2 Ekim 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

2 Ekim 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Sen burada Eren Istanbulda bir ip ucu arayacağım .. -—|V—- — Dur, evvelâ kızın anlattıkla. rını sıra ile gözden geçirelim: Bu kızın anlattığına göre herif or ta boylu, orta yaşlı, kırk, kırk beş Yaşında;, İ — Bu kadar küçük bir kız bir | adamm yaşını ne derece sihhatle | tahmin edebilir ki! — Ehemmiyeti yok, isterse on yaş aldanmış olsun, bu adam her halde ne bir genç, ne de bir ihti- yardı.. Sert suratir, kıvırcık lar altında kızıl tüyleri bir proka; ceketli. — Evet, amma elbisesinden bir adamı bulmak ne kadar müşkül | dür.. Tabii saçı gibi elbisesi de mahstıs değiştirilmiş olabilir.. — Bununla beraber onları da kaydetmek lâzımdır. — Kadri ağalara gelince: Bu küçük kıza yanında bulunduğu aile hakkında malümat toplıyas cak mısın?. — Tabit.. — E.. Ondan sonra avın cere- yan ettiği, Ahsen Beyin vurulduğu saç saklıyan pantalon çizgili, mavi köyünde tahkikatına devam et, ben nim tahkikatım bir ip ucu elde | — Eğer Mehet Ali sahiden şu etmeğe Yararsa elbet bunun şerefi | haydudun izini bulursa elbet ge bana ait olmalıdır. | lip bana haber verecektir. Ben de | —Elbet.. Gayet tabii., nafile burada sürtüp durmıyayım. — Bunda darılacak bir şey| Nigârla hizmetçisi yok.. — Hayır, demek ki şimdi sen | Erenköyünde bu hâdiseler ce- İ Erenköyünden gidiyorsun?. | reyan ederken Nişantaşındaki ko- — Evet, bir çeyrek saat sonra | nakta doktor Refik Paşanm kızı Ayşe Nigâr Hanım, hizmetçisi ile İ baş başa can sıkıntısından müş teki, ne yapacağını bilmiyordu. sebebi gidiyorum.. Allah kolaylık versin . Sana da.. j İki polis emuru biribirinden ay- rildilar. Yalnız Mehmet Ali Efen alde Rıza | vardı: İki parlak nişanlıyı birden kaybetmişti.. Biri Osman Feyzi Bey, bir miralayın oğlu, hariciye | ın, asil Bu can sıkıntısının iki İ di pek neş'eli olduğu | Efendi o kadar ne İ daha sakindi. Belki bi sıkılıyordu.. Çünkü neden İsta la gi yoldan tahkikata giriştiğini bil miyor, onun bu cih Aşının | teşrifatçısı., Z. kibar, , hangi bir adam.. Öteki Ahsen Bey, milyoneri son derece zengin kendisine son derece merbut bir adam... Osman Feyzi Bey, Nigârın s0- ğukluğundan dolayı çoktan aya “e Erenköy | leri söyleme- miş olmasına muğber görünüyor- ia du.. Mehmt Ali Efendi, daha genç r olduğu halde ze- meseledeki muv müdür kâsı ve bir fakıyeti onu hemer n | yanmda itibar sahibi etmişti. Bu işte yalnız hareket ederek ğını kesmiş, artık uğramıyordu. Ahsen Beyin ise vurulduğunu yerde bulunanları isticvap etmek | Tuvaffak olursa şüphe yok ki | Nigâr işitmişti.. Anama öldüğünü haber aldığı halde bir mucize gi- te lâzımdır , değil mi ya?. | büsbütün göze girecekti. Rıza E- — Bu da ihmal edilecek şey de- ğildir.. —-Köşkle civarı hakkında bu- zada bulunduğunuz müddetçe ta | bit daha bir çok malümata ihtiya- tab'an iyi bir adam olduğu için ız olacak,, —D Rİe 3 derek sam taksim 5 — Âlâ, o halde hemen işe başi lyalım, sen burada çalış, ben baş ka tarafta tahkikata gir Ye Yerede?. — #anbulda... o Benim orada di bir. işim var, daha doğ- rusu bir fikrim, var. — Ne fikri?. Anlaş bal Yaparsak beraber yapalı” 2 — Hayır. Beraber çalışalım; âlâ... Fakat ayni zamanda ve ayni yerde tahkikata girişmemizde fay da yok.. Bilâkis ayrı ayrı yollar- dan giderek ayni meseleyi tahki- ke girişmemiz işi kısaltmış ve da- ha şümullü tahkikata yol açmış 0- lur.. “Doğrusunu istersen bu işin tah kikini ikimize birden havale etti- ler., Fakat bu bir yoldan gidin, irbirinizden ayrılmayın demek | değildir. Sen bu civarda gayet d etli tahkikata girişmiş bulü - Yorsun-. Meselâ, şu küçük kızın İfgaatı... Onun oturduğu evin iç | yüzü. Bunlardan esaslı bir ip w çu bulmak pek kolay olabilir.. Ben anları sana brralıyorum.. Fakat | yala kokular aldım. Başka | siderek İstanbulda bir | *gımı sanıyorum, şeceğim, lediklerini gizlemedin, nazarı itibara alırsın deği i?.. — Tabit. Birbirimizden ti zey gizliyecek değiliz, Hattâ © belki sen burada, ben İstanbulda taki- bat yaparken bir gün bu takiba- tın birleştiğini, birleşmesi icap et- tiğini görürüz.. Bunun için bütün | bulduklarımı ben sana söyliyece, | ! Erganimadeni | üçüncü kâtibi fendi bunu kıskandığından de | amma kendisinin küçük düşece İ ğinden korkuyordu. arkadaşının hakikaten muvaffa | kıyetini temenni elti ve kendi | kendine: Kaymakamlar ara den) — Sarıkamış kaymakamlı- ğına İmroz kaymakamı Hikmet, Kagızman kaymakamlığına Ka- een kaymakamı Mesut, Ar- kaymakamı Nal yenii kamlığına Ünye kaymakamı Ömer, Cildir ka; makamlığına Burhaniye kaymakamı Muhsin kaymakamlığına Porcka kaymakamı Mehmet Ali, | Tortum kaymakamlığına Kara- casu kaymakamı Halit, Siv sara Seyitgazi kaymakamı Rüştü, iznika Genç kaymakamı Vehbi, Acipayama O suruc kaymakamı Abdurrahman, istahiyeye Garzan lis kaymakamı Orhan, Goleye | ise Cine kaymakamı Yahya Ömer, Mazgirde Gercus kayma- kamı Haşim, Bazkile Hozat kay- makamı Hamdi, Ünyeye Tarsus kaymakamı Kemal, Burhaniyeye sabık Çatalca kaymakamı Meh- met Emin, Aksaray mektupculu- | ğuna sabık Kızıltepe kaymaka. mı İsmail tayin; Belgırat elçiliği Seltar merkeze nakil ve yerine merkezden Tarık Emin, Batum konsolusu Ahmet Nesiple o Köstence © konsolosu Asafın becayişleri | yapılmıştır, Batum konsolosluğu kanelarıAb- durrabman merkeze paklile yeri- ne Berlin elçilik - kayıt memuru Şadan, onun yerine de merkez- ğim.. Böylece birbirimizi ikmal e > Bununla beraber eğer be- den Kemal Beyler tayin edil- miştir. ş alaz İl Bin “Va Bununla beraber Rıza Efendi, sında yeni tayinler Ankara, (Hususi Mubabirimiz- | kaymakamı Kemal, incesuya Bit- | Muradiye kaymakamı Celâl, Bit- | bi tekrar dirildiğini duymamıştır. ' Bir-av eğlencesinde Ahsen Be- yin Yürulduğunu'dna söyledikleri zaman'bu işin evdeki arkadaşlar- dan birinin eseri olduğuna Nigâr i | hiç şüphe etmedi. (Devamı var) BAREEESRRE SER KEER eza pepee dt neresi dReaezeReeaRLrz? | -.. Apartımandan düşen amele Fatihte Şekerci hanında otu- ran amele Sadık Ayaspaşada Sayıfa Necip hoş geldin! Hakkı Ta « rıkla Mehmet Asım beyler diyor- lar ki: Size ne mutlu, kırk yıldır, didindiğinize, özlediğinize, bekle İ diğinize kavuştunuz ve büyük dil kurultayında sizin kadar sevinen bir kimse bulunmuyacaktır. Hani herkes bu ölkede “Os - manlı lisanı,, derken, biz, üç ar- kadaş: — Dilimiz türkçe, diyorduk ve bu da sanırsam, eksiksiz 1790 yı- Imda, kırk iki yıl önce idi.. Gene anıyor musun ki, bana İs- trancadan yazdığın ve bütün genç liğinin tutuşmuş, yanık ve atılgan durmaz oturmaz günlerini doldu- ran, anlatan uzun yazılarında hep bu, bu türkçe dilimiz en baş- ta geliyordu. Bilmem, unutmadın mı ki se - ninle Türk dili için, onun çok eski, çok zengin, çok verimli bir kaynak olduğunu, yer (yüzünde ilk ışığı, ilk düşünceyi yaratan ve anlatan bir dil olduğunu anlatır- ken bizi kmayanlar, bizimle eğle- nenler ne kadar çoktu!. Gürültülü, palavralı bir ortalığı tutmuş, “Edebiyatı cedi- de,, adile de sanki (eski edebi - yazı İ kın bir yol olduğunu haykıran da ha çok Araplı Acemli bir sürü ya- zlar vardı.. Ve onlara karşı biz İ düşündüklerimizi o söyledikçe de İ dört çevreden bizi bilgisiz, duy - gusuz diye kınarlardı. Arta kala- İ cak onlar, yer bulacak bizim yö - nüldüğümüz yol idi! | — Baykuşun sesi Türk yurtlarına | yas getirici ötüşü ile ortalığı ka- ranlıklara salıyordu.. Edirnedeki “Ceride,, gazetesine salt türkçe yazdığımız bir denemeyi gazete - lerine koymamışlar, ancak bu ya- zımızdan söz açarak seninle be - ni (Buharai şeriften Edirneye gel miş uzun kollu acaip — dilli iki genç) diyerek kınamışlardı. Şimdi geçmişe karışmış bu a- cı ve tatlı bin bir anışı sana bir daha andırırken o başlangıcın, bu Ağaçdibinde yapılan apartmanin ikinci katından düşmüş, başın- dan ağırsurette yaralanarak has- taneye kaldırılmıştır. ——— Adliye vekili li Yusuf Kemal B. sine gelmiş, mü- İettişlik dairesinde bir müddet meşgul olduştur. Bu sırada müd. İ delumumi Kenan Beyle de gö- rüşmüştür, ———. Tayyare mektebi Önümüzdeki perşembe günü akşamı Kadıköyünde Süreyya | Paşa tiyatrosunda ilk Türk Tay: yare mektebi Şerefine bir balo | tertip olunmuştur. Müsamere Kâ- zım Pş. Hz. nin himayelerindedir. Müsamerede 07, karagöz, kon- ferans ve balo vardır, —.. Devrilen kayık , Çapada oluran Halil Efendi Üsküdardan Memişin kayığına | yüklettiği oeşyalarla Istanbula geçerken Sarayburnu açıkların» da akıntıların tesirile kayık dev- rilmiş, eşyalarla birlikte batmış- tır. Kayıkçı ve Halil Efendi “kurtarılmışlardır. | Sw ği gün şu kutlu ve yüksek sona eriş- tiğini söylemek istiyorum, O kara günlerin dinç, çevik, özlü ve ötlü iki genci, bu ak gün- lerin ak saçlı, biraz toprağa doğ- ru iğilmiş kocalmışları olarak ku- rultaya girerken ne duyduğunu genç çocuklarımıza anlatmanı İs- tiyorum ve bunun içindir ki, ey | Meriç kıyısında Türk dilini düşün düğümüz kırk yıllık arkadaş şim di neler düşünüyorsun? Sana bunu sorarken ben de ne | ler duyduğumu anlatmıya çalışı - yorum. İ Seninle benim,ilkişimiz,buu lu ve Türk tanrısı kadar yüce İşi başa çıkaran büyüğümüze karşı duyduğumuz sevgi ve saygıyı, sunduktan sonra, bu yüksek atılı- şm ortasmda çalışmaktır. Bir şeyler yapamasak bile, hiç olmazsa genç çocuklarımıza, gü- | decekleri verimli ve erdemli yo - lun Türklüğü beklediğimize eriş- tireceğini anlatır ve onlara örnek olabiliriz. Sonra.. gücü her birimizi bir bucağa sü müştü, İzmirde seninle birleştiği- miz gün ilk işimiz gene “Türkçe dilimiz,, olmamış mıydı? Tevfik Nevzat, bana “Hiz - met,, i yeniden diriltmeyi söyler- ken ona, bu eyi türkçe YAY dük şi dl yat) tan ayrı ve Türke daha ya- | O günlerin yurt kıran kara İzmirden gelen Edirneli Mehilet Necip BEYE mak üzere benimsiyeceğimi söyle miştim ve gene çok iyi anıyorum ki, Hizmette senin, otuz iki yıl o- luyor, (Dilimiz — Türkçe) baş- Ihıklı yazdığın Türk dili o kökleri bir kızılca gürültü koparmıştı. Gene bilmem, göğsün kabara- rak bana anlattığını oanabilecek | misin? Biz Hizmeti salt türkçeye çevirerek, dilimizi yüceletmiye uğ raşırken Dolmada, Gümrük önün İde bütün Anadolunun dört buca- ğından gelmiş Türk çocukları, yer | lere çömelerek bizim Hizmeti o « | kuduklarını söylemiştin, biraz da yaşar » | sevincinden o gözlerin mıştı, Gene anıyor musun? Lüka kahvesinde, Türk sözlerini sırala» dığın, çeki düzenlerile, üremeleri ni gösterdiğin bir yazıyı okurken, bilmem yaşıyor mü, çok sevdiği - miz Şevket bey o günün en yük- | sek yazıcışı olan Halit Ziya be » yin, bu bizim uydurmak istediği « miz yeni çıkmaları hiç beğenmi - yerek, tiksindiğini söylemişti.. O- na, yavrusuna dokunulmuş bir as- lan gibi atılarak karşılık vermiş » tin! Gene anıyor musun ki Hizmet yer bularak Türkler arasına ün İ salmıya başlayınca Halit Ziya İ bey İzmire gelmişti. “Belvü,, ote- linde, Tevfik Nevzatla beraber, bu bizim dil akışının çok ters iş İ yapacağını söylemiş, bizi (biraz | sert karşılık verecek kadar sinir * lendirmişti de Nevzat araya gir « mişti. İşte o günlerde verimsiz, çık» maz, üremez gibi görünen bu sa- vaşların biz bu gün Türk güneşile wınarak yer bulduğunu görüyo - ruz ve seninle bana, bunun için « dir ki, genç arkadaşlar kurultayın €n sevinen ve göğsünü sevinçten kabartan dinleyicileri diye at veri yorlar, Bu Seninle daha ne işterdik? | zin bütün güneşi yabancı sözlere i yol vererek uğurlar olsun dediği gündeyiz.. Nasıl ki arap ve acem kurallarına yol vermiş ise sözleri» ne de kapıyı göstermiştir. Hoş geldin Necip! Edirne mebusu Şeref A İİ Tramvayda bulunan çocuk Maçka-Beyazıt seferini yapan 146 numaralı tramvay arabasın- da ismini söyliyemiyen üç yaşın- I da bir Musevi kızı bulanmuştur, Çocuk Beşiktaş merkezine tes- İ Bim edilmiştir. ünyapiğ iyisi Isviçreli bir konserci Bir müddettenkeri şehrimizde bulunan İsviçreli Bariton M, Emil !i Konrat Çarşamba gecesi Gala tasarayda bir konser verecektir. —— N Memurların iş saatları Dünden itibaren resmi daire- .mış, birde tekrar başlanar aspays o ye b | güne kavuştuk.. Şimdi öz dilimi- " lerde mesai santları değişmiştir. Dün sabah dokuzda işe başlar — narak 12de yemek tatili yapık Âi is

Bu sayıdan diğer sayfalar: