23 Şubat 1935 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5

23 Şubat 1935 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

e » 43 ŞUBAT 1808 CUMARTESi Bi V SAA : Si Dünkü spor (Başı I. inci sayıfada) Ankara Gücü ikincileri güzel bir oyunla Çankaya'yı 3 — 1 yendiler. Gençler Birliği de dünkü yazımızda tahmin ettiğimiz gibi zayıf rakibini 9 - 0 yendi. Gol sayısının çokluğu bugün De- Mir Spor'un — çok fena oynamasından doğduğu kadar Gençler Birliği akıncı hattının güzel tertibinin de bunda tesiri vardır, Gençlerbirliğinin geçen sene şgildi kaybetmesine sebeb olan Kemal sağ a- $Çıkta ve Ankara Gücünden geçen İhsan Bol açıkta çok iyi idiler. Biz bu maçta Gençlerbirliğini önümüzdeki mühim o- yunlar için hazırlıklı ve kuvvetli gör. dük. Ankara Gücü — Çankaya saat 15,45 de oyuna başladılar. Hakem mıntaka antrenörü Bay Obisti. Takımlar; Ankara Gücü: Natık, Salih, Ali Rı- za, Orhan, Semih, Bilâl, Abdi, Alâaddin, Fahri Saim. Çankaya: Vensan, Gazi, Fuad, Ni had, İbrahim, Hilmi, Mustafa, Ömer; Orhan, Ömer, Osman. Ankara Gücünde Natık ve Semih İlk oyunların: oynuyorlardı. — Yapılan değişiklik Cevdetin orta akımcı oyna ması idi. Çankaya kulübe yeni gizen bir kaç kuvvetli futbolcuyu —umumi merkezin mıntaka değiştiren âza hakkındaki ka- Yarı dolayısile takıma alamamıştı. Ta. kım, her zaman — gördüğümüz şekilde İdi. Oyuna her iki takım da ciddi bir şe kilde başladılar. Herkes maçı zevkle sey rediyor. Başlangıçta on dakika denk ve düzgün giden oyun sonra birar süra- tini kaybetti. Top etrafın; saran gamur Ya ağırlaştıkça ayuncular da durakladı. Şar, Tik İki taraflı hız sıraya bindi. Hâkimiyet zaman zaman bir takımdan diğerine geçiyor. Yirmi beş dakika ka dar Ankara Gücünün üstünlüğü göze garptı. Devamlı akınlar yapıyorlar. Fakat kaleci ile karşı karşıya kalan o yuncular topu ya dışarı atıyorlar yahut da bugün çok iyi oynayan Vensanın € line veriyorlar, Buna mukabil hiç u- mulmadık bir zamanda birden parlayan alev gibi Çankaya oyuncularını rakib kalenin önünde — görüyoruz. Seyrek, fakat daha müessir hücumlarla Çanka- yayı bugün sahadan kazanmış olarak çıkaracak vaziyetlerle karşılaşıyoruz. Son on dakikada oyun ortada do. laştı. Münferid akınlar yapılıyoru. Bu sırada top Ankara Gücü kalesine gir di. Bu topu kaleye atarken hasmı e- -—0 hareketleri gol sayılmadı. Bu arada ayağına tekme yiyen Salm alandan çıktlı Ankara Gü. gü takımı on kişi kaldı. 43 üncü daki kada Fabri yüzde yüz bir gol fırsatı kaçırdı. Birinci bölüm sayısız, bera berlikle bitti. Bu bölümde Çankayanın en iyi o. yuncusu Ömer, kaleci Vensandı. Anka ve Gücünden Salih, Orhan, Abdi gay- vetlerile takumı üdeta sürüklediler. İlkinci bölümde Ankara Gücünü bü. yük bir gayretle çalışıyor gördük. Bir an geldi tazyiklerini artırdılar. Fakat gol gıkaramadılar. Bu hususta Cevdet, Fabri birbirlerile yarış ediyorlardı. Ab dinin güzel bir şutu direğe çarptı, a vut oldu. Oyunun bereberlikle biteceği «ala. yılmıştı. Seyircilerde İlk zevk ve heye can kalmamıştı. Yalnız arasıra eporcu harı vertliğe teşvik eden sesler düyülü- yordu. Hava gittikçe kararıyordu. İki taraf oyunun sonlarına dağru sön bir gayret göstermeğe başladılar. Bu ga. Lışmada bilhassa Çankayanın on birü nin birden hücumu nerede ise bir gali biyet gölü çıkaracak vaziyetler doğuru- yordu. Oyunun sonuncu dakikalarına doğru Mustafa ile Salih sert bir kar. şılaşma ile yece yuvarlandılar. Bir an kavga edecek gibi oldular. Hakem iki vini de oyundan çıkardı. Bir bakem a- tışı yapıldı. Top ortalarda dolaşırken oyun bitti. Tei taraf da bugün geyretli ve gü. Ta bu maç mevsimin (lk oyunu olduğun dan takımlar ne de olsa İki aylık leti- rahatin tesirile çabuk yoruldular. Önü. müzdeki haftadan itibaren maçlar da ha zevkli ve heyecaniı olmcaktır. İstanbul maçları — . İstanbul, 22 (A.A) — İstanbul şam. piyonası futbo! maçlarına bugün de de. varı edildi. Günün en mühim maçı Galatasaray ile Beykoz arasında idi. fik hücumu beykozlular yaptılar, Ga- lataşaray bu hücumu başlangıcında kır- dı, Beykoz kalesi önünde sıkı bir taz » yik çenberi çevirdi. 45 dakika içinde çök kat't olan bu tazyik, Beykoz defan- yının enerjik oynaması yüzünden seme- re vermedi. Galatasaray ilk sayısını ye- dinci dakikada Beykoz kalecisinin ha- talı bir blokajı yüzünden kazandı. Bu gölden sonra, Beykozu çok canlanmış görüyoruz. t Oyun gene Beykozluların tazyiki ah tında ve çok seri olarak devam ediyor. oynamak mecburiyetinde kaklı. 16, cı dakika; Sağdan inen bir Bey « koz hücumu golle netjcelendi. Bu sefer de Galatasaray canlandı. Seri, canlr ve enerjik bir oyun seyrediliyor. İki taraf da tazyiki kendi lehine çevirecek sayıyı yaratmak için bütün gayretile çabalryor. Bu mücadelede Galatasaray daha talihli çıktı. 23 cü dakikada Mü - nevver cidden enfes bir şütle Galatasa- rayın ikinci gölünü çıkardı. Bu golül 29. cu dakikada gene Münevver anyi şe- kilde attığı güzel sayı takib etti. Oyun gittikçe sert bir cereyana doğ- tu giderek golsüz bitti ve Galatasaray Maçı 3-1 kazanmış oldu. TAKSİM STADINDA: Beşiktaş - Süleymaniye A. takımları karşılaştılar. Bu maç için herkes Be - şiktaşın galibiyetini muhbakkak sanı « yordu. Oyun Beşiktaşlıların hücumu ile baş- ladı, M. cü dakikada ani bir Süleymani- ye hücumunda sağiçin verdiği pası iyi kullanan orta muhacim Süleymaniye le. hine ilk golü yaptı. Bu gölden sonra ©- yun mütevarin bir şekilde devam etti. Maamafih, Beşiktaş, hiâlâ kendini sık - mak Tüzumunu hissetmiyordu. —40. e: dakikada Süleymaniye müdafiinin ha - tası yüzünden topu yakalayan Eşref, güzel bir şütle Boşiktaşın beraberlik na- yasını yaptı. Biraz sonra da devre 1-1 verziyetinde neticelendi. İkinci devre başlar başlamaz derhal hücuma geçen beşiktaşlılar, Süleyma - niye kalesinden ayrılmıyorlardı. Fakat bütün bu gayretler bopa gidiyor, gali. biyet sayısı yapılamıyordu. Bilhasaa 15. ci dakikadan sonza oyunu tamamen tekkale vaziyetine döken Beşiktaş, Sü- leymaniyenin tam manasile yaptığı mü- dafaa tâbiyesini kıramıyor, arada sıra- da çıkan Ümitli birkaç vuruş da neti - cesiz kalıyordu. Bu sıralarda Beşiktaş - klarla kevga çıkaran Süleymaniye o - yuncularından birini hakem dışarı çı - karmağa mecbur kaldığından bir müd- et de 10 kişi ile oynryan Süleaymaniye takımı hakikaten gayretli ve güzel bir oyunla maçı 1-1 beraberlikle bitirmeğe muvaffak oldu , ŞEREF STADINDA: » Vefa birinci takırmları karşılaştı. Maç hakemi Galatasaraydan Supbi idi. İlk dakikalar Vefanın hâkim bir oyunu ile geçti. Onuncu dakikada İstanbulspor müdafaasının soldan in - kişaf eden bir Vefa hücumuna birar la kayd kalması yüzünden, Enver vole bir vuruşla Vefanın fik gölünü yaptı. Oyu - nün bundan Gonraki kısmı mütekabil hücumlarla geçti ve İlk devre bu suret, le 1—0 Vefanın lehina bitti. İkinci devre başlar başlamaz, Vefa canlı hücumlarla İstanbulspor kalesini sıkıştırmaya — başladı. Fakat Sabih ve Samih'in yerinde müdahaleleri bu hü gumları neticesiz bırakıyordu. 20 İnci dakikadan sonra açılan İstanbuleporlu- lar mukabi) ve sık hüçumlara başladılar. Bu sıralarda İstanbulsporlu Reşadın Acun medeniy eti k; rşısında Bergama uygurları Acuna n saalan Bergama — uygurlu - kunun, bir aralık yalnız başına batı ve doğuyu aydınlatan Bergama kültürünün bugün bile gör kamaştıran — İnce sanat eserlerinin bir benliği var. Bu eşeizlik bizi Bergama uygurluğunun özünü, te- melini aramaya sürükledi. Bergama uygurluğu gok vekit san ve iddia edildiği gibi eğer bir. yunan (&ttk) medeniyeti gölgesi ise Bergama uygurluğunun çok yerde görülen ve bu. gün artık tamamen meydana çıkan ÜÜs - tünlüğünün sesebi nedir? Daha grek adı yök iken otta Asya - dan Hazer denizi, cenub yoliyle batıya akın ederek ön Asyada yerleştiği kabul edilca türklerle, gene orta Asya'dan Tu- na yoliyle batıya ve oradan bir kavis ya- parak adalar yöliyle Anadoluya gelen uygurluğu getiren türkler ne olmuştur. Buralarda kurulan medeniyette — rolleri nedir? Eskiden Rergama uygurluğunu Grek medeniyeti doğurmuş sanılırdı. Kü Gük Asya uygurlukları, bunları meydana getiremlere arama mevzuu olmazdır. Müellifler için, Asya tarihinin en bü- yük parçası karanlık bir örtü ile örtülü gibi Idi. Burası aşılmaz, yolsur, iptidat, bir az da korkunç zannedilirdi. Bu kıtada yapılan bütün medeniyet- ler doğmuşlar, büyümüşler ve en sonra işlerini bitirerek ölmüşler bilinirdi. Asya ile Avrupa arasında cograhi, topografl ayrılık gibi bilgi, uygurlük ay- rılıkları da görülürdü. Bu sebeble yunan medeniyeti Asya medeniyetlerinden son ra kendi kendine doğmuş, kendiliğindn bitmiş yepyeni ve mucize kabilinden bir medeniyet olarak — gösteriliyordu. Bu medeniyet Üzerinde Asya uygurlukları - man bir tesiri olduğu kabul edilmezdi. Arkeoloji bilimi bu işi aydımlatr, Es- ki uygurlukların toprak altında gömülü kalan taribi belgeglerini çıkardı. Şaşmı- yan bu tarihi vesikalara herkes hayretle baktı. Eski uygurluk çağlarını en doğru anlatan bu yazık taşlar, sanat eserleri, tarih biliminin en değerli hazinesi oldu. Bilginler bunu okumaya, gerçeği an- lamaya ve anlatmaya başladılar. Bu ger- ——— soldaa bir hücumundu top Vefalı mü . dafiin eline deydi. Ve İstanbulspor le hbine verilen penaltıdan, Enver, beraber. lik soyısını yaptı. Bu gölden sonra İstanbulsporlular daha canlı oynamaya başladılar. Oyunun sonlarına doğu gene Reşadın bir hü. çumunu Vefalr Süleymen favulle dur durmak istedi. Vefa aleyhine verilen firikik cezasından Fahri güzel bir vu ruşla İstanbulspor galibiyet — sayısını yaptı. Ve oyun ? — 1 İstanbulsporun galibiyetile neticelendi . SAYIFAB — çeği bulan emekler, bugün tarihin yönü. nül değiştirecek kadar güçlüdür. d Bu değişimi, Vaşington üniverali şark dilleri ve edebiyatı profesörü Doke tor Herbert H. Göwen Asya tarihi adlı — kitabının başlangıcında çok açık olarak — yazmıştır. & Göwen: Asyanın sannedildiği gibi. Avrupa'dan büsbütün ayrı ve barnbaska — bir kıta olmadığını, böyle bir anlayışın her alanda doğurduğu yanlışlrkları latmaktadır: * t “Gelişi güzel Avrupa Rusyası denie — len toprağı, şark karalarından ayır »— mak için uzun bir çizgi tasarlanmıştır. — Bu mevhum çizginin bir yerinde ayak ta duran bir sınır taşı var, Bu taşin — bir yüzüne Avrupa, öteki yüzüne As- ya adı konmuştur. Pekçok sebeplerden ötürü bu ay » — rıliş asılsızdır. Dipsizdir. Fakat böye le bir yanlışın tarihin akışı üzerinde — büyük tesizi olmuştur. Taribçilerin hem kendileri hem de mevzüuları, ta- Mmâamen yapmacık — (sun'i) olan kara topraklarr ve nlusal smırları — içinde — kaldılar, Bu ruhi baletten şikâyet eden bir — milellif diyor ki: A Bizim tarihi tetkik alanımız Höre - — dotunkine nimbeten daha azdır. Yuzan — tarihi dış âlemle biç bir iştirak ve mü- nasebeti olmayan bir halkın tarihi gi- bi gösterilmiştir.  Bu tarih harici münasebdeti ancak — barbarlara karşı olan bir muharebede — veyahut bir istilâya karşı müdafanda göstermektedir. p Fransız milelillerinden Renan, yak — niz İbrani, Grek ve Romadan ibaret — Üç ulusal teribin ancak bugün yeni a- gun Üzerinde özel (hususi) tesir yap - mış olabildiğini iddia ettiği zaman yalnız kendi neslinin değil arkasın - dan gelen neslin de ruhi haletini ifa- de etmiştir. Tarihe aid bu yanlış telâkkinin — tesiri, bilimin diğer şubelerine de geç. — miştir. 4 Bu son yıllara kadar ilmi mevzu » lar, esas menşeleri İle ve tâbi olduk- ları gruplarla bağlantısı aranmaksı < zin senki su sızmıyan bir komparti- manda kapalı imiş gibi sayılarak tet. — kik edilmekte idi. 4 Avrupa ulusları taribi de böyle tet- kik ediliyordu. Bu sebeplerdir. ki: Asyayı, Asyada yaşıyan insanların ve — medeniyetlerin diğer kıtalar Üzerin « deki hakiki tesirini aramak ve bu mü. nasebetlerinde, diğer kıtalarla muka -« yese etmek demek: Atinayı, Serhas ordularile tehdit etmekle ölçülebilir- di. Bergama: AVUKAT E. Kural T Nle iten Osmana favul verildiğinden ; Tefrika: 7 ——— ULUS'un romani San Michele'nin kitabı Yazan: Aksel MUNT Türkçeye çeviren: Nasuhi BAYDAR Sonra, onun ödevinin başladığı yerde be- nimkinin bittiği doğru muydu? Ben, son ve müsavatsız savaşın kudretsiz bir seyircisi 0- larak mı kalacaktım? Dudaklar kımıldamaz olduktan çok sonra, hâlâ benden yardım yal- varan gözlerden başımı çevirecek miydim? ize düşenin bir saman çöpüne yapıştığı gibi ellerime sarılan bu titrek elleri bırak- malı mıydım? Mağlbtum, silahsız değildim; elimde hâlâ kudretli bir silah vardı. Sonsuz uykunun uyuşturucusu vardı, fakat bende de iyiliksever Tabiat Ninenin bana tevdi ettiği uyuşturucu vardı. Ölüm, ilâcnı vermekte yavaş davranıyorsa ben meden, acı- Yı rahata ve ölüm halini uykuya çeviren ken- ilacımı vermiyecektim? Yaşamalarına "Yardım edemediklerimin ölmelerine yardım um değcil miydi? İbtiyar sör bana, böyle düşünmekle büyük bir günah işlemekte ol gumu; hikmetine erişilmez büyük Tatırı - Xin isteği böyle olduğunu, ölüm saatında 1s- tarab çektirdiklerini mahşer gününde affede- €eğini söylemişti. ün geldi ki Hotel de Avenir'- gün geldi ki Tit ğe başladı. O vakit kendimi yatağımın üze- rine atar, kızarmış gözlerimi knpaıd.nn ve biraz sonra Sant Antonio yeni bir mucize göstermeğe başlardı: Bütün tasalarımdan uzaklaşır, hulyalarımın teshir edici adasına doğru ilerlerdim. Ciyokonda gülümsiyerek Don dionizo'nun şarabından bir bardak dol- durur, kuvvetli ve zengin kan yorgun bey nimde gene dolaşmağa başlardı. Dünya gü- zeldi, ben genc, savaşa hazır ve galebeden emindim, Bağları arasında durmaksızın ça- lışan Mastro Vincenzo bana e_lini sallarken ben de, bahçesinin arkasındaki dik keçi yo- lundan kiliseye doğru çıhıdm.îr“::;: 'a oturup ayaklarımın dibine  ğ:ılılldı ıdını);ı füsunu altında kalır ve nasıl edipte kırmızı granit sfenksimi bu yalçın ka- yalığın tepesine kadar çıkaracağımı lmfli kendime sorardım! Muhakkak ki bu çetin bir iş olacak idiyse de kendi başıma bunun altından kalkabilecektim. *... Addio bella ciokonda... Addio presto ritorno..., Evet... evet, elbette yakında, pek yakında, ilk rüyamda dönecektiml.. Yeni gün doğuyor ve camların ötesinden sert bar kışlariyle, uyuyanı uyndıyw_du. G_oılefiı_m açıyor, yatağımdan fırlıyor, bir gülümseyiş- le onu karşıladıktan sonra elime bir kitab alıp gene masamın başına geçiyordum. İlkyaz geldi ve caddedeki at kestancleri- nin ilk çiçeği balkonuma düştü. İşaret bu oldu. İmtihana girip güç kazanılmış diplo- mamı cebime yerleştirdikten sonra Fransa - nin en genc hekimlik doktoru olarak Hotel de FAvenir'i bırakdım. ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Avenue de Villers (1) Doktor Munt, 2 ve 3, — Gece gündüz kapının çıngırağı; namcler, acele mektublar, ziyaretler... İşsiz kadın el- lerinde öldürücü bir silâh olan telefon, hak- edilmiş dinlenme saatlarına saldırarak, sinir- lere işkence etmek işine henüz başlamamış- tı. Salon her türlü, her cins hastalarla, daha gok sinir hastalariyle çabucak - doluyordu. Kadınlar di olduklarını, renklerinin yerinde olduğunu söyleyince şaşalar gibi olurlardı; fakat dil- lerinin bozuk olduğunu ilave eder etmez ra- hatlaşırlardı, ve gerçekten bunların dilleri de bozuktu. Bunlar için koyduğum teşhis şu idi: Gündüz, gerektiğinden çok pasta ve tat- lı gibi şeyler, akşam da hazmı güç yemek- ler yemeleri.. Ö devirde en doğru teşhisim, şüphesiz, bu idi ama hiç bir muvaffakıyet kazanamadı. Bunu kimse dinlemek istemez- di, kimse beğenmezdi. O zamanlar, h d peşinde koşan kibarların hoşuna giden h ı talık Apandisit'di. Bütün sinirli kadınları disit vardı ve kendileri de, tıbbi müşavirleri de böylece geçinip gidiyorlardı. Ben de, vaş yavaş onlar yaptım ve bir çok ki leri, az çok mu: tedavi ettim. An- kerindeki cerrahların bütün apandisitleri çı- karmağa kalkıştıkları duyuğu her yanda di laşmağa başlayınca apandisitli hastalarır Ürkülecek kadar azaldı. Korkunc şey! — Çocuğunu kucağına basan ana gibi, şı kadınlar, umudsuzlukla karınl | bağırıyorlardı: * isi, apand karmak mı?,, (1) Paris'te bir çadde.

Bu sayıdan diğer sayfalar: