4 Mart 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6

4 Mart 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

—... ml o — 5—VAKM er eye 4 MART 1934 ASR AAA AA 03 GALA A AB . Memleket Haberleri 5... 8 yi MUA Meğer utanmışlarmış! Bir ana baba nurtopu gibi çocuk- larını boğup öldürdüler Adananın Misis nahiyesine bağ- İr Şevketiye köyünde oturan Hati- ce admda bir kadın tam vaktinde ve tam teşekküllü bir kız çocuğu doğurmuş ve biraz sonra kocası Os man oğlu İbrahimle birlikte henüz doğan bu yavrucağızı bir bezle bo- ğarak öldürmüş cesedini de gizli- ce köyün kenarında bir dibine gömmüşlerdir. Haticenin gebe olduğu ve bu: gün yarın doğurmak üzere bulun- duğu bütün köy halkınca bellidir. Bir gün Haticenin karnındaki şiş- Yiğin indiği görülüyor. Fakat or- tada çocuk yok.. Karı koca sıkış- tırılıyor. Bunlar da karm şişliği- nin bir hastalıktan ileri geldiğini ve şimdi hastalığın geçtiğini, orta- da bir gebelik mevcut olmadığını söylüyorlar, köylülerden biri ka- rı kocanın gayri ihtiyari gösterdik. leri telaştan şüpheleniyor, keyfi- yetten jandarma dairesini haber. dar ediyor. Karı koca yakalanıyor Hatice ile kocası İhratim jan- darma tarafından yakalanıyor ve sıkı bir sorgudan geçiriliyor. Bun- İar önce cinayetlerini inkâr etmek çalılığın istiyorlarsa da bu inkârın bir fay-| da veremiyeceğini anlıyarak haki- katı olduğu gibi söylüyorlar. Jandarmanın muhafazası altın- da kö ğın cesedinin gömülü bulunduğu yeri de gösteriyorlar. Ceset gö- mülü bulunduğu yerden çıkarılı- yor, bir sandığa konarak canavar ana ve baba ile birlikte (nahiye merkezine getiriliyor. Ceset doğum evine gönderili- yor, yapılan muayenede kız çocu" ğunun tam vaktinde ve tam teşek- küllü olarak doğduğu ve doğar doğmaz da boğazı bir bezle sıkıl- mak suretiyle öldürüldüğü, bun- dan sonra toprağa gömüldüğü tes- pit ediliyor. Bunun üzerine Hatice ile kocası Ibrahim tahkikat evrakile birlikte Cumhuriyet müddei umumiliğine ve buradan da istintak hâkimliği- ne teslim edilmiş, sorguya çekil- dikten sonra her ikisi hakkında da tevkif kararı verilmiştir. Verilen malâmata nazaran İb- rahimle Hatice bundan epey müd- det evvel sevişiyor ve hattâ gizli- ce de gayri meşru omünasebatta bulunuyor, bu yüzden de Hatice gebe kalıyor. Bu vaziyet karşı- sında, bu yüz kızartıcı (o vaziyeti köylülerden gizlemek için üç oay evvel nikâhlarını kıydırıyor o ve resmen karı koca oluyorlar. Fa- kat aradan üç ay geçer ( geçmez aşk mahsulleri meydana geliyor, iderek zavallı yavruca- | bunun üzerine utançlarından ço- cuğu öldürüyorlar. “Deli Aptullahın işi! Kendisini kızdırıp eğlenenlerden birisini bıçakla ağır surette yaraladı Adanada Kalekapısında deli ; kalmış ve deli Abdullahı kudurta- Abdullah isminde birisi kendisini | cak bir hale getirmiştir. — kızdıranlardan Nuri oğlu Salâhat- tin isminde birisini bıçakla kal- © binden ağır surette yaralamıştır. © ©Vaka şu suretle olmuştur: j Bir çok kimseler Harap bahçe » mahallesinden Hacı Yakup oğlu deli Abdullahı arasıra kızdırmak suretile eğlenirler ve deli Abdul- Jah ta bunlara küfürü basar, du- © Yur. Gene eski salcılarda deli Ab- — dullahın başına beş on kişi top- lanmış ve kızdırmıya başlamışlar- © dır. Bu kızdırma işi devam ede ede çarşı içine kadar gelince di- © Zerleri dağılmış, yalnız Salâhattin Karı koca başka başka adamlara rey. veriyorlar Tarsus köylerinde köy heyetleri seçimine odevam edilmektedir. © Köylülerimiz hiç istisnasız kadm, erkek intihabata iştirak etmekte- dir, $ Köy heyetleri seçiminde görü» len iki hâdiseyi vhemmiyetle kay- deriyoruz: “1 — İki hemşire reylerini kul © anmak üzere sandık başma geli- yorlar, Fakat reylerini ayrı ayrı a- © damlara verdiklerinden bunlar: dan bir tanesi kaymakama müra- © oatederek pemşiresimin reyini İs v "içio kanunen Biznn olan müd Hurmadığını se bu itibar- “ # Nihayet deli Abdullah bıçağı. nı çekmiş ve Salâhattinin sol me- mesi üzerine saplamıştır. Aldığı yaradan dolayı Salâhattin (yere düşmüş ve deli Abdullah hiç telaş göstermiyerek başına birikenlere; — Bunu eczahaneye götürüp doktora baktıralım! demiştir. Vaka üzerine derhal doktor çağ- rılmış ve zabıta da haberdar ol- muştur. o Salâhattinin yarası teh- likeli olduğu için bir arabaya ko- narak memleket hastanesine kal dırılmış, deli Abdullah oyakalan- mıştır. N Komünisler Adanada muallim Mehmet Tev- | yalnız hikâye, sade ve vazıh bir İ şekil almakla kalmıyordu; — aynı| fik, Celâl, arzuhalci, Abdünneha- vi, Refik ve Hasan Basri efendiler, komünistlik suçundan dolayı dör- der sene hapse mahküm olmuş'ar- dı. Temyiz bu kararı tasdik et- miştir. Bunların cürümleri af ka- nununun neşrinden evvel olduğun- dan üç seneleri indirilerek (birer sene yatacaklardır. la rey vermeye salâhiyeti olmadı- ğını bildirmiştir. 2 — Gene karı koca ayrı ayrı a- damlara reylerini vermişler ve bun lardan birisinin diğerini iknaa ça- ışması neticesiz kalmıştır. Birleşik Amerika hükümetle- rinin eski Ankara büyük elçisi M. Çarlis Şeril, “Gazi ile mülâkatla- rım,, ismile bir makale serisi yaz- mış ve bunları “Asia,, mecmuasın- da neşre başlamıştır. Bu makelelerden birinin bazı kısımlarını, bir yabancının Reisi- cumhurumuz V8 inkılâplarımız hakkındaki duygularını gösterme- si itbarile, burada okucularımı- za vermeği faydalı buluyoruz. M. Çarlis Şeril makalesine şöy- İle başlıyor: “Büyük adamlar yetiştiren bir ırk, büyük bir ırktır. Bugünün, devlet adamları içinde kendisine üstün hiç kimse bulunmıyan Mus- tafa Kemal gibi bir büyüğü Türk- ler pek nadir yetiştirmişlerdir. Şayanı dikkattir ki bu yazmın yazıldığı tarihte bütün dünyanm gözü üzerlerine çevrilmiş olan üç | şahsiyet — Mustafa Kemal, Ruz- velt ve Musolini — 1880, 1882 ve 1883 senelerinde doğdukları için aşağı yukarı, aynı yaşta sayılırlar. Gazi'nin bir hususiyeti Türkiye Reisicumhurile yaptı- ğrm mülâkatların, başka Avrupa devlet adamlarile görüşmelerim- den kayda değer surette ayrılan bir noktası vardır. Gazi, birden masanın üzerinden büyük bir ta- baka kâğıt alır ve üzerine krokiler resmeder. Bir gün Samsuna hareket etme- den evvel sultanla yaptığı son mü- lâkatı anlatıyordu. Dedi ki: «.- Odaya alındığım zaman sultan, burada yandaki masanın önünde oturuyordu,, — Kırmızı kalemle odanın çabucak çizdiği krokisi üzerinde işaret ediyordu — ben, burada karşısmdayım. Şurada — oraya türkçe pençe- re kelimesinin ilk harfi olan “P. yazdı — Pencere vardı. Padişah benimle konuşurken mütemadiyen bu pencereden dışarı bakıyordu. Neye baktığını tahmin edersiniz?,, Sonra, hemen küçük gemi re İ simleri yaptı: “— Boğazın tam Yıldız köşkü- nün önüne gelen kısmında demir. İ lemiş duran müttefik devletlerin İ zarhılılarma bakıyordu Bütün sahneyi görüyordunuz. zamanda siz, bu Krokiler sayesin de, odanın içinde imişsiniz gibi o- rada olanı biteni adeti görüyor, vaziyeti kavrıyordunuz. Boğazların her hangi bir ecne- bi kontroluna açık bulunması va ziyetinde İstanbulda bulunan bir İ Türk hükümetinin ne halde bulu- nacağını görüyordunuz, Gerçekten, Türk devleti merke- zinin daha içerlek bir yere nakle- dilmesi çağı çoktan gelmiş, çatmış bulunuyordu. İstanbul, Avrupaya açılan netameli bir yerde ( kurul Mustafa Kemal, bu mühim nok- “ Gazi ile mülâkatlarım ,, “Sulhun, Mustafa Kemalden daha hararetli bir dostu yoktur, Amerikanın Ankaradaki eski elçisi Gazi Hazretlerile görüşmelerine dair bir makale serisi neşrine başladı tayı sezmiş ve hakiki Türk milleti- nin Osmanlı imparatorluğu adını alan aşağılamış lövanten yığının- dan başka bir şey olduğunu anla- mıştı, Onun için milletini, ülkesi» nin göbeğinde bir yere çekip top- ' laması lâzım geliyordu. O sayede bugünkü Türk, Osmanlı payıtah- tının sinirlendirici tesirinden o ve yabancı filolarının devamlı — teh- ditlerinden kurtularak yeni baştan eski günlerin Türkü olabilmiştir. Mustafa Kemal, hükümet merkezi ni Anadolu yaylasından geçen ve şimalden cenuba, şarktan garba giden kervan yollarmın birleşen noktasında kurulu olan eski (ove merkezi Ankara şehrine kaldırdı. Burada hükümet, emniyet ve selâ- met içinde kendi işleriyle uğraşa- bilecekti. ilk defa Çankayada Gazinin Çankayadaki köşküne ilk defa olarak 1932 senesi mayı- sında çıktım. Sevimli bir ilkbahar günüydü. Asker ve sivil bir çok sefaretler erkânı o gün oraya gi- decek ve Devlet Reisi tarafndan bir kabul resmi yapılacaktı. Her hangi bir kimse üzerinde Gazinin ilk bıraktığı intiba kayda değer. İlk önce sıhhati yolunda, sağlam yapılı, gözleri tetik, gür kaşlı ve ifade dokr'gİİEre Bakin zeki bir çehre karşısında bulunu- yorsunuz. Bu çetin savaş adamım engin düşünceleri ve söz söylerken büyük bir talâkati vardır. İlk mülâkatta yalnız Türkçe ko- nuşmak Gazinin âdetidir, Eğer si- zin kısa hitabenizde bir nokta ile fazlaca alâkadar olursa o bahis ü- zerinde seyyal bir fransızca ile sö- züne devam eder. Benimle konu- surken böyle olmuştu. Onun zarif neznketi, Vaşingtonda doğmuş © lan bir adama, Amerika beyaz sa- Tâyının güzel günlerini hatırlatır. Yaradılışta bir ilim adamı olan Gazi, kütüphanesine büyük Bir «- lâka gösterir ve etrafı sevdiği ki- tapları ve haritalarile çevrilmiştir. Türkiyeye vardığım zaman, ya- bancı bir büyük elçi sıfatile eski harp sahalarmı gezip görmek dile- ğini, göstermiştim. Bu dileğimi lâ- zım gelen makamlara açtığım za- man bana Reisicumhur Mustafa kemalin, eski düşman olan Yunan- klarla o harp sahaları (oüzerinde kurduğu dostluğu ve samimiyeti, oralardaki harp ve zafer batırala- rını yenilemeğe tercih ettiği ceva- bı verilmeşti. Bu geniş görüşlü vaziyet, bu ve sile ile de üzerimde iyi bir tesir bı- rakmıştır. Bir defa, Yunanlıları bu kadar | kati bir bozguna uğrattıktan son- ra Türkiyenin niçin her hangi bir sekilde Yunanlılardan tamirat be- deli istemediğini sorup öğrenmek istemiştim. Bana Mustafa Kema- lin yıldan yıla almacak ve her han- İ gi bir vesile ile inkıtaa uğrıyabile- cek bir bedel yerine inkişf edecek bir Türk — Yunan münasebetinin daha faydalı olacağına kani oldu- ğunu söylediler, Gazi sulhçudur Bu iki hikâye, güzide bir harp kumandanının gönülden ne dere- ceye kadar ameli bir sulhçu oldu- ğunu ve bütün Türkiyenin komşu- larile geçmiş eski düşmanlıklar ye- rine dostluğu ikame etmek dile- ğinde bulunduğunu gösterir. Gazi bir gün demişti ki: *“— Harbin sebeplerini kaldırı- NIZ; o zaman harp yaraları iyile- şir.,, ve bu sözünde pek haklı idi. Türkiye, hiç bir zaman iki komşu» su, Yunanistan ve Bulgaristanla bugün olduğu kadar iyi münase- bette bulunmamıştır, Bundan baş- ka Türkiyenin Irak, İran, Afganis- tan, Rusya, İtalya ile münasebetle» ri dostanedir. Bu suretle Mustafa Kemal son inkılâplarını tamamla- makta ve Türk Cumhuriyetini her hangi bir tecavüz ihtimaline karşı emniyet altıma almaktadır. Ben, ömrümde Gaziden daha açık ve dürüst fikirli bir adamla görüşmedim. Bu sayededir ki o, Erzurumdan başlıyarak Sıvasa ve Ankaraya kadar daima Türk mil- letini kendi haklarını tanımağa ve kendi kendilerini müstakilen ida» meye İlya e İİİ EE e NE ketmiştir. Gazi, Türkiyenin en şarktaki bucağından en garptaki İzmirine kadar maneviyatı kırılmış bir mil- İletin büyük sabırla milli ruhunu alevlendirmiş ve onu birleşik bir millet olarak istiklâl harbine sev» ketmiş ve onları nihayet kurtarmı- ya muvaffak olmuştur. Yüksek- lere konmuş Ankarada, bu Türki- yenin kalp noktasında kendi mil- İeti için, kendi milletinden, liya- kat ve iktidarile çalışan hükümeti ni o kurmuştur. O, bununla da kanmamış, mil- letinin hayatında yeni yeni inkılâp lar yaparak milletine yeni harfler, yeni sayılar, yeni takvim, yeni ka- nunlar getirerek Türkiyeyi millet- ler camiasında payına düşen vazi- feyi hakkile yapabilen ve yapan bir yükselişe ulaştırmıştır. Türk dili ve tarihile Li öğünebilir Bu kayda değer Türk, Türkiye- yi bir defa daha tarihile, dilile ö- ğünür bir hale getirmiş, ona gele- cek için asırlardanberi besliyeme- diği geniş umutları bağışlamıştır. Gene onun himmetile Türkiye kom sularile yalnız iyi geçinmek için değil, aralarında daha fazla anlaş- malar kurmak için uğraşan harici bir siyaset gütmekte bulunmuştur. Türkiyeyi oçevreliyen (bütün memleketler, Mustafa Kemalin in- kişaf etmiş dostane komşuluk siya setine gelmişler ve her biri onunla yarı yolda olsun, buluşmağa hazır lanmıştır. Sulhun, yakın şarkta muzaffer Mustafa Kemalden da" ha hararetli bir dostu yoktur.,,

Bu sayıdan diğer sayfalar: