23 Aralık 1932 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

23 Aralık 1932 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

23 Künunuevvel 1932 Sfenks konuştu! Maurice de Kobra'nın Son Romanı: 59 Lürkçeye çeviren. Fahamettin Arvay Ceneralin gelmesi hepsini şa - şırtmıştı. Hepsi ayağa kalktılar. Dedi. Alba Robertse karşı öy» le bir hayret ve dehşetle baktı ki, Daha kendilerini toparlıyamamış- | odadakilerin hapsi şaşırdılar. Göz“ lardı. Ceneral Robertsin sarılı o - | lerini yarı kapıyarak kanapenin lan alınma bakıyordu. Salondaki dağınıklık, tasdaki karli su, havlu, altı zabitin garip tavırları onu si- Birlendirmişti. Albaya doğru dö - Berek soğuk bir şekilde: — Evet, burada gayri tabii bir şey olduğunu görüyorum Madam, Alba sözünü kesti: — Peki, sizi boş yere buraya da olup biten şeyler hakkında bu zabitleri isticvap etmenizi rica ediyorum. Ortada yaralı bir zabit var, görüyorsunuz. Binbişı Ro- bertsin niçin yaralandığını soru - nuz! Ceneral, Stead'e hitap etti: — izah eder misiniz, binbaşı? — Emeredersiniz, ceneralim... Burada gayri tabii bir şey olmadı. Arkadaşlarımla beraber biraz ev vel tarasadan ayrılmıştık. Bahçe de dolaşırken Robertsin pavyo - nunda ışık yandığını gördük, o - nunla birer viski içmek istiyerek içeriye girdik. Roberts salonda yalnız oturuyordu. Biarz alay et - tik, Sigara, şampanya içtik. Bir aralık Roberts bize gayet nefis bir Brandy'si olduğunu, bundan tat - tırmak istediğini söyledi. Büfeye doğru ilerlerken ayağı şu kanape- ye takıldı, düştü. Başı büfenin ca- mına çarptı; şu gördüğünüz kırık cam parçalandı, Roberts alnından yaralandı. Mesele bundan ibaret- tir! Ceneral öteki zabitleri de bakı- | “ isticvap etti. Hepsi tasdik etti- er; — Tamamen doğru; ceneral! — Roberts şurada yaralandı. — Doloptan bir şişe çıkarmak istiyordu. Ceneral bu defa Albaya dön- dü: — İşte görüyorsunuz, Madam! Şimdi mutmain misiniz? — Hayır, ceneral.... Asıl hâ- disenin kurbanı Robertsin bu ifa- deyi tasdik etmediğini görüyorum. Bir kere de ona sorar mısmız? Roberts, kendisine sual sorul - masma meydan vermeden: — Evet, arkadaşlarımmn sözle- ri tamamen doğru! “Nifus müdirü ve | Hasta bir kadının | müdürü ve iskân işleri Umum nüfus müdürü Ali Galip Beyin yarm veya Pazar günü şeh- rimize gelmesi beklenilmektedir. İskân müdürlükleri de bu müdür - lüğe tâbi bulunduğu için Ali Galip Beyin şihrimizde bulunduğu müd- det iskân işlerile meşgul olacağı tahmin ediliyor. MimarSinanın türbesi Mimar Sinanm Süleymaniye - deki türbesinin Başvekil Paşanm irşatları üzerine Evkafça tamirine karar verilmişti. Türbenin tamiri için keşif yapılmış ve 7700 lira ka- dar bir masraf gideceği anlaşıl- Başta, Evkaf türbenin etrafını ge- arasmda çıkan ihtilâf ta kalledil- miştir. Yakında türbenin tamirine başlanacaktır. i kenarına dayandı, jenerali şöyle tepeden tırnağa kadar süzdükten sonra gayet berrak bir sesle: — Jeneral, size bu efendilerin hepsinin yalancı olduklarmı söyli- yeceğim için müteessifim. Dedi. — Madam! — Tekrar ediyorum: Bu efendi- ler yalancıdır! İyice anlatabildim mi? — Madam, #öylediğiniz sözle rin ehemmiyetinin farkında mısı- nız? — Evet farkmdayım. Bu efem dilerin yalancı şabit olduklarını söylüyorum. Onları sizin ve Marki dö Pazan'ım huzurunda itham e- diyorum. Zannedersem yalancı şa- hitlik sizin İkanunlarıza göre a- ğr bir cürümdür! -- Madam, . Bu kadarla iktifa edemezsiniz. Mademki meseleyi ortaya çıkardınız, daha fazla iza- hat verip deliller göstermelisiniz! — Ben de zaten meseleyi tamâ- men ortaya çıkarmak istiyorum. Binbaşı (Stead) m ve arkadaşla- rının anlattıkları hikâye tamamen uydurmadır. Binbaşı Roberts, Ni - kolson tarafmdan yaralanmıştır. Yüzbaşı, mafevk zabitini bir boş şişeyi alnına indirmek suretile ya- Stead, Alba'nm sözünü kesti: — Jeneralim, inanmayınız.. Ma- | rae Nogales biraz hayalperest gö“ Kelin Mesele bizim söylediği- miz gibidir, kazadan bâşka bir şey değildir! Alba bu söz üzerine büsbütün köpürdü, odanm ortasma doğru ilerledi: — Jeneral, bu efendiler büfenin camını sonradan kırmışlar. Fakat en yüzbaşı Nikolsun amirini vur- duğunu gözlerimle gördüm. Zaten yapılacak muayene de bunu ispat edecek. Ben kendi elimle Robert- sin yarasın pansımanını yaptım. ği ceneral, tastaki kanlı su, hav- . Hattâ yaradan bir cam kı- ei bile çıkardım; işteo par- ça... Öteki cam kırmtıları da ha- İmm üstünde! (Devam var) Hasta bir kadının israrı İzmirden gelen Zelira isminde bir kadın üç gündenberi Belediye- ye gelerek kendisinin bir hastane- de tedavi edilmesini istemektedir. Kendisi hastaneye gönderilmiş, a- yaklarında bulunan hastalığın te - davisi için her gün sabahları has- taneye uğraması (bildirilmiştir. Zehra ayak tedavisini kâfi görme- mekte, yatırılmasını istemektedir. Ba talebi kabul edilmeyince Zeh- ya kızmış, dün Belediyenin önüne gelerek: — İzmir belediyesi bana ne gü- zel bakıyordu! diye bağıra, bağıra şikâyette bulunmuş, elindeki ça - maşır paketini Belediyenin mer - divenlerine bırakarak (gitmiştir. Zehraya gitmesi teklif edilmiş ise de: — Ben orayı da biliyorum. En iyi yer hastanedir, diye israr et - miştir. Bu mühtaç kadının maale- sef polise teslim edilmesi mecbu- riyeti hasıl olmuştur. VAKLI Vapurda kayıplara karışan Bu adama kamarotun gare- zi mi vardı ? Kardeşinin iddiası böyledir İstanbul ağırceza mahkemesin- de, dün “Dumlupmar,, vapurunun Karadenize yaptığı (o seferlerden birisinde, kamarot Feyzi Efendi - nin kaybolmasına ait mahkemeye devam edilmiştir. Dünkü muhakemede üç şahit dinlenmiştir. Bunlardan kamarot İsmail Efendi, (Feyzi Efendinin kendisine vapurdaki vaziyetinden şikâyet ettiğini söylemiş, sonra Feyzi Efendinin kardeşi kamarot on sekiz yaşında Emin Efendi, gağırılmış ,o da şöyle demiştir: — Maznun komanyacı Süley - man, ağabeyime garezdi. Koman - ya meselesinden aralarında ihti - lâf çıkmış. Bana, Süleymanın ken- disine fena gözle baktığını söylü- yor, “Bu vapurla bir daha sefere gitmiyeceğim,, diyordu. “Hele bu sefer de gideyim de, bir daha git - mem,, dedi. O sefer, son seferi ol - du. Bir daha geri dönmedi. Komanvacı Sülymüan, bu şahit- *ğe karşı, kendisinin herkese mü- savi muamele ettiğini, Feyzi Efen- diye bir garezi olmadığmı, fena gözle bakmadığını, &sâseri Vapu - run yalnız bir seferinde koman - yacı olarak hazir bulunduğunu i - leri sürdü. Emin Efendi, “Bir te - ferinde bulunmamıştır. Dört, beş seferinde bulunmuştur, dedi. Maznun ve davâcı vekilleri A - rift ve Orhan Beyler arasında bu sırada şiddetli bir münakaşa oldu, reis Aziz Bey iki tarafa da mah - kemede bu şekilde münakaşa et -| 91119* memölri İlzumunu bildirdi. ledi. Geçen celsede mahkemede, müddeiumumiliğe gönderilen “Rı- za,, imzalı bir mektup okunmuş Kasımpaşada gösterilen © adreste böyle birisi bulunup bulunmadı - ğmm araştırılmasına karâr veril - Bu işe dair hiç bir şey bilmedi - Muhakeme, 28 Kânunuevvel m mama nan | Çarşamba günü öğleden sonraya bırakıldı. O gün, müddeiumumi esas hakkında mütaleasmı bildi - recek, sonra müdafaa yapılacak - tır. Idama mahküm gebe bir kadın Amerikada Beatrice Snipes is- minde bir kadın idama mahküm olmuştur. Bu kadm bir polis vurmuş ve öldürmüştü. Bu kadın da muha - keme neticesinde idama mah- küm olmuştur. Fakat bu kadınm üç hafta sonra doğuracağı anla - şıldığından hükmün doğurması - nı müteakip infazı tekarrür et « miştir. Mahküm kadınm valde olmasını müteakip adliye tarafım dan bir müdahale vuku bulmadı ğı takdirde idam edileceğinde şüphe b Bu hâdise Amerika efkârr w - mumiyesi üzerinde derin bir tesir icra ettiği e kadınm affı için şalışılmaktadır. İK Ski Milli Roman —45— 13 Kânunuevvel Denize inanmıyanların sözleri döğrn çıktı. Dön akşam uykuda sallanmağa başladığımızı hisset- tim. Sababa karşı bu sallantilar büsbülün arttı ve benim için daba fazla yatmak imkânı kal madı. Giyinip dışarı çıktım. Gü- verte yo'cu'arının halleri berbat- tı. Ben bunu ilk önce boş bir eğlence gibi karşıladım. paltoma sarındım, kasketimi çektim ve bir direğe tutunarak etrafı sey» retmeye başladım, Rüzgâr azgın çığlıklarla o splerde, direklerde, parmaklıklarda oğulduyordu Kö- püre köpüre kabaran büyük dalgalar vapura saldırıyor, onü bir beşik gıbi sağa sola sallıyor, çıkardığı bir tepeden açtığı bir uçuruma yuvarlıyordu. Güvertede rüzgârın şiddetine dayanamadım, sa'ona girdim. Orada bulunan yolculardan ço- ye yüzü sapsarı Olmuştu; larını birer tarafa dayıyorlar ve iyii etmiye çalışıyorlar» dı. Bazısı da göbeğini oynata oynata salondan dışarı fırlıyordu. Kahvaltıyı ve öğle yemeğini beş on kişi yedik. Dayanıklılar parmakla (o gösterilecek kadar azdı ve ilk zamanlarda ben de bunlardan biriydim. Fakat akşama doğru fırtma büsbütün azdı; mütbiş bir yağ- mur du başladi. Tayfaler telâşlı telâşlı koşuşuyor ve koca gemi kendini çılgın gibi o dalgadan bu dalgaya atıyordu, Ben de içimde fenalık duy- mağa ve doğrusu korkmağa başladım. Belki vakit geçer diye erim e. aldım, yazmağa Hara dagi vurdukça geminin bordası güm güm ölüyor ve içi çatırdıyor. Ya batarsak; ya gemi düştü ğü sayısız uçurumların birinden çıkamazsa... Gayrimübadiller arasında Bono tevziatı yapılıp yapılmamasından ihtilâf Bonolarını satanlar hükümetin yeni- den bono tevzi etmesine taraftar Gayri mübadiller arasında mü- him bir noktai nazar ihtilâfı çık- mış ve gayri mübadiller bu yüz - den iki kısma ayrılmıştır. İhtilâfın sebebi şudur: Gayri mübadillere istihkakları- Bun bir kınmma mukabil bir müd- det evvel bono tevziatı yapılmış» ta. Mecmu kıymetleri 7 milyon Türk lirası olan bu bonoların kar şılığı İzmirde ve İstanbulda bulu- nan Yunan emlâkidir. Bu emlâk müzayedeye çıkarıldığı vakit gay ri mübadiller bu bonolarla müza- yedelere iştirak edebileceklerdir. Gayri mübadillere ilk parti bo- no tevziatından başka ayrıca bo- nolar da verilecektir. Fakat mali- ye vekâleti mevcut bonoların da- ha ziyade kıymetten düşmesine meydan vermemek için elde bulu nan bonoların itfasına kadar ye- niden tevziat yapmamağa karar vermiştir. Gayri mübadiller Cemi yeti idare heyeti Maliye Vekâle- tinin bu noktai nazarmı temami- le muvafık bulmuş ve bono tev - ziatı yapılması için Maliye Vekâ- leti nezdinde hiç bir teşebbüste bulunmamıştır. Gayri mübadiller . , İşliyen Yara Yazan: Necmettin Halil Yarabbil tam sasdele kavu- şurken bu felâket bana reva mı? Başım da fena halde dönmiye | baş'acı. Gidip vatmaw tecrübe edeceği hânun evvel Fırtına bütün şiddetile dört gün, dört gece sürdü, ve ben bir ö'ü gibi yatağımda yattım. Gem: büyük bir hastaneye dön- müştü; gem'ciler yölcülara bak- mağa yetişem vor'ardı. Esasen deniz tutmasına tırtı- Dbanın dinmesnden ve karaya ayak basmaktan başka çare vok. Evvelki gece deniz sakinleş- miye başladığı halde ben ancak dün öğleye doğru yataktan kal kabildim. Vöcudüm pelte gibiy- di. Nevse bir kaç bol limonlu çayla kendime gelebildim. Yarın artık kara göreceğiz. Herke$ heyecanlı, fakat biç biri benim kadar değil... Vapur- da ahbap olduğum Amarikalılar» dan daima Amerikaya dair ba- vadis istiyorum; fakat o mubâ- tekler de benden meraklı. Tür- kiyeden geldiğim anlaşılınca bir sual yağmurucur başlıyor. Hem de neler sormüyorlar! Annemin, babamın, (kardeşlerimin bana | benzeyip betizemed k irisi, elbi-. semi Avrupadan mi getirdiğimi hatta Türkiyenin nasıl bir hir(1) olduğunu soranlar öle var. Fakat adamcağızları mazur gördüm; kabahat bizm. Biz ge ar kendimizi tanıtmamışız » Şarktılığı meziyet saymışız; ale gâvur deyip geçmisiz. Fakat gâvur asil biziz, pardon, yâni onar, aârkadu kalanlar... Ben ruhumun bütün iştiyakıyle hürriyet, nur ve irfan diyarına koşuyorum. (Devamı var) Halbuki istihkakları az mikdar da olan gayri mübadiller hissele- rine mukabil . aldıkları bonoları satmışlardır. Şimdi yeniden bono almağı ve bunları da satarak za“ ruri ihtiyaçların teminini düşün- mektedirler. Bunun için yeni bono tevziatr- nm süratle yapılmasını istemekte ve cemiyet idare heyetie bu fikre taraftar olmadığı için hücum et- mektedirler, İdare heyeti ise, şimdiki halde 100 liradan 36 liraya düşmüş o « lan birinci tertip bonolarm ye..is den bono çıkarıldığı takdirde da» ha ziyade düşeceğini nazari iti | bare alarak bu fikre taraftar de - | ğildir. Dün, gayri mübadiller cemiyeti idare heyeti toplanarak bu mesele yi görüşmüş ve gayri mübadiller | nâmma İzmire giden murahhasm İzmirdeki Yunan emlâkinin tasfi- yesi faaliyet hakkında verdiği iza hatı dinlemiştir. Gayri mübadiller Cemiyetinin | umumi kongresi gelecek aymon beşinde toplanarak mevcut ibtilâ» fı görüşecektir.

Bu sayıdan diğer sayfalar: