16 Ocak 1935 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5

Kalan görüntüleme: 0

Saatlik sayfa görüntüleme limitine ulaştınız. Daha yüksek sayfa görüntüleme limiti ve diğer özellikler için abone olun!

Aboneler yüksek görüntüleme limiti, sayfa indirme ve diğer özel özelliklerden yararlanır.

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

16 SONKÂANUN 1935 CARŞAMBA ULUS SAYIFAB Na Müzik: Sanatkar vicdanına dair Sanat demek yaratmak demektir. Yaratabilmek için de, ber işte olduğu gibi, istidad, ondan sonra da ciddi ça- lışma gerektir. Biz müzik işinin henüz başlangıcında olduğumuzdan hem sa- nat, hem de ökonomi bakımından kuv- vetlerimizi dağıtmak tehlikesine düşe- biliriz. Her iki âmil, aynr istikamette öyle ayar edilmelidir ki, büyük amac tehlikeye düşmesin; yurda da semere vermiyecek lüzumsuz yükler yükletil- mesin, Müzik, Avrupada da birçok devreler Btçirmiştı’r. Müziğin inkişaf veya te- reddisini teker teker araştırıp tahlil e- decek değilim esasen bunlar zaman ile değişen mefhumlardır. Ben, yalnız, üziğin temel taşr demek olan prensi- binden bahsetmek istiyorum. Müziğin teşekkülünden ve müzik tarihinden de bahsetmiyeceğim. Bun- lar da mekteblerde ve konservatuvar- larda gösterilen derslerde öğretilir. Bir mütehassıs ve sanatını bilfiil tat- bik eden bir ganatkâr sıfatiyle işin can alacak noktasına geliyorum: Avrupa Müziğinin esası nedir? kontrpuvan ve Punun canlı bir surette işlenilmesi. Bu- Nun içindir ki kontrpuvan nazariyeleri, yeni yetişmekte olan çalgıcılarımızın bestekâr olmak istiyenlerine, kendi çal« gılarının teknigile birlikte mutlaka e- yice öğretilmelidir. Bu itibarla müzik ihtısas mekteblerinde solfeje, ahenk Nazariyelerine ve kontrpuvana çok ge- niş bir yer ayırmak gerektir. Yaratıcı kabiliyetler ancak sağlam bilgi teme- line dayanarak doğar, uyanır, ü büyür ve yükselir. Bu ciddt ve esaslı bilgi ile ne mükemmel eserler ortaya çıkar. Folklor besteleri, memleketimizin kur- tuluş savaşına ait kahramanlıkları, sa- natkârlara yüksek çalgı parçaları ve o- peralar ilham ederek onlara mevzu teş- kil eder ve bu suretle her zaman içi- mizde yaşarlar. Sonra, mesela Karagöz ile Nasrattım Hoca hikâyeleri ne güzel birer “öpera komik,, mevzuu olabilir- ler. Müzik birçok şubelere ayrılır; bu şubelerin her biri başlı başına bir âlem- dir ve çok derin bir tahsile lüzum gös- terir. Bir çalgıyı az çok çalmak mari- fet sayılamaz; hattâ bir çalgıyı bütün tekniği ve incelikleriyle kusursuz ola- rak çalmak bile çalanı sanatkâr merte- besine çıkarmaz. Bu, sanatkâr olmak için ilk adımdır, bundan sonra sanat- kârın zihni ve ahlâki kudretlerinden fışkıran şahsi duyuş ve kavrayış onun şahsiyetine hususiliğini verir; hem çalgı, hem söz, hem de orkestrâ idare- si sahalarında hal bu merkezdedir. Ne- den bu veya şu sanatkârı sevenler daha goktur, konserlerine ait biletler daha haftalarca evelinden kapışılır? ve ne- den ezbere bildiğimiz, gahnede de hiç Bafrada tütün ve — Özel bildiricimizden — Samsun- dan sonra bu çevrenin ökonomi işlerin- de oldukça ilerilemiş ve Üüstünlemiş bir yer varsa o da Bafra'dır. Çıkardığı eşsiz tütünlerile evrensel bir ün taşı- yan bu verimli yurd parçasında, son günlerde ökonomi bakımından göze çarpan kökel kımıldanışlar başlamış- tır. Bunlardan birisi, elli bin baş akçe- sile kurulan (Bafra Tütünleri Türk Anonim Şirketi)dir. Şirket, iş banka- sr Bafra çevirgeni Bay Saracettin'in öne atılması ve Bafra'nın tanınmış ve sayılmış alışverişçilerinin para yardı- mr ve ortaklığile kurulmuştur. (Esas nizamnamesi) tasdik edil. mek üzere Ökonomi Bakanlığına gön- derilen şirketin, kurum buyruğu alın- dıktan sonra tütüncü köylülerin de bu- na ortak olmasına çalışılacaktır. Şirketin şimdilik başlıca amacı, tütün çiftçilerinin ürünlerini kolay- lıkla meydana getirmeleri, ve satım iş- lerinde aldanmamaları için her - türlü yardımları esirgememek ve tütünlerin verimini artıran bütün sebebleri anık- lamaktır. Şirketin yapacağı bir iş da- ha vardır ki, iç ve dış piyasalarda Baf- ra tütünlerinin tutum ve sürümlerini artırmak için, geniş tutarda propagati- daya girişmektir... #aklk Bafra'da bundan başka, _naklîyat işlerile uğraşmak üzere bir (nakliyat limited şirketi) kurulmak üzeredir. Bu yeni şirkete ait (esas nizamnam:) anıklanmış olduğu için şu günlerde imzalanarak — tasdike gönderilecektir.. Milyonlarca kilo tütün yetiştiren bir yerde ökonomik işleri üstünleştirmek olmazsa elli defa görüp dinlediğimiz operalara bazan bir tek sanatkârı dinle- mek için tekrar gideriz? Evvelâ sanatkârın şahsiyeti inkişaf etmeli; o vazifeleriyle birlikte kendisi de yükselmeli; bütün ciddiyetiyle sa- natın kudsi derinliklerine dalmalı; iş- te bir sanatkâr ancak bu süuretle vücud bulür. Tıpkr ilmin olduğu gibi sanatın da sonü, ucü bucağı yoktür; ilim ada- mr gibi sanatkâr da her zaman işin baş- langıcımdadır; sonuna ise hiç bir za- man erişemez. Ne kadar eski bir sanat- kâr olursa olsun, perde kalkmazdan evel geçirilen heyecanlı dakikaları bil- mez olur mu? Sanatı bütün yüksekliği ile kavramağa çalışanlar sanatkârlıkla- rını mükemmel bir dereceye getirmek için mütemadiyen çalışmaktan hiç bir zaman geri kalmazlar. İşte sanatkâr vicdanı budur. Kudret ve sanatile hem kendini, hem de bütün dünyayı mem- nun etmek, tenkide göğüs gerebilmek istiyen ve onu temine uğraşan vicdan. Sanatta en ön saf her zaman boştur. İşte biz, türk gencleri o yere sahib ol- mağa çalışacağız. Emine Saliha Ötgünç r_*Memîleketî’ostası ökonomi işleri için en büyük uğur, nakliye işlerinin düzenini yerine getirmek olduğuna gö- re bu ikinci kurumun da Bafra'ya çok arığlı olacağı umulmaktadır. Bafrada tütün alımı kızgınlığını saklamaktadır. İki Amerikan kumpan- de satın aldığı tütünlerin tutarı, yedi, sekiz yüz bin kilo arasındadır. Bafra- da bugünkü tütün piyasası şudür: — “ Bıçak, 50 — 105; görmez 7 — 15 kuruş., ş iğekAR Bafra tütüncüleri, yeni Ürünlerini demet ve denk yapmak için harıl harıl çalışmaktadırlar... Demetlerin bitmesi- ni bekliyen birçok alıcıların sabırsız- lıkları gösteriyor ki, bu yıl tütün pi. yasast daha üstün olacaktır, Duyduğuma göre iş bankası, Bafra tütüncülerine iki yıldanberi, ödünc para veriyor ve gününde alıyormuş.... Yalnız bu yardım genel isteğe göre ol madığı için birçok köylüler bu yardı- mın dışında kalryormuş.. Ökonomik iş- lerde uluşa ve ulusa asığlı kolaylıklar gösteren bankadan bafralıların iki di« leği var: 1 — Bafra'da kurulan bu şirketlere ortak olarak onları. esirgemesi altın- da bulundurmak, 2 — Köylüye verdiği ödünc paranın çevresini artırmak.. Fuad Kaynar. Adana Atatürk heykeli kuruluyor Adana, 14 (A.A,) — Dökümü biti - rilen Atatürk heykeli bugün şehrimize getirilmiştir. Boyu 3 metre 75 santim. dir, Birlikte gelen heykeltraş heykelin çevresine konulacak figürleri bu işle uğ raşan heyete göstermiştir, Beğenildiği ve karar verildiği takdirde bunların da döküml. h başl: ktır, Çankaya Spor kulübünden: Top mecmuasındaki profesiyo- nellik ve milli küme hakkında ya- zılan yazılar ile kulübümüzün hiç bir ilişiği yoktur. : ine | ANKARA FUTBOL HEYETİNDEN 18. 1. 1935 cuma günü yapıla- cak lik maçları. 1 — Çankaya - Muhafız Gücü ikinci takımları, Saat 9.30 da, ha- kem Necdet 2 — Demir Spor - Güvenc Spor birinci takımları. Saat 11,15 de, hakem Obitz 3 — Muhafız Gücü - Çankaya birinci takımları. Saat 13,15 de, hakem Ömer. <AEMRURS NOT: 18. 1. 1935 cuma günü başlıyacağı ilan edilen ikinci dev- re lik maçları 25-1-1935 cuma gü- nü başlıyacaktır. yasının 934 ürününden tonga biçimin- Türk iacıla)ı dersleri (Başı 1 inci sayıfada) kümetlerinde hiç bir zaman bir- lik manzarası olmadıktan başka bazan hedefleri biribirine zıd fır- kaların da koalisyon yaptıkları vaki olduğunu ve küçük parçala- rın bir araya gelmesi için ünifiye fırka tiplerinin doğduğunu anlat. mıştır. Bundan sonra da, parlamentodasge- niş bir ekseriyetle iş görecek fırkalar olmayınca, millfbirlik cepheleri teşekkül ettiğini fakat ne böyle “millf birlikler,, in, ne de koalisyonların — müstakar ve sağlam bir devlet kuramadıklarını söy- lemiştir. Dünya devletlerindeki sıyasal fırka tipleri hakkımda örnekler gösteren B. R. Peker, evvela Polonya'daki sıyasal fırkalardan ve Leh parlamentosundaki “programsız partiler,, den ve bunların bir hükümet fırkası olabilmek için mu- ayyen bir vasfı, bir rengi olmayıp gü- nün hâdiselerine uyarak çalıştıkların- dan ve Polonyanın savaş 'sonunda ku- rulmuş bir devlet olmasına rağmen do- ğuda komünist Rusya, batıda da Riga koridoru bakımından Almanya ile ihti- laf halinde olduğunu anlatmıştır. — * Belçika'daki gryasal fırkalara geçen Bay R. Peker, liberalizmin hâkim oldu- ğu bu ülkenin, rejimini terketmemek yolundaki ısrarını izah etmiş, neticede Belçikanın 76 mebusu katolik, 28 me- busu liberal, 70 mebusu sosyalist bir parlamentoda katoliklerle sosyalistlerin 105 kişilik bir koalisyon bükümeti ile rejimlerini idameye çalıştıklarını söy- lemiş, prensipleri — biribirine zıd olan bu iki fırkanın, Belçika gibi iç ve dış sıyasasının tanzimi çok çalışmaya muh- tac olan bir devletin böyle bir vaziyet- le nasıl bu işi başarabileceği hususun- da insanm tereddüdde kaldığını söyle- miştir. Çekoslovakya'nın da savaş sonunda doğmuş devletlerden biri olduğu halde 15 gibi yüksek sayıda ve isimlerini bi- le insanın hatırında tutamıyacağı ka- dar çeşidli, biribirine zıd ve uzlaşma- larına imkân olmıyan fırkalarla parla- mentosunun karışık bir vaziyet göster- diğini söyliyen Bay Peker, böyle bir karışıklık içinde Çekoslovakya — gibi dört tarafı revizyonist devletlerle çev- rilmiş ve bu devletlerden ayrılmış top- raklar üzerinde kurulu bir devletin na- sıl idare edildiğine, — vaziyetini nasıl idame edebildiğine şaşmamanın güç ol- duğunu izah etmiştir. Bay Peker Macar parlamentosunun hıristiyan burjuvalar ve çiftlik sahib- Terinden mürekkeb sağ cenahla demok- ratlardan mürekkeb sol cenahtan teşek- kül ettiğini, Macaristan'da seçimlerin, bizdeki belediye seçimlerinde olduğu gibi açık reyle yapıldığını, sol cenahın, seçimlerin gizli yapılmasına çalıştığını ve fakat muvaffak olamadığını, bu ça- Jışmalarında devam ettiğini söylemiş- tir. Fransa'nın, hürriyet ihtilalinin doğ- duğu yer olması itibariyle — demokrat Ulus'un Romanı: 4 Benim Güna (MEA Yazan: ANNIE VIVANTI Mısır'ın nisanı, çölün üzerine, sıcak ve boğucu düşüverdi. aharın Akdeniz'de yaptığı bh:unaı.—,r, O müthiş kamâşire se- B b oldu; kum ve toz kasırgaları avada döndü; güneşi, alevinin Sıcağını teskin etmeksizin, sarım- tırak bulutlarla kararttı. Ve Darling, şimalin sislerin- |Zaten rahatsız olmuş olan hazik ciçek, o boğucu sert rüzgâ- Tn esişinde, sarışm başmı daha baygın eğdi. den XLV , Beklenen saat yakındı. Evde şimdiden endişeli gidip gelmeler, acele bir çağırışın kesiverdiği fr- , Son acele hazırlıkların te- m örten kısa gülümsemeler L — İngiliz hasta bakıcı, kolalr "|beyaz esvahlarile, şuraya buraya Tefrika: 56 hım CULPA) İtalyanca aslından türkçeye çeviren: NÜSHET HAŞİM SİNANOĞLU fışırdıyordu. Şen ve aydınlık ayrı bir odacıkta, bekliyen beşik, be- yaz beyaz parlıyordu. Doktor Matthews, acele geli- yor, ve başı biraz kel, alnr çatık, Darling'in yatağmma iğiliyordu. Yastıkların arasındaki solgun yüzceğizine parmaklarile babaca vurarak, — Cesaret!... saret. Ve sesini alcaltarak öbürleri- ne dönüyordu: — Biraz dermansızlık var.. Bir atalet tandansı, Ataletle çarpış- mak lâzımdır. “Atalet,,! bu kadar okşayıcı ve dinlendirici ahengi olan bu keli- -diyordu - Ce- me, doktorun dudaklarında yeni | ve korkunc bir mana alryor gibi idi. Hasta bakıcı ile alçak sesle Kaal AE? * — Atalet gelsin istemiyorum... Sonra daha alçak sesle mırıl- danmış sözler konuşuluyordu,. Darling, solgun, gözleri kapa- İr, işitmiyordu; Astrid, kızınım ü- zerine eğilmiş, ondan daha sol- gun, işitmiyordu. - Norman'la Harold, üzüntülü ve rahatsız anlamıyorlardı. Ve okşayıcı kelimecik, sakin odada, zayıf kanadlı bir kelebek gibi, rahat rahat yatan Darlin- g'in üzerinde yorgun ve hafif ka- nad çırpıyordu: — “Atalet,,! XLVI Parıltılar saçan bir nisan gü- rlinün batr saatinde, hayatla ö- lüm, Darling'in odasının eşiğinde rastlaştılar. Hayat, —Bu benim saatimdir,—dedi,. Ölüm, —Bu benim saatimdir.—dedi. Ve birlikte girdiler. . L W ER A e rre .- Astrid, bütün gece, acılar çe- ken kızının nemli eli elinde, onun / her ihtilacından kendi de keskin —a dan kendi de parçalanarak, baş ucundan ayrılmadı. Şimdi, şafakla, beyaz ve rahat, nihayet dinleniyordu. Hadise vu- kua gelmişti; imtihan geçirilmiş- ti. Astrid, hareketsiz, nefesini tutarak, o küçük eli hâlâ elinin içinde kapalı tutuyordu. Bu el ar- tik nemli, artık yakıcı ve gergin değildi; gevşek ve serindi, çok serindi. —- Astrid, beşiğin bulunduğu u- zak odadan dönüp odaya girmek- te olan doktorla hasta bakıcıya yavaşça fısıldadı: — Uyuyor. Doktor, Astrid'i yatağın ya- nından kabaca uzaklaştırarak yak- laştı. Uyuyanın üstüne eğildi; sonra birdenbire, boğuk bir hay- kırışla dogruldu. Hasta bakıcı koştu; sonra morarmış kalakaldı. “İç emoraji.. Atalet.., Ba- yılma...,, - Uğursuz sözler, o sessiz oda- da karanlık kanadlarını çırpan kara yarasalar gibi uçuşuyorlardı. Astrid, bir an, bir şey anlama- dan, taşlaşmış durdu. Sonra göz- leri açıldı... ğ | Ve yere yuvarlandı. partilerin orada kuvvetle yer aldıkları- nı ve esasen Fransa'da fırkaların bir demokrat fırkasiyle sosyalist grupun- dan teşekkül etmiş addolunabileceğini söyliyen Bay Peker, çeşidli fırkaları anlatmış ve sosyalist — gruplarının en kuvvetlisinin radikal « sosyalistler ol- duğunu, bunların yalnız Fransa'nın iç sryasasında- değil, acunda da evrensel tesirler yaptıklarını ve yeryüzü hâdise« lerinde mühim roller oynadıklarını iye zah ederek: ö sınıf ihtilali edebiyatı bol bol yer al« dığı halde ceblerinde, kasalarında pas yet hakkından hiç bir zaman ayrılmaz. rentierdirler, demiştir. de ulusal, genel duyuşun idare ettiğini rinin idarede hâkim olduğunu söyle-« miştir. : rının klasikliğini anlatmış, liberal ve şa kadar ingiliz parlamentosunda var« lıklarını muhafaza ettiklerini, bu iki ne göre İmparatorluğun ahengini te« min eder görünmüşse idareyi onun ele aldığını, ekalliyette kalan diğerinin ise iktidardaki fırkayı kontrol ettiğini söy« muvazenesi bozulduğunu, dünyada sos« de de amele fırkasının doğduğunu, bu. le muhafazakârlar tarafından idare e« dildiğini anlatmıştır. Buridan sonra İsviçre'deki fırkalara geçen Bay Peker, İsviçre'nin kantons lardan mürekkeb bir devlet olduğunu hatırlattıktan sonra parlamento olarali konsey nasyonal, bakanlar heyeti yeri« ne de konsey federal mevcud olduğus nu, İsviçre'nin bugün radikal demoks rat, konservatör katolik ve köylü - ess ni söylemiştir. işaret etmiş ve bu gerekliğin dini hissettirdiğini söyliyerek misal olmak üzere İsviçre Cümhur Reisinin bu yoldaki fikirlerinin İsviçre konsey, madığını kaydetmiştir. için kabul edilen bir kanundan bahset- miş, bu kanunun matbuat serbestliğini ; anlatarak İngiltere nu söylemiştir. f ç Bay Peker 3 marttan itibaren ders. lerine devam edecek ve ilk dersinde ta- lJebeleriyle, şimdiye kadar vermiş oldu« kereler yapacaktır. Peker'in türk inkılabı derslerini yazar« biçiminde çıkan baş taraftaki cümle MUTLAK SURETTE OKUMALISIN Anne; baba, Yurttaş (Hilmi Ma- lik) H. Malik Evren'in bitiklerin- $ den birisini mutlaka okumalısınız. — 1 — Çocuk zuhu 2 — yaratıcı | küçük insan 3 — Demokrasi mefhu- » mu ve mücrimlerimiz 4 — Türkiye- $ de suçlu çocuk 5 — Türkiyede sine- € rıma öğütleri 7 — İnkılâp yolunda: — Fransa'da sosyalizmin tuhaf bir — telakkisi vardır: fransız sosyalizmi — Marksizm'e gitmez. Bunların — dilinde — ra, esham ve tahvilat doludur. Mülki- — lar ve kelimenin tam manasiyle birer — Diğer fransız fırkalarından da bah. — seden Bay Peker, Fransa'yı daha ziya- — ve üç renkli bayrağın verdiği birlik fiks — Bay Peker, ingiliz sıyasal fırkalasr — muhafazakâr cereyanların büyük sava- partiden birinin içinde bulunulan güs — liyerek savaştan sonra bu partilerin — yalizmin yayılması yüzünden İngilteres — fırkanın son yıllar seçimlerinde fazla — rey alan bir fırka olduğunu ve son zas — manlarda İngiltere'nin amele fırkasiye' naf fırkaları tarafından idare edildiği« l Yunanistan'ın da koalisyonlarla idas — re edildiğini söyliyen Bay Peker, libea — ral devletlerle çok fırkalı devlet tiples — rinin tarihe intikal etmekte olduğuna — devletler parlamentolarında -bile ken« — nasyonalinde hiç bir-itiraza maruz kals — İkinci bir örnek olarak da Bay Pes — ker, İngiltere'de komünizm ve sosyas — lizm propagandalarına — karşı durmak — ve mesken masuniyetini ihlal ettlğinl.; Eh.r gibi liberal bir. — memlekette böyle bir kanunun kabul e- — dilmesinin çok dikkate değer olduğı_ı-. v ğu dersler hakkkında münakasalrı müza«s — DÜZELTME: Dünkü sayımızda B. — ken (bugün gelen ve dün dersini veren) — (dün gelen ve dün dersini veren) şek- — t linde olacaktır. Düzeltiriz. 7 M ea P e Yha ve tesirleri 6 — Annelerin kızla- Ğ ÇAS A B N ği LA SAA detin '0 İŞİ e

Bu sayıdan diğer sayfalar: