18 Eylül 1931 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

18 Eylül 1931 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

DMM mm Mm— 'm—>mĞM>">W>WwW> ii ip ce mman&ğnec.c€C.€.- aa 5 — VAKİ 18 Ağustos 193) — Ne anlayış! Dalgınlık — Kediniz benim o güzel kanar. İhtiyar profesör, dalgınlığı ile yamı yedi. Şimdi o güzel sesli kuşu- meşhurdu. Bir gün telâş © içinde eve mun yerini boş bırakmamak size dü-| geldi ve karısına: şer, — Aman karıcığım, dedi, bugün — Peki, her gün gelir, size şarkı'başıma geleni sorma; altın enfiye ku- söylerim. tumu cebimden çalmışlar. Şecsat arzederken... Karısı dedi ki: Hapishanede — Nasil olur, herifin eli - cebine İçtimai tetkikler yapmak arzüsileigiriniş de, sen nasıl duymamışsın? bir hapishaneye uğramış olan bir ziya. Profesör şu cevabı verdi: retçi mevkuflardan birisine sordu: — Duymadım değil, duydum, fa- — Sizi bu mevkufiyet hayatınızda kat kendi elim zannettim. en fazla rahatsız eden nedir? Mevkuf şu cevabı verdi: Rüşvet — Lüzumsuz, manasız ziyaretler, Memurla müracaat eden adam ara- sında: Hayali seyahat Memur — Ya. demek ki bana bu! — O maşallah, seyahat kitabı oku.) Kocaman cigara kutusunu rüşvet ola-| yorsun, galiba yakında izin alıp bir)rak yermek İstiyorsunuz. seyahate çikmak (niyetindesin, öyle Siz benim ne tabiatta bir adam ol. mi? duğumu bilmiyor musunuz? — Hayır, esasen bugünlerde izin. Müracaatçı — Affedersiniz efen- liyim. Bu kitabı okuyarak kendimi) dim, sizin cigara içmediğinizi bilmi. seyahatta gibi tahayyül ediyorum. yordum. — Peki ama, sahifeleri tersine çe- Elma ve sıhhat viriyorsun? annesine dedi kiz — Çünkü bir defa doğrusuna çel * £ Anneciğim, insan günde birel virip okudum şimdi avdet ediyorum. ma yerse doktora muhtaç © olmazmış diyorlar, bu söz doğru mu? bele yakini 7 Doğrudur yavrum, fakat neden — Aman, bir 1 yuttum ram? — Peki bunu çıkarmak için bir i.|*9TU en simdi kilerden geliyorum, Aç filân almadınız mı? O halde on beş gün doktorun semti — Hayır, almadım. Bekliyorum, ne uğramıyacağım. hayvan açlıktan muztarip olursa, bel. Kemanın ki ri şi eri ki de kendi kendine çıkar, : . Çocuk, akşam üzerieve gelen r çuva Milyonerin nasihatı babasını güler yüzle karşıladı: Kömürcü, daima kendisinden alış veriş eden orta yaşlı Milyoner (oğluna) — Çocuğum, fa.) (o — Babacığım, dedi, bak ben bir ke| ve tok sözlü hanıma sordu: kirlere daima iyi muamele et! man yapmağa muvaffak oldum. — Hanım efendiciğim, geçen gün bir çuval kömür gön — Peki ama, bu nasihat nereden — 0, maşallah, kirişlerini nereden | dimdi, nasıl, içinde toz var mıydı? (Sallanan) — Ne utanmaz adamsın be... Tam onbeş meyhanede karşıma çıktın... Utan be bu kadar içmeye... icap etti? buldun bakayım? Kadın ters ters şu cevabı verdi? — Günün birinde zengin olabilir. —— Piyanoyu açtım onun içinden! — Evet bir çuval toz geldi; içinde beş on tane de kömür May sv “see ehriler de ondan. İkestim babacığım. vardı, srmn Hasad N Yardım ! Dalgınlıkla -Neye gelmemiş ? . Altı usül Adamin oğlu yirmi bir Şaşma bas- Birisi kiliseye gitmişti. Girer gir Rahmi Bey, arkadaşı Hulüsi Be. Adamm birisi denize düşmüş, yarı mez derhal mış, bu münasebetle evde bir topl gidip sidaka Kesösine “ yapılmış. Bu toplantıdan © sonra! Kuruş atir ve gidip yerine otürdu. “1 oğlumu bir tarafa çekti ve: Sonra çıkarken yine o keseye — Çocuğum, dedi, bak büyütem'elini soktu ve attığı beş kuruşu - geri yi bir rün öğle yemeğine çağırdı. Fa:İboğulmuş ve baygın bir halde deniz p# kat Hulüsi Bey bu davete icabet etme-'den çıkarılmıştı. Kendisini kurtaran di, ladama sokulan ukalâ tavırlı bir seyir. Bir gün Rahmi Bey, arkadaşını!ci söze karıştı ve dedi ki: allah, büyüdüm, artık O koskoca deli kanlı oldun. Bana paraca yardımda bulunman icap eder. Genç sordu: — Meselâ ne yapabilirim bâbacı- dm? — Sen bebek iken aldığım araha-i wn son üç taksiti kalmıştı. Onları ö& deyiver, Gazetede görme- din mi? Kızla babası arasında; — Babacığım bana para ver, nişan- ma bir hediye alacağım. — Fakat kızım, senin nişanlandı. #mdân benim haberim bile yok. — Amma da yaptın ilâhi baba, hiç gazete de mi okumıyorsun? ! Her birisi diğerinin es.! rarmı ifşa ederek kendi mevkiini tak- viyeye çalışıyorlardı. Bunlar Hedvi- ğin — esas ismi Antoşa — kunıpanya- sından idiler. Şimdiye kadar birçok alman askerini öldürerek gizli mek- tupları aşırmışlardı. “Rus istihbaratı adam öldürmek için size talimat ve müsaade vermiş miydi? — Hayır efendim, lâkin kendi enr| miyetimizin temini için Oböyle yap- mağa mecbur dik. Antoşayı tekrar içeri getirdiler. Bu cadı kadın gülüyordu. Kendisine: tarih ve rakamlar da mevcuttu. Bu kadınm muhakkak meşhur ca- sus kadınlardan olduğunu tesbit et- tim. İfadesine göre bizim hudut a: mızda rus casus şebekesi vermiğ. "nızı sormadınız mı? aldı, Birisi sordu: — Madam, fe diye bu parayi at. tın, şimdi ne diye geri alıyorsün? Ve şu cevabı aldı: — Dalgınlıkla yanlış kiliseye gel mişim! istişare parası Avukatla müşterisi," hesap yorlardı. Müşteri dedi ki: — Siz benden üç istişare (parası istiyorsunuz; halbuki iki istişare yap- tık, Avukat cevap verdi: — Yo öyle söylemeyiniz hanıme- fendi, bir defaki istişareden sonra ge- Ti dönüp bir şey bırakıp bırakmadığı! örü- Bu benim için çok mühimdi. Düşü- nüyordum ki eğer bu küçücük hudut dahilinde bu kadar casus bulunuyorsa bütün hududun baştan başa ne vazi- yette olması İcap eder. Biz bu hususa bu kadar ehemmiyet vermemiştik. Fa- kat rus casus teşkilât O korkunç bir manzara aârzediyordü. Casus mazur Casuz Mazurun İçeri gölrilmesi. ni emrettim. Battaniyesine sarılmış eski bir Romalı haşmetile içeri girdi. Gülümsiyerek. yerlere kadar iğilip! ” bir selâm verdi. Bir lâlize kendisine baktım. Tuhaf değil mi? Bu © adam) benim hoşuma gitti. Zeki göründüğü! kadar da sempatik bir siması var. dı. Bu diğerlerine nazaran bir efen- diye benziyordu ben de kendisine öy. le hitap ettim, — Oturunuz efendim. Hüviyeti. nizi rica edebilir miyim? — ismim Sumi Rubenştaya (Sami, — Büyük annenin genç kızlık resmi ne oldu ? — Onu annem alıp terziye gönderdi; elbisesini model ya- Pip yeni bir elbise dikdirmek için. Ruhinstein) 40 yaşındayım, yahudi- yim, mesleğim ticaret, Moskovada! doğdum. Rusların o Siperlerindense Alman tarafında bulunduğumdan do- Tayı mes'udum. Bu kadar dostça konuştuğu yalan- lara gülmekten kendimi menedeme- dim. O bir lâtife söylemiş gibi gü lümsüyor ve devam ediyordu. — Fakat bu tarafa kaçabilmek İ- gin ancak bir suretle imkân yardı; kendime rus casusu süsü vererek bu hususta Varşova istihbarat gubesin- den bir pasaport koparabildim ama çok da para sarfettim. Beni şimdi herhangi bir üsera garnizonuna gön- dereceksiniz galiba? Cevap verdim: — Robenşfayn efendi maalesef bu iş sizin düşündüğünüz kadar çabuk ol miyacak. Rus istihbarat zabitanm! rüşvetle iğfal etmeniz beni O cidden enterese ediyor. Şöyle ki (O Ruslar nezdinde bulunan — İki adamımızmı buraya mülâki olmalarını çok arzu ediyorum. Bahusus bu efendilerden Müzür efendiyi çoktânberi bekl! ruz. Bu zat bize Manya tarafından ihbar olundu. İ sohbet aşağı kukarı iki saat İ sürdü, Bakkal, tam kalkıp görerek sordu: — Yahu, ben seni evvelki giln ye- meğe çağırdım. Sen de gelirim dedin halbükj gelmedin, bu oldu mu ya? Davetime icabet etmemekliğinin sebebi ne idi? Hulüsi Bey düşündü, düşündü: — Ha, dedi, o gün karnım toktu? Dalgın bakkal Dalgın bir bakkal, ahbuplarından bir doktoru ziyarete gelmişti. Hava. dan, sudan, zamanenin halinden, eşya fiatından uzun uzadıya konuştular, Bu kadar gideceği sırada doktor sordu: — Çoluk çocuk nasıllar, hepsi iyi” — Miralay bey affedertiniz. Lâ- kin ben Moskovada hiç kimseyi tan miyorum. i Bana miralay bey diy» hi tap ediyordu. Buraya kadar Polonya! lisanı ile görüştük. Bu esnada hiç de hoşuma gitmiyen bir şeyden bah-| getti. Başka bir lisanla görüşemez miyiz diye sofdu? Belki ingilizce, fransızca, ispanyolca, yahut da rusça ve almanca?. Ben: — Polonya lisanile görüşelim da- ha iyi, bahusus siz bu kadar güzel polonyaca konuşuyorsunuz, hazır ben de sizin lisanınızdan istifade etmiş olurum. Hatta ben sizi hiç de Rusa benzetememiş bir Polonyalı zannet-. miştim. Dedim, O bir parça daha ben devamla: — O halde casus Mazuru tanıma- Usınız!,. — Maalesef tanımıyorum. İşte pa! saportüuma, © Tesmime, ve Moskova nm pasaport mühürlerine bakınız. ciddileşti; “Robenştayn hiç renk vermiyordü:) — Azizim, denizden çıkarılmış bir adamı kendine getirmek, ona sun'i teneffüs yaptırmak İçin altı tane usul vardır. Denizden çıkan adam, gözlerini ya- rımca açarak? — Aman efendi, dedi, bu altı usul den birisi konyak vermek ise ben di ger beş tanesinden vazgeçtim. dirler inşallah? Bakkal birdenbire yüksek bir ses- le, bu suale: — Hay Allah iyiliğini versin, az kaldı unutuyordum, diye cevap verdi, karımı sar'a nöbeti tuttu, ben de seni çağırmağa gelmiştim, enem sam sarar ense pasaportları düzine ile bizden de #- labilirsiniz. Biz de size İstediğiniz pasaportu hakiki mühürlerle verebi liriz. Malöm ya bu hususta Ruslar bizim örmeğimizdir. Bundan başka si zin pasaportunuzda bir hata var. — Nasıl bir hata?. — Ben o hatayı şimdilik söylemi. yeceğim, belki sonra söylerim, kur- şuna dizilmenizden evvel, sizi asami- yacağımızı bildirmek isterim. Küçük bir süküt, — Vaziyet sizin için hiç Ode iyl gözükmüyor. Mazur efendi iyice di- şününüz ki sizin aleyhinizde elimiz. de birçok vesaik var. İsterseniz tadat edeyim?.. Tadat ediniz der gibi sükütla ba- Şşını iğdi, — Birincisi o pasaportunuzdakl, Ha onu sonra söyliyeceğim, ikineisi size bilhassa bizim cephede tesadüf etmek, üçüncüsü bizim tarafa geçir. len katil casuslarIa ayni : zamanda bu tarafa geçmeniz dördüncüsü dos yamızdaki resminiz. — Biliyor musunuz Mazur efendi., pardon Robenştayn efendi bu gibi (Bitmedi)

Bu sayıdan diğer sayfalar: