6 Mart 1937 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 12

6 Mart 1937 tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 12
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

1937 Paris sergisinin bir maketi Bu büyük eser bir milyon franga mal olmaktadır tenzilât yapılacaktır. 1937 de Pariste açılacak olan enter- nasyonal serginin dünya ölçüsünde u- yandırmış olduğu alâka ve neşriyat, di- yebiliriz ki şimdiye kadar hiç bir sergi- ye nasib olmamıştır. Gerçi unutmamak lâzımdır ki, bu sergiye daha 1934 yı- lında karar verilmiş ve 1935 den itiba- ren filen hazırlıklara başlanmıştır. Fransada, sinema, radyo, gazeteler, mecmualar, afişler, uzun müddetten be- ri bu sergiye karşı alâkayı son haddine çıkarmak için seferber edilmiştir. Bu hususta propagandanın çok mahirane idare edilmiş olduğunu ve serginin ka- zanacağı muvaffakiyette bu propagan- danın çok mühim rolü olacağını kabul etmek lâzımdır. Serginin mevzuu: “Modern hayat- ta sanat ve teknik” dir. Bu sergi için, meşhur Eyfel kulesini ortasına alacak 0- lan 100 hektarlık arazi tahsis edilmiş ve burada mevcud bir çok binalar yıkıl- mış ve yeni icablara göre tadil edilmiş- tir. Serginin büyüklük ve ehemiyeti hak- Kında bir fikir vermek için bir milyar franga mal olacağını söylemek kâfidir. Sergide 240 muhtelif pavyon inşa edil- mektedir ve bu inşaatta geceli, gündüz- lü on bin işçi çalışmaktadır. Dünyanın €n meşhurları arasında sayılan bir çok mimarlar, dekoratörler heykeltraş ve ressamlar bu inşaati kontrol etmekte- dirler. Her millet, diğerlerinden geri kalmamak için, en iyi artistlerini kendi pevyonunun tanzimine memur etmiştir. Sergiye iştirâk edenler Birer pavyon vücude getirmek sure- tiyle sergiye iştirak eden milletlerin sa- yısı 42 dir ve şunlardır: Almanya, A- yusturya, Belçika, Berezilya, Bulgaris- tan, Kanada, Danimarka, Mısır, İspan- ya, Estonya, Birleşik devletler, Finlan- diya, İngiltere, Yunanistan, Haiti, Ma- caristan, Felemenk Hindistanı, Irak, İ- talya, Japonya, Letonya, Litvanya, Lük- senburg, Meksika, Monako, Norveç, Hollanda, Peru, Polonya, Portekiz, Ar- jantin, Romanya, Papalık, Siyam, İs- veç, İsviçre, Çekoslovakya, Sovyetler birliği, Uruguay, Venezüella, Yugos- lavya. Bunlardan başka bizzat Fransanın sergide hazırlamakta olduğu eserler a- rasında şunları saymalıyız: Mükemmel saraylar, gazinolar, müzeler. Avrupa- 'nın en büyük tiyatro salonu (yeni Tro- kadero) ışıklı havuzlar, modern sanat müzesi, keşifler sarayı, soğuk sarayı, 1- şık sarayı, deniz aşırı Fransası, fransız vilâyetleri, zanaat hayatı, planetaryom pavyonları. 160 tane endüstri pavyonu yapılmaktadır. Sen nehri üzerinde vü- de getirilecek tertibatla sular ışıklana- caktır. Eyfel kulesinin elektrik tesisatı bu münasebetle tamamiyle yenilenmiş- tir. Serginin devamı müddetince festi- valler ve şenlikler biribirini takib ede- cektir. Bunlar arasında şu tarihleri tes- bit edebiliriz : 1 mayısta iş bayramı; sembolik ge- Çi resmi, ansa sergiye fazla mikdarda seyyah getirtebilmek için bir çok kolaylıklar yapmaktadır. Sergiye geleceklere 20 frank mukabilinde bir hüviyet varakası verilecek ve bunlara o- tellerde, trenlerde, tiyatrolarda, ve hattâ otomobillerde bile 12 mayısta enternasyonal at müsa- bakaları. g 23 mayısta takızaferin yıldönümü şenliği, 5 ilâ 13 haziranda, enternasyonal çi- çek bayramı. 18 haziranda direktuvar bir gece. 26 haziranda Sen nehrinde su spor- ları. 29 haziranda dans bayramı, 3 temmuzda büyük Longşan gecesi. 4 ilâ 11 temmuzda “Cite” nin doğu- şu. 8 temmuzda “bir yaz gecesi rüyası” 21 temmuzda müstemlekeler bay- yüzüncü devrinde ramı. 27 temmuzda dünya boks şampiyo- nası. 30 temmuzda ve 10 ağustosta orta çağ tarzında fransız temsili. 12 eylülde bağ bozumu bayramı. Bütün memleketlerin en meşhur ti- yatro troplarının iştirakiyle büyük ti- yatro mevsimi, Bundan başka serginin devamı müd- detince büyük sinema temsilleri, 42 en- ternasyonal spor müsabakası. En büyük artistlerinin yeni kompoze ettikleri e- serlerin çalınmasiyle 18 gala müsame- resi vardır. Her türlü eğlencelerle loneparklar. İştirâk edeceklere kolaylıklar Sergiye diğer memleketlerden işti- rak edeceklere 20 frank mukabilinde birer hüviyet verakası verilecek ve bu verakayı taşıyanlar şu imtiyazlardan istifade edeceklerdir : Sergide dühuliye ücretinden 20 de- fa yüzde elli tenzilât. Lokantalarda yüzde on tenzilât. Müzelerde yüzde 25 - 30 tenzilât. Başlıca tiyatrolarda yüzde on tenzilât. Pariste asgari 5 gün kalmak şartiyle, yolda istenilen istas- yonlarda inmek hakkiyle, bütün tren- dolu zengin lerde yüzde elli tenzilât. Otomobillerde ve otellerde ucz tarifeler. Türkiyedeki sergiye gideceklere şark dmiryollarında yüzde 25 tenzilât yapmaktadır. 8, 50 ve 100 kişilik gruplarda tenzilât mikdarı sırasiyle yüzde 30, 35 ve 40 a çıkmak- tadır. ULUS 6 -3 - 1937 —— Atış poligonumnda 14 Ayda ŞŞ 29.000 kişi 500.000 .| kurs 1937 Paris sergisi Eğer istasyona g.uerken gazeteniz- de İspanya ihtilâlini okuyorsanız ve yolunuz stadyomun büyük kapısını ge- ride bırakan köşeye rastlamışsa bizim gazetelerin hâdiseleri sestendirdiğine hükmedersiniz: çünkü kulağınıza dur- madan ve muhtelif tonlarda silâh leri ve bağrışmalar gelecektir. Ankaraya ilk gelenler şüphesiz ki birçok yeniliklerle karşılaşırlar: değil Türkiyede, Balkanlarda bile bizimki kadar modern bir hipodrom var mıdır? Böyle bir stadyomu nerede bulabili ses- Tsi- niz? Gözünüzü çeken Ankara kalesi ilh.. Fakat istasyonla stadyom arasına sıkışmış ve sokak seviyesinden aşağıda olduğu için güzel ve geniş bahçesinin arasına gizlenmiş gibi duran şirin yapı belki o kadar dikkatinize çarpmıyacak- tır. Fakat o; büyük gar ile stadyom arasında kalmış olmanın talisizliğini unutturmak ve herkesi kendine çekmek ister gibi, durmadan silâh sesleri çıkar- maktadır. Bu imtiyazi ile de istediğini yapıyor: maç veya at koşusu olmadığı zaman hipodromla stadyom boştur. Tren saatlerinin dışında gar tenhadır. Fakat bu küçük bina, sabah açılış saati olan sekizden, kapanış saati olan 18,5 ğa ka- dar dolup boşalryor. Bundan on dört ay evvel, atış poli - gönunun ilk açıldığı gün, tanınmış av- cılarımızadan eski hariciye nazırr mer- hum Bay Asım şu hatırasını anlatmıştı: “Burası, benim rüyamı gerçekleştirdi. Bundan otuz sekiz sene evvel, Avrupa- da bir atış müsabakasını seyrediyor - dum. Yanımızda olan devrin tanınmış bir askeri “— Memleketimizde kimbilir, belki her köyde atış poligonları vardır. Siz türkler, dünyanın en iyi silâh kul- lanan insanlarısınız,, demişti. Evet; biz , türkler, dünyanın, en iyi silâh kullanan insanları idik. Fakat ben o zaman dos- tuma, koca imparatorluk içinde bir tek atış poligonu olmadığını, çünkü bizde otuz küsur sene süren Abdülhamid dev- rinin en büyük gayelerinden birinin de türke silâh kullanmasını unutturmak olduğunu söyliyemedim. Bizim milli spo-'arımız olan atıcılık ve atıcılığı ihya etmek ve yaymak şerefi cumhuriyetin- dir.,, Mavzer kullanan bayan: B iz içeri girerken dış kapıda bir genç bayan yanındaki erkek ar. kadaşına şunları söylüyordu : “ — Geçen defa tabanca ile onda al- ti isabet ettirdim. Bugün mavzer kul - lanacağım.... Arkadaşı kayıdsız cevab veriyor: “ — Mavzerle isabet güçtür. Gene tabanca at... iGenç Bayan aksi fikirde: “ — Mavzerle omuzda daha iyi ni - şan alınabilir. Bak göreceksin, bu sefer Paris sergisi maketinin bir başka görünüşü un attı Atış poligo - nunda bir Ba- yan tabanca i- ile hedefe n şan alırken Genç Bayan elindeki mavzeri yere bıraktıktan sonra nişan tablosu- na baktı ve haklı bir gururla: “Dörtte üç isabet var.,, dedi. © Bir avcı, gene avcı olan arkadaşı- nın attığı kurşunlardan hiçbiri- nin isabet etmediğini görünce takıldı: “— Tevekkeli değil, yanın- dan geçen tavşanı kaçırdın..,, Bti md daha iyi vuracağım...,, İçeri giriyoruz: güzel döşenmiş bir salon, dıvarlarda silâhlar asılı.. Adeta askeri müzenin teşhir salonu gibi bir şey.. Karşı taraftan durmadan silâh ses- leri geliyor. Genç bayanla arkadaşı bizden — ev- vel ve alışmış tavırlarla içeri giriyorlar. Asıl ateş yeri burasıdır. Teker teker veya çift çift atış yaprlabilecek geniş - likte sekiz bölme var, Nişan levhaları, müteharrik teller üzerinde gelip gidiyor ve atıcının istediği mesafeye duruyor. gelince İlk bölmede iki subay var ki mav - zer kullanıyorlar. Genç Bayan ve ar - kadaşı, bunların yanındaki bölmeye geç- tiler. Bayan yan gözle subayların silâ- hr kullanışına bakıyor. O da bu ağır si- lâhın pek kolay kullanılamıyacağını anlamış gibi.. Mavzeri.aldı. Kurşunu sürdü ve üzerinde birden ona kadar nu- aşağı yukarı bir 30 metreye kadra geriletti: bir dakika suren dikkatli bir nişan va- mara olan nişan levhasını şöyle ziyeti ve sonra ateş... Bu atış dört defa tekrarlanıyor. Nişangâh üzerine biz de genç Bayan kadar dikkatle bakıyoruz: dört atıştan üçünde isabet var... Küçük atıcılar. U çüncü bölmede iki küçük mek - tebli var. Anlaşılan iddialı atış yapıyorlar. Her atıştan sonra, heyecan- la atış tablasına bakıyorlar ve ellerin- deki kâğıda hangisi isabet ettirmişse bir şeyler yazıyorlar. Biz iddialı atışın sonuna yetişebilmişiz. Daha — küçüğü hem bol bol gülüyor, hem de arkadşiy- le eğleniyor: “ — Benim on dört puvanım — var. Senin dokuz... Ver paraları bakalım Diğeri de gülmek istiyor ama, şöyle acı acı gülümsüyor ve cebinden yeni bir 25 kuruşluk çıkararak fişek satan memura veriyor. Sonra kol kola gidi - yorlar. Baba - oğul. E n güzel atıcrlara dördüncü böl - mede rastlıyoruz: burada kır saç- I: bir zatla, bir harbiye talebesi var: öğ- reniyoruz ki bu zat emekli bir general- — dir ve yanındaki de oğludur. Memur diyor ki: “Baba oğul her pazar gelirler ve her cins silâhr kullanarak giderler. — Hangisi daha iyi nişan alıyor. — Tabift babası.. Geçen hafta iddia- İr bir atış yaptılar. Tecrübe başka şey... General kazandı. Bu zat Balkan harbında, cihan harbında, İstiklâl har- bında durmadan kurşun harcamış. Elli metreden fındık büyüklüğündeki nok- tayı bile vuruyor...,, ) 'Generalin nişan kâğıdının üzerine bakıyorum: hakikaten kurşun yerleri siyah noktacıkların tam ortasından geçerek onları masa üzerinde yapılmış gibi delmiş... İki avcı: s on bölmede iki avcı var; ikisi de orta yaşlı. Sağdaki her atışında isabet ettiremeyince arkadaşı takılıyor; — Tevekkeli değil, Dikmendeki tavşanı yanı başından kaçırdın.. Sonra silâhı kendi alıyor: belki beş dakika nişan alıyor, elini ileri geri oy« natıyor. Fakat anlaşılan, o da arkada « şından pek daha nişancı değil ki bu se« fer dostu; koca nişan levhasının — sağ köşesini sıyırarak geçen kurşun yerini göstererek gülüyor: — At martini debreli Hasan dağlar inlesin... Herkesi görebileceğimiz yer: A tış poligonu, yaş ve sınıf farkı olmaksızın, bütün aradıklarımızı bulabileceğimiz bir yer... Eski atıcılık günlerini hatırlıyan bir emekli subay, atıcılığa hazırlanan bir harbiye talebem — Ji, kadınla- rımızın askerlik hizmetleri görecekleri hakkındai sabırları büyük bir dikkat ve sevinçle takib eden genç kızlarımız, silâh atmış olmak zevkini tatmak iste- yen on iki yaşında bir küçük ve daha hatırınıza kim gelebilirse herkes... Ye- disinden yetmişine kadar herkes bura « da aynı heyecan ve zevkle silâh atmak- tadır. Mekteblilerimiz, sınıf halinde ve öğretmenleriyle beraber buraya gel- mekte ve atış talimleri yapmaktadırlar, Bu arada, en çok Gazi Terbiye Enstitü- sü ve Sanatlar mekebi talebesi geliyor- lar. Yüksek Ziraat Enstitüleri spor te-« şekkülünün atıcılık kolu, poligonun de- vamlı ziyaretcisidir. si, askeri ders gören bir li! Bir kaç rakam: P oligon açılalı 14 ay olduğu hal- de 20 bin kişi ziyaret etmiştir. Ya ni ayda 2000 kişiden fazla...Atılan kur« şunun sayısı yarım milyonu geçmiştir. Gelenlerin yüzde beşi yabancıdır. Bil « hassa bir büyük elçi, buranın devamlı müşterileri arasındadır. Geri kalan mik- darların yüzde yirmisi kadın ve yüzde otuzu da talebedir. Bilhassa kadınlar arasında gün geçtikçe fazlalaşmaktadır. rağbet Avcılarımız ve poligon. P oligon, her hafta cuma günü av« cılarımızın toplantı yeri olmak- tadır: Poligonun güzel bir kütüphane- si, bir okuma salonu, büfesi var. Anka- ra avcıları, haftanın cuma günleri ge * cesi burada toplanmakta ve avcrlığa aid getirtilen yabancı dildeki mecmualarla kitablardan faydalanmaktadırlar. Po- ligon idaresi ayrıca avcıların her istee diği malzemeyi de bulundurmakta ve satmaktadır. Atıcılığın — memlekette gördüğü alâka, milli teşekküllerimizin ve bilhassa halkevinin dikkatinden kaç- mamış; İstanbul, Elâziz, Kayseri beledi- yeleri İnhisarlar İdaresine müracaatla poligonun plânını istemişler ve çalışma tarzı hakkında malümat almışlardır. Bir çok halkevleri de, mahalli askeri ma “ kamlarla temasa geçerek alay ve tabur« ların silâhlarından faydalanmaktadır * lar. Atış poligonumuz; böylelikle de zel bir örnek olmak hususiyeti taşıyof. gü-

Bu sayıdan diğer sayfalar: