17 Kasım 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

17 Kasım 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Baklayı ağzından çıkaran Nibayet Fransız başvekili M. “Tardiyo,, uzun müddettenberi “Fransız milliyetperverlerinin içini kemiren endişeyi meydana koy- du, Tanin eski başmuharriri olan bu genç başvekil harp endişesi karşısında bulunduğunu açıkça söylüyor. M. “Tardiyo,, nun bu sözleri asla hayreti mucip olmamıştır. “Pelkbur,,manevinin uzun bir te- © Oenniden sonra sarfettiği keli- melerin manası çoktan dimağlar- da yeretmiş bulunuyordu. Evet harp tehlikesi hemde 18- 1914 harbinden belki daha feci belki daha elim bir harp tehli- kesi Avrupayı tehdit etmektedir. © Kello misakının, Lakarnonun sa- © kıyonları, milletleri mahdut bir müddet uyutabilirdi. Cemiyeti akvamın ifsaneleri mahdut bir zaman için dimağları kandıra- bilirdi. Hakikat olanca açlığı ile ergeç meydana çıkacaktı, “Doçe,, nin mütcaddit nutuklarında işa- ret ettiğini bu hakikat bugün “Tardiyo,, nun ağzından çıkınca artık en muannit sulhperverlerin bile düşünmeğe başlayacakları aşikârdı, Bu tehlikeli harp vaziyeti do- ğuran nedir? Hangi amil Avru- panm yorgun, zebun iktısadiyatı bitkin maiyetlerini yekdiğerine karşı hücuma sevkediyor? Bu su- alın karşısında her siyami muhit kendi lehine olmak ünere muha- keme yörüttüğünden noktai na- zarlar ihtilâf ediyor. Şurası mu» hakkaktır ki bugünkü vaziyeti icap ettiren amiller arasında en mühimi Veresay muahedesi ve | onu takip eden diğer üç muahe- dedir. “ Veresay ,,da terazinin kefesine istedikleri kadar tartı koyan müttefikler bu hareketin cevabının bir gün verileceğini ve yaptıkları muamelenin hesabının sorulacağını düşünmemişlerdi. Dü şünecek halde değildiler, Dört senelik bir cidalden ve memle- ketin beşte biri harap olduktan sonra Amerikanın yardımı ile © galebe çalan Fransızları neşvei zafer sarhoş etmişti, Müteveffa © “Foş,, kılıcı ile muahedeyi imza- iyor; “Kelemanso,, zaferin ba- bası sıfatını bihakkin kazanmak — için “Napuleon,, varı şartlarını — ileri sürüyor. Maliye nazırı "“Kluç,, her masraf kâğıdını imzaladıkça “Almanya tediye edecek,, diyor- du. Bu zafar sarhoşluğu için de dostlara bile iltifat edilmek is- tenilmedi. o Italyanın beceriksiz nazırları atlatıldı “Nitti, ye ma- salı okundu. Yalnız Almanya et- - rafında demir çenber çevirecek olan Lehistan, Yugoslavya, Ro- © manya, ve Belçika takviye edildi. © Aradan on iki sene geçti. © Daha evvelki gün muhtelif itilâf © merkezlerinde mütarekenin on © birinci yıl dönümü tesit ediliyor- du... Bu onbir senede “Kaplan, Klemanso öldü, «Foş» eski Baş- vekil ile olan ihtilâfını adem di- o yarma götürdü. «Kloh» Alman- yaya birşey tediye ettiremedi. Fakat kendisi sahte bono imza- lıyarak hapse girdi ve iki sene yattı. Şimdi o eski cidali nes- lin âdenyan ile akademi arasın- © da mekik dokuyan «Poaknare» “ile riyaseti cümbur makamını iş- o gal eden M. «Dumarge kaldı. “Bu oniki senelik müddette baz Evvelki sene Nevyorkta yeşil eldiven! moda idi. Kadmlar bu yeşil eldivenleri| pek seviyorlardı. Nevyork kadmları bu! yeşil eldiveni niçin severler. Tabii bu- nun sebebini bana sormayınız. Severler di işte. Fakat Amerika bu.. Onun ne| isevgisine, ne kinine inanılmaz fokstrot İmemleketi bir acaip ülkedir. Şahıslar şöhretler, hırslar çabuk parlar, çabuk söner. Moda da böyledir. Amerikanın modası böyle olduğu gi- bi adamları da acaiptir. Bir şey bilir. ler, adamakıllı bilirler. Ama, 0”kadar.. Bir müessesede iki Amerikalı, üç Amerikalı, bir araya gel mezse vay o müessesenin haline, m0 Eldiven ticarethanesi iktrsadi müşa- viri Mr. Gasson bir gün hastalandı, Eh Bundan ne çıkar. Bir Avrupalıya gö- re, bilhassa bir Fransıza göre bunun manası nedir? Eğer müşavir hatırı sayılır bir adam sa telefon açılır geçmiş olsun denir... Bunun daha başka su götürür yeri yok tur. Mister Gassonun hastalığı üç gün devam etti. Müessesenin müdürü her gün Gassona telefon etti. Halini ha tırını sordu. Ve bu müddet zarfında da Mister Gassonun eksikliği hiç hissedilmedi... Beşinci gün eldiven satışları birden bire durdu. Herkes ellerini şakaklarına koyarak uzun, uzun düşündü, hesaplar yapıldı, kitaplar karıştırıldı, eldiven pi yasası hakkında istatistikler çıkarıldı. Grafikler resmedildi hulâsa iş mütehas, sıslara havale edildi. Altıncı gün tetki. kat bitti ama, eldiven satışı da sıfıra in di, İstok halinde eldivenleri gördükçe müdirin yüreğine iniyordu. : Nasıl yüreğine inmesin bu iş biraz daha devem ederse ticarethane iflâs edecek. j . : y Grafiklerin tetkikinden sonra müte hassıslarmi yazdıkları 'raporü Mister Gassona verdiler. Yeşil eldiven hikâyesi Kızıl Gömlek YAZAN : Ömer Rıza Am erikan hikâyes Bu sözler, herkesi tehyiç etmişti, (Mekke) de bulunan bütün emeviler sre (Mekke) nin emevilerden olan valisi) Nevyork Taymis Müdürünün tele- Osmanın kanımı istemeğe amade olduk fonu çaldı: larını ilân ettiler, “— Alle. Gut Morning sör. Hazreti Ayşe, bunu müteakıp, herke müdüriyeti mi?. ı ; İse dağılmaları emretmiş, Leylâ ile ih e Alle. Got Morning Misor... SİZE| şiyar teyzeyi alarak kendi konağına gö- mühim bir haber vereceğim... Bana bir) örmüş ve onlara bir daire ayırmıştı. mahbirinizi gönderiniz... Elmas Fil ote- Leylâ, Hazreti Ayşenin büyük bir işi li. No. 86. için hazırlandığını anlamıştı. Fakat bir işey demeğe casaret edememişti. O gün hepsi istirahat ettiler, Yolculuk onları sarsmıştı. Leylâ ile ihtiyar teyze o &e-| ieeyi birlikte geçirdiler. Leylâ, ihtiyarı; isöyleterek bir şeyler anlamak istedi. O- mal etmiş!... Size ... Gazeteci otelde, elmaslar ve ipekler içinde tatlı simâlı, esmer derili, yumu- şak bakışlı bir aadmla karşılaştı. A- dam güzel İngilizce konuşuyordu. — 67 -—- Osmanı öldüren kim? onu söyleyiniz! İsterseniz bunları o sana nakletsin. Bu malümat, Hazreti Ayşe için çok mühimdi. Ayşe, hemen Leylâya döm müş ve ona sormuştu: — Siz Osmanın evinde mi idiniz?. — Evet efendim. — Onun nasıl katlolunduğunu gör- İdünüz mü? — Gördüm. — O halde bu hâdiseyi bütün tafsi- lâtile anlatınız. Hâdiseyi bütün tafsilâtile anlatmak işten değildi. Fakat Mehmetten nasıl bahsedecekti, Onu cinayet ile alâkadar gösterecek miydi? Yoksa ondan bahse “— Ben dedi, Nevyorka güzel ve na- muslu bir kadın almağa geldim... Fa- kat gönlümün istediğini seçmek İste rim... Servetim bir milyar dolar.. Fakat ben görüştükten sonra bir ka dına hayır diyemem, onün için, şimdi evlenmeğe talip olan kadınları onlar; haberdâr etmeden görmek isterim... Muhbir bu âcaip haberi hemen kay- detti, Racanın muhtelif pozlarda Tes- mini çekti. Ve racanm yanından ayrılırken râ en dedi ki: “.- Bu güzeller, ellerine yeşil eldi- ven giyerek gelirlerse ben gördüklerim na sordu: — Hazreti Ayşe ne yapmak istiyor? Bir kıyam mi tertip edecek... — Bilmem kızım! — Nasıl bilmezsin teyze! onun bu- günkü nutkunu dinlemedin mi? — Dinledim. Fakat bir şey anlama. dım. — Bana kalırsa, müminlerin validesi Osmanın katillerine karşı umumi bir kıyam tertip edecek... — Desene burada da rahat edemiye- ceğiz.. — Rahattan geç teyze.. Benim anla. dığıma göre asıl iş burada alevlene' den birinin yanına gidip derhal kendisi! ni almak istediğimi anlatırım. Dokuz gün ikindiden itibaren yeşil parkta bu- lunacağım, Beni ziyaret etmek istiyen- ler olursa buraya da gelebilirler... ... Ertesi gün güzete yüz bin fazla sat- ti. 8 4'e ” Hakikaten Yeşil parkta her gün i- kindiden sonra zengin bir Hintlinin ma iyeti halkı ile birlikte dolaştığı görül- dü. Dokuz günde bir milyon yeşil eldi- cek, — Fena bir şey olacak mı dersin?.. — Fena mı, değil mi, pek bilmem, fa kat her halde mühim şeyler olacak... — Allah encamımızı hayreylesin, kıs! zım! Ortalık pek değişti... Leylâyı en çok düşündüren mes'ele Hazreti Ayşe tarafından hazırlanacak hareketin hedefi idi.. Hazreti Ayşe, ger çi katiller aleyhinde söylüyor ve her- kesi onların aleyhinde harekete getir- meğe teşebbüs ediyordu. Fakat bu he- def nasıl taahkkuk edebilirdi? Müfsit- ler Medinede idiler.. Fakat bunlar orn- ven satıldı... O kadar ki piyasada yeşil|da yalnız değillerdi. Orada yeni bir hü feldiven kalmadığı içim“birçok kadmlar!Kümet te kurulmuş ve Ali İş başma geç pahalı pahalı eldiven satın aldılar, velmişti. Vaziyet çok karışıktı Çünkü gri spor eldivenlerini yeşile boyattı..müfsitleri istihdaf etmek Ali hükü- decek miydi?.. Leylâ bu meseleyi şim- şek süratile düşünmüş, Mehmedi ks rıştırmamağa karar vermiş ve vak'ay! bildiği gibi anlatmıştı. Ayşe, vak'ayı dinlemiş, ve Osman! öldürmek için duvarları tırmananlar üzerinde tevakkuf etmişti: — Bunlar kimdi?.. Fakat bunlarm kim olduklarını bi- len yoktu. Ayşe ısrar etti: — Bunlar Medineli mi idi?.. — Kat'iyyen! — Nasıl bildin? — Çünkü Naile yanımda idi, Ve Mazreti Osmandı beraberdi. Gerçi ben Medine halkını tanımam. Fakat Naile onları tanır. Onunu için bunlar Medi- ne halkından olsalardı Naile muhak” kak onları teşhis ederdi. — O halde Nailenin ve senin gördü" ğün adamlar nasıl adamlardı. — Bunların, müfsitlerle beraber g€ len baldırı çıplaklardan oldukları bek Midi, — Pek âlâ, siz hiç bunlar arasınd tanıdık bir simaya rasgelmediniz mi?» Leylânın içi titredi, dili tutuldu, F# | kat bin bir gayretle kendini yendi ve: — Hayır! dedi. so Keylânm hali, Hazreti Ayşenin zeki gözlerinden kaçmadı. Ona Tica etti: — Leylâ, bütün bildiklerimi söyle! Çünkü senin ifadenin büyük bir ehe” lar. Gasson ş ukararı verdi: , “. Külrengi eldivenler piyasayı sar mış... İstihbarat bürosu vazifesinde te- kâsül göstermiş! Hakikaten işin üstüne düştüler, tet- kik ettiler, istihbarat müdürü Gasso- nun hastalığı esnasmda bir gün yalnız sevgilisi ile fazla telefonlaşmış. İşi bin ve sulhun Hariciye nazırı M. “Briyan, eski husumetleri onutturmak, eski yaraları kapa- mak için durmadan çabaladı. Fakat her imzalanan vesika da- ba imzasının ertesi günü köhne pi # ... Onuncu gün, ticarethane müdürü, ti carethanenin hamalı Hintliyi çağırdı: «.- Dostum dedi, vazifeni iyi yaptın, müessese senin sayende kurtuldu, al $u bir milyon doları rahat, e ye .M, Mısır kıralı iskenderiyeden Kahireye avdet etti Mısırdan gelen son haberlere göre! Mısır kıralı Hz. İskenderiyeden Kahi- : reye avdet etmiştir. Mısır kıralı İsken- ve bozuk zuhur etti, Misakların deriye ile Kahire arasında ber istasyon üzerinden birbirini sıkmak için | da büyük halk kütleleri tarafından kar uzanan eller milletlerin yeis ve |şılanmış, Damanhur AR sipmeslğ endişesi ile kırışarak yumruk binasının, bir hastane ve bir tiya e- haline giriyordu. Mütekabil vait- İmel taşlarını atmışlar, her İstasyonda) “ ” halkın alkışlarile ve iyi temennilerile ler, mütekabil taahhütler içlerde | istikbal edilerek Kahireye muvasalat beslenen kini teskin edemiyordu. | etmişlerdir. Kahirede yapılan İstikbal Bu kinin, bu husumetin azalması |resmi ise son derece pârlaktı. Şehrin he ve milletlerin yekdiğerine yak- /r yeri donanmış, payitaht ehalisi kıralı laşabilmesi için yegâne bir çare |fevkalâde tezahürlerle em “ i dır. Kıral istasyondan sonra vardı. “Doçe, bu ği el şehir namına çal ihtifal yerine etti ve halâ etmekte ir. Ver | Girmiş ve irat olunan sadıkâne mutuk- say,, , “Seryamone,, , “Senjer- |jarı dinlemiştir. Bu münasebetle Kahi- men,, ve “Nobyi,, muahedeleri |rede bir çok ziyafetler verilmiş ve kıral tekrar gözden geçirilmeli, mağ- |tarafından teberrü olunan iki bin mr lâpların hakkı hayatı iade edil- /sır lirası fakirlere dağıtılmıştır. ö amman ERA NE AYAEE EBE KAAKANIMANE meli. Galipler oturmuş oldukları | “ahedeleri ziruzeber edecek bir ganimet sofrasından biraz uzak- haile teşkil edecek iken bugün laşmalılar. halihazır dalları üzerinde uyumak Bütün Alman müstemleke ve «Annibal,,ın“kapı zevklerine ka- müsmirelerine vaz'iyet ederek; pılarak Romalılara kendini top- Alman filosunu mahfederek; Al- | jamak zamanını bahşetmesi gibi man küvvei askeriyesini tenkiz ttirerek L elim ve feci bir hareket olur. ettirerek cermanlığa karşı yapı- | “Annibal,, demişk asını dı lan hareket hiçbir milletin ta- ME ADİL ASİ . söyleyelim. Romalılar “Anibal hammül edemiyeceği bir hak- “Antedortas,, Annibal kapıya gel- sızlıkdır. Bu haksızlık telâfi edil- dil, derlerdi. Bugün Avrupa medikçe sulh ve müsalemet ta- (bilmelidir ki Annibal kapıya gel- savvur edilemez. Yarın “Hittler,, | miştir. Onu getiren ise sırf “Ver- fırkasının ekseriyeti kazanması; say., muahedesile küçük arka- Alman, Avusturya ve Italya fa- daşlarıdır. şistlerinin birleşmesi bütün mu- bi ; M Gavur metini de istihdaf etmek demekti. Ley lâ düşünüyor, fakat kendini tatmin €- decek bir çarel hal bulamıyordu. Onu bu işleri uzun uzadıya tahlile sevkeden ruhi bir alâka idi! Bu onunla Mehmet arasındaki alâka) idi. Mehmet, Alinin tarafında idi. Şim di onun hemşiresi bir cephe teşkil ede- -—İcek olursa Mehmet ne yapacaktı. Ali i- le mi kalacaktı, yoksa hemşiresine mi iltihak edecekti. Hemşiresine iltihak e- derse mes'cle yoktu, fakat karşı taraf- ta kalırsa, o zaman kendisi ne olurdu.i ve ne yapması icap ederdi?. Leylâ dü- şünmüş, düşünmüş, nihayet yorulmuş ve uyumuştu. Sabahleyin erkenden Leylâ, Hazreti Ayşenin huzuruna davet o olundu. Bu davet onu memnun etmişti. Bu sayede belki bir şey öğrenirdi. Belki işlerin na sıl meticeleneceğine dair bir iz keşfe. derdi. Leylâ, ihtiyar teyzeyi alarak Hazreti Ayşenin (huzuruna gitmişti. İlik defa olarak Hazreti Peygamberin 'en aziz ve en kıymetli haremini ev hav jile görüyordu. Ayşe, pek kıymetli bir pe üzerinde oturmuştu. Sırtında, kıy: metli bir ipekli entari vardı. Göğsün- de, giranbeha gerdanlıklar, kollarmda! bilezikler, kulağında küpeler, pırıl pı- ri pırlıyordu. Fakat hâli kaşları ça» tık, ve yüzünde hiddet ve gazap hâ- kimdi. Ayşe, misafirlerini gülümsiye. rek karşılamış, onları yanı başında İ- pekle işlenmiş şiltelere oturtmuş, on- larla konuşmağa (başlamıştı. Hazreti Ayşe, Osmanm nasıl (öldürüldüğünü mufassal bir surette öğrenmek istiyor- du. Onun için ihtiyar teyzeye dönerek sormuştu: — Anlat! teyze, Osmanı nasıl öldür- düler? — Kızım onu evinde öldürdüler, Ka pısmı yaktıktan sonra içeri dolan hay dutlar her tarafa saldırmışlar, sonra onun odasına dalarak onu da şehit et- mişlerdi... — Onu şehit eden kim?.. İhtiyar kadın biraz düşündü, sonra cevap verdi: — Ben bu mes'eleleri pek iyi bilmi- yorum. Fakat Leylâ Osmanın evinde i- di. Bütün bu vak'aları yakındap gördü. miyeti yardır. Benden bir şey sakla” san vebali boynuna! Leylâ, Mehmedin adını anmamağ? azmetmişti. Onun için son derece ciddi yetle: — Başka bir şey bilmiyorum! dedi Ayşe. bu sefer, Osmanı kimlerin dafaa etiğini sordu; Leylâ cevap ver” di: — Onu ashabın oğulları müdafaa et tiler. Ali, Talha, Zübeyr ve sair zev” tın oğulları orada idiler, — Bunlar kapıyı müdafaa ile m gu olacaklarma niçin Osmanm yanı da bulunmadılar. — Çünkü Osmanı öldürenlerin W pıdan başka bir yerden girmelerine im kân yoktu. Hiçbir kimse onların du ları tırmanarak içeri gireceklerine # | timal vermiyordu. — Leylâ, sana şimdi mühim bir al soracağım, bana ciddi bir cevap Bu sırada Mehmet nerede idi?.. — Onu görmedim, " — Nasıl görmezsin. Mehmet seni: sıralarda, bu tehlikeli anlarda aran” dı mı? — Şüphesiz aradı, fakat hâdised sonra... ö — Haiseden evvel nerede İdi. Oyak Osmanın evine gidenler arasında muydu? o Ayge Leylâyı iyice sıkiştermifi. ge nun için hakikati söylemekten ni çare yoktu. Onun için Leylâ şu verdi: eh |*— Müminlerin validesi! Ben işti medin vaziyetini sizden saklamAk yar yordum. Çünkü onun aleyhinde. aki nmanızdan endişe ediyordum. © size hakikati söyliyeceğim. Meh manın yanma girdi ve onun « Iyakaladı. Bu sıralarda biz ben onu alıp dışarı çıktım. — Fakat Mehmet bana yemin “ til. Osmana dokunmıyacaktı. pd — Bana da söyledi. Ona etmek için girmediğine yemin © di söz verdiğini anlattı. “0 halde Mehmedin orads imiş... İ — Orasını anlıyamadım. gr yer

Bu sayıdan diğer sayfalar: