20 Ağustos 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

20 Ağustos 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Ankara cinayeti muhakemesi (Üst tarafı 1 inci sayfada) — Hikmet Şevki B. varmış Bımüş, onu tanıyor musun? — Hayır Efendim. — Ya Saime Hanımı? — Ablamdı, öldü. Fethi sorulan mütevali sualle- re cevaplarında devam etti: — Hikmet Şevki Beyi ağabeğim merdivenden çıkarken bir patırdı duydum, kaçtım. Onu göremedim. Ablam son zaman- larda barda çalışiyordu. OEve bazı gece gelir, bazı gece gel- mezdi. Cemal ağabeğim Istan- buldan geldiği zaman korktu bardan çıktı. O gece evdeydi. Kurşünların atıl, eşittim. Evvelâ anneme atıyordu. Ben o zaman karakola koşmuştum. Po- lis geldi ama eve girmedi, ka- md. bekledi. Hikmet Şevki pe i edim, tanımam. Evi- eh “m geçmezdi. Reis katile sordu: « Bir diyece- ğin var mı? — Çocuğa öğretmişler, Hik- So m ea Çocuk bu sünle, “yalnız gi 1, cevabını verdi. Müddei eve erkek gelip gelme- du. Çocuk, kimse gel- iye Hanım çağırıldı. it Hanım bir sürü dediko- arasında, aile faciasının anlattı, mühimdi. gr iye ğer bay nasihat ettim, Sâlmeciğim, vaz geç bu bar hayatından. Zavallı, ne, yapayım ablacığım derdi. Annem bizmetçilik etse bizi geçindiremez > Sıkıntıdayız. Ce- moamal: para göndermiyor.» Reis” «Bey, neme lâzım, kafalı bir kız- dı. Bardan evvel hiç fenalığı yoktu. Sonraları serbestliğe baş- ii ; VEYE ler, ye kaynanasını dövmüş. Muayene ettirdim. Ce- mal efendi karısını çağrıyor, oda gelmem diyormuş. Saime Ha- bım < ifadesi arasında (bana 7 her tarafından (Bizim vi e ) demişti; O karakolda bir gece kal'ışımdan fazla o malümatım i lip Mahinut efendi de şabit sfstle dinlendi. Cemali göste- e efendiyi vak'ada tanı- dim. Hikmet i Beyi bilmem. Öl yrd bir çocuk ldi. Ağlıyarak, m annemi yalan e Kalktım. o si- rada Hikmet efendi isminde bir komşu geldi. Cinayet var diye bağırdı. gittim. Eve girme- O sırada Ki e Lütfü i i. Biraz 80 o sai Önümüze tabancasını attı ve oldu. Cinayet odasını her taraf kan rma i karyolada yatıyordu, ar Yerde de bir pin Eş kadın vardı. oOmyzunda .bir (dekolte), her tarafı görün! Ser kanlar sem aime hanımın fenalı . gem daki, faltğte) “dir — i, Polis Sadık efendi anlattı: at — Cemali tanırım, Cinayet sa- bahı 5-6 arasında, Cemal Saime- yi öldürüyor diye bir ses duy- dum, uyandım. Hikmet efendi isminde birisi geldi, o bağırmış. Muavin, yahnayak koştu. Benim ayağım ağrıyordu, potinlerimi giyiyordum. Birisi daha geldi ( oradaki memurlara teslim olmu- yor, gelsenize) dedi. Koştüm, kalabalıktı, Kapı açıktı. Mahmut efendi tabancasını çekmiş, kapı nın sağ tarafında duruyordu. Bende tabancamı çıkartarak kapının sol tarafına geçtim. Mah- mut Ef. içeri girdi. “Cemal a- şağı gel, diye bağırdı. O'da yukardan “gelmeyin yakarım, diyordu. Sonra muavin efendi bağırdı. Cemal kimsiniz diye sordu. Merin polisiz dedi. Bi- raz sonra Cemal geldi ve elin- deki tabanc ğ sea a ve bıçağı önümü- avinle ben yukarıya çıktık. Ikisi de ölmüştü, Hikmet Şevki beyi tanırdım. Beraber gezdik- lerini, görüştüklerini duymadım, görmedim. Tabibiadli Fahri Bey de şahit olarak dinlendi, Suallare şöyle cevap, verdi: — Esasen dar bir odaydı. Komodin, masa karyola ile oda daha daralmış bulunuyordu, O- dada umumi bir karışıklık vardı. Cesetler o kadar çok doğranmış- tı ve odada o kadar kan lekesi vardı ki, bunlârın sonradan teb- dili vaziyet ettirildiklerine' delâ- Jet geri bakin bülmak im- bildöni “Bir çörba kaşığına yakın ei” çıkardın, kadının vaziyetini değiştirmesi meninin akmasını intaç eder. Meselâ gezinse meni akar. Buo gece cimam vukuuna delâlet eder, Bu sırada mühürlü bir torba açıldı, içinden Hikmetin ve Sa- yo donları çıkarıldı. al » Saimeni; tetkik ederek; e al , 77 Efendim, bendeniz kadın en anlamam. Acaba bu N —— dışı mı? Galiba bu- rası içi. Evet işte bıçak yaraları, Fahri B, raj a müsteniden denle yaralarını tesbit — Reis Beyefendi, eğer do- nun düğümlü tarafı kadının be- line yani arkasına geliyorsa bi- çak yaraları tevafuk ediyor. in ile muayene ederek) işte deliğin bıçak gibi keskin bir aleti kaha ile yapıldığı muhak- kaktır, Kanaatim bu don kana bula- nabilir. Fakat üzerindeki yara- lar bıçak yarasıdır. Kadın çok bıçak yarası yemiş ve nezfi da- hili ile ölmüştür, Gi ae mahkemede uzun tetkiki, maktülleri; donsuz bulunmalarından meğet ediyordu. Donlarda kanlı bir halde odada bir yere caklarını ayırarak, Hikmete va- ziyet vererek cinayeti mücamaa esnasında yaplığını iddia etmek istiyordu. Halbuki donlarda kan lekeleri ve yaraları vatdı. Katilin lehine aldığı bu tedbir muhakemesine , şuuruna sahip bir vaziyette düşünülmüş hare- ketlerde İlamın taam- müdü ispata vesile oluyordu. Reis Fe va — Cemal Efendinin, bunları öldürdükten sonra ayaklarından Tevfik Fikret ihtifali (Üst tarafı 1 inci sayfada) Halit Ziya Bey devam ediyor: l yüklüğü gittikçe teeyyüt eden'nevadiri| | — Onu tanımakta İki sene geciktim.. hilkattendir. - Burada, idi demiyorum,| Fakat müşterek dostlarımız vardı. Hü- o hâlâ ve daima öyledir. - Ennadir kel-İ seyin Siyret, Mehmet Rauf... Onlar madun mu? Hayır. Benim İtikadımca|daima bana Fikretten bahsederlerdi. nadirler madum olamaz. Başka bir) Nihayet bir gün köprü başında görüş! yerde dediğim gibi: tük. Kendi bir şey mi ödemin de meğr, Halit Ziya Bey burada ilk teması Eseridir hayatı varsa değer. anlatıyor. Bu telâki ne heyecanir...... İşte asarı müessiresinden dolayıdır!Halit Ziya Beyin sesinde bu heyecan- ki benim yatakta gördüğüm “Tevfik'dan kalma bir titreyiş var gibi... Yü- Fikret hâlâ ayaktadır. Ruhâniyet de- zünün hatları genişliyor, ellerile kibar nen halet te bundun ibarettir, sanırım, zarif hareketler yaparak: |! O büyük şair manen ba cemiyetin (o — Galiba biribirimize doyamadık, İçinde, çünkü o büyük adam hepimizin! diyor. Yürüye yürüye ta Çemberlitaşa || içimizdedir. Diğer bir eserimde demiş-| gelmişiz. Oracığa, matbaai Osmüniye- tim ki onun mezarı hayalinin dolaştığı! nin köşesindeki kahveye girip dört yer |! yerdir ve biz şimdi onu ziyaret ediyo-liskemlesi getirterek oturduk, konuş” En tuk, konuştuk, konuştuk... Hüseyin HALİT ZİYA Bin HASBUHALI |Siyret, Mehmet Rauf, bizi kendi ken Bu hitabeden sonra perde ağır ağır)dimize bırakmışlardı. Hiç bir müdaha- aralandı ve ortada Fikretin gençlik velleye ve hiç bir inkıtan uğramadan ser- smıf arkadaşı Halit Ziya Bey görün bestçe konuşuyorduk. Neler konuştuk, dü. Beyaz, yumuşak ve tel tel saçlarla| hatıriryamıyorum ki, belki de ve galiba halelenen başı, ileriye fırlamış Kibildaha o ilk temasta sınıf ve hayat te. canlı ve zeki gözleri, vekür ve kibar'lâkkilerimizden biribirimizi haberdar tavurlarile üstat Halit Ziya B. ettik. Yeşil çuha ile örtülü masanın y&| (Sular kararmıştı. Eski istanbulda mında, ayakta duruyor ve diyor ki: (o İzünün bütün hareketleri, havanın es “— İsmail Müştakın okuduğu satır.İmer rengi içinde yavaş yavaş duruyor, ları teessürle dinledim. Düşündüm kilartık ayrılacağız. ... Fikret diyor ki: beşeriyeti idare eden kuvvette mahtık — Ben Koskada bir harabenin kö- olsaydı Fikret gene bugün canlı, zin-|şesinde, örümcek ağmı kurmuş gibi de ve kuvvetli olarak ve san'atinin in-)oturuyorum. Benden hoşlandınızsa ge- kişafı tamı içinde aramızda hazır bulur) celeri gelin konuşalım. nurdu, Ve gene düşündüm ki insanı ha- GECELERİ FİKRETLE yata bağlıyan bir örgünün bütün ik BULUŞUYORLAR meklerini birer birer mi, yoksa sür'atle! O Koskadaki ev, hiç te bir harabe de- mi çözmek daha bahtiyarlıktır. Bu dü-İggi, ... Belki onda eski İstanbulun bü- şüuceye cevap veremedim. tün debdebe ve daratını sinesinde top- Halit Ziya Bey, bir saniye; tevakkuf| iıyan ve yanmış yerleri birer mahalle etti, hâlâ bu düşünceye ve bu suale ce) arsası teşkil eden konakların hali yok. vep veriyor gibiydi, sonra dedi ki: (o | Fakat bir kulube de değil... Bir konak “— Siz de hepiniz şu san'atla alâks-| yavrusu... Her taraf temiz, gıcır gicir darsınız. Fikretin uzaktan ve yakından) merdivenler... şuh...» ailesi efradr sayılırsınız. O halde bura) © fstihdadın en karanlık devirleri ol da bir ailevi içtima yapmış oluyoruz. Ben bu içtimaa yakışan bir şekilde yir- mi sene arkadaşlığını yaptığım Fikre- tin hatıralarından bir sinemanm şeri-i dini çevirir gibi bahsedeceğim, Bu da- ha samimi olmaz m? Eğer sözlerimi tamamlıyamazsam, hatta güdük Burada-hep kırsam teessürüme hamledin beni ma“) lar, Fikret edebi kanastlerini hiç bir zur görün, yok eğer uzatır da mucibi zaman katiyetle söylemiş değildir, Suda olursam bunu mevzuun servetİ'İijma istimzaç ediyor. Karşısındakinin ne ve cazibesine bağışlayın, gene benilfikirlerini sorayor, fikrine mülâyim mazur görün. gelmiyenleri bile tatlılıkla karşılıyor. Halit Ziya Bey hatıralarına başlei Fakat Fikretin bütün o isyanı, hievi, yor: Genç Halit Ziya İzmirden İstan-İhuşuneti nedir, diye mi soracaksınız. bula nasıl geldi? En çok kimleri beğ€'| Halit Ziya Bey cevap veriyor: niyordu, Babiâli yokuşunda aranma" o. Evet, bazı kanatları kuvvetli ol lar.... Fakat hayır, aradığı iki Şahsi madığı için yükselemiyenlere, fakat yet, Cenapla Fikret bu yokuşun hari-İona dil uzatanlara kızardı. Buharla cindedir. naam anma donlarını çıkarabilmesine varmı dır, kanaatiniz? e e haleti ruhiye meselesidir, Reis Beyefendi. Eğer katil bunu evvelce tasmin tima etmesi büyük bir cürüm... Buna rağmen sık sik toplanıyorlar. Halit Ziya Bey: — Fikretin cazibesi o kadar çoktu ki, diyor, kimse-davetini reddemezdi. meç müsabakasında imiş gibi karşısın- dakinin ezmedik, parçalamadık, harap etmedik, yerini bırakmazdı. Hasmı böy- le yorgun ve harap düşünce de Fikret kolundan tutar, yaralarını sarar, on taltif ederdi. Gene tıpkı bir boks ve meç müsabakasmın sonu gibi... Halit Ziya Bey Koskadaki Serveti fünun ve edebiyatı cedideye ge- çiyor. Edebiyatı cedide için: — Ona bu ismi biz takmadık, diyor, hatta daha evvel yeni edebiyat cedi diye tehzil de ederlerdi. Sonra yeni kendiliğinden düştü; edebi kaldı. Üstat devam ediyor: — Fikret kendi şiirlerini eder ik ederse mümkün- De Mk ve bir hiddet ile tekevvün eden bir cinayette bunu kabil görmek olamaz. Çünkü.. Ağır cezaya riyaset eden vekil, şahidin sözünü keserek sordu: — Efendim, 8'z bırakınız işin ki ei da bu adamo k ayağından donunu b cüsse itibarile?.. Ayni zamanda Tababeti adliye ve ruhiye olan şahit era e gina alana (Katile bakıp elini sallıyarak) pek tabii... Celse burada bitti ve muhake- değildi. Onlara kıymet vermezdi. Buna mukabil etrafını teşvik ederdi. Ona bir gün, hiç mutadım olmadığı me, İstanbulda tıbbiadli mücss€- | gide, bir hikâyemi götürdüm, Mösyö sindeki tablil neticeleri ve şahit |Kanguro... okudum, okurken Fikretin| Halit Ziya Bey: Fatma hanımın celbi için, talik İbir buhran geçirdiğini hissettim. Güz olundu. Hanımefendi sanma Istanbulda Havaganı, Elektrik ve teşebbüsatı sinaiye Türk Anonim Şirketi Beyazıtta Elektrik evinde 23 Ağustos cumartesi günü saat 15,30 da verilecek ameli ahçılık derslerinde lütfen hazır bulunmanızı rica ile kesbi şeref eyler. duğu için üç kişinin bir araya gelip iç leri parlıyor, yüzünün hatları mütema-|betimi ve onu bu Dahilde Hsriçte 1 aylığı Kuruş 150 3 40) 6 75) z 1400 80) Rebiülevvel 1349 Bu geceki Ay 19,04 İ Ayan doğuşu : 23,29 — Batı 16.07 Güneşin doğuşu: 5,13 — bal Namaz vakitleri 12 e ikindi Alyan Yanan vx Se bali 16.06 1804 7045 322 m Haya... Bugün rüzgâr (poyraz esecek, hava açık olacaktır Dün hararet âzami 32, as- gari 25 derece idi. ———— ——— Bu akşam Ankarada Riyaseti. cümhur, musiki İeyeti saat 19 bando ” 1 — Herold: Uvertür zamps, 2 — Lehar, Ev. 3 — Marketti: Teshir, 4 — Leoisk Dolar prensesi 5 — Guiro: Dans Persan. 6 — Buse: Marş Sinemalar : Alkazar — Amerika Alemdar - Sefiller gemisi Beşiktaş Hilâl — Beyaz gölgeler i Ekler — Serseriler kralı Elhamra— Gece bizimdir Etuval — Çıplak aşıklar Fransız— Ateş Opera — Kraliçenin gerdanlığı Şık — Demir avcı'ar SüreyyaKadıköy —Öl?m arabası diyen değişiyor, dişleri gıcırdıyordu. | " Derken, birdenbire ağlamağa başladı. Ben de ne oluyor diye durdum, kâğıt” larımı kapayıp cebime korken Fikretin eli bileğimi yakaladı. Pikretin elinin bileği yakalaması o bileği kırması de mekti, o kadar kuvvetli idi ki, mukav&- met edemedim elimden kâğitlarımı al dı, ben onları yırtacaktım, Fikret tw müteharrik bir kazanm infilâkı gibi Pa ! zeren t sarruf etti, o hafta Serveti fününa koy» imkân fsehsi> i şerha şerha zi il İİdu, Cenabın şiirlerini okurken de mes alev ve duman saçar. Fikret Ye YA tolurdu, adeta çıldırırdı. Nihayet meşrutiyet; Fikret te coşkun ve çılğın... gınlıktan Tanin doğuyor... gücenip Tanini terkediyor, Halit Ziya Bey, bir aralık Fikretin evden) Küsük zevklerinden bahsediyor: — Vesaiti çok azdı, diyor, ufak te İlde resimli gazetelerden kesilip paravana» isilara yapıştırılmış tablolar... Fakat bü- yatı cedide| tün bunlar ne güzel, ne cazip, ne temiz bir zevki ifade ederdi, bilseniz... Galatasaray müdürlüğü... Dargın neşretme- ik... Büyük bir hayat dalgasının fır kengillatıp Hisarın üstündeki aşiyanma ati- eserlerinden bahsetmek asla mutadı|$i-- Nihayet Fikreti son ziyaret: dakileri azami derece) (Halit Ziya Bey, dar ve yüksek bir merdivenden çıkıyor. Fikret üst katta hasta yatağındadır. Esi dostunu mü- habbetle karşılıyor. Gözgöze geliyorlar, — Ona gözlerimle 20 senelik muhab- halde görmekten do- ğan elem ve ıstırabımı bakışlarımda "1 | teksif ederek anlatmak istedim. Diyor. Uzun uzun bakıştık. O da bana baktı, ET | Fakat hasta idi, bilmem benim içimden anlıyabilecek halde miydi? RUŞEN EŞREF BEYİN HATIRATI Halit Ziya Beyden sonra, Fikretin talebesi ve dostu olan Ruşen Eşref B., Mi İn mi a » dilen a | yl geçmeden Fikret bir meseleden dolayı X N il aşiyana ait bazı hatıralarını okudu. | Son olarak ta İsmail Müştak Bey, Fik- j retin “Sis, isimli manzumesini okuya» rak merasime nihayet verildi,

Bu sayıdan diğer sayfalar: