2 Temmuz 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

2 Temmuz 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

VAKIT'ın Tefrikası : 46 3 MAYIS GECESİ.. — Safa, biraz buraya bakar Mim 7, Bunu söylemiye hacet (yoktu, Sünkü Safanın gözleri zaten Ay - eden ayrılmıyordu. © — Şöyle biraz yürüyeceğim. Bana iyi bakın. Ondan sonra söy-! in bakayım, fikir (o değiştirecek| Misiniz?. Ayşe odada dolaştı. Safa onu gözlerile takip ediyor- du, — Nasıl?. Ne diyorsun?. Neriman kocasının omuzunu tuttu, — Söyliyeceğin söze dikkat et Safa. Ona karşı söyliyeceğin söz, | bana karşı söyliyeceğin sözün ay- idir. Hatta beterdir. Bugüne ka- | dar yaptıklarını, söylediklerini af- fedebilirim, fakat bundan ötesini affedemem. Ayse haykırdı: — Haydi bakalım, > şahitlerin ağızlarına tıkmıya çalış. Müfit araya girdi. — Eğer beni dinlerse, Safa bir şey söylemez, bugüne kadar kır - dığı potlar kâfidir. i — Bu daha âlâ, Siz üçünüz bir | olmuşsunuz, biçare bir kızı mah- | küm ettirmiye (uğraşıyorsunuz. | Ben bu kadar vicdansız insanla- rm arasında oturamam, gidiyo - Tune, Eşarpmı çıkardı: — Oh!.. Nefes aldım. Bana yardım et Müfit, şu mantomu Sır. giydi. Kolunda uzun şimdi de! tımdan atayım.. Obh!.. rahat et-| tim.. Şimdi hoşunuza gidiyor mu| yum?. Dunu sormıya ne hacel var? — Şimdi ben sana bir şey 80- rayım Müfit, — Sor bakalım. — Kerime hanım öldürüldü değil mi?. — Evet. — Tabancanın markası neydi? — Ne bileyim ben. Eu suale Safa cevap verdi: — Ben tesadüfen öğrendim. — Neymiş? — Vebley. — Teşekkür ederim enişte, Bunların içinde en aklı başında olanı sizsiniz.. İşte Vebley marka- kı bir tabanca, Bunlar iki taneydi. Biri yok. Tabancayı kullandıktan sonra orada unuttum. Şimdi bu eşyaları paket yapıp, en yakın po- lis merkezine gideceğim. — Ayşe, böyle bir şey yapa"! mazsın, yapmıyacaksın. — Nasıl mâni olabilirsiniz? Her halde beni odamda kilitliye- mezsiniz, Kilitlesen bile, mütema- diyen zil çalarım.. Eğer uşaklara, hizmetçilere kulak asmamalarını söylersen, oMüfidin önüne geç - miye çalıştığı rezalet ayuka çık- kar... Bırakınız, beni serbest bı - rakınız, istediğimi yapayım, Üçü de, hayretle ona bakarlar- > ken; o eşyaları paket etmiye baş - © lamıştı. tabancayla Yan odaya girdi, elinde büyük bir kâğıt ve sicimle geldi. — İşte buna sararım. Neriman haykırdı: — Müfit, neden bir şey söyle - miyorsun?. Hâlâ gülümsüyorsun. Yaptığın delilik olduğunu anlat- sana... — İşte güçlük burada. Ben gördüğü rüyadan hoşlanıyor. Ayşe o bazırlandı, şapkasını vardı. — Teşekkür ederim Müfit. Sonra ablasına gitti: — Allaha ısmarladık, gel se - ni öpeyim. — Sen çıldırmışsın. — Nereye gidiyorsun Ayşe?, Nerimanla Müfit, ayni zaman- da yolunu kestiler, — Biraz evvel söyledim ya, en yakın polis merkezine gidiyorum. — Orada sana ne yaparlar bi - liyor musun? — Bilmiyorum, ne yapacakla - rını görürüm elbette, öğrenirim. — Seninle alay edecekler. — Canları istiyorsa alay etsin- ler, (Devamı var) Türkçe Iskenderonda Türkçe vebir cevap İskenderunda çıkan bir Türkçe gazatede okuduğuna göre, Anta- kiye mebusu Muses Efendi Dirka- lostiyan, meclisi niyabinin geçen bir celsesinde sancağa ait salâhi - yet meselesinin müzakeresi esna - sında, Türkçe olarak livanın hu - | kuk ve imtiyazatını müdafaa et - mişti. Bu mebusun Türkçe söyle- mesi önce itirazı mucip olmuş, sonrâ arâpgaya tercüme edilmek suretiyle -muterizler susturulmuş - tu... Gazete diyor ki: “Bizce bu me- selenin sureti katiyede halli ve İskenderon livasi (o meb'ularının meclisi millide Türkçe söz söyle - melerinin resmen ve filen kabul edilmesi lâzımdır. Çünkü Türkçe! İskenderon sancağınm resmi lisan larından birisidir. Bu liva dahi - lindeki resmi muamelât ve müra- caât ve hattâ muhakemat Türkçe olarak dahi cereyan etmektedir. Liva halkının büyük bir kısmının lisanı maderzadı Türkçedir. Bu li- sanla mütekellim insanların vekâ: letini haiz bir mebus — arzu eyler ise — meclisi niyabide Türkçe söz söylemek hakkını örfen, mantıkan ve ahden haiz demektir, Türkçe | konuşanların vekiline Türkçe söy- letmemek, bizzat o vekâleti veren efradı millete mecliste hakkı ke - lâm vermemek demek olmaz mı?,, Arkadaşını yaralıyan talebe Adanada orta mektep talebe - sinden Suphi Efendinin, mektep arkadaşı Mehmet Sabri Efendiyi öldürmeğe teşebbüs ettiğini yaz - mıştık. Bu suçla tevkif olunan Suphi Efendinin muhakemesine Adana ağır ceza mahkemesinde başlanmıştır. Muhakeme gizli ya- pılmaktadır, lg Yeni mektep binaları için Maarif Vekâleti inşaat başkön- trölü Mimar Abdullah Ziya Bey İzmire gitmiştir. Orada yapılacak lâtr caketi | Dilimiz! ,-KapalıHudutlarız (C AŞANLAR > Sergüzeştler geçirmesini,düz ve yek-' | 2inci kısmın listesi 105 numaralı Liset ANKARA, 1 (A4) —T.D. T. Cemiyetinden: Karşılıkları aranacak arapça ve farsça kelimelerin 105 numaralı listesi şudur: 1 — Acilen — Alelacele, taci - len — 2 — Arzutalep 3 — Bethuy — Bedtiynet — 4 — Bednam 5 — Beddua 6 — Hudpesent 9 — Hüsnü tesviye 10 — indinde 11 yi 12 — Lâyetenahi — Namüte - nahi 13 Minvechin — Mincihetin — 14 — Minküllilvücuh 15 — Velevki 16 — Evleviyetle — Evlâbitta- »İrik — Muhtelif mektep mual- limlerinin buldukları karşılıklar 71 inci liste 49 uncu mektep: Mağrur; Kurumla — Mahabet; Korkulu — Maharet; Beceriklilik — Muknle; Baş söz — | Makam; Oturulacak yer — Makbul; İşe yarı. yan — Maksat; İstemek — Maktu; Kesi - miş — Makul; Uygun — Mamur; yapkın — Mina; Anlama — Manzara; Görünüş — Dia mum; Suçsuz, 5 inci mektep: Mağrur; Kurumla, çalımı — Mahnret; Beceriklilik — Mahabet; Korkunçluk — Ma- kale; Yazılı sözler — Makam; Durak — Ma- kar; Oturulan yer — Makbul; İşe yarıyan — Maksat; Dilek — Maktn; Kesilmiş, kötürü— | Makul; Uygun — Mamsir: Yapkın — Mana: İ Böcün nülanılıyı; düş — Blansarn; Görünüş— Müsüm; PAK, supsur. 3 üncü mektep: Mağrar; Burunlu, böbürirnme — Makam; Yer, otağ — Makbul; Beğenilme — Maktu; Kesik, kesilmiş — Manzara; Görünüş — Ma- mem; Suçsuz. 2 inci mektep: Mağrar; Kurumlu, Kendini beğenmiş — Muhabbet; Sevgi — Muharet; Mecerikiilik — Makale; Söyleyim, anlatım — Makam; Buy- ruk yeri, otrak — Makar; Durak — Maksat; İstenek — Maktu; Kesilmiş, Götürü — Ma kul; Usa uyyn — Mamür; Onarlak, yapılı, Ekilmiş — Manzara; Görünüş — Masum; Te mir, Suçsuz. Bakırköy mektebi: Mağrur; Böbürlü — Mahabet; Korkudur - luk — Maharet; Beceriklik — Maksle; sö - sü — Mukam; Oturma yeri — Makar; Durak | yeri — Makbni; Beğenmiş — Mnlesmt; İs - tek, düşlinee — Maktu; Kesik, pazarlıksız — Makul; Usa Uygun — Maniür; Yeni, timarlı— Müna; Köz bildiriği — Manzara; Göz yayılı m — Masım; Süçete. i Bakırköy 3 üncü mektep: İ Mağrur; Fodul — Mehabet; Korkunglak — Mehnret; Becerikiğik, © ustalık — Makale; Yazıltı — Makam: Durak — Makar; Bulu - nulan yer — Makbul; Beğenilmiş — Maksat; İ İstek — Makta; Kesilmiş — Makul; Oldukça | doğru — Mamur; Düzgün — Mânn: İç, düş— Manzara; Görünüş —. Masum; Suçsuz, kü. cik çocuk » : 33 üncü mektep: Mağrar; Kurumla — Mahabet; Saygılı kor. ka — Maharet; Beceriklilik, ustalık — Ma - kale; Yazı — Makam; Yer — Yakar; Durü- lan yer — Makbul; Sevilen, isten, almrsiy — Makant; İstek, erek, Dilek — Maktu; Kesil- malg — Makul; İyi düşünülmüş, usa uygun Mamar; İyi yapdımış, ektimiş — Mina; Sö - zün içi — Manrara; Görünü — Masur; Suç suz. 4 üncü mektep: 5— VAKIT 2 Temmuz 19330 İl nasak bir hayat Balıkçılar şibihceziresi şimal -| den cenuba doğru katedilir. Yol| azami on beş kilometredir. Aksa - yı şimalin bu toprak arazisi çamur | ve sivrisinekleşmiş sünger tarla -| larını andırır, Çamura bata bata ve nefes nefese arkadaşımı taki -| be çalışıyordum. Dün seri adım - larla yürüyor, bir taraftan da ge - vezelik ediyordu. Ekseriyetle mah viyetkâr duran bu adamın bugün- kü gevezeliği şayanı hayretti. Dün kendinden bahsediyordu. Kendini fazla methetmiyordu. Sözlerinde rikkat ve samimiyet tayrı da yok- tu. En cesurlar, tehlikeye karşı gitmeden evvel, son bir eser olarak başkalarının dimağında yer etmek isterler. Dünün benim gibi meçhul bir adama kendisini izah etme - sinden daha tabi ne olabilir. Di- yor ki: — Kimbilir, bu macerayı yaz: dığınız zaman sizin Fransız oku - yucularınız benim (hakkımda ne düşünecekler, tahminime göre o - muz silkecekler ve “serserinin bi- | riymiş!,, deyip geçecekler | belki de genç kadınlar dudak bükerek: “Ama da casus ha,, diye nefretle mırıldanacaklar. Öyle olsun.. İdelaist sergüzeşt- çiler ve cesur casuslar olmaz mı? Bakınız size arkadaşlarımdan bir eden zabit günün birinde... — 19— m sürmeye tercih İ rüyordu. O hattı istanyon, istas, | yon, mertebe mertebe Kalkütayı| kadar takip edecekti. Kırk seni | sonra binbaşı rütbesiyle ve tama | men sivrilmiş bir halde gayesine yaracaktı. Genç zabit, bu yekna' sak hayata tabi olmaktan ise ser güzeşte atılmağı tercih eti. Mız * raklı alaydan ayrılarak siyasi biz" mete girdi. Az sonra kendisine hususi bir vazife verildi. Meselâ arabistanda mı?, Tebessüm etti: . — Adam sende, arabistandaki “| vazife şöyle bir tepdilhava işi idi. Afganistanda adam akıllı boğaz * | laştr. Srinagerdeki Sovyet zabitei hafiye memurlarını tantmıyı o gizli mücadelelerin ne kadar im safsızcasına cereyan ettiğini anlya. a mazlar. Kabil olsa çayınıza şeker | yerine veba mikrobu koyuyorlar » “| dı.. Ni — Avcılar şibih ceziresini tama- | miyle hatırdan çıkarmışa benziyor © sunuz Dün.. n — Bilâkis ondan bahsetmek ö- “| zereyim. Benim maksadım genç | zabitin psikolojisini tarif etmekti. | Kendisi hunhar değildi ve saf vic- İl danlıydı. Fakat esrarengiz şeyler onu cezp ediyordu. Fakat fa- aliyetlerde bulunmak istiyordu. | İptidasında yaptığı hareketlerde genç zabitin macerasını — anlata - | Vicdanı azap duyarken içindeki bu | yım. Bir taraftan dizlerim bitap -| azap hislerini yedi yaş dişini dö - lrktan bükülürken, diğer taraftan | ken çocuklar gibi birer birer kayi sivrisinekler kulaklarımda mızıka | betti. Yeni azı dişleri çıktı. Isırs çalar, kuşlar garip garip ulur-| maktan zevk almağa başladı. A ken inzivalar zevkinin ifade olun- duğu hali ışık içinde neler anlat- mıyordu. Acaba şu kutup topra - ğmda gelip son devresini geçiren heba olmuş bir hayat mıydı?. Yok- sa muzlim fırtınadan yükselen fec ri şimali gibi mücadeleli bir haya- tın feyzli inkişafma mı şahit olu- yordum. Dün durmadan söyliyordu. A- rasıra susuyorsa ayağının bir ba - tağa saplandığındandı diyordu. — Bu genç zabit Hint ordusu- ina mensuptu. Est Endye kollej ve i harp akademisinden yeni çıkmış- | tı. Bir mızraklı alayında kendisi - ne hizmet verildi. Artık hayatının muttarit, muntazam ve yeknasak bir surette geçmesi mukadderdi. İlk zamanı Rajipatanda geçti. Burası Hinç Jonklunun yakıcı muhiti içine dağılmış on on iki kadar büngalovdan mürekkep bir yerdi. “Sivri sinek,, dansı i o Yakından bir üfuktan diğer üf- ka kadar uzanan bir şimendifer| hattı vardı. Genç zabit bu sonsuz! tren hattından havfe düştü, İstik- balini bununla çivilenmiş gibi gö- savvur; Düşünerek bulmak — Tasdik; Ger - şeklemek — Tasalf; Yeniden düzeltmek — Tasvir; Çizilmiş, doldurulmuş suret — Tat - bik; Uydurmak — Tâtmin; Kandırmak — Tenarrmun; Ödemek — Taziye; Avutmak, 72 inci liste 9 uncu mektep: | Tadi; Doğrultma — Tasarruf; mekteplerin plânları tetkik ede- kani değilim. cek Manisa, Akhisar ve Salihliye — Bu da ne biçim söz1. giderek oralarda #yapılacak yatı — Basbayağı söz. Görmüyor | mektepleriyle Akhisar orta mekte- vusunuz, hâlâ rüya görüyor ve! bi plânlarmı bazırlıyacaktır. | Yapmak istediği şeyin delilik ol - Mağrur; Aldanmış — Mehabet; Zeman bal. | Tesmli; Gidiş — Taarruz; Atılmak, Sal mak — Meharet; Çak bügi — Makale; Söz— | dirmak — Tacir; Usandırmak, bıletırmak — Makuat; Yapılması istenilen — Maktu; Ke - | Tâdü; Değiştirmek — Tasarruf; Kullanma, silmiş — Manzara; Göze güünmüş — Ma - | edinme — Tasdik: İnandırma, Doğrulama -. müm; Suçsuz, | Tal; Sıkmtı — Tia; Doğrultmak — Ta- | ma — Tasvir; Canlandıran — Tatbik: Yer - | caba insanlıktan sukut mu etmiş - 117. Yoksa yükselmiş miydi? Bir çok kimseler onun pek zelil bir mesleğe girdiği için insanlıkla a » lâkası kalmamış olduğunu söyliye bilirler, Fakat onlara karşı halarla gülerim. Hey geveze p pağan bozmaları hey... Böyle teş nilerin neye mal olduğunu bilse ler.. Ya gayesi?.. Elini şarka doğru uzattı: di — Buradan elli kilometre » safede zindanlara giden bir vardır. o zindanlarda yatanlar dan sağ kalanlar kedi canlı şeyler olacak.. On beş senedenberi © da inleyen lordlar, papaslar, 2 bitler var.. Onları öldürmemi; bu azap uçurumlarına daldırn lar. Gardiyanların kırbacı altın « da bataklığın zarif fundal temizliyorlar. Bu sırada u muhtelif memleketlerde yaşı papağan bozması burjuvalar' | içer, eğlenir yatarlar. Burada zap çekenler için bir himmet termszler, Yalnız geveze g dünya yüzünde azap çekenler duğunu söylemekle iktifa ed Ben onlardan olamam. (Devamı var)" leştirme — Tatmin; Kandırma, Doğurma — Tazammn; Gizli — Taziye; Başın sağ ol sün, 48 icini mektep: Tenmül; Alişlmlık — Taotruz; Sabağıni takılma — Tüciz; Güçsüz bırakma, Sıkmak Biri rm artizrraa — Tanavvur; Düşünüş — Gerçrklendirme — Tasmim; Önceden Büiş — Tasnif; Seralama, Ayirma — Benzerini yaprak — Tatbik: Uydurma, Map şilaştırıma — Tatgalı; İnandırmak, isid a Tasmlm; Kafadan geğirme — Tumlf; Ayır -| Mak — Taranımun; Kapılmak — vutucu söyleyiş.

Bu sayıdan diğer sayfalar: