29 Mart 1937 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 5

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

K Â r ULUS ——— 29 -3 - 1937 Ankara Röportajları Sergide gösterilen Eti mangalı — Bu kömür sergisi kömür satmak için mi açılıyor? — H yır. — Kömür yakmayı yaymak için mi? — Hayır. — Kömüi. yakan vasıtaları nı öğrete- cek? — Hayır. — Kömürün oduna göre ekonomik ve teknik vasıflarını mr anlatacak? —F n — O halde en ucuz ve ideal ısıtma vasıtasını gösterecek... — Hayır. — Peki, bu sergi neden açılmakta « dır? — Bütün bu söylediklerinizi hep bir arada yapmak için... Ve hakikat gerçekten de budur; kö- mür sergisinin mayasını bir teksif işi teşkil ediyor. Serginin her köşesi iddia- lıdır. Meselâ bir pawyoncuk ki, içinde linyitle işleyen bir lokomotif, diğer kö- şesinde hava derecesine göre yanıp sö- nen bir soba vardır. Birincisi endüstri- nin bir zaferi, ikincisi sıhatin temel ta- şıdır. Onur salonu: Büyük kapıdan sonra greceğiniz ge- niş salonun “şeref salonu,, olduğunu ilk bakışta anlıyacaksınız: çünkü karşınız- da türk milletinin ve türk tarihinin şe- ref ve varlık sembolü olan milli şef Atatürk'ün güzel bir heykeli vardır. Yüksekte duran heykelin alt nda genç bir türk kızı ve erkeği türk dünyası a- dına büyük Öndere minnet ve şükran çelenkleri uzatmaktadırlar. Bu salonun duvarlarında sergiye iş- tirak eden dost devletlerin armaları var., Kömür sergisini hazırlıyanlar, bu endüstri işinde bile protokolu unutma- mışlar: milletlerin armaları alfabe sı- rasiyle ve protokola uygun olarak ha » zırlanmış. Daha bu salondan itibaren anlıyoruz ki bu sergide her şey düşü - nülerek ve özenilerek yapılmıştır. Kömür Yakan Türkiye Enternasyonal kömür sergisi niçin kuruldu? Sersîıle_ Eti mangalının ateşi: Bu salonun en büyük hususiyetle - rinden biri olan Eti mangalı dört güçlü kuvvetli madencinin omuzuna yerleşti- — Tilmiştir. Kömürden yirminci asır me- deniyetini kuran bugünkü insanları kısknadıracak kadar bir medeniyetin sa- hibleri cedlerimiz Etilerin ilk maden kömürünü içinde yaktıkları bu mangal sergiye geleceklere, genç cumhuriyetin kömüre verdiği değeri ve kömür dava- en mızın manasını anlatacaktır: biz, çok kömür kullanmaya hak kazanmış bir milletiz. Çünkü topraklarımızın altı kö- mür hazneleriyle doludur ve biz kömü- rü dünya yüzünde ilk defa kullananla- rın torunlarıyız. Sergideki kozlu Eti mangalından tam bir ay kömür ateşi sönmiyecektir. Alâkalılara kalite üstünlüğü ve çeşid bolluğu ile türk kö- mürünün bütün maziyetlerini bu ocak- tan yanan kömürle anlatmak ve göster- mek istemişler. Çünkü bizim kömürle- rimiz kömürün bütün kullan:ş şekilleri- ni, yerden çıktıktan sonra hiç ikinci işe lüzum bırakmadan başaracak vasıflar taşıyor: uzun alevli, yağlı, çabuk ya - nar, çok dayanır, fazla gazlı ve saire... Tıpkı kömür gibi, bu mangalı da yerin altından çıkaran Cumhuriyet çocukla- rı, ikisini birleştirerek bir gaye'yi an- latmak istemişlerdir. Üç devir: Bu , aye nedir? bunu onur salonun- dan geçerek gireceğimiz ve bakır stili- ze sütunlarla süslenmiş en büyük salon- daki üç tabloda görüyoruz. Bu tablo - larda üç Türkiye canlanıyor. Birincisi, yarı - sömürge olan im - paratorluğu gösteriyor: — memleketin milli servetleri yabancı kâpitalin ve ya- bancı tekniğin elindedir. Memleketin ormanları harab edilmektedir. Arka plânda stehin gönlü karartan dekoru Bir Saal gözüküyor. Türkiyenin yeşilliğini alrp götürenlerde bir mecalsizlik ve halsiz- lik göze çarpıyor. Bu devirde türk kâ mürü yabancı sermayeye bol faiz ve ka- zanç sağlayan bir vasıtadır, o kadar... İkinci devir: plân ve kalkınma devri İkinci devir cumhuriyetle beraber başlamıştır: plân ve kalkınma devri. Yabancı sermaye ve yabancı teknik, ye- rini mill? sermaye ve milli tekniğe terk etmiştir. Memleketin yeraltı ve yer üs- tü servetlerinin işletilen plânları ha - zırlanmaktadır. İnşa heyecanı bütün memleketi sarmıştır. Ağaçlar baltalan- maktan kurtulmuştur. Kömürlerimizin istihsaline başlanmıştır. Fabrikalar ku- maden köşesi rulmaktadır, Plân ve kalkınma Türki - yesi. Üçüncü devir: mesud Türkiye Üçüncü tabioya gözle- rimiz yaşararak bakıyoruz : burada cum- huriyetin büyük ideali mesud Türkiye gözüküyor. Fabrikaların bacası tütmek- tedir Memleket demiryollarla bic örüm- cek ağı gibi örülmüştür. Kömür ocak ları, bütün madenler işlenmekte, trak- törler, nakil vasıtaları kömür ve m'lli mahrukla hareket etmektedir. İkinci plânda yeşil ve bol ağaçlı Türkiye gö- züküyor. Stepten eser kalmamıştır. Her taraf ekilmiştir. Bayındır, yeni zaman * şehirleri ve buralarda yaşayan şen, dinç güler yüzlü cumhuriyet vatandaşı, bir tek kelime ile: mesud Türkiye... Bir bahtiyarlık vasfımız Acabha rejimin ideali olan bu Türkiyeye hangi yoldan gideceğiz?.. Sergi, bize şu- nu isbat ediyor ki, kömür, mesud ve ile- ri yurdu yaratacak vasıtalardan biridir. Çünkü, kalkınmamız, kömür istih - sali ve endüstrimizle baş başa gidiyor: Demiryollarımızın çoğalması nisbetin- de kömür yoğaltımımız artmıştır. De- | RADYO | ANKARA Öğle neşriyatı: 12.30-12.50 Muhtelif plâk neşriyatı. 12.50-13.15 Plâk: Türk musikisi ve halk şarkıları. 13.15-13.30 Dahili ve harici haberler. 17.30-18.30 İnkilâb dersleri (Halkevinden naklen) , Akşam Neşriyatı : 18.30-18.45 Muhtelif plâk neşriyatı 18.45.19.00 İngilizce ders (Azime İpek). 19.00-19.30 Türk musikisi ve halk şar- kıları (Makbule ve arkadaşları). 19.30- * -19.45 Saat ayarı ve arapça neşriyat. 19.45-20.15 Türk musikisi ve halk şarkı. ları (Servet Adnan ve arkadaşları). 20.15-20.30 Konferans: Ş. Hazım Er- gökmen (Havacılık). 20,30-21.00 Plâkla dans musikisi, 21.00-21.15 Ajans haber. leri. 21.15-21.55 Stüdyo salon orkestrası 21.55-22.00 Yarınki program ve istiklâl marşı İSTANBUL Öğle neşriyatı : 12.30 Plâkla türk musikisi. 12.50 Ha- vadis. 13.40 Muhtelif plâk neşriyatı. 14.00 Son. Akşam Neşriyatı : 18.30 Plâkla dans musikisi. 19.30 Ço- cuklara masal. İ. Galib Arcan. 20.00 Ri- fat ve arkadaşları tarafından türk mu- sikisi ve halk şarkıları. 20.30 Ömer Rı- za tarafından arabça söylev. 20.45 Safiye ve arkadaşları tarafından türk musikisi ve halk şarkıları: Saat ayarı. 21.15 Şe- hir tiyatrosu dram kısmı (Samson Da- lila). 22.15 Ajans ve borsa haberleri ve ertesi günün programı. 22.30 Plâkla so- . lolar, opera ve operet parçaları. 23.00 Son. Bugün çıkan Türk Spor Kurumu Dergisini okuyunuz. Hakiki sporcuların takib ettikleri tek mecmua TÜRK SPOR KURUMU dergisidir. niz ticaretimiz gelişmiş, o nisbette kö- mür yoğaltımımız artmıştır. Fabrika - larımız kurulmuş, kömür yoğaltımımız bu kuruluş derecesinde artmıştr. Ve ni- hayetTürkiyenin yeşilliğini ve orman- larını korumak, memleketi ışığa, ucuz enerjiye, modern yakacağa kavuştur - mak için kömür yoğaltımımızı arttır - mak yolundayız. Sergide bütün bunları, canlanmış, şahsiyetini bulmuş rakam, resim, gra - fik, tablo halinde gördükten sonra ha - tıra şöyle bir şey geliyor; ya kömürü- müz olmasaydı?... İçinizi burkan kaygıyı siliniz: biz yalnız Balkanların değil ,bütün Akde- niz çevresinin en bahtiyar milletiyiz. Topraklarımızın altı tabiatın bu büyük nimeti ile doludur. Bu kömür sergisi bi- ze kara elmasın medeni ve ileri bir yurd kurmak davasında olanlar için ne bü - yük bir varlık olduğunu anlatacak ve bize zengin yurdumuzu daha çoak sev- direcektir. Bu da serginin manevi ta- rafı.. Fakat bu telkin ve anlatış Taka. ma ve esere dayandığı için güzel bir şi- ir veya ramandan daha inandırıcı değil midir? 5 Çekoslovakya ve ÂAvusturva B. Hodza ile B. Şuşnig arasında görüşmeler Viyana, 28 (A.A.) — B. Hodzanın, dün başbakan B. Şuşnig'e yapmış oldu- ğu ziyaretin öğleden sonra uzun müd- det devam etmiş olduğu öğrenilmiştir. Dün akşam haber alındığına göre i- ki devlet adamı, politik vaziyeti etraflı- ca gözden geçirmişlerdir. Diğer taraftan iyi haber almakta o- lan mahfiller, bu ziyaretin merkez Av- rupası ile Balkanlardaki diplomasi fa- aliyetinin gerektirdiği beklenmedik bir ziyaret olmadığını, çünkü bu ziyaretin bir aydanberi düşünüldüğü söylemekte- dir. Ayni zamanda B. Şuşnig'in Prağ ve Budapeşte Aarkadaşları ile sık sık yapmakta olduğu temasların hiç bir veçhile yakında Tuna havzasındaki ant- laşmalarda değişiklik yapılacağı manası- nı — çıkartmıyacağı kaydolunmaktadır. İtalyanın ..* dış politikası Roma, 28 (A.A.) — Tribüne gaze- tesi, İtalya'nın Avrupa barışını sağla- mak için çok zaman büyük fedâkrlıkla- ra katlandığını kaydederek bu memle- ketin dış politikasını haklı göstermek- tedir. Bu gazeteye göre Yugoslavya ile an- laşma yapabilmek için İtalya milli feda- kârlıklar yaparak bazı iddialarından vaz geçmek zorunda kalmıştır. Fransa ile de iyi & betlerini bo- zan ve geçmişte iki milletin yan yana yürüdüğü tariht dayanışmalara karşı koyan eski Aanlaşmaları hallet- miştir. İtalya, Almanya ile halli imkân- sız sayılan Avusturya meselesini tesvi- ye etmiştir. İngilterenin milletler cemi. yeti vasıtasiyle izhar ettiği hiddete rağmen İtalya bu devletle de Akdeniz'- de anlaşmıştır. Ortada bir İspanya kal- mıştır ki orada da İtalya gerçek barı- şın dayanması lâzım gelen nizam ve dü- zenlik taraflılariyle birlikte hareket et- mektedir. İtalya hiç bir politik nüfus aramamakta fakat bolşevizmin de Ak. denimi ’___ı Ş ktedir, luk IUlus tercümeler kütüphanesinin 13 üncü cildi Her münevverin okuması lâzımgelen bir eser Bilinmiyen İnsan Çıktı Yazan: Doktor Aleksi Karel Türkçeye çeviren: Nasuhi Baydar Ulus Basımevinde ve büyük y kütüphanelerde satılır. , Tefrika . 0: 22“ r.'_ A - züğenie Grandet Yazsan: Honore de Balzac Türkçeye çeviren: Nasuhi Bu müşahedeye cevab olarak noterle mah- keme reisi az çok imalı sözler söylediler; fa- kat papas, onlara kurnazca bakıp enfiye ku- tusundan bir tutam enfiye aldıktan ve kutu- yu da herkese uzattıktan sonra umumun fikrini telhis etti: — Saumur'de Mösyöyü madamdan daha iyi kim ağırlayabilir? Mösyö des Grassins sordu: — Ya öyle mi? Fakat siz bundan ne mü- rad ediyorsunuz? Hilekâr ihtiyar, Charles'a doğru dönerek: — Murad ettisim şey, sizin, Madamın, S>v >nr şehrinin ve Mösyö Charles'ın tama- miyle lehinedir, dedi.. yi *O ->”at, Charles ile Madam des Baydar Grassins arasındaki görüşmenin mahiyetini hiç farketmez görünerek, sezmişti. Adolphe, serbest bir tavır takınmak isti- yerek Charles'a hitab etti: — Bilmem, beni hatırlıyabiliyor musu - nuz? Baron de Nucingen'in verdiği bir balo- da sizinle karşı karşıya bulunmakla bahti - yar olmuştum, ve.... Herkesin kendisi ile meşgul olmakta ol- duğuna şaşan Charles: — Evet, evet, iyice hatırımda... ve sonra Madam des Grassins'den sordu: — Mösyö oğlunuz mu? Papas gülümseyerek “mösyö” nün anası- na baktı. — Evet efendim. Charles gene Adolph'a dönüp: — Şu halde Pariste iken pek gençtiniz, değil mi? Papas araya girdi: — Ne yapalım, biz bunları diş çıkarır çı- karmaz Bâbil'e gönderiyoruz. Madam des Grassins papası istifham ifa- de eden ve hayret edilecek kadar derin olan bir bakışla süzdü. Fakat papas sözüne devtim etti: — Otuzu geçmiş oldukları ve yakında hukuk doktorasını verecek oğulları bulun - duğu halde gene tazeliklerini muhafaza et - miş kadınlar görmek için vilâyetlere gelmeli. Ve sonra, dişi muarızına dönerek ilâve etti: — Kendimi, dans edişinizi seyretmek için gençlerin ve kadınların iskemleler üzerine çıktıkları günlerde imişim sanıyorum, Ma- dam. Bence muvaffakiyetleriniz sanki düne aiddir... Madam des Grassins, içinden şunları ge- çirdi: — Ah ihtiyar mürai, acaba maksadımı tahmin etti mi? Charles da, redingotunun düğmelerini çözüp parmağını yeleğinin yenine sokarken ve lord Bayron'a Chantrey tarafından veril- miş olan tavrı takınırken kendi kendine söy- leniyordu: — Görünüşe bakılırsa Saumur'de büyük muvaffakiyetlere erişeceğim. Baba Grandet'nin dalgınlığı, daha doğru- su, elindeki mektubu okumakla daldığı dü - şünce, ne noterin ve ne e mahkeme reisi- nin gözünden kaçmadı. Bunlar, Grandet'nin mumla iyice aydınlanan yüzündeki farkolun- maz işmizazlardan mektub muhteviyatına in« tikal etmeğe uğraşıyorlardı. İhtiyar bağcı çehresinin her vakitki sükünetini zorla mu- hafaza edebiliyordu. Esasen, adamcağızın zahirr metanetini de kaybetmemek için ne ka« dar zahmet çekmekte olduğunu şu meşum mektubu okuyan herkes tasavvur edehilir: “ Kardeşim, biribirimizi görmiyeli hemen he - men yirmi üç sene oluyor. Evlenmem son mülâ - katımızın mevzuu olmuştu ve bu mülâkattan sonra, ikimiz de, neşe içinde ayrılmıştık. Muhakkak ki ben, a zaman, günün birinde senin, refahını o derece is- tediğin ailenin tek mesnedi olacağını tahmin ede- mezdim. Bu mektub eline geçtiği vakit ben bu dünyadan göçmüş olacağım. İçinde bulunduğum vaziyette, iflâsın hicabı içinde yaşamak istemedim. Daima kurtulacağımı umarak uçurumun kenarın- da tutundum, Halbuki o uçuruma yuvarlanmak ge- rekiyor. Borsa acentamla noterim Roguin'in bir araya gelen iflâsları son varlık kaynaklarımır elim- den alıyor ve bana hiç bir felâh imkânı bırakmıyor. Dört milyona yakın borçlu olmak ve buna karşı yüzde yirmi beşten fazla aktife malik bulunmamak (Sonu var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: