20 Haziran 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

20 Haziran 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

ŞE ye Onuncu Sene Sayı 29 Parasız verilir Ay yg erman eeiisesma, NM yy *» * ——— Hırsızlık Oyunu O akşam, yemeği yer yemez, erkenden yatmı Fakat, aradan çok geçmemişti ki, Leylâ Hanım, salondan gelen ayak seslerile uyandı. Kapılar açılıp kapanıyor, konsol gözleri karış- tırılıyordu. Leylâ Hanım, yanında, herşey- den habersiz, rahat rahat, horul horul uyuyan kocasını dürttü: — Emin. Emin. Fakat Emin Bey, tatlı bir rüya içinde sağdan sola dönerek tek- rar borultusuna devam etti, — Emin. Emin kalk. Emin. Hır- sız var Emin... — Ha. Ne?. Ne oldu?. Ne var?. Emin Bey, uyku şaşkınlığı için- de, gözlerini uğuşturarak doğ- rulmuştu. Leylâ banımn rengi sapsarı kesilmiş, eli ayağı zınğır zoğır titreyordu. sesi, heyecandan sık $ık kesilerek mırıldandı; — Durma. Çabuk kalk. Karşı | salonda hırsız var.. Emin bey, karısımı korkusu- râ ve telâşına lâkayt, esnedi, gerindi.. — Zannelmem... Sana öyle gelmiş olacak... Sakın rüya gör- miyesin ? 2 Kadın, sinirlendi: — Ne rüyası aptal. Asıl rü- yayı sen görüyorsun.. Eğer bir kaç dakika daha savsaklanırsan, herif, ne var, ne yok, toplayıp götürecek | Bu aralık, karşı odada bir ka- nape çekilmiş, bir cigara ma- âası, devrilmişti.. Gürültüyü duyan Emin Bey, bayretle karyoladau atladı: — Vay anasım,. Sahi hırsız var galiba be.. Sonra, komodinin gözünü çek- ti, tabancasını aldı ve odadan çıktı.. Leylâ Hanım arkasından ses- leniyordu: — Aman dikkat et. Allah esirgesin, başımıza bir iş açma.. Ve kocası çıkar çıkmaz, haki- katli zevce oda kapısını kilitle- yip başını yastıkların arasına soktu... ... Dışarıda mütbiş küfürlerden, go boğuşmalardan #onra in bey, hırsızı yatırmış, elle- rini, ayaklarını sımsıkı bağla- a iş bittikten sonra, yatak odasına dönmüş ve uzun boylu teminattan, hiç bir tehlike olma- dığına dair yeminler ettikten sonra kapıyı açtırabilmişti. Emin bey, süratle pijamasını çıkarıp giyinmiş ve tekrar ta- bancasını alıp: —Leylâ, demişti, ben şu herifi götürüp elimle karakola teslim edeyim.. Leylâ hanım tekrar asabileş- mişti.. — A.. Ben yalnız odada ys- tamam.. Korkarım.. — Peki, hizmetçi kızı uyandır. Burada yatsın.. — Canım, pencereden ses'en.. Bekçiye teslim et... —Olamaaaz!,. Allah esirgesin | kaçırır falan da, bu kadar emek- lerim boşa gider! Doğru... Ama geç kalma sakin. E mi? — Attık orası belli olmaz. Ifade vereceğiz. Herifi posta edecekler.. Kolay mı karıcığım 2. Ve lâkırdıyı daha faz'a uzat- madan çıktı.. Dd * 5 Elleri bağlı hırsız önde, Emin | bey iki adım geride, bir müd- det yürüdükten sonra durdular: — Hay Allah belâm versin herif.. Bana amma oyun oynat- tın ba.. Çabuk şu ip'erimi çöz. Fena sıkmışsın, bileklerin acıdı! Emin Bey, bir saniyede; arka- dağı Gevakm: ellerini” çözdü ve kol kola girip Taksimden Tepe- başına doğru gülerek, konuşarak yürüdüler.. v3 Bu hikâyeyi okuyan bekâr ka- riler, belki omuz silkecekler ve: (Saçma Şşey.. Bir gece, arkada- şile sokağa çıkmak için, bir ko- canın bu kadar zahmete kat- lanmasına, böyle hırsızlık oyun- ları tertip etmesine ne lüzum var?) diyeceklerdir. Fakat evli karilerin hatırlarna asla böyle bir sual gelmiyeceğinden emi- nim! Çimdik — Bu açık elbise ile sokağa çıkarsan annen darılmaz mı” ntarisi 1, 7 Darılmaz olur mu hiç 7... Pazartesi ; Perşembe o Oöuleri Neşrohmur Mizah Şanfası m Siyasi s&rânade Fransa — Eyvah bana, kaldım aarip başıma 1. Köprü Acaba, şu yer yüzündeki köprüle- rin ne meşhuru hangisidir?.. Brooklyn köprüsü mü? Kiel köp- rüsü mü? Alexandre II köprüsü mil? Yoksa dünyanın en Uzun köprüsü 0- lan 1276 metre boyundaki Roekville köprüsü mü?. Hayır, hiç biri değil. Yer yüzünün en meşhur köprüsü, bizim İstanbul köprüsüdür! Bazan açılması, bazan kapanması,! bazan mürürüyesi, bazan tamiri, ba- zan tenviri, günün, haftanın, ayı | hattâ senenin en mühim meselesi olan bizim köprümüze, acaba dühya-! nın hangi köprüsü çıkışabilir? Gün geçmez kİ, gazeteler bizim köprüye ait bir havadis yazmasınlar.. Hafta geçmez ki, belediye, bu köprü- ye dair bir işle meşgul olmasın! Üzerinde, fıstıkçıdan, heykelciye kadar her çeşit esnafın sergi kur duğu bu pazar, Altındaki yersiz, yurtsuzlara ikametgâh olmuş gözle- rile bir otel, üstündeki kolsuz, gözsüz, bacaksız dilencilerile bir Darülâceze ve iki yana yanaşan va- purlarla, garip bir iskele olduğu gibi, bir zamanlar yumruğile ku- ruş toplryan boksör tahsildarlarile de acayip bir ring idi! Cuma günü, kızğın bir Haziran güneşi altında bu, köprünün üzerin. den geçerken bir de ne göreyim?. A- teşler yakılmış, kazanlar kurulmuş, alevler ve dumanlar © savrularak katran ve zift kaynatılmıyor mu?... Bu cehennemi manzara karşısında, bizim köprüyü, Sırat köprüsü &an- dım! İstanbul köprüsü, dünyanm en yeni, En şık, en güzel, en süslü, en uzun köprüsü değildir. Fakat, mu. hakkak ki en mühim köprüsüdür... Yusuf Ziva Mtifat ! — Dün imzasız bir mektup aldım... — Ne yazıyor? — Sorma.. Ne edepsizliğim kalıyor, ne utanma'lıım, ne do- landırıcılığım, ne çapkınlığım, ne sarhoşluğum.. Aceba kim yazdı dersin ?.. — Vallâhi bilmem.. Her hal- de seni çok iyi tanıyan birisi olacak | Zn Dalga Ismail Habip Bey, bir gün Arnavutköyü sahilinde dolaşır- ken, rıhtıma çarpan kuvvetli bir dalga, kendisini baştan başa ıslatmıştı. Paçalarından sular akarak eve döndüğu zaman sordular. — Ayo!, bu ne bal ?.. Denize mi düştün ? Ismail Habip Bey: — Hayır, dedi, deniz bana düştü | ME Pişkinlik Cemal bey, bir gün öğle üze- ri, dostlarından Ahmet beyin evine misafir gitmişti. Bir aralık içeri giren hizmetçi kız sordu; — Kabveniz sade mi olsun, şekerli mi? — Şimdi kahve istemem kı- Zan Ev: sahibi “zorladı: — Neden canım ?.. Iç bir kah- e. Cemal bey: — Hayır, dedi. Aç karnına kahve içmek âdetim değildir. Yemekten sonra içerim ,. bm Cevap Ahmet, altı yaşında. Sınıfın en şeytan çocugu, Hoca, kıraat okuturken sordu: — Bana dört tane yırtıcı hay- van söyle bakayım... Ahmet, derhal cevap verdi: — Üç aslanla bir kaplan! v Şer 20 Haziran 1932 £ VAKIT'n ilâresi 1 yl nm 400 Şen Fıkralar Elbet içmez! Hatip, içki aleyhinde konferans veriyordu. o Müskiratın zararını isbat için bir misal getirdi: — Bir eşşeğe bir kadah rakı versek içer mi?, Bir çok sesler: — Içmez!. Hatip memnun bir eda ile sordu: — Neden içmez?.. Arkadan, kırmızı burunlu bir ayyaş cevap verdi: — Eşşekliğinden!.. ğe Biri iki Ibrabim, iki yana yalpa vura- rak meyhaneden çıkmıştı. Sağa sola çarpmadan adım atamıyor“ dü. Nihayet, karşıdan gelen si- nirli bir yolciyle daha göğüs gö- güse geldi.. — Efendi, gör müsün ?.. Gör- müyor musun?,. Ibrahim, yayık bir sesle cevap verdi; — Göriyorum.. Hem de biri iki göriyorum.. — Öyle ise ne diye bana çarp- tın? — İşte senide böyle iki gör- düm de aranızdan geçmek iste- dim, çarpıştık |. Merak Cece yarısı eczanenin kapısı çalındı: — Ne istiyorsunuz! — Şey... Bir ricam var. — Buyurunuz., — Bu eczane meşhur bir ec zane midir? — Evet., — Siz kaç senedir burada ça lışıyorsusuz ? — Yirmi... — Demek mesleğinizin ehli siniz ? — Elbet... — O halde emniyetle sizden istediğimi alabilirim., — Emrediniz.. — Şey.. Bana bir paket pa- muk veriniz | — Kârlı bir Iş buldum ama, birâz bâhalıya Ii olacak — Kac av kadar hapse 71.. Bre A

Bu sayıdan diğer sayfalar: