19 Eylül 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8

19 Eylül 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

“7£ &— VAKIT 19 Eylül 19 e O GELE Cenaze merasim lâzım gelen ıstıra 33 LÜLERİN BAŞIN NLER inde hissedilmesi bı duyurmak için hazır bulunanların her birine beşer yüz s Eski mezarlık — Yeni mezarlık (Dresden Krematoryom) | Bali adası ahalisi de ölülerini yakarlar. Hattâ gurbette ölen kim selerin palmiyelerden timsalini ya- parak onu yakarlar, Bir prens öl. düğü zaman esirleri ile zevceleri beraber yanmak için birbirleriyle rekabet ederler. Prens ile beraber yanan kimsenin kudsiyet ihraz et- tiğine itikat ederler. Prensle be- raber kimin yanması muvafık oldu gunu reis tayin eder, Reis tarafın dan yanmıya lâyık görülen kimse mukaddesler sırasına geçtiği için yalın ayak yere bastırılmaz ve kendisine fevkalâde hürmet edilir. Yakılma günü gelince odun yığını etrafımda bir kere tavaf eder, göğ- sünü açar, kalbine bir karğı saplı-| yarak öldürürler yakarlar. Hinduların ileri gelenlerinin ce- setleri de yakılır. Külleri su ile karıştırılarak çamur haline getiri- lir ve gömülür. . Bazı defa da öl nün &ülleri bir akar suya serpilir. Ganj: nehri Hindularca mukaddes addedildiğinden bazı kimselerin külleri paket halinde posta ile Benares şehrine gönderilir, orada bu külleri -Ganj nehrine atmıya memur olan bir adam vardır, pa- ket, oadama teslim olunur. “ Zen- ginlerin ve rahiplerin ölüleri ga -| yet tantanalı merasim ile yakılır.. Ölülere yalnız parias denilen aşa- ğı sınıftan olan kimseler el süre - bilir. Pariaslar olüyü yıkarlar, ye ni elbiselerini giydirirler ve odun yığınmı hazırlarlar, Ölü yandık- tan sonra ateşi soda ile söndürür. ler. Medeni milletlerin cenaze me - rasiminde iptidai kavimlerin âdet. lerini gösteren izler hâlâ mevcut. tur. Yalnız ölülerinin etlerini ke. miklerinden ayırarak kurtlara ve atmacalara yediden Tibitlerin &. deti ile hâli Bombayda “Süküt kuleleri,, denilen yerlerde ölüleri | ıskaralar üzerine yatırarak atma. calara yedirmek tarzı medeni in-| sanlarca hiç bir vakitte tatbik e- dilmesi tecviz edilmemiş usuller - dendir. Avusturalyadaki bazı kabileler, maddi ve manevi kabiliyetlerine tevarüs etmek için ölülerini yerler. Bu da büsbütün müstesma bir âdet tir. Görülüyor ki, muhtelif itikatlar- dan doğan cenaze âdetleri insan cemaatleri arasında akla, hayale gelmiyecek tecelliler ızhar etmek- tedir. ve ondan sonra | opa vururlar Yazan: Muallim Necip Meselâ Tinguianların gülünç ol i duğu kadar feci bir âdeti vardir: Cenaze merasimine iştirak eden (kimselere hissedilmesi lâzım gelen acıyı duyurmak için beşer yüz 80- pa vururlar. ... “Insanların ölülere karşı aldık - buraya kadar pek muhtasar bir surette anlattım. Tabiatin zaten yok edeceği ce- ları vaziyeti reh yollarla tahallüle bırakmak doğru olmasa gerektir. Hele bizde pek acıklı olan ce - maze usulü, her halde ıslaha muh- taçtır. Evin içinde bir cenaze oldu mu kocaman bir kazan, korkunç bir teneşir, tüyleri ürperten adem san dalı evin alt katma getirilir. Ölü, fin olunur. Çoluk çocuk, korku ve matem içinde bu manzara karşısın | da kalır, Cenazeyi uzun müddet evde İ bırakmanın vereceği &ıztıraptan İ kurtulmak için, mümkün olduğu i kadar çapuk gömmeye çalışılır.. Çok defa ölü mezarda dirilir, ta- savvurun fevkinde ıztıraplarla tek rar ölüm acısını, hem de bağıra bağıra duyar. Medeni insanların bu facialara nasıl tahammül ettikleri hakikaten la ölen insanların mikroplarını bütün evin içine yaydıktan sonra onları mahvetmiyerek kalan in - sanlara musallat etmek; ölüleri korkunç bir surette toprağa göme- rek aylarca tefessuha razi olmak, doğru olmasa gerektir. Bu facialar üzerinde uzun uza- dıya tevakkuf etmek istemem. Bu- iptidai olduğunu tasdikte hiç kim- senin tereddüt etmiyeceğine emi- nim. Ölüleri tabiatin tedrici tahlilin- den kurtarmak ve gömmenin kor. kunçluğunu ortadan kaldırmak i- çin en salim usul bu işleri bir an- da görmek, en temiz ve en medeni ve en sıhhi bir surette bu mesele. yi halletmek elbette daha müna- siptir. Hangi dinde olursa olsun bi» a- sedi, bir takım müziç ve müstek-| türlü türlü merasimle teçhiz ve tek | şaşılacak şeydir. Sari hastalıklar- | nun ne kadar ıztıraplı ve ne kadar | Atomların kudreti! Atomların parçalanma- | sından umulan netice | boşa gitti İlim; durmadan değişen, dur - madan ilerliyen bir müessesedir. | Onun için her ilim nesli, daha İ evvelki neslinden bam başka düşü | nür. Her ilim nesli, daha evelki nesillerin telâkkisine zıt görünen telâkkilerle ortaya atılır. Meselâ, yirmi beş yıl evvel ilim İ dünyasr, atomun tahrip edilemiye- ceğine kani idi. Bugün atom par- çalandı. Atomun parçalanmasından ne- ler beklenmiyordu?!. Atomun par çalanması sayesinde bütün dünya | yı alt üst etmeğe kâfi kuvvetler elde edilecek, bir lâhzada yer yü- zü allak bullak olacaktı. İlim adamlarından birine göre, atomun parçalandığı gün bütün ! dünya, eşi görülmemiş infilâklarla karşılaşarak gaz haline gelecek. Halbuki geçen sene atom par - çalandığı zaman dünya alt üst ol. madıktan başka atomu parçala - mak için kullanılan cihaz bile ye- İrinden oynamadı. Ve nihayet a- tomu parçalamakla elde edilecek kudretin pek zaif olduğu anlaşıl « İdi. Bu yüzden, ilim namına ortalı: ğa dehşet salmak istiyenlerin bü- tün ümitleri boşa gitt, Bununla beraber hâlâ atomdan bir çok büyük işler bekleniyor. Bazı mütefekkirlere göre atom | sayesinde süfli madenleri | çevirmek mümkün olacaktır. altına | Fa kat bugünün ilim adamları bu fi-| kir üzerinde birleşemiyorlar, Ve büyük bir âlim şu sözleri söylüy, — Bir atomun Tişledir na anlamak için onu parçalamak, bir | kelebeğin nasıl uçtuğunu anlamak için kanatlarını yolmağa benzer, Askerlik Muallim olmıyan ve sıhhiye $1- nıflarıma ayrılmamış olan 327 ve 326 doğumlu ve bunlarla muame- leye tâbi kisa hizmetliler 1 teşrini- evel 933 ten itibaren askeri ehliyet namelerine göre ikişer ay fasıla ile hazırlık kıtalarına ve ihtiyat zabit mektebine sevk edileceklerdir. D. fıkrasina tâbi olup ta şimdi. ye kadar sevk edilmemiş olanlar I ikinciteşrin 933 te sevk olunacak lardır. 1 ikinci teşrin 933 te sevke tâbi olan kisa hizmetlilerin içtima günleri 25 birinci teşrin 933 tür, yonda milyon dirilmek ihtimali kalmadıktan sonra ve hattâ cese- din tefessuha başladığını mütca « kip bütün dini ve medeni merasim yapılır. Ondan sonra, tabiatin'a- sırlar geçtikten sonra yapacağı ne- İ tice bir iki saatte elde edilir. Fa- ni varlıktan kalan bir avuçkül, is. ter mezar içinde, ister bir çekme- cede muhafaza edilir, Belki bügün bazı taassup duyguları, bu müstahsen tarzı hoş görmez. Fakat er geç medeniyet, insanları bu yolda harekete götüre cektir. Dünyanın en medeni ve en mü- terakki insanları mütezayit bir nis bette bü usulü kabul etmektedir, | Bence en evvel yapılması lâzım gelen bir iş varsa o da ölülerimizi! | tabiatin iğrenç tahribatından kur- dam öldü mü, derhal evinden kal. | tarmak memleketin her tarafında dırılır. Bütün fenni şartlarla te - | çirkin manzaraları ile tüyleri ür - mizlenmiş bir müesseseye götürü. | perten mezarlıkları kaldırmak ve lür, orada dirilmek imkânı mevcut | geride kalanları da Tüzumundan Viyana mu 250inci y Viyana muhasarasının iki yüz ellinci yıl dönümü ile alâkadar ol. muhit kalmadı. Taymis gazetesi bu münasebetle dikkate değer bir makale yazdı. Bu maka- leyi naklediyoruz: 250 yıl evvel 12 eylül günü Vi- yanada mahsur olan küçük ve bit. kin kuvvet, Kara Mustafanın son ve kati hücumunu bekliyordu. Ta- tar atlıları Bavyera köylerini ya - kıyor ve İstirya kırlarını tedhiş e- diyorlardı. Viyananın sukutu Mi- açacaktı, Aynı günün akşamı Lehistan kra' lı Dük Sobyesti ordusunu Kahlen berg dağlarından indirerek ye: nilmez Leh atlıları ile Türk asker- lerini mevkilerinden sürdü ve bü. yük karargâhlarını zaptetti. Dördüncü Mehmedin © ordüları kaçıyor ve islâmiyetin, hristiyan « lık âlemini Babralinin bir: ülkesi yapmağa matuf teşebbüsü akame- te uğrıyordu. mıyan lân ve Roma yollarını Bu hareket, Lehistanın parça - lanmaktan evvel yaptığı son bü- yük hareketti ve bu hareket, 1920 de Pilsudskinin Avrupayı bolşevik istilâsından kurtarması derecesin - de kati idi. Dördüncü Sultan Mehmet, ya - pacağı muharebeyi saklamıyordu. Garbi Asya, şimali Afrika ve şar- ki Avrupanın hükümdarı olan pa- dişah, kendi ülkelerinin kuvvetli ittihadından fazla h sındaki ihtilâftan ii istedi. 1683 te padişahın asker - leri Edirneden Tunaya doğru ha- yeket , ettiği zaman, Berbonlarla Habsburglar arasındakı, mücadele durmadan devam ediyordu. 14 ün- cü Lui, Türkleri Avusturya impa- ratoru Leopold aleyhinde harekete ve Lehistanı bitaraf kalmak için iğfal ediyordu. İmparator Leopold Türklerin, Lehistana karşı vuku bulacak taarruzu püskürtmeğe ka- rar vermişti, Tam bu sırada papa on birinci İnosan, islâmiyete karşı bir eh- li salip tertibi için çalıştı ve bu sa yede 1683 te Avusturya ile Lehis- tan bir ittifak imzaladılar. Fakat Buda ile Belgrat arasında 400,000 Türk toplanmış bulunuyordu. On dördüncü Luinin başlıca a- janı de Vitry, Lehlilerin bitaraflı- lığımı teminden âciz kalınca Sob- yeskinin harbe çıkamıyacak dere- cede zaif olduğunu neşre başladı. Papadan başka her kes bu şayia- ya inanmıştı. Vitry, Türklerin Sobyeskiden endişe ettiklerini bi. liyor ve neşrettiği şayialarla bu en dişeyi bertaraf etmeğe çalışıyor- du. Kara Mustafa süratle hareket etmekte idi. Kendisinin Belgrat- ta bulunduğu tahmin edildiğ sıra- da Raabım duvarları önünde idi. Kara Mustafa, yolundaki şehirleri zaptetmeden hareket ettiği için temmuz ayında Viyanaya vardı. Şüphe yok ki, Kara Mustafa, im- dat gelmeden evvel Viyanayı zapt edebilirdi. Çünkü onun kuvveti, şehri müdafaa eden kuvvete üstün idi. Fakat Kara Mustafa şehri muhasara ettikten sonra karargâh larında bahçeler yapmakla, ken - disine hususi bir hayvanat bahçesi kurmakla, kadın ve musiki ile meşgul olmakla, elhasıl şehrin ka- pıları önünde durup teslim olma- olan bir zaman geçirilir. Artık| fazla masraf ve ızlıraptan siyanet yüzde yüz; binde bin, hattâ mil. | etmek yoluna girmektir. sını beklemekle vakit geçirdi. Bu şekilde beklemek Kara Mus- hasarasının ıl dönümü John Sobieski İtafa Paşanın askerlerini yordu x i sabrını tüketti, Kara Mustafa, e; lülün başlarında taarruza geçti taaruzları, müdafileri ye'se uğra İ tr. İçerde erzak kalmamıştı. Mü: itahkem mevkiler hurdahaş olmuş tu.. Nihayet bir gece Kahlenber dağının tepesinden bir roket atı! dı ve müdafiler teselli duydular. 12 eylül sabahı Jon Sobyesk 80,000 askeri ile dağdan aşağı in di ve muharebe başladı. Muharebenin ilk safhası bir ta kım akınlardan ibaretti. İkinc safhası boğucu bir mukavemet! karşı, bütün cephe boyunca ilerli yen safhası idi. Son safhada Leh süvarileri ilerlediler ve muzaffei oldular. O gündenberi Babıâli inhitata yoz tuttu ve o gündenberi Lehis* tanın ıztırap ve azap devri başla dı. İmparator Leopold, payitaht nı kurtardıktan sonra Sobyeskini# aleyhine döndü. Çünkü'onun fa? la kuvvetlenmesinden, fazla şöhret) kazanmasından korkuyordu. Jon Sobyeski, Macaristana gi * rerek Tuna şehirlerini zaptetti. 150 senedenberi cami olan mabet leri kiliseye çevirdi. Bir aralı! Türk, kendini, her taraftan haçlı İarın taarruzuna maruz gördü Maltalılar Ege denizine sokuldu lar, Loraine Tuna üzerinden Türk lere hücum ediyordu. Venedikli ler Dalmaçya sahillerinden akı etmekte idiler. Balkan kabileleri isyan bayrağın kaldırmışlardı. Fakat Sobyeski, . taarruzu idamej için yeni bir ordu teşkil edemedi. Lehistan eşrafı birbirleriyle döğ şüyorlardı. Kati bir darbe indir mek imkânı kalmamıştı. Bununla beraber Viyana galibi yetinin tesiri devam elti. Müverrihlere göre, o sırada Les histanın bitaraf kalması kendi | hinde idi. Fakat Sobyeskiye gör ortada bir tek düşman vardı. O da müslümanlıktı, Sobyeskinin ba tırası kendi memleketinde asırlar” ca yaşadı. Umumi harpten sonra Yeni Lehistan tekrar dirildiği 23- man her kes, hristiyanlığın eski muvaffakla--- tanıdı. Belediye resimleri Belediye resimlerini tahsilde ib mal gösteren tahsildarların te€zi” yelerine devam clunmaktadır. Şimdiye kadar ceza verilen tah sildarların yekünu altmışı bulmu$” tur. Diğer taraftan tabsilitta f37 la gayreti görülenlerin de taltifle” ri cihetine gidilecektir. Bunun içi> iki bin lira mükâfsi tahsis olunmuştur. Bu paranı” kimlere tevzii icap ettiği tetkik 9 lunmaktadır.

Bu sayıdan diğer sayfalar: