20 Nisan 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7

20 Nisan 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

,, MEİÇİ arıyordu. Söylemedi - me kalmadı. hatta ahbapla - tenbiğ, "zmetçilerine bile sıkı fıkı, Yefen e Nihayet Fikri Be - İendiniz karısı, Raife Hanıme - Bin yanındaki hizmetçi kız <a sıka geldi. Efendim, beni yanmıza alır le dedi, — Sen Fikri Saktan mı?, > — Evet, Kk Yeden?. rağ ezildi, büzüldü, nihayet i- na, *ti, içerde ne konuşulduğu - iğ Yapıldığını kapmın anahtar maş, e gözetlemek huyu var - ir gün yakalanmış, ve kapı iz atılmış, Me hanım biraz düşündü: Bu pek fena bir huy ama Yu kendi yanıma alacağım. 12 bir şartla: diy a hanımın evinde neler gör j > neler işittiğini bana an - m emi kızım, Plâk ve hastalık e det hanım gramofon me- ri Fakat bir plâk alır, ona lı” Sünler, haftalarca onu ça- a nm, ev halkının kafası - Yatağı, ardı, Bir gün hastalandı, Yu düştü, Kocası hemen kom- çağırdı. çaylar bir müâyeneden sonra di, Sokaj, yazdı, ilâçlarmı söyle - Bi kapısına kadar kendisi- Beylerin yanından tarzan hastanın kocasma son Adan anlattı. ğ Düz hiygekiız hastanın odasına 5 dap ha girince karısı yatağın - a Yretle ona baktı: il » in var, ne oldu?. Doktor bir l —Söyledi?, f — Tabir... Sana her d : .. zaman , in bi gla Silme yal j İşe Kafamı patlatıyorsun o diye Mayalar bu. hastalık da bir i SN üste çalmaktan gelmiş. j <p, Seden anladn?. ni bo e. Sag Bir yüz liralık i I nacak | iKütüpane ilâvesi EĞLENCELİ YAZILAR ve hadım Maruf âlimle- rimizden birisi kitaplarının ço- galdığını, büyük odanın tavanına kadar kitaplar- la dolduğunu görünce bunları mubafaza ede- cek bir adam aramış, bulmuş, fakat bu adam elifi mertek sa- kadar cahil ve okuma yazmadan mah- rum, Bir gün dost- larından biri maruf âlime sor- muş: —Birader, kü- tüpne memur luğuna neden. böyle bir cahili intihap ettin ?. —Vaktile ha- remlere neden mubafız olarak hâdım intihap ettilerse ondan. o bulamadım. — Hanımefendi, eğer bu danstan hoşlandınızsa bundan sonraki dansa da kalkmak istemez misiniz? — İsterim ama, heniz hoşuma giden bir erkek Birziyare- tin sebebi Eski bir çap- kın geçen gün- kü fırtınalı, kar- lı bavada tâ dar bir hanım- öğle yemeğine gitti. Hamme fendi onu. ew velâ tebessüm: le karşıladı. Sonra birdenbi- re: —Doğrusu; de di.. Senin tâ İs- tanbuldan bu havada (bana gelmenin sebebi ahbaplık değil.. #tiyar çapkın hemen atıldı: — Aşktır. Hanımefendi soğuk bir tebes- sömle tashih etti : boğazlıktır. Sevimle Ferit senelerdenberi tanışıyorlardı. Bir kere çocuk, iki komşuydular. Sonra aileleri canci- ğer dosttu. Daha sonra Sevim Feride, Ferit Sevime karşı daha on iki ve on dört yaşlarındanberi zaaf ve meyil duymıya başlamış- lardı. Biri on sekiz, öteki yirmi yaş - larma geldikleri zaman artık ni - şanlanmayı düşünüyorlardı. İki - si de iş güç sahibi sayılırlardı. Se - vim Bahçekapısında büyük bir mağazada muhasipti. Ferit te hem hukuka gidiyor, hem de bir avukatım yanında Sevim kadar ol - tik sık bavayı değiş- | masa bile aç kalmıyacak kadar bir para kazanıyordu. Amma artık komşu olmadıkla - rı için yalnız randevü vererek bu - ag ğü, Gsba doğrusu ho - | luşuyorlardı. Bir mahallebicide, e gline geçen yüz . liralık iy; şına gösteriyordu: Yüziyi bak azizim, dedi, başka b > alı hiç birine benzemez. diye mi korkuyorsun? iz hala e bu yüz liralığn fev - psi var? & at olması... > ie Az meşhur olan P, S, ge - | sinemada, Beyoğlunda (o büyük pastacılarda hemen her gün Fe» rit sevgilisini bekler, dururdu. Bekler, dururdu. Çünük daha bir defa Sevimin randevüsüne ya - Saati S — Affedersin Feritçiğim, ğazada biraz işim vardı. Hemen her günkü mazeret bu.. Nadiren de: . — Gene tramvay bekledim, dur- dum. Yarı yolda da cereyan ke -| silmez mi? İ Halbuki mağazadan her gün muayyen saatte çıkar ve hiç (bir! gün tramvaym cereyanı kesilmez - | di. Nereye gider, ne yapar? Ma - lâm değil... Sinemayı kaçırdıktan sonra | caddede dolaşırlar ve Sevim ne yapar yapar, Feride bir şey aldı - rır, bir hediye aldırtarak Feri - din kırılan gönlünü tamir & derdi. Çünkü bekliyen, © ıstırap çeken Ferit, fakat bu yüzden da - rılan Sevim olu:du. Bir gün Beyoğlunda, Amba - sadorda randevüleri vardı. Se-| vim beş buçukta gelecekken se -| kizde geldi ve: — Ferit, galiba biraz geç kal - dım! Diyince artık Ferit dayanama - 1 rım saat geç kalmadan geldiği va - | dı: ki değildi. Sinemaya girecekler, | mutlaka filmin yarısına yetişirler - di. Sevim yedide gelirdi: mEEENEE LA REAEAU NANE EEE AENAEEEEEESANUEEENAN EEE EANEE EEE NEN Bip, ş Yi “il tm a 3 Dünya tersine 0 ye a ilk İzgi anım çoktan gitti, fakat Ferit altıda pastacıya oturur, | kala buluşmak üzere — Sevim, dedi, sen sözde dur- mak, nedir bilmiyorsun. — Sen de sabır nedir bilmiyor - sun.. — Kabil değil düzelemiyecek - sin. — Sen de bu nezaketsizliği dü - zeltemiyeceksin.. Maamafih ben seninle bahse girerim ki, artık beş dakika bile geç kalmıyacağım, vaktinde geleceğim. — Neye istersen bahse girerim. — Sen bana bir kol saati alır » sın, ben sana bir cüzdan... Ferit kazanacağından emin ol - duğu için derhal kabul etti. Ertesi gün saat yediye çeyrek ayrıldılar, hem de Tünelin Beyoğlu tarafın - da, tramvay tevekkuf mahallinde buluşacaklardı. Ferit ayakta bekliyemiyeceğini söylemiş, Sevim kendisini beklet - miyeceği hususunda tekrar tekrar teminat vermiştir. Ai kli Ski aksa sz aatine © Ferit tam saat yediye (o çeyrek kala Tünel başıma varmca Sevimi bulmaz mı? Hayretten dona kalacaktı, Ken- disinden, randevü vaktinden ev- vel gelmiştir. Bu olacak şey de » gildi, gözlerine inanmak istemi- yordu. — Sevim, dedi, yediye çeyrek kaladan evvel bile gelmişsin. Sevim telâşla: — Haydi, çok söylenme. Kol saatimi isterim. Bahsi kaybettin. Dedi ve Feridi kolundan tuta - rak, sürüklemiye başladı. Ferit bir taraftan yürüyor, bir taraftan söy- leniyordu: — Allah aşkına, nasıl oldu da vektinde gelebildin, nasıl oldu? Anlamıyorum, söylesene... — Çok söylenme, diyorum. Kol saatini alacağımız dükkân tam sa- at yedide kapanıyor. gire * Sınıfın birincisi Halası küçük Nümana soru» yor: — Derslerine çalışıyor musun? — Elbet.. — Sınıfın birincisi misin ! — Evet, amma kapıdan çıkar- nuz, öylemi doktor ? İde eke dink Alek. igin Bostancıya ka- | efendinin evine | — Hayır pis | Doktor — Görüyorsunuz ya, ilâçlarım size çok Iyi geldi, bugün dünden daha iyisiniz. Hasta — Demek siz de bu şapkayı beğeniyersu- KN Ye | Saik değil İ Dört senedenberi Fahriye Ha « | İ nrmefendinin yanında çalışan İ genç hizmetçisi Şükran izin isti « yor, başka bir yere gideceğini söy- ilüyordu. | — Kendisinden çok memnun olan Fahriye Hanım: — Şükran, dedi. Demek ki, 18 « i rar ediyorsun, mutlaka bizi bı- rakacaksın öyle mi? Şükran başını eğerek tasdik etti: — Ben neden bizi bırakmak is « tediğinin saiki biliyorum. Şükran birdenbire (O namusuna | dokunmuş gibi atıldı: — Affedersiniz, dedi. Onun adı Saik değil, Faiktır.. Büyük bir kusur Bizim arkadaşlar boyu uzun, fakat aklı kısa bir zatın roman yazmak merakından bahsediyor « ardı, Fikret dedi ki: — Bu zat roman yazmakla, he- le bunları neşretmekle büyük bir Hata işlemektedir 1 — Neden?, — Çünkü... Eğer yazmasa ve | neşretmese onun ahmaklığını bu kadar çok kimse öğrenemezdi. Küşif Yeni hırsızlığa başlıyan Lâtfiyi * karakolda serkomiser istiçvap edi- yordu: v — Ne iş yapıyorsun? , — Kâşifim... Komiser hayretle sordu: — Ne keşfettin?. — Hiç arıyorum.. . Bir tehdit j Küçük Nahidenin annesi çok fena hastalanmıştı. o Bir kaç gün baygın bir halde yatmıştı. Nahide etrafındakilerden onun ölüm teh - likeleri (atlattığını duyuyordu. Annesi kendine biraz gelince Na « hide koşarak boynuna sarıldı: — Anne, dedi, eğer ölecek © - lursan bir daha seni sevmem. f N Uyku kitabı. | İki arkadaş yeni çıkan bir ki * taptan bahsediyorlardı: » ğ i o — Birader, doktor Sadi beyin v uyku hakkındaki kitabını okuma * İdmsa tavsiye ederim. Son derece | enteresan... Ben daha ilk sayfasını okurken uyumaya başladım. 4 j 2

Bu sayıdan diğer sayfalar: