5 Temmuz 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

5 Temmuz 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“ —— — 4 VAKIT 5 Temmuz 1330 — .— WEN Şarktaki propagandalar Çüğererlerde Ağrı dağı hadi- selerinin mahiyetini izah için (Anadolu Ajansı) tarafından verilen tebliğde şayanı dikkat bir nokta vardı. Çünkü Ajansın verdiği telyrafın bir fıkrası (Van) vilâyeti hududuna tecavüz eden eşkıya tarafından şark vilâyet- lerimizde bir nevi irticai hareket uyandırmak maksadile tertibat alınmış olduğuna dair bazı vesi- kalar bulunduğundan bahsedi- ui. Bu vesikalar hakkında tafsilât “yoktur. Bununla beraber bu nevi vesikaların omevcudiyeti oşunu gösferiyor ki şark vilâyetlerimizin asayişini ihlâle çalışan çapulcular arasına siyasi ifsadat için tah- rikçiler karışmıştır. ilk batıra gelen ihtimal bu tahrikçilerin şeyh Sait isyanı üzerine tenkil kuvvetlerimizden kurtularak İran topraklarına il- tica etmiş mücrimler olmasıdır. Fakat acaba tahrik şebekesini teşkil eden adamlar sadece bun- lardan mı ibarettir? Yoksa bu nev müfsitler bâzı ecnebi mem- leketlerden de kuvvet almakta mıdır? Malüm bir hakikattir ki Mu- sul meselesi hal edildikten sonra Türkiye ile Ingiltere hü- kümeti arasında hiç bir itilâf Mevzuu O kalmamıştır. Türkiye cümhuriyeti o İngiltereye her Grad e an dürüst bir siyaset takip ettiği cibi İngiltere hükümeti de mem- “xetimize karşı fırsat düştükce wü niyet göstermiştir. İki smleket arasında umumi siya- set böyle iyi bir mecra takip etmekle beraber İrakta manda almış olan İngilterenin Musulda tatbik ettiği Kürdlük siyaseti netice itibarile Şark vilâyetleri- mizin asayişi için karanlık bir nokta teşkil etmektedir. İngiltere hükümeti şimali İrak mıntıkasında bulunan Kürtlerden müstakıl bir milliyet vücuda getirmek yolundaki maksadını hiç bir vakıt gizlemediği gidi son zamanlarda bu maksadı filiyata getirmek hususunda mü- bim teşebbüsler almıştır. Irak hükümetinin mubalifetine rağmen İraktaki kürtlerin lisan- larımn arapça ile beraber resmi Yarım Ger ervelki: VAKIT 5 Temmuz, 1680 İşbu pezer günü kara göz- lü, esmer ve kesik saçlı Dilber nam bir hizmatçi kıza saat iki buçuk radde- lerinde çeşmeye gider iken iki kadın rastgelerek mez- bureyi elip Lutfi paşa me- hallesinde Seydi bey soka- ğına doğru götürdüklerin- den ve 6 gündenberu her ne kadar taharri olunmnş ise de bulunamadığından bu isim ve şekilde bir kızın nerede olduğunu ve kimin nezdinde bulunduğunu bilen var İse Vakıt matbaası mü- rettibi Rifat Efendiye haber vermeleri, lisanı kanun kabul ettirmiştir. Acaba şimali Irakta müstakil bir kürt milliyeti vücude getir- mek için burada hazırlanmakta olan teşkilât ile Ağrıdağı hava- lisinde keşfedilen tahrikât Vvesi- kaları arasında bir münasebat varmıdır ? İşte bizim zihnimize şüphe ve- ren şey bu cihettir. Eğer Ağrr dağı eşkiyasını siyasi maksatlar için kullanmak istiyen adamlar müteferrik birtakım siyasi sui kastcılardan ibaret ise mes- ele nisbeten basit demektir. Yok eğer böyle değilde Ingil- terenin Şark vilâyetlerimiz hudu- dunda meydana getirmeğe çalış» dığı Kürtlük teşkilâtile alâkadar ise vaziyeti o noktai nazardan tetkik etmek lâzımdır. Londradan gelen haberlere göre İngiltere ile Irak arasında yeni bir muahede aktedilmiş ve bu muahede mucibince İngiltere hükümeti bu memleketi tama- men müstakil bir devlet olarak tanımıştır. Bu taktirde acaba bundan sonra Musul ve hâvali- sinde her ne nam altında olur. sa olsun cereyan edecek olan işlerde doğrudan doğruya rak hükümeti mi mesul olacaktır. Öyle zannediyoruz ki o gerek İngiltere, gerek Irak ile istikbal- de her hanki bir sui tefehbüme mani olmak için ortada haledi- lecek bir propağanda ve tahri- kât meselesi ” vardır Ve mazide gördüğümüz tecrübeler bizim bu hususta mütekayyiz bulunmamızı icap etmektedir. Ne yazık! Nisantaşındaki faciıyı içimiz ürpererek okuduk. Genç ve şöphesiz kıymetli iki zabiti- mizi arımızdan alan bu kanlı vak'a i ipleri tekrar kanat- mak isi. o zdim. Fakat dün penceremden bir muhavere dinledim, Bu satırlar o kulak misafirliğinin mahsu- lüdür: Vakit öğleyi biraz geçiyor. Mahallede hazin saatlerin a- ğırlığı var. Sıcaktan kuşlar bile yuvalarma çekilmişler. Yalnız uzaktan suyu kaçmış bir tulum- banın hırıltısı geliyor. Kara sineklerin hortumların- dan ziyade kanat vızıltılarından rahatsızım. Onların yüzünden elimdeki kitap, yelpazeye dön- dü, Bu aralık komşu bahçeden ince bir çocuk sesi: — Abla!!! Abla!!! Diye çınladı. Kalkan bir pen- cere camı etrafın sessizliğini destereledi, bir kadın sesi: — Ne var? Dedi. Bundan sonra başka şeyler düşünmüş olacağım ki muhaverenin nasıl bir tedai ile o vazife kurbanlarına intikal ettiğini bilmiyorum. Ancak şe- bitlerin sözü geçince alâkadar olup dinledim. Çocuk, hadiseyi görenlerden dinlemiş, anlatıyordu. Yarın za- fer meydanlarında (doludizgin sayılması için hususi bir GZEL metetmiş oluyordu. Lâkin bu mektupta su götüren yerler de var. Meselâ, gurbet yolculuğuna çıkan bu arkadaş Berut ve dedikodu Mesin ve Berut yolile Paris seyahatine çıkan Valânın Suriyedeki Istanbullu hanımlar hakkında Beruttan yazıp gönder- diği bir mektubu okurken hatı- rma Tevfik Fikret, Süleyman Nazif ve “Hemşirem için,, man- zümeleri geldi. Ne münasebet? diyeceksiniz. Münasebet şu: Merhum Nazif, rahmetli Fikretin, hemşiresi için yazdığı manzume hakkında: — Bu şiir, hemşiresine mersiye değil, eniştesine bicviyedir! derdi. Valâ da bu mektubunda Suri- yedeki İstanbullu hanımları me- tederken kendi kız kardeşini "diyor ki: “Dikkat ettim, Beruttaki Is- tanbullu hanımlar birbirlerini ar- kalarından çekiştirmiyorlar, de- dikodu da yapmıyorlar. Hayret değil mi? Halbuki Is- tanbuldayken hiç böyle gıybet yapmıyan İstanbullu hanıma te- sadüf etmemiştim...,, Bu cümlelere ne buyrulur? Istanbul hanımlarının hepsini de- dikoduce göstermek reva mı? Buna Kadınlar birliği ne der? Sonra, hanımlarımızı dedikodu- culuktan kurtarmak için Beruta mı yolliyalım? Ben şunu anlıyorum ki Istanbul kadınlarını dedikoduculuktan kur- taran Berut, Istanbul erkeklerini daha fazla dedikoducu ediyor. Halen sikin Mia e Sadeleştirmek için... Bir .refikimizde Türkçeyi sa- deleştirmek bahsi üzerinde mü- nakaşalar oluyor. Ben de bu suali meslekdaşlarımızdan Felek beye sordum. Mumaileyh, irtica- len şu cevabı vardi: — Monşer, Türkçeyi 'sadeleş- tirmek için içine şeker koyma- malı! Toplu İğne Sünet düğünü 10Temmuz perşembe akşamı Saraç- hanebaşında Horhorda Kuruluş Mekte- binde sünnet düğünü yapılacaktır. Çocuk velilerinin müracaadan bildirilmektedir. koşacak iki Türk atlısının hazin akibeti karşısında her vatanda- şın duyacağı derin bir elem ve yüksek bir hürmettir. Beygirle- rin nasıl sürktüğü, felâketin ne yüzden vuku bulduğu, akılları sıra mübim değildi. Cenaze me- rasimini en ince telerrüntına ka- dar eleyip dokudular, tabuta sarılan kumaşların renkleri, mu- zikasının çaldığı hava, matem çelenklerindeki çiçeklerin isim- leri birer birer söylendi. Ve ni- hayet artık düşmanı olduğum | o donuk çocuk sesi; — O semtte zabitin dostu varmış, fiyaka kesmek istemiş! Bübtanını savurdu, Yüzüme bir tükürük serpintisi vurulmuş gibi tiksinerek silkindim. Daha kanı kurumamış bir vazife kur- banı, bir şehit arkasından bu kirli düşünce içime dert oldu. En günahkâr ölüleri bile hayırla anan bu millette, bu kadar düş- kün ruhlu insanlar da mı yarat- tın yarabbi!... O genç şehitlerin aziz topraklarından af diliyorum. Seyyah FEDAYİLERİ EEE Baalbek melikesini karşılarken... Melikenin etrafındaki kafile ilerilerken iki taraftaki asker hürmetle divan duruyorlardı ikişe Zeydun; “Orası bir gün yana- caktır !,, dedi, O akşam bütün kafile çölde kaldı. Etraftan Bedeviler deve- lerle gelmiş ve onlara her tür- lü ikramda bulunmuştu. Ertesi sabah yola devam edil- miş, akşam üstü Baalebekin ka- dim kalesine varılmış ve orada İ istirahat edilmişti. Baalebek köy- : löleri, halkı ve Baledek kuvvet- leri Baalebek emiresinin muva- salat edeceğini daha evvelden haber aldıkları için bunlar fevç fevç gelerek Melikeyi istikbal etmişlerdi. Melike, gelenleri karşılamak izin nahfesinden inmiş, bir ata binmiş ve iki amcazadesini ya- nına almıştı, Melike bu şekilde şehre ilerliyorken, şehirden ge- İen bir heyet, ona Baalebekin anahtarlarını getirerek (teslim ettiler. Askerler, onun önünde geçit resmi yaptılar. Şehir hal kı, biner, biner, onun önünden geçtiler. Melikenin kafilesi, şehrin açık kapılarından harap mabetlerin sütunları yanından, kadim sa- raylardan ve kemerlerden ge- çerek, eski zamanlarda impsra- torların akropolu olan, etrafı bahçeli kaleye muvasalat etti. Melike, kalenin omethalinde atını çevirmiş, halkı selâmlamıştı. Melike beyaz alının üzerinde sİ onu sevinç ve heyecanla alkışlı- yan, onun “yüzünü görmek için tehalik gösteren halkı selâmlar- ken, bir kıraliçadan farksızdı. Halk onun önünde dalga dalga ilerliyorken arkasında bir ordu vaziyet almıştı. Melike, geçit resmi hitam bulduktan sonra Haydara dönmüş; ona: — Emir hz. bütün halka ve askerlere teşekkürlerimi bildiri- niz ve hepsine istirahat etmele- rini emrediniz! Ben de istirahat edeceğim, demişti. O gece. tarihi kalenin misafir- hanelerinde muazzam ziyafetler verilmiş, atiyeler dağıtılmış, mu- sikiler çalınmış, elhasıl Baalebek, emiresini taziz için elinden ge- len her şeyi yapmıştı, Bütün halk emirelerinin gü- zelliği, onun yanındaki iki genç- ten başka bir şeyden bahsetmi- yorlardı. Bunların geçirdikleri macera- lar halk arasında şimşek süra- tile yayılmış ve mubalegalı, asa- tiri bikâyelerle karıştınlmıştı. Ertesi gün sabableyin, sultan Salâhattinden alınan emir mu- cibince, kafile hareket etmiş, Baalebek eşrafı ve ayanı da ka- fileye karışmışlardı. İkindiye doğru Şama, o zaman yer yüzünün cenneti sayılan bel- deye hâkim tepelere varılmışti. Bol suları ve şirin bahçeleri ile dünyanın en eski şehri kafilenin ayakları altında © uzanıyordu. Kafile tepelerden feyizli ovaya inmiş, ortalık kararıyorken bah- çeleri geçerek şehrin kapısına varmış, askerin mühim bir kıs- mı şehir haricinde kalmış, Me- “2. like ile arkadaşları muhafız bir kıt'a ile şehre girmişti: Kafile şehrin dar sokaklarm- dan geçerek, Sultanın kasrına doğru ilerilemiş, Melike muha- fızlarile birlikte kendi dairesine irmiş, Zeydun ile Haldun oda- e götürülmüşlerdi. Gençler burada istirahat ederi yıkanmışlar elbiselerini değiştir- mişler, yemek yemişler, ondan sonra (oHaydarla konuştuktan sonra onunla birlikte Salâhatti- nin huzuruna kabul olunmak üzere çıkmışlardı. Bunlar birlik- te hareket ederek birkaç kori- dordan geçmişler ve birkaç mu- hafızın beklediği bir kapıya var- mışlardı. Silâhlı misafirler bura- da silâhlarını bırakırlar, sonrs içeriye girerlerdi. Haldun ile Zeydun silâhlarını çıkararak (omuhafızlata (Oteslim etmek istemişler, Haydar onları menetmişti. Haydar,'iki kardeşe bakmış: — Siz, Sultanın (huzuruna silâhlarınızlada (girebilirsiniz » demiş, iki kardeş bu muâmele- den ayrıca memnun olmuşlardı. Demek ki burada kendilerine emniyet ediliyor ve en müstesna bürmet eriliyordu. Emir Haydar iki genci, kub- besinde gümüş kandiller sarkan zemini mermerle Vö” kıymetli! “ halılarla döşeli bir ddaya sok-. - muş, onlarla (birlikte odanın ortasına kadar ilerlemiş ve dur- muştu. Etrafta bir çıt bile duyul- mıyordu. Muhiti vakur ve mühip bir sükünet sarmıştı. Bir dakika sonra karşı taraftan perdeler açılmış, ortasında başı sarıklı, siyah elbiseli bir zat görün- müştü. Bu adam bir lahza boş- lukta durmuş, kandiller altında duran misafirlerini gözden geçir- miş, sonra adim adım ilerlemişti. Gelen adam, öyle boylu bos- lu bir adam değildi. Nahifti, fakat son derece vakur ve muh- teşemdi. Sırtında ki elbise en basit adamın giydiği elbise. kadar mütevazi id. Onun veka- ru ihlişamının menba parlak. mücevherler, ipekli ve ağır ek biseler, altın taçlar ve murassa kılıç ve hançerler değildi. Bunların menbaı sevimli ve ciddi yüzü, mütefekkir ve nafız. gözleri idi, Emir Haydar, bu adama doğ- ru koşa koşa ilerlemiş, derin bir hürmet ve tazim ile ellerini öpmüş, iki birader önün bu va- ziyetinden Sultan Selâhattinin karşısında bulunduklarını anlı- yarak Haydar gibi haraket ederek koşmuşlar ve Sultanın ellerini öğmüşlerdi. Haydar söze başlıyarak: — Efendimiz, dedi, size iki kahraman genci takdin ediyo- rum, Bunlar, eski'dostunuz Emir Bedilin biraderzadeleri, ve Meli- ke Sultanın amca oğullarıdır. Melike (Sultanın, O esrarkeşler elinden halâsını bu iki gencin gayretine o medyunuz. Bunlar, harikulâde bir kudret “ve me- tanet göstererek Melike Sultanı katiller yuvasından kurtarmışlar, bu .suretle on binlerce askerin kanını er! (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: