25 Aralık 1930 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 10

25 Aralık 1930 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

j MEMLEMETTE VAKIT | Afyon istasyonunda kabak nasıl satılır ? Bir takım istasyonların şehirden uzak kalması iktisadi bir kusur teşkil ediyor fyon, Kânunuevvel, (Vakıt) — istasyonda durur durmaz, | fımız kabak satan çocukların erile doldu: Haydi kabak.. güzel kabak.. Hediyelik kabâk.. © Anadoluda tirenin geçtiği yer- lerde istasyonlar daimi bir pa- “ mayır halindedir. İstasyonlarda yiyeceğe, içeceğe dair her şeyi bulabilirsiniz. Meselâ simit, ek- — mek peynir, çay, salep, yumurta, .mieyvalardan elma, armut, ayva, kestane, hatta yoğurt ve nihayet © baddi zatında kıymetli bir matâ olan kabak bile... Fakat her istasyonun mutlaka bir şeyi meşhurdur: Sapancanın elmaları, — Eskişehirin ağızlık, tesbih we sair ufak tefek şeyleri, Konya- © mm salebi, Adananın susamlı “simidi ve şeker kamışı, Afyonun © da kabağı... “© Afyonda kabağı bizim Istan- “ balda bildiğimiz şekilde, öyle © kıvrık kıvrık satmazlar. Hayır, beyaz, açık tabaklara, tabağın © kenarına kadar ve tabağın için- “de ikinci bir tabakmış gibi, ga- yet muntazam bir surette yapar- “lar ve öylece satarlar. © Afyon istasyonundan günde iki — törenle haftada ayrıca üç ekispi- “res geçer, yani istastasyondan günde yüzlerce kişi kabak alır, ç fakat Afyonun kabağı bir türlü © bitmek, tükenmek bilmez. Haydi diyelim ki, Sapancada elma çok- © tur ve günde üç beş tiren değil a hatta kırk sekiz tiren geçse, © gene elma mebzulen bulunabilir. Eskişehir taşları keza.. Konyanın © ünlebi, Adananm şeker kamışı ve sairesi hakeza... Peki amma, > kabağın ağacı yok ki bir teviye © yetişsin. Hoş diyeceksiniz ki, — seninki de amma cehalet yahu. © Hindistan cevizi ne güne duru- yer?.. - Yok.. Işte siz onu affedersi- mis. Hidistan cevizinden kabak | yapmak İstanbula mahsus nev icat bir san'attır. Evet buralarda “daha pek beceremiyorlarlar!. , Ne ise efendim, ben Afyona ( ineceğim ve kabağın alâsını da | “şehirde yiyebileceğim için istas- oyondan alış verişte bulunmadım. Toros ekispresile geldiğim için | , müthiş geç kalmıştım, vakıt he- | men hemen sabah, yahut sabaha karşı gibi bir şeydi. Bir araba tedarik edip şehrin yolunu tut- tuk. Şuracıkta istitraden bir nok- tayı kaydedeyim ki, bugünkü iktisadi buhranın sebeplerinden biri de istasyonların şehirlerden daima yarı, ve hatta bazan bir saat ozakta oluşudur. Biliyorum, Artık dahaneler.. Yok artık de- venin başı filan, diyeceksiniz Müsande edin de (tecrübeme binaen soyleyim de bana hak verin, bu bir yahut atlik yol için ararabacılar insan- dan anasının nikâh kâğıdını, yabutta hiç olmazsa, İstanbul- dan oraya kadar olan tren ücretinin nısfını istiyorlar. Efen- dim nasılmış, yalan mı süyliyor- muşum?, Artık ne olsa, iktisadi buhranın (sebebleri meyanına idhal edilmek moda olduğu için, ben de bunu ilâve ettim, zulmet içinde idi, arabacıya şehir- de elettirik olup (olmadığını sordum, var diye cevap verdi!. Peki, o halde? Meğer burada elettirik gice yarısından sonra, saat üçe kadar yanıyormuş, ondan sonra, israf olmasın diye sönduruyorlarmış.. Bravu Afiyon belediyesine!. Bir otele indim ve gicenin mütebaki kısmını orada geçirdim. Otelci pek ömür bir tipti, san- ki Pariste filânca büyük otelin direktörü idi; elinde kalem, gö- zünde gözlükle, gayet mütefek- kir bir tavırla masasına oturmuş. önündeki deftere rakkam dökü- yordu, Halbu ki hesaba kitaba ne hacet.. Gece otelde yatan benimle beraber topu topu üç kişi idik!. Bu üç kişi bukadar zihin yormağa değer mi, a otel- ci efendi?, Ertesi gün şehri dolaştım, şe- hir hakkında size, vilâyet salna- meleri misillâ, istatistik malüma- ti verecek değilim. Fakat gözü- me bir hayli minare, bir hayli kubbe ilişti. Anlaşılan burası kadimen sofu bir kasaba imiş! Vilâyet konağı, belediye dairesi | ve bilhassa lise binası çok gü- zel. Buradaki orta mektep, bu- sene liseye kalbedilmiş.. Büytü- cek bir bina.. Cephe duvarı çi- nilerle süslü... Sonra, bir kemer- li kapının üstünde bir lâvhaya tesadüf ettim: Asarı atika depo- sul.. Asarı atika müzesi değil ha.. Depo bul. Ve Afyonluların bu hâreketini çok beğendim, üç bu- çuk yarım heykelle tabii müze açılamaz. Fakat bu üç buçuk heykel, böyle bir depoda müha- faza edilir de, ileride mevcut eserler zenginleşirse, o zaman bir müze açılması doğru olabi- lir. Fakat her şehrin bu üsüle ria- yet ettiğini zannetmiyorum. Çün- kü Anadoluda müzesi olan şe- birler, son zamanlarda epice ço- ğaldı!.. yarım sa- | Elli Hiralıklarımızı süslüyen Af- yonun meşhur dağından balhset- memek hiç kabilmi?.. Şehrin orta yerine doğru sokulan bu dik, yüksek ve yekpare hissini veren kaya yığını, insana korku veriyor. Daha hiç bukadar yük- sek bir dağ parçasile, böyle etek eteğe, diz dire gelmemiş- tim. Fakat Afyonlular, başlarının ucundaki butaştan deve, hiç metelik vermiyorlar, korkmiyor- ! lar, ve içleri rahat rahat dolaşıp duruyorlar. Dikkat ettim: burada bu dağ- dan başka, hemen ayni fas larla dört tepe daha var, fakat asıl büyüğünden (o uzaklaştıkça tepeler küçülüyor, en sonuncusu ancak bir tepecik halinde... Afyonda meyva mebzul.. Hele kestanelerinin iriliğine hiç diye- cek yok.. Gice hayatma gelince: Müzik namına davulundan zur- nasından başka birşey olmıyar bir sineması var. Afyonun her şeyini beğendim iyi, güzel, boş... Fakat çamuru dayanılır gibi değil: hani Istan- bulda Balıkpazarı, Yemiş, Zin- i dankapı falan gibi yerlerde da fakat büsbütün sebepsiz değil!, | Çamurlu caddeden, sarsıla sar- | sıla şehre girdik. Afiyon serapa | ima o yapışkan,lüzücetli, pis bir çamur var ya.. İşte Afyonun bü- tün sokaklar, caddeleri, yani (Dişlere dikkat | Eksik dişlerin mahzurları Ağzında bazı eksik dişleri olmal birçok noktalardan mahzurludur. Bit kere bir dişin molsasıniyeti yemeği çiğnemek hususunda bir ziyadır. Sani yen o noksan olan dişin iki tarafındaki İdişler zamanla onun boşluğuna doğru ilerliyeceğirden dişlerin iyi çi için lâzım olan dişlerin karşıl kavuşması haleldar olur, Yan; üst üste muntazam kapanmaz ve bu yüzden yemeği çiğneyemez. "undan başka bu boşluğun karşı (o çenesindöki bulunacak mukabil diş te bu boşluğu doğru uzanır ve gitgide uzayarak düş mek istidadını gösterir. İki tarafındaki dişlerin yaklaşarak bu boşluğu kapatmasından dolayı bi: müddet sonra bu boşluğa dişte yamı lamaz. Onun içindir ki bazılarının yaptığı gibi tedavi edilebilecek bir dişi çektir. mek için ısrar etmek doğru değildir. emesi ma ve dişler faza etmek İâzımgelir. Fakat, uzus müddet ihmal ve teseyyüp y den veya her hangi diğer bir suretle diş te davi edilemiyecek bir hale (o gelirs: o zaman o dişin çkilrcesi bir zaruret ha- lin ialır. Bu takdirde de fazla gecikmi yerek yerine diş koydurmak icap eder. Not: Karilerimizin dişe ait sorucak- ları suallerine ve müşküllerine bu :: tunlurda cevap vermeğe çalrşacağız. Diştabibi Sın? Ismail Talebe kongresi Milli Türk talebe birliği kon- gresi riyasetinden: 10-12-1930 cuma günü tehir İ edilen M.T. T. B. kongresi 26-12-30 cuma saat İ4 te | Türk ocağında toplanacaktır. Murahhasların teşrifi rica olunur. ——— ye Reeimli Şark Resimli Ay matbaası şirketi tara fından neşredilen ve kıymetli roman- &mz Mahmut Yesari Bey tarafında idare olunan Resimli Şark mecmuası nın birinci sayısı çıktı. Nefis renkler ve kıymetli makalelerle süslü olan bu mecmuayı tavsiye ederiz. EREL vi çamurla örtülü. Iki dakika yağmur yağse, dünya çamura gark oluyor. Afyondan Uşaka hareket edeceğim. Gök Haya Akhisarda C. H. F. teşkilâtı tamamlandı Akhisar muhabirimizden: İ Akhisar fırka teşkilât: teftiş için! İburaya gelen Hakkı Tarık ve Osman! | Beylerin Akhisardaki işlerini bitirerek cumartesi günü posta trenile Manisay. ve oradan da Kasaba ve Alaş: ve Eşme taraflarına gidecekleri müstal berdir. Hakkı Tarık Beyin ocakta gençliğe ve münevver tabakaya vermiş olduğu konferans ve hitabe muhitlerde hüsnü tesir bırakmıştır. Bir derviş yakalandı tine mensup bir şeyhin Gördeste tek- ke açtığı ve hükümete muhalefet ve ir ticni propagandalar cürmile olarak Gördes müddeiumumiliği tara/| fmdan Manisa ağır ceza mehkemesine elleri kelepçeli olarak sevkolunduğu alâkadar makamdan istihbar olunmuş tar. | Ba oya hazırlık Spor yurdu gençleri yıl başındı. müşetrek bir ai- le balosu ve ayni yine tayyare si İnemasında ayrıca bir müsamere ver. mek suretile halkımızın o geceyi rih ve şen bir tarzda geçirmeleri için süyük bir faaliyetle çalışmaktadır. İlk müsameresini çok büyük bir mu affakıyetle bundan iki ay evvel veren; is yardu gençlerinin bu müsam re) de daha fazla muvaffak olacaklarını) eminiz. | Asım ne Bir dişi mümkün olduğu kadar muhe-| ayak basacak her noktası bu ne- | mazmun) 9— Gene Darültün “Riyaziye okutanla Azizim Hasan Fehmi, İkinci yazmı (VAKIT) ta okudum; ve bu yazında seni buldum. Sen benim giriştiğim mücadelenin © dışından; sonra ben şahıslarla değil müessese İlerle uğraşıyorum. Onun için ben bu İsefer senin yaptığın (o çgibi, sözlerini cümle cümle alıp ta cevap vermiyece- Him. Ben riyaziyatian anlamadığımı ev- velki cevabımda da söylemiştim; yal nız riyaziyattan değil, hakkile bakılır. sa, hiçbir şeyden anlamam; her şeyde İki cehlimi muterifim. Dediğin gibi, bütün bilgimi, şu frenkçeye medyu- num, Şimdiye kadar neşrettiğim yirmi! eserin on biri fransızeadan çevirmedir; geri kalanları da orijinal kıymetinden aridir. Fakat ne de olsa, ben de kör. ler memleketinde yaşıyan tek gözlüler den biriyim, sanırım. Bundan dolayı kendimi darülfünun hakkında, umu! mahiyette olmak üzere, söz söyliyecekh salâhiyette görüyorum. Benim cehlimi yüzüme vuruyorsun; hakikatlerin yüzüme karşı söylenme- sinden çok memx: a kalırım; onun İ- çin sana teşekklir ediyorum. Fakat ay. ni zamanda, hakkımızda dil uzatmağa cesaret ettiğim zatların da, benim gi- (bi, fransizcadan tercüme etmekten bag İka bir şey yapmadıklarmı söylüyor sun, Yazmın sonlarında (darülfünunür yükselmesine gelince:, ibaresini talip eden uzun fırka bunu vazıhan anlatı. İyor. Bununla nihayet beni tasdik edi yirsan demektir. Sana sormak isterim ki riyaziye zülmtesi mezun ve müdavimleri benim sözlerimden neye rencide oldular? ri- İyaziye demek, hesap, hendese, cebir İmeselelerini halletmekten ibaret mi dir? Birtakım davalar öğrenmek, cebir hilelerini bilip meselelere tatbik et- imek, hatta riyaziyatm en yiüek dere İcelerinde hep bunları yapmak, riyaziye müderrisi olmak için kâfidir zannmda isek aldanırız. Zihni salim, zekâsı orta herhangi bir kimse, riyaziyatı, en âlisine varın- caya kadar pek güzel takip eder ve en İgirift meseleleri halle muvaffak olur. Fakat, rica ederim, riyaziyecilik de İmek bu ise, fahiş surette aldanılıyor. Riyaziye tedris eden muhterem mü- derrislerimizden her hangi biri, okut. tuğu dersin felsefi mahiyetine vâkıf” mıdır? meselâ filin dersin müderrisi, | © dersin zuhur ve tekâmül tarihini bi- lir mi? Muhtelif riyazi ilimler arasın.) daki münasebetlerden haberdar mı- dır? Runlarm yahdetini yapan Şey ne. dir? Ve riyaziye bilmekten gave ba mudur? Vaktin geçen perşembe günkü ilâ- İmuhabbet beslerim. Onun İçin sö” VAKIT 25 Könunevel 1930 — un münakaşası Kâzım Nami B.in Hasan Fehmi Beye cevabı r kâinat hakkında felsefi bir noktai nazar edinemezlerse nenin riyaziyecisidirler?,, rmdan doğmuş olduğu için, hepsinin müşterek bir noktası vardır. İlimleri bu vahdetini felsefe taharri ve temine eder, En basit bir riyaziye dersinin mü derrisi dahi, bu vahdeti nazarı dikkate alarak, dersini takip ve tedris etme idir. Beni edebiyat fakültesinin lehin- de ve diğer fakültelerin aleyhinde tah rik eden başlıca sebep hudur. Değil darülfünunda, liselerde dahi, bu vahdetçi noktanın her ilim şubesin- de tezahür etmesi ve talebeye de fek sefi bir inisyasyon vücude getirmesi lâ- zımdır. Liseler ilirı yeri değil, terbiye yeridir. Darülfünun terbiye fevkinde, daha ihtisasçı bir noktadan, felsefi bir gaye ile tedrisat yapan ve ilmi w- sulleri öğreterek ilmi (osâye yol açan bir müessese olmalıdır. İşte, azizim, (benim öyle şeylere ak- lum ermez. Ben mesele hallederim.) diyen ve kara tahtayı düsturlarla dok duran müderrisler, hakiki Lir darülfü- nun müderrisi değildir. Düşün ki dünyanın en büyük filose- fu Descart, meselâ bugünkü Bergson, zamanlarının en büyük riyaziyecilerin- den idiler. Riyaziye okumıyanlar kâk nat hakkında felsefi bir noktai nazar- edinemezlerse, nenin (o riyaziyecigidir. ter? Gözlerini tahassürle öperim karde şim. Kâzım Nami Hamiş: Fen rakültesinin diğer ziim- releri hakkında da söyliyeceklerim çok tur; fakat ben, böyle zümre zümre de- ğil, umumiyet noktai nazarından mü- talen yörütmeği muvafık görüyorum. Tekrar edeyim ki şahıslarla zerre kâ dar alâkadar değilim; müderris veya muallim olarak bu fakültenin muhie Nif şubelerinde çalışan zatların içinde üstatlarım, arkadaşlarım, hatta tale bem yardır. Kendilerine hürmet ve rim den rencide olmakta kimsenin hakk jolamıyacağını söylemek mecburiyetini hissettim, EN. & Kânunu evvel 930 Borsalar Kamb ye Vngiliz lirası Kr. « TE. mekapili Dolar | ” Frank Liret Bega Drahm Is. Frank Lara Fiorin Kuron vesinde Hilmi anm merhum İzzet| Beye tahsis ettiği aleyi okudun! mu? Ben İzzet Beyi uzaktan ta- * İmmrdrmı eserlerini okumadığım, kendi- İbrahim Etem isminde rufai tarila! sile ilmi münasebette bulunmadığım i- çin hakkın yoktu. Felsefe müde İkadaşım bana bu tiş onu okuduktan Beyi tanıyabildim. onradır ki İzzet Bey de, #llade etmiştir arp felsefesinden iş-| ssoflarını © fakat bu! filosofu inlerine is vahdet , onlardan feyzalmış; kadarla alman ehehl tinat ederek bir nevi içtimai prensipine varmıştır. Merhum Ziya Gök Alp te bö; Dürkhaym içi Türki içtimalyatına tatbik etr İve o esas dahilinde bir Türk içtimai! yalı tesisine çalışmadı mı7 İşte be bir müderris için aranaenk b ziyet rendiklerine sy e edebilmekti imlerin hepsi ayırıcı Halbuki hepsi beşerin fikri tefahhusla madı mı? İğ Tek lirası Dinar İzzet! Ü ibetir Siline Pezeta Mark Feng BiLey © Kuruş Çervoner Kuraş Nukan İngiliz Amerik TaPSIN 1 İsterlis & Iİaiya 0 Frask » rahmi TY Fran leva Bulgur rin | Felemeni Avosturya İspanya 20 Dinar Yereslovya) | Çevgneç Sevyer şeylerdir; İl a o 3 yi k i kasa diki Mek ile M ma pa İ te İma, Or, ham

Bu sayıdan diğer sayfalar: