31 Aralık 1933 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 10

31 Aralık 1933 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 10
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

<4 — VAKİT İLİ nci İk inaan 1082. eek ğa KA EN li Nasıl müdahale edebilirdi? Bu amın meçhul bir kuvveti vardı “çofüki, bu kuvvete karşı bir kaç ada ğ Malın bile mukavemet etmesi kolay | miolmazdı. Acaba silâha müracaat © — sepiinasıl bir netice verebilirdi?. © by Buda ihtiyata muvafık olabilir İM giğemi idi? Holmes, şu dakikada ay-| © sek lardan beri esrar içinde kalan bir pi bet , cinayet serisinin ip ucunu elde et- | © Zenimek zevkini düşünüyorsa da asıl! iğ ğ maksadını da urtıtması mümkün | wybi değildi. Bu harektinin sonunda, 4 Noymanın hastalığını, deliliğini or Si ta vurarak Lüpene karşı nasıl bir | ye SE muvaffakıyet elde etmiş olacaktı? yeri Bunları bir göz açıp kapıyacak! <ği Jarhikadar bir zaman zarfında düşün - Binti dü, o srada sokağın bir tarafın» Ş eni dan bir ayak sesinin yaklaştğımt ö- vu > b. İ nündeki hayalin birden bire zapte | v yeni bir takım ezeksile | Ni yapmasından anladı. İH Sanki kolları kıvranıyor, vücu -| ide bir ateş içinde imiş gibi bükülü ! NN iyor, dişleri ıstıraptan birbirine çar gi Mi ıyordu. e 7 i Ayak sesi yaklaştı, yaklaştı. Is - NE. e Yık sesleri duyuldu. Bir yolcu, bu “1gp yolun teklikesinden haberdar, ol: Wi mıyan bir zavallı karanlıkta kendi kO h fire uymuş, geçerken birdenbi dala ye durdu. Sesi kesildi... | iğ iç Holmes sokağı göremediği için N giriğvine olduğunu bilmiyordu. o Yalnız! ii sre doktor Noymanın kapıdan dışarı © vap br adım atarken tıpkı yukarda işit | © Sak tiği gibi köpek hurıltıları çıkarma. ii Tras ya başladığını duydu. Ve bu sefe | Çi stebi ki hırıltılar daha vazıh, daha kö” | bindi pek sesine yakmdı. O kadar, ki | ya yılardan işitenlerin bunu l N er köpek arasındaki kavgaya etfet-| — Çenmi meleri pek tabii idi. , Holmes, Noymanm bir karartı | © bir halinde kapıdan çıktığını görünce | “sa hemen koştu. Mutfağın penceresin li den dışarıya baktı. Sokağın orta- » sında diz çökmüş gibi bir insan ka | © Hirartışı kendisine çevrilmiş iki ziya - “Sa altında korkunç bir hal almıştı. Bu ; Ziyğa bu bir genç idi, Üstü başı düzgün, yir ke; eni beş yaşlarında kadar bir genç. kit Elleri arkasmda toprağa dayalı, ii derier ayakları kıvrılmış, dehşet içinde, ii i iki sabit cam gibi dikilmiş, idir ten sanki donmuş kalmıştı. ii, m Doktor Noyman bir ağaç, bir ; Pizenitahta gibi, hiç bir tarafma sallan- “a madan, yalnız hırıltılar ve homur- | ye ular çıkararak evine doğru ağır ve emin adımlar yürüyordu. Ka- nirkta onun siyah elibseler için yalnız iki ateş parçasını andı - n gözlerile görenler yürüdüğüne kani olmamakta haklı idiler, nki uçuyor ve akıyordu. nun arkasında ve gözlerinin ateşin en uzakta bulunduğu için Hol- sı, birtoğe mes sesinin korkunç akislerinden 'çe ayde İdo derece müteessir olmuyor, soğuk Jar arku kanlılığı, melaneti ve esrarengiz palm ağ hâdiseler karşısında her şeye gale: | bomb: ejbe eden mütecessis Holmese kuv - nu yet veriyordu. BİS Doktor Noyman genç şikârmı ö- 7 ünde durdu. Elleri iki kelepçe gi- uzandı, hemen sarılacak, bir en N erek gibi onu boğacak, sonra can ii N diği 7 10 — VAKIT 3İ Laci kânun em ei eN | İŞERLOK HOLMES'e| RŞ$3 m LÜPEN:! Numara: 51 sız bir halde yere bırakarak çeki- lecekti, genç adam hareketsiz, ses | siz bu akıbeti görüyor ve bekliyor du. Birdenbire (doktor Noymanın ateş püsküren gözleri sanki bir du varla örtüldü ve bağlandı. O ka - dar nagihâni ve o kadar şedit bir darbe ile bağlandı ki daha bilek- leri genç şikârının gırtlağına sarıl mak için hazırlandığı vaziyetten ayrılmamıştı. Holmes tam vaktin- | de yetişmiş, hasta ve büyücü dok- toru tıpkı kızgın bir sobanm üstü- ne dökülen soğuk suyun yaptığı tesir gibi ayıltmıştır. Doktor Noyman derin bir uyku dan uyanır, uzak bir yoldan dö - ner, yahut birdenbire önüne açi - lan bu uçuruma yuvarlanmaktan kurtulmak ister gibi iki adım at- mak istedi. Gözlerine atılan perde çivi gibi onun etine girmişti. Çıkmıyordu. Holmesin âmirane sesi haykırdı: — Lüpen, kendine gel ve savuş | Bir saniye içinde yerdeki adam fırladı, Fakat büyük bir şaşkın - lık içinde, kendine tamamiyle gel mem'ş olduğu halde kaçtı. Soka- ğm köşesini saptı. O giderken bir ucu Holmesin &- linde bulunan ve doktor Noyma - nın gözüne bağlanmış (bulunan bez bir dizgin gibi bu hasta ada - mı çekti. Evin soktu. Orada Hol- mes yumuşak bir sesle: — Dektor Noyman.. Yukarıda sizi hastanız bekliyor! Dedi. Uykudan uyanan bir ada- mın sendeleyişi gibi Noyman de - rin n3esler aldı. Gözlerini kurtar mak için ellerini kaldırmak iste - di. Muvaffak olamadı. Tam mâ: asiyle derin bir o uykunun mah. murluğu ve zaaf içindeydi. — Ne var, ne oluyor?. Diye mırıltı kabilinden sesi işi- | tildi, Holmes tekrar etti : — Yukarıda hastanız var, sizi bekliyor. Haydi çıkalım. Onun arkasından koluna gire - rek ve mutfak kapısını kapayarak iki adım attı.. Müthiş ve korkunç bir hal... Bu koca vücutlu adam şiddetli ra'şelerle sarsılıyor: biraz evvelki şedit hamlelerine, insan boğazla” mak için bir kurt gibi saldırışma bedel şimdi kendisine bile sahip olamıyor, o düşmemek için Hol - mesin koluna yaslanıyor, ikide bir tıkanmak üzere olan nefsini bol - laştırmak için içini çekiyordu. Karanlıkta mutfak kapısına ka: dar geldiler. Holmes bir eliyle merdiven parmaklığını (bularak ona: — Çıkınız, merdivene geldik!, Dedi. Bir çocuk gibi adım adım i merdiveni çıkan doktor Noyman odasına güç halle sokuldu. Yata - #ma bir ölü gibi, yüzü koyun düş- | tü. Holmes onun bir kalp sektesiy- le her an ölüyermesi (ihtimalini düşünerek masayı, gözleriyle araş- tırdı. Eteri buldu. Koklattı. Fakat Noyman kolay kolay kendine ge- lemiyordu. Holmes, O kendi. de istirahata muhtaçtr, Orun bir takım ameli - yeler Yaptığı masanın başina otur- du. Gözlerini masanın üstündeki küçük bir avuç kadar küçük, fa - Tir” | M. Heryo Tü rkiye intibalarını yeni bir makalede anlatıyor (Baş tarafı 1 inci sayıfada) İlüklerle O mücadele etti, istilâyla| mücadele etti, parasızlıkla müca -| İlkle ela; alt irelik biletin” cadele etti ve bu harabeler üstüne hür bir cümburiyet kurdu. Eğer bizde hâlâ beynelmilel si- yasi hareketleri bilmek kaygusu olsa, bu mevzu en fazla alâka uyandıracak mevzulardan biridir. | Bir kere sunu iyice bilmek lâ! zımdır ki: Her tarafta demokrasi- | ler hücuma uğrarken, O Faşizmle Hitlerizm, Cemiyeti Akyamm te - meli olan omüsavatve hürriyet doktrinlerini iflâs ettirmeğe yelte- nirlerken, Mustafa Kemal ne Bol - seviktir, ne de Faşist. Bir İngiliz gibi meşrutiyetçi, bir Fransız gibi cümhuriyetçidir. O derece şiddetli bir hamleden sonra bu derete ölçülü bir muva - İ zene temin edebilmesine hayra - nım... 1933 te, gene yirmi beş sene evveli düşünüyordum. Bizi Türk- lerden uzaklaştıran o hiçbir şey yoktur, her şey bizi yakınlaştırır . Bizim mânasız yere Türklerle ara mızı açan politika nevinden poli- tkaların hiç birine asla iştirak et- miyeceğim. Bu ara açıklığının tarihini kim yazacak?. 1909 da İstanbuldaki intibalarımı unutmadım. Size te- min ederim, manzara çok heyecan lıydi. o Abdülhamidin O mürteci darbei hükümetine, Mahınut Şev- ket Paşanın orduları, muzaffera- ne bir ilerleyişle mukabele ettiler ve Beyoğlunun göbeğine girdiler . Fransız hastahanesinde, Taksim i tarafından gelen kör. kurşunların izi vardı. - O zaman, Fransızım.. demek bir zevkti. o O devirdeki Jön Türkler bizim memleketimizi alkışlarlardı; her an La Marseil - laise'i söylerlerdi. e Osmanlıların arasında uhuvvet tessüs ediyordu. Müessesan meclislerinde imam - lar, hahamlar, ortodoks papaslar “yaşasın meşrutiyet,, yazılı levha- | ar önünde bir arada resimlerini gektiriyorlardı. Müftü, kart viziti- ne, mason İocasmın sayılı rüknün | den olduğunu yazıyor ve bu un -| / vanile, ötekinden fazla gurur du - yuyordu. > Her tarafta şenlik, çocukça bir i neş'e. Eski sarayın çınarları altın- i da, işportalarda satışlar yapılıyor. | idu: Nazırların yazı takımlar, | haremağalarının bastonları, yeni- çerilerin gümüş takımları.. Her- ! kes te, maziden bir parça alıp sak | lamak istiyordu. Komik vak'alar baş gösterdi. Hamdi Eeyi, Aziz Hamdi Beyi kim hatırlamaz; o Hamdi Bey, k! kendisine âsarıâtika müzesini ve bilhassa Sidon'un lâhdinin mey» dana çıkarılmasını medyunuz. Hamdi Bey, maa ale, boğazın ahşap evlerinden birinde oturu « yo.du. o Hürriyetin ilân edildiği | günlerde, bir adam kapısını çalı- la m kat gayet ince ve çok sayıfalı bir kitaba dikti, Kitabın ismi: “Romalı Omânosun esrarı,, İdi. Birkaç sayıfasını karıştır- dı, lâtince olan bu kitapta bir sü- | rü formüller, bir çok büyü tarifleri ! ve bir hayli vak'alar hikâyeler var | ! dı. Holmes başını salladı: i — Zavallı Noyman, dedi. Bu ki: | taplarla çıldırmış, Sonra şişelere baktı. (Her biri b'r yüksük kadar mayi olan bu kü- çük (devamı var) yor ve iş istiyor, Hamdi Bey, biraz sert mukabele ediyor: “Sana iş vermek mi?, Kat'iyen.. Tam yir - mi senedir, boğazda balık avladı al ğını gördüğüm halde, bir gün e) bir tek balık tuttuğunu görmedim. | Sen tembelin birisin. Haydi def İ ol,,, Adam: “Nankör! dedi. Evet nankörsün. Hamidin hafiyesi ol -| duğumu anlamadın mı?, Yirmi se- |" nedir, seni tarassuda memur edi İ dim. Çocuklarının o büyüdüğünü | «ördüm. Onlara masal söyledim . | Günü gününe sizi himaye ettim.“ | “Öyle ise gir, evminde otur.,, | Eğer bugün, sevimli bir Parisli | olan Hamdinin kızı tesadüfen bu | satırları okursa, vak'anın doğru - luğuna şahadet eder. Yıldıza çık | mak, haledilen © sultanm izler'ni| bulmak, şüpheli evrakı ele geçir- mek bir zevkti. Genç Türkiye, in- | kişafı için, Fransız cümhuriyetin- | den medet umuyordu. ! Nazırları bizim üniversiteleri - mizde tahsil görmüşlerdi. Mem - leketlerinde bizim meşrutiyetimi - ze benzer bir meşrutiyet kurmak istiyorlardı. Cavit Bey, beni ba-| bıseraskerideki dairesine götürdü. Bizden neler beklediklerini izah | etti, | ğunu ve bu işlerin o devirlerd hem tehlikeli, hem şayan: takdi *“ ; olduğunu anlar, buna eminim. İstanbul O Üniversitesi hariçte Wi müderris celbederken, Eğer Frar Ni sız bilgisi, Fransız kültürüne b hisse düşmezse rencide Oluru; mi evet, sözün bütün mânasiyle renc de oluruz. . #4» Son zamanlarda öyle bir şey o. SU du, ki bize yarı yarıya esrarengi kaldı. Türkiye, en yüksek maari 10 müesseses'ni islaha ve asrileştir mel meğe karar verdi. Bu icraat, Ce M. nevreli bir profesörün çizdiği plâ yı dah'linde yapıldı. Bunun neticet bilhassa Almanyaya yaradı. E dürüst bir adam olarak tanıdığır Başvekil İsmet Paşanın bu husu: Yol taki izabatını biliyorum. Bir ai şam Ankarada bana dedi kı: “Hitler aleyhtarı otan #umany Me müzükere ettik, Bizden fazı para istemiyen en değerli âlimler nc getirmek - fırsatını buldum. . Bi gül 1evkalâae zengin degiliz.,, Bütün bu sebepleri anıyorum — Fakat her ne olursa olsun entelel 10), tüel Fransanın, Pastorun Fransa F sının, büyük asri İstanbul üniver İm sitesinde yeri olmaması yürekle / acısıdır, Fransanm kapitülâsyonların ba- ; zı ağır mevaddından vazgeçeceği ni, mali bir rejim kurulmasına im- kân vereceğini ümit ediyorlardı. Bu mali rejim, esasen ezilmiş olan bir köylüye yüklenmemek için ec- nebilerden meşru bir hisse talep edecekti. Düyunuumumiyenin a- ğır olan teklifleri kabul edildi, çün kü bu teklifler memleketin iktı- sadi kalkınmasına bağlıydı. Fa - kat istipdat rejimine bağlı olan bazı o bankalarn reaksiyonuna karşı himaye de istediler. Cavitle beraber, mütevaziane, yeni reji- min ilk bütçesini tanzime çalıştım. O zamanlar Fransaya perestiş ediyorlardı. Almanya tel'in edili - yordu. Duvarlara asılan yazılarla Suriye seyyahı ikinci Güiyomla alay ediliyor, ona küfür ediliyor- du. oFransua-—Jozef Avusturya — Macaristan umumi bir tel'ine uğramıştı. Yeni Türkiyenin elin - den Bosna — Herseği almamış mıydı?. Bir Avusturya mağaza - | sından fes alan, vatana hiyanetle | itham ediliyordu. ».» Bütün bunları gördüm. Hey gidi bizim siyasetin zaferi! Birkaç se- ne sonra, zeki bir sefir, © vaziyeti Almanyanın lehine çevirdi. Siya setimiz o Abdülhamidin zibninde gömülüp kaldı, Netice cihan har - binde Türkiye Almanya ile Avuş turya — Macaristana bağlandı. Bu hadis, Çanakkale muvaffakı- yetsizliği gibi bir muvaffakıyet - sizlik (Buna dair söylenecek söz çoktur.) ayrılığı uzattı: eğer Ka - radeniz ve Rusya ile | irtibatımızı serbest muhafaza © edeb'iseydik "gez daha kolaylıkla halledilir - N sx Genç nesiller, £ tarihimizin son | safhasmda, bize birçok kan dök - türen böyle mânasızlıklar yapma | i sınlar diye bu hatıraları ihya edi- yorum. Lozan konferansı ve onu takip eden kommanterlere istina- den, Türkiye Cümhuriyeti ile çok iyi bir münasebet tes's edebiliriz, | etmeliyiz. Ankara hükümeti, Fran | | tüel ve gerek maddi safhalarda Bu, hükümetimiz — için, maari nezaretimiz için, “Ouai d'Orsay, — için fevkalâde mühim bir mesele dir, Mösyö de Monzie ile Mösyi İkİ Paul — Boncour'un beyhude yeri g; nazarı dikkatlerini celbetmezdim şa Ben, hür düşünen bir adam sıfa' Ta tiyle, âsilâne ve sadece vazifeler mi ni yapan hıristiyan mekleplerimi Jyğ ze de yardım ve himaye talep edi ya yorum ve madem ki burada hükü S3 mele hitap ettim, deniz ticaret na ta zırına rica ederim, o bayrağımız tekrar Karadenizde göstörsin. Bir Fransız vapuriyle bizzat Trabzonz gitmek istiyorum. > ... o we Mürtecilerin “Criolan (*),, : al “ kışlıyanların fikirlerine (rağmen 5 Eğer Türkiyeye (o namuskârane e! “ uzalırsak, lâyık olduğu gibi, Ay © rupa ailesi arasına onu açık alın; â ve dostça kabul edersek, ola eski denberi merbut olduğumuz bağı i lara hürmet edersek, ki bu bağlar kı halihazır ideolojisinin pek hassas umumi hatlarıdır, gerek entelek * f münasebatımız pekâlâ düzelebilir. Kapitülâsyonlar devri geçli. Bu. gün artık vahşi ve ozamanlar det nildiği g'bi “hain,, bir memleketi ” müstemlekeleştirmek mevzuu ba- his değildir. | Biz'm cümhuriyetimizle kardeş , olan 'bir cümhuriyete yardım et , mek ve her iki taraf için uygun bir rejim tesis etmektir İ Türkün doğruluğuna inanıyo - rum. Söz verdiği zaman tutar Pavie'n'n ertesi günü, en Par bir anda birinci Fransua Süley manın dostluğuna muhtaç oldu, aradı ve eradığını buldu. Sultap;) bu konturata sadık kaldı. Eğer tesbit ettiğim yolda yürünürse e- minim;: Fransız — Türk dostluğu! yeniden çiçeklenecektir. Biri Garpte, diğeri Avrupanın Şarkındaki bu iki cümhuriyetin dürüstçe anlaşması, emin olalım, i Avrupa ve bütün dünya için mükemmel! ir sulh âmili olacak» tır. Rİ k i 1 , i —————— i (9) Cortolan, Şekspirin bir eseridir. Pa- sanın şarka, maarifi yaymış oldu» ! riste, Komedi — Kansezde ayoansnktadır, | l

Bu sayıdan diğer sayfalar: