—Ç — - CZ BÜrkeZ ULUS lğ mayıs (Başı 1 inci sayfada) onun vicdan ve irfanı, sonsuz ve küv. vetli bir mihrâk olmuştu. Onun his ve kanaatine göre türk mil. leti böyle bir akıbete elbette lâyık de- ğgildi. Ve bu millet, tazyik ve tertibin dehşet ve tesiri ne olursa olsun esarete kabil değil tahammül edemezdi. Yer yer mevzii bir taktm milli aksülamel hareketleri başlamıştı bile.... Mustafa Kemal, memleketi, bu vazi- yetten çıkarmak için hazırladığı sıya- sal ve süel plânını tatbik için Samsun'a çkmıştı. Plânımın, muvaffakıyetle tat. bik ol ğına, bu leket vebu mil. letin her şeye rağmen ve her şeye karşı ve herhalde kurtulacağına tam bir inanı vardı. O milleti tanıyor, seviyordu.. Ona bu inanı, müsbet ve modern ilim- lerle mücehhez bir dimağ, çetin tec. rübelerle artmış malümat, en güç şart- lar altında, en zorlu savaşlarda kazanıl. mış, mütemadi ve mütevali zaferler ver. mişti. Çelikten bir irade ve hususiyle hududsuz millet, ve vatan sevgisi bu inanı kuvvetlendiriyor, türke karşı reva görülen feci akibet, irtikâp olunan zu. lüm ve vahşet, kararındaki hassasiyet ve heyecanı arttırıyordu. O, türk milletinin ve milli ordunun kıymet ve kabiliyetini herkesten iyi bi- lıyöor, onun içini ve ruhunu herkesten iyi tanıyor ve çok seviyordu. Onları bir türk çocuğu, ve bir asker olmak haysiyetile tabif bir his olarak, yalnız vicdaniyle ve irfaniyle sevmek. le kalmıyordu. O, onların kıymetli ve kudretli karakterini en çetin ve zor şartlar altında, harb meydanlarında, meydan muharebelerinde birlikte ya- pılmış savaşlarda, birlikte kazanılmış zaferlerde öğrenmişti. O, milletine inanıyor ve türk aske- rine güveniyordu. Anadoluya gelmek, milletin arasına girmek ve ordunun ba- şına geçmek için Samsun'a çıkmıştı. Öyle yaptı ve öyle de oldu. Millet ona inandı, ordu ona gü tendi Millet, ona inandı, ordu, ona güven- di. O günden bugüne kadar geçen 18 yılın menakibi, cihan tarihine mal ol- muş uzun bir zafer destanıdır. Tarih o0- nu gelecek nesillere, olduğu gibi anla- tacaktır. Bizce Atatürk inkilâbının objektif ve reel mevzuu bugünkü Türkiyedir: Hür, medeni, müterakki, çalışkan, sulh. çu, milletler arasında sevilen ve sayılan, dostluğuna ve sözüne güvenilen, kudret ve kuvvetine dayanılabilen canlı ve di- namik cumhuriyet Türkiyesi. Bu medeniyet ve insanlık âbidesi, cihanın önünde dikilmiş duruyor. Her- kes, onu istediği gibi, müşahede ve tet- kik etmektedir. Medeniyeti, insanlığı, hakiki iyilik ve güzelliği sevenler, bu eseri çok beğeniyorlar. Bu eserden enaz memnun olanlar, onun kuü- rucuları ve yapıcılarıdır. Onların ideal- lerindeki Türkiye, o kadar yüksek ve güzeldir ki, onun tahakkuk şeklini be- şeriyet halâ tasavvur bile edememiştir. Onu aramak, bulmak ve tahakkuk et- tirmek - İşte Atatürk inkilâbının ideali... Kara görenlerin ve akıllarından, el- lerinden hiç bir şey gelmediği hâlde hiç bir şeyi beğenmiyenlerin illetlerini tedavi edebilecek ilâç halâ bulunamadı. Onlar, zehirlerini, yazıları ve sözleriyle evvelâ etrafa saçmak isterler; tesiri- ni göremeyince kendi zehirleriyle ken- dilerini boğarlar. Bunlara acımak lâ- zımdır. Fakat saçacakları zehirlerden, kendilerini kurtarmak kabil olmazsa bile, etrafı korumak hiç değilse insan- lık borcudur. Büyük 19 mayıs.. İşte yurddaşlarım, 19 mayıs, en müş- kil şartlar içinde bile kendine ve mille- tine inanışın bir remzidir. 19 mayıs, bozgunculuk, pesimizm ve menfillik illetlerine karşı, insan irade- &inin ve insan Zzekâsının, Atatürk'ün şahsında tecelli eden en şifalı bir pan- 19 mayıs, güçlükler ve sıkıntılar i- çinde bunalmış gerek ferd, gerekse ce- miyet halindeki insana, Atatürkün hedi- ye ettiği en canlı bir teselli ve ümid kaynağıdır. 19 mayıs, türk milletinin kurtuluş savasının başladığı ışıklı tarih olarak, yaln:z bizim için değil bütün insanlık tarihi icin, mutlu bir gündür. O gün- spor ve gençlik bayraqı'ı'ııd.ün kutlandı. den beridir ki, insanlık camiası, zaten ezeli misyonu medeniyet ve kültür fak. törü olan türkü, yeniden insani vazi- fesinin başında görüyor. Türk, hür ve müstakil kalmasaydı Türk, hür ve müstakil kalmasaydı, kim bilir beşeriyet tarihi daha ne kadar zulüm, tazyik ve şenaat sahnelerine şa- hit olacaktı. İdealimizdeki medeniyet ve insan- lık sevgisinin samimi sıcaklığı, vaktile osmanlı saltanat ve idaresinin etrafını saran ve hakşız olarak türklere de sira- yet ettirilen kin, husumet buzlarını e- ritmiştir. Türkün her zaman her mille. te karşı beslediği sempatiyi, onlar da, şimdi bize her vesile ile göstermekte- dir. Kuvvetli ve kudretli ordumuz mem- leketin hududlarmın ve milletin hakla- rının muhafızı olmakla kalmryor, cihan münasebatında dünya sulhünün mües- sir bir koruyucusu sayılryor. Türk milleti istikbalinden emin o- larak medeniyet ve refahın yüksek se. viyesine bir an evvel varmak için, dev- let teşekkülleriyle el ve iş birliği yapa- cak, kesif ve bütün bir kütle halinde, her şubede çalışmakta, müşterek ve muay- yen bir hedefe doğru ilerlemektedir. Milletin emeğiyle ve eliyle yapılan bu işler kültürel, ekonomik, sryasal ve sosyal sahalarda, maddi eserler vermiş- tir. Bunlar, toprak üzerine yazılmış, kazılmış ve yayılmıştır. Bundan tam 18 yıl evel, ilk atılan bu adım her gün daha artan bir tempo ile ilerlemekte, genişlemekte, derinlesmek. tedir. Yurddaşlarım! Atatürk'ün ve onun devrinin büyük ve muvaffak yapıcısı İsmet İnönü'nün en çok sevdiği, benimsediği ve beğen. diği eser, türk gençliğidir: Ne mutlu size, ey türk gençleri! Her aile, çocuğunu ve her rejim, gençliği kendi şekline ve gayesine gö- re yetiştirmek ister. Atatürk rejiminin türk çocuklarında görmek istediği vasıflar gençliğin sağ- lam, dürüst, merd, çalışkan, güzel ve güzel sanatları sever olmasıdır. Türk ailesiyle Atatürk rejimi, her meselede olduğu gibi, bu işde de tam bir mutabakat halindedir, Türk gençliği için Türk gençliğinin faziletli, civan. merd, bilgili ve her sahada kuvvetli ide- al hayat adamı olması için, türk aile. lerinin ve cumhuriyet hükümetinin yapmıyacağı hiç bir fedakârlık yoktur. Her türlü istihsal sahalarında kemi. yet ve keyfiyetin arttırılmasını şiar edi- nen cumhuriyet Türkiyesi, tarlada, fab- rikada ,okulda, kışlada, her nerede olur. sa olsun türk gençliğinin moral ve fi- zik kültürünü ilerletmeği, metodlu ve plânlı bir çalışma mevzuu yapmıştır. Varolsun türk anaları Gençliğin kemiyetini, sayın ve feda- kâr türk anaları her milletten daha fazla temin etmektedir. Onu korumak, yetiştirmek, iş başında bulunan bugün- kü nesle düşer. Bir milletin en aziz ser. mayesi ve en kıymetli varlığı nüfusu- dur. Bu kadar doğru, fakat acı bir ha- kikat da bir milletin uğrıyabileceği felâketlerin en büyüğü nüfus kıtlığına uğramasıdır. Var olsun türk anaları! Nüfus hareketleri ve istatistikleri de gösteriyor ki, yakın ve uzak, bize böy- le bir felâket mukadder değildir. Fakat, unutulmamalıdır ki, insan harekâtında medeni faaliyette ve milletler münase- batında adedin çok geri olmakla bera- ber, kalite ham kütleye daima hâkim ol- müuştur. Bugüne kadar bildiğimiz cihan tari- hi, kaliteli insanın ham kütleye hâkim olduğunu gösteriyor. Atatürkün direktifleri, İsmet İnönü- nün çalışma hedefi, emirleri hep bu ga- Bugün Türkiyenin her tarafında mil- yonlarca türk 19 mayıs gününü kutlar- ken çocuklarının spor gösterilerini göz- leri yaşararak, fakat göğüsleri emni- yetle ve iftiharla kabararak, kızlarının ve oğullarının sağlamlıklarını, gürbüz- lüklerini, güzelliklerini ve güzel ritmik hareketlerini, bilhassa sırhatlerini ve ne- şelerini görmekle sevineceklerdir. Kendi çocuklarında, kendilerinin ve dedelerinin bu ananelerinin daha kuv. vwetli ve daha canlı yaşadığını ve ilerle- diğini görerek öğüneceklerdir. Onlar kara ve denizde sporların çeşidlerini ve en güçlerini bilirler ve yaparlardı. Siz bunlara sporların en zevklisini ve en lü- zumlusunu da ilâve edeceksiniz: Hava sporu. 19 mayıs bayramı, bu itibarla, yalnız siz gençlerin değil bütün türk mil- letinin, kendi kuvvetine, kendi benliği- ne, kendi davâsına inanışının ve böyle- likle tarihe yeniden doğuşunun bayra- mıdır, Türk gençleri! Şimdi hikâyesi size bir masal olan Sevr muahedesi, türk çocuklarına sporu ve izciliği menediyordu. Zayif, hastalık- lr, dayanıksız, binaenaleyh haysiyetsiz ve şerefsiz olarak yetişen gençlikle türk nesli körletilmek, kurutulmak isteniyor- du. Hesabları gördük, defterleri dürdük Bu en aziz hayat menbar kendi ken. dine kuruyup gidecekti. Türklüğe karşı yaptığı bin bir. cinayetten sarfınazar türk gençliği ve türk milleti aleyhine bu işkenceli idam kararımnı kabul ve im- zalayan bir rejimin kendini de, tahtını da, hilâfetini de, saltanatmı da çiğne- mek ve devirmek her millet için bir borç olurdu. Dünya kuruldu kurulalı istiklâliyle ve haysiyetiyle yaşayan türk milleti bu borcunu ödedi, hesablarını gördü ve def- . terleri dürdü. 'Türk gençleri! Sağlam ve kuvvetli bir milletin ço- cuklarısınız. Sinirlerinizde ve damarlarınızda ana- nızdan ve babanızdan kalma kötü hiç bir miras yoktur. Biribirinizden farksız, sı- nrfsız, imtiyazsız, iltimassız hepiniz ayni sevgi ve şefkat içinde, ayni hukuk ve fırsata sahib olarak bu vatanın ve mille- tin sinesinde yetişeceksiniz. Sizin için çalışıyoruz... İftihar edeceğiniz en büyük sıfatmız, asil türk milletinin çocuğu olmaktı. Ha- yatta güveneceğiniz, en kuvvetli istina- dınızsa kendi çalışkanlık, kendi fazileti- niz olacaktır. Bu millet size güveniyor ve sizin için çalışıyor. Bu millet sizinle ve siz iş başına geç- tikten sonra elbette daha sağlam, daha mesud ve daha sayın olacaktır. Atatürk'ün o büyük ve ebedi nutku şöyle biter: «Efendiler, bu beyanatımla, milli ha- €yatı hitam bulmuş farz edilen büyük &«bir milletin; istiklâli nasıl kazandığını €ve ilim ve fennin en son esaslarına «müstenid milli ve asli bir devleti nasıl «kurduğunu ifadeye çalıştım. «Bu gün vasıl olduğumuz netice, a- «sırlardanberi çekilen milli musibetlerin «intibahı ve bu aziz vatanın her köşesini «sulayan kanların bedelidir. «Bu neticeyi türk gençliğine emanet «ediyorum. «Ey türk gençliği! birinci vazifen, «türk istiklâlini, türk cumhuriyetini ile- «ebet muhafaza ve müdafaa etmektir. «Mevcudiyetinin ve istikbalinin ye. «gâne temeli budur. Bu temel, senin, en «krymetli hazinendir. İstikbalde dahi, «seni, bu hazinenden mahrum etmek is- «tiyecek, dahili ve harici, bathahların «olacaktır. Bir gün istiklâl ve cumhuri- «yeti müdafaa buriyetine düş " «vazifeye atılmak için, içinde bulunaca- «ğın vaziyetin imkân ve şeraitini düşün- yeye matuftur. K y, bu ülkünün en büyük mürevvici, dikkatli ve daimi mürakibidir. Devletin ve Cumhuriyet Halk parti- sinin teşekkülleri, faal ve mesul üyele- ri, bu gayeye varmak için vazifelendi- rilmişlerdir. 19 mayıs gününün, spor ve gençlik gösterilerine hasredilmesinin «miyeceksin! Bu imkân ve şerait çok na- «müsaid bir mahiyette tezahür edebilir. «İstiklâl ve cumhuriyetine kasd edecek düşmanlar, bütün dünyada emsali gö- «rülmemiş bir galibiyetin mümessili ola- &«bilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın «bütün kaleleri zabt edilmiş, bütün ter- mahnâsı budür. Sporcu millet Spor ve hareket, türk milletinin çok sevdiği bir eğlence ve pek iyi bildiği bir-iştir. Türk milleti, muharebeyi bile, bir sportmen merdliğile yapar. Ve her- kes bilir.ki, icab ettiği vakit onu en eyi yapar. lerine girilmiş, bütün orduları da- «ğıtılmış, ve memleketin her köşesi bil- «Kül işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şe- «raitten daha elim ve daha vahim olmak tüzere, memleketin dahilinde, iktidara «sahib olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ «hiyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu «iktidar sahibleri şahsi menfaatlerini, «müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit cedebiilrler. Millet fakru zaruret içinde «harab ve bitab düşmüş olabilir. «Ey türk istikbalinin evlâdı! İşte; bu «ahval ve şerait içinde dahi, vazifen, «Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtar- «maktır. Muhtaç olduğun- kudret, da. «marlarımdaki asil kanda, mevcuddur.” Yurddaşlar, gençler! Büyük Şeflerin adına 19 mayıs gü- nünü hepinize kutlar, ve bugün yurdun her tarafında hazırlanan töreni açar, ve bütün türk milletini ve onun sayın mi- safirlerini sonsuz saygılarla ve sevgiler- le selâmlarım. B. Cevad Abbas Gürer'in nutku B. Şükrü Kayanın nutkundan son- ra B. Cevad Abbas Gürer şu nutku söy- ledi: — On sekiz yıldanberi; bize.. asırlar- dır tarihin kaydetmediği, zengin, saa. detli günler yaratan; . ve dünya millet- leri arasında;:: bize;. en şerefli millet yeri kazandıran; o büyük kurtarıcı ve ımm- başlamıştı. Bu kuüurtarıcının yaşadığı ev .. türk münevverleri için bir mabed, ve çot seviştiği askerler için umumi bir ka- rargâh olmuştu. Kapısından içeri umudsuz girenler; büyük adamı gördükten sonra, tekrar alevlenmiş kavi imanlarla yerlerine, va4 zifelerine dönüyorlardı. Ona bel bağlı- | yanlar; emirlerini, işâretlerini bekli. yorlardı, Bir gün fert gibi; yalnız kendi adiy« le, saniyle millet sinesine atılarak iş görmeğe and içmiş olan Mustafa Ke. mal, hedefine vasıl olmak için takib e- deceği yolun teminiyle meşgul iken;- bir tesadüf değil .. bir teveccüh ve tev4 cih değil; gene onun; o yüksek di- mağın doğurduğu kıymeti yenemiyen. ler, onu, ya kendilerinin aleti olur, ve. ya mahvederiz zavallı kuruntusuyla o« na vazife vermişler ve İstanbuldan u- zaklaştırıyorlardı. Onu sahile çıkaracak, memuriyetine yaşatıcı aziz Atatürkü derin taziml le selâmlar, sevgili yurddaşlarımın yük- sek katlarına saygılarımı sunarım. Yurddaşlarım: Yüksek dıvarlarla çevrilen sarayını vatan bilen;.. benliklerini unutan köle- leriyle; vicdan ve bilgilerini; riya, tabas- bus, ve yalana feda eden yakınlarını mil- let zanneden Osman Oğullarının sonun- cusu; On sekiz yıl evvel türke, türklüğe giydirilmek istenen kapkara esaret kaf- tanının en büyük yardımcısı; yardakcı« sı ve parçalanmakta olan sevgili yur- dun üzerinde koyu bir ihanet devi kesil- mişti. Düşmanlar; asırlarca cehalet ve key- fi idareler başıma;. getirilen bendegân veya kafasızlar yüzünden;. çökegel. mMmekte olan Osmanlı devlet ve camiası« nın; bütün mesuliyetini türke yüklet- mek istiyorlardı. Düşman orduları; . ölüm karanlıkla- rı yaratan bir kâbus gibi, güzel vatanın her köşe ve bucağını tutmuşlar; mil- let ve memleketi felce uğratmışlardı. Türk halkma hakaret başlıca zevkli va- zifeleriydi. Bu işgal ordularına; arkalarını da- yayan ;.. ve tarihin bize apaydın göster- diği, geldikleri yerleri unutmuş, ve ta- şıdıkları kanlarının kaynağını aramamış olan anasır;. Türkün aleyhine yürütü- lüyordu. Türk camiası içinde türk görünen ve fakat aslan türk olmryanlarla, bazı saf- diller; manda dilenciliğini türke bir ne- cat yolu olarak gösteriyorlardı . Bu sıralarda devlet idaresinin başına getirilenler ise, her zamankinden daha fena yaradılışlı insanlar; vatan ve mil- letle hiç bir alâkaları kalmamış olan kalp- sizlerdi. n Bu hükümetler ve onları getiren pa- dişah; müstevli düşmanın tamamen ba- zicesi bulunuyorlardı. Hele sık sık değiştirilen kabineler;.. biri diğerinden üstün olmak için, türk camiasını ezmekte yarış ediyorlardı. Kardeşlerim; Bu elim ve feci felâket girdabından, kurtulmak için, sızlayan vicdanlar, dü- şünebilen dimağlar söndürülüyor,;.. bu türk çocukları; hapse, idam sehpasına gönderiliyor; veyahud yurdları dışına sürülüyor, zindanlara atılıyordu. Musibet lâvları önüne geçmek için. Birbirini takib eden bu boğucu mu- sibet lavları önüne geçmek için; top- suz ve tüfeksiz bırakılan ve bir avuç kadrosu ile kumandanları emrine bakan kâahraman orduda ve onun ana kaynağı olan fedakâr millette kurtuluş umidleri her gün biraz daha azalmakta;.. ve vic- danlı, namuskâr ferd ve cemiyetler; gam- lr, dertli, tereddüdlü idiler. 4 Kanlarını içlerine akıtan bütün va. tandaşlar : bu acı halin göreyinde hare. ketsiz kalmış cesetler gibi .. biribirle- rine “Ne olacağız?,, sualini soruyorlar, fakat en nihayet işi yarıma bırakıyor- İardı. Yarında doğacak beşer üstünde kut- si. bir kudret ve kuvvet adamı aramak ve böyle bir varlığın vücuda geldiğini istemek başlıca tesellileri idi. Yurddaşlarım; Kanayan kalbler, ağlayan analar, iç. lerden gelen yığın, yığın samimt temen. nile;. o zamana kadar az tanıttırılan türk kurtar ın azim ve iradı i yüksek dehasını besiiyor; ona, hareke. te geçmek anını tacil eden tedbirler aldrıyordu, Kurtarıcının yaşadığı ev O, artık herkes için malüm olmaya - isal edecek yaşlı ve zayıf teknenin ne pusulası düzgün, ne de pareketesi vara dı. - Bundan başka, o zaman kendisine çok samimi ve hakiki bir istibbaratın sahibi, arkadaşı “Gitme, Kemal, ba« tıracaklar,, ihtarına karşı, “Millet ba.; tıyor; duramam;.. gideceğim,, cevabı. nı verdi. Çünkü o; “vicdanı milletinin iradei aliyesine tâbi olarak milleti müstakil ve vatanı masun görünceye kadar çalışş mak ahdiyle” gidiyordu. İstanbuldan bir avuç karargâhiyle bindiği ve süratle hareketini emretti- ği köhne tekne; Karadenizin azgın ve kudurmuş dalgalariyle göğüsleşirken kaptana rota çizdiren Mustafa Kemal; ilk hamlesiyle, onun, takibine köyuları düşman torpidolarından, iftiharla, gu rurla, sürurlarla yaşadığımız bugünü kurtarmıştı. Üç gün üç gece Karadeniz.... Üç gün, üç gece; Karadeniz; dal- galarının beyaz köpükleriyle Bandır, ma vapuruna ufuklar çizerek aziz mi; safirini şer nazarlardan saklarken, dör düncü günün şafağına doğru sakinleş- miş, Samsun limanında koruduğunu; ve selâmetlemi - 4 b itemile selâmi ti. Kardeşlerim 19 mayıs 1919 salı sabahı; tabiata ve kâinata hayat ve düzen veren ve onu yaşatan güneş; ufuktan ebedi sönme- yen ışıklarını sevgili yurd üzerine ya« yarken, Karadenizin büyük yolcusu, Ö,,türk müncisi Atatürk Samsuna ayak basmıştı. Yurddaşlarım; İşte o gündür ki; Atatürk; “Mu« kaddes istiklâli millimiz uğrunda mil- letle beraber nihayete kadar çalışacağı. na mukaddesatı namına” çok evvel içe tiği andımın tatbiaktına, güzel Samsuna ilk adımı atmasiyle başladı. İşte o gündür ki; Atatürk; bu an«e dını bütün vatan halkına yaydı. Ve on« larr büyük tehlikeler karşısında bulu« nan türk mevcudiyetinin kurtarılması için vazifeye davet etti. İşte o gündür ki; Atatürk ,yurdun dört çevresinde verdiği ve zaferlerle neticelenen muharebelerin hücum hat- larında tanıdığı temiz türk kanının, yüksek cevherine, güvenerek bugünkü Türkiye cumhuriyetinin ilk temel ta« şını attı. Yeni bir devir açılıyor İşte o gündür ki; Atatürk, tarihte ölmiyen ve ebedi ölmiyecek olan yeni bir devir açtı. Ve bu devirle bütün dün- yaya ,alnı açık, ayakta dimdik duran ve bütün dünyaca saygıyle tanılan bir türk dünyası yarattı. Onu bugün yaşatmaktadır ve yaşata« caktır da... Türk tarihinin her yönden en büyük bahadırı ve türk ulusunun aziz Önderi; sevgili tAatürkün sağlığı için ömrümü, zü veririz. Ey türk genci; ey ürk sportmeni; Bu, büyük gün şerefine yaptığın bayramını sevgiyle kutlar ve mutlarım,; Dünya görüp anlamıştır ki, yürüdüğün yol nurlu bir yoldur, ışığını en kutsal bir kaynaktan alan hakikat yoludur; azim yoludur, inan ve güven yoludur. Düne kadar bu yolu arayan türk ço“- cüuğu Atatürk terbiyesinin şiarırıda onu buldu, o gündenberi olgun dimağla ile« ri ve yukarı bakarak durmadan ilerle« mek ve yükselmektedir. Kendini, seni her yönden güçlü ve (Sonu 5 incı sayrada)