1 Kasım 1931 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6

1 Kasım 1931 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Avrupaya dönüyordu. Vapurda Ro ber Martenin Jon Fayogut isminde bir yol ve kamara arkadaşı vardı. Bu,| çekingen fakat terbiyeli bir ingiliz genciydi, İki gencin biribirine tâmamen zıt fikirleri vardı, Çabuk dost oldular.) Sadece, şatranç, onlarm müşterek! zevkiydi. Bunun için saatlerce şat- ranç oynarlardı. Oyunda hiçbir keli-| me söylemeden, düşünürler, biribirle Tini matetmeye çalışırlardı. O gün, gene şatranç oynuyorlar- dı. Mutat hilâfına olarak Jon sükü- tu bozdu: Pek mütereddit idi. Bin bir tereddütten sonra: — Sizden büyük bir şey rica edece- ğim, dedi, pek büyük bir şey. Fakat buna mecburum. Rober ona hayretle bakıyordu. Jon gene susmuştu. Bu istiyeceği şey ne olabilirdi. Her halde para değildi. Çünkü Jon zengindi ve vapurda sö dece karşılıklı şatranç oynuyorlardı. Nihayet: İ — Size küçük bir hizmet yapmakla memnun olurum, dedi, fakat bu bü. yük şey nedir? Jon gene tereddüt ediyordu. — Sakın darılmayınız, dedi, siz sa. at bire doğru yatıyorsunuz. — Evet. Fakat gece deniz de pek hoşuma gider, seyrediyorum, her halde kamaraya girerken sizi uyan- dırmış olsam gerek. Affedersiniz. Eğer bu ise, bu akşamdan İtibaren erken yatarım. Jon bu kelimelere itiraz etti: — Hayır, dedi, bilâkis. Bu âdetini., zi değiştirmemenizi rica edecektim, Rober güldü: — Hay hay, dedi, eğer bu kadar. erk İse, İsterseniz bütün geceyi de dışarda, bir şezlong üzerinde geçire bilirim. | : İ — Teşekkür ederim, fakat her za- manrki gibi saat (1) de gelebilirsiniz. | Bunun üzerine tekrar oyunlarıma devam ettiler. Aklından, dostunun bir kadmla buluşmak için bunu ken- disinden -ricâ -ettiğini düşünüyordu. Fakat niçin kendisine bir şey söyle memişti, Jonun, hiçbir kadına kur yaptığını görmemişti. Vakıa İngiliz ler bu hususta pek çekingen olur- lardı amma, ne de olsa... Bir aralık dayanamadı: — Her halde bu akşam eğlenecek! siniz. Jon gayet ciddi cevap verdi: — Hayır, her halde aldanıyorsü - nuz, ... Saat 12 yi çalmıştı. Rober, verdiği söze sadık, güvertede duruyor, denizi seyredioyrdu. Aklına bin bir fikir ge liyor, Jonun saadetini kıskanıyordu.| Charles Petit'den. fa, Hakikaten o akşam, yalnızlık kendini pek sıkıyordu. Bütün yolcular yatmışlardı. Kira. fomı derin bir süküt sarıyordu. Bir. denbire bir ayak sesi duyuldu. Dön- dü. Jon idi. — A, dedi, şüphesiz kamaraya ge.| lebileceğimi haber vermeye geliyor.| sunuz. Genç İngiliz feti bir tavırla: — Hayır, dedi, hayır, giremezsi- nİZ.. Sonra, bir müddet sustuktan son- ra: — Bu öyle feci bir şey ki, size anlatamam. Evet, feci, Rober ancak o zaman arkadaşınm pek müteessir olduğunu gördü: — Bir felâket mi oldu? — Hayır, daha beter. Ayıp bir şey, utanıyorum.. Ve tekrar sustu. Rober ona acıdı, ne olursa olsun derdini anlamak ve onu teselli etmek istedi. Hakikat ne olursa olsun kimseye söylemiyeceğini namusu üzerine yemin ederek temin etti. O zaman Jon bir mırıltı halinde söyledi; — Annemle seyahat eden ve âynr kamarada yatan ihtiyar kuzinim; bili yorsunuz. Bu yıllanmış mis pek mü. taassıptır. Hayatında çaydan başka bir şey içmemiştir. Fakat dün, her halde şeytan dürtmüş olacak geldi beni buldu ve: — Jon, dedi, kendimi toparlamak için bir viski içmek mecburiyetinde: yim. Fakat bunu annenin karşısında yapamam. Bu viskiyi müsaade et de senin kamaranda içeyim. Sen haz'r. la.. Ben gelir içerim. Yalnız başıma içeceğim... Kimsenin görmesini İste mem, — Ne yapayım, kabul etmek mec. buriyetinde kaldım, Ben de gidip kap- tanm yanında bir viski içtim. Sonra. dolaştım. Kamaraya döndüm. Kapr| yı vurdum, cevap veren olmadı. İce ri girdim ve işte o feci şeyi gördüm... Rober onu hayretle dinliyordu, — Anlamıyorum, dedi, ne gib; feci şey? — Kuzinim yatağınıza uzanmıştı ve sızmıştı.. Affedersiniz, Yüz kere af talep ederim. Rober kahkahaları güç zaptedi- yordu: — Olur şey değil. Aman olür şey değil. Ne tuhaf. Aman bayılacağım.. Parmaklığa tutunuyor, boğulma- mak için mütemadiyen öksürüyordu, onun bayılacak derecede gülüşünü gö ren Jon: — Ben bunda gülecek bir şey gör. müyorüm, dedi ve dostuna, asabiyetle sırtımı dedi, dönerek, çekildi, gitti, Cerrahlık ve güzellik Son terakkiler sayesinde uzvi kusurları “ izale etmek, burun, kulak, dudak değiş- tirmek pek kolay bir iş haline gelmiştir Dımagları Üzerinde ameliyat yapılan hastalar konuşa- biliyor ve hiç bir aci duymuyorlar Paris cerrahi seririyatlarında tah silde bulunan operatör Kâzım İsma- il bey avdet etmiştir. Kâzım bey dün kendisile görüşen bir omuharririmize Avrupadaki cer-i rafi yenilikler hakkımda şunları söy- lemiştir: — Pariste tam bir sene (kaldım, Memleketimde £ senelerden beri umu mi cerrahi ile meşgul bulunduğum k çin orada hem çalıştığım bahislerde ki yenilikleri tetkik ettim ve hem de bizde henüz taammüm etmemiş olan iki şubei cerrahiye üzerinde çalıştım ki bunlar da (eümlej asabiye cerra- hisi) ve (Estetik cerrahi) dir. Cümlei asabiye cerrahisi son za- manlarda pek çok terakkiyata maz har olmuş, çok basitleşmiştir. Eski- den gayri mümkün görünen (o dimağ urları, baz» asap ağrıları hastalıkla. rı ameliyat ile tedavi edilmektedir. Sar'a, astem ve daha bünn benzer hastalıklarda da ameliyat yapılmak. ta ve parlak neticeler alınmaktadır. Hulâsatân dimağ ve (asap üzerinde hem de mevzif iptali his İle en müş kül ve en ehemmiyetli ameliyeler yari pılmakta ve birçok hastalar kurtarıl. maktadır ki bu suretle başlı başına bir cerrahi şubesi tecessüs ediyor. He- men her cerrah bu işlerle uğraşabi- Tirse de bilhassa spesyalize olmak ta- bit muvafıktır. Pariste cümlei asabi- ye cerrahisile meşgul dört büyük mü! tehassıs vardır ki bunlarm en abşm- da Dr. de Martel bulunuyor. Bu zat her hafta yedi sekiz dimağ ve asap ameliyatı yapar, ameliyatlarında se yireci olarak birçok ecnebi hekimleri bulunduğu gibi arzu edenleri de çar lıştırıyor. Hastaya mevzii olarak ip- tali his yapıldığı için hasta ile ko nuşarak dimağının en derin noktaları üzerinde ameliyat yapılıyor. Diğer sahalarda, bilhassa mide 2- meliyatında da çok tekâmüller ol muş, her şey basitleşmiştir. Bizim İ- çin çok enteresan ölan bir cerrahi de güzellik . cerrahisidir. Fransada bu işde çok taammüm etmiştir. Bunu Dr. Dartigue isminde bir cerrah ile (Madam Noel) isminde bir kadın cerrahtan öğrendim. — Bilhassa bu kadmın ameliyathanesi (ecnebi dok- torlarile dolu ve bahusus ecnebi ka- dın doktorlarla doludur. Ta Polon-i | Otomatik “telefon Abonelerin bazı ace- miliklerine rağmen i muvaffakiyetle neti- ce vermiştir Perşembe günü saat 22,30 da santrallerdeki büyük kabloların hepsi, hususi bir takım aletlerle mücehhez müstahdimin tarafın- dan katedilmişti, ve saat 22 yi 32 dakika geçerken, otomatik telefonla ilk mükâleme yapilmış- tır. iddia etmek pek mümkündür ki, otomatik sistemin tatbikı tah- minin fevkinde müspet ve mu- vaffakiyetli bir netice vermiştir. Vaktin geç olmasına rağmen bir çok aboneler, hiç bir can sr- kıntısı duymaksızın otomatik ter- tibattan istifade edebilmişlerdir. Cuma günü normal olarak ve hadisesiz geçmiştir. Cumartesi sabahı herkes, te- lefonuna sarılmış ve yeni sistemi tecrübe etmek istemiştir. Fakat maatteessüf bunlardan bir çoğu nizamnamede gösterilen şeraite riayet etmemişlerdir. Faraza bir takımı çevirsesini işitmek için beklememişler, sabırsızlık etmiş» lerdir. Halbuki kadran üzerinde- ki rakkamları tahrik etmezden evvel bu işareti işitmiş olmaları icap ederdi. Bir kısmı ise işareti işittikten sonra rakkamları iyi tahrik oedememişlerdi. Bundan doğan netice malüm.. Birçok âletler beyhude yere uzun müd- det işgal edilmiş, ve bunun için- dir ki birçok aboneler aradıkları numaraları zamanında bulama- mışlardır. Eğer oaboneler, orehberler- deki talimati dikkatle okumuş ve iyi tatbik etmiş olsalardı ne- tice hiç şüphesiz pek mükemmel olacaktı. Meselâ ( çevir sesi ) aletin mıs- ma: çıkarıldığı anda işitilmiş olacak ve cumartesi günü oldu- ğu gibi bir dakika veya daha fazla beklemek icap etmiyecektir, bu vesile ile otomatik tesisatın sond erece mükemmel oldu- ğunu ilk tecrübenin İyi me- ticesinden de anlaşıldığına göre istikbalde daha mükemmel bir netice vereceğini kaydederiz. Şir- ket, aboneler aleti daha iyi is- timale alıştığı zaman hiç bir müş- külât kalmıyacağına emin ve mutmaindir; enseye puan düimmeaesasamenerame yadan, Amerikadan Madam Noelin yanında çalışmak üzere gelmiş ecne- bi kadın doktorlar vardır. Görülüyor ki Avrupada cerrah olan kadınlar bu estetik cerrahiye çok heves ediyor- Tar. Madam Noelin bu cerrahi üze- rine beş ellt eseri ve birçok makalâtı var, Sarkık memelerin düzeltilmesi, burun yapılması, kulak tasbihi üze- rinde hususi metotları da var. Bidayette yalnız sinema, tiyatro artistleri yüzlerinde, vücutlarında bu tashih ameliyelerini (yaptırdıkları halde şimdi bu iş Pariste hemen her kese taammüm etmiştir. Ameliyattan sonra fena iz kalmaması için bazı tedbirler var, göz kapakları, dudak: lar, burun, kulak üzerinde benim bu- lunduğum zaman yapılan birçok ame. liyelerde parlak neticeler gördüm. Keza bu 2meliyeler de mevzii iptal ile yapılır. Estetik cerrahisi Avru. panın hemen her tarafında var. Son aylarda bu işle meşgi Cerrahlar, merkezi Fransada olmak üzere bey. nelmilel bir cemiyet yaptılar, içtima- larmda bulundum. Bizden de iki az murahhas aldılar. Estetik ameliyele. ri memleketimizde de Yapacağız, re- vaç bulacağını ümit ediyorum. Fransız hocaları Türkler hakkın- da çok nüvazişkâr, mültefit balunu- yorlar. Bizleri seririyatlarına birçok ecnebilere tercihen almaktadırlar, iç- lerinden bazı hocalar, eczümle Mar. sel Lâsye, Güneo, Gojero, memleketi. mize gelmişler ve bizim hakiki dostu. muz olmuşlardır. Buradan gidecek, Dünya medeniyeti için bir tehlikedir!” Fransanın sabık maliye nazırı böyle diyor ve buhranı Izalösi için kapitalizm sistemine itimat etmek " iUzumundan bahsediyor —— a Fransanın sabık maliye nazırı ve| hukuk fakültesinde müderris Mösyö Germain Martin dünya buhranı ve bunun izalesi için sebeplerden bahse-| derken diyor ki: — Ben, bugünkü dünya buhranını,| zâman zaman gelip geçen ve tesirini icra ettikten sonra kaybolan buhran- lara benzetenlerden değilim. Bilâkis, bana tamamen appaçık görünen bir şey varsa, o da Sovyetler de bile mev- cudiyeti bütün dünyaca görülen ve istifadesini serbestlikte arıyan kapi- talist sisteminin eskimesi değil, Viz- zat serbestçe faaliyetin ihdas etmiş olduğu menedici müdahaleler vardır, Kapitalizmin faaliyetine hiç bir şey müdahale etmediği vakıt, toptan ve perakende fiatları birbirine pek iyi uyuyorlardı. Karteller falan ortaya çıkarak, insanları ve sermayeleri istifadeli sa- nayie doğru İlerlemekten menetti, çünkü bu sanayi, cemiyetin ihtiyaçla- rnâ bazı zamanlarda cevap veriyor- du. İstihsalât son zamanlarda fevka- Mide bir fazlalık arzetmiyordu. An- cak harpten sonra ilk seneler çok art- mıştı. Piatlarm tabii hallerile ikti. sadi vaziyetin bugünkü halini alma- ması lâzımdı. Meselâ maden işleri- ni ele alalım. İhtiyaçla müsavi ol- mıyacak kadar çok çelik imal edildi. Sade Almanyadaki çelik imalâtı bü. tün Avrupaya kâf; gelir. Halbuki İngilterede büyük bir sanayi faaliyeti var, Amerika ise büsbütün çok, Eğer istihsalât makul olsaydı bugünkü va- ziyet tahaddüs etmezdi. Bundan başka, vaziyetin kötüleş- mesinde başka sebepler de vardı. Çünkü Amerika, sanayi alâtının yeni- leşmesi için hemen her teşebbüse geç- ti, Netice ne oldu? İlk önce, sanayi müesseseleri sar) * hipleri, krediye müracaate mecbur ol. dular ve sermaye tezyidi gibi formül lere müracaat ederek teşebbüslerine ağır bir yük ilâve edildi. Diğer taraftan alâtı yenileştirme teşebbüslerinin çılgım ahengi Âletle- Tİn amortj edilmelerine müsaade et miyordu. Bu da yeni bir yol oldu. Ve nihayet teşebbüslerin varidat getirme kabiliyetleri azaldı ve bilva- sıta da birçok kimselerin alrm kabili; yetlerinin azalmasına sebep oldu, Bu ahenksizlik öyle bir zamanda oldu ki, Rusya da iktısat dairesinden çıkmış ve kapalı bir iktısat ile ancak kendi mahsulünü kullanmaya karar vererek vaziyeti bir kat daha ağırlaş. tırmıştı. Bugün zaruret dolayısile alım ka. biliyeti sıfır olmuş olan Çine, Ameri. ka, harpten sonraki Seneler için, iyi bir müşteri sıfatile büyük bir ümit bağlamıştı. Görüyorsunuz ki buhranı sebep- leri ağırdır. Buna siyasi emniyetsiz- lik de ilâve edilince bütün hüsnü ni yetler donup kaldı ve sermayeler ürktü. Bu yaptığım buhranm tahlilinden açıkça Şu netice çıkar ki, sebeplerin üstüste yığılmasndan doğan banka karışıklıkları (o paranın tehdit etmektedir. Filhakika, bu sebepler milli para- ya emniyetsizlik vermektedirler. Ak- sini temin için borsada yapılan mü- cadele ve müdafaalarda altınm çekil. mesini intaç ediyor. Fiatların sukutunu, en az nıuka- yim © olan geşebbüsatın. tasfiye edile- “arkadaşlara | bu zevat büyük rehper. likler ederler. Benim yanmda çalış- tığım profesör Güneo fakültemizi ve hastanemizi gezmiş, çok beğenmiş, avdetinde Pariste yazılarıyla, sözle- rile Türk hekimlerini ve Türk taba- betini çok methetmiştir. Umumiyetle hocalar yanlarında açlışan Türk gençlerine alâka göstermekte, Türk- lerin sempati ve zekâsından memnun olmaktadırlar. Dünya ilminin en yüksek üslatlarını teşkil eden bu ze vat ile münasebatımız daima takviye edilmeli, bizim ilmimiz de o muhitte tanıtılmalı ve mütekabil münasebat- tan istifade edilmelidir. istikrarını! rek istihsalâlı sarfiyata tekabill tirmek suretile bir muvazene wi Pe. lemeli, yoksa bu istihsalâtr mili beynelmilel teşkilâtla beşeri yaca tekabül ettirerek dünya di muvazenesini mi temenni dir? a Birinci şık tercih edilirse b devam eder. Bugünün büyük i büsatı srmaiye müesseseleri vaPi. lerini muhafaza ederek rakiple ilk evvelâ fedakârlık yapmasını yorlar, Halbuki buhranın devamı teh lidir. Şimdiki teknik (görünü pek yakında bir de içtimai mesei€ rışabilir. İşsizlerin böyle intizari hayet içtimai ihtilâller doğur Bu olmasa bile, işsizlik insanı ti liğe alıştırmak itibarile çoğ fent sirler yapar. Bir başka tehlike © vardır ki bidojiktir. Milyonlarc mele ve işsiz pek fakir bütçelerle * şamak mecburiyetinde oldukları © gelecek medeni nesillerin — üzeri. bunun neticesi görünecektir. Bu © retle, medeniyetimizin istikrarı buhranı uzaması ile tehlike içit dir, Bu itibarla buhranı izalesi rinci derecede ehemmiyeti haizdir. Bu sözlerden sonra sabık ma nasırı kapitalizm nazariyesini faa etmiş ve dünya iktisadi buhi nın izalesi için kapitalizm sister itimat etmek lüzumundan yn tir. Mamafih, istihsalât ile sarfiyei tevzin edecek beynelmilel er laması da kaydetmiştir. Fırka ka grupU ( Cer ce be anil tarafı 1 inci sayıfada | Bundan sonra B. M. M divanı riyaset azalarile Medi encümenlerine | tefrik ediler namzetleri tesbit etmiştir. B. Meclisi riyasetine Reisi hazır B# hkesir meb'usu Kâzım Paşa Haf” retlerini müttefikan, Reis vekif liklerine kemakân Hasan (Trab” zon), Refet (Bursa), Vâsıf «İzmir) beyleri. ve divan kâtipliklerin€ na Eşref (Karahisar), Hay” dar Rüştü (Denizli), Avni (Yor | Ziya Gevher (Çanakkale) beyleri, idare amirliklerine Necip Ali (Denizli), Irfan Ferit (Mar f din), Halit (Beyazıt) beyleri nam” i zet olarak göstermiştir. i Encümen azalıklarına eski es cümen azalarının heyeti asliyesi namzet olârak kabul edilmiştir. Fırka ğrupu reisliklerine (Afyon), Cemil (Tekirdağı) bey” leri müttefikan, azalıklarına ise Ali Rıza (Istanbul), Aziz (Erzw rum), Rasim (Sivas), Rasih (Am talya ), Kılıç Ali ( Gaziayıntap), Ali Şuuri (Balıkesir), Zamir(Ada* na), Emin (Samsun) beylerle Giresun meb'usu ihsan Paşa im tihap edilmiştir. Bilâhare Balıkesir meb'usu Ali Şuuri beyin fırka kâtibi umümisi Recep beyin Istanbulda verdik- leri münakaşalı konferansın tab'ı ile fırka teşkilâtına tevzii hak- kındaki takriri kabul edilmiştir. Bundan sonra fırka grüpunun içtimalarının sabıkı veçhile ber hafta salı günleri saat 3 te ol masına karar verilerek celseye nihayet verilmiştir. Edissonun mirası etrafında Edisonun büyük oğlu babası- nın 12 milyon dolarlık servetinin büyük bir kısmının iki övey kar- daşına terkedilmiş olması ibtima” lile babasının vasiyetnamesini? makbul olmıyacağını bildirmiştir. eli Ticaret kongresi Ankaradan bildirildiğine göre ticaret odası kongresi dün ikin- ci içtimamı akdelmiştir,

Bu sayıdan diğer sayfalar: