17 Eylül 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 10

17 Eylül 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Dikkat etmek lâzım ... eser eereseneeresa sensen arma sanane Fazla güneş banyosu faydalı değildir Nasılki ilâcın fazlası vücuda mızır ise güneş de öyledir. Bazı hastalıkları tedavi için doktorlar tarafndan güneş ban- yosu tavsiye edilir. Fakat diğer taraftan yazın güneş banyosu yapmak son seneler zarfında gittikçe daha ziyade rağbet bu- lan bir modadır. Bilhassa bazı kadınlar vücutlarını esmerleştir- mek için bu usule müracaat edi- yorlar. Sonra koldaki bileziğin altında kalan kısmını beyaz bir halka halinde muhafaza edebil- mek için günlerce yaz güneşinin kizgin şuaları altında bekliyorlar. Mülemediyen güneş altında kalıp vücudu siyah bir taba- ka ile kapatmak güneşin , faydasını izale ediyor. Halbuki güneş ziyası bazı has- talıkları tedavi ettiği gibi bazan da yerinde kullanılmadığı ve bil- hassa ifrata gidildiği ve bir dok- torun kontrolü altında güneş banyosu yapılmadığı takdirde türlü türlü hastalıklafa sebep olur. Abiren Copenhage'da beynel- milel bir ziya kongresi toplan- mıştır. Bu kongreye 26 mühtelif memlekete mensup 300 kadar doktor iştirak etmiştir. Avrupa- da çıplaklık modasının merkezi olam Berlinin tıp fakültesi doyeni profesör Friedrich de bu kongre- de bulunmuştur. Yirmi sene ka- dar Helio therapie sahasında ibtisas kespetmiş olan Fransız doktorlarından profesör Aimes bu kongrede güneş banyosunun gayri fenni surette kullamılmasın- dan mütevellit tehlikeler özerin- de ısraz etmiş, kongre bu zatın tını tasvip eylemiştir. Doktorların güneş tavsiyesi Profesör Aimes diyor ki: — Güneş banyosu iki suretle yapılır: Ya bir doktorun göster- diği lügnm üzerine, yahut sırf moda dduğu için. Doktor niçin bir hastaya güneş banyosu tav- siye eder? Güneş ziyasının tıbbi tesirleri mubhteliftir. Güneş cilt üzerine, kan üzerine, bezler üzerine, sinirler üzerine tesir eder. Vü- cutta muhtelif şekillerde aksül amel yapar. Uzvun müdafaa kuvvetini takviye eder. Fakat şa cihet kabul edilmiştir ki Tüber- küloza karşı müdafaa sırf cilt vasıtasile olur: Bir kaç sene evvel profesör Marfan tarafından yapılıp Der- mophylaxiede neşredilmiş olan şu müşahedeyi hatırlamak lâzımdır; | Bir hastada tedavi edilen bir cilt veremi ile beraber bir de ciğer veremi o'u'sa hastalığın teblikesi daha az olur. Güneş ziyası cilt üzerinde yap- tığı tesirat ile cildin hücrelerinde hastalığa mukavemet edecek me- vadın busulüne hizmet eder, Bu suretle umumi bir şifa vasıtası olur. Onun içindir ki doktorlar bazen güneş ile tedavi usu lüne müracaat ederler. Fakat bu demek değildir ki herkes is- tediği kadar güneşte faza dur- sun, fazla durduğu nisbette vü- cudu kuvvet bulur. ilâcın fazlası da muzurdur Bilâkis güneşe karşı vücudu 1- zumundan fazla maruz bırakmak zarar verir ve vücudu kuvvetten düşürür. Nesilki bir hastayı te- davi için verilen bir ilâcın mu- ayyen bir miktarı o hastayı te- daviye bizmet ettiği halde o miktarı aştığı zaman bazan teh- likeli neticeler verirse vücudu güneşin ziyasina arzetmek de öyledir. Muayyen bir zaman zar- fında ve muayyen bir şeklide gü- meş banyosu bazı basta'ıkları te- davi eder, fakat bu zaman artırılır ve doktorun tavsiye ettiği dere- <eden fazla güneş banyosu yapı- hırsa mubakkak zarar görülür. Bunun sebebi mi daha iyi an- İstabilmek için izahat vereyim: Güneşin vöcude faides' uzviyeti tabrik ederek aksulâmel yapma- sında ve bistalık amillerine kar- şı mukavemet kabiliyelini arttır. masındadır, Binaena'eyh bu fai- denin istibsali için vücudun ziya karşısındaki hassasiyetini muha- faza etmek lâzımdır. Çönkü vü- cudu mütemadiyen ziyaya maruz bırakmak bu hassasiyeti azaltır. Çünkü vücut ziyaya alışır. Bir gün gelir ki güneşin ziyası vü- cudu tahrik edemez olur. Sonra güneşin vücut üzerine faideli tesir yapması için cildin kararması da lâzım değildir. Bi- lakis cildin güneş ziyası ile ka- rarması, esmerleşmesi ziyanın vü“ cut üzerindeki faideli tesirlerine karşı bir nevi mania teşkil eder. Binaenaleyh güneş banyosu mo- dası tıbbi noktai nazardan bir teblikedir., Osmanlı bankasından Zirde irae edilen Müessesat veznelerinin açılma ve kapanma saatleri 16 mayıs ilâ 15 eylül 1932 devresi için sırasile saat 91/2 ve 15 1/2 olarak tesbit edilmiş idi, Mukaddema olduğu vechile, aynimüessesat veznelerinin, 17 eylül cumarlesi gününden itiba- ren saat 10'da açılacağı ve saat 16 da kapanacağı umumun ma» lümu olmak Üzre ilân olunur: American Express Cy - Banca Komerciale Ialiana - Banco Di Roma-Bangue Franco- Asiatigue- Bangue Generale Pour Le Com- merce Etranger » Cbrissoveloni Bankası-Credit Lyonnais- Deuts- ebe Bank Und Disconto Cesells- chaft - Deutsche Orientbank - Emlâk ve Eytam Bankası - Fele- İİ Gün doğuşu i TAKVIM Cumartesi Pazar 17 Eylui 18 Eyini 16 Cema.evvel 17 Cema.evvel 542 543 1816 1815 Sabah namarı 4 “34 Öğle namazı — 1208 1208 İkindi maması 1538 1897 Akşam namazı 18,16 18,14 Yatsı namazı o 19,83 1948 İmsak 401 403 Ylm geçen O» gep 10 günleri j | Yalın kalas” “İÜ çeş günleri j Gün batışı HAVA — Dün sicaklik ssami 23, sagari | 18 derece olarak tesbit edilmiştir. Bügün Tüzgür mütehavvil süratle esecek hava ek- seriyetle açık olacaktır. RADYO Bugün İSTANBUL — 18 den 1030 a kadar or. kestra, 19,30 dan 71 e kadartanburi Refik Bey ve arkadaşları, 21 den 22 ye kadar or- kesira, 23 den 73 e kadar gramofon. VİYANA (5172 m.) — 1230 konar, 14,45 pihk, konseri, 16,15 müsiki, 17/30 kon ser, 20,10 piyano konseri, 21 konser, 23,20 musiki, BUKREŞ (594.7 m) — 18 plâk, 14 pllk 18 konser, 19,10 konser, 20,440 pllk, 21 rad- Yo, 3145 sas ve şarkı konseri, ROMA (441,2 m) — 13,80 pilik, 18,80 könser, 2145 opera, “Mimi Piman,, BUDAPEŞTE (580,5 m) — 10,15 kon- ser, 19,15 plâk, 20,40 salon orkestra, 28 kon ser, 2430 çigan konseri, OSLO (10714 m) — 21 konser, 2240 münahabe, 23,45 dans. MOSKOVA (1804 m) — 15 musiki, 17,10 musiki, 18,10 musiki, 10,10 musiki, 20,10 musiki, VARŞOVA (1411 m) — 1345 plâk, 1435 plâk, 16,10 plâk, 1705 piâk, 18 halk konaeri, 19,20 dana, 21 konser, 23,05 kon » ser, 23,50 dans. KÖNİGYÜSTER HAVZEN (145 my — 71 Eeriinden nakil, 23 apor, 23.20 dans PARİS (1125 m) — 17 konser, 20,10 mu #ikl, 71,40 hmber, 21,45 konser, 22.30 dana, Yedinci icra dairesinden : Ta- mamına sekiz bin lira kıymet takdir olunan İstanbulda Akbı- yıkta Değirmen sokağında eski 4, mükerrer 20, yeni 18 1, 18-2, 18-3, 18-4 numaralarla murak- kam üç bap bane bir bap ha- mam ile derununda cari nısıf masura mai İezizin üç hisse iti- barile bir hissesi tarihi ilândan itibaren otuz gün müddetle bi- rinci açık arttırmaya çıkarılmış- tir. Talip olanların kıymeti mu- hamminenin yüzde onu nisbetin- de pey akçesi teslim etmeleri lâzımdır. Talip olanlara bu işe ait 926-1690 dosyada irae ve izabatı lâzime verileceği gibi da- ireye talik olunan açık arttırma şartnamesini okuyabilirler. Birin- ci açık arttırma 22-10-9327 tarihinde saat 16 da dairede icra kılınacaktır. İcra ve iflâs kanununun 1İ9 cu maddesine tevfikan bakları tapu sicillile sabit olmiyan ipotekli alacaklar ile diğer alâkadaranın ve irtifa- kı bak sahiplerinin bu haklarını ve bususile faiz ve mesarife dair olan iddialarını ilân müddeti zar- fında evrakı subutiyelerile bil- dirmeleri lâzımdır. Aksi halde hakları tapu sicilile sabit olma- yanlar satış bedelinin paylaşma» sından hariç kalırlar ve daha ziyade malümat almak isteyen- lerin 926 - 1690 dosya numara- sile memuriyetimize müracaatları ilân olunur. (4258) reva r0001 menk Bahrisefit Bankası - Os- manlı Bankası - Selânik Ban- kası - S. S. C. L Ticareti Hariciye Bankası » Şarkıkarip oTicarat Bankası * Türkiya Iş Bankası - Türkiye Ziraat Bankası, hr v Herzaman olduğu gibi, yemek- ten sonra odama, çalışmıya çe- kilmiştim. o Masamın üstünde- ki İâmbayı Oyakarak ortada- kini söndürdüm. Da'a ba bara henüz yeni girmiş olmak- lığımıza rağmen, havada bir ağır- hık vardı. Pencereyi açtım. Oda- ya, akşam üstü serpelemiş olan yağmurün ıslaltığı taze bir top- İ rak ve çiftliğin nihayetinde ol- masına rağmen büraya kadar gelen bir ahır kokusu doldu. Masama döndüm ve yazmıya başladım. Fakat kâfir Sarman, bir törlü beni rahat bırakmıyordu. Müte- madiyen miyavlyordu. Sarman çiftlikte büyütülmüş dişi bir An- kara kedisi idi. Uzun uzun boğuk bir sesle, adeta inliyerek miyavlıyordu. Buna nereden geldiğini bil- mediğim fakat birkaç gündür çiftlikte peyda olmuş, iri, kaplan gibi çizgili bir erkek kedinin davudi miyavlamaları cevap ve- riyordu. Sarmanın kanı kaynıyor, urzulanıyordu. Yalnız, benüz er- k talebine ram olmuyordu. arman dışarıda kaldıkça ça- lışamıyacağımı anladım. Dışarı çıktım ve, ay ışığında, kuyunun çıkırığı dibinde, bir Ebülhev! va- ziyetinde oturmuş olan yabancı kediyi koğmak için bir taş at- tum, kaçtı, gitti, Tekrar odama dönüp yazmağa başladım. Fakat aradan ancak beş dakika geçmemişti ki, Sar- manın sesi tekrar yükseldi. İoli- yerek ve nazlanarak..... Sanki ; — Oh, diyordu, istiyorum... İstiyorum ama korkuyorum... aplan çizgili erkek kedi de yerine dönmüştü. Sarmana cevap veriyordu, — Göreceksin, diyordu, göre- ceksin.. Ben de seni istiyorum, hem nasıl o'sa, benim olacağını biliyorum... Artık kâğıdı kalemi bırakmış, “ya sabur,, çekmiye başlamıştım. Zira, bir taraftan o akşam mu- hakkak sürette çalışmam lâzım- dı, diğer taraftan da, ne yalan söyliyeyim, sarman ile aşıkının bu ip omülâkatını dinlemekten oşlanıyordum. Sakın fena bir fikire zahip ol- mayınız. Hoşlanmaklığıma sebep, bu iki kedinin aklıma bir :oman mevzuu getirmiş olmasıdır. Bu hadise, bana bir çift kedi ile, 1932 senesinde yaşı- yan bir çift aşıkın hayatlarını mukayeseli surette yazmak fik- rini vermişti. Eğer bunu yapa- bilseydim, çok muvaffakiyetli bir tetkik yapmış olacaktım ve hatta... Tam bu esnada bir silâh pat- ladı. Ne olduğunu daha anlama. dan, kapım açıldı ve içeriye, misafiri olduğum çiftlik sahibi mektep arkadaşım Kemal girdi. Elinde bir çifte tutuyordu. Yü- zü, hiddetten karmakarışık ol- muştu. Boğuk bir sesle; — Nihayet, dedi, bu pis hay- vanı geberttim... Birader! Üç (akşamdanberi uyumak kabil e 29 Miyav... Miyav... Mavvwv.... Sabaha Kadar bu... — Ne yaptın Kemal, Sarmana günab değilmi? — Hayır canım, Sarmanı vur- madım, öteki kaplan gibi olan, yabancı kediyi... — Vurduğundan bari?.. Kemâl, bana azametle ve is- tibfafla baktı: —Kaçar mı? Dedi, on adım- dan mavzerle metelik sektirmem. Nerede kaldıki çifte ile. Do- muz kurşunu vardı.. Muhakkak gran. Istersen gidip baka- emin misin 17 Eyle 15 SARMAN P“# — Bu kâranlıkta?!. — Evet.. Doğru, yarın bir yerde leş'ni buluruz. Ertesi sabah, filhakik4, nin leşini bulmuştuk. Her yeni ölmüş olacaktı. Zirs. vücudu sıcaktı. Kurşun vi na rastgelmiş, onu derbal memişti. Açık gözleri, birf saplanmış, yanüstü ya Kemal, bir uşak çağırarsk — Şunu, dedi, bir gömi. / Dönüp kahvaltımızı ettik ra, ben, çıkıp, çiftlikte dele ya başladım. Ahıra gidi Karacabey baralarından P lin yeni almış olduğu iki gördüm, okşadım. Hayısi okşanmaktan memnun di kişmediler. Ahırdan çıkın€ temiyerek, kedinin Jeşini9 lunduğu yere yörüdüm. henüz orada idi, Fakat pe! fer yanında Sarman vardı. reketsiz oturuyor, gözleri marak, başını başka taraff virmiş, duruyordu. Her yeni başlıyan bu aşktan rum kalınca, Sarman, sevi nı aramıya başlamış, onun kokusunu, belki de yara akan kan kokusunu alarak, miş, bulmuştu. Şimdi artık leş, tamamef ğumuştu. Ayakları gerilmiş: ! tıyordu. Cam gözlerinin ete sinekler konmuştu. Çizgili lerinin beyaz yerlerinden karıncaların dolaştığı gi yordu. Aklımdan : — Aceba, diye düşünüyorÜl Sarman aşıkının ölüsünü mü iyor? f Bir kenara çekilip, Sarmif, rafından görülmiyecek bir de, seyretmeğe başladım. man, beni gitti zannederek, biraz daha yaklaştı, ön a rindan birisile, yavaşça, ihti la okşar gibi, onun donmufjl zünü sevdi. Fakat birde! durdu, başını bir tarafa bük" garip garip leşe baktı. Gü?” — Ne yapıyorsun ? diy” uyuyormusum? Niçin kalk" sun, bak, seni seviyorum... Bu aralık, Kemalin leşi mesi için emir verdiği elinde bir kazma ile geldi. — Bırak, dedim, bakalı" yapacak ? Nemi yapacak? g Sarman, tamam iki gün nın baş ucunda bekledi. ayni ön ayağile onun okşuyor ve: — Ne yapiyorsun? uyuyor musun? Niçin kalk”. sun? Bak, seni seviyorur 4 artık senin olacağım.. İstiY' ». * Çiftlik uşağı, nihayet: — Beyim, demişti, dabi bırakamayız. leş komi)? gi ladı. Hem burayada gö" olmaz, Sarman, kazar, pit belki... İyisimi, ayağına bğalayıp göle atıverelink ç Hiç sesimi çıkarmadı”. dediğini yaptı. Lâkin, ist nın, ister inanmayın, sarma şam, gölün kenarina giri çıkıp ta kendi aksini w altında suda görünce, 47” ve hazin hazin miyavlsi” g — Gel, diyordu. si seni bekliyorum. Niçin &' sun ?, Seni seviyoru " senin olmak istiyorum. şak Ve onun, bu davetin* yi kaldığına şaşmıyan vi dınp kendisini göl€ ? kollarına attı, t diş

Bu sayıdan diğer sayfalar: