5 Temmuz 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

5 Temmuz 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

lemind iesemeeseresmene ider smemeen İntikam maçı Yapılmak üzere! Yorgos EE. Jozef Levi Ef.nin müsabaka Za-| Yeni konferanslar, yeni diş manını ve şartlarını bir an evvel tesbit etmesini Geçende Rados | şampiyonu Jozef Levi efendinin defi etmesi Ürerine, İstanbul boksörlerinden Yorgos Ef. Yorgos efendi ile aralarında oğlunda bir müsabaka ya- pılmış, Jozef Levi efendi ikinci devrede hükmen mağlüp sayıl- mıştı. Jozef Levi efendi, Yorgos inin kendisi yerde iken ensesine nizama muhalif olarak vurduğunu ileri sürmüş, rakibi- Din diskalifiye edilmesini iste- mişti. Ayni zamanda tekrar mü- sabaka teklif etmiş, rakibi de buna razı olmuştu, Rados şampiyonu, O Yorgos Efendiyi tekrar müsabakaya ça- Zırdığı sırada muallimi M, Mo- ladoviçe de meydan okumuş ve bi sefer evvelâ muallimle maç bekliyor — Arzusu üzere intikam ma- çı için Jozef Levi Efendi ile bir an evvel döğüşmek istiyorum. ne zaman, nerede isterse, tekrar müsabaka yaparım. Organizatör- de buldum. Gerek Asım Bey; gerek M. Franki, bu hususta hazırdırlar. : Müsabaka şartlarına, gelince on ravont üzerine yaparız. İsterse da- ha fazlada ola bilir. Para mesele- s'ne gelince, isterse yenilen yüzde yirmi alsın. Yahut hepsi, kim kazanırsa onun olsun. Nasıl isterse, Cevap bekliyorum | Gi Esasen, daha, evvel davet e- den Jozef Levi efendi olduğuna göre, müsabakanın pek yakında yapılacağı ve Jozef Levi efen- dinin M. Moladoviçle © yaptığı waçta kabiliyetini ve hatta fai- yapılarak, talebeninki sonraya“ * kalmıştı. Geçen hafta Şehzade- | ikisi arasında yapılan müsabakada Rodos şampiyonu- mun haylı muvaffak bir boksor olduğu görülmüş, müsabakadaki vaziyete nazaran kendisinin sayı hesabile galip sayılması bekle- nirken, hakem heyeti, bütün tahminler bilâfına bir karar ver- rai umumi vaziyet itibarile M. 3 Li bâkim döğüşen Jo- bih iri ye bir beraberlik baki mn. Ve bu el » hayretle karşılan Dün matbaamıza M. Moladö- viçin talebesi olan Yorgos Ef, geldi. Evvelce vaki davet üzeri- ne, ikinci defa meyi zaten kabul etmiş bulunduğunu kay- dettikten sonra, şunları söyledi Tetrika No. 37 — Birdenbire ye bir irüyorsunuz ve İçinizden: o “Acabg — nerede görmüşlüm? Evet muş . lak bir yerde görmüştüm. Fakat ne. rede? Ah! Şunu bir hatırlıyamaz me yım?,, diye düşünüyor. Sonra birden. bire: “Hah buldum!,, diye aklınızdan geçiriyorsunuz. Dedi. Söylediklerine göre muvaf- fek oldum. Fakat kolay şey (değil, çünkü bu hisler hiç bir hareket yap- madan yalnız çehreyle anlatılacak. Ay? telefon çaldı. (Kıral) gelmiş- tir. Mura, Kıral merdivenleri çıkı - yor. Be meklubu bitirmeden uyuya: mıyacağım, Saat iki, mektuba devam ediyo - rum. Pepe isminde ve şen bir operet seyreltik. Hayatını temine çalışan bir Haz, Tepki bizim gibi.. Dans ve şarkı dar güpet güzel, Sonra bir gece loktantasında ye - Jezef Levi Ef, kıyetini göstermiş olması itiba- Bugünün MERREREz mammama hikâyesi iki eşek! Nakleden * Fa, gıcırtıları ve gittikçe artan se- falet. Bu münasebetle şöyle bir hi- kâye yazılabilir : Birinci Bap Vaktile iki eşek geniş bir çayırda rahat rahat yaşıyorlardı. Çayırda, bütün dünya eşeklerine kâfi gelecek ot ve çimen vardı. ikinci Bap Fakat birinci eşeğin aklına birdenbire, ikinci eşeğin çayir- dan bissesinden fazlasını yemek ihtimali geldi. “Her kalde, diye düşündü, buna mani olmalıyım,, ve derhal bir sürü anırmalarla kendisine bir yer ayırdı, tedafii bir hudut yapmıya koyuldu. üçüncü Bap Ikinci eşek düşündü: “Ne diye bu hayvan kendine bir köşe ayı- rıyor? Eğer bende onun gibi yapmazsam, dünyada benden eşek eşek olamaz, Ve oda heman, ötekinden iki misli bir ot yığını topliyarak, nallarına kadar terledikten sonra, kendine bir hudut çizdi. Dördüncü Bap Birinci eşek, ötekinin kendi- sinden iki misli ot yığdığım gü- rünce: —Hal. Hal.. dedi, beni ken- disinden daha mı eşek zanne- diyor? Ve derhal gece yarısı beş dö- nüm çayır talan ederek kendi hududu içine yığdı. Beşinci Bap Oteki eşek, birincinin bu yap- tığını görünce, çayırın bir tara, “fından girip ötesinden çıktı ve ne kadar çimen, ot varsa sildi, süpürdü. Altıncı Bap Ve sonra çayırda artık yiye- cek bir şey kalmadığı için, iki eşek açlıktan öldüler, Amerika sefiri rile, bu maçın çok heyecanlı ola- İDün Amerika kolonisi mensup- cağı ve büyük alâka uyandıra- cağı muhakkaktır. Balkan kupası Belgrat, 2 — Balkan kupası maçlarma devam edilmiştir. Bul- ga milli takımı, Yugoslav milli takımını 2-3 yenmiştir. Romenleri, Yunanlıları Yugos- lavları yenen Bulgar milli takımı bu sene Balkan kupası maçları- nın en başında bulunuyor. delikantı| mek yedik. (Kıral) la dans eltiğim za man herkes bize bakıyordu. Fakat bana değil, ona bakıyorlardı. Çünkü dans ederken keçi gibi siçriyor. Krö- gerle dans edeyim dedim. O da olma di. Bir cenaze gölürür gibi sallanı- Yor. Dansederken kulağıma fislard: “Eğer Ştravs size gösterdiğim elmar- ları alırsa, size de komisyon vadedi- yorum.., Zavallı (Kural) bu adamı namuslu ve sadık sanıyor, Bilse., olar. soğuk bir tavırla: — Söyledim. A. mi imak istemiyor, de Yalan söyledim, çünkü Krögerden nefret ediyorum, Bu herif hududu aşıyor. Ştrara benden gördüğü lat - fun yüz mislini ödemiş bir adamdır. Arasıra düşünüyorum acaba rüya mı görüyorum? Belki uyandığın zaman ne Viyana, ne sinema, ne de bu ka - dar para olmadığını, hepsinin hayal- larını kabul etti Şimali Amerika müttehit hü- kümetleri istiklâlinin dün yıldö- nümüne tesadüf ediyordu.. Bu münasebetle dön Tepebaşındaki eski Amerika sefareti binasında bir kabul resmi tertip edilmiş, sefir Mr. Charles H. Sherril saat on yedi ile on dokuz ara- sında (o şebrimizdeki oAmerika kolonisine mensup zevatın ziya- retlerini kabul etmişti den ibaret bulunduğunu anlıyacağım. Daha doğrusu bir kâbuna tutulmu - şum, Burada yapayalnızım. Herkes burada almanca konuşur ben pek a: almanca bildiğim için bir şey anlı yamıyorum. Can sıkıntım her gün faz lalaşyor ve her gün İstanbulu fazla özlüyorum. Hepinizi ne vakit göre bileceğim? Lütfen Tagamiyi tarassut et, F'ğrr beni aldatyorsa bildir. Hana hakika- 4 söyle. Yorgunum, Sana yazacağım başlıca şeyleri yazdım çabuk cevap, ver, Seni kucaklıyan . NATAŞA 6... Zganyamı gör, Ona bir kutu Amerika kuşkonmazı konservesi gö - tür. O Amerika kuşkonmazına bay - hır. Ah! Yarabbi! Şu kocaman odada yalnız uyumak ne kadar yeis verici şey! Bir mezardaymışım gibi çiçek - ler, bir pastacı dükkânmda (o imisim gibi pastalar, şekerlemeler dolu. Fa- kat bir damla saadet yok. Burda meyus bir Nataşa var. O 'Nataşa orospunun biri mi? Hayır ta- TT i Bergson'un münasebetile (Bergson) un çoktanberi beklenen son eserini aldığım gün bir mebus “e müderris arkadaşımı orasigelmiş, kitabın çıktığını ona da haber vermiş- tim. Arkadaşım, söz arasında bir aralık bana: “Şu tercüme ediversen..... demişti. (oBu tavsiye, kitabı gözden; keçirdikten sonra (beni iyice sardı. (Yakıt) m 7 Haziran 992 tarihli nüs- hasında Ömer Riza Beyin, aynı eser dolayısile yazdığı (din, ablâk ve Al - Jah) ünvanli makaleyi okuyunca ben de tercümeden başka Vakıt sütunla - rında Bergson'u ve kitabımı bir daha anmak arzusu da uyandı. Felsefecilerimiz arasında iyice ta- nınmış olan bu büyük adamın şahsi - yeti ve kıymeti üzerinde fazla dura - cak değilim. Esasen (O Bergson'un uğraştığı şuur, hats, mistisizm ha - yat ve hayat hamlesi mevzuları yeni birer mefhum değildir. Meselâ, sis. temi için hareket noktası olan hayat hamlesi, — tesavvufi bir sezinti ha - linde — mevlâna da bile görülüyor: Hem de hamle tabiri ayni mâna ve mevkide kullanılarak... Fakat onun bu mefhumlar üzerindeki atılgan ye geniş görüşleri felsefe âlemi için, bu - nalmış beşeriyet için birer ümitr- şığıdır. o Rontgen şua gibi şeffaflık veren ve şifaya yol açan bireri- şık. Bergaon'un yeni kitabında ilk ba - his, (ahlâki mükellefiyet) dir. O. bu bahse: "Memnu meyva hatırası be - şeriyetin olduğu gibi, her bir fer dinde hafızasında yer tutmuş en es - ki bir şeydir., o diyerek girişiyor ve tâbiatle cemiyeti kendi tertipleri da - hilinde mütalea ederek cemiyet için - de ferdi, fer içinde cemiyeti araş - tırıyor, o mükavemetlere karşı, mü- kavemeti tahlilden sonra kanının meş hur (Kategorik emir) ine geçiyor, hayatla mükellefiyeti karşılaştırıyor, açık ve kapalı cemiyeti, kahramanı, açık ve kanplı ruhu; heyecanın ikici kuvvetini, heyecanla yaratışı,.. Hü - sılı ahlâki mükellefiyet ile yakından alâkalı gördüğü diğer bazı mevzuları derin bir tetkike tâbi tuttukan sonra — sözü kendi felsefi sisteminin fari - kalarından biri olan (hayat ham - lesi) ne getiriyor, bu noktadan da| kapalı ve açık ahlâk, nefse hürmet, adalet, ahlâk terbiye (o yollarile — insan yetiştirme mistisite arasındaki münasebetlere geçerek bahsi şöyle bir neticeye bağlıyor: “Şu halde hayatiyat kelimesine| alması icap eden en geniş mânayı ve - relim. O, bu mânayı gün alacaktır da, Nihayet bir neti -)| ceye varmış her ahlâk, ister tazyiklan, ister ar - zudan doğmuş bulunsun, temelinden hayatıyata bağlıdır., Feylesaf, e -! serinin ikinci ve üçüncü fasıllarında|| dini, sitatik ve dinamik olmak ü -İ mamen değil!, Namuslu bir kadın mı? Pek o.da değil. Yalnız betbaht bir mahlüktur. Şimdiye kadar gör - mediği bir debdebe içinde yüzüyor. Fakat ne faydası var ki şu sırada ağ iyor ve uyumanın çaresini arıyor. Allaha ısmarladık. Güzelim, 11 Kararsız bahar devam edip gidi - yordu. Arada yağmur yağıyor, ara - da güneş ortalığı aydınlatıyordu. Vi- yana sokaklarında leylâklar. salkım. larmı açmışlar, havayı lâtif kokula - ra garkediyorlar, (Kıral) Viyanada değildi. Uzak bir seyahate çıkmıştı. Nataşa tamamen serbestti, İşsiz - di. Sokaklarda dolaşıyor, o saatleree berberlerde kalıyor, Pratir ve civarı- nı geziyordu. Genç veya ihtiyar bir çok mösyü- ler peşine takılıyorlardı.. Ona söz a- tiyorlar, tumamen anlamadığı tabir. lerle ilânı aşk ediyorlardı. O, söyleni len sözlerin hepsini anlamamakla be bolan maksatarın: pek âlâ kavrıyor. 0. Şu halde istese hoş bir arkadaş bulmak için vesile pek çoktu. Fakat esma summer easaamanar serranammrseasa Felsefe Ba belki bir... olmak için diyelim ki,/j ———— 5 - VAKIT 5 Temmuz 1932 iahisleri. | son eseri rinci safhanın başlıca mevzuları ŞUn « lardır: Efsane, efsane ile hayat arasın » daki münasebet, hayat hamlesinin mânas!, tesadüf, medeni insandaki iptidailik zihniyeti, büyü, (sihir), bü - yü veilim, büyü ve din, totem» cilik, mâbutlara (İnanış, efsane ve edebiyat, mâbutların varlığı sitatik dinin umumi üfüslesi, İkinci saf - hada da, başlıca şu mevzular üze « rinde duruyor: f Dinin iki mânası, bu iki mânaya mukabil bir tek kelime kullanılması - mn sebebi, o Yunan ve şark mislisiz- mi, Beni İsrail peygamberleri. hiris - Hi tiyan mistizmi, o mistisizmin felsefi kıymeti, (O Allahm Oovarlığı, oOAl- lahın mahiyeti, o hilkat ve aşk, şer (kötülük) o meselesi, âhiret hayatı metafizikte tecrübe ve ihtimal. ğ Eserin sonuncu faslı o mekanik ve i mistik mevzuları etrafında nihaf mi «> talealardan mürekkeptir. Müellif, bu fasılda kapalı ve açık cemiyetten başkyarak tabii cemiyeti, tabii cemi « yetle demokrasi, tabii cemiyetle har « bi, san'at devrini, temayüllerin te « kâmülünü tetkik ediyor, (çatallan - ma kanunu), (dadanma), (İptilâ, te - halük) kanunu namile iki kanun ileriye sürüyor, bu kanunlara göre insanların basi? hayala dönmesi ihti - malinden bahsederek, (mekanik) ve” (mistik) mefhumları üzerindeki de - rin görüşlerile kitabına (nihayet veriyor. Feylesofun bu iki mefhumu üzerin - deki mülâhazaları, zamanımızın il - mi, medeni seviyesi ve... Buh- ranları karşısında (felsefi çırpımma - lardır. Fakat bu çırpınmalar, © kadar engin, o kadar ümitlendi- rici ve o kadar güzeldirki, on» ları, burada hir kaç (o kelimenin içine, sıkıştırmıya o kalkışmak, Telleri YE” bedil bir günah olur. Kitabı tercümeye muvaffak olur - sam, tasarladığım mukaddemesinde okuyanları, feylesofun hamleyi an « leyi andıran © yüksek çırpınmala - rı karşısında düşündürmiye çalışa « cağım w i A. Nevzat Ayas Ekmek fiatları Istanbul Belediyesinden: Tem- muzun altıncı çarşamba günün den itibaren ekmek dokuz buçuk francala on dört kuruştur. Kadın ve doğum | hastalıkları Mütehassısı Doktor Hüseyin Naşit Türbe, eski Hilâliahmer binası No. 10 Tel. 22622 o, içinde kendini kurtaramadığı bir rahatsızlık duyuyor, ibramlara asla kulak asmıyordu. İçindeki rahatsız - uğı Viyanaya geldikten bir çok gün sonraa hissetmiye bşlamıştı. Gittik » çe büyüyen bir hüzün dimağını istilâ” ediyordu. Nataşa, bu cansıkıntısına aldır » mamıya, hatta ona alışmıya gayret & diyordu, fakat skıntı durmadan İçi. ni kemiriyor, kalbini eziyor, kendi « sine bir an rahat vermiyordu. Bu hisse galebe çalmak için giyi- niyor, dışarı çıkıyor, tiyatroya gidi « yor, konserlere koşuyor, içindeki an « laşılmaz endişeyi böylece © uyutmak istiyordu. Fakat muvaffak olam « yordu. Bir Rus kütüphanesinde ( tedarik ettiği kitaplar bile onun içindeki kas veti izale edemiyordu. Otelde odasına çekilir, kendi lisa- nı ile yazılmış kitaplara dalar, mem leketinin efsanelerini, manzaralarinı hatırlamıya çalışırdı. Fakat ne yap- sa içindeki endişe bir türlü bertaraf olmuyordu. Nalaşa için hayatın tadı kaçıyordu. (Bitmedi)

Bu sayıdan diğer sayfalar: