24 Mart 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 3

24 Mart 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 3
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

a 7 VAKII 78 Mart am a —— ar “© Bari hükümet a- radan çekilsin Ş" günlerde gene gazete- lerde Rıhtım şirketinin “ İsmi görünmiye başladı. Şirket hali “hazırda aldığı resimlerin miktarını arttırmak istiyormuş. Rıhtım — şirketinden (şikâyetçi olanlar bu müessesenin rıhtım olmıyan yerlerden resim almak usulüne nihayet vermesini bek- lerken bilâkis haklı veya haksız olarak almakta bulunduğu her resimleri yeniden arttırmıya > hayret edilecek bir şeydir Acaba hükümet bu şirkete karşi ne vakit müessir bir su- rette hareket kararını verecektir? İşin hakikati şudur ki bugünkü vaziyette maalesef hükümet Rıh- tım şirketinin zulümlerine adeta yardım etmektedir. Rıhtım şir- keti halkı, haksız yere haraca keserken hükümetten nasıl yar- m görüyor ? Bu noktayı kısaca izah edelim. lümdur ki hariçten mal geti- tüccar eşyasını gümrükten geçirmek için tarife ile muayyen >zümrük resminden fazla olarak “6 20 nisbetinde bir dipozite © bırakır. Bu dipozito herhangi bir ihtimal (oneticesi olarak gümrüğe verilen paranın noksan olduğu bilâhare sulaşılırsa mah- sup edilmek içindir. Tabii güm- rük muamelesinin hitamında biç bir Hişiğ: kalmıyanlar yüzde yir- mi nisbetinde olarak verdikleri fazla parayı geri alırlar. Mantıkan ve kanunen düşünü- lörse gümrük resmini vermiş ve g:ne gümrüğe ait diğer mua melâtı ikmal etmiş olan kimse- nin dipozito parasını geri alması | Fakat işlerin fili cereyanı baş- dır. Gümrüğe ait her türlü wamelâtını bitirmiş Obulunan “bir tüccar dipozito parasını geri teyince şöyle bir suale maruz — Rıhtım resmini (verdiniz mi? Eğer bu suale (evet) ceva- bı verilmez ve Rıhtım şirketinin makbuzu gösterilmezse derhal ret cevabını a'ır, m Hülâsa Rıhtım şirketinden bir > vesikası almadıkça güm- idaresindeki dipozito para- sını istirdat etmek kabil değildir. Eğer Rıhtım şirketinin halktan aldığı resimler herhangi bir hiz- mete tekabül eden haklı ve ka- “Buni birer ücret olsaydı Rüsumat idaresinin müdahalesine gene bir şey söylenmezdi.. Halbuki evvel ve ahir iddia ettiğimiz “gibi bu şirketin halktan aldığı resimlerin bir takımı tamamen keyfidir. Bilfarz rıhtım olmıyan yerlere çıkarılan eşyadan rıhtım resmi alınması bu cüm'edendir. *urtmasır eccelki VAKIT 24 MART 1680 Rum patriki rütbeflâ Efendi Heybeliadada bu- lunan Rum mekteplerinin tetkiki ahvali için orada ÜÇ gün ikamet ederek dünkü gün gene Fenere avdet etmiştir. GELİŞİ GÜZEL Doktor tabelâları Guta Mahmut türbesi kar- şısına düşen eski Hilâli- ahmer binasında her gün bir, iki doktor tabelâsının daha yer tuttuğunu görmüş, bunun üzerine: — Doktorluk da hastalık gibi sari midir? yollu bir fıkra yaz- mıştım. Dün geçerken gene binaya dikkat ettim. Maşallah tabelâlar biraz daha artmış. Yalnız bu Jâvhalarda bir ağız birliği yok. Meselâ aziz arkadaşım Dr. Şükrü Hâzım kendine “ Sinir hekimi ,, dediği halde bir başka doktor «Ürolog» demiş. Oda “Sinir hekimi, nevinden Türkçe bir terkip yaparak ihtisasını © anlatamaz midi? ayni * Tramvayda ramvaydaydım, o Oldukça ukalâ ve bir o kadar da ters bir biietçi bilet kesiyordu. Ona bir ihtarda, berikine bir tembihte bulunduktan ve para- larını yarım sanat evvelinden ha- srlayıp ellerinde otutmadıkları için iki küçük hanıma çattıktan sonra borçlu kaldığı bir Efen- diye şöyle hitap etti; —Oon parayı şu Efendiye ver! Gözüme iki saattir dik dik bakıyor! İneceği istasyona kadar ala- cağı olan meteliği geri alabil- mek için gözünü biletçiden ayır- mıyan bu mücrim! yolcuya acı dım. Yolcuların on paralarını geri nü”öru bakışlarile istemesi mi günah ? Her halde şirket tramvayın içersini süsliyen bir çok ilânla- rın yanına şöyle bir lJâvba da assa fena etmiyecek: “Biletçiler para bozmağa mec- bur olmadıkları gibi ağız boz- mağa da mezun değildirler, Topin İğne Bu itibar ile gümrük idaresi halkın dipezito paralarını iade etmek için Rıhtım şirketinden verilmiş bir ibra vesikası iste- mekle mezkür şirketin haksız i ve kanunsuz resimlerini de tah- sile tavassut etmektedir. Vakıa Rüsumat idaresinin di- pozito parasını iade meselesinde ittihaz ettiği usul mantıksızdır. Bu tarzda bir muameleye maruz kalan bir tüccar isterse mahke- meye gidebilir ve hiç şüphesiz idareyi mahküm ettirebilir, Fakat hiç bir kimse on beş, yirmi, yahut yüz, yöz elli liralık bir para meselesi için aylarca mahkemelerde uğraşmaz ve beri taraftaki binlerce liralık işlerini maz. Onun için zavallı tüccar im» i peratorluk devrinden kalan bu manasız usule boyun eğmekten başka yapacak bir iş göremez. Hükümet tarafından herhangi bir mukaveleye müstenit hiç bir teahhüt mevcut değilken Rüsu- mat idaresince tatbik edile ge len bu usulün sebep ve hikmeti nedir ? Osmanlı imperatorluğu devrinden kalan bu haksız ve muzır usulün Cümhuriyet ida- resi devrinde devam edip git- mesi caiz midir? İstanbulda Rıhtım şirketinden | başka bu kadar ecnebi sirket- verniemek ayıp değil de yolcu- | Rüyam doğru Bizim müdür Bey hayli şaşalamış, hayret etmişti ... — Biliyorum öyle rüyalara dair bende epeyce notlar var; bildiğim £ ispritizme (hadiseleri kadar değilse de ona yakın miktarda, — Dur öyle ise bir tane de ben ilâve edeyim? İki sene oluyor galiba, hani müvazenei | wmumiyeden maaş alan memur- | lara peşin aylık vereceklerdi ya. | Ha işte o haziran iptidasında memurlar mayıs maaşlarını al- mışlardı, haziran maaşları da birkaç gün sonra verilecekti. Memurlar buna istinat ederek aldıkları parayı tamamen borç- larına verdiler; eh, bir iki gön sonra yeni maaş alacak değil- ler mi, nasıl olsa idare olurlar; halbuki kazın ayağı öyle olma- dı, yeni maaş teehhüre uğradı; ha bugün, ha yarın. Memurlar sıkıntıya düştüler; biliyorsuu ki ben de © zaman bir mektepte muallimdim; birin- <İ ayığı okuttuktan sonra ikin- cisi için günleri çekiyordum; müdürümüz de ayni halde idi, birer birer söylemiye ne lüzum var, memur değil mi hepsi bir mübareklerin. Bir sabah müdürle beraber mektebe gidiyorduk, söz arasın- da: — Acaba bugün maaş ala- cak miyiz? Diye sordu. — Zannetmiyorum, Dedim. Ertesi gün de, daha ertesi gün de hep böyle, Niha- yet müdür asebileşti: — Peki ne günü alacağız? Diye hiddetli hiddetli söylen- di. — Onu bilmem, size haber veririm. Cevabını verdim. Daha dört gün geçti, gene bir sabah bera- berdik, benim o gün ilk dersim başka bir mektepte idi, müdür beye dedim ki; leri vardır. Bunların her biri hidematı umumiye nevinden bi- rer vazife ifa etmektedir ve hepsi de hizmetlerine mukabil bir ücret almaktadır. Bu ücret- lerin tahsili vasıtası ise bizzat hizmettir. Eğer hizmet mukabi- linde müstefit olan kimse ücre- tini vermezse şirketin elinde teyit kuvveti vardır; buda © hizmet için Ücret vermiyenlerin istifadesine set çekmektir. Rıhtım şirketi de rıhtımlardan istifade eden tahmil ve tahliye işlerinden resim alabilir ve bu- nun tahsilide kendisi için çok kolay bir şeydir. Fakat hiç bir hizmet omukabili olmiyan ve adına resim namı verilen cizye usulüne artık bir nihayet vermek zamanı gelmiştir. Hükümet hiçbir hizmet mu- kabili olmıyan bir takım haksız resim'erin tahsilinde bir ecnebi şirketi hesabına halkı tazyik ederse bunu herhangi bir sw- retle mazur göstermek mümkün değildir. Bu hal zabita memur- larının halkı birer birer tutarak bir ecnebi kumpanya hesabına cebren ellerinden para alması gibi bir şey değil midir? z Mehmet Asım maamafih — Bugün maaş var, şimdi mektebe gidince, mutemedi mu- hasibi mes'ullüğe gönderiniz. — Ne biliyorsunuz ? — Sade onu değil, daha başka bir şeyde biliyorum, ama şimdi sölemem.. — Nedir Allah aşkına? — Hiç israr etmeyiniz, sonra mektebe gidince söylerim. Bunu nasıl anladığımı biliyor- sun değilmi? O gece rüyada görmüştüm ve tabir etmiştimki bu para benim elimle alınacak müdüre söylemek istemediğim şey de bu idi. Diğer mektepte ilk dersimi yaptıktan sonra öteye gittim; daha içeriye girerken kapıçı: — Müdür Bey sizi istiyor. Dedi güldüm ye müdürün odasına . gittim; beni görünce yernden kaktı: — Aman azizim bu iş sana kaldı, — Ne işi? — Telefonla omüuhasibi mes- ullükten sordum, para hazırmış; fakat bizim mutemet hasta, gel- medi; mutemetliği muallimlerden hiç biri kabul etmiyor, bütün ümitler sende kaldı, git şu pa- raları al, Dedi, kendimi tutamadım kahkahalarla gülmeğe başladım: Ben zaten: bunun böyle olacağını biliyordum, hani iti- | matnameyi yazdınız mi ? Onu çoktan ( hazırlamışlar, hemen alıp gittim; uzatmıyalım para ile avdet ederek bir mu- hasip gibi tevzi ettim. Gördün mü rüyayı? Bu vak'adan sonra, müdür | bey her ayın iptidasında sorardı; — Nasıl yarın maaş varmı? Benim ruhlara dair soracak birçok suallerim vardı; fakat vakit geçiyordu, muallimin yeni hadiseler anlatmasına meydan bırakmadan dedim ki: — Bir şey daha (sorayım, ruhlar nasıl görür ve işitirler? — Bunu ben de merak etmiş- tim; benim huddamdan sordum, anlattıklarını aynen söyleyim: Ruhlar da sizin gördügünüz gibi, gayet vazıh görüyor, her se- dayı işitiyor; buna hayret et- memelisiniz, çünkü meselâ &iz rüyada ber şeyi gözlerinizle imiş gibi görmiyor musunuz? Halbuki gözleriniz kapalıdır; gördüğünüz şeyleri hafızanız da kaydediyor, demek ki hakiki bir röyet vardır. Peki bu na- sıl oluyor, ne ile görüyorsunuz? Anlaşılıyor ki görmek için göz dediğiniz şeye ihtiyaç yokmuş. İşitmek te böyle; gene rüyada neler işitirsiniz; eğer &iz uyur- ken yanınızda uyanık bir adam olsa ayni şeyleri işitecek mi? Hayır tabül O halde nasıl işi- tiyorsunuz? Ruhlar da göze ve kulağa muhtaç olmadan görür ve işitir diye hayret etmemelişi- niz; ruhların kendilerine mahsus hassaları vardır, maddi âlemle teması (o osuretle o muhafaza ederler. Arkadaşım Odaha bir çok şeyler söyüyordu, ben artık dinliyemez olmuştum; göz Kapak- larım gittikçe ağırlaşıyordu. ! o karardan sonra i hakikati AMG) aye EBA SEYAHATE İç düşmanlar! çen gün şehrimizde bütün kalemleri uğraştıracak bir hadise oldu, Ne yazıkki bu elim hadiseden sade bir gâzete bahsetti. O da yalnız olanı bi- teni kaydetmiye o münhasır kal- rsak şartile, Hadise şu: Devlet matbaasında tenkibat yerim lâzım gelmiş. Her ar! karşısında bu ola sapılır. Yolun doğru ve ya iğri im dan bahse mahal yok. Çünkü kararı verdiren sebepleri bilmi- yoruz, Her neyse, zaten mevzu- umuz kararın kendisi değil, 4 hasıl olan vaziyetin acı neticesidir. Bir bütçe ile bağlı olan dev let matbaası müdürü, rakamların önünde © mürettipleri azaltmanın zaruri olduğunu gör- müş, sayısını bulmuş. İş cetvel- lerine bakarak çıkarılacak olan- ları ayırmış. Fakat bu buhranlı zamanda sokağa atılacak zaval- lıları bekliyen korkunç sefaletin hayali gözleri önüne dikildiği için olacak, usta başılarını çağı- rarak faciayı anlatmış ve asağ yukarı şöyle demiş: — Görüyorsunuz ki acı bir karar vermek mecburiyetindeyiz Fakat siz isterseniz bu kararın acılığı giderebilirsiniz. Yirmi otuz arkadaşınızın bu fena za- manda sokağa atılmasındaki kor kunçluğu tabii takdir edersiniz. Şu halde birer küçük miktar fedakârlığa © katlânınız. Onlar yerlerinde kalsınlar, sizinde iş- leriniz hafiflesin. Ustabaşılar çekilmişler ve an laşılan arkadaşlarile konuşmuş” lar, işittiklerini bir bir anlat- mışlar. Ama verdikleri cevap ee Be alyilğm ib mayiz. Çıkanlacaklar talihlerine küssünler. * Amelede bir ruh ve vicdar birliği olmadığını en keskin bi mantıkla ıspat eden bu cevap, memleketimizdeki (işçi bet- bahtlığının serlavhası olsa ye- MR ayi yük istiyen ve bu ayrılıkların çar. pışmasından insanlığa yeni fe- dirler için - nefretle kaydediyorum. Ayni müessesede sırf bir te- sadüfle işlerinde (kalabilenler, yarın gene en &ade bir sebeple bugün çıkarılanlar gibi aç kal- mak tehlikesine maruz kalacak- larını düşünmüyorlar mı? Güneşin doğuşu: 3,57 — banşı : 18,25 Ayım doğuya: 407 — baky : 1306 Namaz vakitleri : Sabah Öğle İkindi Akşam Yatsı İmani 434 1220 1545 126 157 416 Bugünkü hava Bugün Rözyar müteheveli , açıktır. hava

Bu sayıdan diğer sayfalar: