29 Ekim 1935 Tarihli Türk Dili Gazetesi Sayfa 9

29 Ekim 1935 tarihli Türk Dili Gazetesi Sayfa 9
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

* y ç) 4 h"'hlııı. yabana atılan bu | Tw' 29 İLK RİN 1935 Gençlik Ve Edebiyat Türk devriminin geniş ve | Yerimli adımını burada say- ve anlatmak; yalnız | e değil bütün acunca bilinen bir şeyi tekrar | ek olacak, ö Flkal Türk — edebiyatı, İlıiıliğindevı olacak, bu d'"imiıı geniş kanadı ara- Hha girememiştir. Türk ede- Yatı daha tuttuğu yolu ":—'e bulamamış bucalamak- lr, “ Dilimiz karışıktır. Bu d“rime yaraşır bir edebiyat Ahcak öz bir dille olur. » Hn_llındı karşılıklar buluna- lirse de sözlerime, bu kâfi Ter sebep değildir. Türk edebiyatımın ilerle- ._“İ. Cumuriyete has bir I'dnıe gelmesi için edebi- Yatında organize edilmesi "_'eklir, bence. Organize *dilen bir edebiyattan mak- m, eli kolu bağlı, her Simı bir komuta ile atılan | edebiyat değildir. Ulusun; edebiyata bağla- danları koruması, manen iü'flelmeleri için maddi tiyaçlarını karşılaması,yıllık ebiyat müsabakaları ve- Te açması gerektir. k Edebiyıl sever, becerik- görünen her Cumuriyet Rencinin karşılaştığı bir çift | vardır: — Açlıktan ölürsün. Bırak j u edebiyatı. Başka bir şeye | 'ur. ) Ve, zavallı genç büyük- —ı“nin bile söylediği bu e sersemler. Karnının | Açlığını o günden duymağa r. Bu söylenen söz | Yanlış mdir? Edebiyata bağ- hanlar, ne kazanır? Soru- F— Hayır, hiç. Diyebiliriz. dkat yine bir gence bu M ;lleri söyliyemeyiz. Bu ha- önüne geçmek lâzımdır, Renci zehirlemek değil. Siz 8tlin de bu gençden, bu za- V_.u' Ççocuktan yarının ede- h'Yitını bekleyin. Bu dert Yektikçe uzamıya elverişlidir. k:mlaı:ıkluı bir programa 4 glamak, bu hale bir son | €tmek, edebiyat — sever Kençliği elinden tutmak,teş- , etmek gerektir. Bu da & letin başaracağı bir iştir. zeteler, nihayet bizim Türk Dilinin » yaptığını Yapabilirler. Kültür Bakanlığı, Yayın Di'cktörlilğünlhı imza inhi- İ ni birakarak — etrafta Ykıran, ilerlemek istiyen î::cliği elinden — tutması, *ndisine gönderilen eserleri | .© olmazsa,okuyarak teşvik | İi bir karşılık vermesi Eerektir. . bunu istemiye hdimizde hak görüyoruz. i'lı' kü yarının edebiyatını, | , “Sara alınan mahdut im- alar değil, inhisar dışında h inkü gençlik,devrim genç- kuracaktır. R. G. Arkın : Haftada bir Romancılığımız Onlara: — Size, özendiğiniz, ar - zuladığınız, kafanızda yaşat- mak istediğiniz hayal âlem- lerini « Mai ve siyah » 1 ve sAşkı mamnuy u ile Halit Ziya, doyasıya verdi. Siz, — kafes arkasın- dan ve — peçe #ltın. dan bakan kadının melânko- lik ruhanu, kendi istek dolu rühunuzla birleşdirdiniz.. Maljhülyalı bakışlar, — za - man zaman dolup taşan kalp- lerinizde, fırtınalar kopardı. Bunun için, size hak ve - riyorum: Hulit ziyo, her şeyden faz- | la sizindir, devrinizindir OnııW halâ — romancılığımızın, yüksek zirvesinde görebilir- siniz, Bunda mazursunuz *Diyebilirim; ve Halit Ziya devrinde genç olanlara bu nları haykırabilirim. Fakat duyguları, Cümhu- riyet rüzgârı ile tomurcuk- | lanan ve açılan genç şairle- rimize ne diyelim?. Ömer Bedreddin, cevapları ile bu günkü sayımızda. — Maalesef, diyor; Ro - man alanında, İlilit Zıiyaya yetişen bulunamıdı... Tuhaf.. Kendı kendime: Acabo, samimi mi &#öy lüyor? Diyorum Elbetde s imimi. Şu halde, yeni neslin en küvvetli şairi/ şiril — ş$ş.nl akan üslübu ile R:şat Nuri. en | yi, hakikatin eleği ile muhayyi-| lesini eleyen ve bir devri bü- | tün — korükteristlik vasıfları ile önümüze seren bir Yakup Kadriyi . ruh aleminin ka - ranlıklarını, kalennin şim - şeği il» y.kan Peyami Safayı hiçe sayıyor... Ve halâ: - Halit Ziya, tahtindan indirilemedi... Diye haykırıyor,.. Şu halde, yeni neslin yurd , duüygüsu ile yuğrulmuş olan gairi; — bakışları, projektör kadar keskinolan Falıh Rıf- kıyı da mı görmüyor”. Ömner Bedretdin; — Romancılarımız, kondi lerini gazetelerde katlediyor. lar. Diyor. Bunu, tasdik etmekle be- rabor, şunu da söylemekten kendimi alumıyacoğım: Katlolunanların başın - da, Mahmut Yasari bulundu gu halde, o bile, Halt Ziya- dah üstündür. H olit Ziyont neres ni be geniyorlar, bilememki Tekanik cihetini m-”. Fakat, bu günküler, on . dan fersah fersah - ileride Yirmi yıl evvelki otomobiller ile bu günküler arasındaki farkı düşününüz .. Şufmuhakkak ki, edebi - yatımızın roman yüzü, Cüm- huriyet duvrinde — oldukça | güzelleşmişdir. Seniha Turhan / lik Büyük Gün Türkün büyük bayramı, bu sevinç dolu gündür. Biz bugünün güneşi.. devrimin sesiyiz.. Memleketin bekçisi hilâlın nefesiyiz!.. * Güleriz, seviniriz, bugün büyük düğündür! Vatan için can veren yılmaz Türkdür adımız Ufukla'da uçarız, rüzgârlar kanadımız!. $ Biz ki ölmüş bir ruhtuk, yeniden cana geldik, Can verdi pençemizin altında bir salta : Uzandık özgenlikle açtık gökleri kat, kat!. * Bir kükreyişte kırdık, bir hamlede yükseldik. Esaret zencirini kopararak göklere .. Diktik, cumuriyetin bayrağını bu yere!. * Bu bayrak ebediyen bu şerefle bu yerde, Hu büyük gün adına özgen dalgalanacak. Büyük başın sesini her kalp burda anacak. Gi Bu büyük baş Atatürk; bugün adı gök'erde Bu çok önemli tarihi odur bize yaratan.. Yolum işık, amacım cumuriyet ve vatan. S SEç 6000 eCCEĞCSE A. Çağotay ELH AO DARAL CA LA Bülbül Bahardan açıldı göğsü güllerin Boşuna sevinme, öğünme Bülbül. Bir kızıl yalgında kalır ellerin Sonunda çırpınıp döğünme bülbül! Billârdan kahkahan aya ulaştı. Sevda şarkıların göklere taştı, Çılgınca sevincin dağları aştı... Bu kadar neşeli görünme bülbül! Aldanma her gülen tomurcuk güle, İnanma kalbine, kanma gönlüne, Bahar, güllerini serse önüne Yalancı rüyaya gömülme bülbül! | î B Fasi ŞA A E FAŞ AÇ İhtiyar Başak 1 Daha dün sende bir kuzucuk iken, Bugün saçlarına ak düştü başak. Hayat dediğin yol ne sarp,ne diken; Doğmak, sürüklenmek, ihtiyarlamak.. Her sevgi doğuşta bahara benzer; Günlerle öpüşür , yıllarla gezer Ve birgün yorulur, canından bezer. Son işi göz yaşı döküp ağlamak . , . Başağım yükseldi. . Bulutlar çöktü; Birisi ağladı. biri yaş döktü , Bulut kaldı, başak boynunu büktü: İhtiyarlamak , ah ihtiyarlamak , BALIKESİR: 935 R Gökalp Arkın V) Yakında çıkacak olan « 30 Buğdaylı Başak » dan —— Bağ Yollarında Gece Mehtabla baş başa, sensiz gezerken, Gönlümde, sönmiyen hasreti duydum. Rüzgâr! “beklediğin uzakta!,, derken, Ruhumu geceden bir tüle koydum. Gülüşün çırpındı bayal çayında, Emellerim durdu enğin yayında, Yoldaş seçtimde bütün alayında, çmeden sevgini, kederle doydum. Ufuktan, titreyen gölgen süzüldü, Hemdert sayıp geceyi oydum. Yolum üstünden bir ışık çözüldü, İçimden, kendime bir ( Ön ay ) soydım. BALIKESİR Ziya Önay ayfası erAALARALARACCLRLARRA. ved00vESE göntteennnenenanue Nesir Tecanaaancannnara Eski şarkı Kızı Aysel, keman:n telle ri üzerinde parmaklarını oy- Natıp, yayını çektiği zamau, ponçerenin önünde, ayak'a durarak yüksek dağların yamaçlarındaki çam ağac larının kucaklarından kopup gelen serin, gece rüzgârma göğsünü gererek — saatlerce dalgin kaldı Kemanın içten gelen hazin titrek ezgileri. Bazan ninni. Bazan da, isyan halirde da- ğgılıyordu Kemanla beraber Ayselin s.si de derin ve içli idı. Irmakların sakin ve «06 siz akan soları nasıl — şellâ- leler Meydana — getirirlerse sessiz duran A , . , da birden bire ayağa kalkarak çukur- laşan yanaklarına sızen yaş- larla kızına yalvarıyordu: — Birdaha çal, bir daha çal kızım. Bu defa keman ve - sesi daha hazin ve titrek devam ediyordu: Hava sakin gece güzel Ay yüksekde dalgın sular Sandal kayar yanında yar Kızı Ayselin musikiye olan hevesini ve keman çalması- ni istemiyordu. Bu şarkıyı unutmak için içkiye kendi fi vermişti. O ve bir. daha övlenmemişti. Karısı öldüğü gündenberi şimdi, en güzel hışırdiyon — etekler, endamlı vücutlar, tatlı bakışlar arka- sından sürükliyemiyordu Onu... Odanın elektrikleri sönmüş kadife koltuğunda başı kal- ları arasında saatlerce ses. siz ve düşünceli, kızının söy- lediği şarkı va gaçmiş — zu- manların — tatlı anıkları ka- fa tasının içerisine alt üst ediyordu Küllenmiş olan ateşi bir anda dağıtmışti bü — şarkı. Külleri dökülen ateş m: yda- na ç kmış, hayatında kasır- galir ve Firtinslar yaratmış t onun, Artık kemanın dansları, valgleri ve bütün oynak parçaları ilgilendirmiyor onu Yalnız. dudakları - arasında ayaı şarkı tekrarlan.yordu: Hava sakin gece güzel eee / Biz Türküz Türk Biz son neslin çocukları, Sanat ve fen yolcusuyuz! Ölmez azmin ufukları. Hep bir nura koşan soyuz. Dinle ey garp bu sesten ürk Güneş bizim biz Türküz Türk ..« Bayrağımız şeref ve şan Duygusiy'e dalgalanır. Ülkümüzde ufku aşan Bir günle halkalanır. Sanat ve fen uğrunda biz Gizlemeyiz tek bir emek, Büyük küçük biz hepimiz, İstiyoruz. ilerlemek. Dinle ey garp bu sesden ürk Güneşbizim biz Türküz Türk AŞKUN Ay yüksekte dalgın sular Sandal kayar yanında yar. Onu yılların arkasına ça- virmişti bu şarkı, 3 yıl 5yıl ve daha önce Münire ile mı- şanlı oldukları zamanlara dör.- müştü. O zaman,bu şarkı- nın, hayatında, ne derin bir manası, ae unutulmaz bir yeri vardı. Münire öldükten sonra, üç yıldan beri elekt- rikl»ri söndürür, karyolasına uzanarak geçmiş Zzamanları anmağa yeltenirdi. Yavaş ya- vaş daha eski zamanlara doğ- ru gider, o zaman gece elektrikler söndükten sonra, h £f kok, sürün. müş bir kadın yaklaşırdı ya- nına. Sonra 8 caklığı düyulan bir.kad.n dudağtı kulsklarının dibinde, bir son nefes kadar halıf sesle fıa.ldardı o şarkı- 1 ğ Bu gaceler birdenbire si- Jinmiş karanlıkta kulakları bir son nefes gibi söylenen şarkıyı boöş yere aramıştı. Çok bekledı.. Saçları ağardı. Fakat kulakları bir daha bu şarkıyı işitmedi . Unuttum zannediyordu, Lâkin birden biro kemanın içden gelin hazin titrok ezgileri, kızının ince duygulu sesi., eski şar. kı gözlerini yumdurmuşdu onun... GÖNELN: Enver Kendı'm—İçin Şi Anladım ki, bu hayat , acı dolu bir saha Elemlerim neşedir ; hıçkırığım kahkaha , , . Hicranın zirvesine tırmanan kahramanım Hayatı, hiç uğruna bekliyen bir insanım . . ..» Çiçekli gün mü doğar öııı. Işık verir mi güneş, artı Bir gece zulmetidir rüme bundan sonra?, ik gruptan sonra ? , hayatımı kaplıyan , Hayat diyor ki bana; “Yanmağa mahkümsun, yanl.,, .. Kırılan bir emelin ııâıııdın koşuyorum ; Boğazımda hıçkırık: “Bir parçacık nur!..,, Diye.. Sahte gülüşten bile 5 evinçle coşuyorum : Mazi geçer, gam geçer, hicranım durur, diye... * ae Anlatıyor günlerim : Dalgalanan bir deniz: Sahilde bırakırmış, mutlaka koynundan iz... Her taşan şey ve her ok bir hedef delermiş, Artık, anladım: hayat, yaşatmaz, sürüklermiş... EYLÜL, , 935 Vahdet . z ge

Bu sayıdan diğer sayfalar: