19 Ekim 1931 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4

19 Ekim 1931 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—4—VAKTT 19 Teşrinevvel 1931 Mahmut Esat B. hücuma devam Farmasonlar “Ben masonlardan istiyorum, söğmek değil ! ,, ( Mahmur Esat B. masonluğa h göndereceğini bildirdi. Bugün birincisini koydüğümüz bü mekilenin bundan Bu meselede bitataf olduğumuz için kendisine verilecek kiymetli cevaplarda sütunlarımızda yer bulacaktır. | Uzi siz sonrakilerini de koyacağız. Ben söylemiyorum. İki klâsik ki- tap, iskilopedi ve Larus diyor ki: Farmasonlar yekdiğerini kardeş ta- nirlar, Hangi millete mensup olur- Jarsa olsunlar, nerede bulunurlarsa bulunsunlar biribirine mütekabil mu- avenetle mükelleftirler. Farmasonluğa kabul bazı merasime tâbidir. Oraya dahil olanlar bu cemi yetin hiç bir sırrını vermemeğe yemin; ederler. Bazı âlimler masonluğun menşeini Mısır ve eski Yununistana kadar çika- rırlar. Bunu Hazreti eyman za manında Kudüsteki mabedin İnşası tarihine kadar götürenler de vardır. Masonluğun müessisi olarak bu ma. bedin mimarı (Hiram) 1 tanırlar. (Hi. ram) masonluğun ilk büyük üstadı. dır. Fakat daha esaslı bir wuhake me İle, daha büyük bir ekseriyet ma- sonluğun başlangıcını sekizinci asır. da Avrupada seyahat eden ve Gotik kiliseleri yapan mimarlar cemiyetinde bulur. Bu cemiyet zamanla ilk mahiyetini kaybetti, Oraya mimariye bayaneı bir çok adamlar alındı. Bununla beraber inşa san'atının isim ve aletleri farma, sonluğun alâmeti olarak ipka. edildi. Uzun zaman gizli tutulan farmason- Juğun işaretleri, merasimi yavaş, ya- vaş ifşa olundu. Maziye ait hatıralar. dan olmak üzere masovlar eski işaret ve alâmetleri muhafaza ediyorlar. Önlük, marangoz gönyesi, pergel gi- bi.. Mason cemiyetleri sırf o mütekabil muavenet, inşaniyet muhipliği gibi €- saslara müslenit siyasi bir teşekkül dür. 172 de (Fransınn büyük meşri- kı) 1801 de (İskoçya mason tarikati) tesis edildi. Bu ikj tarikat Fransada hâkimdir. (İngiliz mason tarikati) ile beraber âleme en ziyade bunlar yayılmışlardır. (Coca ve atölye) ma- mi verilen yerler, masonların içtima mahalleridir. Reise (Mehtere, hazret) denir. Masonluk (33) derece veya rütpedir. Bünlar çıraklar, arkadaş Tar, Üstatlardır. Fransız masonları .mın-içtimaıma (Konvan) derler... ". (Farmasonluk) hakkmdaki düşün- celerimizi,: görüşlerimizi teyit edici pek çok kitaplar gösterebilirdik. Bun arın bitaraflıklarmdan şüpheye dü- şülür diye korktuk, 'Türk milletine bu mezhep etrafında tam ve doğru bir hüküm ârzedebilmek için muhtelif ki- tapları bir yana bıraktık. Hakikati, mesele ile alâkası olmıyan iki büyük bitarar eserden iktibas ettik. Hele (Ansiklopedi) yarım resmi denebile- cek mahiyettedir. — —1— Şimdi bu iki klâsik eserin farma- sonluk hakkında verdiği malümatı te- zimizle mukayese ederek gözden geçi- zelim: Biz, farmasonluk beynelmileldir, Milliyetçi değildir, demiştik. Yuka- rıya nâklettiğimiz prensiplere göre farmasonlar hangi milletten olurlarsa olsunlar, nerede bulunurlarsa bulun- sunlar biribirine yardımla mükellef. tirler. Demek ki masonlukta milliyet ve yer yoktur. Milliyet ve yer fark- Tarı olmaksızın kardeşlik vardır. Bundan açıkça anlaşılan şudur: Bir Türk ve Yunanlı masonla, bun- Ierin yanında mason olmıyan bir Türk tasavvur edelim, farmâsonluk esasa- tma göre, Türk mason, mason olm yan Türkten evvel, mason olan Yu- nanlıya muüvenete borçludur! Her nerede bulunursa bulunsun Çinde, Ma- çinde, muharebede, kavgada ilâh gibit, Yeter ki bunlar tuhaf, tuhaf ma. son işaretleri İle biribirini tanısınlar.. İşareti veren düdüğü çalar!. Kendi milletinden olmıyanları, mücerret ma- sondar diye kendi miileli efradına tercih eden farmasonluğa vasıl olu. ediyor , dinleyiniz!.. dediklerime cevap ücum için yazdığı makaleleri ( Vakıt)a yor da milliyetçi bir teşekküldür de nebiliyor? | Biz, milliyetçiliği her şeyden evvel İkendi milletini, vakit kalırsa başka larını düşünmek diye anlarız Samimi, açık konuşalım; ben kendi hesabima, meselâ bütün bir dünya yahudiliği (o açlıktan ölse, (kırılsa onra bunun yanı başındada bir Türk ayni halde hulunsa kanımı ta- şıyanm yardımına koşmakta gözümü e kırpmam. Bir tek Türkü, bütün dünya yahudiliğinden hita dünyadan bil€ üstün tutarım! Ünde Türk, hatta bir tek Türk, sonra beşeriyet, son ra İnsâniyet!. Bu türlü düşünceyi, bu türlü hükmü milliyetçilik icabı sa- arım. Açlıktan (o kırılan yahudilik için de olsa olsa acırım. İşte bu ka- darl, Halbuki masonlar, baş mason ope ratör Kemal Beyin tabirini kullana» cağım, (farmasonluk camlası) nı her şeye, herkese hatta mensup olduğu millete de takdim ve tercih ile vazife dardırlar. Bunu ben söylemiyorum, en bita- raf kitaplar amlatıyor. Farmasonlar İkendilerini ayrı görüyorlar, ayrı sa- yıyorlar. Farmâson reisi Kemal Be yin (masonluk çamiasi) demesi de bu- nu vüzuhla ifade eder. İnsan sami miyetle, kanaatle (farmâson) olunca, böyle düşünmek pek tabiidir. Bazı farmasonlarımız hayir biz milliyetçi” yiz diyorlar. Bu iddia doğru olabilir. O halde mason değildirler. lem per»; hiz hem turşu olmaz. İnsan hm mil liyetçi, hem mason olamaz. Tıpkı hem hiristiyan, hem yahudi, hem müslü- man olmyacağı .gibi. Her vakit söylüyorum tekrar edeyim; Farma- sonluk milliyetçiliktir demek bazı yo- baz softalarm kurandaki (Tuyyur) ke Wmesinden (Tayyare) manasını çıkar») maya çalışmaları gibi bir safsatadır. Masonlar reisinin geçen seneki nut- kunda bu cihet kaçamaklı cümlelerle teyit edilmiştir. Bu nutkun hulâsası; İFarmasonluğun meynelmileleilik oldu- ğudur. Yalnız bu gayeye erişebilmek için evvelâ milletleri bu hedefe doğru erdirmenin lüzumu ileri sürülüyordu. İYani her farmason cemiyeti, evvelâ bulunduğu yeri mason yapacaktır. Bu beyanat yukarıya kaydettiğimiz pren- siplere muhajlf değil, mutabıktır. De. mek ki farmasonluk beynelmileldir. Bunlara cevap istiyoruz. Söğmek de- jan! | —u— Biz, masonluk beynelmileldir. Mil İliyetçi değildir. Diyoruz. Bir haki- kat söylüyoruz. Masonluk hep bir| ağızdan — ama kaçamklı yollardan — h: < masonluk. milliyetçidir diyor. Ağ. dolusu söğüyor. mukabele görmiyecektir. Çünkü kendiliğinden, sbğenlerin üs- tüne dökülecektir. Zaten dökülmekte- dir de!. Bunları geçelim. Davamıza dö nelim. Masonluk beynelmileldir, siyasi dir. Türk milleti, Türk memleketi İlçin zarari: ve tehlikelidir, Çünkü bey- inelmilelcilik milliyeti tanrmaz. Türk milletinin yaşaması yükselmesi milli- iyetçilikle mümkündür. Dünya bu yol- da yürüyor, bu yolda hazırlanıyor... Farmasonluk bunu kemiriyor. Pren- sipleri ile mill? hisleri, milli duygula- rı yıpratıyor. Meselâ mason bir Türk, mason ol- mıyan Türkten evvel, mason olan Fransıza yahut mason olan yahiudiye muhabbet, muavenet, yardım göste. recektir. Farmasonluğu samimiyetle kabul eden bunu yapacaktır. Yap makla mükelleftir. Farmasonlar Tür. kiyede vöyle değildir, bunun aksidir diyor. O halde açık olsunlar, Farma- sonuz diye kıyametleri koparmasın- lar. O bir takım garip merasimi yalancı kılıçları, o bağırışmaları, | te neke çalmaları, göz bağcılıklarını, tuhaf tuhaf işaretleri —bir tarafa) bıraksınlar, — Cemiyetlerinin o adıma| Bu söğüşleriğ Amerika harp borçlarını ilga edecek mi ? Harp borçları ve tamirat bedeli Avrupanm ve Amerikanın en mühim meseleleri olmak mahiyetini muhafa-| za ediyor. Amerikada günden güne kuvvetlenen bir cereyana göre harp borçlarını ilga ve tamirat meselesini yepyeni bir şekilde tesviye etmek lâzımdır. Amerikanın harp borçları üzerin- de ısrar etmesine Saik olan en mühim kuvvet, Amerika o maliyesini temsil eden all Street, gazetesidir. Bu gazele, cümhur reisi Hoover tari fından ilân olunan bir senelik mora- toryomun muvakkat bir tedbir oldu- ğunu beyan ederek bu sene geçtikten sonra ne yapilacağınm bir ân evvel kararlaştırılmasını istemektedir. Fa- kat Amerika maliyecilerinin mümes. sili olan bu gazele de harp borçları ve tamirat meselesinin de mutlaka! yeniden tetkik edilmesi icap ettiğine de kanidir, İ Bu cereyana mukabil ikinci bir cereyan vardır Kİ, borçların ilgası ve! tamiratın bir tesviyeye raptı lehinde- dir, Bunları bu şekilde düşünmeye) sevkeden şu hakikatlerdir; Bu senenin başında Amerika büt- çesinin (905) milyon dolar açık ve- receği tahmin oltmuyordu. Halbuki temmuz ve ağustos (o iştatistiklerine! göre bu açık 1992 senesi temuzunda bir buçuk milyar dolara varacaktır. Açığın bu dereceye varmaması için vaziyetin cezri bir surette değişmesi lâzımdır. Bu değişme, ancak hayatının yeniden mümkün olur. Bilhasa Amerikanın iş hayatını canlandırmak ve onun (Avrupa İle tlearetini ihya etmek için harp borğ- Tarımın flgası mübrem bir zaruret ©- Tuyor. Amerika kongresinde bu. borçların) lgasma - Mulmlefet edecek olanlar varsa da bunlar da buhranın veha- meti karşısında kanaatlerini değiş tirmeye mecbur olacaklardır. Onun için Hooverin, harp borçları için müddetsiz bir moratoryom ilân etmesi İhtimali günden güne kuvveti kesbediyor. Bütün dünyayı sarsan iktısadi ve) mali buhran, her gün vehamet pey- da ettiğinden Mister (Hoover) in buna istinat ederek meseleyi kökün- den halletmesi beklenilmektedir. ister (Hoover) borçları ilga et- meye muvaffak olduğu takdirde ta- rih ilk defa olarak bir milletin muaz- zam bir borçtan feragat ettiğini gö recektir. şe Muhittin B. Vali ve belediye reisi Muhit- tin Beyin bu sabah saat onda Ankaradan şehrimize muvasalet edeceği tahmin edilmektedir. iş ve ticaret canlanmasile Müessif bir irtihal Tacir ve müteahhit Bursalı zade Fazıl Sami bey dün sabah vefat etmiştir. Cenazesi bugün pazartesi sa- at onbir buçukta Fatih nişan- casındaki evinden kaldırılarak Fatih camisinde namazı kılındık- tan sonra Edirnekapıdaki aile kabristanına defnedilecektir. Al lah rahmet eyleye. e > m am (Türk yardım derneği) desinler. Dün. ya farmasonluğu ile irtibatlarını ta- mamen kessinler, İtalyan, Fransr. zi, Rumu, Yahudiyi,. Arabı, Çerke- zi, İngil Türkü kardeş diye loca- larda atölyelerde toplamaktan vızgeç- sinler, Cevap isliyoruz. Söğmek değil! Mahmut Esat idim Sinir buhranına tatulari müderrislere acırız! Biz inkılâba yakışan, hakiki Türk müder- rislerinin şerefini kurtaran bir Darül fünun istiyoruz!.. Gazeteler, son yazılar yüzünden,| darülfünün hocalarınm çok sinirlen- diklerini yazdılar. Belki de sinirle menler olmuştur. Darülfünunun bü- Yük manasını kavramış müderrislerin bütün yürekleri ile sevindiklerine de| en küçük bir şüphemiz yoktur. Üm-; rünü ilme armağan yapmış bir mü-| derris, son tenkitlerde, hiç şüphe- siz, idealinin müdafaasından başka! bir şey görmemiştir. “Yüksek ideal! lerin sürükleyici büyüsünü duyan her ilim adamı, münakaşadan derin bir; zevk alır, ilmin daha ziyade genişi bir yer tutmasına, daha kuvvetli bir! alâka uyandırmasına sevinir, Ken-l dilerini sinirlerinin karanlık slantr. larına kaptıranlar, elbette, ilimle he- vesin arasında acı bir kararsızlıkla| dolaşanlardır. Sinir buhranları nor-| mal aklın arkadaşı değildir. Onun! için biz bu sinir buhranı kurbanları. na da, onlarm taşıdıkları müderris! adına da acırız. Türk darülfünunu- nun, Türk müderrisinin bize göre yüksek bir manası vardır. Bütün mü- nakaşalar bu adın Şereli için yapıl-i mıştır. Şerefini tam bir kıskançirk- la seven müderrislerin hizim gibi dü-| şündüklerinden şüphe etmek bile çok büyük bir haksızlıktır. Biz ne istiyo. ruz? Yüzi yazanlar icinde darülfü- nun kürsüsüne göz dikmiş, öyle zan-i nediyorum, tek bir kişi yoktur. İde alist bir ilim adamr için darülfinun kürsüsünün de hiç bir ehemmiyeti olamaz. Biz Avrupada bunun binler- ce misaline şahit olabiliriz. Müder- rislik de her vakit ilmin noterde tas- dik edilmiş bir vesikası değildir. Av- rupa darülfünunlarında öyle müder- ris musvinleri, öyle ise musilimleri,! öyle hususi ilim adamları vardır ki çok büyük yenilikler yaratmışlardır. Yalnız darülfünün içinde kaln, dr- şarıya çıkamıyan bir ilimden de hiç! bir hayır beklenemez. Tıp tarihinde) unutulmaz bir yer tutan Dr. Sehleieh (ki aynı zamanda çok güzel roman- lar yazmıştır) darülfünün müderrisi) değildi ve tecrübelerini meşhür iktı- satçı Franz Oppenhelmer'le birlikte) yapmıştı. (Bu iktisatçı aynı zamanda da hekimdir.) Biz burada bütün vak'- alar; sayacak değiliz. Hatta diyebili- riz ki Avrupada darülfünunlar bir- çok sahalarda. dışarıdaki ilim haya tına göre geride kalmışlardır. Darül fünundaki ilim hayatı ile dışarıdaki ilim hayatını birbirine daha ziyade yaklaştırmak devrimizin en ehemmi- yetli meselelerinden biridir. Birçok tetkik yurtları bunun için kurulmuş tur, Sik sık toplanan kongrelerin de gayesi budur. Onun İçin bütün ilim hayatmı darülfünunun çatısı altımda toplanmış sanmak doğru değildir. Fa- kat biz, şimdilik, başka bir vaziyet. teyiz. Bütün kuvvetlerimizden isti. fade etmek meçburiyetindeyiz. Bü- yük Türk İnkilâbını sarsılmaz bir hesle istinat ettirmek İçin bundan başka bir yol da yoktur. Eski darül fünun arap ve acem dünyasına daya- nan bir tercüme yurdu idi, müsbet ilimlerde de birkaç Avrupa kitabma bağlanmıştı. Böyle hocalara müder:| ris değil tercüman derler. Yeni da rülfünunumuz, belki, bu korkunç anm'- anede içinden taze bir ışık dökülen birkaç delik açmıştır. Birkaç kuv-| yetli müderrisimiz vardır. Arap ve acem dünyası arkamızda kalmıştır. Fakat bunun yerine mutlaka bir Fransız dünyası lâzım değildir. Biz bir Türk dartilfünunu istiyoruz. Böy- le bir dariilfünun da tercüme İle, bir) iki Fransız kitabı ile kurmlamaz. Al manca, İngilizce v. s, yazılmış ehem miyetli bir eseri, yahut kocaman bir Meşhur muganni A L Yazan : M. Nermi . «serden çok daha ehemmiyetli bir mw kaleyi okumak mecburiyetinde olaf bir müderris, bunun Fransızcaya te” cümesini mi ( beklemelidir? Yahvf, bunları zaman darlığmda gelişi sesi yapılmış gazete tercemelerinden öğrenmelidir. Darülfünun kendisini bu seviyeden kurtarmalıdır. Meki mi derrisler Haydar Mollanın takrirle rinden, notlarmdan ders verdiklerinİ! büyük bir gururla anlatırlardı. BW verilen dersin derinliği için bir ölçi sayılırdı. Ya şimdi? Darülfünun mi derrisi kendisine herhangi bir taki ve not piri edindiği vakit ilimce iflif etmiş sayılır, Çünkü müderrisin JK vazifesi ilim müritliği değil, ilim ü# tatlığıdır. Eski medrese bile bu iht yacı duymuştu. Temsil ettiği kültür rün dillerine, yani: Arapça ile Acem ceye ehemmiyet veriyordu. Medresti hocası bu iki dili iyi öğrenmiş olm mecburiyetinde idi, Halbuki biz, bi” yük farklara rağmen, tek bir dill& Fransızca ile büyük ilim işlerini gö” rebileceğimizi sanıyoruz. o Darülfif nun, ilkönce, bu çok yanlış yoldaf ayrılmalıdır. Fransız maarif nazff de Monzie, Almanca “Nord und Süde mecmuasında bir yazı o neşretmiş bu yazıda Fransız ilminin son derec&” de Alman tesiri altında kaldığın çok açık bir dille, anlatmıştı. Bi$ Almanyayr, İngiltereyi, İtalyayı, ve. S., V.S. niçin unutuyoruz ve büt dünyayı yalnız Fransızlıktan ibare miş gibi san.Yoruz. Böyle bir anlay/£” hiç de milli Türk kültürünün işin gelmez. Osmanlı mektpleri Fransı# lığı eski Yunan masallarındaki Olimf halkı gibi tanıtmıştı. > ATtıle ha, böyiğ Olamaz. Kenar bentiğimizedöni yiz. Bu da yalnız kendi yolunü pe muş, tercümeciliğe sert arka çevli Almanya, Fransa, İngiltere, İtalY# V.S., V.S,, tanımıyan, yalnız asrın mini düşünen Türk “darülfünunü 1 olabilir. Darlilfünun; ne Berlinin ne Parisin, ne de Londranm kötü taklidi olmamalıdır. İki üç Fi yahut Alman, yahut İngiliz kitabın dayanan bir kürsü büyük vazifeleri" yeri sayılamaz. Darülfünun herhs gi bir yabaner milletin kültürü (çif kurulmaz. Medrese Türklüğe yaba « bir şeydi. Temelleri uzak çölleri kumlarında idi. Bundan aldığımı neticeleri biliyoruz. Türk dartlfün# i nunun temelleri ne Pariste, ne R© mada, ne de Berlinde olabilir. ei darülfünunun bir tetkik yurdu olm senı bunun için istiyoruz. İlmin DÜ yük heyecanını yaşıyan Türk gend Fransız sınırlarının dışarısında di çok yüksek kültürler yaratmış, Fra sayı çok aşmış milletler oldu; bilmelidir. Bu onun iç hızı için çö” lâzımdır. İlim hiç bir milletin önhf” sarında değildir. Onun için Türk d* rülfünununda herhangi bir yaban kültürün hegemonisi hatıra gelem” Darülfünun müderrisinin bunu ©”. mesi, bilmesi kâfi değildir. Deri” rin de hegemoni rengi taşım icap eder. Bu kadar ehemmiyetli mesele münakaşa edilirken, sinirle” melere, elbette, hiç hir kıymet ve lemez. Biz, onun için, inkılâba yök” şan, hakiki Türk müderrisinin ger fini kurtaran bir darülfünun istiy” ruz. Bunu bütün Türklük istiyor- Sinir buhranım değil, n düşüncenin, artık, vakti gelmiştir. 31. Nermi Kizar “Hazreti İsa, tefrikamiz yazımını çokluğuna mebal burün dercedilememif” dr. Okuvncularımızdan özür dileriz JOLSON Dün akşamdanberi MAJ i K sinemasında ONU ŞARKILE SÖYLE filminde fevkalâde muvafinkiyer kazarısor. i

Bu sayıdan diğer sayfalar: