3 Ocak 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8

3 Ocak 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—38—VAKIT 3 Kânunusani 1932: a eyy yy yg yy Sıysa Ay yy aya gt AcemHi- kâyeleri Ev sahibim avludan geçerken her sabahki gibi ellerini göğsüne kavuştu. rarak fki büklüm olurcasına O eğindi, selâmlaştık. İç bahçeden, koparmış olduğu iki sarı gülü uzatarak: — Artık bahar... Dedi. — Ya, havalar çok güzel, hele şeh- rinizin baharı çok lâtif olacak, her' taraf bağ ve bahçe.. Sular şarıl şarıl akıyor... Mutat haricinde bir şeyler söyle- mek istiyen bir tavurla ellerini uğuş- turdu, gözlerime bakarak: — Doğrusu bu güzel bahar ve ö- nümüzdeki lâtif yaz böyle. Yap yak nız! — Yalnızlıktan mı şikâyet ediyor- sunuz, diye hayretle yüzüne baktım, bu mübarek ihtiyarm üç karısı, bir a- Jay irili ufaklı çocuğu, damatları, ge. Jinleri, hizmetçileri vardı. Evi bir ma halle kadar kalabalıktı, — Hayır, dedi, benim için değil, sizi kastediyorum. Hayırhah adam! — Eh, ne yapalım, dedim, gurbet! — Daha iyi ya, gurbetin acısını, gamını unutmak için.. Neden evlen - miyorsunuz? — Evlenmek mi? — Meselâ bir sıyga filân. Sıyga! İrana gitmeden evvel de bunu işit» miştim, Muvakkat nikâh diye bu her- kesin sğzmdadır. Fakat nasıl şeydir, nasıl olur bilmezdim, ve bilmiyordum. Böyle hir şey yapmak da bugüne ka- dar aklıma gelmemişti, Şaşkın şaş- kın ihtiyara bakıyordum. Bü tereddi- dümden cesaret alarak, babaca bir tas! vurla devam etti: — İster misiniz.. Tavassut ede - yim mi? Nasıl oldu bilmem, bir tecessüs, Bir merak hissi galip geldi ve gayrı ihtiyari: — Eh, dedim, bilmem ki... Siz bilir-| siniz! — Bugün evde misiniz? — Cuma... Evet hir yere çıkmıya . | | . Büyük havuzun dergun suyuna ak- seden kiraz dallarını seyrederek, İra» nın meşhur uzun sandalyelerinden bi- rine yaslanmış arasıra elimdeki kita- ba göz gezdiriyordum. Hizmetçi Seyit Ali isminde bir mol lanm beni görmek istediğini haber verdi. Elindeki doksan dokuzlu anber tesbihini sallıyarak, kınalı uzun saka - Iı titreterek, muazzam sarıkk, uzun abalı molla karşıma dikildi ve yerle- re kadar eğilerek selâmladıktan son ra: — Beni Meşhedi Hasan gönderdi, dedi, ev sahibiniz!.. İki saat evvelki muhavereyi unut muştam bile, — Zatı âlilerine bir kullukta bu - lunmakla şerefyap olmak İsterim... — Buyurunuz, dedim. Oturdü, fakat hâlâ bir şey anlama. dığımı görerek: — Sıyga işi için.. Diyinee akirm başıma geldi. — Ha, şu mesele... Seyyidin hemen yüzü güldü, ve iş adamlarma mahsus bir eda ile, yan wa biraz daha yaklaşarak sordu: — Kaç yaşlarında, nasıl bir şey is» tiyorsunuz? — Bakire, seyyibe, esmer, sarışın, şişman, zayıf? — Yoksa benim zevkime mi bırakı- yorsunuz? Hay Allah razı olsun! — Eh, dedim, öyle olsun... Dirseklerini dizlerine dayadı, göv- desini bana doğru eğdi ve elleriyle kı- nalı parmaklarını oynatarak, işaret» Ter yaparak malmı metemiye başladı:! — Elimde taliinize öyle bir kız var ki. Şah saraylarma lâyık bir duhteri pakize... Tahrandan yeni geldi, daha burada kimseye gitmedi. Dünya güzes Ti dense seza alimallah, boy bos, kaşi göz, ya sesi hele. Saçlar, kâküller.. ya... Dedim ya kismetiniz varmış. Ve kalktı: — Yarım saate kaadr getiririm bu. raya. Görünliz bir kere... | Kitahı elimden attım, kendi kendi- e e | Yazan : Kandemir — Sıyga.. Bir de bunu görelim, def- terde bulunsun bakâalım!., ... Yarım saate-varmadan hazreti Ses yyit, arkasında sim siyah ipekli çarşaf içinde bir kadın, geldiler. Kadın ta karşıma oturdu. Mahçup bir hali vardı. Kıl peçesi altından oda yı tetkik ettiği, duvardaki resimlere baktığı ve arasıra belli etmeden beni süzmek istediği görünüyordu. Seyyidin ihtarı üzerine tereddütle peçesini kaldırdı. Donuk beyaz bir çehre, insanı çe - ken iri gözler. Evvelâ yalnız bunları gördüm. Güzel, çok güzel yirmi üç, yirmi beş yaşlarında bir kadındı. Kahveyi içerken ellerine baktım, onlar da güzeldi, ayakları da. Güzeldi bu kadın! Ve bu sıyga da herhalde çok güzel bir şeydi. Hazreti Seyyit yanıma yaklaştı, ku- dımın üzerimde yaptığı tesiri anlamış bir halle: —Beğendiniz mi7 diye sordu. — Evet... Hayır, diyemezdim, diyemedim. 0, sesini alçaltarak, yavaşça: — Ne kadar zaman için? dedi. — Bilmem! Düşündü: — Şimdilik bir ay için yapalım da. Ne dersiniz? — Siz bilirsiniz. Derhal kuşağından dividini çıkar - dı, kamış kalemini tırnağında ayarla- dı. Koynundan çıkardığı kâğıdı dizi» ne koydu ve yazmıya başladı. Yazdığı kâğıdı mühürledik, hizmetçiyle aşçım da şahit olarak mühürlediler. İ — Tamam! Dedi, ve kalktı, beni ö-| teki odaya davet etti, işi anlamışlım:| — Borcümuz ne kadar molla efen-| di, dedim. | — Bir aylığı sizin güzel hatırmız için yirmi tümen... Eh kulunuza da ne| lutfederseniz... İnayetin endazesj ol. müz... Çıkardım on tümen dö'onâ" Ver » dim, Yerlere kadar eğildi, teşekkürler | etti, saadetler diliyerek ayrılırken : — Güzel, iyi, temiz kızdıt. Fakat| her ihtimale karşı bir şeyinden hoş lanmazsanız bana haber gönderiniz, daima kulluğunuza amadeyim.. #e Hüma hanım artık evin hansmıy- dı. Getirdikleri eşyasını yerleştirmiş, kendi de yerleşmişti. Fakat bu, bu : günden itibaren otuz gün için böyle; olacaktı. Mayısın on dördüncü günü o gene çarşafmı giyecek bana şer'an namahrem olacaktı. Şeriat, mezhep böyle emrediyordu. Günaha girmiye mana yoktu!... Rir gün ona mazisini sordum: —On beş senedir böyleyim işte, de. di. Fakat iki sene evveline kadar müm kün değil böyle bir ay, iki ay İçin sy» gaya gitmezdim. En aşağı altı ay, bir sene.. Şehzade Mehmet Mirza ile iki sene yaşadım... Hep Tahranda oturur dum, anam babam da orada, Orada sekiz çocuğum (var. Sekizi de ayrı babadan, sekizi de babalarının yanı»! da. Bir miras meselesi için bir hafta evvel buraya geldim, iş olmadı, şim - di Tahrana dönmek de istemiyorum, Seyyide müracaat ettim, o da beni sa- na getirdi. Hüma, bana hoş görünmek için her şeyi yapıyordu. Hizmetçi ve aşçı ona evin hanımı nazarile bakıyorlar, kom. şular onu ziyarete geliyorlar. Soka- ğa çıkmazdı, evde hizmetçilerden bile kaçardı, benden başka herkes namah « remiydi, Akşamları kendi eliyle mezeler ya- par, içki soframızı hazırlardı. Karşı karşıya içerken İran göllerinin yanık gazellerini çok güzel, berak, billür gi- bi sesiyle yavaş yavaş söylerdi. Gramofondan öğrendiği o Türkçe şarkıları gözlerinin içi gülerek söyler. ken: — Kim bilir İstanbul kızları bun- ları ne güzel söylerler.. Derdi. — Senin gibi, işte böyle dediğim za» mân, ayağa kalkar, bir kadında ara- nan bütün güzellikleri toplamış ve şü» yanı hayret bir kudretle muhafaza etmiş vücudunu sarsan bir kahkahay- la: — Ah, alay etme Allah aşkıma der, ve bir çılgın gibi kucağıma atılarak: Eski Bir Mamurenin Bugünkü Hali Viyanadan gelen haberlere göre sulhten evvel! Avusturyanın en mamur ve müreffeh sanayi merkezlerinden biri olan Steyr kasabası cihan buhranındanberi şayanı merhamet bir hale gel- miştir, Bütün işler durduğu için ahalisinin yarısından fazlası iane ile kifafınefs etmektedir. Çocuk- ların yüzde sekseni açlıktan has- talanmışlır.. Şehir iflâs etmek üzre bulunuyor. Belediye hükü- metten muavenet görmezse mek- tepleri kapatmak, elektrikleri yakmamak sokakları yüz üstü bırakmak ve şehir memurlarına maaş verememek mecburiyetinde kalacağını ilân eylemiştir. — Ne yaparsın çocuğum.. İran ha- vası, İran suyu, İran, İran... ve İran kadı... Gurbet kadını. İşte burada bulunan bu... Kısmetine razı ol. EŞ Mayıs M4 tü. Hüma ağlıyordu. Zaten kaç günsl dür mahzundu, müteessirdi. Geceleri rahat uyuyamıyordu, Sabahleyin ba- na sordu: — Çarşafımı giyeyim mi? — Beni daha istemiyor musun? İtiraf ederim k; ne cevap vereceği- mi bilemiyordum. Bu kadın güzeldi, her haki iyiydi, beni seviyordu, belki çok seviyordu, bunu anlamıştım. Ve ben ona alışmış ve ssınmıştım.. Ta içim den belki onu (daha) istiyordum. Fakat... Fakat iki gün evvel hazreti Seyyit beni sokakta yakalamış 14 mayısın yaklaştığını ve bana (Hüma) dan da- ha çok genç ve güzel, pek nefis bir başka kadın bulduğunu, emrime ama“ de olduğunu haber vermişti! Hüma ağlıyordu. Gözleri yaş içinde: — Sana çök alıştım, Tiç, hiç bir ere! keği senin gibi, senin kadar sevmedim. İstersen gene kalayım, Seyyit gelsin muamelesini yapsın, on para istemem. Yalnız burada senin yanımda kala - yım, hep kalayım. Cevap veremiyordum. Neden, niçin. Ben de bilmiyordum. Hıçkıra hıçkıra yere düştü, kıp kır- mızı elbisesi içinde bir yığm (et gibi cansız ve mecalsiz.. Kendi kendine, isyan etmiş bir sesle, inler gibi söyle. niyor: — Ah bilirim sizi, erkekler... Bili» rim sizi, Ben ve benim gibiler biz, sizi bilmezsek... Her çeşidinizi gördüm, gencinizi, ihtiyarınızı, zengininizi, fas kirinizi. Hastanızı, sağlamanızı her cinsinizi gördüm, tanıdım. Hep bir- SİNİZ... Ve doğrulur gibi bir hareket yap- mak istedi, gene olduğu yere çöktü, — Sizde kalp arıyan, sizden mer - hamet umanlara linet olsun, erkek! Bu bir kelime yeter. Hep birsiniz... Üzülüyordum bu ıstırap çeken ka dnm yanmda, Odadan çıkmak ister ken haykırdı: — Hayır. dedi, gitme, çıkma! ve doğrularak yanima yaklaştı, titriyen ellerini omuzlarıma koydu: — Affet beni, seni üzdüm, söyle » diklerime pişmanım... Bir an vaziye- timi unuttum. Hissime kapıldım, Mu. kavelemiz bugün, şu saatte hitam bul- du, şeriat böyle emrediyor. Gitmeli - yim, bundan dolayı sana ne diyebili- rim.. Haklısm.. İşte gidiyorum. Ru kadma ben de bir şeyler sÖY - lemek istiyordum, fakat istediğim sözleri bulamıyordum. Obiraz daha yaklaştı, sarıldı ve titrek bir sesle: — Yalnız yemin et ki benden nef - ret etmiyorsun... Ne yapayım, bu ka-| darcik bir merhamet. Yalnız bu ka» darcık... Bünu benden esirgeme. Gözlerimin içine bakıyordu. — Senden neden nefret edeyim di- yebildim, bilâkis... Dudaklarımı kapa- dı, — Yeter! Diye bağırdı, yeter. Allah aşkına başka bir şey söylemel, Boynunu büktü, gitti öteki odadan çarşafı aldı, giyindi, yüzü göz yaş- İariyle strsiklam... Bir daha boynuma sarıldı ve bir gölge gibi süzüldü, gitti. KAN DEMİR l boynuma ! lebilir, İsmet Pş.nın Atina ajansına beyanatı Başvekilimiz yeni sene münasebetile dedi ki: “ Benim gözlerimde dost Yunanistanın hissiyatına olan derin itimadımın ifadesini bulacaksınız ,, Yeni sene münaşebetile İsmet Pa.| şa hazretlerinin Atina ajansına İstar» bul muhabiri vasıtasile gönderdikleri| bir makale neşredilmiştir. Bu ma.! kale Yunan mahafilinde fevkalâde bir İntiba birakmıştır. Yeni sene müna.| sebetile gazeteler dün erken çıktığın. dan bü bapta Atina gazeteleri müta. leatta bulunmak imkânını elde ede - memişlerdir. İsmet Paşa Mazrelleri makalesinde diyorlar ki: “Yeni sene münasebetiyle bana dost memleketin efkârı umumiyesiy - le temasa gelmek fırsatını verdiğin « den dolayı Atina ajansına . bilhassa teşekkür ederim. Beynelmilel müna - sebatm inkişafı her tarafta dikkatle ve az çok endişeyle takip edildiği gö- rülmektedir. Geniş ve derin hir ikte sadi buhran her memlekette ve beynel milel münasbat sahasında şiddti; ih- tilâtlar tevlit etmiştir. Ötedenberi fertler için olduğu gibi milletler için de bir zaruret teşkil et- miş olan iktısadi hayat ve emniyet ihtiyaçlarmdan mütevellit ihtilâflar bu günün bütün beynelmilel siyasi ha- yatmı doldurmuşa benziyor. Bügün- kü beynelmilel müzakereler her taraf. ta ittifakla müspet neticeler verebil. mesi ve hepimizin mücadele halinde bulunduğumuzu şiddetli buhranı va- him tesirlerinden beşeriyetin vikayesi- ni istihdaf eylemektedir. Gerek mali ve İktısadi müzakerelerden, gerekse yakında trki teslihat hakkında vuku bulacak münakaşalarda bu arzuların bizi müspet neticelere gölürmesi te « mennj edilir. Bu bizim samimi temen. nimiz olmakla berahez, hakikatin pek de cesaret verici olmadığını ilâve et- meliyiz. Avrupada artık gizli mak- satlar beslenmediğini, artık herkesin diğerlerine itimat etmesi lâzım geldi- ği umumiyetle iddia (o olunmaktadır. Fakat alâkadarların hiç de bu iddi lara inandıkları görülmüyor. Halbu. ki dikenli meselelerin halli için ileri sürülen tezlerde muvafafkıyet ancak insanlar zahiri ve şekil itibariyle de- gül, fakat deruni ve samimi olarak birbirlerine itimat ederierse elde edi- Her hangi bir siyasi mesele-| lerin ilk ve yegâne (şartı budur, Bu şart bir defa temin edildi mi çıkacak ! ihtilâflar nihayet münhasıran hukuki | bir mahiyet alırlar, Ve bu ihtilâfla, rı icabında kendilerine tevdi olundu - ğu takdirde bir hakim veya bir hake- min müşkülâtsızca halletmesi kabil 0- Tur. Umumiyetle beşeriyetin ve bil - hassa avrupa siyasetinin bu istikame» te bir tekâmül ve terakki göstermesini! bütün kalbimizle temenni ederiz. Tür! kiyeyle Yunanistan arasmda ihdas o lunan vazıyetin derin manası işte bu- radadır. Bu vazıyet mezkür istika - mete kaydedilebilecek müstakar bir kazanç ve bariz bir kudret ve hakikat teşkil eder, İki memleketin sulh ve emniyet havası hakiki hörmete ve müs tekabil emniyete istinat eden siyaset. lerinde çok istifade eylemiştir. İnsanlar arasındaki münasebetlerde olduğu gibi ileride milletler arasında her hânigi bir ihtilâfın çıkabilmesi ih- timali beni katiyyen endişeye düşürme mektedir. Çünkü bu ihtilâfm bir ha- kem karâriyle halledileceği muhak - kaktır. Zira biz bu ihtilâfların siyasi bir mahiyet alabilmemesi için icap e- den her şeyi yapmış (bulunuyoruz. Memleketinin siyasetinden mes'ül o- lan bir adammi sözleri olari bu sözle. rin Avrupanın cenubi şarkisinde Tür. kiyeyle Yunanistan arasında bu gün mevcut olan vaziyetin bu iki memleke- te ne kadar huzur ve refah verebilece- ğini fikri münasebatın başlangıcı ve €sas şartı olarak telâkki edilirse mem:| leketlerimizin bu günkü iktısadi mü. nasebetlerini daha ziyade ve hem pek çok inkişaf ettirmek icap eden bütün unsurları ve bütün şartların ziyade . siyle bir hadde gelmiş olduğunu tas- dik etmek lâzımdır. Bu münasebetler | bu gün çok iyidir. Fakat bu münase- bata daha ziyâde vüs'at vermek için samimiyetle çalışmayı kendimize va - zife edineceğimizi iiâveye kat'iyyen Küs zum yoktur. Türk — Yunan münasebatının me. saisine bizim gördüğümüz ve anladıs Zımız tarzda nüfuz etmiye çalışmak yalnız ealibi dikkat bir vak'a değil, aynı zamanda beşeriyet fikrinin basit bir tezahürü olacaktır. Hakikat şu- dur ki; şüpheli veya bu suretle gözük- mekte menfaati olan bütün tefsirlere rağmen mütekabil münasebetlerimizin hiç bir devresinde bu münasebetleri « mize her hangi bir kimse (aleyhinde müteveccih bir arzu sokmak veya bir hareket vermek asla mevzuu bahsol. mamıştır. Bilâkis Balkanlarda Türk — Yunan ittifakının oObu mmntakada müsait diğer itilâflara hareket nokta sı teşkil edebildiği takdirde o mes'ut bir inkişaf olacağını tasdik hususun - da müttefik kaldık. Esasen diğer komşularımızla olan omünasebatımız da da mütemadiyen bu fikirden ilham aldık, Bunun içindir ki bütün kom- şularımız' dostlarımızdır, İstikrar ve sulh anlayışı Balkan milletleri ara « sında ne kadar (okuvvet bulursa biz Türkler o kadar memnun oluruz. Yü nan dostlarımızın tamamen âynı ap zuları beslediklerini itimatla söyliye- bilirim. Bizzat bu itimadım bütün Bal. kan milletleri arasında inkişafı te menni edilirse nafi bir vâzıyet göster mez mi? Esasen biz Türkler Balkan milletleri arasmda niçin umumi bir itilâf olmadığını bir türlü kendi kem dimize izah edemiyoruz. Belki de bü. coğrafi vazıyetimizden ve - yahu dsi bizimle Balkan milletleri arasında ev- velden mevcut olan ihtilâfların ki ba ihtilâflar dalma miletler arasında ha“ dis olabilir. Kati olarak halledilmiş olmasından ileri gelmektedir. Hakikat şudur: Bizimle Balkan komşularımız aras sında hayati ehemmiyet; haiz bir ih. tilâf yoktur. Bunun içindir ki biz ay» nı mmtakada oturduğumuz diğer mil letler beyninde çıkan ihtilâfların bal li için mukabilinde menfaat beklemek» sizin gayret sarfediyoruz. Balkan dev letlerini ihata eden ve ötedenberi ih- tilâflar membar olarak telâkki edilen havanın bir sulh ve itimat havası olar bileceğini zannediyoruz. Bulgaristan başvekili M, Muşanoff'la geçenlerde yaptığımız çok samimi mükâlem bu yoldaki ümitlerimiz; kuvvetlendi « recek mahiyette olmuştur, Bü Suret” le Bulgaristanın mümtaz, mes'ul siyetlerinin komşulariyle olân ihtilâf. larmı halletmek emelinde oldukları" nr yakında görebildik. Yunanistanla muallâkta kalan meselelerin halli hu susunda Bulgur idare: adamlarram mütehassis oldukları arzunun samimi“ yetini yakında anlamak bizim için bi bahtiyarlık olacaktır. Diğer taraftan Yunanistanın setinde ve bu siyaseti idar eeden bü yük adamlarda sulh ve anlaşma fikı nin ne kadar kök salmış olduğunu d pek âlâ bilirim. Bilhassa son günl dekj müzakerelerden sonra bu hi i ta resmi hiç bir haber almamış olmal liğrma ragmen her iki taraftan temayülleri — çıkarmaklığım belki benim tarafımdan cesaret ( eseridir« Faakt dostlar icap ettiği zaman dü şündüklerini tereddülsüz söylem mükelleftirler, Görülüyor ki; benim nikbinlij günün müşkülâtmdan fazlaca müte essir olmamaktadır. Yenj sene müm” sebetiyle Yunan efkârı umumiye hitap ederken siyasi meseleler üzerin de oldukça durdum. Benim gözle de dost Yunanistanm hissiyatma ol" derin #timadımın ifadesini bulae: niz. Yunanlıların memleketlerine senesi için büyük bir saadet ve muvaffakıyetler dilerim. İ

Bu sayıdan diğer sayfalar: