27 Nisan 1937 Tarihli Ulus Gazetesi Sayfa 6

Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ÜLÜUS L .a 6 Hikâye gibi Halk Şairi Türk, milletlerin en fazla şair yetiş- tireni ve Anadolu yaylası şairler yuva- sıdır. Tarihe mal olmuş bu hakikati bu- rada bir kere daha belirtmemize sebeb gözlerimizin önünde duran canlı bir ör- nektir; Sivasın meşhur halk şairlerin - den Talibi'den bahsetmek istiyoruz. İri yapılı bir vücud, yağız bir beniz, bir Mehmetçik benzi. Tuttuğunu kopa- ran, güçlü, kanlı bir mehmetçik. Fakat bu pehlivan yapının altında ne hassas bir yürek, ne içli bir gönül bulunduğu- nu anlamak için onunla birkaç kelime Konuşmanız yeter. Mustafa oğlu Talib, Şarkışlanın To- nus közünde doğmuştur. Şimdi 30 yaş- larındadır. Bütün hayatında ancak 3 ay mekteb yüzü görmüş. Okumayı kendi kendine çalışarak öğrenmiş. Şairlik he- vesi de onda, gene kendi kendine uyan- mıştır. Teviatınım güzelliğinden başka şiirlerle hiç bir alâkası olmıyan bu mu- hitte, esasen başka türlü olmasına im - kân düşünülemezdi. Harbı umumide babası şehid ola- rak, dört kardeşiyle beraber öksüz ka- lan bu hassas çocuğun ruhunda, ilk şiir sezisini, ihtimal ki pek erken başlamış olan masum bir sevgi - uyandırmıştır. On üç yaş .- ndan itibaren bir kardeş gibi beraber büyüdüğü dayısının kızı, yavaş yavaş onun kalbini, kardeşlikten bambaşka bir hisle kazanmaya başla - mış, seneler geçtikçe bu sevgi açılarak kuvvetlenmiş, daima sâfiyetini muhafa. za ederek, fakat aynı şekilde hissi bir müukabele görerek bütün benliğini kap- lamıştır. On beş on altı yaşlarında iken, İlk mısralarını kalbinden dudaklarına getirmiş olan hissi de bu olmamış mı - dır? Bu sevdadan cayar mıyım? Güzel sana ayar mıyım? Acaba ben de doyar mıyım? Yarın tatlı dillerine? Ben yârımı gayet öğsem, Karşısında boyun eğsem, Sihir yeli gibi değsem Zülfünün tellerine, Beraber büyüdüler. Zaman geçti. Fakat talii vefalı çıkmadı. Bu masum sevgiden haberi olmıyan dayısı kızı, kendi köyünden başka bir gence verdi. Babasına karşı gelemiyen kız sesini çı- karamadı, genç sevgilisi de kederini içine gömdü. Fakat, gelin — giden yavuklusunun ardından, göz yaşlarını tutamadı ;” Sabah olur kır at kişner yemine, Sırmalı başlığı bakın gemine. Bugün gelin gider keklik Emine, Bulmadın eşini, yanarım sana, Kanadlıdan çıkar doğan ay gibi, Gözleri sütmeli, kaşı yay gibi, Açmış ak gerdanı beyaz kar gibi, Bulmadın eşini, yanarım sana. Fakat, Sivas yaylasının en güzel kı- zının talisizliği burada da bitmemiştir. Mahallin nüfuzlu ağalarından biri bir- gün onu zaten saadeti bulamadığı ko - casının evinden kaşırmıştır. Askerden yeni dönen şair delikanlı, bu defa, bu ikinci felâketin matemiyle içinin sızla- dığını düyüyor: Nazlı yâri kaçırmışlar, İzlerini süren var mı? Yolculardan haber alın Yazılarda (*) görenvar mı? Kessem yolun başlarını, Ayıklasam taşlarını, Ak gerdanda saçlarını Tel tel edip ören var mı? Babası, kızını kaçıranlar aleyhinde dava açmış, yeğeni Talibi'yi de bu da- vanın takibine memur etmiştir. Kazan- dığı takdirde sevgilisini ona verecektir. Genç şair, senelerden sonra, eski sev - ğilisinin mahkeme huzurunda ancak yandan bir kaşını görebilmiş ve derd « leri depreşmiş: Bu gece yatarken gaflet halinde Bugün Emine'nin düşünü gördüm, Çayıra oturmuş mendil elinde Ağlamış, gözünün yaşını gördüm. Sabah oldu hep yürüdük kazaya, Bizi celbettiler ağır cezaya, (*) Yazlık yer. Hepimiz bir olduk, durduk hizaya, Sağdan Emine'nin kaşını gördüm. Fakat dava kazanılmamış, Emine, kocasının altınlarına kanarak onun ya- nında kalmayı tercih etmiş. Ve şair ar- tık, bu eski derdinin çaresiz kaldığını anlıyarak hüzünlenmiş: Kanun bizi daldan dala sürüdü, Eyvah düşmanların sözü yürüdü. Çimenli dağların karı eridi Ben başımda karı eritemedim. Talibi der: aklım deryaya daldı. Ben gafil avlandım, düşmanlar aldı. Bahçemizin gülü ellerde soldu, Bülbül olup bağı koruyamadım. Bu, onun bütün hayatına iz bıraka - cak olan büyük gönül macerasıdır. Fa- kat, her şeyden ziyade şiirine düşkün olan ve onunla avunan Talibi için, her şey bir şiir mevzuudur. O, çayırına gi- rerek zarar veren çobanlardan Kamun - baya manzum istida ile şikâyet eder; Kamunbayım atalay bu sözü diyen belli Çayırıma ziyan olmuş, çobanlardan yapan belli Eski ifadeden caydı, şeytanın sözüne uydu, Vallah bunu sağır yapdı, meydanda. ki ziyan belli. Artık o bütün çevrede meşhurdur. » Bu itibarla: “Bu sözü diyen belli” diye öğünebilir. Şair Ahmed Kudsi, Sivas maarif müdürlüğü zamanında, halk şa- irlerini bir araya topladığı vakit, onun mümtaz siması, hepsinin arasında be - lirmemiş miydi? Genç yaşına rağmen kazandığı şeref, ne kadar diğer halk şairlerini kıskandırmıştı. Tali, onun hayatında türlü cilveler göstermiştir. Kayseri taraflarına, tica - ret maksadiyle yaptığı bir seyahatte de, işleri yolunda gitmemiş, varını yoğunu satmaya mecbur kalmıştır. O zaman ha- linden şöyle sızlanmıştı: Felek beni cellâdlara soydurdu, İşlik gitti, şalvar gitti, şal gitti. Hayatımı cebirliğe uydurdu, Pantul gitti, yelek gitti, pul gitti, Yiğit idim, güzellere bakardım, Arif idim, het bir telden çakardım, Zengin idim, altın saat takardım, Saat gitti, sırma gitti, tel gitti. Bu halk çocuğu, türkün hassas onu- runa sahibtir. Bir gün, Sivasta mekteb bahçesinde, kendilerine takdim edildi- ği öğretmenlerin hepsi, kıymetli halk şairinin elini sıkarak hatırını sormuş - lar, fakat içlerinden genç bir bayan, uzak durarak onunla meşgul - olmamış ve elini sıkmaya tenezzül etmemiş. Bu hakareti, Talibi kalbinde bir yara gibi hissetmiş: Ne çıkar böyle çalımdan, Hata mı gördün dilimden, Niçin tutmadın elimden, Parmağı yok çolak mısın? Gene onun kalbinde yara bırakmış olan bir başka hatırası da var. Bir gün Sivasta balo verilmiş, o da, merak edip görmek istemiş, kıyafeti ileri sürüle - rek, ancak beş dakika içeri müsaade edilmiş, fakat daha bu mühlet dolmadan kapı dışarı edilmiş. O zaman Talibi almış sazı eline: Gecenin birinde baloya gittim, Dinle başımıza gelen belaya, Benim ahvalimi söylen valiye Belki hukukumu arar burada, Buna balo derler gel bak dediler, Oturma ayağa tez kalk dediler, Beş dakka olmadan gel çık dediler, Beyhude eğlenmek zarar burada. * Kendi hayatı kadar, millt hayatın tecellileri, matem ve sevinçleri de bu hassas halk şairinin eserinde izler bı - rakmıştır. Montrö zaferinin kazanılma- sından sonra uzun bir Çanakkale des- tanı yazmış, işte iki kıtası; Evvel şu düşmanlar yolu bağlardı, Sonra bü öz türkün yurdu ağlardı, Sularımız boz bulanık çağlardı, Vatan şerefine duruldu bugün. Şu devletler konferansa gittiler, Atatürk'ün buyruğunu tuttular, Altın kalem ile imza ettiler, Yurdumuza cevher serpildi bugün, Sonra, halkın dilini hâkim kılan çt **AAALAAAAAAAAAAAAAACCA, $ RADYO :? *erLLAAALATLAAAAAAAAAAAAA" Ankara Öğle Neşriyatı: 12.30-12.50 Muhte- lif plâk neşriyatı, 12.50-13.15 Plâk: türk musikisi ve halk şarkıları. 13,15-13.30 Dahili ve harici haberler. Akşam Neşriyatı: 18.30-19.00 Muh- telif plâk neşriyatı. 19.00-19.30 Türk musikisi ve halk şarkıları (Ferid Tan ve arkadaşları). 19.30-19.45 Saat ayarı ve arabça neşriyat.. 19.45.20.15 “Türk musikisi ve halk şarkrları (Servet Ad- nan ve arkadaşları). 20.15-20.30 Sihhı konuşma: Dr. Nusret. 20.30-20.45 plâk- la dans musikisi, 20.45-21.00 Çocuk haf- tası münasebetiyle konferans: Opera- tör Şevket (Çocuk sağlık ve sihati). 21.00-21.15 Ajans haberleri, 21.15-21.55 Stüdyo salon orkestrası: — 1 — Verdi Traviata. 2 — Gauwin La Walse des Batignoles. 3 — Niemann Alt China 4 — Granichstaetten Orlow. 5 — Tsvha- ikowsky En traineau. 6 — Kel&örbela Comedie Hongroise, — 21.55-22.00 Yaz rınki program ve İstiklâl Marşı, İstanu: Öğle Neşriyatı: 12.30 Plâkla türk musikisi. 12.50 Hâvadis. 13.05 Muhte- Hf plâk neşriyatı. 14.00 Son. Akşam Neşriyatı: 17.00 İnkilâb ders- leri üniversiteden naklen: Mahmut Esat Bozkurd tarafından. 18.30 Plâk. la dans musikisi. 19.00 Çocuk Esirgeme kurumu namına konferans. Dr. İbrahim Zati. 19.30 Eminönü halkevi neşriyat ko- lu namıma B. Nusret Safa (Yeni neşri- yat). 20.00 Belma ve arkadaşları tara- fından türk musikisi ve halk şarkıları. 20.30 Ömer Rıza tarafından arabça söy- lev. 20.45 Cemal Kâmil ve arkadaşları tarafından türk musikisi ve halk şarkı- ları Saat ayarı. 21.15 Konservatuvar ko- rosu: Fransız Tiyatrosundan naklen. 22.15 Ajans ve borsa haberleri ve erte- si günün programı. 22.30 Plâkla solo- lar, Opeta ve operet parçaları .23.00 son, Sıtma mücadele programı genişliyor Sıhhat ve İçtimai Muavenet Bakan- lığı önümüzdeki mali yıl başından itiba. ren tatbik edilmek üzere geniş mikyas. ta bir sitma mücadelesi programı hazır. lamıştır. Kamutaya sunulan büdce projesi ol. duğu gibi kabul edildiği takdirde Ro. manyadan gelen göçmenlerin yerleşti. rilmesiyle nüfusu artan Trakya bölge- sinde teşkilât genişletilecektir. Merkezi Kayseri olmak üzere yeni bir sıtma mücadele bölgesi açılacak ve Kayseri vilâyeti ile belki de Niğde vi. lâyetinin sıtmalr yerleri mücadele altı. na alınacaktır. İzmirin Karşıyaka kısmı Manisa sıtma mücadele bölgesine bağlanacak. tır. Konyanın Cihanbeyli kazası da Konya vilâyeti sıtma mücadele bölgesi teşkilâtı içine anrlacaktır. girmesine | dil inkılâbından dolayı bu halk çocu - ğunun sevinç ve Atatürk'e minnetini ifade eden şu satırlardaki samimiyete bakın: Atatürk dedi: milletim uyan, Şad olup gülmenin zamanı geldi. Atatürk, türklüğü meydana koyan, Türkçeyi bulmanın zamanı geldi. Türkçe sözler kolay gelir dilime, Cumhuriyet devri geçti elime, Ne kadar kıymetli türkçe kelime, Kadrini bilmenin zamanı geldi. Bütün hayatında yazmış olduğu şi- irlerin sayısını hatırlamıyor. Fakat bunların binleri aştığı muhakkaktır. Lâkin son derecede uyanık hafızası, size her istediğiniz mevzuda, yazdığı şiirleri derhal okumasına imkân veri - yor. Şimdi o, Ankara halkevinin davetli- si olarak, hükümet merkezinin taze ha- yat ve kuvvet kaynağından kana kana içiyor. Bu seyahatten, memleketine bir kat daha olgunlaşmış olarak döneceği muhakkaktır. Memleketin köşe bucağında, böyle bulunmaya, bilinmeye, tanılmaya lâyık, kimbilir ne kadar mehmetçikler var? Topraklarımızın altı gibi, üstü de ha « zinelerle dolu. Onları arayıp keşfetmek yeter, Y.N. Muhafız gu ünün İ10 kilometrelik büyük atlı yürüyü Bayanlar buyürüyüşte cidden büyük bir mukavemet gösterdiler Biniciler Ayaşts istirahat ediyorlar Bütün kış, evelden hazırlanmış olan bir programla binişler tertib eden Mu- hafız gücü, pazar günü tam 110 kilomet- re süren bir yürüyüşle bu mevsimi ba- şarı ile kapadı. Binicilerin haftalardan- beri sabırsızlıkla beklediği bu büyük yü- rüyüşte onu Bayan olmak üzere seksen kadar atlı bulundu. Sabahın ilk ışıkla- rı ile beraber Akköprü civarında top- lanmağa baslıyan atlıların hepsinde bü- yük bir neşe yardı. Tam saat 6.30 da Muhafız alayı komutanı albay Tekçenin idaresi altında harekete geçildi. Şoseden ziyade ham yollarda yürünüyordu. Za- man zaman çok sarblaşan arazi parçaları geçildi. Böyle yerlerde biniciler hayvan- larından inerek yaya yürümeğe mecbu: oluyorlardı. Fakat müsaid arazi parçala- rında yapılan süratli yürüyüşlerle kay- bedilen zaman telâfi ediliyordu. Yolda biri Bayanlar, biri de sivil biniciler ara- sında olmak üzere albay Tekçe tarafın dan tertib edilen iki yarış yapıldı. 800 metre kadar bir mesafe içinde yapılan bu yarışlar bütün biniciler tarafından heyecanla takib edildi. Bayanlar arasın da Bayan Melek Tekçe, arasında da Bay Tahsin birinci geldiler. Ayaşa kadar tam bir intizamla devam © den yürüyüş beş buçuk saat sürdü. Bi- niciler öğle zamanı kasabaya vardıkları sivil biniciler zaman bütün halk kendilerini alkışlama!: için sokaklara dökülmüştü. İlçebay, jan darma komutanı, ve ilçenin ileri gelen- leri binicileri kasaba dışından, atlı olarak karşıladılar. Doğruca belediye bahçesi- ne gidildi. Burada hazırlanan masalarda uzun yürüyüşün verdiği büyük bir işti-. ha ile yenen yemekten sonra parti mer- kezine gidildi. Burada komutan ve bini- ciler ayaşlılar arasında samimi ve fayda- lt konuşmalar yapıldı. Ankaralı sporcu- ları takdirle karşılamış olan ayaşlı bini- ciler mayıs içinde kalabalık bir kafile halinde Ankaraya geleceklerini vadetti- ler. Komutan da kendilerini teşvik etti, ve hepsini Muhafız gücünün misafiri ol- mak üzere şehrimize davet etti. İki saatlik bir istirahatten sonra dö- nüş için yola çıkıldı. Ayni intizam ve ne- şe içinde Ankaraya varıldığı zaman sa- at 19.30 olmuştu. Tam on bir saat at ü- zerinde kalmalarına rağmen binicilerde büyük bir yorgunluk yoktu. Bunda yü- rüyüşün büyük bir intizam ve muvaffa:- kiytele idaresi en büyük âmil olmuştu. Havanın serin olması da hayvanlara yar- dım etmişti. Gece Muhafız alay komutanı ve Mu- hafız gücü başkanı albay Tekçe tarafın- dan biniciler şerefine Şehir lokantasın- da bir ziyafet verildi. Çok samimi bir hava içinde zevk ve neşe ile geçen ziya- fet saat 23 e kadar sürdü. Bütün spor- cular tam bir dinçlikle dansederek yo- rulmadıklarını isbat etmiş oldular. Bil- hassa Bayanların göstermiş oldukları yüksek mukavemet cidden takdire de- ğer. Kafileye bir neşe ve zarafet büketi halinde katılan Bayanlarımız binicilikte- ki kudretleri ile de, erkek arkadaşlarına, en az, müsavi olduklarını gösterdiler. ATLI 110 kilometrelik yürüyüşten bir intiba , —if 19 mayısa hazırlık İstanbul, 26 (Telefonla) — Şehri- mizde 19 mayısda yapılacak şenliklerin programını hazırlayacak komisyon ya- rın toplanacakır. Hukuk Fakültesinde konferans Bugün saat 17,30 da Hukuk Fakül. tesinde Profesör H. Cahit Oğuzoğlu ta. rafından “Medini hukukta karı ve ana. nın yeri,, mevzulu bir konferans verile- cektir. ö —| Ulus tercümeler kütüphanesinin 13 üncü cildi Her münevverin okuması lâzımgelen bir eser Bilinmiyen İnsat Çıktı Yazan: Doktor Aleksi Karel K Türkçeye çeviren: Nasuhi Bayd? Ulus Basımevinde ve büyük kütüphanelerde satılır. <et

Bu sayıdan diğer sayfalar: