1 Mart 1935 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 7

1 Mart 1935 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

1 WAaRT BESLİ v " CUMA_ Mt N yapıcılık ' Gazianteb Bugünkü Sayımızda — fotoğrallar ::"lvımı Gazianteh Mıl'ün: konağı- Projeleri vali, Anteb umumil mecli- Öyeleri ve mimarm dir arada abengi ü v:lım-. sayesinde meydana gelemiş- m;u_n—o vilayeti ihtiyaclarını kati ve bi Yatın Clarak belli ettiğindes ve T..::I,m yapan mimar Bemih Rüstem bi de Garlanseb muhitini, iklimini, 1|mııı Malsemesini ve idari teşkilatı ta- Rindan, Ukinel avan-proje İle hükü- | hükümet konağı da adliye ve jandarma, busus emniyet işleri ve başka şu! tirilmiştir Her türlü teşki muntazam daireler sında bağlantı münasebetler: iy ledilmiş bir tarzda çalışı neticesine fevkalâde iyi © bugün artık tamamen münal da bir yascadır. Vil rok çağırıldığı için, ve gerek yet me de 4 Gaztanteb hükümet konağı '::"lmıgı projesinin nihai taslağını m ylaştırmak kabil oldu, Bundan son- mf"'llni bastığımız makete aid esas İtler hazırlanarak, Anteb vilayeti en- h Nince kabul edildi ve Bayındırlık h':?himcz da onanlanarak, hükümet Ğ1 projeleri katileştirildi. "t (," bina vilayet evlerimiz içinde ida- '*ş!ıiıı. çok eyi taksimat ile tama- & bir araya topluyan birinci bina olâ> ar. Vilayet, mektubculuk, nüfus ida- SUsi muhasebe, emniyet ve jan- :—u işleri maliye, tapu, evkaf, maa- k;l."i“._- sıhhiye, adliye ve teftiş he- e. b bina içinde yer bulmaktadırlar. *Phesine bakıldığı vakit ortadaki Üç __:' Parça ile güzel ifade edilmiş olan Medhal vilayet makamı, — umumi Mecliz salonu, kütüphane ve doğrudan l_";u_yı valilikle fazla teması olan da- Ti bir araya toplar. Öbür kollarda Teti güdmek için kaza ve köyler gel yurddaşların varoşun dört bucağ küçük ve dağnık binalarda bir daireden Gbür dairelere gidegele ne kader zorlan- dıkları, ve dairelerin bu dağınıklık için- de karşılıklı muamelelerini bitirmek için ne zahmmetler çektikleri ve bundan dolayı ne kadar çok zaman ve para ve güc harcandığı hepimizin bildiği bir geydir. - Anteb vilayetinin bu teşkilatı bir araya toplamak için sarfettiği gay- reti takdir etmekten geri kalamayız ve vali Bay Akif'i bunu elde edici teşeb- büsünden dolayı kutlarız. - Cenub vila- yetlerimizde böyle bir vilayet evinin yükselmesi daha birçok bakımlardan da faydalı olacaktır. Bugün tafsilatını verdiği: zel binanın gelecek sene hakik kilmiş resimlerini okuyucuları rar gösterebileceğimizi ümid ederiz. iz bu gü- ULUS Bugünkü futbol maçı Bugün futbol meraklıları için yak- niz bir maç var. Saat 14 den itibaren Çankaya — Altınordu ikinci ve birim ci takımları — karşılaşacaklardır. Bun dan başka fikstürde bugüne Ankarâ Cü- cü — Muhafız Gücü oyunu da rastlı- yordu. Fakat zaruri bazı sebeblesle bu maç devre sonuna bırakıldı. Umartz ki Çankaya — Altın Ordu, Ankara Gücü alanına gelenlere bugün güzel bir - yunla zevkli bir spor günü geçirtirler, Altan Ordu, bu devrede ilk müsaba kssnı yapıyor. Şimdiye kadarki maç- larda sahada yenerek, berabere kalarak ve yenilerek likde üçüncü olmuştu. Fa kat hükmi galibiyetlerle sonradan An- kara Gücünün yanında ikinciliğe çıktı. Takım yenidir; içlerinde çok istidatlı gençler var; bir kaç oyuncusu da birim ci sınıftır. kiblerinin karşısında epeyce dayandığı Zaman zaman kuvvetli ra | nr gördük. Bu maçları bize, kararla ka- zandıklarını sahada teyid edeceği ümi Bazan da umulma dik bir maçta, yakasını güç kurtaran — Altın Ördü — takımının Çanakya karşısında alacağı netice spor cular önünde bir imtihan olacaktır. Çankaya Ankarada ve gittiği mmta kalarda on bir futbolcusunun da bera- dini vermektedir. beraberlikle ber oyunu ile nazarı dikkati çelbetmiş, enerjik bir takımdır. Üzerinde taşıdı ğı şampiyonluk ve birinci devre sonun da pavanının en ileride oluşu kuvveti hakkında kâfi bir delildir. Geçen haf ta hazırlıksız olarak yaptığı maç Sayı sız neticelenmekle beraber, Ankara Gü eüinün son zamanlardaki ilerleyişi göz önüne getirilirse, yakasımı ucuz kurlar dığını kabul etmek icab eder. Maama- fih teknik itibariyle rakibinden üstün dür. —.. Hava durumu Ziraat Bakanlığı meteoroloji enstitü- sünden alıman malümata göre, son 24 saat içinde Trakya, Ege mımtakalariyle Ortaanadolunun batı kısmında ve An - talya ve Silifke çevreleri yağışlı diğer yerler umumiyetle bulutlu geçmiştir. Soma'da 22, Uşakta 18, Tekirdağ ve Bandırımada 15 diğer yerlerde 1 ilâ 11 milimetre aarsında yağmur suyu ölçül - müştür. En düşük suhunot — sıfırın altında Karte'ta 22, Erzurumda 10 derecedir. Yurdun diğer yerlerinde gece suhu- netleri sıfırın üstündedir. En — yüksek subunet Adana ve Dörtyol'da 19 derece kaydedilmiştir. Dün Ankarada saat 14 de suhuünet 10 derece idi. Sağlık bahisleri Verem Veremlilerin birçokları zayıflamış- lardır, kuvvetli bir gıda ile bunların ehsiklerini tamamlamakla — hastalığın iyileşmesine de yardım etmiş — oluruz. Aslında toplu olan veremlilerin fazla kuvvetli yemeğe lüzum yoktur. Onla - tartısını muhafaza etmek beslemede esas olmalıdır. Veremlilete verilecek kuvvetli ye- mek esas itibariyle yağ ve albominden ibaret olacaktır. Bunlar hamur işleri ve kerli yiyeceklerle de takviye edilir- ler, Albominli yiyecekler et ve çeşidli, yumurta gibi maddeler mercimek gibi kuru sebzeler, — süt ve benzerlerinden ibarattir. Burada yumurta mosclesine biraz dokunmak isterim, bizde fazla ye- dirmek modasının en ziyade üzerinde yumurtadır, günde gör- mide toplandığı yiye $-10 yumurtaya kadar yiyenleri düm. Bu yüke tahammül etmek ve barsak için çok güç bir iştir. Esasen albominin fazlası da vücud için zarar- lıdır. En zayıf veremlinin günlük saf albomin ihtiyacı 100 gram olarak hesab edilmiştir. Sonra veremli bütün min ihtiyacını sade yumurtadan alacak da değildir. Bunun büyük bir kısmını et, süt, kuru sebze ve ekmekten alacak- tır. Biz sanatoryomda hastalarımıza günde iki yumurta veriyoruz. — Haydi bunu üç yapalım, faslası fazladır. İhtilatı olmryan veremlinin hemen hiç bir perhizi yoktur diyebiliriz. Yal- hiz mideyi bozatak fazla baharlı şey- albo- ler, keskin turşu ve benzerinden çekin- mek doğrudur. Veremli daima aynı sa- atlerde yemek, eyice çiğnemek) yemek haricindeki zamanlardâ kuru yemiş ve meyvalarla mide ve barsağı vakitsiz ça- lıştırmamak, her gün muntazaman defi hacet etmeği temin etmek gibi hazım yollarının hıfzıssıhhasına aid tedbirle- ve iyice riayet etmelidir. Sanatoryomda hastalara verdiğimiz bir günlük yemeğin vasati kalorisi 3500 dür. Bunu sabah, ikindi kahvaltıları ile öğle ve akşam yemeklerinde yani dört övünde verioyruz. Ve çok değişik ve hattâ öğlesi akşama bhiç benzemiyen bir yemek listesi ile bunlara tamimiyle ye- nilmesine çalışıyoruz. Veremlilere ti- Kara ve alkol tamamiyle memnudur, Bu yasağa Tiayet etmiyen hasta derbal sa- natoryomdan çıkarılır. Size hıfzıssıhha - istirahat ve yiye- cek tedavisini kısaca anjattıktan sonra nasıl tatbik edildiğini gözlerinizin ö- nünde canlandırmak için sanatoryomda yyatan bir hastanın günlük hayatını an- latacağım: Hasta yazın 6,5 da, kışın da 7,5 da uyandırılır. Derecesi alınır ve alkollü su ile vücudunun üst kısını oğulur, kal- kar tuvaletini yapar. Yazın 7,5 kışın 8,5 da kahvaltısını eder. Yazın 8,5 da kışın 9 da verilen İşaret üzerine istira- hat balkonuna çıkarak şezlonguna ura- mar, Bu esnada doktur kendisini görür, hatırını s#onar. 4,5 saat burada açık ha- vada istirahat eder. Üzerine güneş ge- Hirse balkon perdesi indirilir. İstirahat ettikten yarım saat sonra yazın 11,5 kı- yın 12 de yemeğe davet edilir. Yemeği bütün arkadaşlariyle bir arada yer. Sa- natoryomda bütün hastaların birlikte, bir arada yemek yemeleri mecburidir. Müstesnaları doktor tayin eder. Bir &e- at yemek ve bir saaat de serbest gezin- tiden sorra tekrar balkonuna gider. İki saat daha letizahat yapar, bu istirahat- ta tam sükünet meeburidir. Çünkü: u- yuyabilen uyuyacaktır. Yazın 15,5 da kışın 16 da ikindi kahvaltısını Bundan sonra üçüncü dela olarak gene öki saat ietirahat kürü yaptıktan sanra yazın 19,5 da, kışın 19 da akşam yeme- eder. ği yer. Bundan sonra verbesttir. yatınc Yazın ssat 21 de kışın 21 larına girerler, tam ya: lambalar söndürülür. Gece ve gündüz pencereleri açıktır. Kışın bir taraftan pencereler ğer taraftan kalorifer mütemadiyen yan dığı cihbetle yatak od derecesi 12 den aşağı düşmez ve 17 den rında hararet yukarı çıkmaz. Yemek odalarında dere- cei hararet 15 ile 20 araşındadır. İşte bu yaşayış veremliye hastalığı- nın eyi olması için en eyi şeraiti hazır. ladığı grip ve benzerleri gibi onu toğuk algınlıklarını, bi kapalı yerlerde yaşıyanları mütemadiyen taciz eden hat talıklardan da azamt derecede urak bi- rakır. Sanatoryomda yaşıyan böyle bir hat- ta ile dışardaki basta değil — sağlamın bayatını bile mukayese edecek olursa- nız bir veremliye bu hayatı kabul etti. rebilmek için onun sanatoryomda kısa bir müddet olsun bulunması zaruretini sizler de tasdik edersiniz. 11 senedenberi Sılkhat Bakanlığının Heybeliada'da açtığı ilk sanatoryomda bulunuyorum. Bu müddette 1600 den farla basta geldi geçti. Bunların için- de bu yaşayışı yadırgayan buna alışa- mıyan ancak birkaçı geçmez ki yalnız bu başlı başına bu usulün ne kadar de- gerli ve verimli bir usül olduğunu gös- termeğe küfidir. Ruhi tedavi verem tedavisinde mu- vaffakıyetin ruhunu teşkil eder. Dok- torun, sanatoryomda ilk vazilesi hasta- ya tam bir nikbinlik telkin etmektir, Yalnız bu bizde birçok yerlerde yapıl- dığı gibi kurukuruya teminat vermekle yapılmaz. Her hastaya hastalığının şek- li, yapılacak tedavinin tesirleri hak'kın- da açık malüâmat vermekle temin edilir. (Bitmedi) x Sazianteb hükümet konağının kuşbakışı görünüşü — — Perei ——— — un romanı Tefrika: 12 | San Michele'nin kitabı Yazan: Aksel MUNT Türkçeye çeviren: Nasuhi BAYDAR ö Oşlarla mı? Sözle mi? Bilmem. - Bildi- Şüdur ki kitablardan öğrenilmez bu; ne Ridir aların başucunda... Bu sihirli bir ver- » bazılarına doğarlarken bir hak tanım- 'y: bîqlanndın da esirgenmiştir. Bu ver- -hrılahıb olan hekimler ölüleri bile dirilte- €r, bundan mahrum olan hekim ise bir ;'“* vakası karşısında kendisi bırakılıp Bör, Ska meslekdaşına müracaat edildiğini leğe mahkümdur. 'irkaç zaman sonra, bu değeri ölçülmez Nıîm'": tarafımdan liyakat gösterilmeden, “hd::"ımi’ olduğunu keşfettim. Tam vak- Di he Unun farkına varmışım, çünkü kendi- “h.ğmmi' ve kendinden memnun bir adam & başlayordum. Bilgimin ne kadar az ünu, yardım ve nasihati hep tabiatten h':h_ehe olduğumu anladım. Zamanla eyi “l'"ln olabilirdim, şayed hastahaneler- h:#'nılın ve yoksul hastalarıma daha n p Elansaydım... halbuki bütün bu imkân- , zira moda olan bir doktor ol- Za) | _':o'h_hhn bir doktora rastladığınız va- endinizi eline bırakmadan önce olduk- ';’—İltın ve iyice tetkik edi Niı bir hekim olabilirse de ekseriya hiç Yle değildir. Çünkü, ilkönce sizin uzun derdinizi dinliyecek vakti yoktur; sonra, eğer henüz değilse bile snob olmağa, sizden önce Kontese bakmağa, uşağının kareciğe- rini tedavi edecek yerde Kontunki ile uğraş- mağa, boğmacası ağırlaşan küçük çocuğunu- zun yatağı başına koşacağına iltere elçi- liğinin gardenpartisine gitmeğe meyli çok- tur. Ve daha sonra, kalbi çok sağlam değilse bu uzvunun katılastığına dair reddolunmaz âraz göstermekte gecikmiyecektir. Tıpkı dört yanını çeviren zevk arayıcılar gibi baş- kalarının acısına karşı kayıdsız ve düuygü- suz olacaktır. Merhameti olmıyan, eyi bir hekim ola - mar. Vakit olurdu ki uzun bir iş günü sonun- da, psikolojiye daima alâka göstermiş olan ben, bütün bu budalaların bekleme salonun- da saatlerce neye oturup durduklarını ken « di kendime sorardım. Onlar neden bana ita- at ederlerdi? Neden yalnız elimi dokunmak- la acılarını durdurabilirdim? Dilleri söyle- mez olduktan ve ölüm korkusu gözlerinde okunmağa başladıktan sonra bile elimi alın- Jarına kayar koymaz neden, rahat ve hare- ketsiz, dinlendikleri olurdu? Vahşi hayvan- lar gibi uyuyup ağızlarından köpükler sa- çan Sent An tımarhanesi delileri, gömlekle- rini çözüp ellerini ellerime aldığım zaman neden sesleri çıkmaz, muti bir insan olurlar- dı? Bu, sık sık yaptığım bir smama idi; bü- tün gardiyanlarla arkadaşlarımdan çoğu bü- nu bilirlerdi ve profesör bile benim için : “Bu çocuğun vücudunda şeytan var!,, derdi. Benim delilere karşı gizli bir düşkünliü- ğüm vardı; onların koğuşunda, dostlar ara- sında gibi, rahat rahat gezerdim. Bunun s0- nu kötü olacağını bana kaç kere söylemiş- lerdi; netekim, günün birinde en eyi dostla- rımdan biri, kim bilir nasıl ele geçirdiği bir çekiçle, arkamdan gelip, kafama vurdu. Ken- dimden geçmiş bir halde beni hastahaneye kaldırdılar, Bu müdhiş bir darbe idi ve onu indiren dostum da işinin ehli olan eski bir demirci idi. Beni tedavi edenler kafa tasım- da bir kırıklık olduğunu sandılar, Halbuki biraz beynim sarsılmıştı. Bu münasebetsiz vaka dolayısiyle klinik şefinin de şu iltifatı- »a mazhar olmuştum : “Bu kâfir isveçlide bir ayının kafa tası var. Kafasının çekici kırıp kırmadığına bakmalı..,, Dimağ mekanizmam, kırk sekiz saat dur- duktan sonra, tekrar işlemeğe başlayınca, kendi kendime “bu işin sırrı belki elimde de- ğil, beynimdedir,, dedim, Bütün bir hafta, hastahanede, tepemde bir buz kesesi, ziya- retsiz, kitabsız, uzanıp — yattığım yerde bu mevzu üzerinde uzun derin düşündüm ve bu- nun, elden geldiği hakkındaki nazariyem- den, demircinin çekici bile, beni vazgeçire- medi. Pözon tambazhanesindeki kara panter dostça homurdanarak sırtüstü yuvarlanıp ko- ca ağzını korkünc bir esneyişle açarsen ka- fesinden uzattığım elimi niçin ön ayakları arasına teslim edebiliyordum? Lconi'nin pençesindeki çıbanı delip o koca dişi aslanı, bir haftadanberi, çektiği acı yüzünden üç a- yak nıermdc sürüklenmeğe medbsr eden kaymığı niçin kolayca çıkarabiliyordum? Pençeyi ilâcla duygusuzlaştırmak teşebbüsü muvaffak olamamıştı ve açtığım yarasında- ki cerahati çıkarmak için pençeyi sıkarken zavallı Leoni bir çocuk gibi ağlıyordu. Yaç rayı ilâclarken biraz sabırsızlık gdıtı_:dı; ancak boğuk bir gök gürültüsüne benziyen sesinde hiddet değil, onu ince dili ile yalı- yamamaktan doğan bir teessüf vardı. İşim bitipte Pözon'un zahmetime kerşi verdiği aslan yavrusu koltuğumda, cambazhazelen çıkarken bu ünlü aslan terbiyecisi bana: *Doktor, siz mesleğinizi yanlış seçmiş- siniz; vahşi hayvanlar mürebbisi olmnalıydı- nız,, dedi. Ya İvan? Nebatat bahçesinin bu şimal ayısı, beni görür görmez banyosunu bırakıp kafesinin parmaklıklarına dayanarak ayağa nasıl kalkar ve ucu siyah burnu benimkinin hizasında, uzattığım balığı nasıl sevine se- vine alıp yutardı! Bekçi bana bunu hiç kim- seye yapmadığını söylerdi. İvan, hiç şüphe- siz, beni bir çeşid yurddaş sayardı. Keramc- tin climde değil balıkta olduğunu öne sür meğe kalkışmayınız, çünkü ona ikram ede- cek bir şeyim olmadığı zaman da kımıldan- maksızın orada öylece ve canım ne kadar is- terse o akadar durur; beyaz kirpikli parlak kara gözlerini kırpmadan yüzüme bakardı. Tabil cnunla, kendisinden öğrendiğim kutul şivesiyle isveççe — konusurduk. Öz” xe ka- dar acıdığımı ve çocukken. doğum — yurdu- muzda, büzle: aresında, vapurumuzun yakım larmda yüzen iki arkadaşını anlattığım za- *man sözlerimden hir kelinteyi Façıtı maksızın dinlec Zer emindi. ( i

Bu sayıdan diğer sayfalar: