kader resimleri genç kızın babası çekiyör- $ada, para verirken, resimler üze - rinde bazı tenkit ve mülâhazalarda buluturken kendisiyle konuşmak kı bil oluyordu. Ekseri kadınların akı ae olarak o, Saziyi yakımdın daha fazla teshir etmişti. Yüzü gibi müşfik Kalbi de iyi ve tatlı bir sesi vardı. ve temiz lan iemayülü günden güne artıyor- Gnl. Dirik'in Cenazesi“ . İzmire Göt Cenaze Hazin Merasimle Gülhane Hastanesinden Kaldırılarak Marakaz Vapuruna İrkâp Edildi N Yardım Vekâletin Suallerine Cevap Verildi Dahiliye Vekâleti asker elle - lerine yardım icin daimi encü - meninin kabul ettiği proje hak- kında belediyeden İzâhat iste - mis, bu arada nakil vasıtalara yapılacak 40 para zamma itiraz edenler hakkında tohsili emval kanununun tatbik edilip edilmi- yeceğini sormuştur. Belediye bu hususta vekâlete mufassal bir rapor göndermistir. Bu ra- pora göre; tramvavların VE va purların birinci, banliyö trenleri) | nin birinci ve ikinc. mevkilerin- de kullanılacak sürsarjlı bile leri almak istemiyenlerin tram- vayların ve vapurların ikinci. trenlerin de üçüncü mevkiinde seyahat etmeleri istenecektir. Za ten ikamet tezkereli ecnebilerle resmi elbiseli askrletin zamlı bi let almaları mecburi tutulmi- yacaktır. Belediye bütün asker aileleri ne istenilen şekilde yardım yapı labilmesi için ayda 158,995 lira- va ihtiyaç olduğunu ve fakat hâ n€ yardım usulleriyie ancak da 65 bin lira tahsil edildiğini bildirmektedir. Bu usul üzerin deki şikâyetler de tebarüz etti - rilmektedir. Beledive daimi encümeninin hazırladığı son yardım esasları" nin ne teşkilâtı esasiye kanunu- na, ne de 1lll numaralı asker- Mik kanununa aykırı olmadığı Da hiliye Vekâletine gönderilen ra- porda zikredilmekte ve bu usulle senede bir milyon sekiz yüz bin lira tahsil edilebileceği bildirii- mektedir. Vekâlet bu rapor f- zerine Ankarada teşekkül eden komisyonu tenvir edecek ve alı- nacak kararı belediyeye bildire- cektir, şealağir” Hamıağalı me PİYASADA : Dün, Odun İhtikârı Yapanlar Yakalandı Fiyatları mürakabe komisyo- nu oduna 430 kuruş narh koy- masına rağmen bu Sd yük- seğe “satış - yapan iki mahrukat| yen çı. görülmüş ve dün bunlar'cür mü meşhut halinde yakalanmıs- tır. Yakalanan mahrukatçılar Ka sımpaşada ve Tophanede odun ve kömür ticareti yapan Leon ve A- Ji Değirmencidir. Taksimde bir ticarethanede zi- rat aletleri üzerinde ihtikâr ya-|” parken yakalanmıştır. Bunlardan baska, bir şebeke- nin de 10 kuruşa aldığı telleri çivi imiş gibi 70 guruşa sattığı tesbit edilmiştir. Bu mesele tet kik edilmektedir. Beş Bin Ton Şeker Geldi Ticaret ofisi tarafından Misir- dan getirilen 5000 ton şekerin de piyasaya verilmesi için Ti- caret Vekâletinden emir bek - lenmektedir. Münakalât Vekili Kerim eyi dün aksam tek rar şehrimize dönmüştür. Mü- nakalât Vekili Trakyada demir- İl ve limanlar işleriyle meşgul Yeki Şerefine bugün saat 17 de bir çay feti verilecektir, du, Bütün pozlar çekildikten sonra, Şazi ona talip oldu, Para. meselesin- de hassas olan babası evvelâ bu ci- beti soruşlurdu. . Kazancını mütevazı bulmakla beraber kâfi gördü, Hak - Kındaki tahkikat da iyi netice Ver - dliğinden, kızım da rmzasiyle Şazi baş- göz edilmiş. Hemen ilk günlerde karısiyle fav- kalâde samimi olmuştu, Bir akşam ona: — Biliyor musun, dedi; seni eş o- larak İntibap edişimin en mühim se- beplerinden biri nedir? O, mütevazı, göz kapaklarmı eğe- rek: — Hayır, dedi, — Tevazuun ve giyinişindeki ba - sitlik, “Seni slti senedenberi ayni mavi bir entari İle gördüm. İşte bu. — Sen hakikaten bunun farkına varmış mıydın? Halbuki erkekler İ- çin, buvalet meselelerine dikkat et» nez deniz, Babam böyle istedi, O, 9 kadar muktesittir ki, Tesayvur et: Bundan yedi sene evvel bizim yanı- ida bir manifatüracı vardı. bizden kullanılmış bir fotograf mi kinesi satın almıştı. Fakat adumcağı- iyi gitmediğinden bunun ödiyemedi, Buna mukabil babama bir top mavi selen kumaş teklif etti, Babam da bunu kabul etti, Tabit hiç yoktan daha iyi, Yalnız, babam Bütün elbiselerimi bu ku- maştan biçtiriti. Bu suretle sekiz Lami | entarim oldu. Zavallı Şazi hakikaten aldanmıştı, O, onunla dalma ayn! entariyi giy- diği için evlenmişti, halbuki o sekiz tane giymişti. ci parası len tatbik edilen asker aileleri-| tir. Seri Amatörlük Ve Profesyönellik Yazan: Naci Sadullah w sabah, Mersinli Ahmet pehlivandan bir o mektup aldım Bu hayli uzun mektubun €n mühim kısmını, bozuk üslü - bunu ve sakat cümlelerini düzel terek size de okutmama müsaa- de buyurun. Mersinli Ahmet di- yor ki: “ — Ben Yasar pehlivan hakkm daki iki yazınızı da dikkat, me- yak, ikayret, v teessüirle oku * um. Dikkat ettim: Çünkü urun boy o kadar yazarlığımız olmad in, yüksek gazete makalelerini, ancak bütün dikkatimizi harca - yarak kav: yoruz. (Pehli- vanın bu mânadaki cümlesini muhtevasındaki bakir ve sevimli istihzanın zevkine varmanız için iktibas eltim.) Merak ettim: Çünkü mevzuu- nuz bizlere müteallikti, Hayret ettim: Çünkü benim yakından tanıdığım pehlivan Ya sar, sizden, - kendisine isnat o- lunan iftiranın tam zıddina - da“ ima sevgi ve saygıyla bahsetmiş- Teessür duydum: Çünkü, biz zaten himayeden mahrum vatan daşlarız. Sizler gibi ağabeylerim! zi de, bu biçim münasebetsiz de dikodular yüzünden kaybeder » sek, elimizden tutan hiç kimsi kalmıyacak, “Bu sözlerimde ne kadar haklı olduğuna inanmanız için, size kr saca kendi vaziyetimi anlatayım: “Biliyorsunuz: Yasanın düm ya şampiyonu olduğu yıl, ben de kendi sikletimde dünya üçüncü lüğünü kazanmıştım. Fakat bun! mukabil, memlekette, lâyikiyl karnımı doyurmak imkânını bb le kazanamadım. Şu anda, bi! fabrikada, günde tam (12) san) çalışarak yaşamaktayım. Bun; mukabil kazandığım para da, ay: da otuz liradan ibarettir. Bu pe rayla, benim calışan, be nim kadar yorulan, ve benim ka: dar da sıhhatli ve iştahlı olar bir insanm bu pahalılıkta lâyb le karin doyurabilmesine im var mi? Ben de buna imkân bulumadr Ham için, uzun bir sabrı taham mül Çk sonra, mecbu * mel oldum. simdi, bazı kimseler, hem di federasyona mensup salâhiyettar bana rastladıkça: — Ayıp ettin!,, mânasına g© len bir şekilde dudak büküyorlar ve beni, bir suç islemişim gib lıyorla: “.— Yazık, diyorlar, sana yaks şir mıydı?,, Fakat acaba, bu vaziyette hak onlarda mr bende mi? “.« Yazık sana yakışır miy dı?,, Sualini, onlar mı bana sor malı, yoksa... ben mi onlara?,, —| Bu şartlar içinde Mersinli Ah met pehlivana: “.— Sen haksızsın!,, diyebilir ve amatörlüğün faziletlerinde; bahsedebilir miyiz? Başlarında salâhiyettar kimse iler bulunan zengin klüplerimiz de, kendi sahalarında temayü etmiş sporcuların türlü türlü hi uşturulduklarını bi Hattâ o kadar bi det | hiyoruz ki, himayenin - idare me kanizmamızın çürümesi paha sına yapılan, ve dolayisiyle hal kın zararma olan - 6 garip şek line şiddetle muhalif davraniyo ruz, Şüphe yok ki, gres © şeki de - yâni, meselâ, bir banka mı hasipliğinin, cektekini yarıdı bırakmış her hangi bir sporcu ya verilmesi seklinde - olmaz. Fakat münasip bir şekil bul mak şartiyle spor sahasının müh telif şubelerinde yetişen kıymet li ve ender iştidatları korumak #porumuzun profesyonelleşme sine engel olmanın en lâzım ted biridir. Hele, meselâ Mersinli Ahmet gibi, btratın ender yetiğtirdiğ kudretleri, yarı boğaz tokluğunı ve günde on iki saat çabalatarak çürütmek, insafsızlığının en za rarlısıdır,: Kaldı ki, Mersini Ahmet, kazandığı dünya üçün cülüğiyle hepimizi kendisine mi nen borelu kılmıştır ve inkâr e dilmemesi milli bir “farz olan bı bortun muteber senedi, Mersini Ahmedin, olimpiyat direğine cel trip dalgalandırarak, bütün dür ya medeni milletlerine selimlat tırdığı Türk bayrağdır: Ve ma lesef, Mersinli Ahimetleri bi kösede unutmakla o hayrajı bi İ rafa atmak arasındaki fark, bi zi teselli edemiyecek derecede ki cüktür!. Devlet Şürasında Ankara, 4 (TAN) — Devlet şt rasında münhsl bülunan bas muavinliklere birinci sinif mu avinlerden Arif Ünan ile Tevfik Gerçeker tayin edilmiştir. |

Bu sayıdan diğer sayfalar: