26 Mart 1935 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4

26 Mart 1935 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

SAYIHA 4« Garbta fikir hareketleri İngiliz partileri ve seçim — Le histan'ın genel sıyasasında Almanyanın yeri İagilterede yeni seçim — yapılacağı #öyleniyor, “Revü Politik et Parleman- ter,i bu münasebetle, şimdiye kadar in- giliz sıyasal hayatına hâkim olen mu - Bafazakâr, liberal ve işçi partilerinin bugünkü durumlarını gözden geçiri « yor: Muhafazakârlık ve liberallık araş- tırılırsa bunların, yüz yaşma girmiş bi. rer parti için tabil sayılan bir biçimde kocadıkları görülür, Ancak henüz par- ti yaşını doldurmıyan — işçi partisinin kocamasına ne diyelim? Anlaşılıyor ki bu parti, bügünkü ulusal hayatın öko- nomik ve şoysal metalarını sıyasal ala- na intikal ettiremez olmuşlardır . Bir partinin eskimesi, programının eskimesidir. Muhafazakârların tarihi programı Lord Hugh Cecil tarafından açık bir surette çizilmişti. Program şu esaslardan ibarettir; Ananeye bağlılık, yeniliğe karşı itimadsızlık, kırala ve kiliseye hürmet ve onların korunması we emperyalizm, Bu umdeler şimdiki cereyanlara intıbak ettirilseler bile on larda çok dinamik unsurlara tesadüf edilemiyeceği muhakkaktır. -Ananele- re bağlılık, yalnız şekle inhisar ettiği takdirde, bir nevi fikir tembelliği ve hattâ snobizm halini alır. Kıralı her kes, hattâ en ileri sol partiler bile sa- yar. Emperyalizme gelince bu, belki imparatorluğun kurtulmasına yarayan bir muvaffakiyetsizlik silsilesidir. İr . Janda meselesinin halli, muhafazakâr - lar partisini yeni ismi olan (birlik fır kası) isminden de mabrum ctti. Bu “birlik,, tabirine bazıları, bütün ulu » Bal kuvvetlerin birleşmesi manasını ver mişlerdi). Gerçekten, muhafazakârlar, 1931 seçiminde kazanan ve müdafaa et. tiği himayecilikle İnagilterenin kendi vasıtalariyle geçinmesini temin etmek . İstiyen ulusal partinin akidelerini gün geçtikçe benimsemcktedirler, Liberal partisine gelince onun, da. ha derin bir “eskilik,, i vardır. Bu “es- kiliğin,, şerefli bir sebebi var ki o da parti proğramının eyice başarılınış ol « masıdır. Gerçekten, bütün hürriyetler kazanılmış, erkek kadın herkes sıya . sal haklarını elde etmiş — bulunuyor, Memleketin zenginliğini yapan içeri- de ve dışarda ökonomik serbesti bugün kalkmıştır. Ancak, buna karşı hataları ve zaaflarına rağmen hüküm sürmekte olan ökanomik savaşla herkesi tehdidi altında bulunduran askeri savaş arasm da biticik duvar olan Uluslar Derneği, partinin uluslararası barış düşüncesin.- den doğmuştur. Eski liberal program başarılmış olduğu içindir ki Jiberaller, dalmi tekâmül kanunlarının hürriyeti her zaman korumak mecburiyetini koy. duğunu unutarak, sosyalizme doğru ak- mağa başlamışlardır. İşin asıl acıklılı. ğt geçenlerin ne toryliğe, ne de hürri. yet esaslarına meyletmemeleridir. Şu halde işçi partisi, İngiltereyi ge. decek günlere doğrü götürebilecek olan bir karşı fırka mıdır? Bu soruya cevab yermek için partinin nasıl doğduğunu hatırlamak gerektir. Bir yandan trade- mnionlarla, kooperatiflerin teşkil ettik- leri ökonomik hareketten doğdu. Öte yandan bundan elli yıl önce bazı mu » hitler, daha bir asır evelki aristokrat filozofların cümhuriyetçiliğini hatır . latan burjuva entelektüeller sosyalist- liğini inkişaf ettirmişlerdi. Fakat a - matör inkilabcılar mektebinin, ne a - merikalı Henri George ne de Alman . yalı Kari Marx gibi düşünmeğe alıştı- rılmış olmıyan ingiliz işçileri Üzerinde nüfuz ve tesirli olmamıştır. Bu halk, bir Toynbee'nin fikri ve sosyal eserini Charles Booth'la “selamet ordusu,, nun goysal ve dint eserini daha çok iyi an- İryordu. Nihayet, grev ve parlamento gyoliyle sıyasal faaliyette bulunmak im kânını gören bazı ihtısassız işçiler bir- Hikleri meslekden politikacıların “or . duları,, halini alarak işçi partisinin ku- rulmasiyle neticelenecek olan bir ha- teket doğurdular. Bu partinin etrafın- da yavaş yavaş en ileri sol unsurlar toplandı. Muhafazakârlığın ve liheral, Tağın bütün zaaflarını ve bütün kuvvet. lerini kendinde toplayan işçi partisinin Kirifeliği butdan ileri geldiği gibi o men süöratli inkişâfı da bu sebebtendir. Bu zaaflar ve kuvyetler arasında şun- Jarı görürüz: Mükemmel bir teknik teş. kilat; buna mukabil parti — üyelerinin en büyük kısmında görülen alakasızlık; ve nihayet muayyen ve değişmez bir esasa dayanan bir programdan ziyade bir “idarei maslahat,, programı. Bütün bunlara, her üç partinin müşterek der- dini de ilâve etmek gerektir. O da gahili geçimsizliklerdir , Biribirinden farklı muhitler ve ay- mu hallerin görülmesi bizi, parti durum. larının kendi meziyet veya noksanla « rından ziyade yaşadıkları âlemin mezi- yet ve noksanlarına bağlı olduğu yo « lunda bir hüküm vermeğe götürür. Fik bakika, seçim hakkının genişlemesi, sonra 1914 . 1918 savaşı ve en geç, bu> gün bile sürüp giden ökanomik savaş İngiltere sıyasal hayatını — baştanbaşa değiştirmiştir. 'Tarihi ve sıyasal bahislerde yüz yıl- lardanberi parlamentoculuğa alışmış o- lan bir ingiliz demokrasisi hayalini ok- şamaktan hoşlanırız, Hakikat şudur ki bundan yüz yıl önce, 25 milyonluk nü. fusu olan İngilterede seçmenlerin sa - yası 500.000 idi. İngilterenin seçim hake kını bütün yurddaşlara yayması elli yıllık, yani Fransadan 34 yıl soanra o - Tan bir hâdisedir, Bugün işçilerin en kuvvetli tarafı paritnin “resmi,, kalan kısmıdır. Bu . nunla beraber M. Ramzey Makdonald © küçük ve sönük “ulusal grupu,, nu muhafaza etmekte, M. Maxton da par- lak ve eğlenceli “müstakil işçi partisi,, ni hâlâ yaşatmaktadır. Seçim çalışmatarının en önemli ve birinci hâdisesi liberallerin izeri oldu; M. Loyd Corcun “Nev Deal,, inden bahsetmek iİstiyoruz. Bu Nev Deal'in maksadı İngilterenin kalkınmasını ve ihtimal ki M. Loyd Corcun iktidar mev küne getirilmesini temin etmektir. İh. tiyar politikacının plân: yeni bir şeyi taşımamakta ise de bu kurnaz adam plânında, halkın hoşuna gidecek şeyle- rin hepsini kaydetmiştir. Üyle ki Loyd Corcun “plânı,, nt okuyanlar, ingiliz efkârı umumiyesinin ne dilediğini öğ. renebilir, #&** Lehistan dış sıyasasının iki yıldan- beri esaslı surette değiştiğini biliriz, 1919 danberi sıyasasının çizgilerini hiş değiştirmemiş olan bu ülke 1933 de Al- manyaya doğru dönmeğe başladı, Yu « karda başka bir makalesini aldığımız dergi, Lebistenin dış sıyasası hakkında heşrettiği mühim bir yazıda bu ülke. ile Almanya arasındaki münasebetleri şöyle tahlil ediyor: Cermenlerle slavlar arasındaki düş- manlık, Avrupanın tarihi kadar eski - dir. Lehliler, ülkelerini müdafaa etmek için adım adım mücadelede bulün - dular. Nihayet onları paylaşmağa mu. waffak olan üç devlet bütün 10 uncu a- sırda ve 20 inci asrın başlarında elleri- ne geçirdikleri leh ülkelerindeki 1rki bhususiyetleri ortadan kaldırmağa uğ raştılar fakat bütün gayretlerine rağ- men muvaffak olamadılar, Hele Prusya bu hususta sarsılmaz —bir mukavemete maruz kaldı. Bismark, “lehlilere, yaşa. mak arzusunu kaybettirinceye — kadar darbe indirmeli,, demişti. Fakat dinle- rine ,mallarına, dillerine yapılan teca- vüzlerine rağmen yaşamak arzusunu kaybetmediler, Karl Marks 1848 de al. manlara dememiş mi idi; “lehlileri yut. tunuz, fakat hazmedemiyeceksiniz !,, 1919 da Lebistan devleti ihya edil « diği zaman Almanya yeni vaziyeti ka- bul etmedi. Mareşal Hindenburg," vaktiyle “alman olan her toprak tekrar alman olmalıdır.,, demişti. İşte bu su- retledir ki Almanya on dört sene müd. detle “bir mevsimli kdevlet,, dediği Lehistanı mahvetmek için durmaksızın Uğraştı; sıyasal alanda ve ökonomik a « landa uğraştı. Yaprlan plebisitleri tah- rif etti. Lehistanı bir kıskaç — arasına almak için Ruaya ile ittifak etti. Litu « anyayı Lehistan aleybine kışkırttı. Le. histanın Cenevrede daim? azalık alma- ması için entrikalar çevirdi, Danzig ve yukarı Silezya işleri hakkında durma » dan Uluslar Dergisine şikâyette bu « Tundu. Bütün bunlara, Almanyanın Le. h Yabancı gazetelerde Belçikadaki kriz Bir sanayi ülkesi öolan Belçika, çâ- Dşmasına ve yaşamasıma gerekli olan yeylerin en büyük kısmını dışardan ge. tirtmekte ve geçinebilmek için de, sı- nal ürünlerinin en çoğunu ihraç etmek mecburiyetindedir. Ancak, ekseri dev- Jetlerde proteksiyonizmin itikişafr, şim gittikçe a - zalmakta, Belçika ürünlerinin mahrec- leri birbiri arkası sıra kapanmakta ve bu yüzden de orada eşi görülmemiş bir ktiz çıkmış bulunmaktadır. Bu ülkenin gene sarsılınaz bir sadak: sına bağlı kalarak bütün kuvvetiyle kolay fakat zararlı olan, “paranın de- erini düşürme,, metoduna karşı dur » ması, bu gibi şartlar içinde daha ziyade takdire değer. Belçikalılar, ökonomik güçlüklere geçici bir çare bulmak Üze. te, soygunculuğun başka bir biçimi o- lan para değerini sistematik bir tarz. da düşürmekten hoşlanmamaktadırlar. Ökonomik kriz, haftadan haftaya artan işsizlik yükiyle çok had bir mali kriz doğurdu. Brüksel hükümeti devle. tin masraflarını enerjik biz tarzda kıs- tı; ulusa ağır fedakârlıklar yükledi; işlerin düzelmesini çabuklaştırmak için bilinen çarelerin hiç birini ihmal et- medi. Fakat ülkeyi yalnız hükürmetin az- miyle kurtarmak kabil değildi. Dış pa» zarlar Belçika ürünlerine kapalı kal- dıkça, buna muyaffak olmanın imkânı yoktu. İşte Belçikalı bakanlar bu şatt- lar içinde fransız arkadaşlarını görme- ğe gelmişlerdi. Belçika frangının yüzde 64,5 nis . betinde bir karşılığı olduğu için bu ül- kenin mali yardıma ihtiyacı yoktur. O- radaki krizin biricik ilacı, altın blokun- dan olan devletlerin hakikt bir “öko. nomik tesanüd,, sıyasası gütmelerinde olduğu için, belçikalı bakanlar Periste e histana karşı yaptığı ökonomik savaşı da ilave edersek iki memleket arasın - daki gerginliğin derecesi takdir olu « nür. Hattâ vaziyet, hemen hemen harp vaziyetini olup Trcitschke'nin en eyi tilmizi olan Bernhardi'nin şu sözünü hatırlatıyordu: "Harb, sulh zamanı #i. yasasının başka vasıtalarla devamıdır. 1933 senesi baharında ise vaziyet birdenbire değişti. Hitler iktidar mev. kiine gelmişti, 3 mayıs tarihinde neş . redilen bir tebliğ, Almanya başbaka- nı ile Lehistan elçisi arasında cereyan eden bir mülakatta M. Hitler'in, her iki memleket tarafından müşterek men- faatleri icabatının “ihtirassız, olarak tetkik edilmesi arzusunu izhar ettiği bildirilmişti. Bunun üzerine Uluslar Derneğine şikâyetlerin arkası kesildi; Lehistanla Danzig arasındaki münase. betler düzeldi. Ondan sonra yeni adım- lar atıldı. 26 kânunusani 1934 tacihli beyanname, her iki devletin, araların « daki münasebetlerde — “cebir kuvveti,, kullanmaktan vaz geçtiklerini bildiri » yordu. Bunu bir ticaret anlaşması takib etti nihayet 1 teşrinisanide Varşova ve Berlin höükümetleri, orta elçiliklerini büyük elçilik derecesine çıkardılar, Lehistanın, Almanya ile anlaşmak hususunda müsaid bir zaman intihab edip etmediği meselesi tetkika muh . tactır. Ancak teslim etmek gerektir ki Lehistan, başka devletlerin ve bil- hassa Fransanın kendisine kâfi dere - cede hürmet etmediklerinden şikâyet gi idi. Bundan başka Lehistan, vakit kazanmakta menfaat görmektedir. Nü. fusu, Almar.yanın nüfusundan daba ça- buk artıyor; ülkesindeki alman azlığı seneden seneye azalmaktadır. Diğer taraftan ber iki taraf gazete- lerinin neşriyatı bize öğretiyo rki Le- histan, Almanya ile bu anlaşmasından büyük sonuçlar beklememektedir. E « sasen bu anlaşma şimdiye kadar — bil. hassa ökonomik alanda — mühim so - nuçlar vermedi. Lehliler, “Almanya ile Lehistan arasında bir anlaşma imkânı. na inanan almanlar bulunması anlaşıl maz bir şeydir, Bu anlaşma imkânsızdır Biz, Lehistanı, barışması kabil olmtyan bir düşman olarak sayılmaz,, diyen General fon Seekt'in sözlerini henüz unutmadılar, dilik açık olan pazarları altın esa - Barih bir taleb şerdetmemişler ve pa- ta yardımını de raddetmişlerdir. Asıl mesele, yukarda da anlattığımız gibi, Belçika ürünlerine mahreç bulmaktır. Çekilen kabinenin mâliye bakanı olan B. Gutt, “fransız hükümetinin Belçi - kanın durumunu - çok iyi anladığını, ancak belçika bakanlarının da, belçika ürünlerine mahreç bulmak üzere Fran- sanın geniş bir hareketi birden yapa. mıyacağını anladıklarnı — “söylemiştir. Şu halde bütün umut, prensip itibari- le kararlaştırılmış olan fransız « belçi- ka ökonomik konuşmalarının sonucun dadır. Belçika frangı altın paritesinde tut. mak ve ökonomik krize, her türlü par- ai ve sıyasa işlerinin üstüne çıkarak çare bulmak azmiyle işbaşına gelen B. Tönis, gerekli olan yardımları bulama- dığı için istifa etmiştir. B. Tönis par- lamentoya, partilere ve ulusa mesuli . yetlerini anlatmak için sert, fakat doğ- ru bir surette, şunları söylemiştir: “Hükümete yardım edecek olan ulusal hamle ancak kısmen tahakkuk edebil- miştir. Ökonomik kalkınma İçin ge - rekli olan, güç fakat müessir, maddi ve manevi — şartlar elde edileme - miştir. Hattâ ekseriyetin bir kısmı güvenini bazan teessüfle, İstemiyerek vermiştir. Muhalefet hükümete karşı sistematik ve haksız bir taarruza ge - gerek, yerinde olsun veya olmasın, ba- kanları ve yapmak İstedikleri işleri şüphe ile lekeleyip ulusal kalkınma ha- reketine gerekli olan güveni baltala . mışlardır.,, Tönis kabinesinin parlamentoda rey- Te mağiüb olmaksızın, sırf belçika fran- gına kargı yapılan bazı haince taarruz. larla daha eyi ökonomi'k şartların mev. , Sud olmayışının, üzerine aldığı işe eyi bir tarzda devamına imkân vermeme - leri karşısında istifa etmesi Brüksel- de ciddi bir durum doğrumuştur. Baş- bakanın bu hareketi çıbanı deşmiş, ha. kikati örten perdeleri yırtarak enflas. yon ve devallasyon taraftarlarının ma- nevralarınt aydınlatmış, hulasa ulusu, kendisine karşı yapmakla mükellef ol- duğu ödevin karşısına koymuştur. Bel. Çika ulusunun büyük bir ekseriyeti frangı korumağa katiyen azmetmiştir. Katolik partisi de bu yolda karar ver. miştir. Liberal parti doktrininin ru« hu bakımından bunü İstemektedir. Sosyalist partisi ise işçilerin menfaat. lerini gündeliklerin satın alma kabili. yetini, kooperatiflerin, yardım birlik. lerinin ve sendikaların sermayelerini korumak için bu İşle alâkadardır. Buna göre selamet, ulusun bütün elemanları- mın parti rekabetlerinden, şahsi kinler. den, ulusal enerjiyi zayıflatan iç sıya- sa kavgalarından vazgeçerek yapacak » ları samimi bi rbirleşme hamlesindedir. Belçika ulusu kendini kurtarabilir ve kurtarmalıdır. Bu saatte akıldan geçi- rilebilecek iki ihtimal, ya bir ulusal birlik hükümeti, yahut da — belçika . Irların mizaclarına pek kolay uymıya . cak olan — otoriter bir hükümet teşkil etmektir. Lö Tan gözetesinin 19 ve 21 tarihli sayılarından, İngiliz notası ve Berlin ziyareti 19 mart tarihli Nevs Kronik! gaze- tesinin “ingiliz notası,, başlığı altında yazdığı başyazıda deniliyor ki: “Almanyanın ingiliz notasını alır almaz, hiç bir zaman kaybetmeden ce- vab vecerek hâlâ ingiliz dışarı işler ba- ikanının ziyaretini beklediğini söyleme. si memnun olacak bir hâdise teşkil et mektedir . Bu itibar ile dışarı işler bakanı ile B. Edenin Berlini ziyaret etmeleri ka . rarlaşmıştır Berlin konuşmalarından ne gibi ne- ticeler çıkacaktır. Almanya, Londra« daki fransız— ingiliz anlaşması esas « ları üzerinde konuşmağa taraftar oldu- ğunu bildirmektedir . Şimdi kendisini — öteki devletlerle müsavi bir duruma getiren Almanya, okuduldar - « * Emri vaki sıyasası 18 mart 1935 tarihli Noyer Zürketi Saytung gazetesi yukardaki başlık al « tnda yazdığı bir başyazıda diyor ki: Almanya hükümeti dünyayı bir ema rivaki karşısında bulundurmak istediğl zaman, yapacağı tezahürler için, eyice düşünüp taşındıktan sonra, daima bü « yük sıyasanın tatil arefesi olan cumar« tesi günlerini seçmektedir. İngiltere- nin cumartesi günleri sıyasacılarının hiç olmazsa kırk sekiz saat süren bu« susi yaşayışlarının başlangıcıdır; Jailt dünya görüşleriyle hareket ederek pas zara mukeddes bir gün ehemmiyeti ver miyen framsız cümhurluğu ise, pazar günlerini vilayetlerinde sıyasal banket ler vermeğe tahsis etmiştir Buna karşi cumartesi, gününe de “devlet genclik günü,, diye el koymüş ve ulusallaştır « miş olan nasyonal - sosyalist devlet idaresinde, pazar günü, icabında bükü metin kasden sıyasal kombinezonlar katıştırdığı geçid resimleri ve nümayiş ci kafileleri ile doldurulmuş bir devlet propaganda günü olmuştur. Batı ül- kelerindeki hükümet makinelerinin ve matbuatın pazar günkü kurumsuzluğu- nu, alman hükümeti, alman hükümeti, yirmi dört saatlik bir ilerilik ile kendi Jehine istismar etmesini ve bu müddet içinde de alman düşünce —makinesini iki kat fazla bir hızla döndürmesini bi- Hiyor! Raylış hükümetinin zilli çıngı- taklı müzika refakatinde sahneye koy- duğu 14 birinciteşrin 1933 deki Ulus « lar Derneğinden çıkış piyesi ve SA önderleri ile 30 haziran 1934 de yapı- lan kanir hesablaşmalar da hep böyle cumartesi günlerinin heyecanlı teza « bürleri olmuştur. Rayhş hükümetinin askerlik mükellefiyeti hakkındaki bu defaki kararı da gene cumartesi günü öğleden sonra verilmiştir. Üçüncü imparatorlukta tatil günle- rinin böyle sıyasal dram işlerine tah- sis edilmesi ingilizlerin mukaddes vi- kendlerini (hafta sonları) da tehlike karşısında bırakmaktadır. ... Raylış, barış andlaşmasının askeri maddelerini feshetmek ve askerlik mil- kellefiyetini tatbika kalkmış olmakla; devletleri bir emrivaki karşısında br « rakmıştır. Alman hükümeti, Londra tebliğine müsteniden görüşülmesi icab eden ber iki meselede de tek başına ka- Tarttu vermiştir. Almariya, daha yakın zamanlara kadar gizli tuttuğu ve ya « lan olduğunu ilan ettiği silahlanmasıe na dayanarak bugün, taleb edilen sıya sal bedeli vermemesi için öbür devlet- lerin tavizlerine hiç kulak asmamak « tadır, İsviçre gazetesi bu yazısındaki dü- şüncelerini şöyle bitiriyor: Alman dış sıyasasının arzü etmedi. ği orta ve doğu Avrupasındaki — misık görüşmelerini geciktirmek maksadiyle, Hitlerin, alman ordu kuvvetini temsil eden ayun kâğıdını vakitsiz oynayıp oynamadığı sorgusunun — karşılığı, 16 mart tarihli Berlin kararına karşı Bri- tanya kabinesinin alacağı durumdan an laşrlacaktır. ——— yalnız ileri-sürülen paktlar üzerinde değil, silahların tahdid edilmesi üze « rinde de konuşabilir. Böyle bir konuş- mada anlaşabildiği takdirde Almanya, belki de kendisi için gerekli olduğunu kati olarak ileri sürdüğü ordu mikda . rından bir mikdar eksiltme yapmaya razı olacaktır. Silahlanmanın tahdid edilmesine ta- raftarlık şuretiyle Almanya ordusunun berkangi bir —saldırım — maksadiyle değil de kollektif emniyeti kuvvetlen- dirmek maksadiyle kurulduğu da belire miş olacaktır. « Böyle hareket ettiği takdirde or. dusunu fransız ordusundan daha kuvs vetli yapmak Jüzumunu hisseden Al « manyanın bu karariyle — kollektif bir emniyete aleyhdar olmadığı, bilakis 04 nun İehinde olduğunu ortaya koymuş olacaktır. Bi

Bu sayıdan diğer sayfalar: