30 Ekim 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8

30 Ekim 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Halife imparatordan İz şey değildir başka bir Köhne saltanatı yıkarken hilâfeti de ilga etmek en isab Türkiyenin inkılâp tarihinde, bey- nelmilel şümul ve tesiri haiz hadi- selerin en mühimlerinden biri, hi- lâfetin ilgasıdır. Asırdide bir mazi sahibi olan ve yer yüzünde kök - leşmiş, yıkılmaz müesseseler sıra- sina geçmiş sayılan Hilâfetin, il - gas, Türkiye inkılâp ve Cümhu - riyet tarihinin en unutulmaz ham- leleri ve en isabetli hareketleri a- rasındadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi 1922 senesi 29 İkıncı teşrininde etli işlerden biriydi Yazan: Ömer Rıza emi olan hilâfeti kaldırmakta güç- bildiği için, ifk hamlede saltanatı ilga ederek, hilâfeti ruhanileştirir gibi görün - müştü, Fakat onun bu Ik ve en mü- him adımı atmasından 16 ay geç- meden, ikinci ve en kat'i adım da atılmış, ruhani hilâfet 3 mart 1924 İte yarıcani ve lâzımı gayrı müfari- kı olan saltanat gibi tamamile yı - kılmış, hilâfet hanedanı,, Türkiye I hududu haricine atılmıştır! lük çekilmiyeceğini | Bu tarihi ve mühim hareket i - şahsi saltanatı tasfiyeden sonra Hi | zaha değer. Çünkü milli tarıhımızı ! lâfetin sırf ruhani bir şekil ve ma | aydınlatan, inkılâp Obayatımıza | hiyette yaşamasına müsaâde et -| karşı dikilen köhne engellerin ma- miş, ve altıncı Mehmedin veliahtı | hiyetini teşhir eden en mühim ha- olan Abdülmecit efendi, bu ruhani | diselerin bırı budur!, hilâfet makamına getirilmişti. Tür | Ruhani, cismani kuvvetleri biri kiye Büyük Millet Meclisi, acaba, | bırınden ayırt etmek, Garbın siya- İslâm an'anesinin, İslâm tarihinin | si, felsefi telâkkilerindendi. Bu te hiç tanımadığı bu ruhani müessese | lâkkinin hilâfetle bir alâkası yok- yi neden vücuda getirdi. Bence bu tu. İslâm tarihinde ise cismani sal hareket, yani hilâfetin evvelâ ru -| tanat, ruhani hilâfet diye böyle hanileştirilmesi, onun ilgasına doğ | birbirinden ayrı iki kuvvet yoktu. ru atılan, ilk adımdı. ' Hilâfet makamı, ruhani bir mües- Hilâfetin imparatorluk muka - | sese değil, daha fazla ve bilhassa bili olduğunu bihakkın kavradı - (cismani bir müesseseydi. İslâmiye ğında hiç şüphe olmıyan Büyük | tin müessisi olan hazreti Mumah - Millet Meclisi, Osmanlı padişah- | met, bir mabedin değil, daha faz- lerin ilk unvanı olan, ve bütün | Ja bir devletin müessisi dı. Hazre- milletin mukadderatma tahak -|ti Muhammet, kendisine tevarüs küm eden sultanlığı kaldırdıktan edecek ruhani bir halef bırakma- sonra; © unvanın müradifi ve tev-! mıştı. Ona tevarüs eden ve müs - lümanların siyasi içtimai hâkim olan halifeler, cismani bi - rer devlet reisiydiler. Bunların al- Başlarında Tdllinidan ufacık | ları « ernirüdkiks unvanı üş sorguç olan küçük üç siyah İtam Roma hükümdarlarının aldık- nokta, mütenazır ve belirsiz üç iz İları “imparator,, unvanın tıpkı - teşkil ediyordu. Can sıkıntısına el | sr idi vidâ,.. Artık yalnız değilim, bu üz | küçük nokta dostlarım, Onları ha- kilmten tam bir tesadüf eseri ola | rak gördüm. Aşağıdakilere gelin- | ce, onlar bu kadar yüksekte hiç - bir şey tanımıyorlar ve benim ora da olduğumun farkında bile de -| mel elini kei Gini edilmöz bir şey ki birdehbi - an re anlıyamadım: Hazreti Muhammedin irtihalin den birkaç sene sonra, halefleri çok geniş sahalar üzerinde siyasi nüfuz sahibi oldular; ve Orta şark ta eski Roma imparatorlarının Ak- deniz sahil'erinde kurdukları sal- onların tanatının eşini kurdular, LR mi yn N mann | e ikin İ Mösyö dö Leseps Chair des evrak plânları müstashiben Londraya a zimet eder. Maksadı İngilterede dahi bu emri âzimin biran evvel tasdiki ve İngiltere hükümetini ve halkını işe iştirak ettirmek.. Her gün hanesine girip çıktığım ve bü charges ve sair bütün ve tün ailesile dost olduğum dö Les - | pes anlattı ki Londrada doğruca Teimes gazete müdür ve başmu - harriri Mösyö dö Blowitz ten bir i mülâkat talep eder ve maksadı zi- İ yareti meydana koyunca, dö Blo - witz der ki: “Demek ki maksadı - nız kanal işini alevlendirmek... Öy le mi? Pek âlâ: Bu halde mukave- le leh veya aleyh nokat nazarın - dan yapılacağına mebni meseleye ediyorsunuz? — Bittabi lehte... — O halde kolay, Ucuz.. Cüziy- | yat... b Ne demek? Ya aleyhte olur- | sa? — O zaman pahalı... Çok paha- ii — Anlamıyorum. — Tabii: Siz Fransız Mentali- tösile hesap etmezsiniz ki, lehte ya zılırsa onu bir iki defa şu bu okur | geçer.... Halbuki aleyhte olursa bü tün nazariyelerin burularından münakaşa tufanları coşmağa baş - lar eondan bir zikıymet Com- işin piyasada yüzde yüz yüzde bin muvaffakıyetini temin eder,,, paratorlarının beşinci (o asırdaki ayyy a e yg yy yy Aptühamidin Yaveri Keçeci Zade İzzet Fuat Pş.nın hatıraları 100gr yy rr yy ya i “Demekki kanalişini alev mek .. öyle ise leh veya aleyhte hangi ciheti arzu ediyorsunuz ?,, Bunun mükâlemeden sonra Mös | — Bundan kabul etmek lâzi İ yö dö Blowitz'in dediği gibi hare * | dır ki Prens Halim ve sair Mt ket eden büyük dö Lespes ki cesim heykeli Süveyş kanalının ağzında- dır. O emri âzimi istihsale muvaf- | | fak olur. ların menafii hakikiyeleri bizi olmaktır. — Evet: (bizimle)... fakat © İnimle) değil!... Burada Abdülhamidin deh$* Sultan Abdülhamit cihannüma İ bir gaf yaptığını anlıyan zeki ss» kasrındaki mülâkatımım son safha h gıp dudaklarını ısırdı ve bana # sının nihayetine doğru Ragıbın hu kabeleye vakit vermek istemediği dair gazetemde hangi ciheti arzu | zura girmesile Mısır ve Mısırlılar hakkındaki son fikirlerimi onun da şevk ile tasdik ettiğini hiç unut mam. Dyordum ki: “Efendimiz! Mısırlılardan büyüklerin yani Ha- lim Paşanın Mısirm istiklâliyetini çok arzu ettiğinden eminim ve bu: nu hiç menafii saltanata mugayir görmem. Hattâ daha ziyade bizim için daha ziyade iyi bulurum zira İngiltere devletinin ziri himayesin de bir Misir saltanatındansa Türk hükümdarlığı himayesinde olsun ya olmasın müstakil bir Mısır dev İletini maatteessüf biraz giliz murahhasr Mısır tercih ederim.,, Meleğine b Ne yalan söyliyeyim: muarızım İ ve beni hiç bir vakit çekemiyen Ra gıp Paşa bana bu hususta müzahir oldu ve hararetle: İ —“ Paşanın dedikleri çok doğ - Iru.. Mısırlıların bizimle müstakil müstakil olmalarına tercih rim.,, dedi. Ben tekrar söz alarak: ede - İstanbula alıp getirdiler. Kendisi sonraları | afakı siyasiyemizde hissttiğim İn - | j olmalarını kulunuz da İngilizlerle | pâgne de Presse zuhur eder bu da | | hallerine benziyordu. Nasıl Bağ - | Istanbulda birinci Selimin ihsanile İ se de biraz daha süratle hareket | derek ve zaten Hünküârın sözle! cevap benim sıram olduğun” ben hemen: —Aman efendimiz! Şayet manlarmız bu beyanatı şahane İzi duyacak olurlarsa çok mem olurlar.. — Niçin? — Çünkü nefsi nefisi hümayun” rmız gerçi cümlemizin fevkinde İ makla beraber ve şahsiyeti şahit nenizi (bizden) yani bütün milletten ayırmak öyle bir mi eri İkiyet olur ki umumun yesini gö cip olarak bir takım elim dedik” duları tevlit eder. —Halk yani (onlar) ve (bef İlâfzından muradım beni sevmif'i bütün bir halkla benim aram!” | Burada Hünkârın bu ikinci gi fonı tamir daha doğrusu kendi F İkirlerine gayet mugayir görel” İbir defa daha, “Pervin, tesmiye” tiğim eserin bir yerinde curnall# | rn fenalığından bahsederken R* İ ap o defa da'benim önümde 4 yolda lisan kullandı idi. Bu dğ! İda her zaman pek serbest ve şid | İ'detli san kullandığını müşahi ettim. benden evvel ve tehevrü iller. Haydi bir kendimi göstere- yim. Gördüler, Yarım bir tur yaptı | lar ve üçü birden takibime koyul - dular, Bu takip on dakika kadar sür - | âü, Artık hiçbir şey göremiyorum | ve çok uzaktan değil güneşten ka- | maşmış gözlerimle görebildiğime yörs yakın olması lâzım. Ancak on litr& kadar benzin kaldı. Fakat te- reddüde mahal yok. Eğer bir arıza olmâzsa neredeyse yere ineceğim. Bir de denize düşersem tam mas - karalık. Fakat hayır, bir peri ma- kinenin bir parçasını kırabilir a *| mü bu yoluma mâni olamaz... Ga- yet iyi biliyorum. Hemen bir çey - rollerıni aldılar. İlk Arap hilâfeti, | eski Roma imparatorluğu gibi, bü yük ülkeler üzerinde hüküm süren ve kuvvetli bir nüfuz sahibi olan bir müesseseydi. Asıl halifelerin nüfuzu son derece şümullü idi. Bü tün siyasi sultaların menbaı onlar- dı. Onların teyit etmedikleri siya- si bir sulta, manasız ve hükümsüz kalırdı. Daha sonraları halifelerin nü - fuzu zafa uğradı. Bununla beraber bütün sulta'arın ta devam ettiler. Onun için bir - çok vilâyetlerde ve ülkelerde is - siyasi asıl menbaı tanınmak- | rek saat sonra Tunustayım. Niha- | tiklâllerini ilân eden valiler, veya yet oradayım. Fakat dursam iyi o- | bir sahayı işgal eden müstevliler, lur. Zira uçacak bir şeyim kalma! gaspettikleri sultalara meşru bir dat halifeleri Türk kumandanla - rının hükmü altında idiyseler, on- larda Alman mahkümu idiler. Bu itibarla ruhani hilâfetin bi- ticik manası, hilâfet müessesesi - nin, yani kolu kanadı kırılan şah- si imparatorluğun tamamile ilga - sma mukaddeme teşkil etmesi idi. Tarihi hilâfet, gerek kudret ve teali devrinde, gerek zaaf ve aciz sıralarında, hiçbir vakit, ruhani ! bir hilâfet olmadı. Hilâfet, her va kit, imparatorluğun tam mukabili olarak yaşadı. Hülâgü hanın 1285 de Bağda- dı zaptederek son Abbas oğlu ha- lifeyi öldürmesi üzerine, 1250 den kumandanlarının dedi ki: j — Efendimiz! “Zatı aba | onlar, zanim? Onlar bu kadar e ki vakiâ kendinizi sevdirtmen için her ne İlâzımsa yaptınız. kat bütün yapılanlara rağmen ti... yaşıyan bir adamdı. Fakat impa - rator olmaktan çıkmıştı. Birinci i Selim ona zerre kadar kiymet vermedi. Bu Abbas oğlunun, hilâ- | feti, birinci Selime ve Selimin va- İrislerine devrettiğine dair tarihi hiçbir delil yok gibidir! Netekim Osmanlı padişahlarının 1517 den sonra halife unvanına ehemmiyet | İ verdiklerini, ve onu kullandık'a - İri ispat eden resmi vesikalar da ! bulunmadığı anlaşılıyor. sevmiyenler buyurdunuz: Ki Cümhuriy İcu yıldönümü köylel; | | Ni li de nasıl kutlulandi inden sonra bu şekilde hareket | r Ki da) bye gibi Mısırın fethinden ev- (Baş tarafı 4 üncü sayıfads? vel de aynı şekilde hareket elmiş- | ramızda eksik olmıyan bazı kO; lerdi. Onun için 14 üncü ve 15'ye kara görücülerin şuradan b“ Osmanlı padişahları Mısır fet- beri Mısırda hükümran olan Türk | inci asırlarda Osmanlı hanedanı, râdan sızdırılan yalan ve fens * dı. Hatta on dakika bile! Bizeretede bekliyenler yok, O - na mukabil Tunusta iki saatten - beri binlerce adam, ve bütün me- murlar bekliyorlar. Biraz istirahat etmek ne iyi, fakat iyi askerler — manevra sahasında yere inmiştim — Neye mal olursa olsun kırık sü- paprmı tamir etmek istiyorlar. Sü- papı ki hain zembereğin kırılıp desteği de beraber götürmesine rağmen alt: saatten beri işliyordu. Nihayet Garo, aylardanberi bir sürü muvaffakıyetleriyle hak- ettiği Legion d'honneur aldı, Dişanını Bedi Nuri mahiyet vermek için, da da bir fevkalâdelik yoktu. Ro- ma ülkelerini istilâ eden Ostrogo tik ve Frenk müstevlileri de aynı şekilde hareket ediyor ve İstanbul | İdaki İmparatorlara müracaat e - derek sultalarını on'arın nüfuzla- rile sağlamlaştırıyorlardı. | Biraralık Bağdat halifeleri, | Türk kumandanlarının, Türk ulu - İlarının mahkümu olmuşlardı. Hi - lâfetin bütün siyasi nüfuzu bu ku- İ mandanların, bu uluların elinde i- İdi. Bununla beraber bu vaziyette İde bir garabet yoktu. Bağdat hali- felerinin bu hali, Garbi Roma im- halifelere | müracaat ediyorlardı. Fakat bun - | Memlükler, Mısırdaki saltanatla - rına meşruiyet vermek ve Mısırı bir imparatorluk haline . getirmek endişesiyle, Abbas oğullarından İ birini Mısırda halife nasbetmişler ve onun namına hükümran olmıya başlamışlardı. Mısırda yaşıyan Abbas oğlu, mutlak bir acz içinde kaldığı halde, gene bir imparator- dan, fakat aciz, naciz, sultası elin- den koparılmış bir imparatordan farksızdı. Bu zavallı imparatoru Mısır haricinde tanıyan bir kimse yoktu. Osmanlılar, 1517 de Mısırı fet- hettikleri zaman, bu Tâfzı murat imparatorla karşılaştılar ve onu adı sanı yüksek; kudreti, : şevketi irsiniz. Bu © yüce bir devlet teşkil ettikleri hal- ! Millet düzü de, kendilerine “hilâfet,; izafesine | ni bozmak, Dev zaif düşür.” lüzum görmemişlerdi. İsteselerdi, | istiyenler; aramıza ayrılık v€ buna bir kimse mümanaat ede - | fak sokacak şeyleri ağızdan #8“ mezdi! Mümanaat edecek bir kim | dolaştırırlar, se yoktu. İ Millet birliği en büyül: kuv İ Demek ki Bağdat halifeleri, | mizdir. Seni senden, seni mili 1285 te inkrraz buluncaya kadar, ssni Devletinden ve © yalnız hâkim olduk'arı sahalar ü - | hükümetinden, seni fırkandar zerinde siyasi sultanın menbaı bi- | ni Büyük Millet Meclisinden ven İ İ rer imparator tanınmalarına rağ - | ni millet ve Devlet reişimizde? men bilâhare sülâleleri Mısırda | ğutacak her söz bir fenalık d yerleştikten sonra onları, Mısır daima (dol haricinde bu sıfatla tanıyan kal - | gören temiz aklını kullan » mamıştı. gören temiz aklını kullan, — Sonu yarın — lerini ara sıra ünden, sözlere karşı |

Bu sayıdan diğer sayfalar: