23 Şubat 1935 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4

23 Şubat 1935 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SAYIFA 4 Sözün geliş, Alaturka müzik ve kanarya kuşu Geçen akşam, Ankaranın yan sokak- larından birisinde bulunan bir lokan- taya yolum düştü. Burada — bir radyo makinası, bir de, galiba, bunun Hopar- Mörüne bağlı bir gramofon vardır. Bun- da çok duyulmuş eski alaturka plaklar galınıyor. Bu lokantanın radyo ve gra- mofon gibi modern avadanlıkları başın- da pek wana uzun tellerle asılmış Üç kafesi ve içinde Üç tane sarı kanarya, Ben, lokantaya İlk girdiğim sır da alaturka parçalar çalınıyordu. Ka- feslerdeki kuşlara baktım: pek âz ha bele hiç gagalarını 2 ski biçim süsleri de vardı: Ta- veket ediyorlar; gıp da ötmüyorlardı. Ben, kendi besabıma, kafes içerisine kapatılmış bir kuşun ötmesinden hiç hoşlanmam; bu az çok bir adamın bo- garına basarak bağırtmak gibi bir şey gelir bana Fakat mademki bu kuşlar ötelin di- ye asılmıştı oraya; niye ötmüyorlardı? Ve ötmediklerine göre de ne diye bu tel örgünün İçerisine tıkılmışlardı. Ben, bunları düşünürken — alaturka havalar dindi. Lokanta sahibi, bir zik devrimi yapmak kararında olduğu: muzu hatırlamiş olacak ki Avrupa mer- kezlerinden aldığı bir havayı çalmağa başladı O âna kadar gagalarını açıp — Btmi- yen üç kuş, bir ağızdan şakımağa gi- riştiler, Alafranga müzik ve alaturka müzik bahsini kökünden söküp atacak çok de- Jiller bi ; İnsan sesinin gelişme- si ve düzen kazanması İçin ber türlü zenginliği kavrıyan batı müziğil mek için uzun uzun yazılar yasabiliriz. Fakat Ankaranın kenar lokantaların. dan birindeki bu manzara kıvaca bana anlattı ki: alaturka dediğimiz müzlb ten anlamıyan onu beğenmiyen yalnız kulakları Bethoven ve Mozart'ın nağ: meleriyle terbiye görmüş batı adamları değildir; kanarya kuşu bile onunla bir- likte ötmeğe lüzum görmüyor. M. N, ARTAM Alman veliahdı Prensin çantasında nazi aleyhinde kitablar bulunmuş Amsterdam'dan 11 şubat — tarihiyle Deyli Heröld gazetesine bldiriliyor: Bundan birkaç hafta evel sabık Kay- ser'in doğum günü idi, Bu münascbetle Doru'a birçok hediyeler gelmiş, bu ara- da sabık veliaht da babasınm — yanına giİtmişti. Ondan sonra — Almanya'ya — dönen prens alman sınırından geçerken güm- vük memurları eşyalarını araştırmışlar, bir bavül içinde nazilerin 30 haziran 1934 de işledikleri cinayetlerden bahse- den beyaz kitabtan binlercesini — bul- muşlardır. Bunun üzerine sabık vehiaht apış- mış kalmış ve nazi aleyhindeki bu ki- tabların kendi eşyası arasına nasıl ka- taştı. miştir. hakkında hiç bir şey söylüyeme- Gümrük ve zabrta memurları hâdise- yi gizli tutmak istemişlerse de para et- memiştir. Bu haber, kısa bir zaman içinde bü- 'tün alman işçileri arasında yayılmış ve Birçok eğlenceyi mucib olmuştur. Gümrük memurları hâdiseyi Berline haber vermişler, bu sobeble Hitler, eski vebiahti çağırarak kendisiyle görüşmüş tür. B. Hitler, hâdisenin kapanmış oldu- guna kanaat etmektedir. TÜRK ÇOCUKLARI TÜRK KUŞU'na uçucu üye yazılınız İYaBancı gazetelerde okudı_ıkİ'şırımıiî Almanyanın cevabı 17 yubat 935 tarihli Sunday gözetesi şu başmakaleyi yazı Times 'or: İngiliz ve fransızların 3 şubatta ver- miş oldukları bildiriye karşılık olarak almanların verdikleri cevab, bir derece- ye kadar eyi sayılabilir. İngilz - fransız anlaşması Avrupa kıtasında oturan ulusların münasebet- lerinde ummud verici bir safha açmıştı; alman cevabı ise bunu biraz daha ileri- ye götürmekte, hiç olmazsa geriye it- memektedir. Bundan sonra yapılacak konuşmalar için yolun açık bulunduğu aşikâr bir surette görünmektedir. Artık bu İşi ge- çiktirmemek lâzımgelir. Bu, büyük bir fırsattır. Henüz ye- nilmesi gereken birçok zorluklar ve bir- gok engeller yolun üzerine — durmakta ise de bundan kısa bir müddet evel pek uzak görülen, imkânsız sayıları yetler, bugün için ele girmiştir. Alman cevabı pek tutumlu yazılmış- tir ve tamamlanmış bir cevah olmaktan uzaktır. vazi- Bundan sonzaki müzakereleri yap- mak hususunda Berlin hükümeti bir te- ahhüde girmemekte, bele doğu andlaş- ması ve Almanya'nın Uluslar Derne- ğine dönmesi meselelerinde ise bütün bütün susmayı tercih etmektedir. Bunda açun Üzerindeki - silahlanma yarışına bir son verilmesi dileği tak- dirle anılmakta ve müstakil devletlerin biribirleriyle müzakerelere girişmeleri muvafık görülmektedir. Yalnız hava anlaşması — mevzuunda alman çevabı, nevi cinsine mahsus bir mahiyet gösteriyor. Almanya, böyle bir anlaşmayı doğru bulmakta, bunun için de alâkadar devletlerle konuşmalara baş- lamazdan evel Almanya'nın Londra'da ingilizlerle İhzari konuşmalarda bulun- ması teklifini ileri sürmektedir. Bu cevab, pek umud verici ve teşvik edici bir mahiyettedir. Tabif bunun ger- gçekleşmesi öteki devletlerin bundan en fazla istifade edebilmeleri sayesinde ©- labilir. Evvela bu cevab Almanyanın barığ hakkındaki arzusunu ve silahlanma ya- tışının önüne geçilmesi yolundaki dile- Gini d Büyük Britanya bakımından en baş- ta gelen teklif, bir hava anlaşması ol- duğuna ve bunu da esas itibariyle al- manlar kabul ettiğine göre ondan öte- #i kabil olacak gibi görünür. Vilhelmştrase'den gelen nota, bugün Almanyanın elinde mevcud olan hava silahlarının mevcudiyetinin kabul olun- duğunu iddia etmekte isc de fransızla- ran maksadı katiyen bu değildir. Sonra Almanyanın en önce Londra k hususunda gösterdik- leri arzu Üzerinde biraz duraklamak ge- rektir, Bundan Almanyanın her yerden evel Londra ile arayı düzeltmek istedi- &i anlaşilıyor. Şimdi Avrupa'nın dirliği, düzenliği için, mademki, bir işe girişilmiştir ; bu- nu gerçekleştirmek için bütün ülkelerin menfaatini gözetmek lâzım olduğu unu- tulmamalıdır. Almanya da, Fransa da bunu bu şekilde kabul ederek karşılık- İt barışın gerek gördüğü tedbirleri ala- caklardı. Herhalde bir anlaşmağa va- rabilmek için yapılması gereken birçok şeyler vardır. Fakat şutasını da - söylemeliyiz ki, devletlerin biribirleriyle anlaşması ve üşlerin yoluna girmesi hususunda bü- yük ümidler veren birçok işler, daha bugün başarılmış bulunmaktadır. ALMAN CEVABI VE DEYLİ HERALDIN MAKALESİ Alman cevabı bakkında 16 şubat 1935 tarihli Deyli Heraki gazetesi yazdığı Bir başmakalede diyor ki; Almanların Londra bildirisine ver- dikleri cevab, evelce yaptığımız tahmin- lere uygün çıktı. Her ne kadar güç de olsa, uzun da sürse bunun müzakerelere yol açacağı Habeşistan ve İtalya Mançester Gardiyen ga- zetesi de italyanları haksız buluyor 15 şubat 935 tarihli Mançester Gar- dyen gazetesi şu başyazıyı yazıyor- İtalya hükümeti, Habeşistana karşı olan durumunda gayet müsaadesir dav- ranmakta devam ediyor, “Bir ihtiyat tedbiri olmak üzere,, İtalya'da seferber- lik yapılmış ve habeşlerin italyan za- yiatını ödemeleri ve italyan bayrağının önünde saygı ile eğilmeleri meselesinde ayak direnmiştir. Bu esefle karşılanmağa değen — ihti- laf, geçen ikinci teşrin ayında olduğu hale dönmüştür. O zaman İtalya Valval deki italyan zayiatı için maddi ve ma- nevi tazminat istemiş, Habheşistan da bunu kabul etmiyerek uluslar derneği katında protestoda bulunmuştur. O zaman Uluslar Derneği konseyi fevkalâde bir toplantı yaparak bu me- seleye bir sonuc verecekti. Bunun ya- pılmaması, yalnız Habeşistan'a — karşı değil, ayar zamanda derneğin, İtibar ve şöhretine karşı da bir darbedir. Fransa ile İngiltere, Habeşistan: I- talya ile doğrudan doğruya müzakere- ler yapmağa İkha ettikleri zaman, hiç olmazsa, bu suretle bir sonucuna vara- caklarını umuyorlardı. Şimdi doğrudan doğruya yapılan mü- zakerelerin akamete uğraması karşısın. da Uluslar Derneğinin kendi — yerefini kurtarmak için başvuracağı tedbirler, çok geç kalmış olacaktır. Aynı zamanda kargaşalıkların önü- ne geçebilmek için c doğru yol, İtalya- nın ihtilaflı mıntakada bulunan aeker- lerini geriye çekmektir. Bu, bit parça izseti nefisten fedakâr. Tak olacaktır, ama italyan eldeki anlaş- maların hatırı için az çok müsaadekâr davranmas; sarureti de vardır, Afdub - Valval gibi ihtilaflı manta- kalarda italyan uskerleri durdukça o civarda bulunan vahşi habeş kabiylele- rânin buralarda hücumlarda bulunması- nn önüne zor geçilir. O zaman italyan. lJar da bunlara mukabele edecekler ve böyle davrammakta — haklı olduklarını söylüyecel terdir buna sebob, italyanlar olacaklardır. Zira on- lar, henüz kime aid olduğu kararlaştırılk Fakat ne olursa olsun, gene mamış olan ve zahirdeki belgelere göre habeşlere aid olması daha kuvvetle muh- işgal karşı temel bulunan toprakları — onlar etmişler, bu suretle habeşlere meydan okumuşlardır. Bugünlerde İtalya'da yapılmakta o- lan askeri hazırlıklar, durumu bir teh- Hikeye doğru götürmektedir. Bize kalır- sa arada bir bitaraf mıntaka yaparak işi halletmek doğru bir hareket ola- caktır. —— —— ve esas amac olan genel anlaşmaya eri- şileceği umulabilir. Londra bildirisi esas — itibariyle iki kısımdan mürekkeb bulunuyordu : Birincisi, genel bir anlaşmayı temin; İkincisi Lokarno andlaşmasına ilave &- dilecek bir hava andlaşması yapılması. Almanya, barığı özlemiş bir devlket olarak birinci kısımın gerçekleşmesini Balediğini ikinci kasmı için ise derhal, mümkün mertebe süratle görüşmelere bazır bulunduğunu bildirmiştir. Bu cevab, Londra bildirisini yazdık- ları bir zamanda İngiltere ve Fransa hükümetlerinin betledikleri dileğe uy- gun bir abenk gösteriyor. Fakat arada belki de Fransayı bu- kendi teklif ettiği işi yapmaktan ala- koyacak bir vaziyet ortaya çıkmış ola- bilir. Bu da, muhakak ki, durumu güçleşti- vebilir. Fakat apaçık bir surette dileği- ni ortaya koymuş ve eyi dileğini gös- termiş olanlar için bu durumu düzel- tecek vasıtalar bulmak. da imkânsız ol- mıyacaktır.” Bevaz kadın ticareti Uluslar Derneğinin bu işle uğraşan bölüğünde #ramsız deleğesi ve Fransa- daki düşmüş küçük kızlara yazdım der- neği başkanı olan Bayan A dö Semt- Krus'nrn bu mühim soysal mesele hek- kendaki yazısını, LS Mua'nın şübat sa- yısından alarak aşağıya yazıyorue; Eski kurunlarda esir ticareti yapı- lerdı, daha sonraları zenciler alımıp ea tılmağa başlanıldı. Beyaz kadın ticareti ise bu türlü alışverişin modarn gşekli- dir. Başkalarının düşkünlüğünden, sefa- detinden istifade etmek, bazı kimseler- ce en kolay para kazanma vasıtası ola- rak telakki edilmektedir. Kırk beş yıldanberi bu gibi mesele- lerle alâkadar olduğum için resmi ida- relerle suç ortaklığı yaparak değilee bi- le onların müsamahasından letifade ede- rek başkalarına fuhuş yaptırıp büyük servetler kazanan adamlar — gördüm. Bundan otuz yıl kadar önce Kaliforni- ya'da kadın ticareti yapan bir sendikz İle meşgul olmuştum. Bu şendikanın $8 milyon dolarlık bir sermayesi — vardı. San Fransisko'dan — savuşan başka bir sendika Arjantin'de — yerleşmişti. Bu sendika kapandığı — zaman sermayesi 200 milyon franktı. Fuhuş nedir? Teorik bakımdan bir fahişe, para mukahilinde kargısına ç- kan ilk erkeğe kendisini veren kadın demektir. Fakat ben kendi hesabıma, hukukf bakımdan bu tarifin doğru ol- duğunu kabul etmekle beraber, Küke el- de etmek veya marari bir isteği gider- mek için vücudunu para gibi kullanan her kadının fahişe telakki edilebilece- Bi düşüncesindeyim. Bununla beraber, meseleyi yalnız kanunf gerçeve - içinde gözden geçirelim. Fahişelerin çoğu işçi sınıfından — gı- kar ve bünda babaların, annelerin bü. yük bir mesuliyeti vardır, Son yaptığı- mız istatistiklerde, yüz vaka üzerinde altmış beş vakada çocuklarının düşme- lerine ebeveynin sebeb olduklarını gör- dük, Hattâ ebeveyni tarafından satılıp #sonradan derneğimize getirilen yedi bu- guk yaşında bir kız çocuğuna da rastla- dım. Bu acıklı hali ya ahlak duygusu- nun noksanlığına, yahut da ebeveynin, gocuklarını tahsil ettirmek ve terbiye etmek bakımından gösterdikleri Ihma- le atfetmelidir. Bir yıl içinde demeği- mize getirilen genc kızlardan yüzde 12 sinin okul şehadetnamesi — olduğunu, yüzde 14 ünün hiç okumak yazmak bil. mediğini ve geri kalanmmın da biraz ya- zı bildiğini gördük. Eyi aileden olupta düşerek herhangi bir sebeb yüzünden fahişelik eden kız- lar pek azdır. Bununla beraber - böyle birkaç tanesine rastgeldim. Vaziyetleri karakteristik olduğu için bunlar hak- kında birkaç söz söylemek isterim. Bunlardan, babası rengin sanayiciler- den olan bir tanesi, yazı geçirmek üze- re gittiği şehirde, oralara manevra yap- mak üzere gelen bir zabitle tanışmıştı. Bu zabit kızı baştan çıkardıktan son- ra terketti. Kızcağız bedbaht ve umud- suz bir halde ebeveynini bırakarak Pa- ris'e geldi. Birkaç gün sokaklarda do- laştıktan ve yanında bulunan az miktar- da parayı harcadıktan sonra, umumi bir bahçede bir kanapeye oturarak ağlama- ğa başladı. Onun bua halini gören bir kadın kendisine acryarak kızcağızı oda- sına götürdü. Orada üç gün kaldıktan sonra, kızla keadisine rastlıyan kedın bir Müzik Hol'e devama başladılar, Kız- cağız orada rastgeldiği, eyi mevki eahi- bi bir gencle tanıştı. Seviştiler. Acıklı mâazisini unutmak istiyen genc kız ba- na gelerek halini anlattı. Onu ticaret- hanclerden birine yerleştirdim. Bizkaç ay sonra da tanıştığı gencle evlenerek büsbütün düşmekten kurtuldu. Başka bir sefer de, gene eyi aileden olup bir adam tarafından iki küçük ço- Cuğuyla beraber terkedilen bir genc kız beni ziyaret etti. Londra'da bir iş bul- mağa çalışmış olan bu kız derin bir se- falete düşerek Fransa'ya dönmüş, Kar- tiye Lâten'e yerleşerek çocuklarını ge- çindirmek için fuhşa başlamıştı. Tahsi- li eyi âdi. Ona hastabakıcılık öğrettire- rek bir hastabaneye — yerleştirdim. Bu 23 ŞUBAT 1935 CU! a - iki misal de eyi tahsi! görmüş h'”: imkân bulunca ötekilere göre Gebü lay kalkınabildiklerini göstesiz. Derneğimizde — yaptığım göre, umumiyetle yerleşmiş bir Ö ce hilafına olarak, işsizlik gene MEİİ düşüşlerinde büylk bir zol oymamamif tadır. Çalışmasını bilen bir kadın yokf Kolay fuhuş yapamıyor. Kasaell bile hemen uslanıyor ve imkün btf va İşine avdet ediyor. Uluslaranası kadın ticaretine gel bundan otuz yıl önce cenub - 'na satıları kızların yüzde yetmiş bAfİ ta Avrupa'dan toplanan yabudi aei kendilerine iş bulunacağı vadiyle VÜ lar usak Ülkelere götürülüyordu. yakık da bu içi yapan adamlar kızlarla yüİ € bir nilkdh yaptırıveriyorlardı. Bit başka yerlerde gn genc kızla evi adamlar olduğunu biliyorum. Kocali” bunları yola çıkararak kendileri geleceklerini söylüyorlar, kızlar rikaya varınca kendilerini kocadaf b: ka bir şeyin beklediğini anlıyorl3” Hahamlar ve çok kuvvetli yahudi T hikleri bu ticaretle çarpışmakta Ol' larından şimdi bu türlü işlere ratti” mamaktadır. Gene kökleşmiş bir kanaatın -*f"' olarak beyaz kadırı ticareti daha Zİİ” de İşlerin eyi gittiği yıularda yaptı Netekini Uluslar Derneğine - verdiğ, raporda, son yıllardak! ökonomik mun kötülüğü dolayısiyle beyaz ticaretinin azaldığını ispat ettim. Savaşın da ahlak düşüklüğüne B tesiri olmuştur. Kocası cephede ve geçinmek için tarlada veya fabii galışmak mecburiyetinde kalan Çocuklarına eyice nezaret edememit ilmal de bugünkü ahlak düşkünlüğü” doğurmuştur. Bu hallerin önüne geçmek için Ü gök geyleri tadi) etmek ve gencliği * ha eyi korumak gerektir. Pransa'daki hürriyeti şahsiye ei mu dolayısiyle, derneğimiz gibi Küt yaştaki fahişeleri uslandırmağa VE” şan kurumlar büyük güçlüklerle kaff laşmaktadırlar. Bu gibilerin, ebevtl” lerinin yanına dönmemeleri gerek T birçok analar, babalar çocuklarımı almaktadırlar. Halbulki böyle kıf Üç dört günde uslanmaları imkânti” dır. Kendilerini terbiye etmek, onltf bir iş öğretmek gerektir. Çok defaki ebeveynlerine dade edilen kızlar hat bazan onların müsaadesiyle — yeni' fuhşa avdet tmkânını bulmaktadırlâf Fuhşun önüne geçmek için, küd',’ ların veya erkeklerin gelene, giden? kılması suç addedilerek şiddetle ct'; landırılmalıdır. Kılavuzlar, — wmumül '_ aahibleri ve kadınlara fuhuş ,-ı»uf“:' onların kazanciyle geçinenler içiğ oyl sürette hareket olunmalıdır. ğğ tâ daha ileri giderek diyeceğim Ki huş ortadan kalkmadıkça beyaz Kf ticaretinin de önüne - geçilemiyecektir Çünkü bunların ikisi de biribirine VW lıdır, Bütün uluslarda yapılan tahldt? sözlerimin doğruluğunu ispat etmittr Diğer taraftan da soysal bakımll tedbirler alınmalı, tahsil müddetini dört yaşına kadar uzatmalı, ,u..,k!;n’l okula muntazaman devarr larına m”lı;' eli etmeli ve meslek okullariyle gent koruma kurumları açmalıdır. — . İran da dilini özleştiriy?' El - Belag, I1 şubat tarihli say1$" da yazıyor: Iran edibleri ve ünüversite talebeltf” birleç aydenberi, Sranın ceki ditini G landırmaktadırlar. d Tahranda, yüksek muallim mektf | binde, bu hususta bir tetkik cemil kurulmuştur. $ Bu cemiyet İran dilinde mevcuü * lan yabancı ve hassatan Azab kelimf rini kaldıracak ve bunların yerin€ Tran kelimelerini kullanacaktır. İran dil cemiyeti, bu hususti program tanrim etmiş ve her haft toplantı yapmayı kararlaştırmışti!! j Bu cemiyet, eski Tran kelimelt”” ihtiva eden bir kamut hazırlıyaCi”” | Bu kamos maarif nezaretine takö lunacak ve tasdiki istenilecektir. rd' İranın en yüksek edipleri, ve İMT, eski lügatıma vakıf olan âlimler b miyette bulunmaktadırlar. vif

Bu sayıdan diğer sayfalar: