27 Nisan 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

27 Nisan 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Vaka, te Büyük Romanı — Tefrika X.19 KİMSESİZ 27 Nisan 1933 | Ama, bu muhabbet ve şef- Manen doldur- ,ç Pazı kadınlarm © hayatını Na doldurmaz, eğer... e 8 sesi titreyerek devam etti: — ia tadını tatmışlarsa... Halbuki eş tadı siz de tatacaksmız. yir, — Daha çok gençsiniz Şadiye Söyledi Elbette, ki evleneceksiniz. biye im Ya, siz bir evde müreb- dı olarak oturmak için yara- til, kz z. Bu sizin işiniz de- | herkes biliyor, siz de bi- Mba Peki ama, bunu neden tek- tebbi, e ? Madem ki mü- Yak, ik etmekten başka çarem Fiyaye nu tekrar etmeyiniz. Tara mürebbiyelik için hayatıma ım, Fakat Seniha, bana an şikâyet ettirmiyor... e hayatımı kapadım beyefen - Yam, meysem, artık yarın da Mabsin Bey gülümsedi: bakalım.. Siz ha- mız, hayata he- başlıyorsunuz... Bir gün 8izi buradan © kapıp gö- Biz yeni ik, da bo e hayata evire siniz... Bu ca Şadiye hanım... Baş» e - imkân yok. balim tün bunlar, benim istik - ler, , pit düşünceler ve tahmin - Muz, akaş Senihayi unutuyorsu- ie M, di... ç * “diyorlarmış gibi silkin- Karşında, gözlerinin içine mürebbiyesi merhum zi Afedersiniz. > Sizden dedi, gene bahsettim, © Anladım, ki bahsedildiğini istemi beni bir dost oynu” sibi pencereye ba- Yaşımda bir adam, ahayış 7 va kurabilir mi Kür Yak ve mest bir yuva » Lâyık olduğunuz saa- | ade dayey > BŞ) Kellletei yenile. | Nakleden: Selâmi izzet — İnsanın mes'ut (oolmasıda imkân dahilinde midir? Eğer is- tersem mes'ut olabilir miyim? Gene ne gizli düşüncesi (o var- dı? Acaba ne demek istiyordu? Şadiye cevap vermedi. Muhsin » Bu kadınlar evlilik haya- | bey ısrar etti; İ — Yaşını başını sanın, olmıyacak şeyler istemesi * ni gülünç buluyorsunuz değil mi? — Hayır. Eğer isteğiniz baş- ka kimsenin zararını mucip olmu- yorsa, eğer siz mes'ut olurken, başka biri bedbaht olmıyacaksa mes'ut olmağa çalışmanız lâzm - dır. Herkes, elinin altındaki saa- dete erişmeğe gayret etmelidir. Muhsin Bey eğildi: İ — Teşekkür ederim, dedi. İ Aşağıdan, Didar © hanrmefen- dinin sesi duyuldu. Yemek zamanı yaklaşıyordu. Misafirler gelmişti. o Şadiye, İ sir sıra, kapının önünde bir çok arabaların durduğunu görmüştü. Aşağı indi. du, İçerden sesler, kahkabalar ge- liyordu. Bu neş'eli gürültü (o arasında Nâsırın sesini derhal (tanıdı. Bu sesi tanıdığı için de biraz e sinir“ | lendi. Geri döndü, yukarı, odasına sonra yanına Seniha geldi. Onun- la konuştu. Asabı biraz sükün buldu. Hattâ Muhsin beyle olan acayip muhaveresini de unuttu. Nihayet hizmetçi yemeğin ha - zırlandığını haber verdi. Seniha kalktı, kapıya Sonra sordu: — Gelmiyor musun Şadiye? — Geliyorum canm. uzaktan Şadiyeye bakıyordu. Şadiye merak etti: — Neden böyle bakıyorsun? kışskanacaklar,.. annemle iftihar edeceğim. neş'esi yerindeydi.. diler. (Devamı var) po, Fransız edibi M. Plerre-Gulnt Pazara geliyor Salonun kapısında biraz dur - | I VAKIT Yabancı söezirin karşılıkları Kadıköyü lisesi muallimlerinin buldukları karşılıklar: Feyz: Bolluk, ilerleme, taşma. | Fiat: Değer, tutar. Fidye: Kurta- rım. Fihrist: Klavuz. Fikir: Dü- şünme. Filen: İşle, Fili: İşle, Fi- alan bir in- | vaset: Uyanıklık. Firka: Bölük.| Fırsat: Aralık (lehçe). Fitne: Az” 'dırma, karışıklık, karıştırıcı, ara bozan. Fuzuli: Artık. (lehçe). Istanbul 37 İnci ilkmektep hoca- larının buldukları karşılıklar Macera — Baştan geçenler. Ma- demki .- Madde — Maddi — Var kk. Mahiyet — İç yüzü, (o Ma- ni — Engel. Mania — Engeliik. Mehaz — &hlinan yer. Memur — Buyruk kulu, Memuriyet — Buy - ruk kulluğu, Mübalâğa —Büyült- me. Mübarek — Kutlu. Kabahat — Suç. Kabiliyet — | Anlayış. Kabul — Alma. Kabir, Kabr — Ölü yeri. Kader — Alın yazısı, Kader, Kadır. Kadit — Ku ru kemik. Kafile —Toplu gidiş.— Kafiye — Uugun. Kaide — Oturak. Kâinat — Varlık. Kamus | — Söz toplağı. Kanun — Yasa. Ibda — Yaratmak. İbra — Sıy- rılmak. İcmal — Toparlamak. İc- ra — Başarma, İçtihat — Buluş birliği. Idare — Çevirme. İddia — Söz güleştirme. İdman — Güçleş * me. İdrak — Kavrama. ihale — İva a çıktı. Eline bir kitap aldı. Biraz! Yükleme. İhdas — Meydana getir- | me, İbraz —. Kazanmak. Haber — Ses. Hâdise — Ola ğan. Hafıza — Saklayıcı. Hâkim Söz kesen. Hakimiyet — Söz üs * tünlüğü. Hal — Biçim. Halis — Öz, temiz. Harika — Hasılat — gitti; | Verim. Hassas — Duygululuk, Ha tır — Gönül, kalım. Gadir — Kötülüğe Hatıra — Gönülde uğrama. Seniha gözlerini dört © açmış, | Gaflet — Dalgınlık. Gaile — Bü- yük sıkıntı. o Galebe — Üstünlük. Ganimet — Doyumluk. Garaz — Kötü düşünme. Garip — Bambaş- — Çünkü bu gece her zama: | ka. Gavamız — Kapalı. Gaybubet | mından güzelsin de ondan. Aşa * | — Görünmemek. Gaye — Son. Gı ğrdaki hanrmefendiler seni gene | da — Yiyecek. Gina — Bıkkmlık. | Kıskançlıklarm- | Girdap — Çıkmaz. Gurur — Boş dan çatlıyacaklar, ben de minik | öğünme. Günah — Suç. Facia .— Fahiş — Yolsuz. Fah- Şadiye onu susturmağa çalışır. | ri — Fajde — Kazanç. Fail (Gra- ken, o gülerek söylüyordu. Keyfi, | mer) — İş yapan. Faiz — Para üs DİLİ M İZ A Kız. Baliğ — Erişken. Batıl — boş. Becayiş — Yer değiştirme. Bed * bin — Kötü görmek. Bedel — Kar- şılık. Beden — Gövde. Bedevi — Göçebe, Bed (Bedaatten) . Bedi- | hi— Açık. beis — Dokunak. Adap — Saygılar. o Aferin — Varol. Afet — Dert. Agâh — Bi- len. Ahenk — Uygunluk. Alâyiş — Gösteriş. Alet. Amade — Ha - zır, Aman — Âmir — Buyurucu. Asayiş — Asude — Sessizlik, Ati — İleri. Ayin — ayna — Kılıklık. Azade — Kurtulmuş. istanbul 38 inci mektep hocala- rinin buldukları korş'lıklar Adap — Uslar. Aferin — Ya İ sa, Afet — Yıkıcı, Agâh — Sezen. Ahenk — Düzgün. Uugu. Alayiş -- Gösteriş, Alet — Avadan. A - made — Aman — Yalvarma. A- mir — Buyurucu. Asayiş — Dir - lik. Asnde — Dinç, kaygusuz. Ati — İleri. Ayin — Din şenliği. Ay - na — Gözgü. Azade — Bağsız. Eb'at — Uzaklıklar. Ebedi — 1 Sonsuz. Ecel — Ölüm. Ecir — Gündelikçi. Ecir « Eer. Emeklik. | Ecnebi — Yabancı. Ecram — Yıl dızlar, Ecza - (Türlü manalarile) — Parçalar. Edat (gramer) — Ek, takıntı. Edep — Us. Edebiyat — Düzgün söz. Ezeli — Sonsuz. Çare — Yol. Çehre — Yüz, su- rat. Çelenk — Sorguç. Çemen — Yeşil yer. Dafia — İten. Dağda - Za — Can sıkmtısı, gürültü, Dâhi — Dair — Daire (her manasile) Çeverek. Dava — Debdebe — A - lay, gürültü. dehşet — Ürkme. Cadde — Büyük yol. Cahil — Bilmiyen. Caiz — Yasaksız. Celi — Yapma, Camit — Donuk. Ca - nip — Yan. Casus — Çazibe — Alım. Cazip — Alımir. Cebir-— Zor. Cephe — Karşı, Cerrah — Bahil — Cimri. Bahis (Bahs) —Anlatma. Bahusus— Hele. Baht — Yazgı. bais — Ön ayak. Baki (Bakadan) — Artık. Bakire — Er- gen < Baliğ — Ergin. Batıl — Uuydurma. (Becayiş — Değiş- tirme. Bedbin —Kötü gö Gövde. Bedevi — Çöl adamı. Be- di (bedaatten) — Güzel. Bedihi Belli, açık. Beis — Engel. İstanbul 96 inci lkmektep höca- larının buldukları karşılıklar Paye — Pejmürde — Bitkin. ren, Bedel — Değer. Beden —| rılmak, İhraz — Kazanma, Haber — Ses, lâf, söz. Hâdise — Olağan. Hafıza — Saklayıcı. Hâkim — Buyruğu üstün. Hakimi yet — Buyruk üstünlüğü. Hal — Görünüş. Halis — Temiz, öz. Ha- rika — Büyük iş. Hasılat — Ve - rimlik, olumluk. Hassas — Çok duygulu. Hatır — Gönül, saygı. Hatıra — Gönülde kalım. Gadir — Kötülüğe uğramak. Gaflet — Dalgınlık. Gaile — Bü - yük sıkıntı. Galebe — Üstünlük, Ganimet — Doyumluk. Garaz — Kötü düşünce, Garip — Yabancı. Gavamız — Anlaşılmaz, zor, ka - i palr. Gaybubet — Bulunmamak. i Gaye — Son. Gıda — Yiyecek, yi- yinti. Gına — Varlıklı, zenginlik. Girdap — Çıkmaz yol. Gurur — Kurulma (boş öğünme) Günah — Suç. İ o Eb'at — Uzunluluk. Ebedi — İ Sonsuz. Ecel . Ecir - Ecir - Ecr - Ecenbi — Yat. Ecram — Yıldız - lar. Ecza (Türlü manalarile). E » dat (gramer). Edep . Edebiyat — Güzel sözler, Ezeli — Sonsuz. Bahil — Cimri. Bahis (Bahs) — Söz açmak, Bahusus — Hele, baht Alım yazısı. Bais — Dolayı. Ba - ki (Bakadan) — Artan. Bakire — Kız. baliğ — Erişgen. Batıl — Boş, dipsiz. Becayiş — Yer değiş- tirme, Be&bin — Kötü gören. Be- del — Karşılık. Beden — Gövde. Bedevi — Bedi (Bedaatten) — Güzel. Bedihi — Ap açık. beis. Adap — Uygunluk. Aferin — Varol. Afet — Düzgün yok edici. Aşâh. Ahenk — Uygunluk. Alâ - yiş — Gösteriş. Alet — Avadanlık. Amade — Bekliyen. aman. Amir — Buyurun. Asayiş — Dirlik, dü- i zenlik. Asude — Kaygısız. Ati — İleri, gelecek, Ayin, Ayna — Göz», gü. Azade — Sıyrılmış. İstanbul 4 üncü ilkmektep hacü- larının buldukları karşılıklar Fark — benzememek. Farzet- mek — Öyle saymak. Fasahat — Pürüzsüzlük, Fasile — Soy. Fata- net — Anlamak. Feza — Boşluk. Fazla — Artık, çok. Felâket — Kö tülük, Feragat — Vazgeçme, Fert- | Tek kişi. Fesat — Bozuk, çürük, Fesih — Bozmak. Hapt — Matetmek. Hacim — Büyüklük. Hail — Engel. Haiz — hami — Koruyan. Hapis — Kapa- teliği. Fani — Göçücü, Fatih —| pençe — El ayası. Perhiz — Sa - | mak. Harç — Elden çıkarmak. Ha Güle oynaya merdivenleri in « | Yurt alan, Fazıl — Saygılı. Fazi * | kınma, Pervane — Çark, Perver — | sar — Haslet — Yaradılış. hasım let — Öz temizliği. Feci — İç siz-| Seven. Perişan — Dağınık. Peşi *| — Hazan — Sonbahar, Hasta — latan. Fecir — Tanyeri. Feda — ar eaaamasananmn | Can veriş. Eb” cel — Ölüm. Ecir. , — Ebedi — Mitmez. E- Ecir, — Eer, man — Caymak. Peşin, pişin — Önden. Peyda — Çıkmak. Pey - gamber — Çalap eleisi. Nabiz - Nabz — Damar vuru - Sağlıksız. Hazine — Kasa. Havi — İçine alan. İcabet — Uymak. ihtifal — A - ğırlamak, ihtikâr — İhtimal —Bel Bundan bir kaç gün evvel, istan. | Ecnebi — Yabancı, Ecram — Yrl- | şu, Namzet — Nişanlı. Namus — | ki, olabilir. Ihtisas — Duyuş. İh » la gelmiş bulunacaktır. — m — Posta ve telgraf memurları avün cemiyetinden: Çare — Beceriş, kurtuluş. Çeh- re — Yüz. Çelenk — Sorguç. Çe * men — Yeşillik. Dafia — Savıcı. siz. Dair — İlişken. Daire (her ma bula gelerek 1 mayısta Halkevinde | dızlar. Ecza (Türlü manalarile) — — Yapmacık. - bir konferas vereceğini haber ver- | Parça, iyileştiren. Edat (gramer) İ Meli ge çr diğimiz Fransız edibi M. Löon Pi-| Takıntı. Edep — Saygı. Edebi -| Dağınık söz. Nedamet — Caymak. erre Öuint, pazar günü Yunanistan | yat — Güzel yazılar, Ezeli — Baş dan gelen Stella vapurile İstanbu» ! langıçsız. — Düzen. o Neşir — Nesil — Soy. Neşe — Sevinç. Ne- sir — Neşr — Yaymak. Neşriyat - Yayım, Netice—Son. Nezahet — Temizlik. Nezaket — İncelik. Kabahat :— Suç. Kabiliyet . Ka- Ölü çukuru. Kader — Alm yazısı, Posta telgraf ve telefon memur: | nasile) — İş yeri, yusyuvarlak. | Kader, kadır — Değer. Kadit — ları teavün cemiyeti senelik kon -| Dava .- Debdebe — Süs boğuntur | Kemik ölü yapısı. Kafile — Ker - gresi Beyoğlu Cumhuriyet Halk| su. Dehşet — Şaşalama. Fırkası merkezinde mayısın 5 cis Cadde — Geniş yol. Cahil — van. Kafiye — Söz © uygunluğu. Kaide — Temel, ayak, Kâinat — günü saat 10da aktedileceği ilân | Bilgisiz. Caiz — Olabilir. Cali —| Varlık. Kamus — Dil okunağı. olunur. ——e— Yapmacık, Camit — Donuk. Ca - nip — Yan. Casus — Gözleyici, Kanun — Yasa. İbda — Yeni çıkarma, İbra — Esnaf bankasının vaziyeti Çüzibe —> Alanlıkk. Gazi > A /| Sıyrılma, İomali.— Kiseltina; Top? Esnaf Bankasının vaziyetini tet- | Imı, Cebir — Zor. Cephe — Ön, | lama. İcra — İşlemek, yerine ge * | Nasip — Pay. Nefaset — Güzellik. kik için İktısat vekâletinden istan: | yüz, karşı. Cerrah —Yara öyrten, | tirmek.. İçtihat — Duyuş, görüş. | Nefor — Asker, kişi, Nifak — Boz buldaki şirketler komiserliğine e- Bahil — Elisıkı. Bahis (Bahs) İdare — Çevrilme; ; döndürme, tiva — Toplama. İhtiyaç — Yok « suzluk. İhtiyat — Yedek. İspat — Ortaya koyma. Itham — Suçlula - mak. İttihaz — Edinmek. Kahir — Ezici. Kail — Söylü - yen. Karar — Durmak. Karz — Ödünç. Kast — Düşünce. Kasa « | vet — Sıkıntı, Kubbe — Kudret — Posta ve telgraf memurları te - | Dağdağa — Gürültü. Dâhi — Eş- | bul — Alma inanma, Kabir, kabr- | Güçlülük. Kudsiyet — Kutluluk. Kurban — Adak yanmak. Kur'a Mebhut — Şaşmış. Meblâğ — Para, akça. Meselâ — Netekim. Metbu — Uyulmuş. Metin — Kü- tük. Misal — Örnek. Mübrem — İlle. Mücadele — Dövüşme. Müp - hem — Belirsiz. Müsmir —Yarar- Ir. Mütecasir — Ürkmez. Nağme — Ezgili. Naş — Ölü, gunculuk. Nimet — İyilik, Nisap « mir verildiğini yazmıştık. Şirketl — Söz açmak. Bahusus — Hele. | İdman. - İdrak —Anlayış, ulaş * | Nispet — Yekınlık. Nizam — Se * devam etmektedir. hiç bir şey | komiseri bu husustaki tetkikatına | Baht — Uğur, yol. Bais.— Baki | mak, İhale — Üstün vermek, yük: | ralanmak. Nüsha — Sayı. Nutuk (Bakadan) — Sonsuz. Bakire — letmek. İhdas — Çıkarmak, çıka-! — Konuşma.

Bu sayıdan diğer sayfalar: