15 Mart 1934 Tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

15 Mart 1934 tarihli Vakit Gazetesi Sayfa 5

Sayfaya ait küpürler

 Kurban Ve Tayyare Dün Tayyare Cemiyetinde bir toplanma yapıldı. Tayyare cemiyeti Istanbul şubesi ıdare heyeti dün Nakıye...
 umuma» UMUMİ HARPİE aw ; TEŞKİLÂTI VAKITın Yeni Tefrikası : 130 Hiç durmadan hareket edelim! Diyerek ondan ayrılmış ve Di...
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Kurban Ve Tayyare | 4 KİLÂTI Dün Tayyare Cemiyetinde bir toplanma yapıldı. Tayyare cemiyeti Istanbul şube- si ıdare heyeti dün Nakıye Hanı mın riyasetinde yaptığı bir içtima” da, yakmlaşmakta olan Kurban bayramında kesilecek kurbanların #ynen veya bedellerinin nakden cemiyete teberrü edilmesi işini gö- rüşmüştür. Ğ Anadolumuzun bir çok yerle- rinde halk, geçen sene kurbanla- Tın ve yahut bedellerini Tayyare semiyetine teberrü (etmişlerdir. Memleketimizin hava müdafa- Asımın ehemmiyetini çok iyi takdir “den halkımızın bu yüksek görüşü $ayanı memmuniyettir. Bütün kurban hasılâtı Ankara- da Tayyare, Hilâliahmer ve Hima- Yeistfal cemiyetleri arasında tak- sim edileceğine nazaran bu husus- ta halkımızm yaptığı teberrü hem hava müdafaasına yardım edecek | ve bem de zavallılara ve kimsesiz yavrulara muavenet temin etmiş o- lacaktır. Dün kendisile bu hususta görü- şen muharririmize İstanbul Tay- yere şubesi müdürü Hasan Fehmi B. şu izahatı vermiştir: — Her zaman yardımlarını fah- ru memnuniyetle görmekte oldu- ğumuz hamiyetli halkımızın mü- bim bir kısmı gerek İstanbul ve ge- rek Anadoluda kurbanlarını aynen veya nakden Tayyare cemiyetine Mahmut Esat Bey İnkılâp tarihi enstitüsünde ders vermek üzere İstanbula gelen es- | ki adliye vekili Mahmut Esat Bey, |, dünkü trenle Ankaraya gitmiştir. İstanbul müddeiumumisi Kenan Bey ve di- ğer bazı zatlar tarafından teşyi o- lunmuştur. a Hırsız hizmetçi i Beyoğlunda Su terazisinde otu- ran Deko efendinin evinden bir top ve bazı kadın eşyası çalan hiz- metçi Vasiliki cürmü meşhut ha- linde yakalanmıştır. — Marika ile bira içerken. Fatihte Kıztaşında oturan İh- san fendi Beyoğlunda kışlık ba rında Marika isminde bir kadmla tin isminde birisi gelmiş, İhsan E- fendiyi dövmüştür, teberrü etmektedirler. Hava müdafaasmın ehemmiye- ti her gün daha fazla bir alâka ile takip ve takdir eden halkımızın bu teberrüü her sene mühim miktar. da artmaktadır. Bu sene de bu ka- bil teberrü için şimdiden bir çok müracaatlar olduğu memnuniyetle görülmektedir. Bunun için cemiyetimiz bu şe-! kilde vaki olacak teberrüatı karşı- lamak üzere tertibat almıştır. Arzu edenlerin doğrudan doğruya Ca- ğaloğludaki İstanbul Tayyare şu- besi merkezine veyahut muhtelif semtlerdeki şubelerimize müraca- atları halinde teberrüleri memnu- niyetle kabul edilecektir. Geçen sene memleketin muhte- lif mahallerinde bu şekildeki te « berrülerin adedi beş bini geçmiş- tir. Bilhassa fazla koyun ve sığır hayvanatı yetiştiren mintakalarda aynen ve diğer yerlerde nakden i mühim teberrüler yapılmıtşır. Bu sene, geçen senekinden da- ha feyizli neticeler elde edeceği- mizi kuvvetle ümit ediyoruz. Fe- dakâr halkımızın isabetli görüş ve kavrayışmın; Tayyare, Hilâliah- mer ve Himayeietfal cemiyetlerine olan derin sevgi ve alâkasının bi- zim bu ümidimizi fazlasiyle ta- hakkuk ettireceğinden emin bulu- | nuyoruz. Tevkifane müdürlüğüne talip olanlar İstanbul Müddei umümiliğin- »dens.. Münhal bulunan 2500 kuruş ! maaşlı İstanbul tevkıfhanesi mü- dürlüğüne şimdiye kadar talip o- lanların evrokı müsbitelerini ve başkaca talip olacakların da istida ile Mart 934 tarihine müsadif pa- zar günü saat 17 ye kadar Yeni- postane binasında adli encümene müracaat etmeleri, ein Teşekkür Sevgili annemin vefatı dolayısir le gerek bizzat cenaze merasimi- me iştirak eden ve gerekse telgraf, mektupla kederlerimize | iştirak suretiyle bizi teselli etmek lütfun- da bulunan muhterem dostlarımı- Za teşekkürlerimizin iblâğma yük- sek gazetenizin tavassut etmesini rica ederim. Bilecik meb'usu: Salih TEŞ 3 — VAKIT UMUMİ HARPİE dünü MAHSUSA 15 MART 1934 m VAKITın Yeni Tefrikası : 130 Hiç durmadan hareket edelim?! | Diyerek ondan ayrılmış ve çete- sinin bulunduğu mevkii gitmişti. Köylü arkadaşı ise iki merkebiyle beraber geç vakit köyüne avdet etmişti, Halil Efendi o ogün yaptığı işi kendisine kılavuzluk ve postacılık eden arkadaşlarma da havale ede- bilirdi. Fakat kısmı azamı okumak yazmak bilmiyen bu arkadaşların kroki çıkarmağa muvaffak olamı- yacaklarını anlamış, pek Omühim olan bu işin muvaffakıyetle bece- rilmesi için onu bizzat deruhte et- meğe karar vermiş ve en tehlikeli mahalle kadar sokulmaktan çekin. memişti, Onun tahkimat mahallinde görüp kaydettiği şeyler çok kıymetli idi, Yunan askerleri bütün günü ağır potreller ve çimento fıçıları nak- letmekle meşgul olmuşlardı. Bu malzemenin mevcudiyeti yapılan tahkimatım ağır top yerleştirmeğe mahsus olduğuna delâlet ederdi. Bu ağır topların yerlerimi vaktile bilmek harp zühurunda onları ko- laylıkla iskâta çok yardım edecek- ti. Şimdi Halil Efendi o ağır top mevzilerini gösteren kaba taslak krokileri cebine yerleştirmiş bulu- nuyordu. Teşkilâtın faaliyeti Bu iş bittikten sonra sıra şimdi i Drama » Kavala - Siroz mmtakala- İrmda yapılan tahşidatr anlamağa | geliyordu. Bunun için de Halil E- fendinin çetesile beraber daha ile- rilere doğru gitmesi icap ediyordu. Vakit dar olduğundan hemen bu işe de başlamak lâzımdır. Gece sa- at ona doğru çetesine iltihak et- tiği zaman Halil Efendi çete efra- dını harekte hazır bir halde bul i muştu. Bunun üzerine hemen kılâ- vuzları çağırarak onlarla bir meşe ağacının dibine oturmuş ve yeni vaziyeti komuşmağa başlamıştı: “.— Arkadaşlar bugünkü işimizi muvaffakiyetle — bitirdik, Şimdi Drama - Kavala - Siroz mıntaka- larına doğru ilerliyeceğiz ki ora- daki Yunan harekâtı askeriyesini öğrenelim, Dündenberi oralardan yeni bir haber alabildiniz mi?,, *“— Hayır, yeni bir haber yok- tur. Fakat teşkilâtrmız yerindedir. Bu ise başlıyalıdanberi vücuda ge- tirilen teşkilât muntazam bir su- rette çalışmaktadır. Teşkilâtın mü- kemmeliyeti sayesinde çetemiz w- zun müddet Drama civarında do- laşabilir.,, “ Pekâlâ, köylerdeki arkadaş larımız bizim geleceğimizden ha- berdar mı?,, Yazan: A. MiL | hattı harektlerini, vaziyetlerini İ en mühim esrarını ve harekâtı keriyesini tetkik ederek bunlar şifreli mektuplarla ve gidip gelen postacılar vasıtasile çete merkez: lerine muntazaman bildiriyorlardı, | Bununla beraber Yunanlı! İ takip müfrezeleri son zamanlı | çok dikkatli ve zorlu takibat yı İ mağa başladıklarından Halil büyük bir ihtiyatla hareket e ğe mecburdu. Kılâvuzlar kendisi İ ne demişlerdi ki: 4 | “— Bulgar » Sırp hududunda kua gelen hâdiselerden ve bilb sa (Valandova) O müsademesi | denberi Yunanlılar Türk köylüle | rini fena halde sıkıştırmağa başlar fi ! dılar, Çünkü Türk çetelerinin i ! bistanda olduğu gibi Trakyada da Mükedonya ve Trakya komiteleri umumi müfettişi: İbrahim Dev “— Onlara da şifreli mektuplar- Ja hattı hareketimizi bildirdik. Teş kilâtı mahsusa nizamnamesi muci- bince her üç köyde bir teşkil olu- nan ve iki aza ile bir reisten mü rekkep bulunan komiteheyetleri çe teyi bekliyorlar. Şifreli mektupla- rımızı o köylerden gelen postacı- lar vasrtasile yerlerine gönder- dik.,, “O halde hiç durmadan ha-| reket edelim... Komite âzaları Meşe ağacı dibinde cerayan €- den bu muhavereyi müteakip Ha- lil Efendi çeteye hareket emrini vermişti, Gerek Sırp ve gerek Yu- nan ârâzisinde vaktile vücuda ge- tirilmiş olan teşkilâtın bu yürüyüş esnaşında çetenin çok işine yarıya» cağına şüphe yoktu, Her üç köyde | bir mevcut olan bu komitelerin a- zası daima ticaretle meşgul olan | köy eşrafmdan mürekep bulundu- ğundan ve bunlar sık sık şehirlere gidip geldiğinden Yunan tahşidatı hakkındaki malümat ta bu komite azası tarafından kolaylıkla temin olunabilecekti. Esasen komite aza- sı gerek Sırbistanda ve gerek Yu- nanistanda çeteleri takip etmeğe mahsus olan askeri omüfrezelerin | faaliyete geçecekleri ve böyle © duğu takdirde çetelerin Türk köysü lüleri tarafından muavenet e ceklerini biliyorlar, Köylüleri taz: ! yik edecek olurlarsa, tamamen ol | masa bile kısmen olsun bu Y. ma karşı bir set çekebilecek zannediyorlar.,, Sarp kayalarda di Bu ihbarat üzerine Halil Efen | çete efradına daha müteyekki hareket edilmesi hakkında | gelen talimatı verdikten sonra çe te hemen yola çıkmıştı. Çizilei program mucibince çete sarp b kanlarda dolaşarak ve evvelce çılan patikaları takip ederek sah ha karşı (K...) köyünü çalışacaktı. Yollar bu sefer ) arızalı olduğundan yürüyüş (iki gün evvelki geceye nispetle daha güç oluyordu. Hattâ çete bir aralık öyle bir noktaya gelmişti ki oras dan ileri gidilmesine artık imkâ: kalmamıştı. Çünkü daha ilerisi or beş yirmi metre irtifamda bir uçus © rumdu. Geriye dönerek başka bir yol takip edilse, o zaman çok yas | kit kaybolacak ve belki (K...) kö» yüne ortalık ağarmadan yetişm i mümkün olamıyacaktı, Halil fendi bu noktada bir müddet dü şündükten, taşındıktan sonra efradından bazılarının bellerind ki ipleri biribirine ekletip efradı âyrı ayrı o uçurumdan aşağıya sarkıtmak suretile o müşkülü İ atlatmağa muvafak olmuştu. (Devamı — O Karaçimenlilerin Hasan yok mu, ağacığmı hep o baştan çıkarırdı! dedi, O zamandan Hasan Beyin adı kula- ğımda kalmış. Bir aralık Hasan Bey, niçin se Selânik ve Karaferye taraflarma gitmiş, ora- dan, aslı Yenişehirfener'li zengin bir ha» yımla evlenmiş, bir daha memlekete de dönmemiş. Ben de kendisini hiç görme- Bir gün, bankayı teftiş için Samsun'da bulunuyordum; tanıdıklarımdan biri: via sizin hemşerilerinizden bi- ri var, dedi, pi Kimdir? dedim. Im sesli, mavi gözlü bir vi nce ln a e emi eb okşuyorsun?. dedi. Geldi beni kucakla, dı, bağrına bastı. Az kaldı ihtiyar ağlı yacaktı. Oturduk, konuştuk. Hasan Bey Sulânikten mübadil olmuş. Buraya yer- leşmeğe gelmiş. Karısından, bir kızmdan başka kimsesi yokmuş. Kızına burada bir kısmet çıkmış. Nikâh etmişler. Karısı ile kızı çeyiz, takım düzmek için İstan- bula gitmişler. Onlar gelince düğün ola» cakmış. Hasan Bey bizim memleket şivesini, Karaferye şivesine karıştırmış, kendine göre bir söyleyişle bunları anlattı. — Güveyi kimdir?. deye sordum. Ziya Bey adında bir gençmiş. Tütün eksperliği ediyormuş. — Çok güzel, Allah hayırlı etsin! de- dik. Ertesi gün, bilmem nasıl oldu, bu Zi- yayı da tanıdım. Benim mektep arkada- şımdır. Onuncu smıftan mektebi bırak- tı çıktı. Dabao zamandan içerdi. Eyi çocuktur. Zararsız, sessizdir ama.. Bil- mem, belki şimdi içmez. Bırakmışsa.... Soruşturdum: -— Eskiden çok içerdi gene içiyor dedim. — Ovoooo, dediler, gece gündüz. — Ez dedim, nasıl olur? Hasan Bey bunu bilmiyor mu?. — Bilmez olur mu? dediler, gizli iç- mu? miyor yal Biliyorsa bile bir kere söylemek benim boynuma borçtur. Hasan Bey bana gel- mişti. Dedim ki; — Senin güveyi, bizim mektep arka- daşı çıktı. Dört beş yıl bir yerde okuduk. Eyi ocuktur ama bilmem sana söylediler mi?. Ziya biraz çokça içer!.. Nikâh ok muş, böyle şeye söz karıştırmak doğru değildir ama ben bir yol söyleyeyim de- dim. 5 Hasan Bey dudaklarını büktü: — Kulak asma, dedi, hangimiz içmez- dik? Riza ağacığınla biz nasıldık? Kaç yol ben onu sırtımda eve getirdim! Ben güveyi girdiğim gece yingen şaşırdı kaldı. Sen kızanım sarhoştan korkma. Burada, fabrikada bir Karaferyeli var, bizi ta- nır. Güveyi de tanıyor. Eyi çocuktur de di. Ko sarhoş olsun! Eh sarhoşluk hoş görülünce bana söy- leyecek söz kalmadı. Sustum, Susmasam da ne olacak?. Bir yol nikâh kıyılmış. Hasan Bey yerleşmeğe uğraşıyor, iş | arkasından koşuyor, çalışıyordu. Bir hafta sonra beni, Samsun'dan Adana'ya yolladılar, Şimdi bir yıldan fazla ol Bir daha Hasan Beyi görmedimdi. Bus © gün yeniden karşıma çıkıyor, Gece eve geldiğimde Hasan Beyi beni bekler buldam. — Ben seni Adanada biliyordum, des di. i — Şimdi de buraya getirdiler, dedim. ' — Ya işittim, dedi, mansıbın da b yümüş! Aferin böyle olmalı. Ben bilsey- dim seni gelince arardım. Ben iki aydan beri buradayım. Bizi süründürüp duru- yorlar. Olmaz olsaydı, o Samsunda bir yol aldıktı, daha onun peşinde koşar si rurum, Samsun bizi bıraktı, ben Samsı bırakamıyorum. — Ne o? Sen şimdi Samsun'da değil misin?, nu. — Değilim ya; o zaman bize Samsun“ dan yer verdilerdi ya sonra “yanlış oldu,, dediler bizi Ayvalığa kaldırdılar. Oyun oyuncak yoldaşım! bir yol gene cayma smlar da ben razıyım. Ben o Samsun'u | kendim de istemiyordum. (Devam edecek). AE ii sü Tb lr

Bu sayıdan diğer sayfalar: