9 Temmuz 1931 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 2

9 Temmuz 1931 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 2
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

> “ği ir Ve — ? — VAKIT 9 Temmuz1931 . raktığı anlaşılmıştır. Kabiredeki hususi muhabirimiz vasiyetname nin hülâsasını bize bir mektupla bildirmiştir. Mektupta deniliyorki: | Vakfiyenin bir kısmı merbu- menin varislerine ait haklar göstermektedir. Merhume oğlu prens Mehmet Ali, kerimesi prenses Hadice Abbas Halim, diğer kerimesi prenses Nimet Kemalettin H. Ef. lerle bunların evlât ve ensaline (6000) feddan (yani “Misir dönümü ki 4000 inü- rabba metredir ) bırakmıştır. Bundan başka sabık hidiv Abbas Hilmi Paşanın kerimeleri Emine, Fethiye, Şevket Hanr- mefendilere, ve Abbas Halim paşanın kerimeleri Vicdan, Ke- rime, Emine, Tevfikiye, Nimet, Zeynep Hanımefendilere, Validei hidivin diğer kerimesi Nimet Hanımın oğlu Adil Cemil Tosun Bey ile bütün tadat olunan zevatın evlâtlarına ve bütün ensaline (O (700) feddan arazi vakfedilmiştir. Malâm olduğu üzere Prens Abbas - Halim paşanın kerime- lerinden biri Kemaleddin Sami paşanın zevcesi, biri Naci Beyin zevcesidir . Hidiv Abbas Hilmi paşanın kızları Şevket Hanım da istan- bulda evlenmiştir. Validei Hidivin arazisinden (2017) fidan arazi hayrata vak- folunmuştur. Hayrattan pek çoktur. istifade edenler Bu (2017) feddan arazinin | iradı şu şekilde tevzi olunmuştür: | Merhum validei Hidiv dairesi müdüri umumisi Febmi paşaya | yüz Mısır lirası aylık bağlanmış- tır. Kendisi hayatı müddetince bu maaşı aldıktan sonra bu ma. aşı kerimesi- Seniye - “hanıma ve onun, zilrriyetine ve bütün en- “âaline intikal edecektir. Merhume validei Hidiv daire- shde çalışa memurları ve müs- tahdemlere her ay 148 Mısır “lirası sarfolunacaktır. Bu memur | ve müstabdemlerin mühim bir kısmı istambulda Bebek Sara- | Bebek | yında çalışmaktadırlar, sarayı müdürü Ali efendiye yir- mi Mısır lirası aylık bağlanmış, bundan - başka Bebek sarayı bahçivanı Yani Andon efendiye yedi Mısır iirası, bekçi Aptullah Ali efendiye dört, yine bekçisi Ali Şemsi ve Muharrem Lâtif | efendilere üçer, Bebek sarayında korucu Bekir ağava dört bucuk Kızılcık Ballar REŞAT NURİ Mısır lirası, korocu ibrahim ağa- ya üç Mısır lirası aylık bağlan- | mıştır. Mısırda çalışan saray memur- ları ve müstahdemlerine de ayni | şekilde maaşlar (bağlanmıştır. Yalnız bunların büsnühal üzere | yaşamaları ve sui şöhret kazan mamaları şarttır. Bu gibi fena harekette bulunanların maaşını kesmek, vakıf nazırı olan Mah- mut Fehmi salâhiyeti dahilindedir. Bundan başka merhumeye hiz- met eden harem ağalarına ve | kalfalârına da her ay 356 Mısır lirası tahsis olunmuştur. Merhumenin baş ağası Kâzım ağaya 25, Murat ağaya 12, Tay- * fur ağaya 7,5, Nurettin ağaya 6 Mısır lirası bağlanmıştır. Merbu: menin sarayında çalışan bütün kalfalara da ayrı ayrı maaşlar tahsis edilmiş bulunuyor. Bunlar yaşadıkları müddetçe bu maaş- ları alacaklardır. Merhume valde paşa dini işler için de her sene (948) Mısır li- | rası bağlamıştir. Bu para ile merhumenin metfeninde ve ba- bası ile dedesinin metfenlerinde hafızlar kuran okuyacak ve bay- ramlarda kurbanlar kesilerek fu- karaya dağıtılacak, bundan baş- ka birçok hediyeler alınarak fu- karaya verilecektir. Bu metfenlerin herhangi hali değişmemesi için birçok kayıtlar ! ve şarllar dermeyan olunmuş, bunlara birçok memurlar tayin edilmiştir. Vakfiyenin diğer bir şartı da Kahirede bir darülâceze inşası- dır. Bn darülâcezeye senede 1640 Mısır lirası tabsis edilmiştir. Bu darülücezede yarısı erkek, yarısı kadın olmak üzere 50 ki- şiye bakılacaktır. Buraya girecek olanların haiz olmaları icâbeden sıfat «Müslüman olmak» ve m- ipsiz bulunmaktır. Bunların nasıl yaşıyaçakları mufassal bir suret- te tesbit olunmuştur. Merhume Validei Hidivin hay- ratından biri de Mısırda bir kız mektebi tesisidir. Bu mektep İ için senede 1100 Mısır lirası | tabsis olunmuştur. Burada 100 müslüman kızı meccanen tahsil edecektir. Bu mektep bir nevi ameli hayat mektebi olacaktır. Merhume Validei Hidiv oğul- | ları ve kerimelerine tahsis ettiği paşanın 6000 feddan araziden binini on- | lardan ayırarak Hidiv Abbas Hilmi Pasanın kerimeleri Emine Büyük hanım komşuya karşı| İkörünü öldürmedi, sahte bir kayıt- Yalova yolunda Feci bir otomobil kazası oldu Salı günü Yalovada bir olo- mobil kazası olmuş ve muharrir arkadaşlardan Kemalettin Şükrü B. bir faciadan ucuz kurtulmuş- tur. Kemalettin Şükrü B. Salı ak- şamı Yalovaya gitmiş, Kaplıca- lar wwhasebecisi Muammer, mu- avini Ali B. lerle birlikte bir otomobile binmiş ve hamamlara hareket etmişlerdir. Yarı yolda samanlı köprüsüne gelindiği vakit otomobile bir sa- katlık arız olmuş ve araba köp- rünün parmaklıklarından: aşağı yuvarlanmışlır. Fakat otomobil aşağı yuvarlanırken bir mucize eseri olarak bir incir ağacının gövdesine çarpmış ve aşağı düş- mekten kurtulmuştur. Yalnız Ke- i malettin Şükrü B. gırtlağından ve kulağından derin iki yara almış, vücudundan bazı yerleri de zedelenmiştir. Muhasebeci mua- vini Ali B.de kulağından yara- | ) lanmıştır. Ne se m, A ANA ve Şevket hanımların istihkakına ilâve etmiştir. Bu 1000 feddan bunların arasında müsavat dai resinde taksim olunacak ve on- lardan sonra onların evlât ve €nsaline geçecektir. Şayet bun- | lardan biri çocuksuz vefat ede- cek olursa onun hissesi diğerine intikal edecektir. Mirastan mahrum kalan yegâ- ne zat, Hidiv Abbas Paşanın oğlu ve valdei Hidivin torunu Abdülmünimdir. Prens Abdülmünim ile pederi Hidiv Abbas Paşanın arası açık olduğundan valdei Hidiv de ona dargın bulunuyordu. Onün için kendisi prens “ Abdülmünim ,, i vakfiyesin. mal . Geçe iş İrade KM büyük valdesile barışmiş ve valdei Hi- div de vakfiyede tadilât yapa rak ona bir hisse vermeyi dü- şünmüş ve münasip vakitte bunu yapmağı kararlaştırmıştı. Halbu- ki kendisi bu arzusunu yerine getirmeden irtihal ettiği için Istanbulda ikamet etmekte olan ve hâlâ pederile arası âçık bu- lunan bu genç bir hisse almak- tan mahrum kalmıştır. Yalnız valdei Hidivin mevcut nakdi ve sarayları hakkında ne yapılacağı henüz malüm değildir. Bunlara ait olan vasıyetnamesi henüz intişar etmemiştir. EE Telgraf haberlerimiz 7 inri savfsmızdadır. kocaya verseydi ne olurdu? şte bir sütçü çırağı ile kaçan Ayşe... öyle yarım pabuçlu serseri- İsızlıkla: | — Bildiği yere gitsin.. kızım.. kapılar açık.. biz kimseyi zorla tut Jmuyoruz., Bizi istemiyeni biz de !s- temiyoruz, diye cevap verdi. | Havadisi yetiştirdikten sonra İhemen kalkıp gitmek istiyen Fer- İhunde Hanımı zorla alıkoyarak ha, fikrini acaba ona kim! vadan, sudan, mevsimin sakatlığın nın lerden insana hayır mı gelir?.. kız altı ay içinde sütçü çırağından ay- rıldı. Beş senede dört koca değiş- tirdi, nihayet şimdi Kavaklarda ba lıkçılık eden kocasından sandal küreğile dayak yiyormuş... İşte Hüsniye.. Bir bohçacı karı- iğfaline kapıldı, daha iyi bir Birkaç sene evvel Abdülha-| dan, çocukların günden güne artan kapıya gidiyorum diye bir umum- nit Zamanında politikadan bahset- © mek nasıl yasak idiyse konakta da (kaçmak) tan bahsetmek öyle ya- saktır. Hatta bunun için evlâtlık- a komşularla konuşmalarına bi izin yoktur. Fakat gel gör ki o- r işte.. Bir gün hanımefendi memleke- tinden yeni gelen © Karamusallı — Softa ile dertleşiyordu. Komşudaki R süvari Kaymakamının karısı Fer- Hanım misafir geldi; oda yaramazlığından bahsetti, Fakat bu zoraki fütursuzluğa rağmen bir kurt içini derinden de- rine kemiriyordu. Gülsüm hakika- ten buna cesaret edecek miydi? Ona ne şüphe! Bugün yapma» sa yarın muhakkak... Misaller mey danda.. Ah o kaçanların akibeti- ni bu dakikada kendi hayal gözle- rile gördüğü şekilde o kafasız ço- cuğun şaşı gözlerine de gösterebil- iseydi. Şi sözüm ona en bahtiyar- haneye düştü, şimdi kimbilir ne halde? Onun ne halde olduğu bilinme mesine mukabil Mahbubeyi tanımı yan yok, o da küçücük yaşında fin- girdedi, Paris mahallesinin en meş bur kokotlarından biri oldu. Yine onun gibi fena yola dü- şen Zehrayı İzmirde tabanca ile öldürmüşler diye bir rivayet var. Ne güzel de bir yüzü vardı. Evin erkeklerinden başlayıp kudurmuş © — kapısını dikkatle kapadıktan son-/ları Zehra... (Köyüm) dedi (kö-| gibi bütün mahalle delikanlılarma © bakmayın. lâkin mühim havadisim| ra: — Hanımefendiciğim vakitsiz yüm) işitti.. Nihayet muradıma er- idi, bir hemşerisine katılarak köyül saldırmasaydı bu genç yaşta me- zarda çürüyecek yerde iyi, namus- vakitte sizi rahatsız ettim.. kusura/ne gitti.. Fakat memnun oldu mu?|lu bir adama karı olamaz mıydı? var. Sizin Gülsüm kaçmağa hazır- lanıyormuş.. benim ahretliğe söyle hayır.. Bu defa da oradaki hayatı, tek- Joradaki insanları beğenmedi... ryaj rar İstanbula döndü... Şimdi Karamusallı sütnine, hanımın misafirlerle konuşurken aklı başka yerlerde olduğunu gayet iyi anla- miş: “Ne olursa olsun kardesime!tı mektebinde bulaşıkçılık ediyor...'mıştı. Ferhunde Hanım gittikten | Hanımefendisine dört elle sarılsay #önra oturduğu minderden kalka-. diye iri yarı bir nefer vardı. O gidecöğim. Dünyada durmam,, de- © miş, dedi. dı, o, onu izzetile itibarile bir iyijrak yere, hanımefendinin dizleri ö-| zaman on sekiz yaşında bir genç | bütün başka idi. siği Anadoluya kaçarken hatıraların: Sadri Etem B. Mecliste Urfa meb'usu Ali Saip B. mücahedede istanbul- dan Ankaraya geçen bir kafile Kefkende iken Arif Orucun ipsiz Recebe müracaatle “bun- ların üzerinde 30 bin altın var, gel şunları boğalım da paraları alalım, dediğini, ipsiz Recebin ise bu teklifi reddettiğini söy- lemişti. Saip Beyin vak'aya şahit gösterdiği zevattan, yeni sinema (sahiplerinden Hüseyin beyin sözlerini dün dercetmiştik, o kafilede bulunan zavatten mu- harrirlerimizden Sadri Etem B.de o zamana ait hatıralarını şu su- retle anlatıyor: | #0 in 920 senesi nisanının | inci günü akşamı Sişerenköyünr den Ankara Yolulü Tutuk” tabil yaya gidiyorduk, ve kaçak ola- rak kafilemizde Hüseyin beyin söylediği zatlar vardı. Birde Se- limiye kışlasından firar ederek | Anadoluya iltihak etmek istiyen esaretten dönmüş on onbeş as- ker vardı. Ben darülfünunu bitirmiştim, | ve ihtiyat zabiti idim istiklâl harbına iştirak etmek istiyen kafileye iltihak etmiştim. Üç gruptan mürekkep olan kafile iki kısım insandan mürekkepti. | Birinci kısım istanbuldan kaçan | ; sivillerdi. ikinci kısını askerler ve zabit- ler teskil adivorrlu, Ben bü ikinci nü İberi onun kurnüz'bir akıl bulduğu- İna alâmeti, Nadide Hanım: — Bu işlere sen ne dedin süt- ne? | Diye sorduğu zaman o gülüm-| siyerek: — Sen hiç kasavet çekme ha- nrmefendiciğim. İşi bana bırak, de di. Gülsüm boyundan büyük işler! tutmuş, kuş kadar aklı ile koca ko- İca insanları oynatmağa kalkmıştı. Akıl akıldan üstündür. Onun bu düzenbazlığına başka bir düzenle karşı koymak Rİ vacip olmuştu. İ Kâramusallı Sütnine konağın eski emektarlarındandı. Kuyruklu yıldız. gibi: “birkaç senede bir | doğar, üç beş ay ortada dolaş- | tıktan sonra kaybolup giderdi. Aslen Van ermenilerindendi. Fakat o kadar eski bir zamanda ki şimdi artık ne Muşluluğundan ne de ermeniliğinden eser kalma- mıştı. Merhum paşa gençliğinde iki | buçuk sene Vanda bulunmuştu. Yanımda Karamusallı Süleyman İ İ : İ ipsiz Receple Arif Oruç arasındaki mulâkat Kafilede bulunanlardan Sadri Etem B. anlatıyor kısımda idim. Biz kafilenin tar müfrezesini teşkil ediyordu Arif Oruç ve Nizameddi Nazif beyler istanbuldan fira i eden kafileye iştirak etmişti. Hüseyin B. vaziyeti izah eti zannederim, Ömer kaptanın Arif Oruç B hakkında ipsiz Recebe yaptığ teklifi ve aldığı cevabı çok son ra işittim. Arif Oruç B.biz E reğliye gelinciye kadar yanımız da kaldı. Ereğliye geldikten sonra ayrıl dık. Bu zamana kadar Arif Oru, B. hakkında kafilenin noktai na zarı pek iyi değildi. Çünkü © kafilenin yol halinde teessü eden disiplinine uymıyordu. Son ra da Kandıraya geldiğimiz za man orada bulunan bir kısım çe te reislerile pek sıkı fıkı müne sebet tesis ediyordu. Aslan kap tan, Ömer kaptanın peşindet ayrılmıyordu. Bunun çete deri nunda bir tehlike hissi verebile- ceğini düşünenler vardı. Arif Oruç B.in ipsiz Recebt İ yaptığı teklifi benim derhal duy: mama imkân yoktu. Çünkü ice bında silâhla kafile teşkil eden leri silâhla müdafaa edecek olan adamlara dünyanın hiç bir yerin. de böyle panik verecek kuvvai İ maneviye üzerinde müessir ola. cak sözleri söylemezler. Benim Kefkende yahut Kandırada böyle birşey duymamam tabitdir. istik- lâl harbinin başlangıcına ait ola, İ bu devreler çeteler arasında ge çen günlere dair tuttuğum not- ları yeniden tetkik edeceğim. Ümit ediyorum ki o devreye ait müşahedelerimi yakında neş- rederim. Ticaret âleminde: Çekoslovakya ihracatını teşvik ediyor Çekoslovakya hükümeti, ihra- catı teşvik ve teshil için parle- mentoya bir kanun iâyihası ver- miştir. Bu lâyihada bilhassa ih- racat kredisine dair oahkâm mevcuttur. e çömeldi. Bu vaziyet öteden; kız olan Karamusallı Sütyme ya- but eski adile Makruhi H. Karamusallı Süleymanın al ya- naklarını görünce mintaralillâh yüreğinde o Müslimanlığa karşı bir muhabbet uyanmış, Hak di- nini kabul ederek nefere var- mıştı. Karamusallı Sütninenin konağa mensubiyeti o tarihtendi. Süleyman memleketinde çift çubuk sahibi bir adamdı. Ancak evinde anasından ve üç karde- şinden başka iki karısı, iki kay- nanası ve dört çocuğu vardı; yani yeni zevce kocasının mem- leketine gittiği zaman irili ufaklı bir düzine düşmanım içine düş- müş oluyordu. Fakat Allah Van- da nasıl ona hidayetini iriştirdi | ise buradada yardımını eksik etmemiş, kadıncağız sayei Resu- lallahta tek başına bir alay düş- manla uğraşmış, beş seneden | az bir zaman içinde ber birini bir tarafa dağıtarak tek başma eve hâkim olmuştu. Aradan kırk seneye yakın bir zaman geçtiği için evin şimdiki manzarası tabii eskisinden büş- (Bitmerli)

Bu sayıdan diğer sayfalar: