28 Kasım 1929 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7

28 Kasım 1929 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

olacak ? Harpten sonra tiyatronun tektmü! yolunda inkişal bi kârakteristiklerinden maduttur. Hayatı hazraya bırakarak şeraitini teşkil eden kuvvet “teknik, tir. İnemaya bereket ve mesafe şekillerini vererek onu mandren vrf “ teknik , olmazlar Kiod Bertan birer diyor ki: “ Eğer bütün sinema seyircileri tiyatroya lere hemen bütün #nema seyircileri sinemaya gi- *» Tiyatro, sinemanın bu rekabeti karşısında, teced- Velar iyacım hemen hissetmedi. Masmalih öeticede Hime merakın sebebini keşfe muva'lak oldu : Li «an'atını içinde bocaladığı an'anavi şekilden b Için Yeni tecrübe'er yapı'dı. j hari sebnenin darlığına karşı beslediği husumet İ ya olarak tiyatrodan “sirk, & ve “sirk, ten açık ba i Diy ar osune dtikol eti, An'aneri sahneyi ve onun İlzımi ) ahı, farki olan perdeyi kabul etmiyen * Meyerholt » il İnaatını bizzat idare etti, faka bu kendisini memnun medi; çünkü elde ettiği şayanı dikkat muvafiakiyetlere Ve henüz pek darda kalıyordu. | daş olasak debasım “m zan'en,, im tamamen Ya- | küçük sürfetti. Bunun için slelid- mail istikamete »lh yedi j b sahne inşa etirdi. Bu sahneler meselâ Eye ir Leben, piyesinde oldi veçbile vaz sahne m İlin hemen bla imadı ider ediyo du. p Pia “Tesir Polorce, nin “mizansen, In: yapan ş Şilla,de bir iki piyeste bu vsulü tatbik etmiş ve W p #ihemayı andıran bir teveli hüsule getirebilmişir « “denin sahneden kaldırması sahnenin tahrip edilme- BA Mülp olması gayam hayret değildir tvanada 1024 sergisinde ecrübede sansasyonel münus | İle, enler perdeden ve balk ie sahme arasmdaki parmak. Vazpe mişler ve sahneyi seylcilerden ayırmamağı P girmişlerdir. “Kisler, in *Rayvayteater, *n seyir salon husus bir “sahne, etrahında döner. ek İlçike modelinde işler akisdir. Sahne duvardır ve bir Kang neler seyircilerin bulunduğu salonu ihata eder. alıh Viyana modelleri tahakkuk ettirilerek mevki Öke yazolunamadı. y . Son senelerde bazı teceddüdet daha yapıldı Pere ve ve öç kısımlı bir sahne vücuda getirdiler; Alman mi- a Aropyüs Piskotor için bir devvar tiya'ro “* üç sah- ag ebarrik bir eser , inşa etti. Poznan umum! ser- “ Yapıdan nümunenn mübdileri hem tiyatro tekniği Üy arman mesaisini ihva «tmek, hem de zamani hazır « Senabnın mesailini halletmek istiyorlardı. ay, ej Pronaçko , ve * Çımon Sirküs, wn yap nümüne beli hazır tiyatrolardan ve umumiye" ta, lemiy caki tiyatro tipinden çok farklıdır. “Camlı sa büyük bloklardan mürekkep ve, çelk ve beton te müstenittir. Sadeliği, ahengi ve ziynetsizliği Yunan ve Jepon tyatrolarını andırır. Vücuda ge- Zaman vüs'an itibarile pek muhteşem olacaktır. Metre murabbsı yer işgal edecek cephesinin irtifa ak yani 12 ilâ 15 katı bulacaktır, “ELLİ 2 İl methaller, asansörler, döner merdivenler yangın Bitir. tiyatronun süratle tahliyesini temin ede - yy: Amhtenir şeklindeki salon 3000 kip ihtira edebiler ep, Sahne ve seyirler salonu vasi kubbe alundadır, hi Pliyel salonunda temin olunan * Aküstik Çi £ eklinde en mühim olan nokta sahnenin Bu sahne geyri mütebaırik bir kısım kemer vazifesini gören iki mütelerik shneden Ba Ayn mütaharrik sahne alında orkestra bulunur. Mila sek “Bey *9İ tyano A Ne | dadır, 1 duvar, kemerler, duvar sahneler gibi mih- 2 gz nda dönmezler Sahneyi ihata ederler ve br al btkamette hareket eylerler. “Mizansen, ! Idare Mi, çidne göre bu sahnelerin sürati devrini tanzim yy Plerin enzarınde büyük bir sihne teresstim eder. Many, Kemerler bu sahne üzerinden geçerek * amfiteatr, Ay altın rk kemerlerin küçük duvar sahneleri ve kapak- en uda nazer dikkate alırsak, medeli vücuda Kay etlerin nasıl bir usül ile “mizensep,i Jopama şi dekorları her ehete eş ei anlarız. Böylece sahne en Gu barmkeden anlade; ri Mataharrik kemer- Si, G. * ini çötala devr hareket, küçük devver sahneler» * birçak kapakların mall hareketi banu temin “a a mal düşünülerek nokta şudur. Hanği.* mi - aa farliyatini, bu savt ve ziya şersitini | a olabilecektir * Mizansen , nin | vazifesi » O, zaman ve mesale dahilinde “mizansen, İstikbal tiyatrosu nasıl : * aç ecek tarzda cesim kabuk şeklin ibrez eylemektedirler, da kaybolur. Dekor orada tebdil olunur. Eğer Atinada bulunduğum zaman bir gice revu tiyatrosuna gitmiş- tim . Çalanları, oynıyanları, oyna- tanları hepsi Yunanlı olan bu dans ve eğlence yerinde san'at- kârlar nc yapmadılar, ne numa- ralar göstermediler!.. Canlı kara- göz oynadılar, Hofmanın hikâye lennden parçalar temsil ettiler. Klâsik ve moderen raks'ar yap- tılar.. Hulâsa gecenin saat birine kadar biç durmadan bir tiyatro dolusu ha'kı eğlendirmek için ne mümkünse onu yapmağa ça. lıştılar.. çok yorgun ve uykusuz olmama rağmen bu eğlenceli yeri bırakıp gidemedim. Sahne- de dans eden kadın erkek kırk san'atkâr vardı.. bunun on yedisi yalnız kadındı.. tasavvur edin ki bu on yedi dansöz yalnız bır tek revo tiyatrosundal. o Atınada bu. nun gibi daha beş altı yer var. ve bunlarn hepsi yerli, o topra- ğın çocukları. Yunanlı. Halbuki geçen sene zifaf mar. şını oynarken sehnede dans et. mek için, Türk kadınından vaz- geçdik: uç tane Rum kızı bulun. caya kadar nerelere müracaat etme. dik.. bu halimizi, bu yosuzluğu. muzu bilen yokdurda sonra her keste bir operet hevesidir gider,. ! eline para, idaresine tiyatro bina. tar'.. 9 Daha doğru dürüst bir tiyatro- sunu geçindiremiyen memleketimi: ze operet yapmağa kalkmak, eyi: ni yaomadan bahçesinin çiçekle" rini tanzim etmiye benzer. evve- lâ tiyatro ile fikrimizi doyuralım; sonra opcıeti garnitür olarak kul tanırız... Bundan elli sene evvel Atina da tek küçük bir tiyatro vardı... Fasulyesini odasında pişiren, bir paltoyu sahnede üç kişi giyen, ayaklarında patlak potinlerle rol oynıyan bu aktörleri, evvelâ mat buat sonra balk himaye etti, ve nihayet tiya'rolarını bugünkü şek le kadar getirdiler.. bugün Atina şehrinde varyete ve revülerden maada tam yedi tiyatıo ber ak şam temsil vermektedir . Bu kâli gelmiyormuş gibi 1922 den beri mühacirlerin işgal ettikleri büyük tiyatroyuda belediye tamir ettir- mektedir.. burada belediyenin teşkil edeceği hey'et temsiller verecektir.. Yunan hükümeti her sene Av rupaya tiyatro ve varyete için talebe gönderir.. zaten çok para kazanan aktörlerde sık sık kendi hesaplarına Avrupa seyahatleri yapıp sınıflarında ilerlemiye çalı- şırlar,, , Ha'buki daha Yunanlı'âr bizim e in teşkildtnı teli ile mükellehir. Bu nun tayini tetbikat ile meşgul olaalera taallok eden bir keyfiykitir, Teknik burada ilham eden fikirdir. Dram müellileri We “Mizansen,, cilere bir miltah veriyor. Bu mıftahı kula narak tiyatro san'atnın yeni messilini halletmek vazifesi onlara isabet eder. Teknik mftahı verir, fakat kapıları açamaz. Ne istiyoruz? idsremizde iken onların tiyatro- larından evvel Güllü Agop efen- di Gedikpaşayı ku muştu.. Onlar ilerletmek için el biriğile nasıl | çalışmışlarsa biz de başta padişah olduğu balde yıkmağa uğraşmı- şız. * Oğlum tiyatrocularla düşüp kalkıyor | , diye Rıdvan paşa is- mindeki şehremini İstanbu'da ti- yatıoyu (o menelmiş, (o senelerce memlekette tıyatro oynanmamış. Doktor Konoş gibi müsteşrikler Türk aktörler'ni görmek için Ana- dolu ş*hirlerini (o dolaşmışlar... Meşrutiyet gelmiş Burhanettin gi- bi bir palavracı halkta uyanan tiyatro hevesini elinden geldiği kadar baltalamıya uğraşmış! sönmüş, Üyatrocu namı altında bir takım dolandırıcı kumpanya lar meydana çıkmış.. Bun'ar sefa- tetleri dolandırmışlar, ecnebilere çalmışlar, tüccarı vurmuşlar. ve nıhayet Darülbedayi kurulmuş.. Başına dünyanın hiç bir tasafında görülmemiş tarzda heyeti edebiye diye bir takım adamlar geçmiş. Bunlar neler yapmamış'ar |. Ken- di menlaatleri, kendi zevkleri için neler icat etmemiş'er, nihayet is- tiklâl mücadeleleri bitmiş.. etraf sükünet bulmuş, memle ette ki- min ne yapmak isediği yavaş yavaş anlaşılmıya başlamış. Mu hittin beyin şehreminliğ nden son- ipsala «İnşai mürmattdır. orkestrolar faaliyette bülünurlar. yes'ne doğru durmadan ilerlemi- ye başlamış. Fakat bu benim güzel san'atımın yakasını talisiz- ra di lik tamamen bırakmış değildir |. Meselâ her sene gençlerden Avrupaya tiyatro tahsili içim tale- be il karar verirler. Bu, resmi tasdikden de çıkar, ne lense sonra gene var: geçilir.. Demekki sözü geçen adamlar bu memlekette bâlâ tiyatro.un lüzumsuzluğuna kanil.. oluara,. Fakat darsa, varyeteye dünyanın Parasını veriyo'uz.. her hangi bir şehirde aç kalan iki kadın bir etkek soluğu İstan- bulda aliyorlar. sene hesapsız paramızı memle. kelten dışarı sorgusuz sualsiz alıp çıkarıyorlar. Günah değil mi?. Bari bu işi yapalım. ara mızda çok istidatlı kızlarımız var. Bunlara; Avrudaya balet tahsiline gideceksiniz! deseniz ümidin fev- kinde talip bulursınuz.. Bir sene sonra bunlar hükümetten alacak ları i fazla kazan- alla ee Ve böylelikle bir kaç sene sonra san'at toprağına ektiğimiz bu istidatlar olgun bir halde memleketimize dökülürler. işte o zaman heves ettiğimiz ope- ret teşkilâtı de kendiliğinden mey- dana çıkmış olur.. bir milletin kendi san'atkârmı seyretmesi ka- dar zevkli bir şey var mıdır?, Babusus' bunların içlerinde ha. riç memleketlerde şöhret salan- lar da olursa. İşte sikle bu bizim bece remediğimiz şeyleri yapıyorlar, her sene Avrupaya varyete tahsili için talebe gidiyor. Askerlikte, siyasette “önümüze oturtup ders verdiğimiz bir milletin, san'at ta bize nümune olması biraz acı amâ, ve yapalım mik A Avrupada Ve bunlar her 7. — VAKIT. 28 Teşrinisani 1929 e Totonya salonundaki orkesiro konseri Büyük musiki dehaları en yüksek sanat eser- lerini orkestro için yazmışlardır. Esasen onlar, derin tehasüslerini (fade ve ib'âğ için ancak orkestro gibi geniş bir vasıtaya muhtaçtırlar. Çün- kü orkestro muhtelif karakterlerde .sadalar çıka- ran çeşit çeşit musiki aletlerini bir araya topla- mıştır, Bestekâr, elindeki bu mebzul vesaitle en ince hisleri ve ayni zamanda coşkun duyguları da ifadeye muktedir olur. Meselâ bazan yalnız bir tü'üt twafınden ça'ınan bir melodinin, ruhu en gin'ere daldıran akıcı nağmelerine, orkestrodaki bazı aletleri refakat etiirir bazan da bütün saz- ları hep birlikte faaliyete sevkederek muhteşem ahenk dalgaları vücuda getir. Filhakika yalnız bir tek saz için yazılmış olan yüksek bir san'at eserinin kıymet ve ehem- miyeti bir orkestro eserinden hiç bir zaman aşağı addedilemez. Hatta düc, triyo, kvartet gibi muh- telif terkip şekillerine (Ogöre tanzim edilmiş olan o bestelerin Otercih o itibarile biribirlerile mukayesesi de tecviz edilmez. Yalnız, orkestro esasen garp musikisinin iade kudretini senfonik tarzda bir kat daha tevsia imkân verdiğinden bir çok hislerin telkininde daha kuvvetli âmil olması da bir hakikattır. Bu itibarla büyük ber tekârlar; orkestro sahasını derin tehassüslerinin ifadesine müsait ve uygun bulmuşlar, bu vadide de muazzam musiki abideleri vücuda getirmiş lerdir. Garp memleketlerinde bütün bir mevsimde her Musikiyi sevenler bu konserlere iştiyakla giderek orkestro dinlemekle âdeta ruhi gıdaları alırlar. Memleketimizde ise orkestro musikisi işitmek fırsatına maatteesüf pek az malikiz. İşte her Teo Yung bu ihtiyacı tatmine delâlet edecek Türk ve ecnebi san'atkâr ve san'at muhiplerini bir araya toplayıp bir örkestro vücuda getirmeğe muvalfak olmuştur. Bu heyetin cumartesi akşamı tertip etmiş olduğu konrere davet edilmiştir, Pro- gramın ilk numarası Gadenin konseruvertürü idi. Bu beste Her Yungun hâkim ve kudretli idaresi alt'rda tam bir muvaffakiyetle çalındı. Yalnız, bir kısmını amatörler teşkil eden heyetin umumi ahenge intibakı için dikkat ve endişeleri hissolun- makta idi. Bunu da pek tebii görmek icapeder. Esasen bu heyette garbın sirf san, atkarlardan terekküp eden meşhur orkestrolarmın evsaf ve icraatını âramağa hakkımız yoktur. Maamafih Her Yungun değneğin'n hareketleri, musikişinaslara emniyet ve itimat veren bir mesnet oluyordu Her Yung orsestoyu ciddea likayat ve vukuf fe idare etmekte idi. İkinci numara Sezar Fran- a piyano ve orkestoya mahıus bir variyasyonu i. Şiddetli | alkış'arla karşılanan bu musiki pek ziyade hoşa giden bir ahenk'i Madam Hegenin derin hassasiyetle çaldığı piyanoya orkesironun tam bir sadakat ve itina ile refakati takdire şa yandı. Bu beste pek ince işlenmiş bir san'a! ese- tidi. Piyanodan çıkan seslerde yıldızların parlak- lığı vardı. Bu berrak ve billüri sadalara orkest- ronun ipek gibi yumuşak seyyal ahengi ara sıra serılıyordu. Üçüncü numarayı teşkil eden Vayn- garinerin bir bestesile dördüncü rumradaki Bramısın*dominör senfonisi diğerleri gibi aynı muvaffakiyetle çalındı. Konserin hitamında »amiler büyük orkestro nun serveti ahengi'e ruhları doymuş olarak sima- larındda ekunan memnuniyet obislerile salonu terketiker, vk Musa Süreyya

Bu sayıdan diğer sayfalar: