9 Aralık 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

9 Aralık 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

| | 9 nl heyecanı hafifler hafif- Z gene düşnmeğe başladı: a vet, sevgili dostum! < Şimdi hay en Oyunu görüyorum gali- vi Sen benim zamnettiğimgen i ie fazla zeki imişsin. O İki yı birden oynatacak yerde , i Svvelâ, i, sonra Nikolsonu tu - e düşüreceksin, ha!.. Dişi kap” » «İki kuzu ile birden oynamak ük iyer, Her birini sırası geldi- ç © Zaman tırmalayıp o parçalıya- Mk. Pek ölü. Görüşürüz!,, v Uç saattenberi, keklik avı de- am ediyordu. Ovada müthiş bir kayi) âteşidir gidiyordu.. (Ateş beri, borusu nihayet çalındı. Ro- 8 fırsatı kolliyordu. Yüz adım dü. Robert ona kendisini takip et- hi işaret etti. Alba derhel ita- vermiş, yüzüne pudra, du- na allık sürmekle meşgul- N ii İçinde herkesin gözünden 'w- OX bir köşeye şaklanmışlardı. elâ Roberts söze başladı : mere biraz daha aklıni hi almış ve Madam dö Nuga: i otomobildeki okşayışını w Kimağa çalışmıştı. Evvelâ kendi. “öze başlıyarak, eski (Edi) 1“ ima edecek #özler hazır- ol- ii az hakikatleri ifşa e- snizden bahsederek konüş- ni "tediniz madam!.. Kiza dim.. O zamanki süküturu- “a mukabil, bugün benim de ko- inlete MEK; ETECANIMI tah iy) etmeliydiniz.. “ Sizi dinliyo- Mibaya bakiyordu. Alba da ona Marsi döndürmüştü. Mihra — Üüin salonlarındaki lâkayt baker ndan eser kalmamıstı. O kadar —, misve sitemli bir eda ile gözle- di süzüyordu ki!.. Nihayet yavaş- © cevap verdi: 4, > Oh, Fredi.. Bana böylemi Np etmeliydin?. Çölün ortasin N a, Yüzlerce kilometre koştuktan senden böyle mi muamele im?. Bana düşman gibi orsun; Hayır, dur, daha ce-! erme.. Kalbimi (o kıracağını iyorum.. Size ne fenalığım Mndu?.. Oh?! bağ bu teessür nidasımı far- olmadan sarfetmişti.. ki yy vet, tekrar ediyorum.. San- ay bil isteye ke sana bir VK yaptım mı7?. İşte zaten bu hab, ortadan kaldırmak için Me konuşmak istedim. İstesen kary esen de bizi biribirimize k. lâkayıt bırakamıyacak, bir b; bi iz Yardır!. Onun içindir ki Ap izle anlaşmalıyız.. Ora Mana anistan hududunda iken bana Me İcin mektup yazmadığımı iü ak istiyorsun değil mi? İ “si hayatının ince, gizli, a- kadı atalarını bilmediğin bir N nam etmek kolaydır. Fa- kada, vi anlatacak olursam ne Manen m kapıldığını in, Edil. O zaman be- de aklamak düşünceleerini Ne düzelteceksin.. Yal- *onra bil ki, senin hareketinden ley düyd, dehşete düşren mesele- Kn Di re iy u biliyordun. Ben dl Üyee fena huyundan nefret e- y Ben onun kumara yal- ie evi 9 Künunuevvel 1932 Sfenks konuştu! Maurice de Kobra'nın Türkçeye çeviren: Fahamettin Arvay “Altın bu Kumdan altın çı- nız iptilkar olduğunu zannediyor. Karmaktecrübeleri !dum.. Halbuki sonra öğrendim ki | tekrar yapılıyor oyunda hile yapıyormuş ve emi- Bu hafta içinde Pariste kum- nim ki senden aldığı (3000) İngi- | liz lirasını da böylelikle çalmıştır. İ dan altın çıkarmak tecrübeleri ya! pılacaktır. Tecrübeleri yapacak o- Dur, dahası var, sen Hindistana hareket ettikten sonra, bir gün! i ö! ik miri iy VE ölün mi) a ig Lehli profesör Dunikovs- him bir para kaybetti, ümitsiz bir Son Romanı: 47 ileride Alba, Şikâriye tü-! Mi On dakilta sonra fundalık. | Sizden | hale düştü, bana: “yarın sabah tayyare ile Parise kaçacağız, ora- dan da Mısıra hareket ( ederiz!,, dedi, kabul ettim.. Kahireye va- rır varmaz tekrar kumara başladı. Gene bir akşam zengin bir Mısır- İmın sarayında verdiği bir suvare- de, kocam bin lira kadar bir pa- ra kaybetti! Kazanan taili de Ni- kolson isminde genç bir zabitti.. Bu mülâzim orada tesadüfen bulunmuş ve kocamın aleyhine olarak talii yardım etmişti.. Bu fe- lâket gecesinin ertesi günü kocam bana: “Dün gece söz üzerine bin lira kaybettim.. Mülâzim Nikol - sona bu parayı ödiyemiyeceğim .. Mesele etrafa yayılacak © olursa ikimizin de maholduğumuz gün- dür. bulacaksın.. Bu borcu istemekten vaz geçireceksin!,, dedi, Kocamın bu küstahlığı beni hay rette bırakmıstı.. Fakat mecburi- yet altında ve her hangi bir reza- let çıktığı zaman benim de işin i- çine karıştırılacağımı bildiğim için imülâzim Nikolsonu gidip buldum. İzzeti nefsimi kıran, harap eden bir teşebbüs!.. Hiç unutamıyaca- ğım!., ! ONikolson beni gayet nazikâne| kabul etti, bu'para meselesinden artık katiyyen bahsedilmiyecek- tir dedi, beni çaya davet etti... Artık ben de onu âdeta her gün kabule mecbur oluyordum. Bâna kur yapmağa başladı, fa- | kat gayet terbiyeli davranıyordu. . Şurasını da söliyeyim ki hiç bir i gün benden bir karşılık, fedakâr- İ irk istemedi, fakat bu kadar büyük | İbir âlicenaplık gösteren bir insa- na da: “Borcundan vaz geçtin ya, pek âlâ.. Allaha ısmarladık!, , di- yemezdim. Vicdanım bana sevme- i diğim bir adama kendimi teslim i yorsa, Nikolsonu da bu kadar ba- yağıca atlatmak bana ağir geli- yordu. Nihayet mukadderat yerini bul du. Beni ç" x seven bu genç zabitle hiç bir aşk, bir arzu hisset- İ meden beraber kaldım. Bir gün| İbu hareketimden dolayı çekti- ğim vicdan azabına dayanamıya” | rak, kocamla müthiş bir surette İkavşa ettim. Hiddetinin arasında İ bana oyunda hile de yaptığını söy ledi.. Bütün alçaklığını itiraf etti. !“Ya Roberts?,, dedim. “Evet, onu Çda tuzağa düşürdüm!,, dedi. O za man hakikati öğrendim.. İşte şim- İdi benim susmamın sebebini bir i parça anlıyor musun?. Bütün mev cudiyetimle sevdiğim adam, ko- cam tarafında dolanıdrılmıştı. Sana nasıl yazabilirdim, sana nasıl “seni sevmekte devam edi- yorum!,, diyebilirdim? Ben ki artık bu yola sapmış, ce- bir ve tazyikle yeni bir aşıka ken- dimi bırakmıştım, iyice düşün, E- di!. Bunu yapamazdım.. Bu müt- hiş ve feci vaziyet karşısında ken- dimi unutturmak için susmam lâ- zımdı. Bende ne olsa bir kadınım.. (Devamı var) Bu zabiti gidip muhakkak | etmemekliğimi ne kadar emredi- | Bir senedenberi Fransa hükü- meti tarafından mevkuf Lehli profesör, dolandırıcılıkla it- İ ham olunmuş, paralarını aldığı İ kimselere karşı verdiği sözü tut- I madığından hapse atılmıştı. asını alâka ile karşılıyan Fransız âlimlerile İngiliz o mütehassısları tarafından, mahpus olduğu halde, çok mühim imtihanlara tâbi tutul- muş, Lehli profesör üstünü başr- nı çıkararak, ve büsbütün soyuna- rak bunların karşısında tecribe- ler yapmıştır. Bu tecrübeler esna- sında nazari dikkate en çok çar- pan şey, Lehli profesörün kullan- dığı esrarengiz bir şuadı. Lehli profesör, hakimlerle avu- ' katların karşımda da kumdan al- "tın çıkarmak istemiş, bunun üze- rine kendisi mühürlü bir odaya | konarak orada üç gün bırakılmış- tı, Dunikovskinin iddiasma göre kum, elektrikle meşbu ve ültravi- yole şualarına maruz bakır levha- lar üzerine konulur, sonra onun esrarengiz tüplerinden geçirilerek J asit sülfürikle yıkanırsa altıma dö- İner. Fakat bu esaslar dairesinde yapılan tecrübeler netice verme - diği için o da hapse atılmıştı. Dunikovskiye yardım eden İn- gilizler ona binlerce altın yedir. mişler ve bütün tecrübelerini alâ- ka ile takip etmişlerdi. dar uğradığı muvaffakıyetsizlik - lere rağmen onun hakkında iti- matlarını kaybetmiyenler vardır. Onun için tecrübelerin tekrarı- I na karar verilmiştir. İnsan taşıyan roket Önümüzdeki aylarda Alman- yanın Magdeburg tayyare ka- rargâbından insan taşıyan ilk roket hareket edecektir. Bu tecrübeyi yapmak için Almanya hükümetinden ayrica bir müsaade almak icap ediyor. du. Hükümet uzun tetkiklerden sonra bu müsaadeyi vermiştir. Insan taşıyacak olan roket Asıl en mühim mesele onun süratini idare etmekti, Magdeburg istasyonundan ba- | reket edecek olan roket 3000 kadem yükselecek, sonra onun içindeki yolcu, paraşütle yer yüzüne inecektir. Roketi 12 mil kadar yükselecek bir roket yapmaktadır. Bir Alman Koein kru- vazörünün dünya cevelânı Vilhelmshaven, 8 (A.A) — Ko- eln kruvazörü, dünya etrafında bir cevelâu yapmak üzre bugün | limandan hareket etmiştir. Bu seyabal, 1932 senesi birinci kâ- nununun İZinci gününe kadar devam edecektir. ii likan laa a dm ln il tutulan | Lehli profesörün şimdiye ka-| bazırlıyan mühendis, | z Milli Roman — Affedersiniz doktor Vud, benim hakkimdaki serkeşlik id- diamz karnemdeki notlara uy- muyor.. Arkadaşlarıma fena bir yol gösterdiğime gelince, bunda da - yanılıyorsunuz. Ben ancak gösterilen fena yola işaret ettim ve bunda memleketini, milletini seven bir Türk genci gibi hare- ket ettiğime eminim. — Susunuz, bu divaneliği ve | şovenliği mazur göstermek için milliyetperverlik diye koyuyorsunuz. isim de — Bir takım gafil mahlükları ' Lehli prof Külidün iie | gayelerinize alet etmenize mani profesörün kumdan altın çıkaracağına dair vukubulan iddi- | olduğum için yaptığım divanelik oluyor değilmi? — Hâlâ söyleniyorsunuz! Bunu söylerken (minnetdar olmanız lâzım gelen bir müesseseyi ve onun müdürünü küstahça bir daha tahkir ettiğinizi unutuyor- sunuz, — Benmi size ve bu müesse- seye midnetdar olacağım? Asla Benim memleketimin mukadde- satına hürmet etmesini bilmeyen bir misyoner müessesine,.. Bu son sözler Üzerine Doktor Vud çıldırmak raddelerine geldi doğru söze kızmak insanlarm ötedenberi âdeti olduğu gibi... — Çık dışarı! Diye bağırarak kâpıyı açtı ve parıl panl yanan ön, onbeş çift gözle karşılaştı. * Vak'a münferit kalmak mabi- yetinden çıkıyordu. Arkadaşları müdürlük dairesinden çıkan Ri- zayı koridorda alkışlamışlar, bu suretle ovunla fikir ve el birliği ettiklerini açığa vurmuşlardı. Bu alkışlar müdüre, suratında şak- lıyan birer tukat tesiri yapmıştı. Hadiseye karşı çabuk ve şid- detli tedbirler almak lâzım geli- yordu. Doktor Vud, fazla asabi- leştiği için, o kendisine itimat edemiyetek derhal beşler mec- lisini o içtiman çağırdı. Geçen vak'ayı sesi titriye titriye başın- dan sonuna kadar onlara anlattı. Hepsi aynı asebiyet ve hassası- yeti gösterdi. Bu hadise hiç bir zaman açığa vurmak istemedik- leri işi bütün feci çıplaklığı ile ortaya atıyordu. Nihayet müdür: — Şimdi ne yapmalıyız ? Diye hazir bulunanların fikir- lerini sordu. Mister Mayer derhal: — Yapılacak şey gayet basit; Rızayı hemen kovar, taraftarla" | rına aynı cinsten şiddetli cezalar barikulâde bir sürate moliktir. | veririz. Dedi. Mister Allen: — Bu zebirli bir yılandır, ka- fasını ezmeliyiz. Mister Biak: — Bu çocuk madamki Ko'eci | beğenmiyor, kendisine diploma vermiyelim. Mütalealarımı ortaya attılar. Fakat bir ao için işi daha sü- ! künetle düşünmek lüzumunu du- yan edebiyat muallimi Mister i Hafmen: — Dostlarım! dedi. Çok dü- şünceli hareket etmezsek kor- karım ki bu me'un çocuk bizi bir çıkmaza sokscaklır. Ben bu meselelerin her tarafta - sçıkça konuşulmasını doğru bulmıyo- rum. Sözün burasında bütün ağır- lardan bir anda birer; iyen Yara —32— Yazan: Necmettin Hali! — Yes, i Çıktı ve Mister Hafmen de- i vam etti — Şimdi, Rızayı koyduğumuz takdirde mesele kapanacak mı? Bana öyle geliyor ki hayır. Bu ahmakça milliyetperverlik işinde çocukları teşvik edenler de var. Onun için biraz daba düşünelim İ ve gâyemiz için acele ve yanlış bir adım ataryalım. Bu sözler bütün azayı az ço düşünceye sevk etmişti. Fakat müdür biddetten ne yapacağını bilmiyor: — Hayır, muhakkak bir şey yapmalıyız; beni ve mukaddes gayemizi tahkir etti, Diye söyleniyordu. Mister Hafmen cebinden kü- çük kitabını çıkardı ve okumıya başladı: “Sen komşunu sevecek ve düşmanına buğzedeceksin, de- nildiğini işittiniz. Fakat ben size derim: düşmanlarınızı sevin ve size eza edenler için dua edin ki siz semavatta olan babanızın oğulları olasınız.,, * Nihayet Doktor Vud bazı resmi zevatın hususi suret- te mütalâasına müracaat et- mek ve bunun üzerine yarın tekrar toplanıp bir karar vermek üzere içtima dağıttı. Mamafih bir ihtiyat tedbiri olarak, Rıza- nın ihtilâttan mennedilmesi ve yalnız başma bir odada otutup çalışması karar altına alındı. * Bu hadise kat'i bir miyar gibi talebe kütlesini tahlil edip ma- hiyetini meydana koyuvermişti: Turanın temsil ettiği maviler, Rıza ile beraber ayni heyecar: duyan kırmızılar ve şimdi pen: beye çalan eski renksizler. Münakaşalar, atıp Otutmalar, bilhassa öğle teneffüsünde hâd bir safhaya girdi. Kolecde bir ibtilâl havası esiyordu. Akşam çayında muallimler de aynı mevzu etrafında konuşuyor- lardı. Genç ve ateşli müritler arasında, Rızaya ceza vermek hususunda, reisin şimdiye kadar gösterdiği teenniye hayret eden- ler bile vardı. Bir aralık Fransızca muallimi Mösyö Pol Roje şu mütalâada, bulundu : (Devamı var) 1400000 0810 0 A Meclisin nakli Ankara, 8 — Yeni Meclis bi- nası yapılıncaya kadar Büyük Millet Meclisinin Halkevine nakli tasavvur edilmektedir. Bu tak- dirde Halkevi binasında bazı tadilât yapılacaktır. Ankara Halk evi de şimdiki Büyük Millet Mec- lisi binasına nakledilecektir. Halkevinin yanındaki Etnog- rafya Müzesinin üstüne bir kat daha çıkılması ve buranın Mec- is kütüphanesine, encümenlere, tahs'si düşünülmektedir. Lundan başka Köoledibi mev- kiinde mimar Sinan tarafından İ yapılmış büyük harın da tamir edilerek Etnografya Müzesine tahsisi mukarrerdir. o ——— Balatta yangın Balatta Leblebicilerde İranlı i Kânmın o dükkânndan yangın | çıkmış, hemen söndürülmüştür. © li ğ

Bu sayıdan diğer sayfalar: