14 Aralık 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 10

14 Aralık 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Rus tiyatrosunu yenileş- tiren adam: Meyerhold 1870 den itibaren kurulmıya Başlamış olan yeni Fransız mekte- binin hakiki reisidir. B-bası onu virtioz yapmak is- tiyor.u. oOÖn bir yaşında iken bü yük bir kudretle piyano çalıyor ve Belçikada muvaffakıyetli konser | ler veriyordu. o Bilâhare Parise gelerek konservatuvara girdi on altı yaşmdayken büyük artist şe - ref mükâfatını kaznadı, bunu mü- teakıp on sekiz yaşında (Füg) bi- rinciliğini ve on dokuz yaşında XOrg) ikinciliğini kazandı. Oğlu- Nun bu muvaffakıyetini gören ba: kapılarak Franck» kı konservatuvara devamdan vaz geçirdi ve belki kıralım teveccühü mü kazandırırım diye götürdü. Maalesef bu tasavvur bos bir netice verdi, bu vazıyet karşısm - da (Cesar Franck) 1844 te tekrar Parise döndü. Orgculuk ve beste | yapmak için kendisine çok az va- kit birakan piyano muallimliğile meşgul olmıya başladı. Bu sıralarda halk senfoni ve o da musikisine ehemmiyet vermi - yor ve dinlemiyordu. Ne çare ki konsevatuvar konserlerinde “Beet | hoven,, nin kuatior için yazdığı e- serleri çalmmak suretile ve bazı alâtı musikiyeye meraklı bir züm- renin yetişmesini beklemek lâzım- dı. Bununla beraber din musikisi- nin ya sahnevi ve yahut ta heye - cansız olmasını istiyordu. Çok mütevazi olan “Cesar Franek,, ilk önceleri etrafındaki » lerden örnekle iktifa etti. Kendi - sini tanıtmağa cesaret edemiyor - du. Hattâ bu devirde yazılmış o - lan üç sesli “mesi,, başkalarından — almış olduğu şekil ve tarzlarla do- i Redemption) gibi ludur. “Cesar Franck,, “Sent Klo tild,, de inzivaya çekilerek orgu sayesinde kendini kurtarmıştır ve halktan, devrinin sanatkârların - dan uzak yaşamış, “Bach,, a te - veccüh etmiş ve kendisini sevki - | tabiisine bırakmıştır. Bu suretle muasırlarından ay - rıldı. (Franck) dehasını anlayıp yardımsız ve güçbelâ inkişaf ettir- meğe çalışırken etrafında boş ve kıymetsiz bir musiki vardı. Onu kimse anlamıyordu. Tarz uslubu konuştuğu lisan manasız gibiydi. Bu sıralarda bes tellediği (Beatitude) ve (Hâlâs— oratoryoları halkı ve münekkitleri şaşırtmış ve hayrette bırakmıştı. Bunları mü - | teakıp (1972) de konservatuvarın | ıfına muallim olmasının | org si sebebi de sırf sazındaki vitloziteşi hatırı içindi. Frankın bestelerine kimse e « hemmiyet vermiyor ve arkadaş - İarı kendine düşman gözüyle ba - kıyorlardı. Konservatuvarda bir bestekârlık masası tesis (o edildiği zaman (Ernest Kiro) Franka mü. reccah görülmüştü. (1889) da kon servatuvar konserinde senfonisi a- bonelerin içini sıkmış ve müzis - yenlerin omuz silkmelerile karşı - Tanmıştı. Hattâ münekkitlerden “birisi “hiç bir senfonide İngiliz kornesi kullanılır mı, diye itiraz Belçikaya | J etti. Göunod büyük bir salâhiyet- | le bu eserde kudretsislik var ifa - desi sanki ateşin külü kadar boş İ manasız dedi. Ölümünün senesi olan 1890 da | Cesar Franck ilk defa olarak mil. li musiki cemiatinde çalınan kua- torile ilk ve büyük muvaffakıye- ti kazandı bu eserden müthiş he yecana kapılan halk onu alkışla- mak için ayağa kalkmıştı. Saf ve iyi kalpli Franck büyük bir sevinç le artık beni halk anlamağa baş- İsyor, memnunum diyordu. İşte Cesar Franck hiç bir yar. dımcı ve yol gösteren bulmadan ve bir defacık olsun muvaffaki- yetin zevkini duymadan ve hattâ hayatın bir çok meşakkatlerile uğ- kül eden boşluklarla mücadele & derek kendi yolunu kendi elile aç- mıştır, O da büyük Barch gibi müteva zi çalışkan bir hayat yaşamış, in » sanlardan, şeerften uzak talihin - den hiç şikâyet etmez, memnun j ve sakin bir ömür geçirmiştir. Franck elli yaşma gelinciye ka» dar keman ve violoncelle için üç bir şaheserdir. O şaheserlerini elli yaşından sonra vücuda getirmiş « ti. aynı ve her zamanki şekilde melo dilere mütemadiyen ve tekrarla « rile bıkkınlık veren ölçü ve cüm- lelere sıkıcı ve o uzun reprise'lere rasgelinmez. sükütlara Cösar Franck armonisi husu - sunda çok titizdir. Bilinen ve kul- lanılmış olan tarzlara modülüs « yonlara blok halinde kadanslara ehemmiyet vermez ve mühtaç ol- mazdı. Franck kendisine has bir armoni kullanır ve hür olarak yap- tığı modülasyonlarda (o büsbütün yenidir ve bilhassa kromotikname lerden çok büyük istifade etmiş « tir. Franekın eserlerinde mima- ri noktayı nazarından o başkalık ve yenilik vardır. Her eserin origanale bir plânı olmasına dik - kat eder, sonate veya kuatiru göz den geçirilirse selâbetle temin e « dilmiş olduğu senphoni ve oda musikisine ait e- serlerine Vagnerin yaptığı ( gibi dramlarında bir karakter verir. Sonatr yanyana dizileerk iyi kö tü imtizaceden karışık parçalar - dan ibaret değildir. Eserin ba « şından nihayetine kadar aynı tem ler dönüp dolaşır. O kadar söy - liyebiliriz ki: Beethoven zamanın danberi senphoni ve oda musikisi sahasında bu kadar yüksek ve zen gin derin ve aynı zamanda mües - sir eserler yazılmamıştır. e Cesar Franek çok kudretli muhayyelesile | ruhu karıştıran ve şaşırtan bir sa» mat vücuda getirmiştir ve şunu ilâ- ve edebiliriz ki, Franckın eserleri aynı sulüdür. Bunlar bizde saf ve ber- rak bir dindarlık hissi uyandırır. Cesar Franek iyi kalpli, etrafı. na sadık bir kitle toplamış ve mu- ! sikideki mimarinin sirrini ve sa - raşmış cesaretini kırmak için teşek | trio yazmış bilhassa birinci triosu | Bu üstadın eserlerinde artık o | görülür, Franck | manda saf bir itikadın mah | ÜZFEI SANA Yenii Tiyatro -M. Kemalin kitabı-| Şehir Tiyatrosunun sevimli san'atkârı M. Kemal Bey, san'at istidat ve kabiliyetini yalnız gör - gü ile kuvvetlendirmeyi kâfi say » mıyan, bilginin bu işlerdeki yük - sek yerini ve tesirini gözönünde tutan ve ona göre çalışan bir ar- tistimizdir. Hakikatte bir sahne mensubu için istidat ve kabiliyetin bilen - mek, keskinleşmek için kuvvet as lacağı iki menba bunlardır: Gör- gü, bilgi. Tiyatto Moskovada çıkan “Moskova Deyli Niyoz,, gazetesi Meyerhold tiyatrosunun, kadrosunu tasfiye ile meşgul olduğunu haber vermek | tedir. Tasfiyenin sebebi, tiyatro» l nun, Sovyet Rusyadaki bugünkü | şeraite göre geri kalmasıdır. Meyerhold'un kendisi bu tas - fiye neticesinde tiyatrosunu geri - likten kurtaracağını ve onu yeni « den canlandıracağını söylüyor. . | Bunlardan birinden birini ih - mal eden sahne mensubunun mu- vaffakıyet yolunda feyizli adım » larla yürüyeceğini ummamalı, He- le yalnız görgü ile ve istidatla | ilerlemek istiyenlerin —bazan par lak görünen bir istenme, aranma devreleri olsa bile — asıl, seyir - cilerin dimağ ve zekâsmı (teshir edecek ve isimlerinin san'at tari- hine geçmesine sebep olacak bir muvaffakıyete erişebilecekleri - ni hiç zannetmemeli, Son yıllarda memleketimizde gençler arasında sahne san'atına karşı heves artmıştır. Şehrimizin muhtelif köşe bucağındaki ama » tör sahne teşekkülleri ve memle - ketin her tarafmdaki halkevleri - nin temsil şubeleri, hatta spor birliklerinin ve diğer gençlik ce- miyelerinin arasıra temsiller vers meleri bunu gösteriyor. Gençler arasında tiyatroya ve tiyatroculuğa rağbetin arttığını i gördüğümüz şu sırada M. Kemal ! Beyin “Tiyatro, isimli eserinin ! kitap halinde basılıp çıkmasinı bu noktadan pek faydalı ve tam zamanında bir iş olarak telâkki ediyorum. | M. Kemal Bey, işinin ehli bir | sanatkârıdır. Bilen ve bildiğini öğ- reten değerli artist, bir zaman - mualarda tiyatro tekniği hakkın- da bazı düşüncelerini neşretmişti. | Bir iki yıldır da, İstanbul Halke - vinin temsil şubesindeki gençlere tiyatro dersleri veriyordu. Şimdi o düşüncelerin ve bu derslerin toplanarak ve “birleştirilerek bu güzel kitabr vücude getirmiş ol - İ duğunu görüyoruz. M. Kemal Beyin eserini zevk- le okudum. Tiyatro san'atmın es- ki zamanları hakkında malümat veren, bu san'atın bütün kolları - nı, nevilerini bir bir sayan, herbi- rini vuzuhla anlatan ve öğreten bu eser bu güzel san'ata karşı alâka duyanlar, onunla meşgul | olmak istiyenler ve meşgul olan- lar için, mektepliler için çok isti- ! fadelidr. Dilimizde şimdiye kadar bu sahada yazılmış derli toplu bir e | yatro,, isimli kitabı bu yolda mil« Wi kütüphanemizin mühim bir ka zancı sayılabilir, Refik Ahmet telkin et « İ miştir, O tam bundanyüz on bir sene j evvel doğmuştu, onu hürmetle ha- İ tırlarız. Efdal Suphi ! hakkındaki fikirlerini ilk önce ifa danberi muhtelif gazete ve mec «| İ bulmak istemişlerdi. ser yoktu, M. Kemal Beyn, “T; -| Meyerhold tiyatrosu, bir piyes müsabakası tertip etmiş, bundan başka tiyatronun kendisi yeni bi- nasına nakledilmiştir. Büyük rejisör bu münasebetle kendi yahatından (bahsederek 1898 de tiyatro ile alâkadar oldu - ğunu ve o zaman henüz lise tale « besi olduğunu, o zaman, mecmua- lara tiyatro tenkitleri (o yazdığını söylemiştir. Meyerhold'un haya- | tı, daha sonra şu şekilde etti: 1898 de Moskovada “Sanat ti» yatrosu,, açıldı ve kendisi bu tiyat devam roya bir aktör olarak girdi. (1903) e kadar bu tiyatroda çalı- şan Meyerhold daha sonra bir gru pun başında vilâyetlerı dolaştı. Bu | seyahat bir buçuk sene devam et- | ti. N BLEAAİNNY etrs 1903 te Petresburg'da yerleşen Meyerhold radikal fikirlerinden dolayı Alepandriniki tiyatrosuna girmekte müşkülâta uğramış, da- | ba sonraki senelerde senbolizm | den zevk alarak Matelnik ve Hau ptmann'ın eserlerini “başkalarına tercih etmiştir. Fakat Meyerhold'un tiyatro de eden eser, 1913 te çıktı. Bu ese- | rin adı “Tiyatro hakkında,, dır. Münekkitlerin bazısı Dekadan ların lisanile yazılan bu eseri Me- yerhold'a hücum için vesile edine- rek, tiyatrosunun köklerini — eski Petresburg'un Dekadan muhitinde 1917 ihtilâlinin ilk günlerinden beri Meyerhold aktörlerin, muha - | fazakârlarile mücadeleye başladı ve 1917 komünistler fırkasına gir- di. bütün hayatının mantıki bir neti- <esi sayar, Kendisi, bu fırkaya girişini, İ İhtilâlden sonra kendi tiyatro sistemi ile meşgul olan Meyerhold bu tiyatronun mihaniki esaslara istinat ettiğini iddia etmenin yan - lış olduğunu söyledi. Bu yanlış telakki, Gogol'ün “Umumi müfet. tiş,, adlı eserine ait raporların neş- rinden sonra tamamile teyessü e - decektir. Meyerhold, eskilerden fazla ye ni yazıcı nesle müzaharet lehin - dedir. Büyük rejisör bu sene bilhassa “Kadın,, mevzuu üzerinde yazıla- cak mevzulara ehemmiyet vere * ceğini söylemektedir. Bundan başka kendisi Şekspe- rin eserlerinden Hamlet'i, eski- den lehi, halihazırda Rus mu- harrirlerinden sayılan Bruno Jasi | ILARS Büyük musikişinaslar dan Cesar Franck | ensky'nın o Mankenlerin bal adlı esedrini, şair Besejmeneki nin bir piyesini ve Çin ihtilâli * i kında bir eseri oynıyacaktır. * Meyerhold tiyatrosunun $0B ” manlarda uğradığı zaafın başl! ca sebeplerinden biri de yeni törler yetiştirmek işinin ihmali” i Genç aktörlerden Buçhanikoj noktaya çok büyük ehemmiyet miş ve üstat tarafından yapıl di tasfiyenin bu noktayı da istihdi ettiğini söylemiştir. Bu tasfiye tiyatro üzerindeki fırka nüfuzunun da çok kuvs© olmadığını gösterdiği için fırka dikkate alm noktayı nazarı kararlaştırmıştır. Bununla beraber fırkanın Me yerhold hakkındaki itimadı ##f* sılmış sayılmazsa da tasfiye ko yonu reisliğinde bulunan Rozet” ky şu sözleri söylemiştir: ıl “Meyerhold'un istikbali hak” kmda endişeler hissediyoruz. B« i nunla beraber onun sosyalist vaffakıyetini tasvir etmek © İf İ kametine döneceğini his ve bur” itimat ediyoruz.,. Halkevlerinde Adnüa halkevnin-güsei, ” lar şubesinin musiki kolu faa j te geçmek üzeredir. ; Enstrumantal kısma o muali” ve levazım tedarik edinciye kaf” şimdilik Vokal musikiden çalı mıya başlamak üzere bir (ke heyeti teşkil edilmiştir. Muğla halkevinin güzel s lar şubesi geçen cuma günü rulmuştur. Muğlanın sanatkâ musikişinas gençleri ohalkevi” toplanmışlar ve bu şubeyi kur! 9 lardır, Kemitenin riyasetine M v lanın kiymetli musikişinası 5 dık Bey, azalıklara da mü , it binbaşı Şevket (© Bey ile; ye muallim Şaban Bey seçi dir. Komiteye mensup bu z banım ve erkek aza çalışma P'. ramı tesbit etmişlerdir. Bu Ii rama göre haftada iki defa Pp mi toplantı yapılarak ek7* yapılacak ve gene haftada iki fa da meccanen arzu eden P ; kârlara musiki dersi veril —öi Yeni bir roman6' Muhtelif gazete ve mec g da çıkan güzel şiirleri, > alir vinde ve diğer topluluklar? ör lediğimiz değerli konferans âle" ile son birkaç yıl içinde fi minde dikkati celbeden “ disine ehemmiyetli bir Ye” Meliha Avni Hanım kitaP: deki ilk eserini güzel bir içinde basiırip çıkardı. p muharrir Hanımın ilk es yel” vi gecenin sabahı ismini ş şo” “Bir gecenin sabahin iyat ş mandır. İntişarını e n rilerine haber veriy©' li £ ke” yal ali”

Bu sayıdan diğer sayfalar: