23 Eylül 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

23 Eylül 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Eylül 1932 VAKIT : , sayıfa 5 YAKIT'in TEFRiKASI:12 e Mi & Mhien dalma ayni halde idi a “baligi briseli adam akıllı düşmüştü, doktor tedarikli bulunuyordu .. Öğleden sonra Adil ve baba - X Ata bey hâlâ katalepsi halin Yatan Ahsen beyin baş ucun- â, beklerlerken Ferit içeriye gir- — Enver beyle başka bir bey İ, sizi görmek istiyor. Adil sordu: — Sen ne söyledin? mr Beyefendinin sizlere ömür ettiğini, sizin (o pederinizle mi gelip cenaze hazırlığı ya- Mcağmızı söyledim. — Peki, şimdi gelir, görürüm. Ferit çıktıktan sonra Adil ba- — Bunlar, avda bulunan Ah - “nin arkadaşlarıdır. Tabii Ahse- tin vefat ettiğini teyit edeyim de mi? — Tabit., Ve Adil aşağıdaki odada bek Üyen iki gence içini çekerek kara İ Haber hakkında malâmat verdi. Ünlar kendilerinin yapacak bir İİ olup olmadığını, — dostlarının *n hizmetinde yardım etmiye ha &r olduklarını söylediler. Adil: babamla ben yapıyoruz. Bana a işler çok gü, getiyor. Biltyor » Minuz ki, Ahsenle ben iki kardeş İn daha yakındık. Hatta daha #vvelki gün kardeşim olmüş, dün ün cenazesinde hazır bulunmuş “lduğum halde itiraf ederim ki, gün daha muztaribim. Fakat j*e yapalım; babamın verdiği te- Mi: ile Ahsenin son hizmetlerini İfa ediyorum, e O halde yarın sabah gele- — Nasıl arzu ederseniz.. Akşam yaklaşıyordu. Baba o - İ Ahsenin yanma kimseyi sok- yorlar, biri dışarı çıkarsa diğe- li içeride kalıyor ve onu yalnız akmadıklar gibi başka birisi. Nin odasına girmesine de mâni o- ela. Bir taraftan da Ahsenin haki- ten, ölmüş olduğuna her tarafı Randırmak için uşaklara mevta - NN nerede yıkanacağını bile ta » Yin ediyorlar; bu merasim için m olan şeyleri nereden alacak in, anlatıyorlar, sonra İsmaili y t önderi- darikâ, için Istanbula gi ya sakin ve asude kalıyordu ve e bey, nihayet vaziyetten İs- ae ederek Ahsenin uyanma - imali karşısında tedarikler - v bulunuyordu. Bu suretle yalnız Ahsenin o - değil, köşkün bu katı tama- Adil babasına. bu muayeneler» taş dina etti, Ahsen daima bay- k idi. Harareti adamakıl- . Doktor dedi ki: Me bi Her şey yolunda gidiyor. h biraz sonra onu uyandırmır hk Salışmaktan başka © yapacak a — — **y yok. Bütün şerait mükem- Alâ.. Yalnız baba, sana söy unuttuğum bir şey ovar.. / geldiğimiz zaman masa n etünde kasanm O anahtarmı sen de bana haydi koş kasa açık mı kapalı mı? Bir kere bak,, demiştin ya.. Aşağıya gittiğim zaman kasada bana hi - taben yazılmış bir mektup bul - i dum. Burada okumak üzere mek tubu cebime koydum. Fakat o sr- rada Ahsenin ölmediğni söyledi »- ğin için mektubu cebimde unut - tum, Demin mendilimi aramak i- çin elimi cebime © attığım zaman bu mektubu buldum. — Kim yazıyor bu mektubu? — Ahsen, kendisi yazmış. Ka- saya bırakmış. Kasadaki parayı bana verdiği için ölümü halinde ben parayı alırken bu mektubu bulacağımı düşünmüş, — Ne yazıyor? — Diyor ki, irtihalini mütea - kip kasadaki torbaları derhal e - min bir yere (o nakletmeliymişim. Sonra daha bir takım ötede beri- de alacaklarını haber veriyor. Bu senetlerin yerini bildiriyor, Senet leri alarak tahsil etmemi söylü - yor. Onları da bana bırakıyor. Zavallı., Benden başka (Okimsesi olmadığı için uşaklarının akibe - tini bana havale etmiş. — Maamafih, madem ki Ah - sen henüz ölmemiştir, bütün bun- larm hiç bir ehemmiyeti yok de- mektir. — Tabit.. Bunlardan (başka Ahsen kendisinin Üsküdarda “a racaahmede nakledilmesini, ora ya defnini istiyor. Annesi, baba- sı orada medfun imiş, Onların ya mına defnedilmesini vasiyet etti- ği gibi ben öldüğüm zaman be - nim de orada defnolunmamı isti- yor. — Zavallı Ahsen.. Seni haki- katen kardeşi gibi sevdiğine bun dan büyük delil olur mu? — Ben de sana bunu göster » mek için hemen bu (mektuptan bahse lüzum gördüm. Sonra ben bu adamın nazarında henüz katil ve hırsızım. Aman ne müthiş it - bam, ne müthiş vaziyet yarabbi!. — Telâş etme, hepsi düzele - ek. |" ' (Devamı var) M. Troçkiyi Çekler neden kabul etmiyorlar? Prağdan bildiriliyor: o Sabık Sovyet Harbiye Komiseri M. Troçki'nin yapılan bazı teşeb- büslere ve bazı vaatlere rağmen Çekoslovakyaya (o gidemiyeceği anlaşılmaktadır. Filbakika Çek milli fırkası M. Troçkinin Çekoslovakyaya gelmesine şiddetle itiraz etmiş, ve nazırlar meclisinin son top- Jantısında dahiliye nazın M. Slavik sabık harbiye komiseri- nin Çekoslovakyada bulunduğu müddet zarfında muhafazası hu- susunda mes'uliyet kabul ede- miyeceğini bildirmiştir. Bunun üzerine kabine M. Troçkinin pasaportunun vize edilmemesine karar vermiş, Istanbul Çek kon- solosunun Troçkinin henüz mil- letler cemiyeti tarafından verilen Nansen pasaportu (almadığını bildiren telgrafı bu kararın ve- rilmesi üzerinde aynca müessir olmuştur. Çek milli matbuatı Troçki aleyhinde çok şiddetli neşriyat yapmakta ve Sovyet inkılâbı €snasında M. Troçki'nin Çek Lejiyonerlerine karşı zalimane harekette bulunduğunu yazmak- tadır. Hint milliyetperveri Gandi neden aç kalıyor? Bombay, 22 (A.A) — Gandi yalnız sicak suda halledilmiş baldan başka bir şey yememek suretile yapacağı açlık grevine başladığı sırada bir beyanname neşrederek bu kararı ittibazına saik ne olduğunu izah etmiştir. Gandi, bu beyannamesinde Cenabı hakka kadar yükselmek te olan sesinin Hindistanın vic- danmı canlandıracağı ve ingiliz vicdanını uyandıracağı zamana kadar yaşayacağını ümit etmek- te olduğunu beyan etmektedir. Mumaileyb, Hindular “dokunul- mazlar,, mutlak hukuk müsavatı dairesinde aralarına kabul et- mekten imtina ettikleri takdirde nefsini telef etmeğe karar ver- miş olduğunu ilâve etmektedir. "Dokunulamazlar” la icra edi- bok api bir mo iktıran edeceği zannolunmakta- dır. Zira Paryalıların reisi olan Dr. Ambedkar daha ziyade iti- lâfcı davranmaktadır. Bombay konferansı, konferans tarafından bulunmuş olan itilâf formülünü tasvibine © arzetmek üzere Gandiye bir heyet gön- dermiştir. Bu formül, “Dokunu- lamazlar” a umumi surette inti- hap hakkı ve onlara tabsis edi- lecek azalıklara intihap edilmek bakkını babşeylemektedir. Gazi mükâfatı Gazi mükâfatı için Darülfü- nunda toplanmış olan komisyon dün Darülfünun emanetine veri- len 9 eseri tetkike başlamıştır. Komisyon cumartesi günü tek- rar toplanarak eserler hakkında tetkikata devam edecektir. Müslüman olmuş ! SenSarvak ülkesini kıskanıyor musun? ll iyi Jan mektupları kesmiş, bir kaç ay devam eden süküttan sonra, onun başka bir kadınla evlenmek üzere olduğunu haber almıştım. Demek mukadderat, bana ihanet etmişti, Ertesi gün, babam ve annemle birlikte racanın evine gittik. Ben ebeveynimi evin kütüphane oda - sında bekliyecektim. Bertram kü- tüphanede idi ve köşedeki ocağın önünde oturuyordu Racanın oğlu beni görünce hemen ayağa kalka- rak beni karşılamış ve hiç bir mu- | kaddemeye lüzum görmeden sor- muştu: — Bana varır mısın?. Ben de lâfı uzatmağa lüzum görmeden bir kelime ile cevap verdim: — Varırım. Mesele hallolunmuş ve o gün düğün hazırlıklarına başlanmıştı.. Hazırlıklar haftalarca devam et- miş ve nihayet Sarvak racasının ikinci oğlu benim kocam olmuş- tu... Bu sırada gazeteler şu hava- disi yazıyorlardı: “Sarvak racasınm ikinci oğlu Bertram Brook ile Sir Walter Polmer'in yegâne kızı evlenmek üzeredirler.,, Bir kaç gün sonra her şey hazır- dr. Düğün son derece muhteşem olmuştu. Davetlilerrin ardı arası kesilmiyordu. Westmister kilisesi, insanı bo- ğacak derecede dolmuştu. Papa- sm önünde ayakta duramıyacak, kocamı karşılamıyacak halde i dim... Zaten bir gece evvel gözüme bir lâhza uyku girmemişti. Bütün geceyi solmuş, kırışmış bir fotoğ- rafla geçirmiş ve ilk aşkımla olan bütün münasebete nihayet ver- miştim.. Beyaz racaların, Savak eyale- tini elde etmelerinin hikâyesi, çok maceralı ve çok meraklıdır. Savak racasının oğlu Bertiam ile evlendikten sonra (o racanın karısı ve benim kayınvaldem o - lan prenses Margaretten bu hikâ yeyi heyecanla dinledim, Kaym pederim, dünyanın yegâne beyaz ve Avrupalı racası idi, Bir gün kayın validemin Lon- dradaki mükellef ve muhteşem e- vinde idik. Çay masası önümüz - deydi. Kayın valdem, bana bin - lerce mil mesafedeki balta gör - memiş olmanlardan, Sarvakın gü neşli sahillerinden ve orada ya - şıyan avcı Dyak (kabilelerinden bahsediyordu. Kayın valdem an « latıyorken, onun bu uzun o boylu ve zarif kadının bütün tatlı sesile ve hulyaperver gözü ile tekrar o- raya dönmiye müştak (olduğunu sezdim. Kendisi, oLondradaki muhteşem (konağına bedel, Sar- vakın merkezi olan Kuçungdaki sarayı tercih ettiğini anladım, Ka yın valdem, orada senelerce raca olan kocasile birlikte (| çalışmış, Sarvakm iptidat kabilelerini me » denileştirmiye, (o onları ilim ve fennin ihtiralarmdan müstefit et miye, elhasıl halkın seviyesini yükseltmiye uğraşmıştı. Sarvak kayın valdemin bütün varlığını emmiş gibiydi, Kocası mem mec lan üç nesil hayatlarını o ölkeye vermişlerdi. Borneo adasmın şi « mali garbi tarafında olan bu öl- ke Brooklar ailesine asıl vatanı o lan İngiltereyi © unutturmuş, ona orada yeni bir tarih açtırmıştı. Sarvak Malayların diyarıdır ve ! (500,000) malayın yurdudur. Brookes ailesi orada yerleşmiş, i onun himmetleri ile bu ölke refa- i hiyete kavuşarak zenginleşmiş - iti, Eskiden Sarvak karmakarışık bir yer, asayiş emniyet ve umra- İn tatmamış bir ölkeydi. Brook da senelerce çalışarak bütün ölke de emniyet ve asayişi temin etti - ler. Fakat Brookeslar Sarvakta ça” lıştıkları halde onların O zevceleri Londrada kalıyor ve kocaları ha yatta olduğu halde kendi ihtiyar« larile dulluğa razı oluyorlardı. A" ilenin bütün erkekleri Sarvaktan başka bir şey düşünmüyor gibiy- diler. Hatta bir defa bu yüzden kocamla kavga etmiştik. Çünkü kocam, münhasıran o ölkeyidü şünüyordu. Onun başka bir oşey düşündüğü yok gibiydi. Beni bi « le ihmal ediyor ve beni mes'ut et- meyi aklına bile getirmiyordu, Be Inim bu şekildeki sitemlerim koca» mı hayretlere düşürmekteydi. Ni- hayet bir gün bana şunları söyle- mişti: — Sen Sarvak ölkesini kıskas nyor musun? — Tabii kıskanıyorum. — Neden? — Çünkü hep orasını düşünü » yor, ve beni ihmal ediyorsun. — O halde beni dinle! Şayet seninle Sarvak arasında muhay - yer bırakılırsam, emin ol ki, seni feda ederim. Bütün ailemizin er- kekleri de böyle yaparlar! Kocamın bu yabancı ve uzak memlekete bu derece merbut ol- ması beni hayrete (düşürmüştü. Brook ailesinin Sarvak ölkesi ile münasebeti, bir askerlik mace rasile başlar, Bu askerin adı Ja « i mes Brook idi ve Hindistan kum« panyasında çalışan bir hakimin oğlu idi. Hindistanın Burna öl « kesinde vukubulan bir muharebes ide ağırca yaralanan James baba İ sından küçük bir servet tevarüs et miş, serveti derhal nakte çevire » rek, (140) tonluk bir yat almış ve onunla Singapura gitmişti. | Hâdise, 1831 senesinde vuku» buldu. James Singapura vardık « tan sonra mühim haberlerle kar- şılaşır. (Devamı var) ' öerremeı Kurultay için Halkevinde * radyo tertibatı Istanbul Halkevi reisliğinden; 26 Ey'ül 932 Pazartesi günü açılarak dört gün devam edecek olan Türk dili kurultayın halka dinletmek için Halkeyinin Ca- ğaloğ'undaki merkezinin konfe- rans salonuna radyo tertibatı yaptırılmıştır. Arzu edenler ku» rultayın davamı müddetince her gün bütün safahatını salanumuz- dan da takip edebilirler, Halke- vi herkese açı

Bu sayıdan diğer sayfalar: