7 Eylül 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

7 Eylül 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Gönül tuzağı yyl yy yy Selmi İZZET > Gün çiçek meselesini, çiçeksi kadının tarifini anlattı. i — Günay hanım, eğer size çi- çek gönderseydim; hüviyetimi saklar mıydım?.. Babanız yaşın - da bir adamım, evliyim, sizin cid- di ve namuslu bir kız olduğunuzu bilirim. O gün Cafer Ali beyin apartı- Mmanına gidecekti, Geç kaldığı için Oştu, Nefes nefese geldi. Kapıyı Yak açtı, Günay dikkatli dikkatli uşağa baktı, Bıyıkları vardı. Üstü başı temizdi. Elleri nasırlıydı. Uşak, genç kızın kendine dik- katli dikkatli bakmasından sıkıl - Ni önüne iğmişti. — Sıkılmayınız Günay hanım.. Bana bir şey batırlattınız. Bugüne kadar size hiçbir hediye verme- dim... Bugün bir demet gül yol- larsam, mana vermezsiniz ya?.. Artık gülüyordu. — Sizden bir an şüphelendi- ğim için tekrar affımı dilerim be- yefendi. -s Peki, size böyle gizliden gizliye kim çiçek yollıyabilir?. — Evvelâ Adada tanıdığım bir genç gönderiyor zannettim.. Ora - İ dada göndermişti. Fakat o da ken disinin göndermediğini söyledi, — Bu genç kimdir?. — Orhan Kaya Bey.. — Ya!.. Size kur mu yapıyor- — Beyefendi sabırsızlıkla sizi, bekliyor, dedi, Günay: — İşte geldim Mehmet, dedi. Fakat bir türlü gözlerini Meh- Metten ayıramıyordu. . Nihayet yürüdü, yazı odasına | girdi. — Neye geç kaldınız Günay nim,. Hastalandınız zannettim. | — Affedersiniz, acele bir işim sıktı, ! Günay sinirliydi. Avukat, dak: | tlosunu daima sakin görmiye a - stiğ için şaştı. ğ — Valdeniz veya pederiniz mi hastalandı yoksa?. — Hayır efendim. Sesi titriyordu. Cafer Ali Bey genç kıza yak! 4y7, lâştı; Kocaman ellerini kızın ©- — Hayır. Muzlarına dayadı. — Şu halde?, — Bugün canınız sıkılıyor Gü: | (Devamı var) nay hanım. Size bir yardımım do- s0 kunabilir mi2, Bemsihirem e Ankaraya 7000 izci damım. Benden mer kürlü sayapalmla Deni > istiyebilirsinis P#meyiniz. gidecek “Günay biraz geriledi., Cümhuriyet bayramında İs - | tanbul izcilerinden Ankaraya bin »kisiliksbir.kafilesgidecektir. İzci » Patronunun kendisine gösterdi “Bi alikanm sebebini şimdi aklı , i mi Soğukkanlılıkla dedi ki: — Bundan sonra bana çiçek göndermeyiniz. Yoksa yanızda salışmama imkân kalmıyacak. Cafer Ali bey bu söz üzerine öyle şaşaladı ki, Günay bir pol kırdığına zahip oldu ve derhal izah etti: — Mehmet bana çiçek gönde- "iİyor.. Her halde göndermesini siz *rediyorsunuzdur. Avukat başını salladı: — Anlamıyorum. İkimizden bi » miz aldanıyoruz. Her halde yan- İşlik bende değil, Size neden çi- cek beyannameler tek göndereyim istiyorsunuz? Ne-! O Ankara 6 — 31 Mayıs 933 tari- | n Mehmedi itham ediyorsunuz? | hinde neşrolunan son muaddel ta- unlar ne demek?. ' rife kanunu ithalât umumi tarife - Günay sustu. Söyliyecek 3ÖZ| lerinde bazı değişiklikler yapmış - bulamadı. Yanıldığını anladı. 4, Bu sebeple alâkadarların şimdi- Simdi Cafer Ali Bey ona yol ve- ye kadar gümrüklere verdikleri be- kti, İşsiz, parasız kalacaktı. İ yannamelerin şekilleri değişmiştir. Cafer Ali bey hâlâ başını sallı- ' O Yeni değişikliğe göre beyanna - Yarak ona bakıyordu. Günay: melerde gerek eşyanın beyanı ve — Affedersiniz. dedi, yanık | gerek tahakkuk kısımları eski ve dönümünde Ankarada yapılacak büyük geçit resmine iştirak ede - ceklerdir. Fransanın Edirne konsolosluğu Fransa hükümeti (oEdirnedeki konsoloshanesini kaldırmağa ka- rar vermiştir. Konsoloshanede mevcut evrak ve eşyayı nakil için İstanbuldan | gelecek memur beklermektedir. —aam ,Gümrük resmi ve verile- Vakıt'ın edebi tefrikası: 32 kei emel | Günay kıp kırmızı olmuş, başını | ©) lerimiz “cümhuriyetin'onuncu'yıl 4 |, Patavatsız biradam' iOna buna se yakayı ele verdi Evvelki akşam saat 19 da, karpuz deniz kıyısında bağlı durmakta o- ilan Hüda emanet motörü kaptanı İ Recep Efendi ile ayni motörün makinecisi Salih Efendi bir teca - vüze maruz kalmışlardır. Ortada ! başlamışlar, Bir şeyden haberi ol- gökten iner gibi başlarında patlı - yan bu hücum karşısında ne yapa- caklarını şaşırarak apışıp kalmış - lar. Öbür taraftan, karşısımdakile- rin suratına, ense köküne neresine rastlarsa tokatları, yumrukları aş- kettikçe vuracakları gelen ve göz- leri dönen iki Siirtli kardeş yoruls mak bilmez bir faaliyetle fasla de- vam ettiklerinden motörcü ile Sa- lih kendilerine gelebilmişler: — Yahu! Ne yapıyorsunuz? — Biz size ne yaptık? Demişler. Suallerine mukabil gene ense köklerinde birer sillenin sakladığını gördüklerinden zaval- lı adamlar etraftan muavenet is - temek mecburiyetinde kalmışlar, ve: — Yetişin! Adam dövüyorlar.. Diye feryada başlamışlar. Bu - nun üzerine etraftan yetişen polis- ler motörcüyü ve Salihi, dayaktan pelte haline gelmekten kurtarmış" lar ve bilâsebep hücum ederek her kese dayak atan Siirtli ile karde - şini yakalıyarak haklarında taki - | bata başlamışlardır. | “İki sarhoş kavgacı “Küsimipaşüda Bahriye caddesin-. de 76 numaralı dükkânda kâhveci- lik eden İzzet ile hamal Zeki “dün akşam burunlarının ucunu görmi - yecek kadar sarhoş oldukları hal - de birbirlerine göya şaka yaparak sövüşmiye başlamışlar, Zaten sar - hoş olan bu iki kafadara; sövüşme ler fena halde tesir ederek ikisini de zivanadan çıkardığından sövüş me boğuşmaya dönmüştür, Bu boğuşmada sarhoşlardan Ze ki, İzzeti adam akıllı dövmüş, kah veci İzzet te dayak yediğini gö - rünce, yerden bir taş kaparak ko - lunun bütün kuvvetile hamalın başına indirmiş ve başından yara- lamıştır. Büyük bir gürültüye se - bebiyet vererek etraflarına halkı toplıyan bu iki sarhoş kavgacı ya- kalanmıştır. — Askerlik 1, Fırka Askerlik Dairesi Reisli- | ğinden: Büyük harpte ve İstiklâl harbin- de kurulmuş ihtiyat zabit namzet- İeri talimgâhlarına veya levazım yüklü olarak tütün gümrüğünde | | i Niğde sahralarında olduklarını bi- Hayır, Zehraya Şeyhin bir hain ! Bütün mevcuriyetiyle Şeyhe bağlı | ölecekti. Yavaş yavaş sabah ağarıyordu. Donuk bir sis karanlıkları uzakla- ra sürüklüyordu. Zehra, yavaş yavaş kendine gek di. Hava, oldukça soğuktu. Fakat her ikisi adeta birbirlerine sarılmış vaziyette idiler ve üşüyorlardı. Zehra gözlerini açtığı vakit Sel- man dizleri üstüne yatmış olduğu- | nu gördü. Birden ayağa kalkmak | istedi. Fakat yorgun vücudü kalk mak için yaptığı hamleyi yarıda bi raktı. Tekrar Selmanm dizleri üs | tüne düştü.. İ — Ne oldun Zehra.. Yorgun -| sun.. — Beni kaldır.. Selman, Zehrayi kaldırdı. — Gün ağarıyor Zehra.. Bir az sonra gideriz.. — Nereye gideceğiz?. Nerede! yiz? Evet, nereye gideceklerdi. Sel - man, Konya ile Kayseri arasında, ! liyordu. Fakat, nereye gidecekle- rini bilmiyordu. Çünkü Abaza as kerleri Erzuruma doğru kaçmışlar» dı. , Tayyar paşa ile Murtaza paşa Mehmet paşa ordusuna iltica et - mişler, Abaza paşa ancak canını kurtarabilmişti. Tabii Şeyh te, A. baza başa ile kaçmıştı. Halbuki Zehra, babasından bir an ayrılmak istemiyordu. Ondan ayırmak im- kânsızdı. Selman çok müşkül bir vaziyette idi. Hem Zehrayı bırak- mak istemiyordu. Hemde onu Mehmet paşa ordusuna götüremi- yeceğini düşünüyordu. Zehra tekrar mırıldandı: — Neredeyiz Selman?. — Korkma Zehra.. Görüyorsun ki kurtulduk. Bak, burada ikimiz- den başka kimse yok.. Artık harp olmıyacak. Harp kelimesi, Zehranın tüyle- | rini ürpertti. Bir an gözlerinde bir | gün evvelki manzara (canlandı. Abaza ordusu binlerce asker ta - rafından sarılmıştı. . Müthiş bir harp olmuş, yüzlerce insan kanı akmıstı, Babasını Abaza çağırt - mıştı. Şeyh çadırından çkarken: — Zehra, demişti. Bir yere cık ; dim, Bundan sonra isterseniz gel- yeni kanunlara göre yazılacaktır. > Kendilerile ticaret muahedesi Cevap çıkmadı. Avukat endişe bulunan memleketlerden gelen eş- bakıyordu. Bunun üzerine ar- | yaya ait beyannamelerde her iki şe tını döndü. Gitmiye hazırlan - | kildeki tahakkuk ve beyan göste - rilmekle beraber muahede müdde- tinin hitamına kadar eski tarife ü- zerinden resim alınacaktır. > Emniyet sandığı memuru! Emniyet Sandığında memur ©- larak bulunduğu sırada zimmeti- ne 3800 lira geçirdiği iddiasiyle mahkemeye verilen Ahmet Hamdi Efendinin muhakemesine dün İs- ile ka dı, — Günay hanım! — Efendim. Başını çevirdi. — Ne yapıyorsunuz?. a Avukatın gözlerinin içine bak- Dk Gidiyorum. Fena bir sey hap. Bana yol vermenize ma - | bırakmamak için gidiyorum.. >— Oturunuz. tanbul ikinci ceza mahkemesinde Günay çiçek meselesini, çiçekçi bakılataktı. Fakat, mahkeme, su- devam etti: i çun mahiyeti itibariyle davayı sa- i lâhiyeti haricinde görmüş, ağır ce- zaya verilmek üzere, dosyayı müd | deiumumiliğe göndermiştir. — Fena bir şey yapmadınız, : Ne yanıldınız. Bana olanı ar it anızı rica ederim . mektebine girmiş ve talim devre- sini bitirerek neşet etmiş ihtiyat zabit, hesap memur ve kâtip nam- zedi olmuş olanlardan muhtelif se beplerle terfi edemiyerek namzet- lik hakları baki kalmak suretiyle terhis edilenlerden şimdiye kadar staja gitmiyenler İstiklâl harbin- den sonra kısa hizmetli (maksure) | ma... Sarıldık galiba.. Kaçacağız. Şeyh gittikten birkaç dakika sonra etraftan bağrışmalar duyul. muş, bu esnada çadıra giren biri Zehtayı kucaklıyarak kaçırmıştı. Bu Selmandı: — Zehra, demişti. Burası cok tehlikeli, kaçalım, Zehra bağırmış, yalvarmış, fa- olarak askere alınanlardan Harbi- kat Selman dinlememiş, onu ka - ye mektebinde dokuz aylık tahsil: | Girmıştı. den sonra mektebi muvaffakiyetle bitirip rütbe almadan (zabit vekili | Beni babamdan niçin — Beni niçin kaçırdın Selman. ayırdın?.. olmıyarak) terhis edilenlerle 341 | Selman verecek cevap bulamıyor. senesi haziranında altı ay Harbiye mektebinde, üç ay Atış ve tatbikat | AŞK DELİSİ HÜKÜMDAR ” Yazan : Niyazi Ahmet — Hayır Zehra., Yeniçeriler hiç bir sebep yokken Siirtli Abdül: bir cani olduğunu söylemek çok | seni görseler bırakmazlardı. Beyi kerim ile kardeşi Ferahattin mo * | tehlikeli idi. Selman pek iyi bili- | Zehraya ikinci bir darbeydi, De- g törcü ile makinecinin üzerine sal - ; yordu, ki Zehraya bunları söyler. | mek, Abaza ordusunu yeniçeriler 54 dırarak sille yumruk girişmiye | se onu tamamiyle * kaybedecekti.. | basmışlar, hepsini kesmişlerdi. — Selman... Selman.. Yemin mıyan Recep Efendi ve Salih olan Zehra, bunları duyarsa düşüp | et Selman, babam sağ mı?.. — Sağ Zehra, Abaza paşa ile Erzuruma doğru kaçtılar. Ni Zehra, hıçkırarak Oağlamıya başladı. al Artık ebediyyen (o babasından uzak kaldığını zannediyordu. Selman, onu fazla üzmemek için: ğ — Haydi, Zehra, dedi. Kalk orduya gidelim. Birkaç gün dinle. nirsin. Sonra seni babana götürü a rüm, — Kim, sen mi?.. 1 — Evet ben.. Senin için ölmek bana acı vermez Zehra.. — Öyle söyleme Selman.. Ben sana ne yaptım.. Niçin benim yü zümden öleceksin.. Selman gülümsedi. Zehra. ona | çok şeyler yapmıştı. Zehra onun hayatını kurtarmıştı. Zehra bir hayat bahşetmişti, En müna - sip hayatın manasını anlatmıştı. Selman, Zehrayı çılgınca bir aşk- la sevdiğini hissediyordu. Fakat Zehranın Kara oğlana vurgun ol» duğunu da biliyordu. Kara oğlan yüzünden babasına karşı gelme - miş miydi?. Pi. Salman bunları, düşünürken, Zehranın kendisine yar olamıya « cağını, bütün emeklerinin boşa gi- deceğini hissediyordu. Fakat onu ğ kolay kolay unutamı, ıcaktı, Zer- * ra için her tehlikeyi göze almıştı. Zehra da müthiş bir buhran için- deydi, Bir Kara oğlanı düşünü « yordu, Ona karşı beslediği aşkı u- nutamıyacağını hissediyordu. Fa » kat Kara oğlan ölmüştü, Onu bir daha göremiyecekti. Selman ise | sağdı. Selman da Kâra oğlan ka: | dar cesurdu. Üstelik Selman, Zeh- ra için daha çok fedakârlık yap - Yy mış, kaç defa hayatını tehlikeye atmıştı. 4 Zehra, iyi kalpli Selmana kar. $ı duyduğu hissi inkâr edemiyer - du. Fakat bunu düşünürken Kara | oğlana karşı vicdani bir mes'uliyet hisederek vicdani bir azap duyu » yordu. —ıu— bü Mehmet paşa ordusu oAbaza ; paşanın on bin kadar askerini ma- Ne hıv ve perişan ettikten sonra Erzu- ruma iki merhaleye kadar takip etmişti. Abaza paşa, kalesine ka- panıp, kapıları kapadıktan sonra | Mehmet paşa, hücumun netice | vermiyeceğini anlamıştı. Ordu bir haftadır buradaydı. A Soğuk bir kış gecesi.. Hafif e sintili bir kar yağıyordu. Bir karar | tı, çadırların arasmda hızlı adım « larla geçerek bir tanesinin önünde durdu. Kapida bekliyen nöbetçi: — Kimsin?.. diye gölgeye doğru yürüdü; — Yabancı değil mi?, — Sen misin Selman?, du. Müthiş bir ıstırap içindeydi. — Benim Rahim.. ğ — Niçin böyle ( söylüyorsun Selman, çadıra doğru yaklaşı tı. Rahim; mektebinde tahsil ve tatbikat gö-! Zehra.. Seni gene babanın yanı - rüp muvaffakiyetle çıkanlardan şimdiye kadar staja gitmiyenlerin | derhal bulundukları mıntaka asker | lik şubelerine müracaat etmeleri. ! çardım. eriği na götüreceğim.. Seni kaçırmasay- dem daha fena olurdu. — Ne olurdu?.. Babamla ka - — Uyursiyor, diye Selmanm > kulağına fısıldadı. Bütün gece ağ- ladı. ğ 0 Devamı vör) yi

Bu sayıdan diğer sayfalar: