February 22, 1937 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4

February 22, 1937 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

——A4 Halkevlerinin kuruluşu B. Nafi Atuf Sayın Bayanlar, Baylar; 19 şubatr takib eden her pazar, artık memleket ölçüsünde ulusal bir bayram olarak kutlanmaktadır. * 19 şubat halkevlerinin kuruluş yıl dönümüdür. Bu yıl dönümüne, kendi “cebhesinden en uygun ve güzel armağa.- nr C, H. partisi her yıl 20-30 halkevi daha açmakla veriyor. Partimizin sayın genel sekreteri bu yrl da 31 yeni halkevi açıl- B dığını tesbit ettiler. Bununla memlekette halkevi sayısı 167 ye çıkmış oluyor. z Partimizin kültür merkezleri olan E halkevlerinin değerini ve amacını isa- î beti ve ulviyeti ile belirten nutuktan sonra, ben halkevlerinin işleri ve görüş K leri üzetinde size kısa malumat vermek 4 le iktifa edeceğim. 1936 yılı içinde program ve yer ha- zırlamaları gibi sebeblerle, bazılarında ilerdeki çalışmalarının selâmeti ve in- kişafı uğrunda durgunluklar olmakla beraber, umumiyetle — halkevlerinin maksat yolunda iyi ve verimili çalışmış olduklarını haber verebilirim, r ç : k K p B F Halkevlerinin arasıra toplantılar h tertib etmekle ve milli bayramları kut- ş “ — Jamağa önayak olmakla vazifesinin bit- tiğine kanaat getirmekten çok ileri olan ; ve onları partimizin hakiki birer kültür ı' merkezi sayan zihniyet, yurdun her köşesinde bu uğruda ödev alan ve ça- lışmaya geçen ülkülü arkadaşlar ta- rafından benimsenmiştir. Çatıs: altına çevresindeki, inanlı ve ülkülü yurddaşlardan bir kısmını topla yapabilen, onları sistemli ve metodlu bir kurabiln, mesuliyet ve şeref taksimi yapabilen, onları sitemli ve metodlu bir çalışmanım yeni yeni hedeflere ulaştık- ça bunu zevki ve gururu'ile yorgunlu. ğu unutturucu yoluna yöneltebilen her Halkevi, şartlar ve imkânlar göz önünde tutularak, ümit edilen verimle randrman verebilmiştir. Basit ve ulvi sır gençliğe müesse- /— senin kudsiyet ve hizmetini telkin ede- bilmekte, halkevini her zaman çevresi- nin en nezih entelektücl, en halkçı ve K en munis yeri haline koyabilmekte- dir. Memleketin her köşesinde çalışma; yetişme ve yeni, güzel bir şeyler yapma iştiyakiyle çırpınan aydın ve seçkin ele- R manlar muhakkak vardır. Muvaffak ol. manım başı, bunları meydana çıkarmak ve beraber çalışmak imkânlarını hazır- |» K lamaktır. p Hangi halkevi çevresinde halka isa- betli davalarımızı sev” seve dinletecek kudrette, iyi ve güzel konuşan beş on genç bulunmadığını ileri sürerse haklı O görülebilir. Haaği halkevi, çevresinde güzel sanat Tarın her hangi bir şubesinde, hiç ol. massa muhitine göre yüksek bir istida. dr olduğu keşfedilmiş bir iki yurd çocu- ğunun bulnduğundan habersiz görünür- se, mazur sayıla bilir. Hangi halk«vi, çevresinde güreş gi- bi, cirit gibi eski ve milli oyunlara, fut. bol, voleybol, kayak gibi heveslileri pek Tefrika No: 19 Kansunun Halkevindeki nutku çok sporclara ve hele atıcılığa biniciliğe aycılığa, denizciliğe merak eden elli alt- mış gencin henüz mevcut olmadığını-id- dia etse, bu, onun muhitini tanımamış ve yoklamamış olduğundan başka neye hamledilebilir? Hangi halkevi, hamiyet ve misafir- perverliği bir milli anane olarak tarihe kalmış ve düşmanları tarafından — bile darbrmesel olmuş türk halkının, refah seviyesi ne olursa olsun, hayırlı ve ve- rimli olacağına akıl erdirdiği her han- gi bir sosyal yardıma kayıtsız kaldığını ileri sürerse, bu hal ancak o halkevinin programlı ve sistemli bir harekete he- nüz geçmemiş olmasından başka neyi i- fade eder? Köylülerle şehirlilerin, bir çok şe. hirlerimizde bütün işleri güçleri bütün temasları ve alâkaları birbirine bu ka. dar girift olduğu için dünyanın en doğ ru olarak sınıfsız ve tezadsız bir mille- ti olmağa hakedişimiz meydanda durur ken, hangi halkevi şehir çocuklarının köylü kardeşlerine bigânekaldığını ve köylere giderek her hangi bir hizmetten kaçındığı, çalışmasının mazereti o- larak gösterebilir? Her şubenin ihtısasa ihtiyacı olmak la beraber buna malik olan bu hususu bir iki üye ile temin edene kadar durgun ve verimsiz kalmasına hiç bir makul se- beb gösterilemez. Mesclâ: bir müzik öğretmeni olma yan müzik kolu radyo ve gramafonla devamlı neşiiyat yaparak halka müzik zevki ve kültürü yayabilir, halk türkü. leri toplamağa çalışa bilir, halk oyunla. rmrı ve halk rakslarını, tertib ve teşvik edebilir. ve yine bunun içindirki, köycü- lük, kitabsaray, halk dersaneleri, sosyal yardım gibi şubelerin her halkevinde açılması, ancak bu işlere kendini vere- cek ülkülü elemanların varlığına bağ- lıdır. Ve bunlar da memleketin her kö- şesinde muhakkak vardır. Yukarıda serdedilen x. Mmüshei sas vabları kendi işlerinde hazır ve belli olan swa3'ler, her çalışkan halkevi tarafın dan bir kere kendi kedine sorulmuş ve buna göre yeni bir kalkınma ve hazırlan. ma yapılması ile, orada halkevi bütün canlılığı ve verimli belirmeye yönelmiş- tir. Arkalaşlar; Haikevlerine muvaffak olmak mukad derdir. Çünkü onjar, Kemalist rejimin halk terbiyesi ve halkın kültürel ve sos- yal yükselmesi bakrmından en esaslı ku rumlarndandır. Ve inkilâbçı Atatürk çocuklarının ellerinde gelişmektedir. Size bugün dağıtılan broşürler, ge- rek Ankara Halkevinin, ve gerek diğer halkevlerinin 1936 yılı içinde nası) ça- lıştıklarznı ve bir çok halkevlerinin ça- trları altında toplanan gençlerin ideal uğrunda şuurlu ve heyecanlı gayretle. rinin hesabını gösterecektir. Orada tem- sil; Konser, konferans, ve diğer sayı ların kabarıklığı elbette sevinç verici bir şeydir. Fakat asıl önemli olan cihet bir çok halkevlerinin halka daha fayda. ULUS —— Alman Dış Bakanının Viyana seyahati (Başr 1. inci sayfada) Son alman hariciye nazırının Viya- nayı ziyaretinden beri altı sene geç- miştir. Bir muvaffakıyete erişmek is- teniyorsa acele etmemek lâzımdır. Bir takım meseleler var ki bunların mana ve şümulü 11 eylâl tarihli alman - A- yusturya anlaşmasında Viyana hü meti tarafından kabul olunmuştur. A- vusturya başbakanı B. Şuşnig'in geçen pazar söylediği nutuk, bunu isbat eder. Bugün bahis mevzuu olan şey başlıca Avusturyanın iç süküneti ve kırallığın iadesi meseleleridir. Bu iki meselentn yalnız iç siyaset bakımından değil dış siyaset cereyanları üzerinde de mües- sir olabilecek mahiyetleri bakımından da büyük ehemiyetleri vardır. Kırali- yetin iadesi meselesi Alman - Avustur- ya anlaşması aleyhinde bulunanları se- ferber etmiştir. Bunlar bu hâdiseden istifade ederek Berlin - Viyana - Ro- ma mihverinin teessüsüne mani olabi- leceklerini ümid ediyorlar. Avusturya başbakanı B. Şuşnig kırallığın iadesi hakkındaki kararı milletin vereceğini söylemiştir. Almanya ile anlaşma aley- hinde bulunanlarr bu beyanat bir par- ça inkisara uğratacaktır. Çünkü Avus- turya milleti mühim anlarda daima en iyi kararları vermesini bilmiştir. Eden dönüyor Londra, 21 (A.A.) —Dış bakanı B. Eden yarınki pazartesi günü Lond. raya dönecektir. Bir bulgar cam fabrikasında yangın Sofya, 21 (A.A.) — Sofya civarın- daki cara fabrikasında bugün yangın çıkmıştır. Hasar bir kaç milyon JTeva tahmin edilmektedir. İnsanca zayiat yok. Atina, 21 (A.A.) — Kıral Jorj Ave- rof zırhlısı ile sakıza varmış ve bütün ada halkı tarafından coşkun tezahürat- la karşrlanmıştır. ——— lr, daha yakın olmak için buldukları ameli tedbirlerdir. Memleketin her kö- şesine yayılan halkevlerinde her mes- Iekten yurddaşlar, birbirlerini tanıya- rak, birbirlerine faydalı olmayı ve bir- birbirini yetiştirmeyi bir millet vazifesi telâkki ederlerse ve bunu çalışmalariyle ve eserleriyle gösterirlerse, bunun bü. yük inki'âb ve istikhal davasındaki aza- metli tesirini sezmemek ve görmemek mümkünmüdür? Şeflerinin en büyüğünün Atalığına mazhar olarak inkilâbların en insani- si ve en halkçı içinde yetişerek ken- dini vatan ve millet hizmetine hazırla. makta olan türk halkına ne mutlu. On- ların Halkevleri gibi evleri, ve içinde yetişecekleri ve yetiştirecekleri mek - tebleri var. 22-2.-1937 —— Ankara Halkevinde ün yapılan büyük kutlama töreni (Başı 1 incide) daki halkevlerinin ve Ankara halkevi- nin geçen bir çalışma yılındaki verim- lerini ve hamlelerini gösteren vitrinle- ri, resimleri, kitabları ve grafikleri tet- kik etmek için küme küme toplanmış- lar, bu büyük ve esaslı davâya bağlılık- larınr ve inanlarırır belirten bir şevk ve hararetle konuşmalarına başlamışlardı. * Ankara halkevi, hükümet merkezi- nin münevverlerine halkevleri denilen müesseselerin ulviyet ve isabetini bü- tün manâsı ve şümulü ile gösterebil- mek için bütün hazırlıklarında en düz gün, en başarılı çarelere ve tedbirlere baş vurmuş bulunuyordu. Bir yıl içinde hem keyfiyet hem kemiyet bakımından çok iyi sonuçlar alan bu evin bütün mensublarında davâ adamlarının ken- dilerine güvenen ve halkın rağbetinden ve alâkasından sevinç ve hamle alan bir müstesnalık vardı. Ankara halke- vinin faal üyeleri, bütün çalışkan hal- kevliler gibi, bu günün bu müstesna havasına hakikaten lâyık bir çalışma yaratmakla övünebileceklerini, kutla- ma programının mükemmel tatbiki ile bir daha ispat etmiş oldular. Saat on beşte çalınan istiklâl marşı huşü ile dinlendi. Alkışlar arasında söz alan ve baş sütunlarımıza koyduğumuz çok değer- li, çok içten, çok nüfuzlu ve tesirli nu- tukiyle Dahiliye Vekili ve Cumhuriyet Halk Partisi Genel Sekreteri B. Şükrü Kaya, beşinei yıldönümünü ve yeniden 31 halkevinin açılışını kutlayan töreni açtı. Bülün halkevleri çocuklarma ve memleket münevverlerine yeni ödevler, direktifler, şevkler ve hamleler veren bu nutku, Parti Genyönkurulu üyesi ve Erzurum saylavı B. Nafi Kansunun Halkevlerinin ne gibi bir hava içinde, ne gibi maksadlar için çalıştığını anla- tan, Halkevlerinin mukadder muvaffa- kiyetini tebarüz ettiren, Atatürk ço- cuklarına bu evlerle verilen mesuliyeti ŞETETİ eşsiz ödevi canlandıran - kıs- mı mahsusumuza koyduğumuz - etraflı ve kıymetli izahatı takib etti. Behçet Kemal Çağlar, ikinci sayfaya koyduğu- muz “Halkevinin çocuğu,, isimli, hal- kevlerinde çalışan ülkülü ve bilgili gençlerin şuurlu ve verimli heyecanını dile getiren şiirini okuduktan sonra; programın musiki kısmı muvaffakiyet- le tatbik edildi. Seçme parçaların Hal- kevi üyesi sanatkârlar tarafından usta- lıkla çalınması zevkle dinlendi; arada- ki milli musiki tezahürü de büyük bir ilgi uyandırdı; milli havaların milli sazlarla halk ağzından tekrarlanışı hal- kevinin büyük ödevlerinden biri üze- rine bir daha dikkatleri çekmiş oldu: halka vermek, halktan almak, her saha- da kültür seviyemizi yükseltmek ve bes- lemek vazifesi.. Beşinci yıldönümü ve- silesiyle halkevlerinin fikir ve prensip propagandası için iki yeni vasıtayı da- ha ele alması, iki esaslı, makbul ve pra- tik telkin cihazına daha kavuşması. ha- kikaten sevinmeye ve övünmeye değer bir şey oldu: birçok muhitlerde ve bil- hassa köylere gidilirken vasrtasızlık ve elemansızlık yüzünden telkinin en teş sirli safhası olan temsilden feragat et« mek yerine kuklayı ve karagözü ikame etmek hakikaten sadeliği ve isabeti biribirinden fazla takdiri hak eden bis keşif olmuştu. Kukla ve karagözün mas lâm ve munis tekniğini hiç bozmadan yeni senaryolarla, eski nükteleri ve tee kerlemeleri arasına istenilen fikir tels kinlerini serpiştirmkle çok iyi, amelt ve büyük neticelere varılabileceği mey4« dana konmuş oldu. Şekspir'in “Venedik taciri,, piyesia nin muvaffakiyetli tercümesinden bi parçayı muvaffakiyetle oynayan halkes vi amatörleri, olgun bir temsil gösterdiler. sanatı, Halkevinin diğer bir salonunda halş kevi üyesi sanatkârları resim ve heykeg sergisi de bu münasebetle B. Şükrü Kaya tarafından açılmış ve ıanat!arm& da gösterdikleri bariz inkişaf hararetli bir takdir görmüştür. Bazı yerlerden gazetemizi matbaaya vermeden evel yetişmiş bulunan tele graflar göstermektedir ki: Halkevleriş nin beşinci yıldönümü, her halkevinde, her memleket köşesinde heyecanlı ve manâlı bir hava içinde büyük bir milli bayram olarak kutlanmış yeni evlerik miz oralar halkının sevinci içinde açıla mış ve her halkevi bugünü değerlen« dirmek ve manâlandırmak için bütün e« meklerini ve imkânlarını miştir. Ankara halkevinin, geçen bir yıl zarfında bugün için en dolgun, en iyi randımanlar ve yarın için en büyük seferber et- ve en inandırıcı müjdeler veren çalış« maları ile her çalışkan üyesi takdiri hak etmiş bulunmaktadır. Halkevleri« nin bu yıldönümü bütün Türkiye genç. liğine yeni bir şevk ve hız daha kazan- DG muştur. İstanbuldaki tören İstanbul, (Telefonla) — Halkevle- rinin yıldönümü, yurdun her tarafında olduğu gibi, İstanbulda da büyük tö- renle kutlandı. Törene Ankara halke- vinde, Dahiliye vekili ve C.H.P. Genel Sekreteri B. Şükrü Kayanın nutkunun dinlenmesiyle başlandı. Eminönü Hal- halkevi reisi B. Agâh Sırrı Levend bir konuşma yaparak halkevle- rinin millet hayatındaki değerini anlat- tı. Tarih, dil, edebiyat şubesi reisi B. Halid Bayrı güzel bir söylev verdi; Halkevi orkestrasının bir konserinden sonra 20.30 da Alayköşkünde Halkevi amatörlerinin temsil ettikleri bir piyes seyredildi. Şişli, Beşiktaş, Kadıköy, kevinde Beyoğlu ve diğer bütün halkevlerinde de tö- renler yapıldı. Maça Kızı Yazan: Puşkin Lizaveta İvanovna onu, dehşet içinde dinliyordu. Demek ki o kadar ihtiraslı mek- tuplar, o ateşli istirhamlar, o cüretli ve 1s- rarlı takib, bütün bunları ilham eden aşk de- ğildi. Para! İşte onun ruhunun aradığı şey! Demek ki onun arzularını tatmin ve onu bahtiyar edecek olan kendisi değildi. Zavallı çocuk, bir haydudün, ihtiyar latufkârının ka- tilinin suç ortağı olmuştu!.. Ve gecikmiş pişmanlığının ıstırabı içinde acı acı ağladı. Herman sesini çıkarmıyarak ona bakı- yordu. O da sıkıntı içinde idi. Fakat ne kı- zımn göz yaşları, ne de acısının yürek sızlatıcı güzelliği duygusuz ruhuna heyecan vermi- yordu. Ölüyü düşünerek nedamet etmiyor- du. Onu korkutan bir tek düşüncesi vardı: kendisine servet ve saadet getirecek olan sırrı tamir kabul etmez şekilde kaybetmek. Lizaveta İvanovna, nihayet: — Siz bir cartavarsınız, dedi. — Ben onun ölümünü arzu etmedim; ta- bancam dolu değildi. Sustular. Gündüz oluyordu. Lızaveta Ivanovna şamdanda yanıp bitmek üzere olan mumu sö.ndürdü. Odayı solgun bir aydınlık ışıttı. Lizaveta yaşlı gözlerini silerek onları Her- mana çevirdi. O, kollarını kavuşturmuş, teh- dıd'edici bir tavırla kaşlarını çatmış, pence- renin kenarında oturuyordu. Bu haliyle Na- poleon'un resmini, şaşılacak surette hatırla- tıyordu. Lizaveta bu benzeyişe hayret etti. Nihayet sordu: — Evden nasıl çıkacaksmız? Sizi gizli merdivenden indirmeği düşünüyordum, fa- Helezoni merdivenden indi ve tekrar kontesin odasına girdi. Kontes dimdik otu- ruyordu. Yüzü derin bir sükün ifade ediyor- du. Herman kadının önünde durup korkunç hakikatten emin olmak istiyormuşçasına ©- nu uzun uzun seyretti. Nihayet karanlık o0- daya girdi ve halınım altında gizli merdive- nin kapısını bulup inmeğe başladı. Acaip bir heyecan içinde idi. Düşünüyordu: “Bu mer- divenden, aynı saatte, altmış yıl kadar evel, sırtında sırmalı bir üniforma, üç köşeli şap- kasını göğüsü üzerine bastıran genç ve mesud bir âşık, aynı odaya, yavasça giriyordu. Bu genç ,toprak haline inkrılâb edeli çok zaman oldu ve metresinin kalbi de bugün durdu..,, Merdivenin alt başında, Herman bir kapı görerek anahtarı ile actı, sonra bir koridoru kat bunun için kontesin yatak odasından * takib ederek sokağa çıktı. geçmek lâzım, halbuki korkuyorum... — Bu gizli merdiveni nasıl bulacağımı söyleyin, yalnız giderim.. Lizaveta İvanovna kalktı, bir çekmeden aldığı anahtarı Hermana uzatarak sarih ma- lâmat da verdi. Herman kızcağızın cansız ve buz g"ibi elini sıktı, önüne iğilmiş olan al- nını öptü ve çıktı. V Bugece bana merhum Baron W... göründü. Beyazlar giymişti ve: “Bonjur Bay müşavir,, dedi. Swedenborg Mes-nm geceden üç gün sonra, Herman, kontesin cenaze töreninin yapılacağı xxx manastırına gitti. Nedamet duymamakla beraber Herman, kendisine: “katil sensin!,, diyen vicdanınım sesini boğamıyordu. Onda hakiki iman yok ise de sürü sürü hurafeler vardı. Ölen kadının, hayatı üze- rinde herhangi bir zararlı tesiri olabileceği- ni sanıyordu ve ondan af dilemek için de ce- nazesinde bulunmağa karar vermişti.. Kilise kalabalıktı, Herman halkı yarıp geçmek için epiyce zahmet çekti. Tabut, kadife bir örtü altında, süslü bir mesnet üzerine konulmuş- tu. Ölü, elleri göğsünün üzerine kavuşturul- muş, başına dantelalı bir takke giydirilmiş, sırtına da beyaz satenden bir elbise geçiril- miş olduğu halde tabuta uzatılmıştı. Aile- den ve evden olanlar yanına sıralanmışlardıt Siyah kaftan giymiş hizmetçiler ellerinde birer mum tutuyorlar, ölünün çocukları, to- runları, ve torunlarının çocukları da büyük yas elbiseleri giymiş bulunuyorlardı. (Sonu var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: